Hayatın 2. Parçasında Öğretilen Yalanlar ve Yanlışlar

Hayatın 2. parçası, evlilik demek, birliktelik demek, aile kurmak demek, çocuk sahibi olmak, çocuk yetiştirmek demek.

Hayatın 2. parçası sevgi demek, aşk demek, sadakat, bağlılık ve ortak, güzel amaçlar demek.

Şu dünyada yaşayan insanların %20′sinin bu konularda kötü amaçları ve zararlı hareketleri var.

%60′ı kendilerine öğretilen iyi veya kötü tüm toplumsal rollere, görevlere itaat ediyor ve bu konularda öğrendikleri iyi veya kötü, ne ise, onu aynen yerine getirerek, sessiz sessiz hayatlarını yaşıyorlar.

Geriye kalan %20′si ise bu konuda da en iyiyi, en doğruyu, en güzeli yapmaya çalışarak ve genellikle de bunu başararak az çok düzgün bir hayatın 2. parçası sergiliyor ve yaşıyorlar.

Tabii iyi veya kötü öğrendiği şekilde sorgulamadan sessiz sessiz yaşayan %60′ın arasındaki, tüm o kötülük ve yalanları öğrenip, bunları saf saf uygulayanlar, hayatın 2. parçasında en çok acı ve sıkıntı çekenler.

Allah yardımcıları olsun.

Ve dilerim tez zamanda uyanırlar ve çektikleri acılar, sıkıntılar biter, diner.

***********************************************

İlk bahsettiğim o yaramaz ve arsız %20, iç dünyalarından fışkıran kötülük, kötü niyetli olma ve kötülüğün yanında gezme coşkusu ile kendilerine ve dünyaya büyük bir zevkle zarar vermek ve zehirlerini saçmakla meşguller.

Bu kötülüğü sergilerken gösterdikleri coşkuya, enerjiye, ısrara, ben KÖTÜLÜĞÜN COŞKUSU diyorum.

Bu coşku aslında bize çok da uzak değil.

Biz de mesela çocukken yaramaz ve haylaz olduğumuzda içimizde buna benzer bir enerji veya coşku hissetmiş, fakat sonra yaptığımız o yaramazlıktaki kötülüğü görerek farkederek, bundan vazgeçmiş olabiliriz. Ya da bu anlamak ve uyanış hayatımızın her hangi bir döneminde gerçekleşebiliyor, çok şükür.

Fakat bazı insanlar bu kötülüğün coşkusundan değil vazgeçmek, etraflarına ve kendilerine verdikleri zarardan zevk alıyorlar ve maalesef ömür boyu bu kötü zevki tatmaya devam edebiliyorlar.

Özellikle, dünyanın para tekellerini ellerinde tutan, eğlence, moda, medya, film, para, faiz, finans piyasaları artık para parayı da çektiği için, yaptıkları yanlıştan en zor dönenlerden hatta maalesef hiç dönemeyenlerden oluyor, Allah’ın istisnaları hariç.

Hayatın 2. parçası tüm insanların sevgiyi, ilgiyi, korunmayı, sahiplenilmeyi, yardım edilmeyi, destek olunmayı, koşulsuz şartsız yaşayabildikleri bir parça.

Hayatın 2. parçası, bir mutluluk kaynağı, bir sığınak.

Aslında bize koşulsuz, şartsız sevgi, ilgi, korunma, yardım, destek veren bir diğer parça da hayatın 8. parçası, yani Allah.

Ve ne ilginçtir ki, insanlığa düşman olmuş, ve kötülüğün coşkusunda kaybolmuş yukarıda bahsettiğim, ve insanların yaklaşık %20′sini kaplayan tüm o kötü amaçlı kişiler, işte hayatımızın bu en değerli, en sevgi dolu, bizi en çok kollayan, koruyan bu 2. ve 8 parçasına vurmayı, ve yalanlarla yanlışlarla bizi onlardan uzaklaştırmayı, yalnız bırakmayı ve hayatımızı mahvetmeyi çok istiyorlar.

***********************************************

Geçenlerde iki öğrencimle, hayatın 2. parçası yani, aile, evlilik, aşk, sevgi konusunda çalışırken, ve onların hayatta yaşadıkları en büyük sıkıntı ve acılara bakarken, ikisinde de çok ilginç bir durum ortaya çıktı.

Bu iki arkadaşım da, yukarıda bahsettiğim kötülüğün coşkusu ile yaşayan ve hayatımızı zehirleyenlerin bazı yalanlarına farkında bile olmadan kapılmışlar ve inanmışlar.

Eminim okuyucularımın arasında bu bahsedeceğim özel yalandan ve bu yalanın getirdiği, getireceği acıları ve sıkıntıları yaşamış, yaşamakta olan ve belki de yaşayacak olanlar da çoktur.

Ve dilerim bugün yazdıklarım hem o iki sevgili öğrencime, hem de tüm sevgili okuyucularıma çok ama çok faydalı olur ve dilerim tez zamanda öğretildikleri, benimsetildikleri tüm yalanlardan ve yanlışlardan kurtulurlar, temizlenirler.

