Bir Şeyi Çok ama Çok İstemek…

Bir şeyi çok ama çok istemek ne kadar güzel bir şey değil mi?

Ama ya onu,

  • ‘ne pahasına olursa olsun’ istemek,
  • ille de istemek,
  • inadına istemek,
  • yana yakıla istemek,
  • kendini paralarcasına istemek,

sizce bu nasıl?

Gelin hep beraber bu konuya bir açıklık getirelim:

Neden bazen bir şeyi yıllar boyu isteyip duruyoruz ama bana mısın demiyor?

Ve neden, bazen istiyoruz ve o oluveriyor?

Çekim yasası nasıl işliyor?

İşin gerçeği şu ki, çok ince bir çizgi var bunların arasında…

O ince çizginin bir tarafı yıllar boyunca boşuna bir şeyi isteyip durmak, diğer tarafı da bir şeyi istemek ve onun gerçekleşmesi…

Bir şeyi nasıl istersek gerçekleşmiyor ve nasıl istersek gerçekleşiyor?

Mesela, diyelim ki güzel bir ev istiyoruz hayatımızda. Diyoruz ki, eğer güzel bir evim olsaydı mutlu olurdum, rahat olurdum.

Ve diyelim ki her gün “Güzel ev istiyorum.” diye söyleyip, düşünüp, hayalini kurup duruyoruz.

Ve bunu yaparken de çekim yasası gereği bu eve kavuşacağımızı düşünüyoruz.

Ama çekim yasasını istediğimiz şeylere ulaşmak için kullanırken, sık sık yaptığımız 2 hata var:

1. Şu an yaşadığımız evden nefret etmek veya onun için şükretmemek.

2. Hayalimizdeki evin ille de ‘belli bir ev’ olduğuna ve ille de ‘belli bir şekilde’ ona ulaşacağımıza inanmak. Ve o ev olmazsa ve o yol olmazsa, olmaz diye kafayı ona takmak.

Birinci hatada, eğer bu evi isterken, şu an yaşadığımız evden nefret ediyorsak, mutlu değilsek, dileğimiz ne olursa olsun, yaydığımız enerji yaşadığı yerden nefret eden, mutlu olmayan bir kişinin enerjisi olduğu için çekeceğimiz şey de gene nefret edeceğimiz, mutlu olmadığımız bir ev olacaktır. Yani şimdikinden daha da beter bir ev hatta evsizlik…

Burada en önemli ve hassas olan nokta, dileğimizi dilerken, konsantre olduğumuz şey eğer o dileğin henüz hayatımızda olmaması ise, yaydığımız enerji de onun yokluğunun enerjisi oluyor ve gene onun yokluğunu hayatımıza çekiyoruz.

Ama güzel bir ev isteyip, aynı zamanda da şu an yaşadığımız yerin güzelliklerine, faydalarına odaklansak ve şükür duygularıyla hayatımızı yaşayabilsek, burada ve şimdi mutlu olabilmeyi başarabilsek, önce önümüze bazı fırsatlar çıkıyor.

Ve eğer ikinci hataya takılmışsak, genellikle bu fırsatları ya göremiyoruz ya da ille de kafamızdaki şekilde olacak diye düşündüğümüzden bu fırsatları beğenmeyip, geri tepiyoruz.

Bu fırsatlar genellikle bizim cesaretle adım atmamızı gerektiren şeyler oluyor.

İşte o ilk adımı atmaya cesaret edersek, yeni bir fırsat çıkıyor önümüze, onun için gerekli adımı da atsak, bir tane daha, bir tane daha…

Ve bu adımların sonucunda bir de bakıyoruz ki, dileğimiz gerçekleşmiş bile ama o kadar derin bir yoldan gelmiş ki hayatımıza, biz 40 yıl düşünsek bulamazdık bu yolu. Ama aynı zamanda, o kadar açık ve bariz bir yol ki, bizi hayretler içerisinde bırakabiliyor: “Ben nasıl göremedim bu apaçık, gözümün önündeki yolu?” dedirtiyor.

Evet, çekim yasası dileğimizin gerçekleşmesini sağlarken, bizim düşündüğümüz yöntemleri hiç takmıyor. Onun kendine özgü yolları var dilek gerçekleştirmekde.

