24 – Sevgi’nin Sıcaklığı

Sevmek ne güzel bir duygu.

Hani bir insana bakarsınız da, kalbiniz sıcacık olur.

Sanki çocukluğunuzdaki mutlu bir ana dönmüşsünüz gibi içiniz neşeyle dolar.

Sımsıcak bir his.

Sevgi aslında doğal olarak hepimizde sonsuz miktarda varolan bir duygu.

Bu sebeple aslında sokakta her karşılaştığımız insana, konuştuğumuz her insana karşı kalbimizin sevgi dolu olması gerekirdi.

Ancak hayatın gürültüsü patırtısı içerisinde kalpler soğuyabiliyor. Sevgi ikinci plana itilebiliyor.

Soğuyan kalpleri tekrar ısıtmak için, bazen bir bahane gerekiyor.

Sevginin kendini gösterebilmesi, ortaya çıkması için, bir kaç kalp ısıtan faktörü biraraya getirmek gerekebiliyor.

Mesela karşılaştığımız bir kişi eski bir arkadaşımıza benziyorsa, ve sırf bu sebeple ona içimiz biraz ısındıysa, ve üstelik o da bize biraz kibar davranıyorsa, kalbimiz aniden sımsıcak oluveriyor.

Veya bir satıcı size bir üründe bir indirim yapıyor, üstelik de size çok iyi davranıyor, ve sizin de kalbiniz ısınıveriyor.

Veya bir arkadaşınız sizi kendiliğinden akıl edip düşünmüş ve hatırınızı sormak için size telefon etmiş, onun bu düşünceliliği karşısında içiniz sevgiyle doluyor.

Veya eşimiz bize sabahleyin bir iki güzel söz söylüyor, bütün günü kalbimiz sevgiyle dolu olarak ve herkese gülücükler saçarak geçiriyoruz.

İşte böyle tatlı destekler, tatlı kalp ısıtmalar, içimizdeki sevgiyi uyandırıveriyor.

O yüzden çok önemli, insanlara tatlı sözler söylemek, onlara karşı düşünceli hareketlerde bulunmak.

Onların bir işini yoluna koymak gibi, ufak bir gönül alma gibi. İnsanın kalbi sevgiyle sımsıcak oluveriyor.

Allah’a çok şükür, insanlara bol bol sevme yeteneği verdiği için.

Allah’a çok şükür, hepimizi doğuştan kardeş sevgisiyle yarattığı için.

Hayat ne güzel!

Tabii bir de sevgiyi anlaşılmaz bir kavram olarak görmek isteyenler, öyle tarif edenler, tarif etmeye çalışanlar var.

İşin aslı şu ki, onlar bir iki gönül alma ile insanların birbirlerine ısınabileceğini kabul edemiyorlar, çünkü kendi kalpleri hasta, donuk ve soğumuş.

Onların sevgi hissedebilmesi için, karışık kalplerine hitap edecek bir takım karışık olaylar, bir takım tuhaflıklar gerekebiliyor.

Ancak hasta kalplerine hitap eden, kendilerinin de kimsenin de anlamadığı bir takım tuhaflıklardan sonra, ancak o zaman size karşı sevgi benzeri bir şeyler hissedebiliyorlar, ki o da Allah bilir sevgi değil, sadece bir heyecan.

Halbuki sevgi o kadar basit ve sade bir duygu ki.

Bütün güzel duygular gibi sevginin de varoluş sebebi iyilik ve güzellik.

Bu temeli, bu sebebi kabul edince, sevgiyi anlamak çok kolay oluyor, sevgiyi yaşamak çok kolay oluyor.

Kişi kalbinde iyilik ve güzellikle barış halindeyse, hayırlı işler, herkesin mutluluğu gibi kavramlar kişinin kalbinde taht kurmuşsa, kendi kelimelere dökemese de, sevgiyi çok ama çok iyi anlıyor. Günlük hayatının neredeyse her saniyesi sevgiyle geçiyor. Sabah sevgi, akşam sevgi, gelişi sevgi, gidişi sevgi.

Ama eğer kişinin kalbinde iyilik ve güzellik, hayırlı işler, herkesin mutluluğu gibi kavramlar taht kurmamışsa, o zaman kişi sevgiyi de yılda bir defa doğudan gelen renkli bir kelebek zannediyor.

