Archive for the ‘Nefs’ Category

Nefs hep almak istiyor.

Üstelik de almak için çok ciddi ve çok gerçek sebepleri var.

Hayatta kalmamız için gerekli ve şart tüm bu sebepler.

Yemek yemek, barınmak, giyinmek, uyumak, evlenmek…

Bu ve benzeri istekler, nefs ile savaşılmadan, evet, nefsimizin huyuna suyuna da biraz giderek ama, işi mutlaka ve mutlaka bilinçli olarak, sıkı tuttuğumuzda hayırlı bir şekilde yönlendirilebiliyor.

Bir başka deyişle bilmemiz lazım ki,

Nefs ezilmemeli, ama ona da ezinilmemeli.

Nefs ancak denge kavramı ile hakim olunulduğunda  mutluluk getiren bir olgumuz.

Almak ve vermek de, nefsimizin çok etkilemek istediği bir konu maalesef.

Nefs hep almak istiyor.

 

 

Asla vermek istemiyor.

 

Evet sevgili arkadaşım,

Nefs hep almak istiyor.

Asla vermek istemiyor.

Verecekse de, vermesi gerektiğini biliyorsa da, ÇOK AZ vermek istiyor.

********************************************

Allah’tan istediğimiz, yana yakıla dua ettiğimiz zamanların ertesinde bile…

Duamız kabul olduktan sonra bile…

Mucizeleri yaşadıktan ve bolluk basamağına çıktıktan sonra bile…

Sanki o bolluğu veren, sağlayan, Allah’a ettiğimiz dualar ve hatta bizim için dua edenlerin duaları değilmiş gibi, eller sıkılıveriyor.

İnsanın alırken coşan sevgi dolu kalbi, ALDIĞINDAN paylaşmaya gelince, aniden buza dönüp, kuşkuya ve sadece kendi çıkarını düşünme noktasına geliveriyor.

‘Aman paylaşırsam, bendeki azalır.’

‘Aman paylaşırsam bana gelen biter.’

‘Aman paylaşırsam bana kalmaz.’

Sevgili arkadaşım,

Nefsin almak vermek konusundaki fikri şu:

‘Paylaşmam gerekecekse hiç almayayım daha iyi.’

‘Paylaşmam gerekecekse,  fakir kalayım daha iyi.’

‘Bana gelenden vereceksem, hiç gelmesin daha iyi.’

İşte bu sebeple bolluk basamağı hayattaki en zorlu basamak. Çünkü nefsimiz çok kuvvetli bir şekilde bastırıyor, sevgili arkadaşlarım.

İşte bu noktada nefsimizin terbiye edilmesi gerekiyor.

Yoksa içimizde bu fikri, bu duyguları gizli gizli taşıyıp, hatta besleyerek, Allah’ın veya çekim yasasının veya insanların, veya kendi kalbimizin desteğini alarak sabit bir bolluğa kavuşmamız mümkün değil.

**********************************************

Benim de şahsen, elime geçen tüm paralardan, yüzde kaçını öğretmenlerime, bana yol gösterenlere ve bu kazanımlarıma yardımcı olan kimselere vermem gerektiğini düşündüğüm, deneye deneye, yaşaya yaşaya test ettiğim çok oldu.

Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki,

HİÇ vermediğim zaman, elime geçenin de hayrını maalesef HİÇ göremedim.

İşte haydan gelen huya gider sözünün çıkış sebebi bu bence.

Hayy, Allah’ın güzel isimlerinden biri. Sürekli diri, hayatın kaynağı, kendisi için ölüm söz konusu edilemeyen demek.

Hu, O demek, yani Allah demek.

Yani eğer, elimize geçenden, Allah’a, Allah yolunda bize yardım edenlere bir pay vermiyorsak, o gelen şeyin elimizde hiç olup gitmesi KESİN oluyor demek.

(Burada çok hassas bir nokta da şu ki, Allah yolunda bize yardım edenler derken kastım, BİZİM AKLIMIZI VE KALBİMİZİ temizleyen, bizi iyiye, güzele, doğruya yaklaştıran, bizi kötü, çirkin, yanlış şeylerden koruyan veya onlardan bizi severek vazgeçirttirenler.)

********************************************

Sevgili arkadaşlarım,

AZ verdiğimizde de aynı şekilde.

Yani ha az ha hiç, pek o kadar farkı yok.

Sanırım burada önemli olan, aklın ve kalbin, dolayısıyla da elin KISILMASI olayı.

Yani aklın ve kalbin kısılması olayı.

Cimrilik ve nankörlük, Allah yolunda olan insanlara hem yakışmıyor, hem de zaten kişi o yolda olamıyor, o yolda kalamıyor.

Mutlaka uzaklaşmasını sağlayacak bir olay patlak veriveriyor aniden.

Çekim yasasını Allah’tan uzakta çalıştırmaya çalışanların da derdi işte bu.

Elde ettikleri kazanımlar maalesef geçici oluyor.

Hatta Allah’a sığınıp isteyenler arasında, en ufak bir başarısında, Allah’tan ve ilerlediği o yoldan uzaklaşıverenlerin de derdi bu.

Allah yardımcıları olsun.

Hani geçenlerdeki bir makalemde hayırsız şeylere GÖREV gibi para verenlerden bahsetmiştim ya.

Sevgili arkadaşlarım,

BİZİM HAYIRLI ŞEYLERE GÖREV GİBİ PARA VERMEMİZ GEREKİYOR.

