28 – İzin Vermek…

Sevgili arkadaşlarım,

Bugünkü konumuz İZİN vermek.

Burada izin vermek derken kastettiğimiz şey ne?

Aslında TEK bir şeyi kastediyorum ama değişik ifadelerle anlatmaya çalışayım:

  • Bir kimsenin doğal olarak hakettiği, doğuştan hakettiği saygıyı ona göstermek.
  • Bir kimseyi adam yerine koymak, hatta onu kral veya kraliçe yerine koymak. :D
  • Bir kimsenin KENDİSİ olmasına, üstelik de gururla kendisi olmasına izin vermek.
  • Bir kimse ile ilgilenmek, onun duygularıyla, düşünceleriyle, dertleriyle, hayalleriyle ilgilenmek, onun iç ve dış alemini anlamaya çalışmak.
  • Bir kimsenin hakettiği tüm saygı, sevgi ve ilgi ile İNSAN olmasına izin vermek, onu herhangi bir sebepten görmemezlikten gelmemek.
  • Bir kimseyi insan yerine koymak.
  • Bir kimsenin kendisini ÖNEMLİ, DEĞERLİ, ÖZEL, SAYGIDEĞER hissetmesine izin vermek.
  • İzin vermek, bir insanın insan olmasına, hayalleri olmasına, duyguları olmasına, yaşamasına, var olmasına izin vermek.
  • Bir kimsenin YAŞAMASINA izin vermek. Hem hisler aleminde hem de madde aleminde yaşamasına, hayatta kalmasına, coşmasına izin vermek.

**************************************

“İzin vermek” hakkındaki bu tanımlarımızdan sonra bir de İZİN VERMEMEK ne demek bakalım mı?

  • Bir kimseye saygısızca yaklaşmak, saygının gerektirdiği bir takım, selam verme, gülümseme gibi temel saygı ifadelerini esirgemek hatta yüzünü ekşitmek, kötü söz söylemek, veya o orada yokmuş gibi yüzüne bakmadan konuşmak.
  • Bir kimsenin şahsiyetine karakterine kendisine alışkanlık olarak hiç övgüde bulunmadan onunla uzun zaman geçirmek.
  • Bir kişiyle yaşanan problem karşısında bu kimsenin düşüncelerini duygularını, ONUN bakış açısını, onun da haklı olabileceğini hiç göz önüne almamak.
  • Bir kimseye onun yaşının, mesleğinin, toplumdaki pozisyonunun ona doğal olarak kazandırdığı saygıyı göstermeyerek onu bilerek veya bilmeyerek incitmek.
  • Bir insanın kendisine saygı duymasına, kendisiyle gurur duymasına, yaptığı işle gurur duymasına izin vermemek.
  • Bir insana onun beklediği sevgiyi, saygıyı, yaşama hakkını, üretme, hizmet verme, yardım etme, yardım alma, para kazanma, karşılık verme, karşılık alma, toplumda bir yer ve görev sahibi olma hakkını ona vermemek ve hatta bunu ondan almaya, çalmaya çalışmak.
  • Kişinin maddi ve manevi olarak YAŞAMASINA izin vermemek, en azından buna söz, niyet, hareket ile teşebbüs etmek.

*************************************

Sevgili arkadaşlarım,

Çekim yasası açısından, izin verme duygusu, olumlu kabul ettiğimiz, faydalı kabul ettiğimiz bir duygu.

İzin verme kavramının, izin verme duygusunun altında, etrafımızdaki hayatın mutluca devam etmesi ile hemfikir olma, etrafımızdaki HERKESİN mutlu ve başarılı olmasına, onay ve destek verme duygusu var.

Buna bir bakıma hayata ve etrafımıza, gücümüzün yettiği insanlara karşı, “YARDIM ve DESTEK AMAÇLI” yaşamak da diyebiliriz.

Hayat pınarı olmak da diyebiliriz.

İzin vermek, içerisinde başkalarına sevgi hisleri olan bir kavram.

Onu seviyoruz ve ona izin veriyoruz.

İzin vermek, içerisinde serbest bırakma hissi olan bir kavram.

Onu serbest bırakıyoruz.

Bırakıyoruz serbestçe başarılı olsun, coşsun.

İzin vermek, içerisinde gevşetme, kasmama, sıkmama, rahat bırakma hisleri olan bir kavram.

Bunlar da hep, çekim yasası açısından çok olumlu ve çok gerekli şeyler.

Sevmek ve sevilmek ise, izin vermeye koşul olarak gerekiyor.

Seven ve sevilen, DOĞAL olarak, izin verecektir.

Yardım edecektir.

