Acıyalım mı? Acımayalım mı? Hayran Olalım mı? Olmayalım mı? ÇARE NE?

Sevgili arkadaşlarım,

23 Nisan Bayramımız Kutlu Olsun. :D :D

Bugünkü makalemiz çocuklara ve özellikle de annelere ve onlar aracılığıyla da TÜM ÜLKEMİZE büyük faydalar, hayırlar, mutluluklar getirsin.:D

Nisan 2012 Harikulade Dilekler Maratonu TÜM hızıyla, çeşit çeşit açılan kapıları, çeşit çeşit anlayışlar ve keşifleri, çeşit çeşit başarılarıyla ve en önemlisi de çeşit çeşit temizlikleriyle devam ediyor.

Bu vesile ile tüm katılımcı arkadaşlarıma tekrar çok çok teşekkür ediyorum. :D :D

Sağ olun, var olun. :D :D

Açılan pek çok kapıyla ve yaptığımız temizliklerle elde ettiğimiz başarıları, maraton dışındaki arkadaşlarımızla paylaşmak ve onları da bu başarılara ortak etmek sanırım, hem benim hem de tüm katılımcı arkadaşlarımızın en çok sevdiği şeylerden. :D

İşte bu vesile ile, bugün size sunmak istediğim, maratonda bir anlayış ve keşif olarak, açılan kapısını yazan çok sevgili bir arkadaşımızla aramızda geçen konuşmalar:

Dilerim siz de bu konuşmalardan en az benim ve arkadaşımız kadar faydalanır ve çeşit çeşit anlayış, keşif, farkındalık ve başarılara ulaşırsınız.

“Harikulade Dilekler Maratonu”  ve “Basamak Atlamak” e-kursumdaki çok sevgili bir öğrencimle aramızda geçen yazışmalar, farkındalıklar ve temizlikler:

Eşiyle birlikte ciddi bir kaza geçirmiş bir hastam var. Bizim hastamız yoğun bakımda ve durumu kritik, hiç kıpırdamadan yatması gerekiyor, ancak bilinci açık. Eşi ise sadece bacağındaki kırıktan dolayı başka bir hastanede normal serviste yatıyor.

Ziyaretçi kabul etmiyoruz, ancak hastamızın yakınları eşinin onlara inanmadığını, eşinin iyi olduğuna inanmadığını söylediler. Ben de hastayı yormadan, onları telefonda görüştürmeye karar verdim.

Hastanın yakını, eşini aradı ve telefonu bana verdi, ben de telefonu hastanın kulağına tuttum. Konuşurken, selamlaşma cümlelerinden sonra, hastamız  ‘Sana ne oldu yavrum?’ diye sordu.

Kendi durumundan çok eşini umursuyor gibiydi. Konuşma sevinçle, mutlulukla, sevgiyle sürdü, bu duyguların hepsini gördüm hastamın yüzünde. Ardından ‘Hoşçakal hayatım, seni seviyorum’ diye kapattı. Gözlerim doldu, ama belli etmemeye çalışarak tenha bir yere geçtim. “İşte gerçek sevgi” diye düşündüm.

Kendinin yanında can yoldaşını düşünmek, bir can yoldaşın olması, onu çok sevmek. Çok güzel bir keşif oldu benim için.

Benim dileğimin içinde de bu duyguların hepsi var zaten, bugün kalbime ve aklıma baktım da tekrar gördüm bunu.

FUNDA TEYZE’NİN CEVABI:

Kaza, ve acıları dışında ben de sana aynı böyle sevgi dolu bir beraberlik dilerim, sevgili arkadaşım. :D

Ama bu tür film gibi olaylara, acılı, duygusal, olaylara dikkat et.

Bunların senin bilinç altına yazılmasına izin verme.

İnsan hastalıklarının, kazaların ve hatta zorlukların büyük kısmı, hasta ve zorda birisine gösterilen acıma duygusunun ruhta bıraktığı derin izden kaynaklanıyor.

Çocuklar da büyükler de hasta oldukları veya dertte oldukları bir sırada aldıkları acıma, destek ve korumanın etkisiyle, o derdi, o acıyı, o hastalığı, kendilerine sabit olarak yapıştırıp, çekme tehlikesini yaşıyorlar.

Aynı şekilde o duygusal acıma ve o acıya eşlik etmek, bunu yapan kişinin de aynı acıyı ve hastalığı kendisine çekmesine sebep olabiliyor.

Diyeceksin ki, derdi olana acımayacak mıyız, onu sevmeyecek miyiz, yardım edip destek olmayacak mıyız?

