Archive for ‘Nisan, 2013

Hayatın bir alanında bir mutluluk yaşandığımızda, hayatımızın diğer tüm parçaları bundan olumlu etkileniyor, hayatın tüm alanları faydalanıyor.

Örnek olarak, kendisine iyi bakan bir kimse, dolaylı olarak,

  • Ailesi tarafından daha çok seviliyor
  • İşinde daha başarılı oluyor,
  • Daha çok daha kolay arkadaş ediniyor,
  • Ruhu daha kolay temizleniyor,
  • İbadetlerinde daha güzel hisler yaşıyor.

Ve benzeri.

Hayatın bir parçasında başarı, tüm parçalarda başarıyı çekiyor.

Hayatın 1 parçasındaki bir gelişme, 8 parçasında da harikulade dalgalanmalar yaratıyor.

Devamlı gözlemlediğim bir konu, hayatın bir alanında yaşamaya başlayan bir kimse, hayatın her alanında uyanıyor.

Çocuk sahibi olan bir kimsenin nispeten olgunlaşması gibi, hayatı daha güzel, daha dolu yaşamaya başlıyor kişi.

Ve hayatın bir alanında gerçekleri gören kişi, hayatın her alanında da gerçekleri görmeye başlıyor.

Hazine Hayat Dağında Saklı

Sevgili arkadaşım,

Eğer mutluluk hazinesini arıyorsak, o hazine hayat dağında saklı.

Eğer başarı hazinesini arıyorsak, o hazine de hayat dağında saklı.

Hayata biz yaklaştıkça, hayatı daha iyi anlıyoruz, daha güzel yaşıyoruz.

Tabii bir uyarım da var:

Hayat demek sokaklar, dağlar, denizler demek değil.

Hayat demek, ev demek, iş demek, okul demek, veya hayat nerede yaşanıyorsa, hayat o demek, hayat orada demek.

Ve arkadaşlarım, eğer mutluluğu arıyorsak,

Hayatın her alanına coşkuyla yaklaşalım.

Ve mutluluk hazinesinin, hayat dağında saklı olduğunu hatırlayalım.

 

Hepimizin harikulade dilekleri var.

Elbette hepimiz daha güzel bir hayat, daha güzel bir gelir, daha güzel bir gelecek istiyoruz.

Fakat, şu an sahip olduklarımızı beğenmedikçe daha iyisi, daha güzeli, daha çoğu biraz ZOR gelir, sevgili arkadaşım.

Küçüğünü sevmeden büyüğünü alamazsın.

İyi ve kalbi temiz insanlar için geçerli olmak üzere:

Küçük evi beğenmeden, büyüğünün kapıları açılamıyor.

Küçük parayı takdir etmeden, büyüğü elde edilemiyor.

**************************************

Günlük hayatımızın akışında, hayatın bize sunduğu güzelliklerden biraz sıkılabiliyor, onları biraz kanıksayabiliyoruz.

Yediğimiz yemek…

Oturduğumuz oda…

Bize biraz ‘normal’ gelmeye başlıyor.

Coşkumuzu kaybedebiliyoruz.

Ve hatta bazen, sahip olduklarımıza karşı bir bıkkınlık bile geliştirebiliyoruz.

Kimisi arabasından bıkıyor, kimisi evinden bıkıyor, kimisi mutfağından bıkıyor.

Ancak biliyor musun, sevgili arkadaşım,

Sen elindekine karşı coşkunu kaybettiğinde daha iyisini çekecek coşku çoktan bitmiş demek oluyor.

Geriye ise sadece çok zayıf bir umut, çok hayali ve bulutların ötesinde belli belirsiz istekler kalıyor.

‘Bu mutfağı sevmiyorum, eğer harika ve kocaman bir mutfağım olsaydı, onu çok sevebilirdim, evet öyle bir mutfağı isterdim.’

Bu örnekteki ‘Evet öyle bir mutfağı isterdim.’ duygusu yeterli değil, öyle bir mutfağı kendimize çekmek için.

Olması gereken, ‘Mutfağımı çok seviyorum, mutfakları çok seviyorum, bence mutfak harika bir şey.’ şeklindeki coşku, sevgi dolu mutluluk, işte bu daha iyi mutfakları kendimize çekecek güce sahip duygu.

Benzer şekilde, hayatına giren helal ama küçük para ile coşkuyla sevinemeyen insan, büyük paralara da kapısını kapatmış oluyor.

Tabii bu sadece mutfak ve para için geçerli değil.