Koruyacak, kollayacaktır.

Etrafındakilerin duygusal ve fiziksel mutluluğuyla ilgilenecektir.

Onlara izin verecektir: Yaşasınlar diye, mutlu olsunlar diye, başarılı olsunlar diye.

Çekim yasasının gerektirdiği olumlu duygusal hal de, sevmek ve sevilmek koşuluna bağlı.

Başkalarını sevmeyen ve sevilmeyen bir insanın çekim yasasını uygulaması, olumlu olması, pozitif olması, rahat olması, ne kadar mümkün olabilir ki?

***********************************

Belki farketmişsinizdir, izin veren kişi, aynı zamanda seviyor, aynı zamanda yardım ediyor, aynı zamanda olumlu oluyor, aynı zamanda da çekim yasasını doğru ve güzel uyguluyor.

İzin vermeyen kişi ise, aynı zamanda ya az ya hiç ya da nadiren seviyor. Öfke, güvensizlik, korku gibi olumsuz duygularda geziniyor. Aynı zamanda az ya da hiç yardım etmiyor, hatta aklından yardım etmek dahi geçmiyor. Ve aynı zamanda da çekim yasasını doğru uygulayamıyor.

Burada pozitif ve negatif duygularda bir gruplanma farkettiniz herhalde.

Yani, sevgi ve yardım gibi duygular beraber oluyor. Sevgisizlik ve korku gibi duygular da beraber oluyor.

Ruhun doğası gereği bu şekilde bir beraberlik sık sık karşımıza çıkıyor.

******************************************

Başkasına izin verince insan kendisine de izin vermiş oluyor.

Başkasına izin vermeyince kendisine de o kapıyı kapatmış oluyor.

İç alemimizde, olumsuz duygular bulaşıcı. A’ya izin vermeyen, ister istemez B’ye de izin vermiyor. Arkadaşına izin vermeyen, biraz da kendine izin vermiyor.

Özellikle para ve bereket konusunda, çekim alanımızı, “izin vermemek”, “küçük tutmak”, “sıkı tutmak” gibi duygulardan temizlememiz gerekiyor.

Bir zor veya acılı bir anda kişi bazen o veya bu kişiye “izin vermeme” kararı alıyor. O anda, son derece ağır duygusal baskılarla alınan, ve son derece güçlü duygularla alınan bu “izin vermeme” kararı, maalesef iç alemimizde zamanla konusunun dışına çıkarak her tarafa bulaşıyor.

O kişiye izin vermeyeceğiz derken, kimseye izin vermez oluyoruz, sonra da kendimize dahi izin vermez oluyoruz.

Bu sebeple, geçmişimizde “izin vermeme” kararları aldığımız olayların temizlenmesi gerekiyor.

Bugünlerde “izin vermeme” duygusu taşıdığımız etrafımızdaki kişiler içinde bu duygudan kurtulmamız gerekiyor.

Başkalarına izin veren kişi, aslında kendine izin veriyor.

Neden?

İşin madde tarafına bakarsak, başkaları dediğimiz kimseler o kişinin hayatının vazgeçilemez 8 parçası ve onlar yaşarsa, kişi de yaşıyor. İnsanın çocukları, eşi, ana-babası mutlu oldukça, kendi de mutlu oluyor.

İşin çekim yasası yönünde ise, izin vermek o kadar pozitif bir duygu ki, başkalarına izin veren, kendi de mucizeleri çekiyor.

Peki etrafındaki kötü insanlara, kötülüklere izin veren kişinin durumu ne oluyor? Sonuçta o kötülerin o kişiye zararı dokunduğu için, besle kargayı oysun gözünü oluyor o kişinin durumu :D :D :D

Veya, kişi kendi bindiği dalı kesmiş oluyor :D :D :D

İşin mucizevi tarafında ise, kötülüklere izin verenler o kadar büyük iç kirlenmeleri yaşıyabiliyorlar ki, mucizeler onların yanına dahi yaklaşmayabiliyor. Özellikle mucizelerin en güzelleri, en hayırlı olanları, yani Allah’ın armağanları, kötülüklere izin verenlere hiç yaklaşmıyor.

****************************************

İzin vermek, Çekim Yasası ve olumlu olmak açısından çok önemli dedik.

Aynı zamanda, çekim yasası dışında da başlı başına faydaları var.

Mesela, Allah’a şükürler olsun ki, insanlar genellikle kendilerine uzanan desteği, yardım ellerini, kendilerine uzanan bir tatlı sözü, bir saygıyı, bir sevgiyi karşılıksız bırakmıyorlar.

