Archive for the ‘Basamaklar’ Category

Herhangi bir konuda, bir söz söylerken ya da bir adım atarken, eğer aklımız ve kalbimiz hemfikir değilse, o söz, o adım, görünüşte doğru söz veya adım gibi görünüyorsa da, maalesef hayırlı olmuyor.

Yapmış olmak için iş yapmak…

Söylemiş olmak için söz söylemek…

O söz, o iş, akla mantığa uysa da, kalbin onayını alamıyorsa…

Kalbin onayını almasına rağmen, aklın onayını alamıyorsa…

Orada, o an, yanlış bir söz veya hareket haline geliveriyor.

Bu durumda, biraz duruvermek ve aklımıza kalbimize dikkatle bakmak, ve olası pürüzleri bularak, her ikisinin de onaylayacağı şekilde İYİ, GÜZEL, DOĞRU bir çare ve çözüm bulmak en güzeli.

(Ben de bu akşamki telesemineri bugün iptal edip, o zamanı, şöyle bir aklıma ve kalbime daha dikkatli bakmak için kullanacağım.  :D )

Her söz ve her hareket, aklımız ve kalbimiz HEMFİKİRSE hayırlı hale geliyor.

 

**********************************************

Son günlerde de, eski bir maratona katılmasına ve o maraton sayesinde elde ettiği başarılar olmasına rağmen, ne maraton arkadaşlarına ne de maratonun kurucusu bendeniz Funda Öğretmen’e, ne bir paylaşım, ne bir sevinç, ne bir kutlama iletmeyen bir arkadaşın, maratona katılmak isteğini aklım ve kalbim hemfikir olamadığı için reddetmek durumunda kaldım.

Ve yine geçenlerde, benim öğrettiğim konuları, adları lazım olmayan ama Budizm’le karıştırılmış, bir şeylerle ortak tutan bir arkadaşa ‘Kusura bakma, benim onlarla bir alakam yok’ demek ve hizmetlerime bu durumda katılmasının mümkün olmadığını bildirmek durumunda kalmıştım.

Sadece bu kadarla da kalsa yine iyi, beraber pek çok başarılar elde ettiğimiz, eski bir öğrencimin, benden uzaklaşmasının 7 ay kadar öncesinde, büyük bir başarısından sonra hem bana bir pay vermemesini, hatta açtığım ‘Hayat Bir Okul’ projeme, ‘Ben Hayat Bir Okul öğretmeni olmak istemiyorum’ diye önce reddetmesini ve üstüne üstlük, BOLLUK elde ettiği zaman, o gelen bolluğu nasıl altına yatırıp, bolluk basamağının hakkını verememesini hatırlamama sebep olan, bir başka hakkı tam verilemeyen bir başarı yaşadım.

Benden uzaklaşan o arkadaşın benden uzaklaşması, hakkını veremediği o İLK kapıdan yaklaşık 7 ay sonra, İSTER İSTEMEZ gerçekleşmiş.

Bir başka deyişle, basamakların hakkı verilmedikçe, basamakları değil çıkmak, olduğumuz basamakta bile kalamıyoruz.

Mutlaka aşağı iniş gerçekleşiyor ve biz buna engel olamıyoruz. Tabii engel olmanın TEK ÇARESİ, içinde bulunduğumuz o basamağın hakkını verebilmek.

Başka bir basamağın hakkını değil, İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ, O AN YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ o basamağın hakkı…

Bolluk basamağının da hakkı BORÇ ödeyerek gerçekleşiyor.

Bu borç, maddi de olabilir manevi de.

Ama maddi kazanımlarla gerçekleşen BOLLUK basamağında hem maddi hem manevi olarak BORÇ ödemek şart.