Sevginin canlanması için bir takım kalbi ısıtacak destek unsurlardan bahsettik ya, işte bazıları:

  • İLETİŞİM: Bir selam, bir hatır sorma, bir tatlı sohbet, bir iki sıcak söz, bir iç dökme, bir destek.
  • KARŞILIKLI ANLAYIŞ: O anlatıyor siz anlıyorsunuz, siz anlatıyorsunuz o anlıyor.
  • GÖNÜL ALMAK: Tatlı bir hareket, düşünceli bir hareket, ufak bir armağan.
  • YARDIM ETMEK: Onun için emek harcamak, onu düşünmek.
  • BEĞENİ: Onun yaptığını beğenmek, onu beğenmek, onu sevmek.
  • HAYRANLIK: Yeteneğe o tatlı şaşkın bakış, ve beraberinde gelen kalp sıcaklığı.

Hayranlık dedik, hani okulda hayran olduğumuz bir öğretmenimiz vardı, aynı zamanda onu çok severdik ya, aynı onun gibi.

Bugün size sevgi-sevmek-sevilmek konusunda problemler yaşanan bir konudan da bahsetmek istiyorum.

*******************************

Çocuklar doğuştan doğal olarak anne ve babalarını sever.

Sever ama, bir çocuğun annesine veya babasına olan sevgisi, onlara karşı duyduğu kalp sıcaklığı, elbette bir takım destek unsurlara da ihtiyaç duyabiliyor.

Mesela eğer bir çocuk babasına hayransa, elbette ki, hayran olmayan bir çocuktan daha sıcak duygular hissedecektir babasına karşı.

Demek istediğim, SEVGİ de hayatta iyi, güzel doğru her şey gibi, bizim korumamıza, kollamamıza, desteğimize ihtiyaç duyan bir kavram.

Çocukların anne babalarına karşı sevgileri de kollanmalı, korunmalı, desteklenmeli. Bu sevginin başkaları tarafından zedelenmesine, azaltılmasına karşı uyanık olmalıyız.

Çocukların anne babalarına olan sevgilerinin en yüksek seviyede olması için, anne babalarını başkalarıyla karşılaştırır bir duruma düşürülmemeleri gerek.

Babasını başka babalarla karşılaştırmak ne demek bir çocuk için?

Çocuğun kendi babasından daha kuvvetli, daha baba, daha zengin, daha uzun boylu, daha anlayışlı, daha neşeli, daha yakışıklı olan gerçek veya hayali bir baba ile karşılaşması demek.

Hatta bu karşılaşma ve karşılaştırma HER GÜN yapılırsa, vah o çocuğun haline.

Annesini başka annelerle karşılaştırmak ne demek bir çocuk için?

Çocuğun kendi annesinden, daha alımlı, daha genç, daha anlayışlı, daha neşeli, daha sevgi dolu, daha cömert, daha zengin, daha çok armağan alan, gerçek veya hayali bir anne ile karşılaşması demek.

Hele hele, bu karşılaşma ve karşılaştırma HER GÜN veya sık sık gerçekleşiyorsa, vah o çocuğun haline.

*******************************

Sevgili arkadaşlarım,

Televizyon başında bıraktığınız çocuklarınızın, onları emanet ettiğiniz o televizyonlardaki dizilerde, filmlerde, bu karşılaşmaları SÜREKLİ yaşadıklarının farkında mısınız?

Gerçek ana-babaların devamlı, “sıradan ve banal” duruma düşürüldüklerinin farkında mısınız?

Sıradan dış görünüşleriyle, yaşam tarzlarıyla, maddi gelirleriyle, yaşadıkları ‘sıradan’ hayatlarla ana-babaların çocukların gözünde ne kadar zayıf bir imaja itildiklerinin farkında mısınız?

O çocukların her gün, sizden daha zengin, daha alımlı, daha ince, daha zayıf, daha uzun boylu, daha sevgi dolu, daha anlayışlı, daha heyecanlı hayatlar yaşayan, daha büyük amaçlara hizmet eden anneleri ve babaları görüp, onları SİZLE karşılaştırıp, size olan sevgilerinin azaldığının farkında mısınız?

Tabii çocukların ana-baba sevgisi tamamen ortadan kalkmadığı için, anne babalar durumu farketmeyebiliyorlar.

