Archive for ‘Mayıs, 2013

19 Mayıs’taki Çekim Yasası Pırlantası…

“Mutlu bir hayat” hayalin, 

** huzurlu bir hayatı,

** ve o hayata ulaşma yolunda, heyecanla geçen günleri,

içermeli.

Huzur.

Ve heyecan.

Ama asla hareketsizlik, boşluk ve duygusuzluk değil.

Asla zorla yaşanan, ite kaka çalışma günleri değil.

Huzur, olayların gidişatını büyük bir zevk içerisinde ve büyük bir keyifle seyredebilmek. Çünkü olaylar ve hayat tam da senin istediğin gibi gelişiyor.

Belki sen yaptın bunu, belki başkaları yaptı, belki Allah’ın yardımıyla kendine çektin, ama her şey çok güzel ve sen de çok güzel hisler içerisindesin. İşte huzur bu demek.

Huzurda sonsuz bir umut, mutluluk ve zevk var.

Huzur, aslında sadece bir zevk de değil, bir görev.

Mutlu olma, başarılı olma, güzel hayallerini elde etme görevi.

Peki ya heyecan?

İşte o huzura giden yolun zevki.

Huzur denilen o başarıya ulaşacak yolda, engelleri aşmak, zorlukları yenmek, ilerlemek, tehlikeleri göze almak, riske girmek, arada bir tökezlemek ama heyecanla kalkıp yola aynen devam etmek.

19 Mayıs…

Atatürk’ün huzurlu, özgür, güçlü, geleceği parlak, mutlu bir ülke yaratma yolunda Allah’a sığınıp ilerlerken yaşadığı heyecanlı bir gün.

Allah ondan razı olsun, o heyecanlara, o gerginliklere, o zorluklara bizim için, hepimiz için katlandı.

Ancak bu bir bayrak yarışı.

Peki sen bayrağı aldın da, kendin için, ailen için, arkadaşların ve ülken için hatta insanlık ve dünya için 19 Mayıs’lar yaşıyor musun?

Yoksa Vahdettin gibi, gittikçe küçülen sarayında, başına gelen zorluklara seyirci kalarak, huzurdan uzak ve sorumluluk almaktan kaçarak, huzur değil, KORKU belki ÖFKE içerisinde, hayattan saklanıyor musun?

Sevgili arkadaşım,

Ya heyecanlarla yaşayıp huzura ulaşacağız.

Ya da, Allah korusun, korkup huzurdan giderek daha da uzaklaşacak mıyız?

19 MAYIS BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

 

Süleyman peygamberin duasını şu makalemde anlatmıştım:

Süleyman Peygamberden Bir Armağan

Bugünkü pırlantamız, yine onunla alakalı olarak bir hazırlık.

Sevgili arkadaşım,

Eğer zengin olmak istiyorsan, aklında da, kalbinde de kendini zenginliğe hazırlaman gerekiyor.

 

Bu amaçla, kendine bir “Mücevher ve Hazine Kutusu” hazırlamaya ne dersin?

Pek çok taşlar var capcanlı renklere sahip, rengarenk, ışıl ışıl.

Bunlar hiç de pahalı taşlar değil ama görünüşleri ve renkleri harikulade.

Bu taşlar gerçek ve doğal taş olup ucuz da olabilir, sahte olup çok güzel de olabilir.

Bütçene dikkat ederek, ve bu amaç için bir pay ayırarak, yavaş yavaş da olsa kendine şöyle rengarenk taşlarla dolu bir mücevher ve hazine kutusu hazırla.

Büyük olmasına gerek yok, şöyle ufacık ama çok hoşuna giden bir kutu da olabilir.

Sonra da,

Arada bir, Allah’a şükrederek onlara dokun ve hatta onlarla biraz oyna.

Olası her türlü negatif düşünce ve duygular için temizlik yap.

Bu aklını da kalbini de zenginliğe alıştırmak için çok güzel bir yöntem.

Kolay gelsin

Çok çok sevgiler

2k

Not:

İşte benim hayalimde, makalemde de kullandığım, Süleyman peygamberin Mücevher ve Hazine Sandığından bir resim. :D

 

Yaşadığımız her saniye, hayata olan yaklaşımımız ya yavaş yavaş KORUMA felsefesine doğru kayıyor, ya da yavaş yavaş COŞMA felsefesine doğru kayıyor.

Eğer kendimizi hayatın akışına bırakırsak ve karşımıza çıkan problemleri çözmeyi HAYAT zannederek hayatı yaşarsak, elbette alışkanlık olarak koruma ağırlıklı, kendini savunma ağırlıklı, balıktaki kılçığı, yerdeki taşı arayan gözlerle hayatı yaşar hale geliyoruz.

Halbuki, işin doğrusu şu ki, en kısa zamanda bunun ötesine geçmemiz gerekiyor.

Elimizdekini korumak değil, yeni güzellikler ortaya çıkararak hayatı yaşamak daha iyi, daha güzel, daha doğru, daha başarılı oluyor.

Ama bunun için, enerjimizi sadece dertleri çözmekten değil, kendimize mutlu ve bereketli yarınlar hazırlamaktan almamız gerekiyor.

Korkunun bizi ittirmesi ile değil, kendi belirlediğimiz, iyi, güzel, doğru dileklerimizin coşkusuyla, planlarıyla, umutları ve heyecanıyla hayatı yaşamamız gerekiyor.

 

********************************

Tabii toplumdaki gidişat sebebi ile, hayatın vazgeçilmez 8 parçasına verilen zararlar sebebi ile, ben hep “Hayatımızın 8 parçasını koruyalım, kollayalım.” diyorum.

Ancak, normalde olması gereken aslında biraz daha değişik.

Bu korumayı yapar yapmaz, HEMEN ardından hayatı coşarak ve gerçekten yaşamaya başlamalıyız.

Hayatın vazgeçilemez 8 parçasını, sürekli korunacak şeyler olarak değil, coşulacak şeyler olarak görmeliyiz.

Ve bunun için gerekli olan emeği de sergilemeliyiz.

Haydi sevgili arkadaşım, sen de coştur hayatının 8 parçasını.

İyilikte, güzellikte, doğrulukta, hayırda, uğurda coşalım.

Elimize yakın olan, o an ulaşabildiğimiz, herhangi bir konuya biraz emek verelim, can katalım, göreceksin o canlılık tüm hayatımıza yayılıverecek.

Bizi coşturan, hayata sımsıkı sarılmamızı sağlayan o harikulade dileklerimize sahip çıkalım, onlar için elimizden geleni, hatta belki elimizden gelenin biraz daha fazlasını yapalım.