İki öğrencimde de yaşadıkları acının ve sıkıntının temeline indiğimizde, şu yalanları bulduk:

1- Bir bayan ve bir erkek, arkadaş hatta çok iyi arkadaş olabilirler. Ve bu tür bir arkadaşlık sadece arkadaşlıktan ibarettir ve başka bir şey söz konusu olamaz.

2- Hatta erkekler arkadaş olarak kadınlardan daha iyidirler. Dedikodu, kıskançlık yapmazlar, ve daha anlayışlıdırlar.

3- Grup halinde de, kızlı erkekli arkadaşlık etmekte hiç bir sakınca yoktur, beraber gezilir, eğlenilir, bunda bir kötülük yoktur. Bu tür grup arkadaşlıklarında da herkes sadece birbiriyle arkadaştır, başka bir şey düşünülemez. Bu duruma dışarıdan bakıp kötü düşünenlerin kendilerinin kalbinde kötülük vardır, onlar bağnaz ve cahildir.

Tabii bunlar, 20-30 yıl öncesinin moda fikirleriydi, o yılların çocuklara, kızlara oğlanlara benimsetilen, öğretilen yaygın yalan ve yanlış bilgileri idi.

Maalesef günümüzde, kötülüğün coşkusuyla yaşayan ve iş yapanlar, artık bu aşamayı geçtiler, sevgili arkadaşlarım.

Bugünlerde bunlardan çok çok daha azgın ve çirkin fikirler benimsetilmeye çalışılınıyor çocuklara gençlere.

Bugünlerde moda edilmeye çalışılan, hepimizin harikulade bir sevgi ve mutluluk kaynağı olan aileye, sadakate, birlikteliğe darbe vuran fikirler ve hareketler şunlar:

1- İlişkilerde sapmışlık üzerindeki toplumsal korumayı kaldırmak istiyorlar ve bu konuda özellikle buluğ çağındaki gençleri korumasız bırakıp onların sapması için ortamı hazırlıyorlar.

2- Bayan ve erkek arkadaşlığı ne demek, her şeyi yapabilirsin diyorlar. Her yaptığın romantizmdir merak etme, gez toz eğlen, hatta beraber tatile git, en az 30 yaşına kadar kesinlikle evlenme diyorlar. O yaşa gelince de düzgün bir aile babası bulman zaten mümkün değil, sen de paranla (hatta az biraz maaşınla) genç bir koca edinir, ona bakarsın, o da seni eğlendirir, diye öğretiyorlar.

3- Çocuklarını sen büyütme, zaten beceremezsin, bırak kreşler büyütsün, diyorlar hatta bu konuda artık annelere maddi manevi büyük baskı yapılıyor.

4- Bir bayan olarak, hayatının en büyük amacı çalışmak, para kazanmak, gerisini merak etme zaten paranla satın alabilirsin, diyorlar. Zaten sen çalışırken orada karşılaşacağın zengin ve yakışıklı erkekler seninle evlenmek için sırada bekliyorlar, merak etme onlardan istediğini seçebilirsin, onun için sen çalışmak amacından asla vazgeçme, diyorlar.

5- Din artık sadece eski ve modası geçmiş bir şey değil, aynı zamanda, kötü ve karanlık bir şey olarak gösteriliyor. Artık, yoga, Budizm, büyücülük, cadılık moda. Kendini yoganın ışığında, cadıların, astroloji ve en son çıkan moda akımların aydınlığında kaybet, hatta belki loto bile sana çıkabilir, sen bu yoldan vazgeçme, diyorlar. (Sevgili arkadaşlarım, aslında çekim yasası da bu cadılık ve gizemcilik çerçevesinde dünyaya yayıldı, ama Allah’a çok şükür, Türkiye’nin Funda Teyze’si var ve bu yalana izin vermiyor sitesinde. :D Funda Teyze sayesinde çok şükür, Türkiye bu sitede çekim yasasını tertemiz ve zararsız bir şekilde öğrenebiliyor. Gizemciliğin ülkemizi de istila etme çabasına, bir minik Mustafa Kemal olarak Funda Teyze ve öğrencileri engel olabilirse, ne mutlu bize. :D)

6- Hiç bir çağda modası geçmeyen, uyuşturucu, oyun, kumar, şarkı, türkü, roman, film gibi, uyutan, unutturan, eğlendiren tüm eğlencelere daha da bir hevesle ve coşkuyla katıl, katılmazsan zaten sen hem bir cahilsin, hem de otsun, diyorlar.

Sevgili arkadaşlarım, aslında yukarıda saydığım tüm o yalan yanlış ve rezilliklere kapılan bir kişi, bunların sonucunda yaşayacağı dertleri ve sıkıntıları, ancak oyunlarla, gerçek veya manevi uyuşturucularla unutabileceği ve hafifletebileceği için, kaçınılmaz bir sonuç oluyor maalesef bu son madde. Ama tabii o da ayrı bir makale olur. Ben de şimdi yazarken farkettim, demek bu yüzden her çağda tüm kötü akımların yanında, uyuşturucu, kumar, alkol, şarkı, türkü, film oluyor. İnsanların o kötülüklerden sonuçlanan kaçınılmaz acılarını, dertlerini hafifletmek için kötülüğün yanında bir uyuşturucu hep gerekiyor, değil mi?