Biz başkalarına izin verdikçe, onlar bizi daha çok seviyor, bize karşılık vermek için yardımlarda bulunuyorlar.

Yani izin vermek sadece duygusal bir konu değil, bu alışkanlığın bir çok maddi ve mesleki avantajları da var. Tabii biz bu amaçla yapmıyoruz bunu, ama ne güzel ki, güzellikler yapan, hayatta karşılığını bol bol, çeşit çeşit alıyor.

Bir de izin vermeyen, veremeyen insanın başına gelen acıklı bir durumdan, başkalarına izin vermeden yaşayan insanlar için hayatın nasıl zorlaştığından bahsedelim mi?

Alışkanlık olarak etrafına izin vermeyen bir kişi, eşini, çocuklarını, iş arkadaşlarını, çalışanlarını, hatta patronunu ezmekle, bastırmakla meşgul olduğundan, bu kişi onların azalan hayat başarısıyla beraber, kendi de kaybediyor.

Çocuğundan bir tatlı övgüyü esirgeyen baba, o çocuğun dersleri kötü gittikçe kendi de manevi zarara uğruyor.

Çalışanına bir tatlı övgüyü, bir teşekkürü esirgeyen patron, isteksiz çalışan işten kaytaran insanlarla kendini çevrelemiş oluyor.

Eşinden yemek sonrası tatlı tatlı övgüleri esirgeyen erkek, alelacele ve isteksizce yapılmış yemeklere davetiye çıkarıyor.

Eşinin, sabah-akşam ailesinin geçimini sağlamak için, görev bilinciyle hayata atılıması, çalışması hakkında, teşekkürü, övgüyü, hayranlığı esirgeyen bir kadın, eşinin daha az hevesle, daha az enerjiyle çalışmasına sebep olup, sonuçta evlerinin, ailelerinin maddi manevi refahını zedelimiş oluyor.

Kişi başkalarını ezeceğim, onlara izin vermeyeceğim derken, aslında kendi hayat pınarlarını kuruttuğunu farketmiyor. Yaşamak için desteğine ihtiyacı olduğu insanları kendisinden uzaklaştırdığını, kendine düşman ettiğini farketmiyor.

******************************

Tabii bu bahsettiğimiz “başkalarına izin vermeme” problemi, benim öğrencilerim ve okuyucularım arasında, nadir görülen bir durum.

Beni ve beni takip edenleri daha çok ilgilendiren şey, “nasıl başkalarına daha çok izin verebiliriz ve bunu en iyi nasıl yapabiliriz” konusu.

Başkalarına nasıl daha fazla izin vereceğiz, işte size bir kaç tavsiyem:

  • Bu konuda temizlik yapın. Hayatınızdaki en önemli kişileri, bugün ve geçmişteki, liste halinde yazın, ve bakın bakalım izin vermedikleriniz kimler. Bulduğunuz kimseler hakkında da temizlik yapın.
  • İsterseniz o kişileri Allah’a havale edebilirsiniz. Allah onlara onlar hakkında en hayırlı kapıyı açacaktır. Ama o onlarla Allah arasında.
    Sizin kendinizi kasmanıza, yıpratmanıza, havanızı bozmanıza, çekim alanınızı bozmanıza hiç gerek yok.
  • Bol bol teşekkür edin. Daha çok teşekkür edin. Çatalı uzatsa teşekkür edin, kalemi verse teşekkür edin :D :D
  • Övgüleriniz için daha çok zaman ayırın. Hem daha detaylı, hem daha uzun, hem daha kaliteli, hem de daha yapıcı övgüleri sizden çevrenizdeki herkes bekliyor. Hem de adet olarak daha çok miktarda olmak üzere. Herkesin söylemeye utandığı şeyi ben söyleyeyim, onların sesi olmak adına:
    “Biz insanlar övgüye açız! Allah rızası için biraz övgü! Yapıcı, kaliteli, özenle düşünülmüş övgüler lütfen!”

    Eşinizi, çocuklarınızı, anne ve babalarınızı, arkadaşlarınızı, öğretmenlerinizi, hayatta gördüğünüz iyi, güzel, doğru HER ŞEYİ övün.

    Kuran’da geçen HAMD sözünün anlamı da bu sevgili arkadaşlarım, ÖVGÜ.

    *************************************

    Allah’ın güzel isimlerinden biri olan HAMİD için, Sayın Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Çevrisinde bakın nasıl bir tanım verilmiş:

    Hamid: Her türlü övgünün sahibi ve muhatabı olan. Dilediğini, dilediği şekilde öven.