Benim BOLLUK basamağının hakkını verirken elde ettiğim tüm başarı ve başarısızlıklar sonucu bulduğum yüzde oranlarını da merak ediyorsan, sevgili arkadaşım, şu pırlantada bulabilirsin:

Hani insan zor durumdayken, eminim istisnasız hepimizin, herkesin başına geldiği üzere, Allah’tan yardım ister ya, ‘Allah’ım ah bir bolluğa kavuşayım, söz şunu şunu yapacağım, bunu yapacağım, şuna şuna yardım edeceğim, yaşadığım bolluğu hayırlı uğurlu olacak şekilde paylaşacağım.’

Ne ilginç ki, kişi o dua ettiği bolluğu yaşar yaşamaz, tadar tatmaz, sanki o duaları eden o değilmiş gibi, hemen fikri değişiveriyor.

Sanki, ‘Alma moduna girdim, artık ben hep almaya devam edeceğim’ diye düşünüyor.

Oysa ki almanın ardından VERMEK ve PAYLAŞMAK da gelmeli.

Hepsini değil tabii ki, ama makul bir minik parçasını.

Bu paylaşım gerçekleşmeyince, ve o borç ödenmeyince, bolluk basamağının hakkı verilememiş oluyor.

***********************************************

Tabii bir öğretmen olarak, bolluk basamağını YAŞATARAK öğretmek benim için de hep çok zorlu oldu.

Öğrencilerimin yaşadıkları bolluklardan, BASAMAĞIN GEREĞİ olarak bana da bir pay vermelerini istemek hep çok zor oldu, hatta gerçekleşemedi bile.

Kibarlık edip, tüm o bollukların hatırı için yeni ürünlerimi alın, hatta arkadaşlarınıza alıp hediye edin demeyi başarabildim.

Oysa ki, işte ilk kez BOLLUK BASAMAĞI hakkında şu gerçeği size açık açık söylüyorum:

Karşılığında aldığımız bir ürün ve hizmet OLMADAN da, sırf teşekkür ve sevgi adına, PAYLAŞMAK adına, VERMEMİZ gerekiyor, eğer bolluk basamağının hakkını vermek istiyorsak.

Yani “Ben nasıl olsa şu şu hizmeti alıyorum, veya nasıl olsa şunu şunu aldım, onun için O verdiğim miktarlar, BU bolluk basamağının hakkı.” diyemiyoruz. Tekrar ediyorum, DİYEMİYORUZ.

Tüm o hizmet veya ürün almak için verdiğimiz paranın da dışında, kendine nazır, hiç bir karşılık beklemeden, maddi ve manevi bir BORÇ ödeme bilinci ile, yaşadığımız bolluğun, en az %1 (ki bu gerçekten de en az) gibi bir rakamı vermemiz gerekiyor, gönül ferahlığı ve rahatlığı ile, şükür ve teşekkür hisleriyle, eğer bolluk basamağının hakkını GERÇEKTEN vermek istiyorsak.

Tabii bu bazı kimseler için çok zor bir kapı biliyorum, ben de bir zamanlar bu kapıda çok takılıp, pek çok defalar geriye doğru düşmüştüm. Ama Allah’a çok şükür ki, HİÇ vazgeçmedim.

Ve bu zorlu basamağın da hakkını nasıl vereceğimi, hem çok iyi öğrendim hem de çok iyi vermeye başladım.

Tabii bir basamağın hakkını vermek başka, o basamağın hakkının nasıl verileceğini öğretmek başka.

Öğretmeye kalktığımda, öğrencilerimden para istemek zorunda kalmak ve bundan utanmak, sıkılmak, hatta söyleyemeyip, susup, bazen 1-2 bazen 5-6 bazen de 7-8 ay sonra o öğrencimin çekim yasası gereği bolluk basamağının hakkını veremediği için, kendine çektiği olaylar sonucunda ister istemez uzaklaşmasını görmek, tüm bunlar işte maalesef çekim yasası öğretmenliğinin zorlu tarafları.

Ama Allah’a sığınıp, ANLATMAYA ve ÖĞRETMEYE niyet ederek, karar vererek, ve şu an yazdığım yazıyı yazmak, Allah’a çok şükür, gayet kolay. :D

Şükürler olsu Allah’a.