Elbette yardım edeceğiz, destek olacağız ve merhamet göstereceğiz.

Fakat o anda havadaki ortamdaki duyguların, fazla acıklı ve arabesk olmasına veya bu yönde kuvvetlenmesine izin vermemeliyiz.

Nasıl bir doktor ameliyat öncesi elini yıkıyorsa ve nasıl ameliyatı, belli bir saygı ve ciddiyet çerçevesinde yapıyorsa, dertli ve hasta insanlara yaklaşırken de, bizim duygusal olarak belli bir temizliğe bürünmemiz, ve hem kendimizdeki hem de karşı taraftaki duyguların, arabesk ve acıklı olmasına aynı o mikroptan kaçar gibi izin vermememiz gerekiyor.

Bu o insanın ve kendimizin hayatının geri kalanını mutlu ve başarılı yaşaması için gerekiyor ve şart.

Hasta bir insana veya hasta bir hayvana acıdığımızda, nasıl bazı hastalıklar mikropla kişiden kişiye geçiyorsa, acıma duygusu ile ruhsal hatta fiziksel, hatta duygusal sorunların da kişiden kişiye geçebileceğini unutmayalım.

Evet insanlara acıyalım ama bunu bir GÖREV bilinci içerisinde yapalım.

Ne fazla acıyalım ne de acımasızlık gösterelim.

Sevgi, saygı, yardım, ve özen gösterelim ama kendi iyiliğimiz için ve o kişinin iyiliği için, kendimizi acı veya acıklı, yoğun duygulara kaptırmayalım.

Olayın duygusal tarafına fazla dalmayalım.

Hatta ardından temizlik de yapalım. Doktorların ameliyat sonrası da ellerini yıkamaları gibi. :D

Acıma konusunda bu bilgileri benim de kabul etmem zor oldu, ama gerçekler ve benim de şahsen yaşadığım olaylar bu konuyu çok iyi anlamama sebep oldu.

Sevgili arkadaşım,

Benim tecrübem şu ki:

Bir insanın hasta ve sevgi dolu olmasındansa, sağlıklı ve hatta biraz hırçın, ve soğuk olması ONUN hayat mutluluğu için daha faydalı. Bizim hayran olduğumuz şey olarak da daha hayırlı.

Yani hayatta bir insanın duygusunu beğeneceksek ve sahip olmak isteyeceksek, “ben bunu istiyorum” diyeceksek, o duyguyu, özellikle HASTA yatağından almamak, KENDİ hayatımızın, DİLEKLERİMİZİN hayrı için çok önemli.

Sevgili arkadaşım,

İki insanın birbirine karşı bu sevgisi ve bağlılığı gerçekten de çok güzel bir şey.

Fakat eğer bu duygulara hasta yatağında veya hayatın zorluklarında tesadüf etmişsek, o duygulardaki yoğunluğu fazla içimize almamaya, fazla ona bağlanmamaya, fazla yaklaşmamaya özen göstermemiz gerekiyor.

Mesela aynı şekilde, duygusal bir film seyrederken de bu duyguları hissedip de eğer gözlerimiz yaşarıyorsa, bu tür edineceğimiz duygulardan da, bu şekilde verdiğimiz kararlardan hayır gelmiyor.

Çünkü aslında olayın kendisi zorluk üzerine, insanların acı içinde olması üzerine kurulu.

Ve bu maalesef bilinç altımıza AYNEN yazılıyor.

Bence sen, bu telefon konuşması sırasında hissettiğin ve kendini tenha bir köşeye çekip yaşamak durumunda kaldığın o duygusallık için SANKİ ARABESK BİR FİLM seyretmiş de etkilenmişsin gibi temizlik yap.

İNAN BU TEMİZLİK SENİN İÇİN VE DİLEĞİN İÇİN DAHA HAYIRLI OLUR.

Hatta buna benzer film, şarkı, yada daha önce tecrübe ettiğin olaylar ve hisler, kararlar da varsa hepsi için ayrı ayrı özenle temizlik yapmanı önemle tavsiye ederim.

Çok çok sevgiler

Not: Acaba tıp eğitimin ve çalışmaların sırasında benzeri tecrübelerin oldu mu? Hayatta geçmişde yaşadığın bazı olumsuzlukları kendine çekmende acaba o olayların ve senin o olaylar sırasında verdiğin benzeri kararların etkisi oldu mu?