**************************************************

Tabii 20-30 yıl öncesinin yalanları ve yanlışları ile bugün benimsetilmeye çalışılan yalanlara ve yanlışlara baktığımızda, insan ürperiyor, sevgili arkadaşlarım.

Tabii unutmayalım, her kötülükten, Allah’a sığınarak, korunuyoruz.

Aklımızı kalbimizi dinleyip, doğruları ve iyiliği kucaklayarak korunuyoruz.

Günümüz gençleri ve çocukları da inşallah korunurlar.

Ve tabii bize de görev düşüyor.

Biz de KENDİ benimsediğimiz yalanlardan yanlışlardan uyanmayı güzel başarırsak, onlara yardım etme şansımız çoğalır.

Onun için, benim tavsiyem, siz siz olun, 20-30 yıl önceki, o çok masum görünen ama bugünkü yalanlara ulaşmak için sadece bir basamak, bir bebek adımı olan o yalanlar ve yanlışlardan çıkmak için, Allah’a sığınıp, elinizden geleni yapın.

Ve işte sevgili öğrencilerime yazdığım, ve bir bayan ve bir erkeğin sadece arkadaş olabilecekleri konusunda, aslında nelerin YANLIŞ olduğu, ve nelerin ters gidebileceğinin açıklamasını siz de okuyun.

Temizlenmek amacıyla ve Allah’a sığınarak okuyun.

****************************************

Öncelikle, bir kız ve erkeğin arkadaş olması, veya grup olarak kız erkek arkadaşlığı, kendi başına çok kötü bir şey olmasıyla değil, başka kötülüklere ortam oluşturmasıyla, daha sonrasında gelecek kötülüklere basamak olmasıyla dikkatimizi çekmeli.

Kötülüğü olayın kendisinden çok, sonuçlarında, basamak olduğu şeylerde aramalıyız. Olaya, kötülüğe basamak ve ortam hazırlamasıyla bakmalıyız, orada ne olup olmadığı biraz detay olarak kalıyor.

Tam ihanet basamağına yaraşır bir karışık durumla, gerçek kötülük bir şeylerin arkasına saklanmış aslında bu konuda.

Çünkü ihanet basamağının özelliği bu:

** Masum veya zararsız veya iyi-kötü karışık gibi görünüp, gizli gizli zarar vermek.
** Açıkça zararlı olanı yapmaya cesareti yetmeyip, kılıfların, süslü kelimelerin, karışıklığın arkasına saklanmak.

Kız-erkek arkadaşlığı konusunda, önce doğayı anlayalım. Doğanın bu konudaki amaç ve hedeflerini anlayalım.

Doğa bu konuda şu güçlü, doğal ve sağlıklı istekleri, enerjileri milyonlarca yılın tecrübesi ile oluşturmuş ve insan vücutlarına vermiş:

1- Bir erkek her fırsatta kızlara yaklaşmalı, hep onların peşinde koşmalı, bir yuva oluşturmak ve çocuk sahibi olmak için ısrarcılık, sabır, kurnazlık ve benzeri ne yeteneği varsa kullanmalı.

2- Bir kız hem erkeklere hoş görünüp gel demeli, hem de zor elde edilmeli, hayır demesini bilmeli. Gerekirse bilmece gibi davranarak zor anlaşılmalı ki, kandırılamasın.

3- Bir erkek ve bir kız eğer birbirleriyle yakın vakit geçirebiliyorlarsa, ortam ve fırsat oluşursa, eğer denkseler, aralarında güçlü duygular oluşmalı, ve iş aileye varmalı. Ve ailenin meyvesi bebek birey, 9 ay anne karnında korunarak taşınabilmeli, 1-2 sene emzirilmeli ve seneler boyu el bebek gül bebek bir annenin yanıbaşında yakın korumasında ve bir babanın biraz mesafeli ama güçlü kollamasında yaşamalı.

Doğanın bu birbirini dengeleyen güçler ile elde etmeye çalıştığı şey:

** Israrlı ve güçlü bir şekilde, güzel yuvalar kurulsun.
** Güçlü bir niyetle fakat sağlıklı çocuklar yapılsın.
** Nesil güzel bir şekilde tam hız ve sağlıkla devam etsin.

Peki madem doğanın düzeni, istek ve planı bu, şimdi de kızlar ve oğlanlar, bu kız-erkek arkadaşlığına nasıl bakıyorlar diye inceleyelim mi?