Aynı şey diyelim, örnek vermek gerekirse, bizi seven, bizi dinleyen insanlar için de geçerli.

Eğer bizi seven, bizi takdir eden BİR KİŞİYİ hazine bulmuş gibi heyecanla karşılayamıyorsak, en azından kalbimiz tatlı tatlı heyecanlanmıyorsa, nasıl pek çok kişiye ulaşma yolunda olduğumuzu iddia edebiliriz ki?

Özellikle büyümek ve daha çok kimseye hizmet etmek isteyenler, bu konuya çok dikkat etsin.

Kimiz, Ne yapıyoruz, Neye Sahibiz?

Sevgili arkadaşım,

Kim olduğumuz hakkındaki fikrimiz, hayatta ne yaptığımızı, ne yapabileceğimizi, ne yapacağımızı, neye sahip olduğumuzu, neye sahip olabileceğimizi, neye sahip olacağımızı belirleyen BİRİNCİ ETKEN.

Kim olduğumuz hakkındaki fikrimiz derken neyi kastediyorum?

Sen kimsin?

Bu soruyu kendine sor.

Kalbinin en derininde senin KİM olduğuna dair bir ASIL düşünce, bir ASIL, TEMEL inanç var.

Maalesef pek çok insanda bu inanç, yani kim oldukları inancı, örnek vermek gerekirse,

‘Ben İstanbullu, büyükannesinin kuzusu, doktor babamın kızı Gonca’yım.’

şeklinde, içinde hiç bir kötülük veya yanlışlık olmayan, masum, FAKAT, Allah’ın ona verdiği o üstün güçten ve kudretten tamamıyla uzak, kendisini ortalama ve tatlı bir insancık olmaya koşullayan, bir yapıda.

Kim olduğumuz konusundaki fikrimiz, bir başka ifadeyle ‘kalbimizdeki kimliğimiz’, neredeyse rüyada dahi hatırlayacağımız kadar İNANDIĞIMIZ ve bizi idare eden, hayatımızı belirleyen ve hiç unutmadığımız bir şey.

Kalbin yapısı bu şekilde.

Ve bu fikir, hayatta her şeyimizi etkiliyor. Hayatta ne yaptığımızdan, neye sahip olduğumuza kadar her şeyi.

Sanki hepimizin ruhunda bir meslekler ansiklopedisi var ve kişi kim olduğuna karar verdiğinde, gerekli yetenekler, tavırlar, bilgiler o kararla beraber ortaya çıkıveriyor.

Kimliğimiz, kim olduğumuz, hayatta neler yapabileceğimizi belirliyor, neler yapabildiğimiz de sonuçta nelere sahip olabileceğimizi belirliyor.

Kim olduğumuz konusundaki fikrimizi, kim olduğumuzu, kim olacağımızı, otomatik pilottan çıkartıp, aklımızla ve kalbimizle belirlemek zorundayız.

Büyükannesinin kuzusu olmak güzel de, acaba hayatta başarı için faydalı bir kimlik mi?

Yoksa, başarısız olmaya, ya da korunmaya muhtaç bir kuzucuk olarak kalmaya, hatta Allah geçinden versin, büyükanne ahiret hayatına geçtiğinde sahipsiz ve kurda kuşa yem olmaya hazır bir kuzucuk olarak kalmaya sebep olabilir mi?

Kalbimizde kendimize güzel, hayırlı, uğurlu, güçlü sağlıklı bir kimlik bulalım.

‘Ben, Allah vergisi üstün yetenekleri olan, kalbi sevgi dolu, hayatta iyi, güzel, doğru bir amacı olan BAŞARILI Gonca’yım.’

veya,

‘Ben, harikulade bir annenin kızı, kendisi de harikulade bir anne Gonca’yım.’

Eğer annemizin harikulade olduğunu düşünmüyorsak, harikulade olduğuna inandığımız başka bir akrabamızı bulup, onu harikulade kimliğimize başlangıç noktası olarak kalbimizi kimliğimize ısıtmak için kullanabiliriz.

Eğer hayatta zengin olmak istiyorsak, zengin veya en azından zengin olmaya aday bir kimlik bulmamız ve onu benimsememiz de şart.

Tabii, ille de bir akrabadan veya soy çekmesinden almamıza gerek yok bu inancın dayanak noktasını fakat, bir gerçekten başlamak gerekiyor ki, kalbimiz ikna olsun ve eşlik etsin.

‘Ben, matematik derslerinin birincisi, matematik ve benzeri konularda çok başarılı Gonca’yım.’

