Çekim Yasası ve Matematik
Sevgili arkadaşlarım,
Şu bir gerçek ki, dileklerimizin gerçek olması yolunda ilerlerken,
dış alemimizde adımlar atmamız, ve aynı zamanda da, iç alemimizde doğru enerjileri yaşamamız gerekiyor.
Doğru ve pozitif enerji nasıl bir şey?
Aklımızın kalbimizin AÇIK, NET, HUZURLU olması diyebiliriz kısaca.
Yanlış ve negatif enerji nasıl bir şey?
Mesela karmaşa denilen duygu ve durum, yanlış ve olumsuz enerjiye çok güzel bir örnek.
Karmaşa, köşe bucak kaçmamız gereken bir duygu.
- Gerçeklerden kaçmak,
- veya gerçeklerle yüzleşmekten korkmak,
- veya kafamızda her şeyi muğlak tutarak incinmekten kaçınmak,
KARMAŞA denilen durumu yaratıyor, ve bizi bu duygu içinde sabit olarak tutuyor.
Ve insan eğer rakamlardan, hesap kitaptan, açık ve net konuşmaktan, açık ve net düşünmekten, etrafında olup biteni NET BİR ŞEKİLDE bilmekten kaçıyorsa, bu onu otomatik olarak KARMAŞA basamağına itiyor.
Dileklerin gerçekleşmesi için gereken ruh hali, RAHAT, HUZUR DOLU, KENDİNE GÜVENLİ bir enerji durumu.
Karmaşa ise, gizli korkularla, gizli belirsizliklerle dolu. Bu duygular doğru bir enerji oluşturmuyor dileklerimiz için.
Ayrıca, karmaşada bir insan, NEYİN DOĞRU, NEYİN YANLIŞ olduğu konusunda dahi emin olmadığı için, dileklerinde ve hareketlerinde çok kolay günahlara sapıyor, çok kolay yanlış şeyleri, istenmemesi gereken şeyleri istiyor ve sonunda elde etse dahi, o elde ettiği şeyden çok büyük zarar görebiliyor.
Yani çekim yasası açısından karmaşada olmak, hem bizi negatif bir enerji ile dileklerimizden uzaklaştırıyor hem de elde etsek dahi, kimbilir hangi hayırsız şeyleri elde etmemize sebep oluyor.
Geçenlerde bir okuyucum, NEDEN insan gençken dileklerini kolay elde ediyor da, ilerleyen senelerde dileklerimizi elde etmek zorlaşıyor türünden bir soru sordu.
Buna sebep olan birinci etken, yıllar içerisinde kendimizi yavaş yavaş içine gömdüğümüz karmaşa. (Karmaşayı, bir çeşit bataklık gibi düşünün, battı mı batıyoruz yavaş yavaş.)
İnsanın çocukluktan kaynaklanan saflığı, masumluğu ve hayata IŞIL IŞIL açık bakan parlak gözleri, onu karmaşadan uzak tutuyor.
Fakat kişi yıllar içerisinde, en az bir veya daha fazla konuda,
- yalan yanlış bilgilerle dolu kitaplar, romanlar okuya okuya,
- yalan yanlış bilgiler içeren şarkılar, filmler, diziler izleye izleye,
- ve pek tabii arkadaşlardan, aileden ve çevreden yalan yanlış bilgilerle haşır neşir ola ola,
bütün basamaklardan aşağıya KARMAŞAYA düşmesi de kaçınılmaz oluyor.
Her yanlış, bizi bir parça daha karmaşaya boğuyor.
Ama eğer,
- uyanmak,
- ve karmaşadan çıkmak,
- ve tekrar o TAZE PARLAK NET gözlerle hayata bakmak istiyorsak,
- dileklerimizin zorlanmadan, kolaylıkla gerçek olmasını istiyorsak,
ÖNCE karmaşanın zıttı olan huzuru, düzeni, iyiliği, doğruluğu TEKRAR sevmemiz gerekiyor.
Kendimize bir düzen ve huzur kürü uygulamamız gerekiyor.
Laf aramızda benim maraton ve kurslarımda yapmaya çalıştığım şey bu.
Hayatı bir düzen içerisinde görebilmemiz için, kendimiz, ailemiz, arkadaşlarımız, ülkemiz, canlı, cansız varlıklar, ruhlarımız ve Allah’ı da hayatın 8 parçası diye anlatmamın sebebi bu.
