Çekim Yasası Hakkındaki Sorularınız

Sitemiz bayanlar için hazırlanmıştır.

Beyler de tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak sorularınıza cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

Kalp-merkezli, hayatın her parçasında başarıya ulaşmak isteyen ve bu amaçla çareler arayan, bayanlar bu sayfada “Çekim Yasası” hakkındaki sorularını yazabilirler.

Çok çok sevgiler…

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (52)
  1. Ankara’da bir yaz günü
    07:44, 20 Ekim 2009

    Tüm yazılarınızı okudum. Hepsini anladığımı sanıyorum. Güzel düşünceler düşünmeye, güzel hisler hissetmeye ve çekim yasasını hayatıma bolluk, güzellik, iyilik getirmek için kullanmaya çalışıyorum. Ama bu ay gene maaşımız yetmedi.

    Kredi kartlarımız tamamen dolu, hatta en az ödemelerini yapamama durumu var. Kış geliyor. Yakıt almak lazım. Borç aldığım akrabalara, arkadaşlara da artık yüzüm tutmuyor. Borç alacak yerim kalmadı. Başkalarından da istemeye yüzüm tutmuyor. Çok umutsuz ve çaresiz bir durumdayım. Bu durumda iyi şeyler düşünmek imkansız gibi bir şey.

    Ben böyle hissettikçe de çekim yasası gereği, bu tür şeyleri daha çok çektiğimin farkındayım ama çaresizlik hissinden yine de kurtulamıyorum.

    Ben ne yapmalıyım?

  2. Sevgili Ankara’da bir yaz günü,
    Bu içten sorun için çok teşekkür ederim.
    Gerçekten de, bu çaresizlik hissi çekim yasasını öğrenen ve uygulamak isteyen ancak henüz hayatında büyük bir değişim göremeyen pek çok kimsenin takıldığı hassas bir nokta.
    Ama yapabileceğin çok şey var. Cevabı bir makale olarak yazdım. Soru ve Cevap: Çaresizlik Hissinden Kurtulmanın Yolları Nelerdir? adlı makalede okuyabilirsin.

    Ayrıca “Çaresiz ve Tükenmiş Hissetmenin İnanılmaz Faydası” adlı makale de senin için çok faydalı olacaktır. Burada çaresizliğin aslında hayatta başımıza gelebilecek en güzel şeylerden biri olabileceğinden bahsetmiştim. Umarım ne demek istediğimi iyi anlatabilmişimdir.

    Bu pek çok kişiye yardımcı olacak ve ışık tutacak sorun için tekrar çok teşekkür ederim.

    Unutma, her zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var.

    Senden tekrar duymak ümidiyle…

  3. era
    15:53, 7 Kasım 2009

    Bilinçaltımla sürekli mücadele ediyorum, herşeyin düzeleceğine, bütün sıkıntılarımın geçeceğine inanmaya çalışıyorum. Aslında en zoru inanmak…
    Ben inanıyorum derken, zihnim bana ‘hayır bu dediklerin olmayacak’ diyor.

    Bunu nasıl aşabilirim?

  4. Sevgili Era,

    Sorduğun bu mükemmel, içten ve son derece “kısa ve öz” soru için çok teşekkür ederim. Cevabımı öz tutmaya çalışsam da kısalık konusunda söz veremiyorum.

      İlk söylemek istediğim şey şu:

      Hadi, hemen şimdi, bunu bir “mücadele” ve “aşılması zor bir engel” gibi görmek düşüncesini değiştirelim.

      Her derdin bir çaresi var.

      Her işin bir bileni var.

      Her sorunun bir cevabı var.

      Bulana kadar aramaya devam etmekse heyecanlı bir macera gibi.

      Kendimizi kasmamıza, mücadele etmemize gerek yok. Hem bedenen, hem zihnen, hem de ruhen rahatlamaya odaklanalım.

      Çünkü ne kadar rahatlamışsak, her şey de o kadar kolay ve çabuk düzeliyor.

    İçinden gelen o negatif ses, geçmişteki bazı acılı olaylar sırasında verdiğin kararlardan, kabul ettiğin söz ve düşüncelerden kaynaklanıyor.

    Bugün, o olaylar geçmiş gitmiş ama verdiğimiz kararlar ve düşünceler taptaze hala içimizde.

    Mesela, babamı kaybettiğimde, kalp acısı içinde, dünyanın artık hiçbir şekilde eskisi kadar güzel olamayacağına karar vermiştim.

    Elbette içten içeydi bu karar…

    Zannediyordum ki, sonraki günlerde kendiliğinden kendime geleceğim ve dünya benim kontrolüm dışında eskisi gibi ışıldamaya başlayacaktı.

    Ama maalesef, böyle olmadı. Dünya benim kararımın önüne geçemedi.

    Tam 15 sene boyunca, dünya aynı kasvet ve sıkıntılı olaylarla dönmeye devam etti.

    Ta ki, ben o verdiğim kararı bulup, tekrar ele alıp, bilinçli bir şekilde değiştirene kadar.

    4 sene önce, o acılı olayı alıp masaya koydum. Acımı tamir ettim, ve acı içinde verdiğim kararın doğru olmadığını görüp, doğrusu ile yerini değiştirdim.

    “Dünya her şeye rağmen güzel.”

    Ve 4 senedir, benim için dünya güzel, hem de her şeye rağmen güzel. Olaylar da benim düşünce va kararlarımı takip etti.

    Sana tavsiyem ve senden ricam, içinde bulunduğun sıkıntılı durum hakkında güvenebileceğin bir kişiye konuş ve içini boşalt.

    Hem sıkıntılı durumun, hem de bu sıkıntının kaynağı olabileceğini düşündüğün olaylar hakkında, rahatlayana kadar konuş.

    Ama dikkat et, çekim yasasını bilen birisi olsun. Anlattığın sıkıntılar üzerine durumun kötülüğü hakkında seni körüklemeyecek birisi olması lazım. Sadece dinleyecek, az konuşacak ve yorum yapmayacak birisi olması lazım.

    Bu rahatlamanın ilk yolu.

    Zihnimizi bu eski ve istenmeyen düşüncelerden temizlemenin ve rahatlamanın etkili bir başka yolu da, evde veya varsa bahçede temizlik yapmak.

    Bu temizlik ne kadar ağır iş gibi olursa etkisi de o kadar iyi oluyor.

    İşe yaramayan, kullanılmayan, eski, bozuk şeyleri çöpe atmak da çok etkili.

    Tüm bunların üzerine, dördüncü rahatlama yolu olarak, “pozitif sorular” yöntemini kullanmanı tavsiye ederim.

    Bu yöntem, cevap vermeye çalışmadan, kendine arka arkaya pozitif sorular sormaktan ibaret:

    Neden her şey yolunda?

    Neden bu kadar rahatım?

    Neden bu kadar mutluyum?

    Neden bu kadar çok param var?

    Neden her sıkıntım mucizevi bir şekilde çözüm buluyor? gibi…

    Ben sırf bunlar için ayrı bir defter tutuyorum.

    Zihnimiz problem çözmek için programlanmış bir bilgisayar gibi, hem de şimdiye kadar yapılmış en iyi bilgisayardan çok çok daha iyi.

    Ne soru sorarsak ona cevap buluyor.

    Ama biz onu kullanmasını bilmiyoruz ve “negatif sorular” sorarak hata ediyoruz.

    Neden her şey kötü gidiyor? diye sorarsak, zihnimiz de kötü giden şeyleri bulup, bize gösteriyor. Biz kötü şeyleri görüp onlara odaklanınca da, çekim yasası gereği daha da kötü şeyleri kendimize çekiyoruz.

    “Pozitif sorular” sorarsak, zihnimiz bize iyi giden şeyleri bulup gösterecek. Biz iyi şeyleri görüp onlara odaklanınca da, çekim yasası gereği daha da iyi şeyleri kendimize çekeceğiz.

    Sana tavsiyem bu 4 yöntemi, kendini sıkmadan, mücadele ederek değil de sanki bir macera yaşıyormuşcasına -ki gerçekten de öyle, hayatının macerasını yaşıyorsun- tatlı bir heyecan ve beklenti içinde uygula.

    Bize, en büyük destek de Allah’tan geliyor. O, bizi öylesine güçlü yaratmış ki, ne dilesek, ne düşünsek, neye niyet etsek, neye karar versek oluyor.

    Dünya, evren bizim kararımızın önüne geçemiyor.

    Biz ne dersek oluyor. Allah da bize aklımızı doğru kullanmamızı öğütlemiyor mu?

    Seni bedenen, zihnen ve ruhen rahatlatacak şeylere ver aklını, dikkatini ve zamanını.

    İnşallah, soruna sana yardımcı olacak bir cevap verebilmişimdir.

    Senden tekrar duymak ümidiyle…

  5. seheryıldızı
    06:15, 24 Aralık 2009

    Makalalerinizi okudum.
    Uzun süredir duyduğum ama hep kulak tıkadığım sözlerdi.
    Karamsar bir yapıya sahibim, her şeyin en kötüsüne hazırlıyordum kendimi…
    Hep hayata karşı bir gard alıyordum…
    Ama son birkaç gündür bir pozitiflik geldi ve birkaç sorunum çözüldü. Face’de gezerken sayfanızı gördüm ve artık tamamen değişmem gerektiğini anladım.
    Seçtiğim yol mantıklı değil.
    Hayata karşı gardımı alırken güzellikleri görmezden geliyorum…
    Ama 24 yıllık alışkanlığı bırakmak da zor.
    Hep pozitif olacağım derken, kendimi telkin ederken içimin derinliklerinde hep korku var “ya olmazsa…”
    (Mesela yeni bir işe başlıyacağım, “başarırım üstesinden gelirim” diye telkin ediyorum ama bir yandan “ya başaramazsam…” diye de korku var)
    Peki bu korkuyu yenmenin bir yolu var mı?
    Yavaş yavaş kaybolacak bir şey mi?
    Aklımın bir köşesi “sen kendini kandır” diyor.
    Bir köşesi de “geç bile kaldın” diyor.
    İnsan alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Ama makalelerinizi okurken umutlanıyorum ve şükrediyorum.
    Düşüncelerinizi, yazılarınızı paylaştığınız için teşekkürler.

  6. Sevgili Seheryıldızı,

    Öncelikle teşekkür ederim, yazılarımı okuduğun için ve duygularını-düşüncelerini paylaştığın için.

    Sorduğun soru o kadar hepimizi yakından ilgilendiriyor ve hislerimize o kadar güzel tercüman oluyor ki, cevabı bir makale olarak yazıp tüm dostlarımızın okumalarını istedim.

    Bu makaleyi http://cekimyasasi.net/makaleler/2009/12/24/ya-basaramazsam-korkusu/ adresinde okuyabilirsin.

    Umarım bu cevap, bu konuda kafanı açmaya yardımcı olur.

    Ulaşmak istediğin hayata en kısa zamanda ulaşmanı tüm kalbimle dilerim.

    Tekrar teşekkürler yazılarımı okuduğun için ve duygu-düşüncelerini bizimle paylaştığın için.

    Anlayışlı ve Sevgi Dolu Allah’a emanet ol.

  7. MACİDE A.
    07:17, 3 Ocak 2010

    Düşünce gücünü ilahi güçle birleştirebilirseniz, sonuç mükemmel oluyor…

    Çok yıllar önce, bu ilmin bu kadar yaygınlaşmadığı zamanlarda, bu konuyu bilinçsizce yaşadığım bir deneyimle tecrübe etmiştim…

    Çok sonra bunun çekim yasası olduğunu öğrendim…

    Bana yeni yıl hediyesi oldunuz…Bugün: 02.01.2010 Yeni başlangıçların tarihi!!!

    Yıllar önce Samanyolu tv nin ilk açıldığı yılda, kurban bayramı arifesinde, canlı yayında KABE ÖRTÜSÜnün değiştirilme törenini izlemiştim. Evliliğimin en kötü ve sona yakın bir dönemiydi. Yani ağlıyacağım çok konu vardı. Ancak ben kabe örtüsünün bir tel ipliğine sahip olmak için gözyaşı dökmüştüm. Erkek kardeşim geçerken uğramış ve beni o halde görünce eşimin bana kötü birşey yaptığını zannedip ısrarla sormuştu. Ben de anlatmak zorunda kalmıştım: Kabe örtüsünün bir tel ipliğine sahip olmak arzusu içinde yanıp tutuştuğumu ağlıyarak anlatmıştım.