Mesela, biz olsak, o güzel eve kavuşmanın tek yolunun lotodan para çıkması olduğunu düşünebiliriz.

Aklımıza başka bir yol gelemeyebilir o eve kavuşmak için.

Çünkü bildiklerimiz, gördüklerimiz, duyduklarımız bizi o eve sahip olmak için çok paramız olması gerektiğine ve o paraya ulaşmanın tek yolunun da loto olduğuna bizi inandırmış olabiliyor yıllar boyunca.

Oysa ki bu, çekim yasasının işleyişi açısından bakarsak ne kadar da banal ve sıradan bir yol.

O güzel eve ulaşmak için o kadar çok yol olabilir ki…

Mesela, karşımıza öyle bir iş fırsatı çıkabilir ki, 1-2 sene içerisinde ihtiyacımız olan tüm parayı helal bir şekilde kazanabiliriz.

Mesela, kendimize veya eşimize veya babamıza öyle bir ortaklık teklifi gelebilir ki gene o eve ulaşmak için gerekli her şey otomatik olarak hallolmuş olur: “Sen bu işe para yatırma sadece bilgini koy, ortak olalım.” gibi…

Veya, bir arkadaşımın gözlerimin önünde evlere parfüm satarak zengin olması gibi…Ben ki bu evlere parfüm satma işine hoş bakmıyorum. Ama, bu arkadaş bu işle milyonlarca liralık bir servet yaptı.

Söylemek istediğim, dileklerimizin gerçekleşmesinin nasıl olacağı, bizim çözmemiz gereken bir problem değil.

Aksine biz ne kadar buna kafa patlatırsak, çekim yasasını o kadar ters şekilde kullanıyoruz demektir bu.

Yani biz, nasıl gerçekleşeceği konusuna kafayı takarcasına konsantre olunca, aslında onu çekmekle değil itmekle meşgul olmuş oluyoruz.

Yapmamız gereken şey, işin nasıl gerçekleşeceğini ve projenin ince detaylarını çekim yasasına bırakmak, açılan kapılara DİKKAT KESİLİP DEĞERLENDİRMEK ve zamanımızı sahip olduklarımıza şükrederek ve tadını çıkararak geçirmek…

Üstelik, aslında ruhumuzun derinlerinde biz doğruyu, iyiyi, güzeli biliyoruz. Mesela diyelim ki ille de şu evi istiyorum, başka hangi ev olursa olsun kabul etmem, memnun olmam diyoruz. (Tabii bunu sadece ev için değil, eş, iş vs. pek çok şey için yapabiliyoruz.)

Ama belki, o ev çok güzel, çok mükemmel görünüyor ama temelinde bizim şu an göremediğimiz bir bozukluk var. Veya ille de evlenmek istediğimiz kişinin gözü, kaşı, boyu posu bizi çok etkiledi ve biz ille de o olsun başkası olmaz diyoruz.

Ama çekim yasası yayılan enerji üzerine işlediği için, o kimse gözümüze ve aklımıza ideal gibi görünse bile, hayat değerlerimizden birinin veya daha çoğunun uyuşmadığını ruhumuz içten içe hissedebiliyor. Onun için siz iyi niyetle dua edip, çekim yasasının tüm gereklerini yerine getirseniz dahi, o ev veya o kişi size nasip olamayabiliyor. Çünkü içten içe onu çekmekle değil itmekle meşgulüz.

Veya yok ben ille de istiyorum deyip, o eve veya o kişiye ulaşsanız, seneler sonra evin başınıza açtığı dertler yüzünden illallah deyip zararına satmak veya çeşitli sebeplerle boşanmalarla sonuçlanan evlilikler başınıza veya çok yakınlarınızın başına gelmiyor mu?

İlle de istemenin aşka, evliliğe, yuva kurmaya zararı o kadar büyük ki, bu konuyu ben Aşk ve Aşk E-kursumda detaylarıyla, uygulama ve alıştırmalarıyla inceledim. Aşk ve evlilik konusunda ise, olmasını çok istediğiniz ama bir türlü olmayan o şey, mutlaka bu kursu tavsiye ederim.