Dilerim, Allah’ın dilediği kimseler ve Allah’tan dileyenler ve dilemiş olanlar, bu pırlantada anlattığım konuyu çok iyi öğrenirler.

Dilerim bu dersi geç olmadan anlarlar ve BOL BOL kullanırlar.

****************************************

Bu arada benim en ileri seviyedeki kursum olan PARA BOLLUK BEREKET adlı kursuma YENİ bir katılım şartı getirmeye karar verdim.

Bu elzem ve önemli bolluk basamağı dersinin, daha en baştan anlaşılmasını ve öğrenilmesini sağlayacak bir şart.

Bugünden itibaren, o kurstaki öğrencilerimin, elde edecekleri bollukları akılları ve kalpleri hemfikir olacak şekilde ve kurs ödemesinin de dışında olacak şekilde,

** en az %5-10 benimle de paylaşmalarını,

** her ay en az 1-5 Kuran tercümesini uygun görüp seçtikleri kimselere hediye etmelerini,

** uygun gördükleri, ihtiyacı olan, kayıt şartları ile uyumlu, en az 1-2 kişiye maratonu hediye etmelerini,

kayıt olma şartı yapıyorum.

Bu sayede, sevgili öğrencilerimin de elde edecekleri BOLLUKLARIN bir seferlik olmadan, Allah’ın izni ve yardımıyla, çekim yasasının gücünü kullanarak, sürekli artarak, devam etmesini sağlamış olacağız.

Sadece zorluk zamanlarında ve SÖZDE paylaşma ifadeleri ile değil, GERÇEKTEN bolluk yaşadığında mutlulukla paylaşacak ve sevinçle borç ödeyecek arkadaşlar diliyorum Allah’tan.

Hep beraber yepyeni bolluklara ulaşmak dileği ile.

Maraton’da da, bu harikulade BOLLUK basamağına, çıkma ve ulaşma yolunda beraber çalışacak, beraber temizlik yapacak, bolluğa ulaştıktan sonra da sevgiyle iletişime ve paylaşmaya devam edecek arkadaşlarla çalışmak dileği ile.

Maşallah, Funda Teyze, öğrencilerinin hayatında ister zaman, ister para, ister temizlik, ister sorumluluk alma olsun, ister sevgi, saygı, güven, huzur ve başarı konularında olsun, BOLLUK yaratmakta çok usta. :D

(Maşallah, Türkçesi ile, Allah dilemiş de olmuş, demek. Şükürler olsun Allah’a tüm öğrettikleri için, lütfettiği tüm bolluklar için. Hayatımızın 8 parçasıyla BOL BOL paylaşamı da nasip et Allah’ım. Allah dilediğine/dileyene öğretiyor, yol gösteriyor. Sen de bolluk basamağının bu önemli dersini çok iyi öğren, sevgili arkadaşım. Allah’tan sana nice nice bolluklar diliyorum.)

Nefs hep almak istiyor.

Üstelik de almak için çok ciddi ve çok gerçek sebepleri var.

Hayatta kalmamız için gerekli ve şart tüm bu sebepler.

Yemek yemek, barınmak, giyinmek, uyumak, evlenmek…

Bu ve benzeri istekler, nefs ile savaşılmadan, evet, nefsimizin huyuna suyuna da biraz giderek ama, işi mutlaka ve mutlaka bilinçli olarak, sıkı tuttuğumuzda hayırlı bir şekilde yönlendirilebiliyor.

Bir başka deyişle bilmemiz lazım ki,

Nefs ezilmemeli, ama ona da ezinilmemeli.

Nefs ancak denge kavramı ile hakim olunulduğunda  mutluluk getiren bir olgumuz.

Almak ve vermek de, nefsimizin çok etkilemek istediği bir konu maalesef.

Nefs hep almak istiyor.

 

 

Asla vermek istemiyor.