Oğlanlar, doğanın onlara verdiği içgüdüler sebebiyle, ve tabii cahilliklerinin, yaramazlıklarının da etkisiyle, kız erkek arkadaşlığını bir ‘daha ötesi olabilir mi acaba’ şeklinde kapı olarak görüyorlar. Doğanın onlara verdiği sabır ve inatla, kızların peşinden gerekirse ‘Biz arkadaşız’ vs söylemlerini de kullanarak, hiç ayrılamıyorlar. Tabii unutmayalım, bu doğanın bir gereği olduğu için, son derece sağlıklı bir şey. Oğlanlar, doğal olarak bu konularda oldukça sabırlı olma ve bol bol yalan söyleme yeteneğine de sahipler. ‘Biz sadece arkadaşız’ onlar için romantik bir beyaz yalan, sonu belki güzel bir yuvaya varacak bir beyaz yalan. İyi niyetli olan çoğunluk oğlanlardan bahsediyorum, elbette. Tabii unutmayalım ki, bu oyun sırasında bazen yıllar geçiyor, ve bir erkeğin duyguları ve geleceği ile oynanmış oluyor.

Kızlar ise, öğretildikleri ve özendirildikleri bu modern fikri, “özgür ve serbest olmak” denilen şeyin bir gereği, bir uzantısı olarak kabul ediyorlar ve benimsiyorlar.

Zaten bu fikir de kızlar kolay ve rahat benimseyebileceği için, o kadar da kötü gözükmediği için, onlara sunuluyor, reklamı yapılıyor. Oysa ki, bu da, asıl kötü amaca, asıl plana bir basamak, bir bebek adımı.

Modern gördüğümüz ülkelerde, kızlar ve erkekler, o asıl planlanan gerçek son aşamasına neredeyse geldiler, hem de son derece çirkin bir serbestlikle, sapıklıklar da dahil olmak üzere. O kadar fazla ilişkiler ve onun yanında gelen içki, uyuşturucu ile haşır neşir oluyorlar ki, sarhoş olup sonra başına gelenleri hatırlamamak, bir özgürlük ve üstünlük nişanı kabul ediliyor. Sapıklıkta sınırsızlık, maalesef romantizm olarak kabul ediliyor.

Türk kızlarını da bu aşamaya getirmek için, her ne kadar tüm diziler, filmler, şarkılar, yayınlar canla başla çalışsa da, ve az biraz bir başarı elde etseler de, aslında Allah’a çok şükür, Türk kızlarının, dünyada özel bir durumu var. Onlar genelde, bu arkadaşlıkların, sadece arkadaşlık olarak kalmasını sağlayabiliyorlar, tabii istisnalar kaideyi bozmaz diyerek bunu söyleyebiliyoruz.

Ve işte Türk kızlarının bu başarısının sebepleri:

  • Anneannelerin duaları,
  • Henüz tam bozulmamış kültürümüzün etkisi,
  • Doğal utanmaları,
  • Doğanın onlara verdiği ağırdan alma, hayır deme yeteneği,
  • Kendilerine olan saygıları.

Tabii bazı olumsuz sebepler de var bu arkadaşlıkların arkadaşlık olarak kalmasında:

  • Bir erkekle duygusal bir yükümlülüğe girmeden, onların ilgisini, sevgisini, arkadaşlığını, hayranlığını ve belki de gizli aşkını tadabilmek için,
  • Birilerinin peşlerinde koşmasından ve çevrelerinde dolaşmasından hoşlandıkları için,
  • Kendilerine filmler ve kitaplarda vaat edilen o süper, yakışıklı-zengin-kibar vs. vs. kimseyi bekledikleri için,
  • Önce işim sonra eşim fikrini benimsedikleri için,

Ama tabii pek art niyet yok, yani erkekleri kullanmak ve sömürmek fikri yok genelde, fakat erkeklere karşı bir aldırmazlık, bir zalimlik, bir duygusuzluk var.

Ve maalesef, doğaya bu karşı geliş, elbette bunu yapanlara acı olarak da bazen geri dönebiliyor. Bu durumun acı sonuçları ve temizlenmesi gereken ruhsal boyutları olabiliyor:

  1. Kız erkek arkadaşlığını yıllar boyu arkadaşlık olarak devam ettiren bayanların, bu yaptıklarının bütün sonuçlarını, o arkadaşlarına, kendilerine, topluma verdikleri ve hatta verebilecekleri zararı inceleyip, anlayıp, farkedip, bunun için Allah’tan af da dileyip, bir daha da yapmamaya da karar verip, kendilerini temizlemeleri gerekiyor. Eğer bunu birden fazla kişiye yaptılarsa, her biri için ayrı ayrı sorumluluk alıp, Allah’tan özür dilemeleri gerekiyor. Bunu yapmadıkları müddetçe basamaklardan çıkmaları mümkün olamıyor, çünkü karmaşa ve ihanet basamağının hakkı verilmemiş oluyor.
  2. Bu tür bir arkadaşlığı veya arkadaşlıkları uzun süre yaşamış bayanlar, yanlış bir duygusal alışkanlık ediniyorlar: O yaşadıkları arkadaşlığın normal ve sıradan olduğunu, evliliğin veya evlenecekleri kişinin çok farklı olacağını veya olması gerektiğini, ve farklı duygular yaşatması gerektiğini düşünüyor, sanıyorlar. Bu da onları maalesef, farklı diyebileceğimiz, fırtınalı karakterli ve fırtınalı hayatları olan insanlara itiyor eş ararken.
  3. Bu arkadaşlıklar süresince, ilişkilerle ilgili duygular üzerinde ve ilişkilerle bağlantılı hormonlar üzerinde baskı kurmak, ket vurmak, dur demek alışkanlığı ediniliyor. Her iki taraf da, hormonlarını bastırma egzersizi yapa yapa, hormonal dengeleriyle oynuyor, oynayabilme yeteneğini kazanıyor. Kendini hiç yoktan sebeplerle bastırma alışkanlığını ediniyor. Aşka ve sevgiye çok rahat hayır diyebilmek bunun bir sonucu olabiliyor.
  4. Bu tür arkadaşlıkları normal kabul eden bir bayan, kendisine ‘biz sadece arkadaşız’ şeklinde yaklaşan herkesin oyunlarına da açık oluyor. Özellikle, uzun süreli böyle bir arkadaşlık sırasında, kaderin bir cilvesi ile kendisine denk olmayan, beğenmediği, istemediği fakat etrafında dönüp duran bir arkadaşı ile, boş bulunduğu, duygusal fırtınalar geçirdiği bir anda evlenebiliyor. Bu şekilde, maalesef eşini hiç bir zaman tam olarak beğenmeyebiliyor, küçümseyebiliyor ve evliliğini sıradan görebiliyor.
  5. Hayatında kız erkek arkadaşlıklarını uzun uzun yaşamış bir kişi, arkadaş gördüğü birisini beğenmediği ve evliliğe uygun görmediği için, tek taraflı bir birlikteliğe sebep olduğu ve gizli gizli kırılan bir kalbe aldırmadığı için, kendi hayatına da bu sefer onu arkadaş gibi görüp beğenmeyecek, bu sefer onunla evlenmek istemeyecek kişileri çekebiliyor. Ve bu da evlilikte ömür boyu sürebilen, duygusal sorunlara, beni seviyor-sevmiyor kavgalarına ve bilmecelerine dönüşebiliyor.

Sevgili arkadaşlarım, bu doğaya karşı gelişin burada sadece 5 kötü sonucunu verdim. VE emin olun daha pek çok olumsuz sonuçlar yazabilirim. Ama bu 5 tanesi bile yetmez mi, bu yalan ve yanlışın boyutlarını ve sonuçlarını anlamamız ve bu yalan ve yanlıştan vazgeçmemiz için?

****************************************

İşte böyle, sevgili arkadaşlarım.

Hepimiz hain bir toplumsal kötü amaçlı bir deliliğin kurbanı olarak, kanarak, bu akımlara kapılıp gidiyoruz.

Bir başka deyişle tüm o kötü kalpli kimselerin oyununa geliyoruz.

Neden?

Çünkü aklımızı ve kalbimizi dinlemek yerine onları dinliyoruz.

Ve unutmayalım ki,

Kız-erkek arkadaşlığının normal olduğu fikri, hayatın ikinci parçasına, aileye ve  çocuklara düşman kimseler tarafından yayılıyor.

O kötü kimseler, bu ve benzeri üstü süslü ama altında zehir olan fikirleri kullanarak herkesi aile ve çocuklar konusunda karmaşaya, ihanete, düşmanlığa, kuşkuya düşürmeye çalışıyorlar.

Ve bu benim teorim değil. Bizzat kendileri bir çok eserlerinde bazen coşarak ihanetten düşmanlığa çıkıyorlar ve aileye, çocuklara olan gerçek düşmanlıklarını ağızlarından kaçırıveriyorlar.

Onlara göre, aile kötü, anne olmak kötü, baba olmak kötü, bir annenin babanın çocuğu olmak da kötü.

Kim iyi peki? Sapıklar iyi, onlar iyi kalpli ve temiz, onlara göre.

Onlara göre, Allah da kötü, din de kötü. Peki kim iyi? Cadılar iyi. Ve iç çamaşırıyla yoga yapan şık ve zayıf bayanlar iyi, onlara göre.

Ve sevgili arkadaşlarım, lütfen asla unutmayın, ülkemiz bu hain oyunu geriden, direnerek de olsa takip ediyor.

Anneannelerimizin duaları, dinimiz, kültürümüz ve Osmanlıdan gelen milli gururumuz, Atatürk’ten gelen kendimize olan güvenimiz ve inancımız, saygımız, bu hainlikleri yavaşlatıyor.

Biz Atatürk’le beraber, gelişmiş ülkelerin birleşmiş kuvvetlerine kafa tutup, dur diyebildik.

Çok şükür, Çanakkale’yi de, Misak-ı Milli’yi de cesaretle ve yüreğimizle tuttuk, bırakmadık.

Kötüleri nasıl ayırt edeceğiz?

Bu konuda bize kötüleri tanıma şansı verecek bir bilgi, kötülüğün takip ettiği iniş basamakları.