******************************

Bu ille de istemenin, çok sevdiğim bir örneği var. Sizle de paylaşmak isterim:

Diyelim ki bir lokantadasınız (hayat) ve garson (çekim yasası) geldi. Siparişinizi verdiniz. “Kıymalı pide ve ayran” istediniz. Garson yazdı ve mutfağa iletti siparişinizi. Hazırlanıyor. Ama siz bekleyemiyorsunuz ve garsonu tekrar tekrar çağırıp, “Anladın mı ne istediğimi, kıymalı pide ve ayran istiyorum.” diyorsunuz. Garson diyor, “Tabii efendim aldım siparişinizi.” Ve gidiyor başka masalara, sipariş almak veya pişenleri vermek için ama siz sabredemiyorsunuz ve sürekli garsonu çağırıp, “Olmadı mı daha? Pişmedi mi? Gelecek mi? Bak pide şöyle olmalı, ayran da tam şu kıvamda olmalı. Anladın mı?” diyorsunuz. Ve garson her yanınızdan geçtiğinde bu şekilde onu rahatsız ediyorsunuz. Kendinizi o garsonun yerine bir koyun, nasıl hissederdiniz bu müşteri hakkında?

Bu ısrarcı, memnuniyetsiz, sabırsız, değer bilmeyen ve diğer müşterileri de rahatsız eden müşteriye nasıl davranırdı sizce bu garson? Bu müşteri tekrar gelse, bu garson ona nasıl muamele edecektir? Hele hele bir de bazı müşteriler vardır, gelen yemeği beğenmeyen, bas bas bağırıp hışımla lokantadan çıkıp giden…

Siparişini söyleyip, sonra yanındakilerle tatlı bir sohbete dalan ve bu güzel lokantanın havasının tadını çıkartıp, bulunduğu yerin ve anın değerini bilip şükreden, siparişi gelince tatlı bir teşekkürle kabul eden bir müşteriye, o garson nasıl davranırdı?

İşte bu örnekteki gibi, biz de dileklerimizi tatlı bir huzurla isteyip, sonra hazırlandığına emin bir şekilde, hayatımızın her bir parçasının, sahip olduğumuz her güzelliğin değerini bilerek ve şükrederek hayatımızı yaşayabilsek, açılan kapılarımızın hakkını verebilesek, çekim yasası da bize hem isteklerimizi hem de fazlasını cömertçe verecek.

Çünkü bu, O herşeyi bilen ve yaratan Rabbimizin kurduğu düzen.

Bu ince dengeleri hayatınıza sarsılmaz bir şekilde yerleştirmeniz umudu ve dileğiyle…

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (21)
  1. esra
    05:50, 21 Aralık 2009

    Harika bir yazı çok beğendim.

  2. Sağolasın Esra arkadaşım,

    Güzel yorumuna ve yolunun buraya düşmesine çok sevindim.

  3. Merhaba,
    Üç yıl önce sıkıntılı olduğum bir dönemde çekim yasası ile tanıştım. Benim için çok heyecanlı bir serüven başlamıştı ama araştırdıkça duyduğum heyecanın yanında dini konularda tereddütler yaşıyordum. Farkettim ki bu tereddütler beni engelliyor…
    Kendimi rahatlatmaya çalışırken bu siteyi gördüm ve yanlış yolda olmadığımı ve bu karşılaşmaların tesadüf değil, gerçekten yürekten istediğim, merak ettiğim şeylerin bana çekim yasası ile dönen cevapları olduğunu anladım.
    Sizlerin sayesinde de bu serüvene devam ediyorum.
    Yüreğimizden geçen tüm güzelliklerin gerçek olmasını dilerim.
    SİZLERE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

  4. Aslı arkadaşım,

    Çok iyi anlıyorum hislerini çünkü ben de yıllar önce aynı hisleri yaşamıştım.

    Ama çok şükür, taa 1992 yılında, çekim yasası ile karşılaşmam, o kadar Rabbime ettiğim duaların üzerine gelmişti ki, cahillerden olmamama yardım etti, Rabbim. :D

    Ve yine ilerleyen yıllarda, bu tereddütler içinde okumaya ve çekim yasasını canla başla öğrenmeye çalışırken, Sayın Yaşar Nuri Öztük’ün, anadili gibi bildiği Arapçadan çevirdiği, Kuran’ın Türkçe meali imdadıma yetişti.