Ama bunu açıkça göremeseniz de, en azından sizin KENDİ seyrettiğiniz dizilerde, filmlerde gördüğünüz eşlere, erkeklere, babalara bakıp, ardından SİZİN KENDİ eşinize, babanıza, ağabeyinize, erkek kardeşine bakışınız nasıl oluyor, lütfen onu düşünün.

Dilerim siz de, en azından sevginizde bir azalma, şikayetlerinizde bir artma, bir hoşnutsuzluk olduğunun farkındasınızdır.

Unutmayın ki, bu durum sadece çocuklara ve siz bayanlara özgü bir durum değil.

Eşiniz, film, dizi seyretmiyorsa bile, gazetelerden dergilerden gördüğü kadarıyla, KADINLARI, ANNELERİ, EŞLERİ istese de istemese de, bilerek veya bilmeyerek sizle karşılaştırmıyor mu sanıyorsunuz?

***************************************

Maalesef günümüz insanları, anneler, babalar, eşler, inanılmaz bir RAKİP ile sürekli sevgi rekabeti halindeler.

Filmler, diziler, romanlar dünyasındaki sahte annler, sahte babalar, sahte eşler, sahte sevgililer, hatta sahte çocuklar, HAYATIMIZDAKİ KRİTERLERİ BELİRLİYORLAR.

Ne kriterlerini?

Beğeni kriterleri.

Hayranlık kriterleri.

SEVGİ KRİTERLERİ.

Bu yarışta hiç bir anne, hiç bir baba, hiç bir eş, o sahte rakipleri geçemiyor, o yarışı kazanamıyor.

Ne oluyor?

Sevgi köreliyor.

Hayat donuklaşıyor.

Canım annem sözü az duyuluyor.

Canım babam sözü az duyuluyor.

Canım eşim sözü az duyuluyor.

Hatta duyulmayı bırakın, daha az düşünülüyor ve daha az hissediliyor.

Hatta belki de hiç düşünülmüyor, hiç hissedilmiyor.

*******************************************

Oysa ki,

Kadınlar eşlerini sevmek üzere, sevecek şekilde eğitilmeli.

Kocalar eşlerini sevmek üzere, sevecek şekilde eğitilmeli.

Çocuklar anne ve babalarını sevecek beğenecek şekilde eğitilmeli.

UNUTMAYALIM Kİ, HİÇ KİMSE BİR YALANLA YARIŞAMAZ.

Bir anne çocuğunun gözünde yalan bir film annesiyle yarışamaz. Asla onu geçemez.

Bir baba çocuğunun gözünde yalan bir film babası kadar, anlayışlı, zengin, yakışıklı olamaz.

Hiç bir eş, filmlerdeki sevgililer kadar güzel, alımlı, çekici, sevgi dolu, anlayışlı olamaz.

Zavallı insanları yalan filmlerle “yarışmak ve kaybetmek” durumunda bırakmamak lazım.

Herkesin beğenilmeye, sevilmeye, hayran olunmaya hakkı var.

Bu hakkın, birileri film yapıp ünlü olacak diye, hayatın 8 parçasına ZARAR vererek ekmek yiyecekler, yatlarda gezecekler diye, 3 kuruş ün, 5 kuruş para için, insanların elinden alınmaması lazım.

Peki diyeceksiniz, ne yapalım?

Kocalar eşlerini, kadınlar kocalarını, çocuklar anne ve babalarını beğensin, sevsin, takdir etsin, hayran olsun diye okulda ders mi yapalım?

Aslında ne güzel bir fikir (:D) ama benim başka çözüm önerilerim de var:

1- Etrafınızdaki genç oğlanlar ve kızlar, çekici sanatçılara hayran olup, duvarlarına posterlerini asıp aşkla coştuklarında, kıkırdayıp geçmeyelim, o yalan hayalleri, en azından bir iki sözle sarsalım. Hayatın 8 parçasından, ve bunlara zarardan ve faydadan bahsedelim.

Herkes kendi evladını tanıdığı üzere, ona en yardımcı olacak şekilde kafamızda bir eğitim programı düzenleyelim ve ona doğruları göstermeye çalışalım.

O zavallı gençleri biraz uyandıralım.

Zaten pek çok annede bu bilinç var aslında ama onlar da ne söyleyeceklerini bilemeyip, heyecanlanıp, eleştirel yaklaşıyorlar, sözleri dır dıra dönüşüyor ve tabii ki ters tepiyor.