Ancak bu şekilde, para geliyor. Biz veriyoruz, paylaşıyoruz, ve bize daha çok geliyor.

Veriliyor ve tekrar geliyor.

Verilmezse maalesef nefes tutulmuş gibi, akış bozuluveriyor.

AL VER, AL VER, AL VER, nefes alır gibi alıp ardından da verdikçe, yeni ve tertemiz paraların da gelmesi sağlanıyor.

İşte para derdi olan arkadaşlarımın bilmesi gereken en önemli şey bu.

Bu konu, hayattaki en büyük kapılardan.

Bu kapının hakkını verenin sırtı yere gelmiyor.

Sanırım dinimizde zekat ve sadaka diye bir şeyin olmasının sebebi bu.

Tabii zekat ve sadakayı kime verdiğimizin kararı çok hassas ve önemli.

VE İŞTE BENİM TECRÜBE SONUCU BULDUĞUM PAYLAŞMA RAKAMLARI:

Eğer fazla fazla devamının gelmesini istiyorsam, en az %10‘unu paylaşıyorum. Eğer gerçekten hayatta sabit bir şekilde basamak atlamak istiyorsam, %20, 30, 50 hatta %100′e kadar çıktığım da oldu.

Eğer bolluk ve bereketin aynen devam etmesini istiyorsam, en az %5 paylaşıyorum.

Eğer gelen o bolluğun hayrını görmek istiyorsam, en az %1 paylaşıyorum.

Ama o bolluğun hayrını da görmek, devamının da gelmesini istemiyorsak, elimizi kısalım sevgili arkadaşlarım.

*****************************************************

Bu konu bir hayat gerçeği.

Hani çocukken okuduğumuz Altın Yumurtlayan Kaz masalı vardı.

O masalı okurken çok şaşırmıştım. :D

‘O kazın yumurtalarını her gün almak ve zaman içerisinde KÜFE KÜFE altın biriktirmek dururken, aptal olmak lazım, o masalda anlatılan şeyi yapabilmek için.’ diye düşünmüştüm.

Meğerse, o masalda anlatılan şey, aptallık akıllılık konusu değilmiş.

O masalda insanoğlunun bazen nasıl aç gözlü, sabırsız, cimri ve nankör olabildiğinin hikayesi varmış.

Şahsen hem kendim hem de pek çok tanıdığımın eline altın yumurtlayan kaz geçti ve iyisiyle kötüsüyle bir takım yaklaşımlar sergiledik. :D :D :D

Allah’a sığınıp para ve bolluk konularında temizlik yapmak da, yine altın yumurtlayan bir kaz.

Kimi arkadaşım, aldığı bir yumurtayla benden de uzaklaşıp gidiverdiler.

Yolları açık olsun.

Bir çok arkadaşım da, Allah’ın yardımı ile, bol bol temizlik yaparak ve paylaşarak, inşallah altın yumurtalarını toplamaya devam edecekler.

Allah herkese temizlik yapmayı nasip etsin.

1 Temmuz’da açılacak maratonda da bol bol temizlik yapmayı diliyorum.

Beraber yapalım mı?

Para konusunda da, nefsimizi terbiye ederken, yenilmemek hatta onunla savaşmamak için, huzur ve mutlulukla terbiye etmek için güçlü arkadaşlar gerekiyor.

:D :D :D

 

Nefs Nedir?

  • Perşembe Ara 27,2012 01:32 PM
  • By Funda Teyzen
  • In Kuran, Nefs
dropcap-Nefs,
İç alemimizde,
** Yaramazlık edebilen,
** Her konuda aşırılıklara kaçabilen,
** Terbiye edilmesi şart olan, ancak,
** Ezilmemesi gereken,
her olgudur.

Sevgili arkadaşım,

Hep merak ederiz değil mi, Kuran’da nefs diye bahsedilen şey ne?

Yukarıda verdiğim tanım, aslında nefsin ne olduğunu, oldukça doğru anlatıyor.

Nefsin kendisi, tam olarak ne diyebilirsiniz.

Nefs olarak adlandırabileceğimiz şeylerin birincisi, sen, senin benliğin. Fakat başka ruhsal veya fiziksel, iç alemle ilgili olgular da var.

Bu olguların hepsinin ortak noktası, “terbiye-anlayış” yaklaşımına ihtiyaç duymaları.

Kuran’ın nefs konusundan, biraz üstü kapalı ama vurguyla bahsetmesi sanırım konunun teknik yanının karışık olması, fakat gerekli yaklaşımın basit olması sebebiyle.

Vücudun açlık, yorgunluk, uyku gibi taleplerinden tutun da, iç organlardan gelebilecek hislere, ruhun kaprislerine ve bizim farkında olmadığımız dertlerine, beynin otomatik kalıplarından, hormonların kör taleplerine kadar, her olgu, nefs kapsamı içine girebiliyor.

Ama yaklaşım çok basit:

“Terbiye ve anlayış”

Nefs konusuna Funda Teyzen’in verdiği bu cevap, dilerim çeşit çeşit farkındalıklar, anlayışlar, keşifler yaşamana sebep olur.

Çok çok sevgiler

*********

*******************************

Çekim Yasası ‘Günün Pırlantası’, artık üye olabileceğin ve e-postana doğrudan alabileceğin ücretsiz bir hizmet.

Sitenin sağ üst köşedeki kayıt kutusundan üye olabilirsin.