    Bence, bu da bana, Rabbimin çekim yasası aracılığı ile gönderiği bir armağandı.

    Okudukça, çekim yasasını en iyi anlatan kaynağın Kuran olduğunu gördüm.

    Güzel düşüncelerin ve güzel kalbinle, iyi güzel doğru şeyleri sürekli ve bol bol kendine çekmen dileği ile…

  5. esin
    22:29, 15 Nisan 2010

    Bu harika yazılar için minnettarım, hergün yeni bir şey ögreniyorum. Çok teşekkürler yaşamayı ögrettiğiniz için…

  6. melidia
    15:22, 16 Nisan 2010

    Öncelikle ellerinize sağlık. Her gün defalarca okuyorum yazdıklarınızı. Dayanamıyorum birşeyler de ben yazmak, paylaşmak istiyorum sizinle , bu sitedeki iyi yürekli insanlarla ve en önemlisi de kendimle. Buraya yazdıklarım biraz da kendimle konuşmak gibi. Hem yazdıklarımı okuyan ve anlayan ve bana ve tüm insanlığa yardım etmek isteyen siz varsınız, hem de içime dönüp kendimle konuşmuş oluyorum.
    Yazınızda verdiğiniz garson – müşteri örneği öyle güzel ve yerinde ki. Ben de yıllarca hep sabırsızdım. Aslında herkes beni sabırlı biri bilir ne tuhaf. Ama ben hep içten içe sabırsız davranırdım. Belki garsonu çağırmaya ve sormaya cesaret edemezdim. Ama oturduğum yerde oflar puflar sıkıntımı belli eder, masadaki (hayatımdaki) insanları da huzursuz ederdim.
    Şimdiyse sayenizde huzurla beklemeyi öğrendim. Beklemek en sevmediğim kelimeydi (eskiden olsa nefret ettiğim kelime derdim ama sayenizde nefret etmekten vazgeçtim şükürler olsun ) şimdiyse beklemek amacını belirleyip sakinlikle onun gerçekleşmesini seyretmek ve keyif almak demek benim için. Eskiden isteklerim hemen olsun isterdim. Olmayınca da Allah beni sevmiyor derdim. Beni duyuyor, görüyor ve yardım etmiyordu güya. Ne büyük bi yanlış anlama. Allah beni ve benim gibi düşünenleri affetsin.
    Ve o büyük Allah öyle büyük ki sizin sayenizde öğrenmeye başladığım çekim yasasıyla ona ulaşmaya çalıştığımda hemen güzellikler, iyilikler gönderdi. Çok seviyorum Allahım seni.
    Sizi de çok seviyorum. Allah size ve tüm iyi insanlara iyilikler göstersin. Diğerlerine ise sizin gibi öğretmenler nasip etsin.
    (bu arada hiç ilgisi yok ama yazınızı okuduktan sonra canım kıymalı pide ve ayran çekti. Benim lise yıllarında çok sevdiğim ve tadını unuttuğum bi ikili bu. sayenizde tadını damağımda hissettim. Bunun için bile binlerce şükür :)

  7. özlem
    17:01, 26 Ekim 2010

    Hocam, bu makalenizi daha önce okuduğum halde yeniden okuduğumda yeni bir durumumu farkettim.

    Ben çok araba almak istiyorum. Ama şu anki işe gelip giderken kullandığım servislerden memnun olmadığımı, parasının çok olduğunu sürekli söyleyip duruyorum. Şimdi bu farkındalığımla Allah’a çok şükür ki evimin yakınına kadar giden bir servise biniyorum. Ve yine şükürler olsun ki tek vesaitle işime evime rahatça oturarak, arkadaşlarımla sohbet ederek gidip gelebiliyorum. Hem bu sayede birçok yeni arkadaşlıklar edindim Allah şükürler olsun.
    Ellerinize sağlık….