 

Evet sevgili arkadaşım,

Nefs hep almak istiyor.

Asla vermek istemiyor.

Verecekse de, vermesi gerektiğini biliyorsa da, ÇOK AZ vermek istiyor.

********************************************

Allah’tan istediğimiz, yana yakıla dua ettiğimiz zamanların ertesinde bile…

Duamız kabul olduktan sonra bile…

Mucizeleri yaşadıktan ve bolluk basamağına çıktıktan sonra bile…

Sanki o bolluğu veren, sağlayan, Allah’a ettiğimiz dualar ve hatta bizim için dua edenlerin duaları değilmiş gibi, eller sıkılıveriyor.

İnsanın alırken coşan sevgi dolu kalbi, ALDIĞINDAN paylaşmaya gelince, aniden buza dönüp, kuşkuya ve sadece kendi çıkarını düşünme noktasına geliveriyor.

‘Aman paylaşırsam, bendeki azalır.’

‘Aman paylaşırsam bana gelen biter.’

‘Aman paylaşırsam bana kalmaz.’

Sevgili arkadaşım,

Nefsin almak vermek konusundaki fikri şu:

‘Paylaşmam gerekecekse hiç almayayım daha iyi.’

‘Paylaşmam gerekecekse,  fakir kalayım daha iyi.’

‘Bana gelenden vereceksem, hiç gelmesin daha iyi.’

İşte bu sebeple bolluk basamağı hayattaki en zorlu basamak. Çünkü nefsimiz çok kuvvetli bir şekilde bastırıyor, sevgili arkadaşlarım.

İşte bu noktada nefsimizin terbiye edilmesi gerekiyor.

Yoksa içimizde bu fikri, bu duyguları gizli gizli taşıyıp, hatta besleyerek, Allah’ın veya çekim yasasının veya insanların, veya kendi kalbimizin desteğini alarak sabit bir bolluğa kavuşmamız mümkün değil.

**********************************************

Benim de şahsen, elime geçen tüm paralardan, yüzde kaçını öğretmenlerime, bana yol gösterenlere ve bu kazanımlarıma yardımcı olan kimselere vermem gerektiğini düşündüğüm, deneye deneye, yaşaya yaşaya test ettiğim çok oldu.

Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki,

HİÇ vermediğim zaman, elime geçenin de hayrını maalesef HİÇ göremedim.

İşte haydan gelen huya gider sözünün çıkış sebebi bu bence.

Hayy, Allah’ın güzel isimlerinden biri. Sürekli diri, hayatın kaynağı, kendisi için ölüm söz konusu edilemeyen demek.

Hu, O demek, yani Allah demek.

Yani eğer, elimize geçenden, Allah’a, Allah yolunda bize yardım edenlere bir pay vermiyorsak, o gelen şeyin elimizde hiç olup gitmesi KESİN oluyor demek.

(Burada çok hassas bir nokta da şu ki, Allah yolunda bize yardım edenler derken kastım, BİZİM AKLIMIZI VE KALBİMİZİ temizleyen, bizi iyiye, güzele, doğruya yaklaştıran, bizi kötü, çirkin, yanlış şeylerden koruyan veya onlardan bizi severek vazgeçirttirenler.)

********************************************

Sevgili arkadaşlarım,

AZ verdiğimizde de aynı şekilde.

Yani ha az ha hiç, pek o kadar farkı yok.

Sanırım burada önemli olan, aklın ve kalbin, dolayısıyla da elin KISILMASI olayı.

Yani aklın ve kalbin kısılması olayı.

Cimrilik ve nankörlük, Allah yolunda olan insanlara hem yakışmıyor, hem de zaten kişi o yolda olamıyor, o yolda kalamıyor.

Mutlaka uzaklaşmasını sağlayacak bir olay patlak veriveriyor aniden.

Çekim yasasını Allah’tan uzakta çalıştırmaya çalışanların da derdi işte bu.

Elde ettikleri kazanımlar maalesef geçici oluyor.