Eğer cevabın evetse, bu senin için harikualde bir temzilik kapısı oluyor ve bu temizlikler ardında yaşayacağın güzellikler için ben Allah’a şimdiden teşekkür ediyorum. :D

Çok çok sevgiler
ARKADAŞIMIZIN CEVABI:

Sevgili Funda öğretmenim,
En son farkındalığımla ilgili yazdıklarınızı okudum, üzerinde iyice düşündüm ve sayenizde bunun benim için bir temizlik kapısı olduğunu farkettim.

Her zaman olduğu gibi, bana yaşadığım olayla ilgili olarak farklı bir bakış açısı sağladınız, size çok teşekkür ederim bu kadar iyi bir öğretmen ve bu kadar iyi bir dost olduğunuz için. Şükürler olsun ki, Allah beni çok seviyormuş da, yolumu tam kaybedecekken karşıma sizi çıkarmış.

Her şey için tekrar tekrar teşekkür ederim.

Not: En temel temizliğimi yaptım, şimdi sıra evdeki hüzün defterlerinden kurtulmakta. Sonrasında hissettiklerimi de sizinle paylaşacağım.

Sonsuz sevgiler..

EN TEMEL TEMİZLİK

Allah’ım,

Funda öğretmenimin de yol göstermesiyle farkettim ki, hayatımda eskiden beri acıklı şarkılar, filmler, olaylar süregelmiş ve bunlar bir şekilde benim aklımda ve kalbimde yer etmiş, yaralar açmış.

Çocukluğumdan beri özellikle Türkan Şoray’ın oynadığı Türk filmlerini çok severdim. Sonunda aşıklar hep kavuşurdu, ama yıllar süren ayrılıklar, türlü türlü kötü olaylar ve tecrübeler, tam anlamıyla başlarına gelmeyen kalmazdı. Hep zor olurdu mutlu bir hayata kavuşmaları. Sonra şiirler okurdum, şarkılar dinlerdim, özellikle aşk temalı ve hüzünlü şarkıları çok severdim, vurucu sözler özellikle ilgimi çekerdi, hatta sevdiğim bu tarz şiirleri yazdığım defterlerim vardı. Günlük tutardım, şimdi dönüp baksam, yüzlerce sayfa hüzün vardır bu defterler ve günlüklerde.

Anı diye saklamıştım hepsini bugüne kadar. Allah’ım bütün bu filmler, şarkılar, şiirlerle, kendime de zorluklarla, ayrılıklarla, türlü acıklı duygularla dolu ilişkiler çekmişim.

Bu konuda sorumluluk bana ait, kimse beni o filmleri izleyip, şarkıları dinlemem için zorlamadı, hepsini ben yaptım, ben yaptım, ben yaptım. Allah’ım ben hatamı anladım, sen benim bu hatamı anlamam için bana öğretmenimi vermiştin zaten şükürler olsun ki.

Sen sevgi dolu olduğun için bana öğretmenimin vasıtasıyla bu temizlik kapısının farkına varmamı sağladın. Sen çok affedicisin Allah’ım, bütün kalbimle senden af diliyorum, hatamın sorumluluğunu alıyorum ve senden af diliyorum Allah’ım. Sen çok affedici, çok anlayışlı, çok sevgi dolusun. Biliyorum ki beni affedeceksin. Seni kendime örnek alarak ben de kendimi affediyorum Allah’ım. Ben de seni örnek alarak kendimi affediyorum ve kendimi seviyorum.

Kendimi bu hatalardan kurtaracağıma, aynı hataları tekrarlamayacağıma ve o eski defterlerden de kurtulup hayırlısıyla kendimi feraha çıkaracağıma söz veriyorum.

Allah’ım sana şükürler olsun, bana açtığın bu temizlik kapısı için.

FUNDA TEYZE’NİN CEVABI:

Maşallah, maşallah, maşallah sevgili arkadaşım.

Senin de kendini tüm bu acılardan, dertlerden, ameliyata giren bir doktor gibi elini yıkayarak temizlik yapıyor ve yapacak olmana çok sevindim. :D

Yaptığın temizliği de mutlulukla ve Allah’a şükürle okudum.

O temizlikte de tek tavsiyem, “kimse beni o filmleri izleyip, şarkıları dinlemem için zorlamadı” sözünü biraz daha adilleştirmen.

Senin KENDİ PAYININ %100 sorumluluğunu alman lazım.

“Bu tür film, şiir ve şarkılara, kitaplara MEYLETMEMİN sorumluluğu bana ait” dersek belki daha adil olarak sorumluluk almış olabiliriz.

Çünkü, o filmleri, şiirleri yazanların da, sana sunanların da bir sorumluluğu var.