  8. Funda Teyze
    14:10, 1 Kasım 2010

    Özlem arkadaşım,

    Çok sevindim bu farkındalığına. Bu engel de ortadan kalktığına göre almak istediğin arabaya doğru çok büyük bir adım atmış oluyorsun. :D

    Ben şimdiden hayırlı, uğurlu olsun diyorum. :D

  9. Kadriye
    16:25, 11 Nisan 2012

    İlk önce bu yazıda ve sitede emeği gecen herkese teşekkür etmek istiyorum.Öyle bir anda çıktı ki karşıma yazınız gerçekten okuyunca çok çok mutlu oldum.Tam da kpss’ye hazırlanma safhamda ve karamsar düşüncelerin kafamdan gectiği anda karşıma cıktı yazınız.Okudum baştan sona,sonuna kadar haklısınız..Bazı şeyleri göremiyoruz..Teşekkürler emeğinize sağlık.

  10. Funda Teyze
    18:44, 14 Mayıs 2012

    Rica ederim Kadriye arkadaşım,

    Okuyunca mutlu olmana ben de çok mutlu oldum. :D

    karamsar düşünceleri bırakıp, mutlulukla, şükürle ve azimle çalışmanı tavsiye ederim.

    Çok çok sevgiler

  11. Funda Teyzen
    17:52, 21 Eylül 2012

    “kusura bakmayin imla kurallarini ihmal etme mecburiyetindeyim cunku yurt disindayim ve klavyemde turk harfleri yok.” DİYEN TÜM ARKADAŞLARA BİR TAVSİYE:

    Sevgili arkadaşlarım,

    Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, istisnalar kaideyi bozmamak kaydıyla, insanların hayatta herhangi BİR şeyi nasıl yaptıkları, genellikle HER ŞEYİ nasıl yaptıkları hakkında ipucu oluyor.

    “İmla kurallarına elinizden geldiği kadar uyun” ricasına, bu tür “klavyem yok, bu konuyu ihmal etmek mecburiyetindeyim” bahanesiyle cevap vermek, adı üzerinde BAHANE oluyor.

    Funda Teyze’nin de AYNEN sizin gibi, Türkçe klavyesi YOK.

    Ama bu Türkçe harf bulmama da, kullanmama da ENGEL DEĞİL.

    İyi, güzel, doğru bir şeyi yapmak, evet bir çaba gerektiriyor.

    Emek gerektiriyor.

    Araştırmak gerekiyor.

    Bilgisayarda, telefonda bir ayar yapmayı ve sonra da, Türkçe harflerin yerini öğrenmeyi gerektiriyor.

    Hata yapıp, tekrar tekrar silip düzeltmeyi gerektiriyor.

    Ama SEVGİ, SAYGI olunca tüm bu zahmetler de, tüm o bahaneler de eriyip gidiyor.

    Sadece Türkçe harfler konusu değil, hayatta yaşadığınız TÜM problemlere dikkatle bakın.

    O konuda da, “Yapabileceğim, yapmam gereken iyi, güzel, doğru şey ne?” diye sorun kendinize.

    Sonra da o konu hakkındaki bahanelerinizi bulun.

    VE o bahaneleri artık bırakın.

    UYANIN ARTIK.

    İyi, güzel, doğru bir şeyi yapmamak için ürettiğiniz TÜM bahanelerden vazgeçin.

    Bir de bakacaksınız ki, çekim yasası sizin için de harikulade bir şekilde işlemeye başlamış ve daha da ilginci, şimdiye kadar anlamadığınız pek çok karmaşık konu, aniden açılıvermiş, düzelivermiş, anlaşılır bir hale gelivermiş.

    Kolay gelsin.

    Hepinize çok çok sevgiler.

  12. Rukiye
    08:41, 28 Ekim 2012

    Çekim yasasını nasıl öğrenip uygulayabilirim yardımcı olur musunuz

  13. Funda Teyzen
    15:27, 30 Ekim 2012

    Rukiye arkadaşım,

    1- En yukarıdaki üye olma bölümünden, siteme üye olup, ‘Hayatının Gerçek Amacı’ adlı özel raporumu okumanı,

    ardından da,

    2- Sitemdeki makaleleri okuyup, elde ettiğin minicik de olsa her bir anlayış keşif ve başarının değerini bilip, kutlaya kutlaya ilerlemeni tavsiye ederim.