Hatta Allah’a sığınıp isteyenler arasında, en ufak bir başarısında, Allah’tan ve ilerlediği o yoldan uzaklaşıverenlerin de derdi bu.

Allah yardımcıları olsun.

Hani geçenlerdeki bir makalemde hayırsız şeylere GÖREV gibi para verenlerden bahsetmiştim ya.

Sevgili arkadaşlarım,

BİZİM HAYIRLI ŞEYLERE GÖREV GİBİ PARA VERMEMİZ GEREKİYOR.

Ancak bu şekilde, para geliyor. Biz veriyoruz, paylaşıyoruz, ve bize daha çok geliyor.

Veriliyor ve tekrar geliyor.

Verilmezse maalesef nefes tutulmuş gibi, akış bozuluveriyor.

AL VER, AL VER, AL VER, nefes alır gibi alıp ardından da verdikçe, yeni ve tertemiz paraların da gelmesi sağlanıyor.

İşte para derdi olan arkadaşlarımın bilmesi gereken en önemli şey bu.

Bu konu, hayattaki en büyük kapılardan.

Bu kapının hakkını verenin sırtı yere gelmiyor.

Sanırım dinimizde zekat ve sadaka diye bir şeyin olmasının sebebi bu.

Tabii zekat ve sadakayı kime verdiğimizin kararı çok hassas ve önemli.

VE İŞTE BENİM TECRÜBE SONUCU BULDUĞUM PAYLAŞMA RAKAMLARI:

Eğer fazla fazla devamının gelmesini istiyorsam, en az %10‘unu paylaşıyorum. Eğer gerçekten hayatta sabit bir şekilde basamak atlamak istiyorsam, %20, 30, 50 hatta %100′e kadar çıktığım da oldu.

Eğer bolluk ve bereketin aynen devam etmesini istiyorsam, en az %5 paylaşıyorum.

Eğer gelen o bolluğun hayrını görmek istiyorsam, en az %1 paylaşıyorum.

Ama o bolluğun hayrını da görmek, devamının da gelmesini istemiyorsak, elimizi kısalım sevgili arkadaşlarım.

*****************************************************

Bu konu bir hayat gerçeği.

Hani çocukken okuduğumuz Altın Yumurtlayan Kaz masalı vardı.

O masalı okurken çok şaşırmıştım. :D

‘O kazın yumurtalarını her gün almak ve zaman içerisinde KÜFE KÜFE altın biriktirmek dururken, aptal olmak lazım, o masalda anlatılan şeyi yapabilmek için.’ diye düşünmüştüm.

Meğerse, o masalda anlatılan şey, aptallık akıllılık konusu değilmiş.

O masalda insanoğlunun bazen nasıl aç gözlü, sabırsız, cimri ve nankör olabildiğinin hikayesi varmış.

Şahsen hem kendim hem de pek çok tanıdığımın eline altın yumurtlayan kaz geçti ve iyisiyle kötüsüyle bir takım yaklaşımlar sergiledik. :D :D :D

Allah’a sığınıp para ve bolluk konularında temizlik yapmak da, yine altın yumurtlayan bir kaz.

Kimi arkadaşım, aldığı bir yumurtayla benden de uzaklaşıp gidiverdiler.

Yolları açık olsun.

Bir çok arkadaşım da, Allah’ın yardımı ile, bol bol temizlik yaparak ve paylaşarak, inşallah altın yumurtalarını toplamaya devam edecekler.

Allah herkese temizlik yapmayı nasip etsin.

1 Temmuz’da açılacak maratonda da bol bol temizlik yapmayı diliyorum.

Beraber yapalım mı?

Para konusunda da, nefsimizi terbiye ederken, yenilmemek hatta onunla savaşmamak için, huzur ve mutlulukla terbiye etmek için güçlü arkadaşlar gerekiyor.

:D :D :D

 

Merdiven…

Sevgili arkadaşlarım,

Mirac kelimesinin anlamı, MERDİVEN demekmiş.