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Allah hayatın her parçasını yaratan ve kapsayan ve boyu en büyük olan. Hatta büyüklüğü SONSUZ olan.
8 rakamı da matematikte yan dönünce SONSUZLUK anlamında olduğu için, hayatın 8.inci parçası olarak Allah, en büyük ve sonsuz olan anlamında, diğer herşeyi içine alarak kapsayan anlamında.
Yani, hayatın 8 parçası, hayatı iyi, güzel ve doğru anlayabilmemiz için harikulade bir açıklama.
********************************************
Sevgili arkadaşlarım,
Karmaşadan uzak durmak için, önce,
- karmaşanın zıttı olan huzuru, düzeni, iyiliği, doğruluğu TEKRAR sevmemiz gerekiyor,
- kendimize bir düzen ve huzur kürü uygulamamız gerekiyor,
dedim ya.
Bu konuyla ÇOK ÇOK alakalı olarak, hayatta bize DÜZENİ anlatan ‘matematik bilimini’ sevip sevmediğimize bir bakmak çok önemli.
Çünkü matematik, hayatın düzenini ifade eden bir bilim, bir yöntem. Hayatın düzenini kağıda döken ve bize anlatan bir yöntem, ve bu Allah’ın yaratışındaki DÜZENİ anlamamıza yardım ediyor.
Ve bizim DÜZEN ve HUZUR ile beraber matematiği de sevmemiz ve kucaklamamız gerekiyor.
Eğer çocukluk veya gençlik veya okul döneminde matematiğe SOĞUMUŞSAK, kalbimizi TEKRAR ısıtmamız gerekiyor.
Tabii matematiğe kalbimizi TEKRAR ısıtmamız gerekiyor deyince, gerek ülkemizde ve gerek müslüman aleminde şu an içinde bulunduğumuz pek çok karmaşayı da, matematikten uzaklaşmamıza bağlayabiliriz.
**********************************************
Batı aleminin bilimde gelişmesi ve bununla elde ettiği her türlü avantajlar, başarılar, uzun ömür, sağlık, dünyaya, insanlığa hakim olmak, uzaya gitmek, havaya, denize, karaya hakim olmak, insanlığın geleceğine karar vermek ve neredeyse yakında, Kuran’da bahsedilen ‘sinek bile yaratamayan’ ve çoğu insanın taptığı şeylerden daha da üstün bir seviyeye gelmek…
Batı’nın bu gelişmesinin ardında elbette, en başta bilimdeki gelişme var.
Bilim deyince, bilimin matematikle olan ilgisinin beni hep çok şaşırttığını söylemeliyim.
Her zaman dikkatimi çekmiştir.
Nasıl oluyor da, bilim adamının kağıt üzerindeki matematik hesapları, gerçek hayatla bu kadar birebir örtüşüyor, onu gerçek hayatta kazanan durumuna getiriyor?
Nasıl oluyor da, bir elektronik aletin hesaplanmasında ve tasarımının yapılmasında kullanılan KAĞIT ÜZERİNDEKİ o sayılar, çizgiler, rakamlar, gerçek hayattaki o gerçek aletlerle, üretilen şeylerle birebir örtüşüyor?
Daha da açık anlatmak gerekirse, matematiğin hayatı hesaplamakta ve ifade etmekteki bu marifeti, yeteneği, özelliği, nasıl bir şey?
Nasıl kağıt üzerindeki şeyler, yazılar, rakamlar gerçek hayatı açıklamaya yetiyor ve açıklıyor?
İşte benim de bu konuda da çok düşüncelere daldığım oldu, sevgili arkadaşlarım.
Ne bulduğumu merak ediyor musunuz?
Buldum ki,
Matematik, gerçek hayatın kağıt üzerindeki sadeleştirilmiş maketi, fotoğrafı.
dediğimizde aslında biz 2 elmanın yanına 1 elma koyarsak 3 elma eder, 3 elma olur diyoruz.
Bir bakıma hayattaki bu elma olayının fotoğrafını çekip kağıda koyuyoruz.
Maksat, hayatı anlayabilmek ve onu kağıt üzerinde basitleştirilmiş bir şekilde gözümüzün önüne koyabilmek.
Hayatı kalemimizin altına sıkıştırarak, bir bakıma kağıt üzerinde hayata hakim oluyoruz.