    Bu şekilde ilerleyip, anlayış, keşif ve başarıların biriktikçe, bu konuda daha da ciddi çalışmaya karar verip, kurs ve maratonlarıma katılıp benimle birebir beraber çalışman da benim dileğim ve hayat amacım.

    Bol bol başarılar dilerim.

    Kolay gelsin,

    Çok çok sevgiler

  14. Rukiye
    20:19, 4 Kasım 2012

    Makalelerinizi okuyorum bilgisayarımda bir sorun olduğu için üye olamadım sanki kalbimi okudunuz çok isterim kurslarınıza katılmayı sizden öğreneceğim bilgilere ihtiyacım olduğuna inanıyorum çok sevindirdiniz beni çok iyisiniz tüm içtenliğimle söylüyorum.Bir şeyi merak ediyorum sevdiğimiz birisini düşünce gücümüzle geri döndürebilir miyiz nasıl yapabiliriz tabiki iyi niyetle kötü amaçlı değil

  15. Funda Teyzen
    11:40, 11 Kasım 2012

    Rukiye arkadaşım,

    Merak edip sorduğun sorunun cevabını vermek isterim ama o cevaptan önce senin KENDİNE sorman gereken, düşünmen ve anlaman gereken daha pek çok nokta var.

    Sen demişsin ki:
    “sevdiğimiz birisini düşünce gücümüzle geri döndürebilir miyiz nasıl yapabiliriz tabiki iyi niyetle kötü amaçlı değil”

    Kendine sorman gereken sorular şunlar:

    İyi niyet ne, kötü amaç ne?

    “Sevdiğimiz kişi” derken neyi kastediyoruz. İçten bir sevgi mi, yoksa yanlış düşünce ve duygular bankamızdan bize empoze edilen takıntı türünden bir his mi? Bu ikisi arasındaki farkı görebiliyor, anlayabiliyor, farkedebiliyor muyuz?

    Duygularımız konusunda, aşk nedir, arzu nedir, beğenmek nedir, çekicilik nedir, duygu nedir, istemek nedir?

    Kişinin bunu oturup kendisi için bir incelemesi lazım.

    Kitaplara, filmlere, artistlere bakmadan, bu soruların cevabını, KENDİ KENDİNE ve kendisi için bulması, keşfetmesi lazım.

    VE unutmayalım ki, duygularımız da, aklımız kadar güvenilir. Bazen akıl da yanılabilir, bazen duygu da yanılabilir.

    Ancak ve ancak, akıl ve kalp “beraber” hemfikir olduğunda ve bundan da önemlisi ve öncesinde Allah’a sığınarak ve hayatın 8 parçasına uğur, fayda, iyilik adına bu hemfikirlik gerçekleştiğinde en güzel en doğru en iyi sonuca ulaşıyoruz.

    Tabii bundan da başka, hayatın 8 parçasına hayır mutluluk derken şu soruları da unutma:

    “Geri döndürebilir miyiz” derken neyi kastediyoruz.

    Bu kişi nereye gitti, bizi terk mi etti?

    Terk etmek ne demek?

    Başkasına mı gitti?

    Yoksa sadece bizimle mi ilgilenmiyor?

    Geri dönmek ne demek?

    Bizi sevmeyen, bizimle ilgilenmeyen bir insanın bize geri dönmesi bizim için ne demek?

    Bizi sevmeyen, bizimle ilgilenmeyen bir kimseyi iyi niyetle geri döndürsek, bu iyi niyet kime faydalı kime hayırlı?

    Rukiye arkadaşım,

    Önce bu soruları KENDİ KENDİNE sormanı ve cevap bulmanı tavsiye ederim.

    Benim şahsi tavsiyemi istersen, pek çok insan, kendisini terketmiş birisini, yanlış bilgi, yanlış düşünce, yanlış his bankasından gelen bazı düşünce ve duyguların sebebi ile, “sevdiğini” ZANNEDİYOR.

    Bir şeyi, ve özellikle de bir kişiyi İLLE DE istemek, bu durumun en bariz ipucu.

    Bu tavsiyelerimle aklının, kalbinin, gözünün, kulağının açılmasını ve çok güzel farkındalıklara, anlayış ve keşiflere ulaşmanı dilerim.