Bir çocuk veya genç olarak, kimse bizi seyretmeye zorlamadı dersek, tüm çocuklara tüm gençlere de haksızlık olur.

Ne yapsınlar, önlerine bol bol cahilce veya zalimce konuluyor bunlar.

İnsan cahillikle önüne sunulanı seyredebilir, kimse tabii ki zorlamıyor ama burada ASIL sorumluluk o ürünleri çıkaranlarda.

Biz çocuk veya genç halimizle bunlara MEYLETMEMİZLE ilgili Allah’tan af dileyelim.

VE hatta varsa veya olmuşsa bizim de bu cahillik ve zalimliğe katılmamız, kendi yazdığımız şiirler, şarkılar, hikayeler varsa böyle insanın içine işleyen acıklı, acılı, bunlar için de temizlik yapmakta fayda var.

Unutma sorumluluğu alırken adil olmak, ne fazla ne eksik sorumluluk almamak çok önemli.

Hayırlı uğurlu olsun bu kapın.

Tüm o hüzünlü ve acılı geçmişden kurtulmanın sevinci ve şükrü ile at atacaklarını. :D :D

Kolay gelsin.

Tekrar hayırlı uğurlu olsun. :D :D

Çok çok sevgiler

Ve sevgili arkadaşlarım,

Benim de tüm bu yazışmalardan elde ettiğim anlayış, keşif ve farkındalığım da şu oldu:

Acıma duygusu gerçekten de duyguların BAHARATI gibi.

Her duygunun lezzetini arttırıyor. :D

Mesela bir kimseyi çok seviyorsak, buna acıma da kattığımız zaman, inanılmaz derecede kuvvetli duygular hissediyoruz.

Bu duygular çok çok daha yoğun ve lezzetli oluyor.

Bir çok filmde de işlenen bir konu değil midir bu? Acıyıp da aşık olmak.

Acımak aşk zannedilecek kadar güçlü duygulanmalara sebep oluyor.

Başarılı bir insanın başarısına sevinirken, eğer o insanda veya o başarıda acınacak bir durum da varsa, hissedilen duygu kat kat güçlü bir hale geliyor.

İşte bu sebeple “acıma” duygusu duyguların kırmızı biberi, kara biberi. :D

Uzun lafın kısası, eğer kuvvetli bir duygu hissediyorsak, biraz dikkatle bakalım.

İçinde acıma var mı?

Çekim yasası açısından, bu tür arabesk, acıklı, aşırı duygusal ve acılarla, acımalarla dolu duygular, hayatta bize her türlü zorluğun da, acının da yokluğun da gelmesine sebep oluyor.

Eğer acıma varsa hislerimizde, o an konu yardım etmek de olsa, öğretmek de olsa, hemen ameliyat öncesi elini yıkayan bir doktor edasıyla, temizlik yapalım.

Sevinmek, kutlamak, hayran olmak, yardım etmek, bunlar hep güzel şeyler ama bu duyguları arabesk havada aşırı baharatlı yaşamak, çekim yasası açısından ters tepiyor maalesef.

Daha açık söylemek gerekirse,

FAZLA acılı acıma duygusunun, bizim bugünkü ve gelecekteki mutluluğumuza ve başarımıza zararlı yan etkileri olabiliyor.

En acılı baharatlar gibi, lütfen bunları da dikkatli tüketin. :D :D

Hepinize bol yardımlarla,  bol desteklerle dolu, hem sizin için hem de yardım ettiğiniz insanlar için mutluluklar, şükürler ve güzelliklerle dolu günler dilerim.

Çok çok sevgiler

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (2)
  1. özlem esin
    20:50, 23 Nisan 2012

    Sevgili Funda Hocam,

    Harikulade makaleniz için çok çok teşekkürler.Makalenizi okurken acıma duygusunu da işin içine katanlardan biri olduğumu daha da iyi görebildim.Allah’a çok şükür şimdi eskisine göre bunu yapmamaya gayret etsem de makaleniz farkındalığımı daha da artırdı.Çok teşekkürler :D :D Ellerinize sağlık.

  2. Funda Teyze
    18:47, 14 Mayıs 2012

    Bu durum hepimizde bol bol mevcut Özlem arkadaşım. :D

    Önemli olan farkına varmak ve olumsuz etkilenmeden yardım etmek, destek olmak, neyse yapacağımız şey, hem kendimize hem de karşı tarafa zarar vermeden yapmak. :D

    Bu konuda da farkındalığının artmasına çok çok sevindim.

    Sağ olasın, güzel yorumun için. :D

    Çok çok sevgiler

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...