Bir toplumun yozlaşması aşağı doğru inen ruhsal basamaklarla aynı oluyor. Ruhun yozlaşmasıyla toplumların yozlaşması paralel olarak gerçekleşiyor:

  • Mal mülk aşırı düşkünlüğü
  • Yemek ve zevk aşırı düşkünlüğü
  • İlişkilere aşırı düşkünlük
  • İlişkilerde sapmalar
  • Gizemli konular, tılsımlı, büyülü uğraşılar
  • Dünyadan soyutlanma, saklanma konusu çervesinde dönecek şekilde yoga, Budizm ve benzeri uğraşılar

Ve yine unutmayalım ki, kötüleri ayırt etmemizi sağlayacak bir başka ipucu da, onların kötülükte ister istemez tutarlı olmaları:

  • Aileye düşman olan dine de düşman oluyor.
  • Sadakate düşman olan, dine de düşman oluyor.
  • Aileye saldıran, sapıklıkları da destekliyor.
  • Sapıklıkları destekleyen, ilişkilerde çirkin serbestlikleri de destekliyor

Ben bu kötülükte tutarlılığı, kötülerin kendilerini saklayamamasını ve birden fazla konuda kötü olarak kendilerini belli etmelerini, onları ayırt etmek için çok faydalı buluyorum.

Siz de bu konularda aklınızı, kalbinizi, kulağınızı, gözünüzü açın.

Bu Kötülükleri Yapanların Asıl Hedefleri Ne?

Peki bu iniş, düşüş, hayatın 2. parçasını nereye kadar düşürecek?

Bu kötülükleri yapanların son amaçları, asıl amaçları ne?

Onlara göre,

Erkekler eşsiz, kadınlar aşksız kalmalı. Kadınların aşk anlayışı, tüm kadınların bir kaç erkeğin etrafına toplanıp şereflerini beş paralık etmeleri olmalı.

Ne bir annelik gururu, ne bir eşlik gururu. Pek çok kadın, aynı erkeğin peşinde, kendilerini küçülterek ve kendilerini kullandırıp, hayal aleminde yaşayarak yıllarını geçirmeli.

Ne demekmiş herkesin kendine özel tek bir eşi olması, bir ömürde bir yastıkta kocamak ve benzeri sevgi saygı dolu hayatları yaşamak.

Amaç batıda ulaşıldığı üzere herkesin 3-5 evlilik geçirmesi ve burada da kalmayıp insanları evlenmekten bile soğutmak ve vazgeçirmek.

Yine onlara göre,

Çocuklara gelince, tüm dünya bir öksüzler evine dönmeli ve sonra da öksüzler evini yorulmuş, sevgisiz, hayattan bıkmış insanlar idare etmeli.

Ne demekmiş herkesin bir anne babası olması.

Ne demekmiş herkesin sığınacak, onu herşeyden çok sevecek, onun için herşeyini verecek bir anne babası olması!

Ne sanıyor bu saf insanlar kendilerini, değil mi?

Şu an babasız çocuk büyütmek çoktan kabul gördü ve yaygınlaştı, tek anne tarafından çocuk büyütülmesi gelişmiş ülkelerde çok moda oldu bile. Çocuğun elinde bir annesi kaldı. Eğer o anneyi de, sıfır yaş kreşlerle, tam gün kreşlerle ve sonrasında yatılı kreşlerle çocuklardan çalabilirseniz, işte öksüzler evine dönmüş dünyaya adım adım yaklaşıyoruz.

O kötüler, dine de çok kızıyorlar, Allah ve benzeri konulara karşı iyice köpürüyorlar:

Hele hele bir de Allah’ları var bu insanların, ne zaman başları sıkışsa onlara yardım ediyor!

En fakirinden en zenginine, herkes eşit oluyor onun önünde, herkes saygıdeğer oluyor onun önünde, herkese yardım ediyor her an!

Olmaz öyle şey! Yapayalnız kalmalı tüm insanlar!

Ve sonra da gelsin bir sonraki iğrençlik!

*********************************

İşte öyle hissediyorlar tüm o kötülükleri yapan insanlar, sanıyorum, sevgili arkadaşlarım.

Tabii eğer ben Funda Teyze, basamakları iyi anlamışsam, ihanet ve karmaşa basamağında kendilerine bunları asla ifade etmiyorlar. Bu ipuçlarını sadece onlar düşman basamağına çıktıklarında gözlemleyebiliyoruz.

Ve en büyük kanıtlarımız, gözlerimiz, kulaklarımız, ve görmesek duymasak da aklımız kalbimiz ve toplumun, toplumların geldiği nokta.

Kadınların, erkeklerin, çocukların yaşadıkları sıkıntılar, dertler, acılar.

Sabaha kadar ağlayıp, üzülen, acı çeken kalpler.

Sen kimden yanasın sevgili arkadaşım?

Çok şanslısın ki, Türkiye gibi bu konularda hala direnen, iyilerin hala kazanabildiği veya kazanmasa bile kazanma şansı olduğu bir ülkedesin.

Bu Allah’ın bize bir lütfu ve hediyesi.

Ama bu lütfu ve hediyeyi, modernlik adına, güzel ve süslü fakat amaç ve niyeti, aileyi, kadınlığı, erkekliği, çocukluğu yok etmek olan yalanlar ve yanlışlara inanıp, harcayacak mıyız?