Ancak hayırlı uğurlu bir konuda, hayatın 8 parçasına fayda getiren bir konuda, en ters tepen konuşma bile, bilin ki o çocuğun ENİNDE SONUNDA uyanmasına yardım edecektir.

Tabii gönül ister ki bu uyanma, çok geç olmasın.

2- Aynı şekilde bizim de bu konuda temizlik yapmamız lazım.

Eşimize, aile babalarına, diğer evli kadınlara, çalışan evine bakan erkeklere, nasıl bakıyoruz?

Onların hayatlarını banal, sıkıcı, acınası mı buluyoruz?

Normal insanları küçümseyip, seyredilen filmler aleminde yaşamayı, o insanlar gibi olmayı mı arzu ediyoruz?

Kendi hayatımız da o filmlere benzemediği için sıkıcı, mutsuz, monoton ve katlanılmaz mı?

3- Televizyon, film, seyretmeyelim, hatta bozup, kırıp evden atalım, çocuklar seyretmek durumda kalmasın. (Başkasına hediye etmiyoruz ki başkalarına zararı olmasın. :D)

4- Okumasak, seyretmesek de, hayatımızdaki diğer insanlar sebebi ile duymak veya karşılaşmak durumunda kaldığımız, televizyon, film, roman, dergi, gazete, ve orada gördüğümüz çeşit çeşit ünlülerin resimleri, filmleri, hayatları vs hakkında olumsuz fikirlerimizi çocuklarımıza da duyuralım, bunların zararlarını onlar da bilsin, anlasın.

Bu şekilde hem çocuklarımızı doğru yönlendirmiş oluruz, hem de bir çırpıda tüm o film, gazete vs’nin üzerine, onlara yukarıdan bakan bir posizyona çıkmış oluruz.

Kendimizi bu şekilde idealleri olan bir kimse olarak çocuklarımıza gösterdiğimiz zaman, bir çırpıda tüm o yalan film kahramanlarının ve sanatçıların ötesinde, çocuğumuzun doğal ve haklı hayranlığını kazanmış oluruz.

Sevgili arkadaşlarım, zaten gerçek kahramanlık da işte bunu gerektiriyor:

Gerçek hayatta iyinin, doğrunun, güzelin yanında olmak, kötüyü, çirkini, yanlışı desteklememek.

Unutmayalım ki, orada çocukların beyni yıkanıyor, ve siz o beyin yıkama sırasında “aşağı” gösterilirken, bir anda tüm o yalanların üzerine çıkmış, onları yıkmış oluyorsunuz.

Çocuğunuz itiraz etse bile, beyin yıkaması kırılmış olacaktır, bu da elde edilecek harikulade ve çok güzel bir fayda.

5- Çocuklarımıza, ailelerimize, çevremize ÖRNEK olalım.

Unutmayın ki, çocuğunuzun gelecekte mutlu bir yuva kurması, eşine olan sevgi ve aşkı, ve hatta size bir anne ve baba olarak sevgi ve hayranlığı, sizin bu konuda göstereceğiniz dikkate bağlı.

Bu konuda da Ağustos Seminerimizde beraber temizlik yapmak dileği ile.

Çok çok sevgiler.

NOT:

Sevgili arkadaşlarım,

Bu yazıya aslında geçenlerde bir arkadaşımın yaptığı temizlik ve sorduğu soru ilham verdi.

Bu arkadaşımız, geçenlerde bir olay sebebiyle kızdığı bir gence, içinden öfkelenip kurmuş ve aklına da beddua olarak şu gelmiş, “Dilerim, bütün ömrünü bir ofis çalışanı olarak, işe gidip gelerek ve seni beğenmeyen 2 çocuk bir anneye bakarak geçirirsin.”

Tabii bu arkadaş hemen arkasından bu düşüncesinden dolayı utanmış, bir çalışan olmayı, bir aile babası olmayı böyle küçümsediği için pişman olup temizlik yapmış. Kendisi bana bu temizliğini gönderdiğinde, neden normal bir baba veya anne olmayı bu kadar yadsıdığını anlayamadığını söylemiş ve yardım istemişti.

Ve işte benim cevabım da bu makale.

Dilerim onun bu konuda kafasının açıldığı ve karmaşadan çıktığı gibi, siz de bu konularda öğrendiğiniz eski yalan ve yanlışlardan kurtulursunuz.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (0)

Henüz yorum yok.

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...