    Tabii bu dileğimi, seninle birlikte, bir şeyi veya bir kişiyi çok ama çok isteyen, ve benim bu yazımı bulan herkes için diyorum.

    Kolay gelsin.

    Çok çok sevgiler

  16. Funda Teyzen
    12:01, 19 Kasım 2012

    Rukiye arkadaşımız sorduğu sorunun aslında kendisi için olmadığını, bu konu ile ilgili kitaplar gördüğünü ve doğru olup olmadığını merak ettiğini ve bu sebeple sorduğunu yazmış.

    Teşekkür ederiz.

    Her ne kadar kendisi ile ilgili olmasa da, bu konuyu merak eden tüm arkadaşlar için bu cevabımı burada bırakıyorum.

    Benzeri soru soracak arkadaşlar, lütfen o cevabı okuyun.

    Çok çok sevgiler

  17. İpek
    00:37, 15 Nisan 2015

    Slm, öncelik olarak paylaşımlarımızı bizlerden esirgemediğiniz için size çok teşekkür ederim. benim aklıma 2 soru takıldı, 1.si Allah duasında ısrarcı olan kullarını sever ve inançlı bir insanda bilirki Allah kulunu olmayacak duayı ettirmez bir şekilde engeller çıkartır karşısına örneğin 4444 duasını eden bir kişi bir dileğin için niyet edip hastalanıp yarı kalması ve kaldığı yerden devam edemesi gibi. Soracağım şudur ki, siz duanızı edin ve gerisini Allah’a bırakın ısrarcı olmayın anlamımı çıkartmam gerekiyor? 2.sorum ise Allahtan bir dilekte istekte buluğunumuzda ne istediğimizi iyi bilececeğiz tabikide öncelik olarak hayırlısını daha sonra örnek olarak arabam olsun otomatik vites kırmızı renk Audi a5 :) olsun diyerek dua edin deniyor ama siz istediğimizi Allah’a sunun nasıl olacağına bırakın O karar versin anafikrini çıkartıyorum .peki bu durumda dileklerimizi specific leştimeyecepimi miyim?

  18. Funda Teyze
    15:11, 21 Nisan 2015

    İpek arkadaşım,

    Öncelikle teşekkürün için teşekkürler. Faydalandıysan ne mutlu bana. :D

    Sorularına gelince, öncelikle Yaşar Nuri Öztürk profesörümüzün çevirisi ile Kuran’ı Türkçe okumanı tavsiye edeyim. Ve sorularına elimden geldiğince cevap vermeye çalışayım.

    1- ‘Allah duasında ısrarcı olan kullarını sever ve inançlı bir insanda bilirki Allah kulunu olmayacak duayı ettirmez bir şekilde engeller çıkartır’

    demişsin.

    Açıkcası ben bunu bilmiyorum. Benim bildiğim, Allah bize seçme özgürlüğü vermiş ve bizim seçimimizi iyiden, güzelden, doğrudan yana yapmamızı istiyor, yapmazsak, her ne kadar çok anlayışlı da olsa kızıyor veya pek hoşnut olmuyor. Yani Allah olmayacak duayı ettirmez diye bir şey ben bilmiyorum. Aksine hayırsız uğursuz şeyler için dua eden çok insan tanıdım. Ve aslında bence hayattaki en büyük sınavlardan bu.

    Yani önemli olan iyiyi ve hayırlıyı istemek, bunu istedikten sonra tabii ki ısrarcı olalım. Ama ÖNCELİK ısrarda ise, insan ya hayırsızda ısrar ediyorsa, o kişi yanlış bir yolda olacağı için dikkatli olmak lazım.

    Kuran’ı okuduğumda Allah’ın hayırsız şeyleri ısrarla isteyenler hakkında hiç de iyi bakmadığını görüyorum. O sebeple benim İLK tavsiyem hayırlısını istemek.