    Ertesi gün bayramdı ve eşim aileme gelmek istemediği için kavga çıkarıp çekip gitmişti. Ben de o sırada çok küçük olan kızımı alıp annemlere yalnız gitmek zorunda kalmıştım. Babam yalnız geldiğimi görünce ağlamaya başlamıştı. Bende “Böyle kabul ederseniz edin, etmezseniz içeri girmeyeceğim” demiştim.

    Erkek kardeşim de ortamın havası değişsin diye bir gün önce benim ağladığım konuyu anlatarak, anneme “Kızında hiç akıl yok anne, baksana kabe örtüsünü istiyor ve bunun için ağlıyor” demişti. Olay aynen bir gün önceki gibi, aynı şiddet ve arzu ile tekrar yaşanmıştı. Annem hiç sesini çıkarmadan odadan ayrıldı. Ben gene ağlayarak odada kalanlara anlatıyorum ne kadar çok istediğimi…

    Biraz sonra annem elinde beyaz bir bohça ile geldi. “BUNU MU İSTİYORDUN? AL İŞTE…” dedi…Hepimiz donup kalmıştık. Meğer bizim evde kabe örtüsü varmış, ancak annem kıymet bilmeyiz diye bugüne kadar bize tek kelime bile etmemiş.

    Aslında olayın daha da ayrıntıları var ama sizi meşgul etmek istemiyorum.

    Benim sorum: İhtiyacımız olan şeyleri, ne yapacağımızı bildiğimiz halde, neden bazen aynı şiddetle isteyemiyoruz?

    Yanıtlarsanız çok mutlu olurum.

    YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN…

    SEVGİLERİMLE….

  8. Sevgili Macide arkadaşım,

    Senin de dediğin gibi, düşünce gücünün ilahi güçle birleşmesinden ortaya çıkan eser değil mi bu başına gelen olay?

    Ben buna, Allah’ın bize verdiği “akıl ve kalp gücünü” beraber kullanırken, Allah’ın yardımını da ekleyince ortaya çıkan mucize diyorum.

    Seni tebrik ederim, bu mucize eser için. Hayatının her alanında bol bol devamını dilerim.

    Sorunun cevabına gelince… “İhtiyacımız olan şeyleri, neden aynı şiddetle isteyemiyoruz?” diyorsun.

    Çünkü, aslında ruhumuz yaralı ve hayatta ihtiyacımız olan şeylere, mesela ev, araba, bol para, kıyafetler vs. vs., ilgisizmiş gibi davranıyor. Hani olur ya hasta bir insanın canı hiç bir şey istemez. Biraz onun gibi sanki. Hatta bazımız, bunları istemenin çirkin olduğunu bile düşünüyor.

    Hatta bazen kişi bunları haketmediğini bile düşünebiliyor. Üstelik sadece maddi değerleri değil, manevi değerleri bile, sağlık, iyi sevgi dolu bir eş, çocuk, arkadaş, ebeveyn vs. vs. gibi kendimize çekmeyi bırak, tam gaz itmekle meşgul olabiliyoruz.

    Bu sebeple, “kabe örtüsü” istemeyi ruhumuz kabul edip, tam gönülle isteyebilirken, başka konularda “o kadar da istemem” diyebiliyor.

    Oysa ki, ruhumuzun yaralarını iyileştirebilsek, onun keyfini yerine getirebilsek, o da anlayacak ki: iyi-güzel-doğru olan her şeyi istemekte bir sakınca yok.

    Ben bu konuda en çok şu ayeti seviyorum:

    Araf Suresi 32 “Allah’ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?”

    Ruhumuz bunu idrak edebilse, sanırım, bu problem çözülmüş olacak.

    Zaten çekim yasasını kullanmanın özü de bu değil mi? Ruhumuzu rahat ve ister bir hale getirip, hayatta istediğimiz iyi-güzel-doğru şeyleri kendimize çekmek.

    Bunun için de kendimize, çevremize ve hayata olan sevgimizi arttırmak, ruhumuzun yaralarını iyileştirmek ve sonra da istediğimiz şeyleri istemek veya dilemek gerekiyor.

    Bu konularda makalelerimizde pek çok merhem bulacağını umuyorum. Hepsi bu amaç için yazıldı: Ruhumuzun yaralarını sarmak, merhem sürmek, ve sahip olduğu Allah vergisi yetenekleri tekrar uyandırmak için…

    Benim ayrıca sana özel bir tavsiyem olacak, çünkü sen bu konuda bir mucize gerçekleştirmiş ve yeteneğini ortaya çıkartmış birisisin:

    Her gün, gün boyunca 3-5 tane ufak-tefek dileklerde bulun, bunları birkaç defa içinden söyle ve yanına Allah’ın yardımını alacak güzel sözler de ekle.

    Mesela, “Bugün çok güzel bir gün geçireyim” veya “Bugün eski bir arkadaşla karşılaşayım” veya “Bugün elimize sürpriz bir para geçsin” gibi.

    Bunları büyük çapta güzellikler için alıştırma şeklinde kullan ve aynı zamanda da tadını çıkarmaya bak.

    Ve en ufak bir “dilek gerçekleşmesi” başına geldiği zaman, mesela sürpriz bir para diledin ve arkasından yolda 1 kuruş bozuk para buldun, hemen şükranla al ve sakın ha küçümseme, Allah’a şükret. “Sürpriz para dileğim işaretlerini göstermeye başladı. YAŞASIN!!! YOLDA, GELİYOR” diye düşün ve sevinçle takdir et.

    Çekim yasasını ve yeteneklerimizi öldüren TEK şey var: Meydana gelen minik işaretleri küçümsemek ve “Bu çok az” veya “Bu yetmez” veya “Ben bunu ne yapayım, daha çok lazım” şeklinde bunları ezmek ve yok saymak.

    Halbuki bunlara, kör bir insanın gözünde beliren ilk ışık gibi yaklaşmak gerekiyor.

    Evet, hala kör ama ışık görmeye başlamak, gözün görmeye başlamasının ilk işareti değil mi? Hem de çok önemli bir işaret.

    Veya bir bebeğin ilk adımları gibi. Evet çok zayıf, her an düşebilir ama korunur ve desteklenirse, daha güçlü adım atacak, hatta ilerde yürüyüp koşacaktır bile o bebek.

    O yüzden büyük dilekler isterken, gerçekleşen ufak başarılarımızı da takdir etmek çok önemli.

    Umarım soruna biraz olsun ışık tutabilmişimdir.

    Güzel haberlerini bekliyorum.

    Çok çok sevgiler.

  9. merve petek
    01:33, 13 Ocak 2010

    Evet burada soru sormaya bile korkuyorum ama cesaretli olmalıyım.
    Hayatımda istediğim her şeyin tersi oluyor, ailem dağıldı. Çok iyi ailem vardı.
    Bir anda iş hayatına atıldım. İki yıldır çalışıyorum. Çok mutsuzum orada. Borçlarım var, istediğim şeyleri de yapamıyorum. İyilik yapsam, kötülük buluyorum. Ama şöyle bir yanım da var: Pozitif insanım. Çok okuyorum.
    Çekim yasasını iki yıldır okuyorum, hayatıma geçiremiyorum. Çok süpheci olduğumdan dolayı, ama inanıyorum ve bu sorunları aşıp yeniden doğmak istiyorum.
    Desteğiniz için çok teşekkürler…
    İyi ki varsınız, insanları çok seviyorum…

  10. Sevgili Merve Petek,

    Öncelikle tebrik ederim seni: çok önemli bir adım attın… Korkuna rağmen, kalbinin sesini dinledin ve yardım almak için soru sordun.

    İşte aynen böyle, teker teker, önümüzde bu şekilde pencereler, kapılar açılmaya başlıyor, çekim yasasını kullanmaya başlayınca, ardından aynı senin yaptığın gibi korksak dahi o kapıdan geçince, yeni bir kapı, sonra yeni bir kapı, bizim hayalini kurduğumuz o mutlu hayata doğru ilerlememizi sağlıyor.

    2 yıldır hayatıma geçiremiyorum diyorsun, bak, bir şeyleri doğru yapmışsın ki şimdi kendine bir fırsat çektin. Evet, sen de çekim yasasını uygulamaya başlamışsın. Bu adımı çok iyi hatırla, çünkü aynı buna benzer hislerle birer birer daha pek çok kapı açılacak önünde. O kapıları da geçmek ve gerekli adımları atmak çok önemli.

    Üstelik haydi sen de itiraf et, evet korkutucu ama aynı zamanda tatlı bir heyecan, doğru bir şey yapıyor olmanın huzuru, bir umut, bir ışık vardı değil mi bu adımı atarken?

    İşte, aynı böyle adımlar ata ata ulaşıyoruz o arzu ettiğimiz iyi, güzel, doğru hayata.

    Tekrar tebrik ederim, cesaretin ve bu adımı attığın için. Yolun açık olsun… :D

    Mutsuz olduğun bir işte çalışmak “hayatımızın amacını keşfetmek” makalesinde belirttiğim gibi belki de çekim yasasını uygularken karşılaştığımız ilk ve en büyük engel.

    “Hayatının Gerçek Amacı” adlı raporu okumanı yürekten tavsiye ederim.

    Bu raporla şöyle bir iki gün geçirmeni, oradaki egzersizleri yapmanı tavsiye ederim.

    Sonuçta, ya sevdiğin, senin için anlamlı bir iş bulmanı ya da şu anki işini sevmek için çaba göstermeni tavsiye ederim. (Evet, bu da bir olasılık, onun iyi, güzel, yararlı taraflarına odaklanarak, bu işi de sevmek mümkün.)

    Çekim yasası açısından bakarsak, senin duygu ve düşüncelerin hayatına çekeceğin şeyleri belirleyeceği için, huzur-sevgi-güven hislerinin çekeceği şeylerle, huzursuzluk-nefret-korku hislerinin çekeceği şeyleri takdir edersin.

    Tabii ki ilk adım bu hislerin bilincine varmak.

    Üyelerimizin listesinde seni aradım. Başvurmuşsun ama henüz raporumuzu almamışsın. Gerçekten yürekten tavsiye ederim onu ağır ağır, düşüne düşüne okumanı.

    Umarım, sana faydalı olur.

    Senden tekrar duymak ümidi ile,

    Anlayışlı ve Sevgi dolu Rabbimize emanet ol. :D

  11. Nes
    10:58, 14 Ocak 2010

    Selam, yine ben :)
    Ben de çok şanslıyım ki facebookta dolaşırken sizin sitenize rastladım… Enteresan bir şey söyleyeyim, sitenizi görmeden 1 gün önce aklımdan geçirdim, şöyle beni aydınlatacak, daha fazla bilgilendirecek çekim yasası ile ilgili bir yazı bulabilsem diye…
    Görünce zaten bir şok oldum ve gülümsedim :)
    Benim takıldıgım bir konuyu size açmak istiyorum.. ben gün içinde çok, daha doğrusu sabah yatağımdan kalkarken ve yatana kadar ki olan süreç içerisinde sürekli dua eden bir kişiyim, şükürler olsun… Hatta bana arkadaşlarım sürekli “Nes bize de dua et” derler, “senin ağzın dualı” derler…
    Evet benim takıldığım konu şu, acaba dualarımı yaparken nasıl yapmalıyım diye düşünür oldum bu çekim yasası ile tanıştığımdan beri, yanlış yapmadığımı düşünüyorum ama netlik kazanmak açısından sormak istedim.
    “İstiyorum ve diliyorum Rabbim senden” diyorum, sanırım başka bir şekli yoktur değil mi?
    Sevgiyle kalın, şimdiden teşekkür ediyorum.
    Yüce Rabbim hepimize sağlıklı hayırlı ömürler versin… Hayırlı sabahlar yine sabah 4 oldu :)

  12. Sevgili Nes,

    Öncelikle, siteyi görmeden bir gün önceki düşüncelerin ve bu siteyi kendine çektiğin için teşekkürler.

    Ben de, çekim yasası ile ciddi bir şekilde ilgilenen, Allah’a inanan ve soruları olan bayanlara yardım etmek ve onları bu siteye çekmek istiyordum ve istiyorum. Yani aslında bu ikimizin de başarısı, seni de kendimi de tebrik ediyorum. :)

    Bu yaşadığımız, tam bir çekim yasası örneği değil mi?

    Ancak benim açımdan, bir yüzü daha var bu çekim olayının. Benim bir korkum vardı (1-2 dakika öncesine kadar vardı, şu an onu hallettiğim için rahat rahat yazabiliyorum bu konuyu. :D)

    Bana insanların dua etmek ile ilgili sorular sormasından ve benim Allah hakkında, dua etmek hakkında, tabiri caizse “ahkam” kesmemden çekiniyor, korkuyordum.