Ve bu da işte gelişe gelişe, sonuçta insanlar:
** genlere de hakim oluyor.
** biyolojiye de hakim oluyor.
** hatta yakında sivrisinek bile yapabilecek bir hale geliyorlar.
Artık Kore’de ısmarlama ölen hayvanınızın AYNISINI yapıyorlar. Aynı genler, aynı vücut. Tabii ruh konusu şimdilik muğlak.
Ve insanları yasak olduğu için yapmıyorlar. Yani bilim bu konuda yeni yeni geliştiği ve sakat doğumların da olması sebebi ile insanların genleri ile çalışmalar yapılmıyor.
Ama 100 yıl sonra ne olur, artık siz düşünün.
*************************************
Ve tekrar matematiğin bu ilginç, gerçek hayatı kağıt üzerinde anlatabilme ve onunla birebir örtüşebilme yeteneğine dönersek.
Aslında bütün matematik işlemleri gerçek hayatta var olan bir hareketi temsil ediyor.
(+) Artı işareti toplamak demek, üzerine eklemek demek. Bir elmanın yanına bir elma daha koymak gibi. Yarım kilo süte yarım kilo süt daha eklemek gibi.
(-) Eksi işareti haliyle, çıkarmak demek. 10 elmadan 3 elmayı almak demek. Cebimizdeki paradan 50 lirayı harcamak demek.
(x) Çarpı işareti, misli haline getirmek demek, yani 50 liralık bir ürünü, 10 defa alıp 500 lira borç yapmak gibi.
(/) Bölü işareti, parçalara ayırmak demek. Bir ekmeği 5 kişiye paylaştırıp onu 5′e bölmek gibi.
Sinüs işlemi, bir cismin sallanmasına veya bir tekerin dönmesine eş değer. Tekerin dönerken yaptığı hareketi, yani tam tur dönse nereye gelir, yarım tur dönse nereye gelir, şu mesafeye gelmesi için kaç tur atması lazım, bu ve benzeri hesaplar. Bir cismin sallanmasına sebep olan güçler dengesi ve onların iç hareketleri, bir tekerin dönmesi ile benzer bir davranış sergiliyor ve sinüs ikisini de açıklamak, hesaplamak, anlamak, kağıt üzerine dökmek için kullanılabiliyor.
Kosinüs’ü de kabaca anlatmak gerekirse:
Sinüs, tekere önden bakınca, kosinüs de tekere üstten bakınca görülen ama temelde aynı şey.
Evrendeki HER ŞEY dönmek ve dönmekle neredeyse aynı formüllerle açılanan dalgalanmak, sallanmak üzerine kurulu.
Işık, radyo dalgaları, ses dalgaları, gezegenlerin dönüşleri, atomların içindeki dönüşler.
Yani her şey, dönmek ve sallanmakla meşgul. Sıcaklık da atomların salınmasından oluşuyor.
Her şeyde dalgalar, dönüşler, salınımlar mevcut ve sinüs, kosinüs bu hareketlerin kağıda geçirilmesini ve bu şekilde hesaplanabilmesini, öngörülebilmesini ve açıklanabilmesini sağlıyor.
Geometri, matematiğin şekillerle ve boyutlarla ilgili parçası. Bir cismin boyutları, kenarlarının uzunluğu, açıları, yuvarlaklığı veya sert hatları vs vs.
Ve gelelim o en zor İNTEGRAL hesabına.:D
İntegral de, hayatın yavaş yavaş biriken, gıdım gıdım biriken şeylerini ifade ediyor ve kağıda geçirmeye yarıyor. Hayatın her alanında PEK ÇOK ŞEY yavaş yavaş gelip, yavaş yavaş birikip, ya da yavaş yavaş harcandığı ve kaybedildiği için, HAYATIN HER ALANINDA integral kullanılarak, bilimsel hesaplar yapılıyor, bu şekilde hayatın bu karmaşık yavaş yavaş birikme özelliğine de bilim insanları hakim olabiliyor.
Bazen 2 elmayı toplamak kolay oluyor da, ya elmalar akarak geliyorsa ve akış bazen hızlı, bazen yavaşsa? İşte bu birikme alanı, integral’e ait ve onu kullanarak kağıda geçirilebiliyor.
Elbette hayatı matematikle kağıda dökerken, bunu DOĞRU yapan kazanıyor.
Kağıda her matematik yazan, hayatı doğru yazmış olmuyor.
Orada da hayatı kağıda DOĞRU geçirenler kazanıyor.