    2- Verdiğin örnek gayet masum bir örnek. Tabii ki istediğin kadar özel, detaylı, belirli, kesin (specific) yap. Benim yazılarımdan eğer ‘istediğimizi Allah’a sunun nasıl olacağına bırakın’ anladıysan, aslında benim NASILDAN kastım, OLUŞ ŞEKLİ de olabilir. Yani mesela o araba nasıl alınacak? İnsan bazen kendini zora koşmak ister, acı çekerek para biriktirmesi gerektiğini sanır, ama Allah’a kalsa, belki annesinden, babasından, teyzesinden, dedesinden veya Allah bilir daha nerelerden, bir hoş sürpriz geliverir. Anlatabiliyor muyum? :D

    Ama senin anladığın şekliyle nasıl olacağını bırakın, derken, DETAYLARIN ne olacağını bırakın da demiş olabilirim ama bu da araba konusunda değildir sanırım. Kimi insan mesela evlilik için, evleneceği kişi için detaylar buluyor ve kaş yapayım derken, büyük hatalar yapıyor.

    Mavi göz, fiziksel bazı özellikler, gözlerde özel bakışlar…

    Maalesef bunlar filmlerden, romanlardan, şarkılardan öğrendiğimiz ve nefsimizin de hevesle üzerine atladığı şeyler.

    Oysa ki, detay olarak, o kişinin karakteri, iyiliği, manevi değerleri, hayat değerleri, kadınlara, çocuklara, topluma, dine yaklaşımları, nasıl bir hayat yaşamak istediği hakkında planları, arzuları olsa, ne ala.

    Eğer bunları specific (özel, detaylı, belirli, kesin) yapabiliyorsa keşke yapsa. Ama maalesef yukarıda belirttiğim gibi, göz rengi, boy, kilo vs detaylanınca, 3-5 bilemedin 10 yıl sonra boşanma ile sonuçlanan, mutsuz evlilikler ortaya çıkıyor. Mutsuz ve ortada kalmış çocuklar da cabası.

    Dilerim sorularına cevap olmuştur bu yazdıklarım.

    Kolay gelsin.

    Çok çok sevgiler. :D

  19. Funda Teyze
    15:29, 21 Nisan 2015

    Bir de yazında şu kısmı anlayamadım, lütfen açar mısın?

    ’4444 duasını eden bir kişi bir dileğin için niyet edip hastalanıp yarı kalması ve kaldığı yerden devam edemesi gibi.’

    demişsin.

    edemesi derken edememesi mi kastediyorsun? Ben öyle bir şey de bilmiyorum, insan hastalanır, yarım kalır, sonra devam eder. Duayı okudun okudun okumadın sınıfta kaldın, diye bir şey Kuran’da ben göremedim. Sen gördüysen, ayetiyle beraber yaz lütfen.

    Çok çok sevgiler
    2k

  20. Kader
    11:21, 28 Haziran 2016

    Selam Funda Hnm; Ben çok kararsızlık yaşayan bir kişiyim …Şu kötü huyumdan vazgeçmek istiyorum.Yukarıda ki yazılarınızı okudum aslında sabır taşıyım diyebilirim…Okumam gereken veya tavsiye edebileceğiniz kitap varmı? (kutsal kitabımız Kur-anı Kerim haricinde var mı?)Yada bildiğiniz bir ayet dua her ne olursa razıyım…Teşekkür eder,kolaylıklar dilerim…

  21. Funda Teyze
    18:30, 1 Temmuz 2016

    Hmm sen ne kadar, Kuran haricinde desen de, ben Türkçe ve Yaşar Nuri Öztürk tercümesi ile ANLAYARAK, NE DEDİĞİNİ DÜŞÜNEREK Kuran okumanı tavsiye ederim Kader arkadaşım.

    Ve bundan başka, makalelerimde KARAR kelimesini arqdım ve şunları buldum. Dilerim onlar da faydalı olur, çok çok sevgiler.

    http://cekimyasasi.net/makaleler/2010/04/11/karar-vermek-ve-niyet-etmek/#content

    http://cekimyasasi.net/makaleler/2011/05/22/onyargi-ve-allaha-siginmadan-verilen-kararlar/#content

    http://cekimyasasi.net/makaleler/2012/06/09/agustos-2012ankara-%e2%80%93-temizlik-semineri-icin-on-hazirlik-29-%e2%80%93-karar-niyet-soz-ve-yeminler/#content

    Ve şu makale de bana kararlılığı hatırlatıyor:

    http://cekimyasasi.net/makaleler/2015/12/25/gonulsuzluk-yarim-gonul-tam-gonul/#content

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...