    Hatta 1-2 buna benzer soruyu cevaplamadan sildim. Çünkü inanıyordum ki, dua Allah ile kişi arasında son derece özel, çok özel, “en özel” bir iletişimdir ve hiç kimsenin bu konuda ne yorum yapmaya ne de “bu şu şekilde yapılır” veya “şu şekilde yapılmaz” gibi bir kural getirmeye hakkı vardır.

    Bu inancımda bir değişme olmasa da en azından bunu söylemenin söylememekten daha iyi ve hayırlı olduğuna kanaat getirdim.

    Bir başka deyişle senden de bu tür bir soru gelince, bu korkumla yüzleşmem ve hem aklıma, hem kalbime, hem de hayat değerlerime uygun bir yanıt vermem gerektiğini anladım.

    Ne de olsa ben bu siteyi, sorulara cevap vermek, hayatta öğrendiğim iyi, doğru, güzel şeyleri dostlarla paylaşmak ve elimden geldiğince yardım etmek için açtım.

    “Yanlış yapmadığımı düşünüyorum” diyorsun, çok haklısın.

    Rabbimizle aramızdaki iletişimimiz, bence, hayatta sahip olduğumuz en değerli şeyimiz.

    Ben şahsen, kendimi bildim bileli, ne zaman zor durumda kaldıysam, ona sığındım ve her seferinde, çoğu zaman mucizevi bir şekilde, o zor durumdan, tekrar rahatlığa ulaştım.

    İçim korku doluysa korku dolu, çaresizlik içindeysem çaresizlikle, ağlıyorsam ağlayarak dua ettim, her halde de duam kabul oldu.

    Ben çekim yasası ile 1992 yılında karşılaştım. O zamanlar şimdiki gibi, herkesin bildiği bir şey değildi. Ve bu karşılaşmam da yine çaresizlikle dolu dualarımın ertesinde olmuştu. (Hiç unutmam, o zamanlar, Ayetel Kürsi adlı duayı, anlamını dahi bilmeden o kadar çok okumuştum ki, artık ezberlemiştim. Bakara suresi 255) Bu dualarımın ertesinde çekim yasasını buldum, yani bu dualar bana çekim yasasını getirdi.

    Büyük bir heyecan ile, İngilizce kitaplar, kasetler, kurslar… Okunacak, dinlenecek ne varsa, yapabileceğim kurs ne varsa katılmak için uğraştım.

    Çekim yasasını bir yandan anlamaya çalışırken, Rabbime olan dualarıma da devam ettim, bazen umut dolu, bazen çaresiz, bazen korku dolu. O zamanlar hala bu duaların anlamlarını dahi bilmiyordum ve bunlara ek olarak Türkçe dileğimi iletmek şeklindeydi Rabbimle iletişimim.

    Bu dualarımda da hiç hüsrana uğramadım.

    Ve hayatıma yeni bir mucize çektim. Bu kez, 1990lı yılların sonlarına doğru, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran-ı Kerim meali ile karşılaştım.

    Kelimelerin tüm anlamlarını bölü işaretleri ile ayırarak, yorum yapmadan ve belli bir anlamı bize dayatmadan hazırladığı bu meali anadilimde anlaya anlaya okumak yine tam bir mucizeydi.

    Bu defalarca okuma sırasında ve sonunda (tabii hala devam ediyor bu okumalar) farkettim ki, Rabbimiz dualarımızı her zaman ve ne şekilde olursa olsun kabul ediyor.

    Ancak biz, daha doğrusu ben, rahatlama ertesinde şükretmeyi ve onun bana olan lütuflarını unutmaya ya da onları sanki benim doğal hakkım gibi görmeye meyilliyim.

    Bu konuda kafamı açan ayetler şunlardı:

    *******************************************

    FUSSİLET SURESİ 50 (Fussilet: ‘Ayrıntılı yaptı.’)

    Eğer kendisine dokunan bir zorluktan/zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun, şöyle diyecektir: “Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O’nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır.” Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız!

    KEHF SURESİ 32-36 (Kehf: mağara)

    Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler serpiştirmiştik.

    İki bağ da yemişlerini vermiş, o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.

    Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: “Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum.”

    Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: “Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.”

    “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim.”

    KEHF SURESİ 42-44 (Kehf: mağara)

    Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak avuçlarını ovuşturuyor ve şöyle diyordu: “Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!”

    Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.

    İşte böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah’tandır. O, karşılık verme bakımından da hayırlıdır, iş sonuçlandırma bakımından da hayırlıdır.

    *******************************************

    Lütufları hakkımmış gibi görmenin ve şükretmeyi ihmal etmenin hiç de iyi bir şey olmadığını anladığım zamandan beri artık hayatıma ve dualarıma bol bol şükretmeyi de dahil etmeye başladım.

    Bu şekildeki dualarımda da yine hiç hüsrana uğramadım.

    Bu konudaki söylemek istediklerimi özetlemek gerekirse,

    1- Rabbime olan her tür ve her çeşit ettiğim duada hiç hüsrana uğramadım.

    2- Rabbime şükürlerimi de iletmem, daha iyi, daha güzel, daha doğru oluyor.

    3- Rabbim, Rahman ve Rahim, yani kendi yol gösterişlerine uymayanlara dahi “Anlayışlı” ve yol gösterişine uyanlara karşı da çok , “Sevgi Dolu”

    4- Rabbim, bana karşı çok anlayışlı ve sevgi dolu. Seviliyorum…

    5- Rabbim hepimize karşı çok anlayışlı ve sevgi dolu. Seviliyoruz…

    6- Rabbime olan iletişim hattım hayattaki en değerli varlığım.

    7- Bu iletişim hattıma, hiçbir şeyin veya hiçbir kimsenin yorum yapmasına, bu hattı kesmesine veya bu hatda araya girmesine izin vermemek benim kendime, tüm hayatıma, hayat değerlerime, hayat amacıma, ve Rabbime borcum.

    Nesciğim, kusura bakma, çok uzun bir cevap oldu ama bunlar gerçekten söylemem gereken şeylerdi.

    Dua konusundaki sorunu sorduğun ve benim korktuğum şeyle yüzleşmeme ve onu temizlememe fırsat verdiğin için çok çok teşekkür ederim. :D

    İkinci sorunu biraz kısalttım, lütfen tekrar kusura bakma.

    Herkesin kendine göre bazı düşünceleri, duyguları, inançları ve beklentileri oluyor.
    Bunun sonucu olarak da, eğer herkes kendine özel bir egzersiz yapsa, daha iyi ve daha çabuk sonuç alabiliyoruz.

    Uykuna dikkat et. Uykusuz kalmanı istemem. Çok çok sevgiler.

  13. Hayırlı Günler
    Hayatı anlayıp sevmeyi amaç edindim.
    Bugün moralim çok bozuldu. Üniversite mezunları için formasyon verilecek yazısını okudum. Diploma notu şartı olmamasını tercih ederdim. Diploma notum 2.40, istenen diploma notu şartı ise 2.50, anlayacağınız kaçırdım.
    Üniversite mezunuyum, işsizim. Kpss’ye hazırlanıyorum. 85 puan alanlar memurluğa yerleşebiliyorlar. Bir de memurluk yaş sınırı 30. Ben 33 yaşındayım. “Bir şey olmaz” diyenlerden değilsinizdir inşallah. İnsanların inanmadıkları sözleri bana teselli amaçlı söylemelerini sevmiyorum. Çalışma ortamımdan dolayı 85 puan alabilecek kapasitede biri değilim. Bugün çok ağladım. Kendim ve ailem için hiçbir şey yapamıyorum.
    Hayata umutlu bakmaya çalışıyorum. Ama karşıma çıkan olumsuzluklardan sonra gücümü yitirir gibi oluyorum. Çekim Yasasını hayatıma işleyemiyorum. Hayal kurduğum şeylerin tersi oluyor. Olumsuz düşünceyi beynimde gerçekleştirdiğimi söyleyeceksiniz. Olumlu düşünceyi de beynen kalben düşünüyorum. Demek ki olumlu düşünmek kolay elde edinilen bir durum değil.
    Her şeye rağmen ALLAH’A şükreden biriyim. İçten şükrediyorum.
    Bana bir yol gösterin. Gerçekten de zor bir durumdayım. Umutsuz değilim ama ne yapacağımı bilmiyorum. “Hayatımızın Amacını Keşfetmek” makalesini tekrar tekrar okudum. Uygulamaya çaba harcıyorum. Olumlu düşünceyle, olumsuz düşünce aynı beynin eseri değil mi? Neden olumlu düşünürken isteklerimizi gerçekleştiremiyoruz da; olumsuz düşünürken anında olumsuz durumlarla karşılaşıyoruz???

  14. çarem olun
    20:29, 30 Ocak 2010

    Ben eşimin memleketinde yaşıyorum…
    “Yaşamaya çalışıyorum” desem daha doğru olur. Buradan gitmeyi çok istiyorum ama olmuyor. Eşim “burada doğdum, burada öleceğim” diyor. Kızlarım ise babalarına karşı bir şey diyemiyorlar. Ama onlar da istiyorlar.
    Kızlarım geleceklerinde başka yerde yaşamayı düşünüyorlar ama ben istiyorum diye hepsi bana karşılar.
    Sağlıkla ilgili sorunumuz yok, şükürler olsun. Bu bende takıntı mı oldu, bilemiyorum. Kızlarım “gidersen biz gelmeyiz” diyor. Eşim de aynı fikirde. Bende de onları bırakıp gidecek cesaret yok. Kendim için değil, ya gidersem kızlarımın başına kötü bir şey gelirse diye korkuyorum.
    Benim sizden istediğim “eşimi nasıl ikna edebilirim buradan gitmeye?”
    Bana yol gösterin…
    “Oturup şüküreyle ki sağlığınız yerinde” demeyin.
    Şükürüm sonsuz. Ama artık eşimin ailesinden uzakta bir hayat istiyorum.
    Bana yardım edin lütfen. Sözkonusu olan kızlarım ve onları bırakmak…

  15. Sevgili Helin arkadaşım,

    Yaşadığın hayal kırıklığını çok çok iyi anlıyorum.

    Sana gösterebileceğim yol öncelikle “Hayatının Gerçek Amacı” raporundaki egzersizleri yapman şeklinde olacak.

    Bu egzersizlerle hayat değerlerini, hayat amacını bulup, hayatın vazgeçilemez 8 parçasına maksimum faydayı nasıl getirebileceğin yolunda yeni anlayış ve keşiflere ulaşabilirsin.

    Biz hayatımızın gerçek amacını bulup onu hayata geçirmeye konsantre olduğumuz zaman, hayat,

    * mucizevi rastlantılarla,
    * kendiliğinden açılan kapılarla,
    * girilmesi gereken bir sınav varsa, daha girmeden geçmiş olduğumuzu öğrenmek gibi mucizelerle doluyor.

    Bir de şu an yaşadığın olaylara “negatiflikler” şeklinde değil de, “tam olması gerektiği gibi” şeklinde bakmanı tavsiye ederim. Demek ki hayatının amacı ile uyumlu değilmiş ki bu kadar olumsuzluklar ve engellerle karşılaşıyorsun bu konuda.

    Ya bu yaşadığın negatif olaylar aslında seni daha iyi bir şeylere ulaşman için serbest bırakıyorsa?

    Acilen “hayatının gerçek amacını” bulmanı tavsiye ediyorum.

    O zaman kapılar sana mucizevi bir şekilde açılacak, merak etme.

    Çocukluğumuzdan beri, olumsuz düşünmek ve olumsuz düşünceler aklımızın en derinlerinde kök salmış ve biz kendimizi boş bırakırsak, otomatik olarak negatife doğru meylediyoruz.

    Terazinin kefesi, negatif düşüncelere doğru hep ağır çekiyor.

    Bu sebeple bizim bilinçli bir şekilde, kendimizi olumlu, iyi, güzel düşüncelere doğru yönlendirmemiz büyük önem taşıyor.

    Senin de dediğin gibi, aynı beyin ama artık o kadar şartlanmış ki negatife, bilinçli bir şekilde pozitif düşünmeye kendimizi yönlendirmez isek, o otomatik olarak negatife kaçıyor.

    Allah’a dualarını bol tut, çünkü Allah, sen geçmişte bir şanssızlık dahi yaşamış olsan, senin geleceğin için onu hayra döndürebilir.

    Allah’ın merhameti zaman ötesidir. Kaybedilmiş sınavlar, geçilmiş yaş sınırları, Allah’tan sana gelecek bir iyiliğe engel olamazlar.

    Negatif düşünür veya hissederken bulsan dahi kendini, Allah’a sığın.