Tabii biz millet olarak, çok uyanık olmakla övünen bir insan topluluğuyuz. Bir elmaya 2 elma eklenirse 3 elma olur, matematik ne güzel şey, dendiğinde, çoğu vatandaş,
ya elmalardan biri çürükse,
ya birisi bir elmayı çalarsa,
gibi vesvese türünden, o formülü karalayacak, bilimi karalayacak, matematiği yetersiz gösterip çürütecek bir şekilde, istemeden de olsa, Batı’yı güçlü yapan bilimden uzaklaşıp, elma çalma konusunda uzmanlaşmayı ve vesveseler içerisinde kaybolmayı seçmiş olabiliyor.
Ve maalesef bu durum, bizim ülkemizde ve tüm Orta Doğu’da, çok yaygın.
İnsanlar bilime vesvese yaparak, bilimin üzerine çıktıklarını zannediyorlar.
Oysa ki, hayat hala hayat.
Bilim hala bilim.
Ve ilerleyen ilerliyor.
Duran da duruyor.
Geri giden de geri gidiyor.
***************************************
Ve matematiğin hayat ile alakası hakkında söylemek istediğim bir şey daha var ki asıl EN ÇOK söylemek istediğim şey o.
Şöyle ki,
Hani dedim ya, nasıl oluyor da, matematik ile kağıt üzerinde hayat AYNEN yazılarak birebir örtüşebiliyor?
Nasıl bilimde ilerleyenler artık neredeyse SİNEK oluşturacak bir seviyeye gelebildiler?
Nasıl oluyor da, ölen bir hayvanı, bilimle aynı genler, aynı tırnak, aynı göz TEKRAR oluşturabiliyorlar?
Nasıl?
Çünkü bu evreni yaratan Allah da yaratırken bu muhteşem düzeni matematikle oluşturmuş.
Yani matematikle bilimle uğraşıp, bu konuda gelişen insanlar daha yeni yeni Allah’ın yaratışının şaşmaz düzenini keşfetmekteler.
Yani aslında bilim ile uğraşmak, Allah’ı ve Allah’ın yarattığı düzeni tanımak ve anlamak demek.
Yani biz vesveselere kapılıp, istisnalar içinde kaybolup, bilime tü-kaka deyince, Allah’ın düzenini anlamaktan uzaklaşmış oluyoruz.
Allah’ın eserini takdir etmekten uzaklaşmış oluyoruz.
Ama biz Müslümanlar bunu yapınca, ve bilim dinsizlerin eline geçince, onlar da maalesef bulduklarını Allah’ı takdir etmek için değil, Allah yok demek için kullanıyorlar.
Allah’ı anmadan yaşayabilmek için kullanmak istiyorlar.
Ama sonuçta onların da sonu felaket, bizim de sonumuz acı oluyor.
Onlar bilimle uğraştıkça, rahata erip, şımarıp, ihtiyaçlardan da Allah’tan da uzak olduklarını sanarak yozlaşıyorlar.
Biz de, vesveselere kapılıp, bilimden uzak durup, Allah’ı gereğince anlamaktan uzaklaşarak yozlaşıyoruz.
****************************************
Soruyorum arkadaşlarım, eğer biz millet olarak veya Müslümanlar olarak Allah’ı anlamak istiyor olsaydık,
** Kuran’ı kendi dilimizde okumaktan da,
** bilimi anlamak, çözmek ve geliştirmekten de,
kaçar mıydık?
Eğer bu ikisinden de kaçıyorsak, elimizi vicdanımıza koyup, dünyanın haline bir bakmamız lazım.
Kendimize bir bakmamız lazım.
Bizi, Kuran’ı kendi dilimizde anlayarak okumaya davet eden ve bilime sarılmak ve bilimi geliştirmek için bizi destekleyen, yönlendiren, Atatürk’e sahip çıkmıyorsak, acaba gerçekten biz Müslümanlar, ve biz millet olarak Allah’ı anlamak istediğimizi içtenlikle söyleyebilir miyiz?
Eğer biz bu konuda ciddi ve içten olsaydık,
** Batı bilimde bu kadar gelişebilir ve bizi geride bırakabilir miydi?
** Tüm Orta Doğu liderleri ve insanları, birbirine düşman, birbirinin gözünü oymak istercesine, birbirine hainlikler, zalimlikler, gaddarlıklar, umursamazlıklar yapar mıydı?