Veya hayatta sevdiğimiz, saydığımız, her açıdan takdir ettiğimiz bir kişiyi de kendimize örnek alabiliriz.

‘Ben biraz Süleyman peygamber gibiyim. Atlarım, kuşlarım, karıncalarımla beraber hayatın 8 parçasına hayırlı işler peşinde koşan zengin ve Allah’a yakın bir insanım.’

Bu konularda bir ince nokta şu ki, inandığımız ve  kalbimizde bildiğimiz bu kim olduğumuza dair sabit inancın, HAYATIN 8 PARÇASINDA DENGESİZLİK YARATMAMASI gerekiyor.

Hayatın 8 parçasında, denge, mutluluk HER ZAMAN hayatta başarının anahtarı.

Hayatta kendinize bir örnek bulmakta zorlanıyorsanız, Kuran’ı okuyup oradan Allah’ın sevgili peygamberlerinden de kendinize örnekler alabilirsiniz.

Bu da, kişinin hayatta pek çok başarılara imza atmasına yardım edecektir.

 

 

En Büyük Problem Ne?

dropcap-En büyük problem, aslında dertlerimiz değil, günümüzü karartan, canımızı sıkan insanların ve olayların hayatımıza girmesine ve bizi olumsuz etkilemelerine, çekim alanımızdaki zayıflıklar sebebi ile izin veriyor olmamız.

Hepimizin doğuştan, çekim alanı dediğimiz Allah vergisi bir gücümüz var.

Bu doğru çalıştığında, bir huzur alanı, bir mucize dalgası haline geliyor ve etrafımızda her şeyin yolunda gitmesini, hayatımıza iyi insanların girmesini, güzel tesadüflerle yaşamamızı sağlıyor.

Çekim alanımız yerinde olmadığı zaman ise, olmayacak insanlarla olmayacak şeyler yaşamaya başlıyoruz.

Canımız sıkılıyor, insanlardan soğuyoruz, dünyadan hatta kendimizden soğuyoruz.

Peki çare ne?

Bizim yüce dinimizin bize verdiği en büyük armağanlardan birisi, devam eden ve sürekli bir ibadet.

Sabah, öğle, akşam, hatta günde 5 kere ibadet ve dua edilmesi, tam da çekim alanının tazelenmesi için gereken sıklığa denk geliyor.

Ne kadar ilginç, değil mi sevgili arkadaşlarım.

Allah aslında bizden kendisine ibadet etmemizi isterken, ASLINDA aynı anda bize iyilik yapıyor, bize yardım ediyor.

Tabii dua etmenin, namaz kılmanın, ASIL AMACI, çekim alanımızı düzeltmek DEĞİL.

Bu sadece ibadet ve dua etmenin çok güzel bir yan etkisi, ödülü, hediyesi.

Devamlı ve istikrarlı bir şekilde çekim yasası ile ilgilenmek, kendimizi, duygularımızı, dolayısı ile de çekim alanımızı pozitif ve güçlü tutacak konularla uğraşmak, ibadetle, iyilikle, ve hayırlı işlerle içiçe yaşamak, harikulade bir çekim alanına sahip olmanın ve mutlu bir hayatın anahtarı.

Bu anahtarı, bol bol kullanıp, çekim alanımızı güçlü tutup, arada olabilecek bazı istenmeyen durumlarda, yine hemen Allah’a sığınıp, problemin asıl kaynağı olan, çekim alanımızı tamir etmekle uğraşmak, en iyi, en güzel ve en doğru çözüm, sevgili arkadaşım. :D

O olumsuz insanları ve olayları, gönül rahatlığı ile Allah’a havale edelim mi? :D

Kolay gelsin,

Çok çok sevgiler,

2k

 

 

Neşe ve Gülümseme…

Sevgili arkadaşlarım,

Neşe, fazla abartmamak şartıyla, dozunda olarak, çekim yasasını çok güzel çalıştıran duygularımızdan. :D

dropcap-Neşe, olumlu olmak için doğanın doğal bir çözümü.

 

Neşeli insan, ufak tefek şeylere gülüp geçebildiği için, hayata daha olumlu bakacaktır.

Tabii en güzeli, ne zaman neşe ile işimize gücümüze bakacağız, ne zaman konuya ciddiyetle yaklaşacağız, doğru ayırt edebilmek gerekiyor.

Dilerim dünkü Çekim Yasası Pırlantası, sizlerin de yüzünüze bir gülücük getirmiştir.