    Kendine de şefkatli davran. Ben de en başlarda, olumlu düşünmeyi başaramadığım veya sürçerek negatife kaçtığım zamanlarda kendimi suçlar bulmuştum.

    Sana tavsiyem, kendini bu şekilde negatif his ve düşüncelerle dolu bulsan dahi, kendine anlayışlı ve sevgi dolu davranman.

    “Kendimi affediyorum, kendimi seviyorum” şeklinde kendine anlayışlı ve sevgi dolu davran.

    Bunları yaparsan ve hayat amacını bulmaya, hayat değerlerine odaklanırsan, en kısa zaman da (hatta 1-2 gün içinde) karşına fırsatlar çıkmaya başlayacak.

    Bunları görmek için gözünü iyi açmalısın ve bunlar için adım atma cesaretini göstermelisin.

    Bu şekilde karşına çıkan adımlar seni, en kısa zamanda iyi, güzel, doğru hayata ulaştıracaktır.

    Anlayışlı ve Sevgi dolu Allah’a emanet ol.

  16. Sevgili “çarem olun” rumuzlu arkadaşım,

    Öncelikle derdini bana açtığın ve bana güvendiğin için çok çok teşekkürler.

    Sorunun cevabına gelince:

    – İnsanlar bir yerden gitme ateşi ile yanmaya başladıkları zaman, haklı da olabilirler, haksız da.

    Bunun cevabını ancak sen bilebilirsin. Lütfen, kalbine ve durumuna bir kere daha bak ve haksız olma ihtimalini de kalbinde bir yokla.

    – Detayları tabii ki bilmiyorum. Mesela, ailenizin geçimi nasıl sağlanıyor? Eşinin işi bu şehirde mi? Başka şehirde de rahatlıkla işler yolunda gidecek mi? Yoksa büyük veya küçük riskler mi söz konusu? Çocukların okulları, arkadaşları, eşinin, senin arkadaşların vs vs ne olacak?

    Her ne kadar tüm bu ve benzeri bilgileri bilmesem de, benim şahsi olarak her “İki arada bir derede” kaldığım zaman kullandığım formülü veriyorum sana.

    Sen bu formülü, kendi durumuna, eşinin, kızlarının durumuna uygulayarak, bu konuda kafanı açabilirsin. VE bu kafa açıklılığı ile eğer haklı isen, eşini de ikna etmen kolaylaşır.

    ***********************************************

    1- Yaşadığınız yerdeki hayatınız ile gitmek istediğin yerdeki olası hayatı, alakalı tüm insanların açısından, tüm detayları ile incele ve bunları iyi taraflar ve kötü taraflar olarak bir kağıda yaz.

    İki seçeneğin de ayrı ayrı herkese neler getirip neler götüreceğini yaz.

    Her iki seçeneğin de hayat 8 parçası açısından durumunu da yaz. Yani, vücut sağlığına, sana, eşine, çocuklarına, ailene, arkadaşlarına, işinize, çevrenize, ülkenize, maddi ve manevi tüm varlığınıza, dininize neler getirip, neler götürecek?

    2- Kendi yeteneklerine, durumuna, amaçlarına, hayat değerlerine bak. Örnek: Yeteneklerin neler? Ne istiyorsun hayatta? Neler senin için önemli? Gerçi kızlarından bahsetmişsin ama sen yine de bu konuya iyice bir bak ve yaz.

    3- Maddi ve manevi her alanda, şimdiye kadarki başarı ve başarısızlıklarına da bir bak. Yani, kalacağımız veya gideceğimiz yerin bize verecekleri bizim kendi yeteneklerimiz ve elimizdekilerle ne kadar güzel şeyler çıkartabileceğimiz ile orantılı.
    Mesela, çalıştığı şirketten başka şirkete geçme noktasında kararsızlık geçiren birisi, acaba ben diğer şirkette başarılı olabilecek kapasiteye sahip miyim, şu andaki şirketimde başarı durumum ne olmuştu diye kendine sormalı ve buna göre tahminde bulunmalı.

    4- Aynı şeyleri eşinin ve kızlarının açısından da yapmanı tavsiye ederim. Acaba onlar her iki seçenekte ne kadar başarılı ve mutlu olabilecekler?

    5- Tüm bu bilgiler ışığında en iyi, en güzel, en doğru, en faydalı, en hayırlı sonucun ne olduğuna karar ver.

    Burada en iyi, en güzel, en doğru, en faydalı, en hayırlı sonuç derken, hepinizin hayat değerlerine, hayat amaçlarına ve hayatın vazgeçilemez 8 parçasına olan faydaları ve zararlarını kastediyorum. Bunların en çoğuna, en çok fayda getiren şey en en iyi, en güzel, en doğru, en faydalı, en hayırlı şey olmuş oluyor.

    **************************************************
    Tüm bu bilgiler ışığında, hala bulduğun sonuç, yani en iyi, en güzel, en doğru, en faydalı, en hayırlı sonuç “oradan gitmek” ise, tavsiyem yukarıda yaptığın bu beş adımlık formülü, sakin ve huzurlu bir anda eşine danışarak onunla beraber, bir kere daha yapmak.

    Bu şekilde, belki senin göremediğin bazı noktaları o ortaya çıkaracaktır.

    Veya eşin senin haklı olduğun konuları görecektir. Çünkü yukarıdaki tüm adımları yaparak bulduğun sonuç, dinlenmeye değer bir sonuç olacaktır.

    Tabii, ben bilemem, belki de bu adımların sonunda, şu an yaşadığınız şehirde kalmak “en en iyi, en güzel, en doğru, en faydalı, en hayırlı sonuç” da olabilir.

    Her halükarda da, bu adımları yaparak cevabı bulursan, herkes için de, senin için de en hayırlı cevap bulunmuş olacaktır diye düşünüyorum.

    Bir de bir iki hikaye anlatayım benim bildiğim, belki kafanı açmakta yardımcı olabilirler:

    Seneler önce, ben ufakken, bir evli bayan hatırlıyorum, kocasının memleketinde yaşıyorlardı. Uzak bir akrabamız idi.

    Bir gün bize ziyarete gelmişlerdi. Bu hanım, gözlerinde ışıltılarla, ailesini nasıl özlediğini ve kocasının onu 2-3 ayda bir ailesine 1-2 haftalığına kalmaya gönderdiğini anlatmıştı. Eşini ikna etmiş, özlemini anlatmış ve anlaşmışlar.

    İşin garibi, o hanımın gözlerindeki mutluluk, bende çok derin bir iz bırakmış. Belki bir gün sana anlatmam içindir. :) Çünkü bir daha hiç görmedim o hanımı.

    İkinci hikayem de, tek kişi ile ilgili değil. Yurt dışında gurbette çalışan tanıdıklar ile ilgili.

    İlginç bir şekilde, yurt dışında çalışanları bazen, tuhaf bir daralma tutar. Yurt özlemi değil bu bahsettiğim, tuhaf içten gelen bir gitme isteği. Önce gitmekten sohbet ediliyor, sonra zamanla takıntı haline geliyor ve kişi sonunda, tüm inşa ettiği dostlukları, çevreyi, iş olanaklarını vs. hepsini yıkmak pahasına, kaçarcasına ülkesine geri dönüyor. İşin acıklı tarafı da birkaç sene sonra tekrar gitmek ve o yıkılan şeyleri tekrar inşa etmek çabasına düşebiliyor.

    Benim şahsen karşılaştığım en az 5 kişi var bu olayı yaşamış. (Sanırım, internet öncesi devirde, bu şekilde 5 kişi tanımak yüksek bir istatistik.) Demek istediğim, kaldığı yeri bırakıp gitme isteği, görünüşte mantıklı sebepleri de olsa, aslında kaynağı içte olan ve gerçek sebebini bilmediğimiz bir şey olabiliyor ve kişiyi kalsa da gitse de hayatını berbat eden bir çıkmaz sokağa dönüştürebiliyor.

    Sana hem tavsiyem hem de ricam, tüm bu bilgiler ışığında, tekrar bir değerlendirme yapman ve hem aklını hem kalbini dinleyerek, en iyi, en doğru, en güzel sonucu bulman. Allah’a dayanıp, Allah’a güvenip, O’ndan sana bu en iyi, en güzel, en doğru sonucu bulmanda, kalp açıklığı, akıl açıklığı vermesini istemen.

    Bir de çekim yasası açısından bakarsak olaya, her ne kadar sen “şükret” demeyin, dediysen de, ben çekim yasası öğretmeni olarak, görevimi yerine getirmek istiyorum. Bu konuda yazdığım şu makaleyi, sakin bir zamanında ağır ağır okumanı tavsiye ediyorum. http://cekimyasasi.net/makaleler/2009/12/05/burada-ve-simdi-mutlu-olmak/

    Umarım bu cevap, kafanı ve kalbini açmakta sana yardımcı olmuştur. Anlamadığın yer olursa, lütfen sormaktan çekinme ve ayrıca güzel haberlerini de duymaktan mutluluk duyarım.

    NOT: Merakla bekliyorum, yukarıdaki adımları yapınca sonuç ne çıkacak… :D

  17. Ada
    18:10, 9 Şubat 2010

    Sevgili çekim yasası arkadasım,
    Size içimden öyle demek geliyor. Tanımasam da, görmesem de, yaşınızı, isminizi v.b. bilmesem de, orada bir arkadaşımın varlığının olması beni cok mutlu ediyor.
    Sizi bulduğumdan beri bazı seyleri daha doğru yapmaya başladım.

    Ben genel olarak çok sevgi dolu ,sabırlı, anlayıslı birisiyim.

    Zor durumlarda da her zaman Allaha, dualara, onun isimlerine sığındım.

    Bu zor durumlarımda Felak..Nas..İnşirah..Ayetel kürsi..İhlas ve Fatiha suresi benim ilaçlarım oldu.

    Ama bazen zorlandığım zamanlar oluyor (eskiden dibe vurduğum zamanlar çok oldu..şimdi maşallah daha iyiyim)

    Hayatımda maalesef bana karşı kötü tavırlı, her zaman içimi acıtacak bazı insanlar var. (onlarla ortak iş bağlantılarım var) Onları her ne kadar görmemezliğe gelsem de, içimden hakikaten onları devamlı sevdiğimi ve affettiğimi söylüyorum. (hatta bunları yaparken içim sevinçle doluyor, onlarla beraber mutlulukla gülümsediğim zamanlar aklıma geliyor)

    Sizin dediğiniz gibi onların sevilecek bir tarafını hep bulmaya çalışıyorum.

    Allah’ın Sabur…Halim…Vedüd…Samed…gibi isimlerini tekrarlıyorum.

    Ama bazen içim o kadar acıyor ki istemeye istemeye Allah’ın isimleri olan
    Kabid…Hafıd…Mani…Müntekim…Darr…Müzil…Muahhir…tekrarlıyorum.

    Sonra da suçluluk duyuyorum.

    Kendi kendime “bunlar da Allahın isimleri, bunları bize göndermiş ki zor durumumuzda kullanalım” diyorum.

    Bana bu konularda yardımcı olabileceğinizi düşünüyorum.

    Ayrıca lütfen dualarla ilgili yazı yazmaktan çekinmeyin. Bize yol gösteriyorsunuz bundan daha güzel ne olabilir.
    Ben keyifle okuyorum.
    Bu arada o arkadaslarla yine böyle sıkıntılı bir zamanda açık açık ve sakin sakin bir problem varsa gelin konusalım, çözelim dedim. Ama malesef hiç bir zaman konuşmaya yanaşmadılar ve aynı davranıslarına devam ettiler.

    Sizin güzel yorumlarınızı, düsüncelerinizi sevgiyle bekliyorum
    Sevgiyle kalın.

  18. Sevgili Ada arkadaşım,

    Öncelikle çok çok teşekkürler, beni tanımasan da, görmesen de, adımı, yaşımı bilmesen de, sadece ve sadece kalbimi açtığım bu yazıları okuyarak ve kalbime bakarak beni kendine arkadaş olarak kabul ettiğin için.

    Ben de seni aynı şekilde, kalbine bakarak arkadaş olarak kabul ediyorum.

    Zaten hayatta yaptığım en büyük hatalardan biri de, bazı arkadaşlarımı kalplerine bakarak değil de, gördüğüm şeyleri görmemezliğe gelerek veya onlara acıyarak kendime arkadaş olarak kabul etmemdi.