Bilimi ve matematiği seven bir insan, haliyle düzenden, beraber çalışmaktan, işbirliğinden, istikrarlı büyümeden, plandan programdan, uzun vadeli düşüncelerden ve bir Çınar gibi büyümekten hoşlanıyor.
Bilimi ve matematiği sevmeyince, geriye sadece alelacele oradan buradan çalıp çırpmak kalıyor, hayatta kalmak için zalimliklere başvurmak kalıyor.
Uzun lafın kısası, çocuklarımıza matematiği sevgiyle ve sabırla öğretelim.
Tatlı tatlı öğretelim.
Onlardan asla vazgeçmeyelim.
Onların da matematikten vazgeçmelerine asla izin vermeyelim, tabii ki hep tatlı tatlı.:D
Çocuklarımıza matematiği sevdirmeyi, hayatı sevdirmekle, Allah’ı sevdirmekle eşit tutalım.
Ne de olsa Allah’ın yaratışı da matematik üzerine.
************************************************
Ve Bir Önemli not:
Kimi insan da matematiğe hakim de olsa, matematiği çok güzel çözse de, maalesef bir başka tuzağa yakalanıveriyor.
Bu tuzak da, matematiği, hayattan ayrı, başlıbaşına, kendine nazır bir oyun mu desem, tılsım mı desem, bulmaca mı desem, büyü mü desem, sanat mı desem, hayattan uzak, tamamen bambaşka bir dünya sanıyor.
Yani hayat bambaşka bir şey, matematik kendine has ayrı bir dünya, ayrı bir alem, sanıyor.
Bir bakıma matematiği çözebilse bile hakkını vererek anlayamıyor.
Matematikte yazılı olan şeyin hayatın kendisi olduğunu göremediği için, bir hayal dünyasında gibi rakamlarla, sayılarla, sembollerle, formüllerle uğraşıyor. Ve o işi bittikten sonra da, hayatı matematikten hiçbir ders almadan yaşayabiliyor.
Yani matematikte gördüğü düzenin aslında hayatı yansıttığını mesela anlayamıyor.
Ona matematik düzenli, hayat ise keyfi ve karışık bir uğraşı gibi geliyor.
Aslında maalesef bu durum da Kuran’ı anlamadan okuyup durmaya o kadar çok benziyor ki.
Pek çok insan maalesef matematikle de aynı şekilde matematiği ve hayatı anlamadan, sırf semboller ve anlamadan okuyuşlarla görüyor ve uğraşıyor.
Nasıl, Kuran’ı anlamadan okuyanlar büyüye, muskaya kapılıp gidebiliyorlarsa, aynı şey matematikte hayatı görmeyenler için de geçerli. Onlar da bir çeşit tılsım, bir çeşit büyü, ya da bir çeşit bale, sayıların balesi zannediyorlar matematiği.
Ve bu sebeple, onların da hayattan ve Allah’tan uzaklaşması, hayatı da Allah’ı da anlayamamaları maalesef çok yaygın.
Siz de Allah’ın şu düzeninde, bilimden kaçanların da, bilime yapışanların da nasıl sapıtabileceklerini görüp, şaşıp kalıp, Allah’a sığınıyor musunuz, sevgili arkadaşlarım?
Allah bizi bilimi de, matematiği de layıkıyla kucaklayanlardan eylesin.
Ne o aşırı uca, ne de diğer aşırı uca kapılıp gitmeyelim inşallah.
******************************
Bir önemli not daha.
Dilek Maratonu‘muzda bir arkadaşım bu yazdıklarımı okuyunca, sağ olsun bana hak vermek için de olsa, müslüman aleminin çok moda olan bir sözünü (karmaşasını) bana aktarma ihtiyacı hissetti ve dedi ki:
Dünya Güneşe 1cm daha yakın olsa belki de 1 mm, kavruluruz ya da uzak olsa donarız. Nasıl bir işleyiştir ki bu? İnsanın aklı hayali almıyor ve hala inkarcılık yapıyorlar ya, Allah ıslah etsin.
Evet, bu da maalesef bir karmaşa.
Neden karmaşa?
Çünkü bilim ve matematik ile Allah’ın düzenini inceleyip, araştırdığımızda Allah’ın düzeninin DÜZEN, UYUM, BOLLUK ve SEVGİ üzerine kurulduğunu görüyoruz, KORKU, BELİRSİZLİK ve ANLAŞILMAZLIK, DARLIK, AZLIK, KITLIK üzerine değil.