Tarih Dünyadaki En Azgın Ülkelerden Haberler (Not: Ülkemizin de bunları 20-30 yıl geriden takip ettiğini unutmayalım.)
2020 Yeni doğanlara bakan kreşler yaygınlaşıyor.
2025 Çocukların çoğunluğu doğar doğmaz kreşe başlıyor, akşamları anne iş çıkışı onu eve getiriyor.
2030 Çocuklar, doğunca hemen kreşe veriliyor, anneler her gün sadece bir saat kadar ziyaret edip çocukları ile görüşüyorlar.
2035 Genç kızlar arasında, yarım zamanlı olarak kötü kadın olarak çalışmak çok yaygınlaştı. Yıllar önce popüler filmlerle atılan tohumlar bir iki film ile daha desteklenip, moda haline getirildi. Bu, özgürlüğün ve bireyselliğin ispatı olarak kabul ediliyor. Buna dur diyecek ana-baba da kalmadı artık.
2040 Kadın-Erkek evliliği bilimsel olarak zararlı bulundu ve tavsiye edilmiyor. Yıpratıcı, sağlığa zararlı ve bireysel özgürlükleri sınırlayıcı bir şeymiş. Evlenen kadın ve erkeklere kötü bakılıyor.
2045 Çocuklar makinada üretiliyor.  Resmi olarak ana-babası devlet, evi de devlet kreşi veya bugünkü adıyla öksüzler evi.
2050 Kreşlerde, okullarda ve resmi dairelerde çıplaklık serbest bırakıldı.
2055 Sapmışlıkta yeni bir aşama, hayvanlarla evlilik kanunlar önünde artık geçerli ve yasal. Özellikle kedi, baykuş ve yılanlar çok çok seviliyor.
2060 Sapık ilişki yapmış olmak, üniversiteye giriş ve memur sınavlarında zorunlu psikolojik sağlık şartı olarak aranıyor.
2065 Din bazı ülkelerde yasaklandı ve insanlık suçu kabul edildi. Dinden konuşmak dahi yasak.
2070 Bilim çevreleri, kadın ve erkek olmanın kötü olduğunu sonunda ispatlayıp yasalaştırdılar, artık herkes genleriyle oynanarak sapık olarak doğuyor, kadın veya erkek olarak doğmak yasaklandı.
2075 Nuh adlı bir vatandaş, kendi çabalarıyla, bir gemi inşa etmeye başlıyor.
2076 İki beyaz yüzlü, et yemeyen adam, İbrahim ve Lut adlı nadir kalmış iki müslümanı ziyarete geliyor.
2077 Çok yağmur yağıyor, çooook.

Eğer bu lütfun ve hediyenin değerini bilmezsek, ve gelecek nesillere de emanet etmezsek, burada ve şimdi, hayatın 8 parçası önünde, sorumlu olmayacak mıyız?

Haydi pamuk eller taşın altına.

Eğer aşağı giden bu inişe, düşüşe, yozlaşmaya DUR demezsek, dünyanın ve insanların başına neler gelecek aklımıza kalbimize bakalım ve bu inişe DUR diyelim.

Sorumluluk alalım.

Temizlikler yapalım.

Allah’a sığınalım ve aklımızı kalbimizi dinleyelim.

Hayatın 8 parçasını da ve özellikle 2. parçasını da koruyalım, kollayalım.

Ve tüm bu yalan ve yanlışlardan kurtulalım, temizlenelim.

Hepimize kolay gelsin.

Çok çok sevgiler
2k

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (8)
  1. özlemi
    09:49, 15 Şubat 2014

    Sevgili Funda Hocam,

    Okudukça orta okul, lise ve üniversite yıllarım aklıma geliveriyor. Nasıl bayrak olduğum, masumca nasıl da kendimi inandırdığım.

    Anlamaya ve sorumluluklarımı almaya niyet ederek sindire sindire bu 3. kez okuyuşumda yazmadan edemedim. Özellikle mor renkle yazdığınız, masum sandığımız ama bizi uzun vadede mutluluktan, aile olmaktan, anne olabilmenin, teyze, hala olabilmenin güzelliklerinden nasıl da uzaklaştıran gerçekler olduğunu anladım. Çok teşekkür ederim.

    Ellerinize, aklınıza, emeğinize sağlık. 6k 6k

  2. Funda Teyzen
    11:57, 15 Şubat 2014

    Özlemi arkadaşım,

    Öncelikle sindire sindire 3 kez okuduğun için Allah senden razı olsun.

    İyiyi, güzeli, doğruyu bulmak, aklını kalbini dinlemek, ve öğretildiğimiz pek çok yalanlardan ve yanlışlardan uyanmak isteğin ve hevesin için gerçekten çok çok teşekkürler.

    Allah kabul etsin tüm temizliklerimizi.

    Doğruya doğru yanlışa yanlış diyenlerden olabilmek, ve sanırım en azından bu niyet ve kararda olabilmek, bu dünyanın en büyük sınavlarından.

    Senin de bu 3 kez okuyuşun, bu niyet ve kararının bir sonucu.

    Çok çok teşekkürler ve çok çok tebrikler.

    Allah’ım bizi hepimizi dosdoğru giden yola iletsin, inşallah.
    Kendilerine lütuflarda bulunup çeşit çeşit nimetler verdiklerinin,
    Kızgınlığını üzerlerine çekmemişlerin,
    Karanlık ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna…

    Çok çok teşekkürler, hem okuduğun için hem de insana umut veren yorumun için.