    Kalplerimizin ortak sevdiği şeylerden biri de o bahsettiğin sureler, ben de onları okumaya doyamıyorum:D

    Felak: Tan yeri, yarılma, açılma
    Nas: İnsanlar
    İnşirah: Gönül ferahlığı, iç açılması
    Ayetel kürsi: Bakara (İnek) suresinin 255. ayeti, Allah’ın kürsüsünden bahsettiği için adı ayetel kürsi olmuş.
    İhlas: Samimiyet
    Fatiha:Açılış, açan, özetleyen

    Bu ayetler benim için de hep ilaç gibi oldular.

    Benim ilaç gibi kullandığım bir ayet daha var, belki sen de kullanıyorsundur. Ondan da burada bahsetmek isterim.

    Bu ayet benim hayattaki EN BÜYÜK MUCİZEMİ gerçekleştirmiş, en inanılmaz, en gerçekleşmesi imkansız gibi görünen derdime çare olmuştu.

    Ne zaman zorda kalsam, bu ayetle Rabbime sığınırım:

    “Senden başka ilah yok, tespih ederim seni. Kuşkusuz, ben zalimlerden oldum.”

    Bu ayet Enbiya suresi (Peygamberler) 87. ayette geçiyor.

    Bir de,

    O zaman dediler ki: “Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler olduk.”

    şeklinde Kalem suresi 29. ayette.

    Bu iki ayetin bana iyi gelmesinin sebebi sanırım, “ben zalimlerden oldum” sözünde. Bunu söyleyince, daha da idrak ediyorum ki, hayatıma gelen o negatif olayları, o negatif insanları, aslında bir şekilde, içten içe ben çektim.

    Belki de bu insanlara ben cahillikle bir yanlışta bulundum, hatta belki haberim bile yok bu yanlışın. Ama hayatımda gördüğüm kanıtlar bu yanlışların varlığını destekliyor.

    Genelde de eğer, biraz düşünürsem ve kendimi o insanların yerine koyarsam, yaptığım yanlışı bulabiliyorum.

    Ondan sonra da tek yaptığım, bunu bir daha yapmamaya niyet edip karar vermek oluyor. Bir de kendi kendime “yapmayacağım, yapmayacağım, yapmayacağım” veya yanlışım söylediğim bir söz ise “söylemeyeceğim, söylemeyeceğim, söylemeyeceğim.” diyorum. Ve bu kendimi iyi hissettirmeye yetiyor.

    Adacığım, bu negatif insanların bize olan eleştirilerini, hançerlerini lehimize çevirmenin bir kaç yolu daha var:

    Diyelim ki, kendimizi çok kötü hissediyoruz. Bu insanların yaptıkları veya söyledikleri bir şey kalbimizi çok kırdı.

    1. yol, Allah’ın Rahman ve Rahim adlarında ifade edilen o ANLAYIŞ ve SEVGİYİ, kendimize yöneltebiliriz. Zaten neticede kalbi kırılan biziz değil mi, karşı taraf değil?

    Kendimi anlıyorum, kendimi seviyorum, kendimi affediyorum şeklinde gerçekleştirebiliriz bunu.

    2. yol da şu: Onların bu yaptıklarını, başımızdan aşağı bir kova, kumlu deniz suyu dökmüşler gibi düşünelim.

    Deniz suyu, tuzludur, biraz gözümüz yanar ama problem değil akıp gidecektir.

    Bu kovanın içindeki kumlar ise, gözümüze batabilir ve canımızı acıtabilir değil mi? Ama onları da ayıklamak ve gözümü temizlemek mümkün.

    Ama eğer bu olaydan kazanarak çıkmak istiyorsak, bilmemiz gereken şey şu ki, gözümüze batan bu kumlar arasında mini minicik bir altın veya pırlanta var.

    İşte bu bir kova kumlu deniz suyunda, gerekli çabayı gösterip o altın veya pırlantayı arayıp bulabilirsen, işte o zaman senden mutlusu olmayacak, inan.

    Bu kişilerin haklı oldukları bir minicik ama miniminicik bir nokta oluyor. İşte onu bulabilir ve o konuda kendini geliştirirsen, büyüyen, gelişen, çiçek açan, meyve veren sen oluyorsun.

    Tabii ki o insanlar bunun farkında olamıyorlar, yaptıkları kötülüğü bizim Allah’ın yardımıyla güzelliğe çevirdiğimizin farkında olmuyorlar.

    Ama bırak olmayıversinler.

    Eğer onların enerjilerine kapılırsak, mahvolup gitmemiz lazım. Biz onların kötü niyetle yaptıkları bu iş ve sözlerden BÜYÜK FAYDALAR çıkartıp, hem kendi hem de başkalarının hayatına değerler katıyoruz.

    Umarım anlattıklarım sana mantıklı ve kalbine yakın geliyordur.

    Bir de bahsettiğin Allah’ın isimleri konusu var. Ben de çok seviyorum Allah’ın bütün isimlerini. Sayın Hocamız Yaşar Nuri Öztürk’ün bu konuda çok değerli bir çalışması var. Şu an, hemen ulaşamadım ona ama adı “Allah ve Esmaül Hüsna” tavsiye ederim:

    Şu an bu cevabı verebilmek için internetten ve sözlükten bakarak bu isimlerin Türkçe karşılıklarını bulmaya çalıştım.

    Sabur: Sabırlı
    Halim: Şefkatli
    Vedüd: Sevgili
    Samed: Muhtaç olunan
    Kabid: Gerektiğinde sıkan
    Hafıd: Gerektiğinde yukarıdan aşağı indiren
    Mani: Gerektiğinde engelleyen
    Müntekim: Gerektiğinde cezalandıran
    Darr:Gerektiğinde zarar veren
    Müzil:Gerektiğinde alçaltan
    Muahhir: Gerektiğinde sonraya bırakan

    Bence Allah’ın isimlerini bol bol kullanmamızda hiçbir sakınca yok. Bu bilgi bize Allah’tan gelmiş.

    Bazen bunları kullandığın için suçluluk hissetmeni anladım.

    Böyle bir durumda da yine ANLAYIŞ ve SEVGİ isimlerini KENDİNE yöneltmeni tavsiye ederim.

    Ben şahsen, Enbiya suresindeki 87. ayette bahsedilen o “ben zalimlerden olmuşum” hissini hissettiğimde de yine Rabbimizin RAHMAN ve RAHİM, ANLAYIŞLI ve SEVGİ DOLU oluşuna odaklanıp, yapmışsam bir haksızlık, Rabbime ve O’nun anlayış ve sevgisine sığınarak hallediyorum bu durumu.

    Adacığım, umarım soruna sana yardımcı olabilecek bir karşılıkla cevap verebilmişimdir.

    Her halükada da ben hem senin hem de Rabbimin anlayış ve sevginize sığınırım.

    ÇOK ÇOK SEVGİLER, VE BU SORUYU SORARAK BENİM DE PEK ÇOK KONUDA DÜŞÜNMEME SEBEP OLDUĞUN İÇİN ÇOK ÇOK TEŞEKKÜRLER. :D

    NOT: Bir de eğer tüm bu çarelerim de işe yaramazsa, bana kötü davranan insanlar hakkında, Kuran’dan da destek alarak başvurduğum son bir çarem daha var ki, o da bu insanlardan uzaklaşmanın yollarını aramak.

    Bunun için Nisa suresi 97 ve 100 (Nisa:Kadınlar) bana yol gösteriyor.

    Nisa 97
    Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler: “Neredeydiniz siz?” Cevap verdiler: “Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz.” Melekler dediler ki: “Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz?” İşte böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!

    Nisa 100
    Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde, varıp sığınarak karşı harekete girişecek çok yer bulur; geniş bir imkân da bulur. Ve her kim, evinden Allah’a ve resulüne hicret niyetiyle çıkar da kendisine ölüm yetişirse onun ödülünü vermek Allah’a düşer. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.

    hicret: göç
    Gafur: Sürekli bir biçimde günahları affeden
    Rahim: Sevgi dolu

  19. gizemli
    21:30, 15 Şubat 2010

    Merhabalar,
    Çalıştığım iş yeri çok stresli ve negatif insanlarla dolu, kendimi nasıl soyutlayabilirim? Mümkün olduğunca etkilenmeden, ister istemez bulunduğun ortamdaki enerjileri alıyorsun çünkü, moralim iyiyse onları öyle görünce aşağıya çekiliyorum nedense…
    Şimdiden teşekkür ederim size.
    SEVGİYLE KALIN

  20. gelincik
    21:33, 15 Şubat 2010

    Merhabalar;
    Ben çok koşturmaca içinde boğuluyorum.
    2 çocuk ve çalışmak zorundayım. Hep koşturmaca hep koşturmaca. Kendimi dinleyip kendime zaman ayırmıyorum. Eşim de bu yönden şikayetçi. Onunla fazla ilgilenemiyorum, o zaman ben de huzursuz olyorum. İstediğim bu değil ama. İşyerinde beni çok yorup hayattan nefret ettiriyorlar. O kadar ki, bunun etkilerini eve gidince atamıyorum.
    Hep negatif. Ne kadar pozitif olmayı başarsan da bir kelimesiyle canımdan bezmiş hissediyorum. Beynimi o kadar yoruyor ki, oturarak çalışyorum ama sanki dünyanın yükünü taşımışım gibi yoruluyorum.
    Hayattan beklentim kalmıyor.
    Oysa ben cıvıl cıvıl hayat dolu olmak istiyorum. Benim özüm o aslında. Öyle yorgunum ki düşüncelerimi bile burada yazıya dökemiyorum. Ne yapabilirim? Aklıma sürekli sanki kötü bir şey olacak hissi geliyor.
    Gülmeyi unuttum. Bu durumdan nasıl kurtulabilirim?

  21. Gizemli rumuzlu arkadaşım,
    Kendi amaçlarına odaklanırsan, bir başka deyişle “sen kendini bilirsen” çevrendeki tüm olumsuzluklar, kargaşa, sana dokunamayacaktır.

    Büyük fırtınalarda, hortum vs. tam orta nokta sessiz, rüzgarsız ve sakindir.
    İşte bizim hayat amacımıza konsantre olmamız da aynı bu noktaya benziyor. Dünya yıkılsa bile sen sakin kalabiliyorsun.

    Tavsiyem hayat amacını bulmak ve ona konsantre olmak.

    Kolay gelsin. :D

  22. Sevgili Gelincik rumuzlu arkadaşım,

    Yazını okurken, benim yıllar önce yaşadığım ve benzer şeyler hissettiğim bir durumu anlatıyorsun gibi hissettim.

    Ben de, o zamanlar, senin gibi, bir koşuşturma içindeydim ve çok ama çok yorgun hissediyordum. İşten çıkınca bile stresi her an benimleydi.

    O sırada öğrendiğim çok temel bir şey, hayatımı değiştirdi:

    Bu tür, aşırı bir yorgunluk ve bezginlik, vitamin eksikliğinden kaynaklanabilir.

    Sana tavsiyem, yarından itibaren, 1 hafta boyunca, yediğin içtiğin her şeyin adedi, gramı vs. ve saati ile birlikte bir listesini tut.

    Sonra, işini iyi bilen bir beslenme uzmanına, bu listeyi göster. Aşırı yorgunluk ve bezginlik hislerinden de bahset.

    Umarım o sana hangi yiyecekleri veya vitamin ve besinleri yediklerine dahil etmen gerektiğini sana söyleyecektir.

    Benim o zamanki yediklerimde ve içtiklerimde, süt-sebze-karaciğer-yumurta, bir de C vitamini eksikliklerim vardı.

    Bunları yiyip içtiğim şeylerin arasına dahil edince, gerek gücüm ve kuvvetimde, gerekse moral ve hevesimde büyük bir ilerleme yaşadım.

    İş aynı iş, insanlar aynı insanlardı ancak, ben bambaşka bir insan olmuş, hayatta her şeye göğüs gerebilir bir kafa ve kalp yapısına ulaşmıştım.

    Bu sebeple, Atatürk’ümüze son derece hak veriyorum. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

    Ben bir adım daha ilerleterek bu deyişi,

    “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur, sağlam ruh, sağlam kafa da bulunur” sözü haline getiriyorum. :D

  23. Ada
    22:18, 24 Şubat 2010

    Sevgili arkadasım,

    Öncelikle bana zaman ayırarak,arastırmalar yaparak hazırlamıs olduğunuz güzel bilgi dolu cevabınız için sonsuz tesekkür ederim. Kesinlikle cok yararı oldu.
    Emekle hazırlanmıs her satırı tekrar tekrar okudum.

    O kum taneciklerinin içindeki mini minnacık altınları ve pırlantaları BULDUMMMM.
    İNANIN artık o kişilerle cok güzel bir ilişki içindeyim ,sihirli bir deynek değmiş gibi…su an size bunları yazarken gözlerim doldu…SONSUZ TESEKKÜR EDERİM bakmam, görmem gerekeni gösterdiğiniz için.