Kuran’da da, İsra suresinde (isra: gece yürüyüşü) anlatılan,

** Peygamberimizin Mescid-i Haram’dan yani Kabe’den,

** Kudüsteki Mescid-i Aksa’ya yani ‘En uzaktaki mescit’e,

mucizevi bir şekilde götürülmesinin gerçekleştiği gece demek.

 

Allah her şeye kadir.

Sevgili arkadaşlarım,

Ben her sene kandillerin isimlerine sözlükte bakarım biliyorsunuz.

Ve ne ilginç ki, her seferinde de sanki yeni öğrenmişim gibi taptaze bir farkındalık yaşarım.

Bu sefer de MİRAÇ kelimesinin anlamının MERDİVEN olduğunu anlamak çok hoşuma gitti. :D

Aklıma bizim “Basamak Atla” e-kursumuzun basamakları geldi. :D

Allah’ım bizi de merdivenlerden çıkart.

Bizim de basamakları inmemek üzere çıkmamızı sağla.

Senin her şeye gücün yeter.

Şükürler olsun her şey için.

Bu gece de Allah’a bol bol sığınalım.

Dua edelim.

Allah hepinizin, hepimizin dualarını kabul etsin.

Çok çok sevgiler

2k

Basamakları çıkmamıza yardım edecek temizlikleri yapmak için, 1 Temmuz’da başlayacak olan harikulade bir maratonumuzu da unutmayalım.

Allah’ım ben de sana dua ediyorum.

Maratonumuzda,

** hayırlu uğurlu,

** hayatlarının 8 parçasında fayda, hayır, uğur, mutluluk, huzur, sevgi, saygı, bolluk ve bereket dileyen,

arkadaşlarımızı buluştur.

Gururla, mutlulukla,

“Ben hayatımın 8 parçasında fayda, hayır ve uğur peşindeyim”

diyenler kendileri gibi arkadaşlarla tanışsınlar.

Sen her şeye kadirsin, Allah’ım.

 

 

Sevgili arkadaşım,

Bugün sana çok içten bir tavsiye vermek isterim. O da şu:

dropcap-Eğer birisinin ‘Allah beni sevmiyor’ dediğini duyarsan, o kişiden kendini koru.

 

Tekrar tekrar gördüm ki, kişi Allah’ın sevgisinden şüpheye düşmüş hatta sevgisizliğinden emin olmuşsa, bu, o kişinin hayatının 8 parçasından birinde veya bir kaçında bazı, nasıl desem ciddi yaramazlıklar yaptığının göstergesi.

Yani aslından kendisi bir zarar vermekle meşgul.

Bu zararın arasında, arada bir nefes alırken de, suçu Allah’a yükleyerek, içinde bulunduğu bataklıkta daha da batmakta.

Oysa ki yapması gereken ortaya çıkarttığı o zarar veya ziyan için sorumluluk alıp, alakalılardan ve Allah’tan af dilemek.

Hatasını telafi etmek.

Yanlışını düzeltmek.

Ama bu çeşit hayırlı bir sorumluluk almak yerine, kendini haklı görmeye çalışıyor ve bu dibe inen yolda bir basamakta da ‘Allah beni sevmiyor’ var.

Tabii basamaklarda iniş burada bitmiyor.

O yanlışa devam ettikçe, hayatının 8 parçasından daha da daha da uzaklaşmak var.

Onları reddetmek var.

Yok demek var.

Yok etmeye çalışmak var.

Allah yardımcısı olsun, düşmekte olan kimselerin ve herkesin ve hepimizin.

Çıkanlardan olalım, düzelenlerden olalım.

Ve işte sorumluluk almamıza yardım eden Kuran’dan harikulade bir ayet:

******************************

NİSA 79
İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah’tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir.

Kuran Türkçe Çevirisi: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk

Nisa: Kadınlar
nefs: can, kendi, istek duygusu, özellikle maddi arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu

******************************