Ben yazarken, güldüm. :D

Dilerim siz de okurken gülmüşsünüzdür. :D

Çok çok sevgiler

:kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

Ve işte maratonda ve e-posta ile dünkü pırlantaya gelen bir kaç cevap:

*****************************

Funda Öğretmenim çok komikti. Çok teşekkür ederiz.

*****************************

Bizi gülümsettiğiniz için çok teşekkürler :)

Siz değil Avrupa’nın, dünyanın teyzesisiniz.
Ama en önemlisi
Gönlümüzün teyzesisiniz.
:kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

*****************************

Siz bizi güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün.

*****************************

Sevgili Funda Hocam,

Çok çok güzel idi pırlantanız. Ben de öyle güzel gülümsedim ki 6k 6k

Sağ olun :D

Herşey dozunda olunca nasıl da güzel öyle değil mi?

Teşekkürler size de maşallah :D

******************************

Çok sevgili ve saygıdeğer, Funda Öğretmenim,
Gülümseten pırlantanız, kalpten kalbe akan, SEVGİNİZ, ÇOŞARAK, HERKESE NEŞE ANLAYIŞINI İLETTİ.
NE MUTLU SİZE,
NE MUTLU BİZE
NE MUTLU HERKESE.
HARİKULADESİNİZ
Sonsuz Teşekkürlerimle…

******************************

Vallahi beni yakaladınız Funda Öğretmen’im :) )))

Ben sizi ödüllere layik gördüğüm için olabilir mi acaba :)

Bu şakanız için ve beni de güldürdüğünüz için çok çok teşekkürler ve sevgiler :)

2k 2k 2k

*******************************

Büyük Duyuru…

  • Pazartesi Nis 1,2013 04:21 PM
  • By Funda Teyzen
  • In 1 Nisan
dropcap-Müjdeler olsun sevgili arkadaşlarım,
:D :D :D

 

Müjdeler olsun.

Müjdeler olsun.

Müjdeler olsun.

Avrupa’da ‘Yılın Teyzesi’ adlı bir ödül varmış.

Ve çok sevdiğim öğrencilerimden biri de, benim haberim olmadan, beni bu ödüle aday olarak göstermiş.

Sağ olsun var olsun.:D

Onun bu düşüncesi bile benim için büyük başarı. :D

Güzel haber bununla da kalmıyor, sevgili arkadaşlarım.

Bu adaylık kabul edilmiş ve ben Avrupa’nın her bir ülkesinden katılan TEYZELER arasında yarışacakmışım. :D

Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi, artık Avrupa’nın Teyzesi olmak yolunda.

Hatta eğer bu yarışmada birinci olursam, Eurovizyon Şarkı Yarışmasını da ben sunacakmışım.

Tabii ben bunu duyar duymaz, tahmin edersiniz, dedim ki,

‘Sizin de, Avrupanızın da, Eurovizyon’unuzun da Allah …’

Öhöm, öhöm…

Ama kazanırsam öğrencilerime Avrupa Bankası tarafından açık çek verileceğini duyunca, siz sevgili öğrencilerimin hatırı için,

Öhöm, öhöm…

”teyzesi olmak beni çok mutlu eder.’

dedim.

:D :D :D

Sevgili arkadaşlarım,

Bu büyük görev için, biraz forma girmem gerekiyor.

Hemen bugün, ciddi bir şekilde spora başlıyorum.

Teleseminerlerimden biliyorsunuz, sesim de hiç formda değil, hemen NEFES ALMA dersleri almaya başlıyorum.

Güzel haberler bununla da kalmıyor.

Eurovizyon gelecek sefere uzay istasyonundan yapılacakmış.

İşte buna çok sevindim.

Avrupa’nın Teyzesi olmaktan ziyade uzaya açılıyor olmak beni çok çok daha mutlu etti.

Ben de bu özel günün tarihini de hiç unutmayalım, diyorum.,

Galiba çekim yasası bugün GERÇEKTEN çalışmaya başladı, sevgili arkadaşlarım. :D :D

Bugün hiç almadığım kadar, güzel haberlerle, harikulade e-postalar akın akın geliyor.

Ne mutlu bize çekim yasası bizim için, ve lehimize çalışıyor.

Aman bu günü iyi kutlayalım.

Hatta ben bir adım daha atarak, 1 Nisan’ı Mucizeler Günü ilan ediyorum.

Şimdi spora gidip, forma girmem gerekiyor, kusura bakmayın.

Çok çok sevgiler