    Sizi tanıdığım, karsıma cıkardığı için rabbime de sonsuz şükürler olsun.
    Şu an içimden, kalbimden güzel bir dilek geçti… kimbilir belki olur… güzel bir kahveyle sizinle doyumsuz sohbet keyfini yasamak..

    Her şey gönlünüzce olsun..

  24. gelincik
    19:49, 3 Mart 2010

    Benim merak ettiğim bir konu var. Ben hoşlanmadığım, beni ilgilendirmeyen olaylardan ve sorunlardan kendimi soyutluyorum ama bir bakıyorum ki istemediğim olaylar bana dönmüş. Başkalarının yerine fırça yemişim yada başkalarının yaptığı hata bana sorulmuş. Hata yapan kişilere sen bunu yaptın denmiyor. Onlara denecek ne kadar kötü ve negatif laf varsa bana söyleniyor. İşyerindeki konumum mu buna iten, ya da patrona en yakın kişi olmam mı? Bu tür olaylar çok sık başıma gelyor. Kimseye kin ve nefret duymuyorum. Tek isteğim huzurlu mutlu olup insanlara yardım etmek. Yardım edince de beni farklı kullanmaya çalışyorlar. Neden? İyi olmak suç mu? Bana yardımcı olurmusunuz. Nasıl davranayım? İyi niyetimi kaybetmek istemiyorum.

    Çekim yasasında hangi konuma giriyorum ben? Bana yardımcı olurmusunuz? Beni ilgilendirmeyen olayları kendime çekmekten nasıl kurtulabilirim? Onların öyle olmasını hiç düşünmedim önceden de… Beynim duruyor. Sonra karamsar oluyorum. Lütfen bana yardımcı olun…

  25. Gul ve lale
    02:02, 10 Mart 2010

    Merhabalar,
    Tam hayatta umutlarimi yitirdigim bir anda ne yapacagimi sasirmistim, cok caresizdim, bunalmistim, internete girdim.
    Pek fazla da kullanmasini bilmiyorum. Bir anda guzel bir sozler gozume carpti, cekim yasasi diye. Hem vakit gecirmek hem sıkıntımı dagitmak icin cekim yasasini tikladim tam da caresizligimde cekim yasasi cok dikkatimi cekti. Hemen tum makalelerinizi okudum Allah razi olsun.

    Ben cok fedakar bir kadinim 52 yasindayım, 2 kizim var.
    Kocam cok huysuz ve nankor, evlendigimden beri kole muamelesi yapti bana. Bir gun 27 sene sonra cok bela okudu ve ben intizar ettim. (Beddua ettim)
    Evimin merdiven duvarlarina eski turkce yazilar yazildi bir anda. Kizima sen mi yazdin bu yazilari dedim. Anne deli misin ben cocukmuyum niye yazayim dedi.
    Kocama gel bak duvarlarda eski turkce yaziyor dedim, bana afedersiniz ***** küfrederek elini duvardan yukari dogru kaldirirken, o anda tekrar yazi bir anda yazildi, korktu arkasini dondu, arkasindaki duvara da yazildi. Hepsi şokta.

    Buna ragmen akillanmadi.

    Bu hafta buyuk kizim yurdisindan ziyarete gelecek ben de tas yada kum dokuyorum, kocamin annesi cok nalet bir kadin benim hasta oldugumu ogrendi. Beni de Dr goturceksin diye 4,5 gun kocama cok baski yapti herhalde, bana araba gonder beni aldir yoksa oraya gelir komsularda kalir seni rezil ederim diyor. Ben cok hastayken nasil bakabilirim ona?

    Ömrum onlara kole gibi hizmet etmekle gcti. Ben her gun dualar okuyorum, ALLAH BANA YARDIM EDECEK INANIYORUM.

    Evime geldi ben hasta halimle hepsine hizmet ettim. Kizim da beni anlamiyor. Çektigim cileleri Yuce rabbim biliyor, hic hakkimi helal etmiyorum ama buna ragmen bana gelince sonsuz hizmet ediyorum, surekli beni kocama kotuluyor.

    Kocam da annesinin agzina bakan bir insan. Evimiz cehennem hayati gibi, cok guzel yemek yapiyorum fakat tatmadan daha, surat asip peynir ekmek yiyor. Yine mi bunlari yaptin deyip kavga ediyor bense Allahim sukurler olsun cok guzel olmus daha cok ver rabbim olmayanlara da ver diye dua ediyorum.

    Bunlari anlatmamin sebebi hic bir seye sukretmeyen koca, devamli ogluna bela ceza okuyan bir anne, her seyi yapmaya mecbur kilan bir anne, bu nankorluklerinden dolayi bana iftira atti.

    Kocamla bosanmaya sebep olacakti ben de intizar ettim. Bana hapishane hayati yasatiyorsun, kole muamelesi yapiyorsunuz bana, insallah sen de hapse girersin dedim. Hic sucu yokken savciyla takisti, 3 ay savci onu hapiste tuttu. Yine akillanmadi, gerci cok iyi bir insan, herkesin babasi gibi tum insanlara cok iyilik yapar. Evine karsi zehir gibi.

    Annesi geldi yine 4,5 gun suratlar, haksizliklar… Kizim bu sefer bunalima girdi ve psikologa gittik, mastir yapmis bir cocuk, babasindan gordugu gibi bana cok eziyet ediyorlar. Şimdi oda asiri uzuntuden abuk sabik konusmaya basladi. Dr gercekle hayal aleminde yasiyor duzelecek dedi.

    Çok uzuluyorum insallah cocugum iyilesir, degerli bir cocuk. Şimdi onunla ugrasiyorum, birden bire herseyimizi kaybettik. Üstelik kizimin da ruh sagligi bozuldu nankorluklerden.

    Size derdimi anlattim. Allaha yalvariyorum bizi bu dertlerden kurtarsin diye.

    Siz ciktiniz karsima nasil dua etmeliyim? 500 milyar borcu nasil odeyecegim? Her seyim gitmesin istiyorum. Kizim sagligina nasil kavusacak, akil sagligina?

    Çok caresizim ne olur bana yardim edin, nasil cekim yasasini kullanabilirim? İnsallah bir hayat daha kurtarirsiniz dogru yolu bana gostermekle.

    Şimdiden Allah razi olsun yardimlariniz icin.

  26. Gelincik rumuzlu arkadaşım,

    İlk soruna verdiğim cevabı kullandın mı? Bu konuda bir adım attın mı?

    İkinci sorun hakkında şu tavsiyeleri verebilirim sana:

    Görebildiğim ve yazdıkların kadarıyla,

    “hoşlanmadığım, beni ilgilendirmeyen olaylardan ve sorunlardan kendimi soyutluyorum ama bir bakıyorum ki istemediğim olaylar bana dönmüş”

    diyorsun.

    Bu, yeterince sorumluluk almadığının göstergesi olabilir.

    Patrona yakın olduğunu söylüyorsun, demek ki patronun senin bu hataları gördüğünü biliyor ve belki de sesini çıkartmamana kızıyor.

    Benim de bizzat yaşadığım bir şey olarak, ne zaman ki, hayatta olsun, işte, evde olsun, ülke problemlerinde olsun, dünya problemlerinde olsun, gördüğümüz bir yanlışlık veya hataya “bana ne” deyip kendimizi soyutlamaya çalışırsak, o şey eninde sonunda gelip yine bize çarpıyor.

    Doğruya doğru, yanlışa yanlış demek ve bunu hayat amaçlarımızla birleştirmek bizi hayatta, işte, evde büyütüyor, yüceltiyor.

    Sorumluluk ve hayat amaçların konusunda çalışmanı tavsiye ederim.

    Kolay gelsin.

  27. Sevgili Gül ve Lale rumuzlu arkadaşım,

    Öncelikle, bedduanın ardından duvara yazılan yazılar konusuna ve yine bedduanın üzerine, eşinin bir suçu olmadan 3 ay hapiste kalması meselesine dikkatini çekmek isterim.

    Açıkça görülüyor ki, senin çekim yasası açısından olsun, olağanüstü güçler açısından olsun, sahip olduğun büyük yetenekler var.

    Ancak, yine gördüğüm kadarıyla, uzun yıllar boyunca bu yeteneklerini, gerek eşine, gerek kayınvalidene sitemler etme şeklinde hatta en son aşamada beddua etmek için kullanmışsın.

    Bunun eseri olarak da hayatındaki tüm bu olumsuzluklar, katlana katlana büyümüş.

    Ama umudunu kesme, bunlar gerçekten senin ne kadar güçlü olduğunun göstergesi. Bunları çektiğin gibi, tersine de çevirebilir ve KAT KAT güzellikleri TEZ zamanda hayatına çekebilirsin.

    Söyleyeceklerimi aynen uygulamanı tavsiye ederim.

    ****************************************************

    Şunları asla bu andan itibaren yapmamalısın:

    Hiç kimse için “ay ne kötü bir insan” veya “Ne kadar nalet ve huysuz birisi” gibi düşünce, söz ve hisleri, DÜŞÜNME, SÖYLEME, HİSSETME, ve İNANMA.

    Mesela eşinin, dışarıya bir melek, evde sana zebani olmasında senin bu düşünce, söz ve hislerinin etkisi ve senin onu soktuğun o KALIBIN etkisi çok büyük.

    Seni kızdırdıklarında, onlar hakkında pozitif şeyler düşünmeye ve hissetmeye BÜYÜK bir gayret göstermelisin.

    Bunu nasıl yapacağım diyorsan? Bunun çaresi çeşit çeşit, Allah’a sığınıp, onun anlayış ve sevgisini hissedip, bu insanlara yöneltmek mi olur, veya “Kocamı seviyorum, biliyorum o şu an bir hata yapıyor ama ben yine de onu affediyorum, çok seviyorum. Ben sevgi ve anlayış dolu bir insanım.” demek mi olur veya “Kayınvaliden için, işte o da yaşlı bir hanım, oğlunu çok seviyor ve beni kıskanıyor. Benim de oğlum olsa ben de herhalde böyle kıskanırdım” demek mi olur bilemem.

    Tek bildiğim, senin bu insanlar hakkındaki olumsuz düşünce, his ve inançlarını değiştirmen ŞART.

    Çünkü sen ne düşünüyorsan, hayatında da o oluyor. TERSİ DEĞİL.

    Bir başka deyişle, “Kocam, kayınvalidem çok nalet insanlar” diyerek, onları değiştirmen İMKANSIZ.

    **************************************************

    İkinci tavsiyem de şu:

    Senin intizar etmeyi (beddua etmeyi) doğru yapmayı öğrenmen veya hatırlaman lazım. Çünkü sen GERÇEKTEN intizar ediyorsun. Yazdıklarına göre de sen intizarlarını çok ciddi bir şekilde, arkasına tüm kalbini ve ruhunu koyarak yapıyorsun.

    Hatta yazdıklarından anlıyorum ki, sen intizarlarınla biraz övünüyorsun bile.

    Diyorsun ki, “Hepsi şokta. Buna ragmen akillanmadi. 3 ay savci onu hapiste tuttu. Yine akillanmadi”

    Kocanın başına bunların gelmesi övünülecek şeyler değil, madem gücün yetiyor, bu gücü iyilik, güzellik için kullanman ve kocanın başına iyilikler-güzellikler gelmesini dilemen ve bunlar gerçekleşince de bunlarla övünmen senin için de kızların için de, kocan için de, kayınvaliden içinde, tüm ailen içinde daha güzel olur.

    Evet, madem, BU KADAR gücün var. BOL BOL kullan ve çevrene mutluluklar yay.

    Sana güveniyorum. Bunu yapabilirsin.

    Eğer ille de intizar edeceksen, şu şekilde intizar etmen lazım:

    Karşındaki kişinin hayatına kötülük getirmek için değil, o anki öfkeni deşarj etmek, boşaltmak için intizar etmelisin. Yani sözlerin havaya, boşa gitmeli ve arkasında ciddiyetin olmamalı. Bu sözlerin arkasına kalbini, ruhunu koymamalısın.

    Mesela, “Allah belanı versin” diyeceksen bunu eften püften bir şeymiş gibi, kastetmeden, niyet etmeden söylemelisin. Hatta pek çok ailede bu tür bir öfke duyulduğunda “Allah belanı vermesin” “Gözün çıkmasın” diye tersten beddua edilir.

    Buradaki amaç, öfkeyi boşaltmak fakat, bu öfke sırasında, her şeyi yakıp yıkmamak için bir derece olsun kendini tutmaktır.