Unutmayalım ki, dünya güneş çevresinde dönerken, güneşe yaklaşıyor uzaklaşıyor.
Ve bu binlerce kilometre.
Üstelik o kadar ilginç ki, yaklaştıkça KIŞ, uzaklaştıkça YAZ oluyor (yani dünyanın kuzeyinde.)
Yani bu 1 cm meslesesi aslında birilerinin Allah’ın büyüklüğünü övmek için, çocuklara uydurduğu tatlı hikayeler, ama doğru değil.
Allah’ın büyüklüğünü BİZİM idrak edebilmemiz için, bu şekilde TEHLİKEYE ve DARLIĞA dayalı hikayelere inanmamamız ve bilim ile araştırma ihtiyacı hissetmemiz en güzeli oluyor.
Çünkü bu aslında biz insanların içindeki fırtınanın Allah konusuna yansıması.
Darlık, tehlike, zorluk..
Oysa ki Allah bolluk, kolaylık, rahatlık, yeni fırsatlar, daha iyiye, güzele gitme olasılıkları üzerine bir yaratıcı.
Bu sebeple bu tür 1cm vs konularını duyduğumuzda hemen inanmayıp, önce bir araştırmakta fayda var.
Ben de buna baktım ve gördüm ki, BİNLERCE kilometre yaklaşıyor uzaklaşıyor, hatta belki daha da serbest de biz henüz bilmiyoruz.
Bu tür konular aslında bizim için bir düşünme ve Allah’a sığınma kapısı.
Neden Allah’ı darlıkta ve zorlukta ve 1cm yaklaşsak hassas tehlikelerde arıyoruz.
Tabii ki Allah’ın hassas yaratışı var ama Allah’ın bollukları rahatlıkları DAHA ÇOK.
Allah’ın bolluklarına, rahatlıklarına örnekler aramak aslında hepimizin uğraşısı olmalı.
100 yıl ve daha öncesinde insanlık, hastalıklar, sağlıksız koşullar, düşük gelir seviyesi, hayat standartının düşüklüğü, darlık, yokluk içinde ALLAH’A DUA İLE yaklaşma ve yardım isteme sınavını yaşıyordu.
Günümüzde ise, her ne kadar biz kredi kart borçları ile kendi darlığımızı yaratıyor olsak da, yine de kabul edelim ki, sağlık, hayat standartı, maddi gelir, fırsat eşitliği ve benzeri konularda 100 yıl öncesinden çok farklı bir bolluk yaşamakyatız. Atatürk’e, dedelerimize, ninelerimize de teşekkürlerle, ŞU AN YAŞADIĞIMIZ SINAV aslında ŞÜKÜR sınavı.
Bolluk ve rahat içerisindeki insanların şükredip şükretmeyeceği sınavı.
Bu sebeple evrenin, dünyanın, hayatımızın, Allah’ın bize sunduğu TÜM bollukları çok iyi görmemiz, bulmamız ve göz ardı etmememiz gerekiyor.
İşte benim aklıma İLK gelenler, lütfen siz de kendi kendinize devam edin bu bolluk bulma, görme ve şükretme alıştırmasına:
1- Allah’a şükürler olsun milyonlarca damla yağıyor gökyüzünden bir sürü bitkiler sulansın beslensin diye.
2- Milyonlarca çeşit hayvan yaratmış Allah çeşit çeşit hayatlar, çeşit çeşit var oluşlar yaşanabilsin diye.
3- Yüzlerce, binlerce peygamber göndermiş Allah. Her kavme mutlaka bir tane göndermiş.
4- Sırf bizim galaksimiz Samanyolu’da bile, milyarlarca SU olan, hayat olan gezegen yaratmış Allah, yeni yeni buluyorlar..
5- Allah milyarlarca galaksi yaratmış bizim Samanyolu gibi, artık isim vermiyorlar numara veriyorlar, kadar çok ki…
Hep beraber hayatımıza bakalım ve Allah’ın bolluklarını idrak etmeye çalışalım.
Ve daha da önemlisi, aklımıza darlık, zorluk, yokluk şeklinde bir vesevese geldiğinde, BUNUN VESVESE OLDUĞUNU idrak edebilmek için gerçekleri görmeye çalışalım.
Yani ne zaman tehlike, darlık, yokluk, sıkıntı hissedersek veya aklımıza gelirse, ona sarılmadan, onun vesvese veya istisna, veya özel durum veya insan eseri bir beceriksizlik veya bir bilgisizlik olduğunu FARKETMEK üzere kendimizi uyandıralım.