    *************************************

    Sevgili arkadaşlarım, buradan da anlıyoruz ki, Allah bizim onu da, hayatın 8 parçasına faydalı, uğurlu her şeyi de ÖVMEMİZİ istiyor.

    VE Allah da dilediğini dilediği şekilde ÖVÜYOR.

    Bizim de bundan, ibret ve örnek almamız ve hayatımızın 8 parçasına hayırlı uğurlu her şeyle birlikte, bu uğur ve faydayı destekleyen yardım eden her şeyi ve herkesi övmemiz gerekiyor.

  • İnsanlara saygılı davranın. Bir takım “haklı” bahanelerle, kızdım alındım vs. sebeplerle saygıdan uzaklaşmayın.
  • “Aktif saygı” uygulayın. Suskun değil konuşkan bir saygı bu. Sessiz saygı tehlikeli bir şey, zararlı olabiliyor. En iyisi, konuşan ve iletişime giren aktif bir saygı. Seven, hatır soran, derdini soran, cesaretle yakınlaşan, yardım etmek için öne fırlayan aktif bir saygı.
  • Gülümseyin. Kasiyerlere gülümseyin, iş arkadaşlarınıza gülümseyin, herkese gülümseyin. Siz insanlara boş boş baktığınızda, onlar sizin kızdığınızı veya bir takım hainlikler kurduğunuzu düşünüyorlar. En iyisi, yanlış anlamalara izin vermemek adına ve başkalarına “izin vermek” adına, herkese bol bol gülümsemek :D :D :D
  • Kızgınlık ipucu. İnsanlara “izin verilmeyince”, genellikle sinirlenerek tepki veriyorlar. Sevgide, saygıda kusur olunca, adam yerine konmayınca,  görmezden gelinince vb. genellikle kızıyoruz. Eğer birilerine kızmışsanız, o noktada hem size bir “izin vermeme” durumu, bunun sonucu olarak da sizin onlara “izin vermeme” durumunuz ortaya çıkmış olabilir.

*******************************************

Peki Funda Teyzeye nasıl izin vereceğiz?

Funda Teyzeye severek bakınca ve bir öğretmen olmasına izin verince, ve verdiği hizmetlerin karşılığını almasına kalben razı olunca, Funda teyzeye izin vermiş oluyoruz.

Benim duygularım da, beni seven, bana bir öğretmen olarak saygı gösteren, ve verdiğim güzelliklerin karşılığını almamı doğru bulan kimselerin bana izin verdiği şeklinde.

Sevgili öğrencilerimden de biraz bahsetmek istiyorum. Bana nasıl “izin verdikleri” konusunda onlardan bir kaç harika örnek vermek isterim.

Öğrencilerimin her biri, bana olan sevgi ve saygıları konusunda beni çok mutlu ediyorlar.

Her bir öğrencim, Allah’a şükürler olsun, insan sevgisi ve bunun devamında bana olan sevgi-saygıları konusunda birbirleriyle yarışıyor.

Hemen hissediyorum, sevgili öğrencilerim ömürlerini, başkalarına nasıl sevgi ve saygı verilir, bunu düşünerek geçirmişler, en iyi yolu aramışlar. Sevgi ve yardım amaçlı bir hayatları olmuş.

Ve her biri ayrı ayrı kendilerine has bir “başkalarına izin verme” stili geliştirmiş, her biri birbirinden tatlı :D :D

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır derler, işte her öğrencimin bana “izin vermesi” de başka başka:

Bir öğrencim, benden bir iki yaş daha ileri yaşta olmasına rağmen, bana hep ‘Sevgili öğretmenim’ diyerek hitap ediyor. Allah’ım, bu hitabı her okuduğumda ne kadar duygulanıyorum anlatamam. Kendisinden Allah razı olsun. Üstelik bu öğrencim, bir çekim yasası öğretmeni olarak bana armağanların en güzelini de veriyor: inanılmaz kazanımlar, harikulade maddi-manevi başarılar.

Bir başka sevgili öğrencim de, sitemdeki her yazımdan sonra, bana “Ne güzel yazmışsınız, ellerinize sağlık” ve benzeri şekillerde yorumlarını gönderiyor. Bu yapılan güzelliğin de tamamıyla farkındayım ve tadını çıkarıyorum :D :D :D İşte bu tatlı insanlar, hayatı yaşanır yapıyor hepimiz için!

Ve bir başka öğrencim de, son derece saygı dolu bir şekilde ve özenerek yazılmış iletişimleriyle bana ben katıyor. Ve o tatlı saygı dolu yazıları da genellikle çok hoş övgüler içeriyor. İyilik ve sevgi yarışmasında, işte size bir başka harika sanat eseri.