    İntizarlar hakkındaki bir diğer nokta da, onları yapabildiğin ve sonucunu ortada görebildiğin gibi, yaptıktan sonra geri de alabilirsin. “Allahım, öfkeyle söyledim ama sen affet, olmasın öyle.” veya
    “Tabii ki olmasın öyle, istemiyorum öyle kötü şeylerin olmasını.” demen ve bunu yürekten kastederek söylemen yetecektir.

    İyi-güzel-doğru dileklerinin arkasına KALBİNİ, RUHUNU koyarsan, hayatında da mutluluklar, güzellikler eksik olmayacaktır.

    ****************************************************

    Bir de yazdıklarından görüyorum ki, bütün büyük dertler birbirine karışmış, sen de kendini bir karmaşa içinde hissediyorsun.

    Bu karmaşadan çıkman için tavsiyem şu:

    Kırtasiyeye git ve her bir derdin için az sayfalı bir defter al. Her derde bir defter. Hoşuna giden dış kabı olmalı. 5-10 tane defter olur herhalde. Mesela, hastalığın için bir defter, borçlar için bir defter, kızın için bir defter, kocan için, kayınvaliden için, kocanın işleri için gibi.

    Yanına da, hoşuna gidecek bir kalem al. Pahalı değil ama hoşuna gitmeli.

    Eve gelince bu defterlerin ilk sayfasına, her bir defterin konusu olacak derdi, büyük harfle yaz. Sonraki sayfalara da derdinin detaylarını kendince anlat.

    Bu çok önemli ve kullanman gereken bir yöntem, aksi takdirde üstüste gelen dertler sana, senin de yazında söylediğin gibi fazla gelebilir ve her türlü karamsarlığa ve sorunlara sebep olabilir.

    Bu yöntemle kafandaki bu karmaşıklığı halledebilirsin.

    *****************************************************

    Bunun üzerine de yukarıda söylediğim gibi, sahip olduğun yetenekleri, kocana, kayınvalidene, kızlarına, kendine, tüm arkadaşlarına GÜZEL DİLEKLER dilemek için kullanırsan, Allah’ın izniyle, tüm dertlerinden TEZ zamanda kurtulacağına inan ki, HİÇ ŞÜPHEM YOK. (Tabii ki bu dileklerin arkasına kalbini ve ruhunu koyman, yürekten dilemen çok önemli.)

    Tavsiyemi bitirmeden önce sana bir kaç pozitif düşünce ve dilek örneği vermek isterim:

    Benim kocamın dünyada eşi benzeri yok.

    Kocamı seviyorum.

    Kocam beni seviyor.

    Bizim beraber, altından kalkamayacağımız problem yok.

    Allahım bize yol göster, yardım et.

    Kızlarım, beni çok seviyor, çok sayıyor.

    Kocamın işleri düzene giriyor.

    Kocam çok akıllı bir insan.

    Kocamın altından kalkamayacağı problem yok.

    Kocam işinin en iyisi.

    Biz bu borcu öderiz.

    Allahım bize çok güzellikler verdi, veriyor, verecek.

    Kocam bugün bana çok iyi davransın.

    Kocamın işinde bugün güzel bir gelişme olsun.

    Bugün kocamla güzel bir akşam yemeği geçirelim.

    Veya kocam bugün yemeğimi beğensin.

    Hastalığım rahatlasın da kayınvalideme bize geldiğinde bakmakta bir sıkıntım olmasın. Ne de olsa annem sayılır.

    Kızımın durumunda güzel bir iyileşme olsun.

    Bendeki anlayış ve sevgi kızımın bütün dertlerine merhem olsun.

    ***************************************

    Bunları lütfen sık sık kullan.

    Neredeyse bayramda parasını şekere harcayan çocuklar gibi hevesle ve mutlulukla, bol bol kullan.

    Allahın sana verdiği yeteneğini bu yönde kullan.

    Güzel haberlerini TEZ zamanda duymak dileği ile.

  28. özlem
    02:31, 24 Mart 2010

    mrb maddi açıdan çok kötüyüm. Çekim yasasını nasıl hayatıma sokabilirim?
    Teşekkür ederim.

  29. Gul ve lale
    02:47, 25 Mart 2010

    Sevgili çekim yasası,
    Benım yazıma cevap verdıgınız ıcın cok cok sagolun. Allah razı olsun.

    Hemen sızın gosterdıgınız yolda tum kalbımle kocamın ve cocuklarımın evımın duzene gırmesı ıcın ne gerekıyorsa tum guzellıkler ıcın, hemen cekım yasasının uygulamasına gecıyorum.

    Ne tavsıye ettıysenız hepsını uygulamaya basladım bıle, sukurler olsun Rabbıme kı sızın gıbılerı karsıma cıkardı.
    Allah razı olsun.

  30. Gul ve lale
    03:29, 25 Mart 2010

    Sevgılı çekim yasası hocam,
    ıyıkı varsınız Allah sızden razı olsun maratona ben de katıldım, ınsallah basarabılırım.
    Sızın bana soyledıgınız her seyı harfıyen uygulamaya basladım. Daha ılk gunden mucızeler olmaya basladı. Dusunebılıyor musunuz alamadıgımız paralar odeyemedıgımız borclar, bır anda ınanın gercekten duzelmeye basladı.

    500 mılyar bocun 50 mılyarını agustosta verecekler, olsun 5 ay sonra ama hıc alamıyorduk. Hıc olmazsa 5 ay sora odeme garantısı verecegız karsı tarafa. Şukurler olsun kapılar acılmaya basladı.
    Rabbım ne buyuksun. Kızım da daha ıyı bugun.
    Kucuk kızım da okulu yarım bırakmısken devam edıyor ve dershaneye basladı, moralı cok ıyı,
    Rabbım ıs karsılıkları da verecek bılıyorum, hersey duzelecek.
    Tum arkadaslar, bu maratona katıldıysanız, tum kalbınızle hocamın dedıklerını uygulayın aynen, hersey duzelıyor, saglıcakla kalın.

  31. Sevgili Özlem arkadaşım,

    Öncelikle “Hayatının Gerçek Amacı” özel raporumu okumanı tavsiye ederim.

    Paranın hayatımızdaki yeri hakkında sarsılamaz bir biçimde, hiç bir şüpheye yer kalmayacak şekilde bilinçlenmek çok önemli.

    Sonra da sitemde bulacağın egzersizleri yapmanı tavsiye ederim.

    Hepsi hayatımızdaki problemleri çözecek olan anlayış ve keşiflere ulaşmak için tasarlanmış egzersizler.

    Ve bir de makaleleri yavaş yavaş okuyarak, kendi hayatında da benzeri durumların olup olmadığına bakmanı tavsiye ederim.

    Benzeri problemlerden benim nasıl çıktığım ve bunları nasıl hallettiğim hakkında yazdığım bu makaleler, benzer durumdaki arkadaşlara bir ışık olması ve yol göstermesi amacıyla yazıldı.

    Umarım senin de problemlerini çözmende yardımcı olurlar.

  32. Sevgili Gül ve Lale rumuzlu arkadaşım,

    Sanırım hayatta en mutlu olduğum anlardan biri de tavsiyede bulunduğum bir kişinin içtenlikle sözümü dinlediği ve elinden geldiğince uyguladığı ve TEZ zamanda sonuç aldığı anlar.

    Samimiyetin için, bana olan güvenin için çok teşekkürler.

    Sahip olduğun güçleri hem kendin, hem ailen için kullanırken, bizleri de unutma.

    Bizler için de güzel dileklerini BOL BOL dile.

    Türkiyemiz için de dile, dünya için de dile.

    Çok çok teşekkürler.

  33. hayat
    00:23, 30 Mart 2010

    Sevgili çekim yasası öğretmenim, verdiğiniz cevap için çok teşekkür ederim.
    ben dilekler konusunda sormak istiyorum. Büyük küçük olsun dilek dileme yöntemi nedir acaba.. Çünkü bir çok kitapta şöyle cümle kur, böyle cümle kur diye yazıyor benim de kafam karıştı. Örneklerseniz çok sevinirim. Yardımınız için çoooook teşekkür ederim.
    Raporunuza bayıldım, amacımı bulmuş hissediyorum ama nasıl adım atacağımı daha bilemiyorum. Buradaki bir çok çalışmayı birkaç zamandır devam ediyorum. Ayrıca 26 mart tarihinde ben de martaona katıldım.
    Tekrar teşekkür ederim, iyi ki varsınız.

  34. elif22
    18:30, 30 Mart 2010

    Benim sorunum insanlarla kolay iletişim sağlayamamak, insanlara çok fazla güvenemiyorum ve sevmiyorum. O yüzden etrafımda çok az arkadaşım var çünkü onlara karşı kapalıyım. Bu duruma üzülüyorum ama kendime arkadaş çekemiyorum.

    Bir de topluluğa girdiğimde kendimi rahat hissedemiyorum, rahat konuşamıyorum, sıkılıyorum, o yüzden insanlardan kaçar hale geldim.
    Yardımcı olursanız sevinirim.

  35. Gul ve Lale
    09:54, 1 Nisan 2010

    Sevgılı cekım yasası hocam,
    Cok yogun olmama ragmen hergun Maratona devam edıyorum. Sureklı hasta kızımın yanındayım. Ona spor yaptırıyoruz ve onu yanlız bırakmıyorum. Onu hoca calıstırırken ben de oyun bahcesınde oturup defterlerıme yazıyorum. Hayatta her ınısın bir cıkısı oldugu gıbı uzuntulu gunlerınde sevınclı gunlerı oldugunu ogrendım.
    Bu yuce bılgı tum negatıf ınsanların karsısında, tum olumsuzluklar karsısında benı cok sabırlı, guclu ve dahada ınanclı kıldı. Boylece dunyaya bakıs acım sayenızde cok degıstı. Sag olun.
    Yasadıgım her kotu olaylarda bın hayır vardır bılıyorum artık. Hıc umudumu yıtırmıyorum artık.
    Hersey cok guzel olacak demeyı ogrendım. Sızın ne demek ıstedıgınızı cok cok ıyı anladım. Herseyın farkındalıgına erısmek benı daha cok Yuce Rabbıme yaklastırdı. Sureklı sukredıp Dua etmeye basladım. Sızede cok dua edıyorum. Bılıyorum her ne olursa olsun Yuce Rabbım mukemmel ve kusursuz bır sekılde benı huzura, mutluluga, saglıga (Kocamı, cocuklarımı, kardeslerımı, ablalarımı, tum ınananları) ve bol maddı ve manevı zengınlıge kavusturacak. Iyıkı varsınız, Allah razı olsun, tum dıleklerınız tez zamanda olsun, herkese sevgıler…

  36. özlem
    18:47, 7 Nisan 2010

    Tüm yazilarınızı okudum, teşekkür ederim bizlere yardımcı olduğunuz için.
    Sevgilerimle.

  37. Özlem arkadaşım, yazılarımı okuduğun için ben de çok mutluyum. Yardımcı olabiliyorsam, ne mutlu bana. :D

  38. Sevgili Hayat arkadaşım,

    Öncelikle kafanı hiçbir şeyin karıştırmasına izin verme.

    Buna özen göstermeni önemle tavsiye ederim.

    Kafa karışıklığı sanırım çekim yasası açısından olsun, hayatta yaşadığımız herhangi bir olay açısından olsun, düşeceğimiz en alt durumlardan biri.

    Aynı anda pek çok şeyi uygulamaya çalışmak bu kafa karışıklığına sebep olabiliyor.

    Bu okuduğun yöntemlerden birini seçip, onu uygulamaya karar vermen lazım.

    Bu karışıklıktan çıkmanın yolu bu.

    Aklına mantıklı ve kalbine doğru gelen bir yöntemi seç ve o yöntemin öğrencisi ol.

    Sadece yemek kitapları okuyarak aşçı olunamayacağı gibi, çekim yasası da sadece okunarak olmuyor.

    Yemek tariflerinden birini seçip, yemeği yapmak gerekiyor.

    Maratonda başarılar dilerim.

    Buraya yolunun düşmesine sevindim.

    Çok çok teşekkürler.

  39. Elif22 rumuzlu arkadaşım,

    Hayatının Gerçek Amacı” adlı özel raporumu okudun mu?

    Hayatının gerçek amacı, sessiz ve vakur bir alanda olabilir mi acaba?

    Eğer böyle ise, senin kendini konuşkan olmak için zorlaman, kendi hayat amacınla savaşman anlamına gelecektir.

    Allah’ın sana verdiği doğuştan sahip olduğun pek çok yeteneği farkında olmadan harcıyor olabilir misin acaba?

    Genellikle insanların huyları, hayat amaçları ile paralel olabiliyor.