Bu her konu için geçerli.
Bunu yaptığımızda her konuda BOLLUK ve BEREKETE kavuşma umudumuz da artıyor.
Yapmazsak, da maalesef uzaklaşıyoruz.
Ben de hepimiz için, BOLLUK, RAHATLIK, KOLAYLIK, istiyorum.
Ki bu Allah’a sığınınca oluyor, vesveselerden ve yalanlardan yanlışlardan, temizlendiğimiz zaman oluyor.
Tabi unutmayalım, Allah’ın bir de kızdığı bir şey var. Kendisine çirkin, zalim, doğru olmayan ve benzeri sıfatların yakıştırılmasını sevmiyor Allah. Onun için bizim yalanlardan uyanıp, Allah’ın bolluklarını, rahatlık ve kolaylıklarını görmeye başlamamız aynı zamanda Allah’ın bizden istediği üzerimize bir görev.
Hepimize kolay gelsin gerçekten.
*********************************
Ve bir araştırma ve farkındalık:
Dünyanın 1cm vs yakın-uzak olması ve dünyada hayatın yok olup olmayacağı konusu tabii insanın içine vesveseler veriyor.
Ve ben de tekrar araştırdım ve gördüm ki,
1950′lerden beri bu konu ciddi hesap ve araştırma konusu olmuş, bütün Avrupa ve Amerika yani batı ülkelerinde.
Ve bulmuşlar ki, 10 değişik hesaplama yöntemi ile yıllar içerisinde değişik rakamlar ve toleranslar bulmuşlar.
Dünyanın yörüngesinin, dünyada hayatı barındırma toleransı artı eksi %25 toleransa sahipmiş.
Bu da artı eksi 35 milyon kilometre ediyor.
Ne kadar ilginç bu tam da matematik konusunda yazmak istediğim, biz müslüman alemin vesveselerle bilimden uzaklaşıp yalana kaymamız ve batının bilime yaklaşıp, Allah’ın bolluğunu ve rahatlığını İSPATLAMASI, ama bunu Allah’tan uzak yapıyor olmaları..
İşte TAM anlatmak istediğim şeyin harikulade bir örneği oldu bu.
Biz müslümanlar Allah’ı övmek çabasıyla ama kendi kalbimizin zayıflıklarına vevesveselerine kapılıp, yalan yanlış hesaba kitaba dayanmayan varsayımlarla aslında Allah’ı yalanlıyoruz.
Oysa ki ASIL biz müslümanların vesveseye değil, BİLİME sarılmamız gerekmez miydi?
Ve bu 1cm yalanından uyanıp, 35 milyon kilometreyi bizim keşfetmemiz ve burada Allah’ın sevgisini, toleransını, bolluğunu dünyaya duyurmamız gerekmez miydi?
1cm nerede 35 milyon kilometre nerede?
Allah’ın büyüklüğünü hissedebiliyor musunuz sevgili arkadaşlarım?
Ve biz müslümanların, Allah’ı öveceğiz diye yalan yanlışlarla Allah’ı nasıl da küçülttüğümüzü hissedebiliyor musunuz?
Ben derim ki tövbe edelim.
Pinterest'te Takip Et!
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
11:53, 3 Kasım 2014
Bu makale aslında yıllardır pişmekteydi ama Dilek Maratonumuzda çok sevgili bir arkadaşımızın yaptığı temizliklerle artık hayata gelmesi gerekti.
VE üstüste gelen farkındalıklarla daha da uzadı.
Ve açıkçası düzeltme amacıyla da olsa, her okuyuşumda yenibir farkındalık daha Allah’ın izniyle oluşuveriyor ama artık makaleye eklemek ve onu daha da uzatmak istemediğim için yorum kısmından yazıyorum.
Özellikle sinüs ve kosinüs konularını anlatırken, dönen veya sallanan cisimleri anlamamıza ve kağıda dökmemize yardım ediyor demiştim.
Ve evrendeki her şeyin bu konuya uygun davranması konusu aklıma Kuran’da çok sevdiğim bir ayeti getirdi.
Tam da bu konu, yani evrendeki her şeyin Allah’ın düzenini, belli bir formülü takip etmesi ve sinüs-kosinüs ile kağıda döktüğümüz o DAİRESEL hareketi takip etmesi, Kuran’da harikulade bir şekilde şöyle anlatılıyor:
*************************************
İsra suresi 44 (isra: gece yürüyüşü)
Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O’nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halim’dir, Gafur’dur.