Hem o yazılar, hem de öğrencimin zaman içerisinde yoğurup oluşturduğu o güzel karakteri, iyilik yarışmasında bir sanat eseri.

Ve yine bir başka öğrencim de, kendisine verdiğim ödev ve yazıları o kadar dikkatle okuyor ve o kadar iyi anlıyor ki, o kadar güzel benim kalbimle aynı frekansı yakalıyor ki, her defasında, onun mesajlarını ve yaptığı ödevleri her okuduğumda, hayranlık içerisinde şöyle bir duraklıyorum. Bir öğretmeni, anlaşılmak kadar ne mutlu edebilir ki? Allah o öğrencimden de razı olsun.

İşte bunlar öğrencilerimin, Funda Teyze’lerine “izin verme” örneklerinden bir kaç tanesi. Daha burada sayamadıklarım da var Allah’a çok şükür. İzin verilen bir kişi olarak, hepsine sonsuz teşekkürler ederim.

Eğer öğrencilerimin bu sevgi ve saygı dolu dünyasına katılmak, hem onlardan ilham almak hem de onlar gibi maddi-manevi başarılar yaşamak istiyorsanız, size ilk adım olarak Ağustos Seminerimi tavsiye ediyorum. Öncesinde yapılan ücretsiz e-kurslarıyla ve diğer hediyeleriyle birlikte, çok güzel bir çekim yasası paketi oluşturuyor.

Hepinize bol bol izin verildiğiniz ve izin verdiğiniz, sevgi-saygı-mutluluk dolu günler dilerim.

Siz izin verince, asıl kendinize izin vermiş oluyorsunuz.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (2)
  1. özlem
    20:20, 8 Haziran 2012

    Sevgili Funda Hocam,

    Bugün de makalenizi heyecanla, hayranlıkla okuyuverdim. Ellerinize sağlık :D

    Ve çok şükür ki teşekkür etmeyi çocukluğumdan beri önemsediğimi, insanlara güler yüzlü davrandığımı farkettim.

    Ama aklıma ilk gençlik yıllarımda ki suratsız hallerimde gelmedi değil :D :D İyi ki bu makaleyi yazdınız bana da harikulade temizlik kapıları açıldı. Ve sevgili anneciğime de sonsuz teşekkürler o selamlaşmayı, güleryüzlü olmayı, insanları dinlemeyi ablam ve bana çok güzel öğretmiş :D :D

    Teşekkürler Allah’ım :D
    Teşekkürler Funda Hocam :D
    Teşekkürler Anneciğim :D

    Sevgilerimle,

    Özlem

  2. Funda Teyze
    14:35, 9 Haziran 2012

    Allah annenden de bu güzellikleri öğreten tüm anne baba ve büyüklerimizden de razı olsun, Özlem arkadaşım. :D

    Sana öğrettiği bu güzellikler, Allah’ın sana bu konuda özel olarak nasip ettiği yetenekler için de şükürler olsun. :D

    Bizlere de bunları yaşattığın için sağ olasın, Allah senden de razı olsun. :D :D

    NOT: Makaleye bir iki önemli ekleme yaptım. :D Özellikle ÖVGÜ ve övgü hakkında Kuran’da geçen HAMD sözü hakkında.

    Evet biz insanların övgüye ihtiyacı var, ama tabii ki övgü beklemek değil bu makalede kastettiğim.

    Bu makale ÖVMENİN ÖNEMİ hakkkında.

    TÜM ÖVGÜLER de ALLAH’A.

    VE Allah’ın güzel isimlerinden Hamid için, Çok sevgili ve çok saygıdeğer profesörümüz, Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran çevirisinde şu tanım verilmiş:

    Her türlü övgünün sahibi ve muhatabı olan. Dilediğini, dilediği şekilde öven.

    Buradan Allah’ın bizim de hayatımızın 8 parçasına hayırlı uğrulu herşeyi ve herkesi de övmemizi istediği sonucunu çıkartıyorum ben. :D

    VE bir kere daha tüm okuyanlarıma,

    “Allah rızası için biraz övgü! Yapıcı, kaliteli, özenle düşünülmüş övgüler lütfen!” diyerek, özellikle çocuklara, anne, baba, eşlere, arkadaşlara, öğrencilere, öğretmenlere çeşit çeşit, içten, samimi, kaliteli, yapıcı, övgüler rica ediyorum. :D :D

    Sitemde oluşturduğun bu TATLI SOHBET HAVASI için de sana çok çok teşekkür ediyorum Özlem arkadaşım. :D

    Sağ olasın, var olasın. :D

    Çok çok sevgiler

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...