    Hayat amacını bulmak, ve kendini tanımak, sevmek sana vereceğim tavsiye olacak.

    Gerisi rahatlıkla gelir hiç merak etme.

    Kolay gelsin.

    Çok çok sevgiler.

  40. aysun
    15:05, 7 Temmuz 2010

    Merhaba,
    Sizi bir süredir takip ediyorum. Yazılarınız çok güzel, insana gerçekten yaşama enerjisi veriyor.
    Ben çok zor bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirdim. Sıkıntılarımı yaşarken hep Allaha sığındım hep her şey daha iyi olacak diye uğraştım ve moralimi yüksek tuttum. Çok şükür, şimdi çok iyi bir üniversiteyi bitirdim, çok iyi bir işte çalışıyorum, çok iyi arkadaşlarım, eşim ve canımdan çok sevdiğim bir oğlum var. Sanırım çekim yasasını kendime göre uygulamışım :)

    Size danışmak istediğim konu şu:
    Şu an oturduğumuz evden memnun değilim, çok isteyerek aldık ama gerek konum, gerek komşuluk ilişkileri bakımından mutlu değiliz. En önemlisi oğlumun gelişimi için uygun olmadığını düşünüyoruz. Yakınında park yok ve sokaklar çok müsait değil. Şimdi bu evi satıp daha iyi bir ev almak istiyoruz.

    Ama ben hep evimin satılacağını daha iyi bir ev alacağımı düşünüp dua ederken bir yandan tereddütler yaşıyorum. Diyorum ki bir sürü evsiz insan var, kirada oturan var, şımarma diyorum kendi kendime.

    Bu çelişki nedir? Bir şeyi kendimize layık görmek ve istemek, diğer bir yandan da elimizdekine şükredip kıymet bilmek.
    Sizce ne yapmalıyım? İstediğim gibi bir eve nasıl sahip olabilirim? Ya da oturduğum evi istediğim rakama nasıl satabilirim?

    Şu an sizi bile meşgul ettiğim için üzgünüm. İnsanlar iflaslar geçiriyorlar, aileleri dağılıyor, ben size ne soruyorum.

  41. Aysun arkadaşım,

    Sorduğun sorunun cevabını bir makale olarak şu adreste bulabilirsin. Bu soruyu sorduğun için çok çok teşekkürler. :D
    Soru Ve Cevap: Daha İyi, Daha Güzel, Daha Doğruyu İstemek Şımarıklık mı?

    Özetle söylemek gerekirse, diyorsun ya:

    “Bu çelişki nedir? Bir şeyi kendimize layık görmek ve istemek, diğer bir yandan da elimizdekine şükredip kıymet bilmek.”

    Bunlar arasında bir çelişki yok. Ya o, ya da öbürü diye bir seçim yapmak zorunda değiliz. Aksine eğer böyle bir seçim yaparsak ve birinden birini seçip, diğerini bırakırsak, her şey tepetaklak gidiyor.

    Tavsiyem hem elindekine şükretmen ve onların şükürle, sevgiyle değerini bilmen, hem de daha iyisine de layık olduğunu bilip, istemen.

    Allah da bizim hep daha iyi, daha güzel, daha doğrunun peşinde olmamızı istiyor. Hatta bırak daha iyiyi, en iyiyi (cenneti) isteyin diyor. Şükretmemizi de öğütlüyor.

    Aklıma gelmişken, Türkçe Kuran okumanı tavsiye ederim. Çelişki sandığın şeylerin çelişki olmadığını sanırım en iyi Kuran gösterecektir sana da.

    Yaşar Nuri Öztürk hocamızın, parantezsiz ve kelimelerin tüm anlamlarının verildiği tercümesini önemle tavsiye ederim.

    Kolay gelsin. :D

  42. gülşen
    20:08, 30 Ocak 2012

    Merhaba…her soruyu titizlikle cevapladığınızı gördüğüm için çok mutlu oldum…dilerim benim içime düştüğüm karamsarlığıda aydınlatacak güzel cümleleriniz vardır…..etrafımda çok beğenilen biri olmama rağmen hayalini kurduğum eşi bulamıyorum…evlenmeyi çok istiyor ve fakat her girişimimde hayal kırıklıklarıyla geri dönüyorum…O kadar çok dualar ettim ki beş yılın sonunda artık umudumu tamamen kaybettim diyebilirim….son ihtimalim sizin öğütleriniz olacak…ya da kaderim böyle deyip hiç istemesemde yalnızlığı kabul edeceğim…sizden en kısa zamanda karşılık almakta çekim yasasına dair uyguladığım ilk düşünce olacak….okuma nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ederim…

  43. Funda Teyze
    21:09, 3 Şubat 2012

    Gülşen arkadaşım,

    Bir başka sayfada da soru sormuşsun, onu silip buraya taşıyorum ki, konu dağılmasın.

    ‘merhaba yıllardır evlenmeyi istememe rağmen ve bunu düşünmeme rağmen gerçekleşmiyor…sitenizi biraz karıştırdım nerden ve nasıl başlamalıyım bilmiyorum.lütfen bana yardımcı olun…dileğim hayalimdeki eşe artık kavuşmak…’

    Diğer sorulara verdiğim cevaplar hakkındaki güzel sözlerin için çok sağ olasın ama benim sana öncelikle söylemek istediğim şey şu ki, benim amacım insanların içine düştükleri karamsarlığı aydınlatacak GÜZEL CÜMLELER kurmak değil.

    Aksine yazılarımı okursan, karamsarlıktan çıkmak için GÜZEL CÜMLELER kuran, kurma peşinde olan insanlar aramayın, onlara prim vermeyin diye öğüt veriyorum ben. :D

    Ama insanların karamsarlıktan çıkmaları için çarenin, yaptıkları yanlışlardan, hatalardan, yanlış beklentilerden, yanlış fikir ve düşüncelerden çıkmak olduğunu bildiğim için sana da bu yönde tavsiye vermek beni mutlu eder.

    Eğer tavsiyemi dinlersen, o karamsarlıktan da, dileklerine kavuşamamaktan da TEZ zamanda kurtulacağına eminim.

    Dilerim tavsiyemi alır, uygular ve kullanırsın.

    Dileklerine ulaşmakta yaptığın en büyük yanlışı aslında benim sitemde de yapmışsın.


    Beni son ihtimal olarak görmek, umudunu kaybetmek, hatta benden gelen öğüt de işe yaramazsa, kaderinin böyle olacağını istemesen de kabul ettiğini söylemek.

    Bunun sakıncaları ve hayatına zararlı etkileri ÇOK ama en önemli bir tanesini vereyim:

    Bu yanlış bakış açısı, evlilik girişimlerinde bulunduğun insanlara da aynı bu şekilde aşırı umutlar ile yaklaşmana sebep olacaktır, oluyordur, olmuştur.

    Bu bakış açısını hayatının 8 parçasında da değiştirmek için bu yanlış fikirlerden temizlik yaparak kurtulman lazım.

    Aşırı umutlar, sonra da büyük hayal kırıklıkları, tam bir Türk filmi havasında.

    Şu makalelerimin faydası olacağını düşünüyorum.
    http://cekimyasasi.net/makaleler/2011/02/21/turk-filmi-polyanna-ve-arabesk/
    http://cekimyasasi.net/makaleler/2012/01/16/cok-guzel-cok-sik-cok-estetik/

    Ayrıca, evlilik, eş, aşk, konularındaki şu makalelerimi de oku:
    http://cekimyasasi.net/makaleler/2010/02/23/ask-karsi-cins-ve-bize-aski-ogreten-gunes-yildiz-ve-uydular/
    http://cekimyasasi.net/makaleler/2010/10/24/karmasa-ve-cekim-yasasi/
    http://cekimyasasi.net/makaleler/2011/06/08/kadin-haklari-erkek-haklari-insan-haklari-cocuk-haklari/

    Ve tabii bir şeyi ille de istemek, her şeye rağmen istemek hakkındaki şu makalemi:
    http://cekimyasasi.net/makaleler/2009/12/14/bir-seyi-cok-ama-cok-istemek/

    Kısaca özetlemek gerekirse, bu yanlış fikir ve bakış açılarını temizlemeni tavsiye ederim.

    Ve tabii hem umudunu kesmemeni, hem de bir şeyi bir kişiyi, hatta beni (:D) SON UMUT olarak görmemeni.

    Umudunu Allah’a ve yapacağın temizliklere bağla.

    Ben ise sadece ve sadece temizliklerinde yardım etmek isteyen, bu amaçla hizmet eden bir kişiyim.

    Ama sonuçta yapacağın temizlikler ve Allah sayesinde dileklerine kavuşacaksın.

    Bilmem anlatabiliyor muyum?

    Kolay gelsin

    Çok çok sevgiler

    ÖNEMLİ NOT:

    Bir de ‘hayalinde kurduğu eş’ derken, o kurduğun hayale iyi bakmanı, dikkatle bakmanı tavsiye ederim.

    Bu hayalini de, hayat değerlerine, hayat amacına, hayatın 8 parçasına hayırlı ve uğurlu olacak şekilde kurman lazım.

  44. yasemin
    06:35, 18 Haziran 2012

    Selam, ben çekim yasası hakkında araştırmalar yaptıktan sonra düşüncelerime daha çok dikkat etmeye çalışıyorum, yalnız eşim genelde her işin kötü yanını düşünür ve karamsardır, çekim yasasını sevdiklerimiz icin uygulayabilir miyiz mesela ben her gece yatarken evladım, eşim ve ailem saglıklı diye şükrederim ve isteklerimi hepimiz için isterim ve olmuş gibi düşünürüm. Bu etkili olur mu sizce, sevgilerle kalın.

  45. Funda Teyze
    14:42, 20 Haziran 2012

    Yasemin arkadaşım,

    Tabii ki, ailen, eşin hakkında düşüncelerini pozitif tutman ve iyi, güzel, doğru, hayırlı uğurlu şeyler düşünmen çok etkili olur.

    Çekim yasasının ÖZÜ bu zaten. :D

    Kolay gelsin,

    Çok çok sevgiler

  46. yasemin
    07:51, 29 Temmuz 2012

    Bu güzel cevabıniz icin çok teşekkür ederim ve ayrıca güzel dilekleriniz icin, Rabbim o güzel gönlünüze göre versin her dileğinizi.

  47. Funda Teyzen
    14:59, 29 Temmuz 2012

    :D :D :D

  48. selin
    22:31, 8 Şubat 2013

    merhaba bütün yorumları okudum cok beğendim çekim yasasının bende farkındayım zaman zaman hayatıma geçirebiliyorum bunu Allah a ve Kuran a göre yorumlamanız çok güzel gerçekten çok teşekkürler..

  49. selin
    14:16, 23 Şubat 2013

    Merhaba Funda Teyze, bende neredeyse 1ay olacak sayfanızı takip ediyorum ve makalelerinizi çok beğenerek okuyorum önceki yorumum yayınlanmadı gerçi ama bir sorum olacak ben insanlara hayır diyemiyorum ve bundan dolayı zaman zaman çok mutsuz ve üzüntü duyuyorum istemediğim durumları bile karşımdaki insanı üzmemek ve hayır diyemediğim için kabul etmek durumunda kalıyorum bundan nasıl kurtulabilirim yardım ederseniz cok mutlu olurum şimdiden çok teşekkürler.. sevgiyle kalın..

  50. Funda Teyzen
    10:36, 25 Şubat 2013

    Selin arkadaşım,

    Çekim yasasının farkında olduğun ve hayatında kullanabildiğin için çok çok tebrikler.

    Sitemden de faydalanmanı dilerim.

    Sorduğun soruya gelince…

    Bu konuda tavsiyem, hayatının 8 parçasının iyiliğini, hayrını göz önüne alarak, tabii en başta Allah’a sığınıp, aklının ve kalbinin HEMFİKİR olmasına dikkat ederek karar vermen.

    Sen bu konuda azimli ve kararlı olursan, gerçi detayları bilmiyorum ama bahsettiğin kişilerle İLTEŞİMİN de açılacak. Onları üzmeden, aklının ve kalbinin hemfikir olduğu o konuyu sevgi saygı çerçevesinde anlatabilir, onların da seni anlamasını sağlayabilirsin.

    Karşılıklı sevgi saygı anlayış dolu iletişimin çözemeyeceği problem, sorun, dert, engel yok.

    Kolay gelsin.

    Çok çok sevgiler

  51. selin
    15:16, 7 Mart 2013

    Cevabınız için çok çok teşekkürler.. Sevgiyle kalın..

  52. Funda Teyzen
    17:10, 14 Mart 2013

    2k

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...