************************************
Halim: Davranışlarında yumuşak ve şefkatli. Sertlik ve katılıktan uzak olan.
Gafur: Sürekli bir biçimde günahları affeden.
Ve sevgili arkadaşlarım, görüyoruz ki, Allah da sayıları seviyor.
Bu ayette bile 7 gök diyor. Rakam veriyor, adet veriyor.
Matematikten uzak bazı insanların düşündüğü veya söylediği gibi,’her şey muğlaktır, belirsizdir, öyle rakamla sayıyla olmaz’ demiyor.
‘Sıralamaya koyamıyorum’ demiyor. ‘Bunun sırası olmaz, rakamı olmaz’ demiyor.
Allah matematiği seviyor.
Şükürler olsun Allah’a bize düzenli, tahmin edebileceğimiz, güvenebileceğimiz bir varoluş sunduğu için.
Şükürler olsun Allah’a bize evrenin matematiğini, düzenini, formülünü anlayacak, keşfedecek ve inşallah değerini bilecek bir zeka verdiği için.
Şükürler olsun evrendeki her şeyin Allah’ı tespih ettiğini ve NASIL tespih ettiğini, sünüs-kosinüs formülüne kadar anlayabileceğimiz bir gelişime, medeniyete tanık olabildiğimiz için.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun.
12:37, 3 Kasım 2014
Bir anlayış ve keşif daha!
Matematiği takdir edebilmek ve sevebilmek için, matematik konusunda çok başarılı ve uzman olmak gerekmiyor.
TEkrar ediyorum, GEREKMİYOR.
Okulda matematik konusunda başarılı olmak başka bir şey, matematiğin hayatı anlattığını bilmek, bunu anlayabilmek, takdir edebilmek başka bir şey.
Bir duygu meselesi bu, bir hayata bakış meselesi.
Matematik dersine veya bilimine hakim olabilmek, matematik dersinde iyi olmak ise başka bir konu.
Orada kişinin hafızası, formülleri öğrenebilme yeteneği, kalem kağıda yatkınlığı, ders çalışmayı sevmesi, öğretmeninin öğretme yeteneği gibi etkenler var.
Ve benim anlatmak istediğim bu değil, matematiği sevmek derken.
Benim anlatmak istediğim, sadece bir toplama işlemi gibi basit bir matematik işlemine dahi bakarak, buradan yola çıkarak, hayatın düzenini kalbimizde hissedebilmek.
Ve bunu sevebilmek.
Allah’a yarattığı bu düzen ve uyum için şükredebilmek.
Teşekkür edebimek.
Hayatın düzenini uyumunu, Allah’ın bolluk, bereket ve sevgisini, sonsuzluğunu görebilmek ve takdir edebilmek.
17:37, 3 Kasım 2014
Bu güzel makale için çok teşekkür ederim öğretmenim. Ben de artık hem insan olarak, hem bir Müslüman olarak sorumluluğumun bilincine vardım. Matematiği sevme, anlamak, takdir etmek, öğrenmek ve öğretmek için Allah’a sığınıp elimden geleni yapmaya karar verip niyet ediyorum.
Çok çok teşekkürler sevgili öğretmenim.
Çok çok sevgiler.
06:46, 9 Kasım 2014
Rica ederim Alev arkadaşım. Ben de sana çok çok teşekkür ederim
Hepimize kolay gelsin, inşallah bilimde,matelematikte ülkece, milletçe gelişelim, matematiği sevelim.
En azından, yaratandan ötürü, onun yarattığı evreni, matematiği, bilimi sevelim.
Vesveselerden kendimizi koruyalım ve Allah’ı layıkıyla bilimde, matematikte ilerleyerek övelim.
İnşallah, yani Allah dilerse ve biz de dilersek.
Tabii sen-ben diledik çok şükür, ne mutlu bize.
Ve çok güzel ders çalışma, hayatı anlama adımlarımızı da atıyoruz düzenli olarak kurslarımızda. Zaten tüm bu anlayışlar, keşifler de Allah’tan bunların ödülü bence.
Şükürler olsun Allah’a ve darısı herkesin başına.
Maşallah. Yani Allah dilemiş de oldu bu.
Övgüler olsun Allah’a.
Çok çok sevgiler