    Çok çok sevgiler
    2k

  3. Sevgin
    20:20, 17 Şubat 2014

    Sevgili Funda Hocam,
    Ben de makaleyi tekrar tekrar okudum ve yeni yetişen nesiller için dua ettim, Allah hepimizin yardımcısı olsun. Allah toplumumuzu, çocuklarımızı korusun, uyanmamıza yardım etsin.
    Kendi çocukluğumda ne kadar çok özendirici ve masum görünüyordu bu yalan ve yanlışlar. Hatta büyüklerimiz bizi uyarıyor, anlamıyor diye şikayet bile ederdik. Halbuki ne kadar da haklılarmış.
    Ben de kendi yalanlarımdan yanlışlarımdan temizlenmeye, elimi taşın altına koyup hayatın 2. parçasına sahip çıkmaya, doğruya doğru yanlışa yanlış demeye niyet ediyorum. Şükürler olsun ki Allah bizi seviyor.
    Ellerinize, emeğinize sağlık
    Çok çok sevgilerimle
    2k

  4. Funda Teyzen
    16:14, 25 Şubat 2014

    Çok çok teşekkürler Sevgin arkadaşım tekrar tekrar okuduğun için.

    Ben de dualarına aynen katılıyorum ve harikulade kararların ve niyetlerin için seni çok çok tebrik ediyorum.

    Büyüklerimizi anlamak da harikulade değil mi? Pek çok büyüğümüz Allah’a sığınıp aklını kalbini dinlediği için DOĞRULARI biliyor ve hissediyor ANCAk, bunu anlatmak, analiz etmek, kelimelere dökmek, sebep sonuç ilişkilerini çözmek, dinleyenin anlayacağı şekilde ifade etmek ayrı bir yetenek gerektiriyor.

    Ve işin ilginç yanı, pek çok bu yeteneğe sahip insanlar ben de dahil, KENDİ YAKINLARIMIZA, bizim KENDİ çok çok yakınlarımıza, elimizde büyümüş sevdiklerimize, bu tür açıklamaları sakinlik ve bilgelikle yapamıyoruz.

    Bu biraz insanın yaratılışı sanırım. Heyecanlanıyoruz onların yalanlara yanlışlara kapılıyor olduklarını görmekten.

    Hatta bazen, aklımızın ve kalbimizin yanlış dediğine gerekli açıklama 10 sene 20 sene gibi bir çok yıldan ve bir çok tecrübeden sonra ancak aklımıza ve kalbimize KELİMELER olarak, AÇIKLAMALAR olarak, başkasına ifade edebileceğimiz şekilde ortaya çıkıyor.

    Bu aslınd ahayat amacımızda ilerlemenin de bir sonucu.

    Yani Allah’tan pek çok yardım ve yol gösteriş VE bunların hakkı verilerek takip edilmesi ile ortaya çıkıyor pek çok DOĞRU ve HAK gerçekler.

    Onun için, büyüklerimizi de anlayışla karşılayalım.

    Burada ve şimdi bize düşen, onların tatlı tatlı da olsa, sert sert de olsa, veya tatlı sert de olsa, bize yaptıkları pek çok uyarıyı dinlememiş olduğumuz için temizlik yapalım. Onlar ellerinden geleni yaptılar, biz de burada ve şimdi elimizden gelenbi yapalım. :D

    Bence bize bu yakışır. Sen ne dersin Sevgin arkadaşım?

    Güzel yorumun için çok çok teşekkürler.

    Çok çok sevgiler
    2k

  5. Sevgin
    02:53, 1 Mart 2014

    Sevgili Funda Hocam,

    Yine ne güzel anlatmışsınız. Söylediğiniz gibi , insan ilk önce en yakınlarındakini, sevdiklerini, ailelerini uyandırmaya çalışıyor, onları yalanlardan yanlışlardan kurtarabilmenin heyecanını yaşıyor. İnşallah, Allah’ın izniyle, onların da uyanmalarına, farkında olmalarına yardım edenlerden oluruz.

    Allah, bizi uyaran, doğruyu anlatmaya çalışan büyüklerimizden de razı olsun. Bizi de affetsin onların sözünü dinlemediğimiz, itiraz ettiğimiz zamanlar için.

    Allah temizliklerimize yardım etsin.

    Allah inşallah bu siteyi ziyaret edenlerin, temizliklerin önemini anlamalarına, yalanlardan yanlışlardan kurtulmalarına yardım etsin.

    Allah’a şükürler olsun, ben sizden çok güzel şeyler öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Her makaleniz de çok değerli ve her seferinde yeni farkındalıklar kazandırıyor.

    Ellerinize sağlık, emeğinize sağlık bizi tatlı tatlı uyaranlardan olduğunuz, uyanmamıza ve farkında olmamıza yardım ettiğiniz için. Allah sizden razı olsun :)

    Çok çok sevgilerimle
    2k

  6. Funda Teyzen
    07:37, 1 Mart 2014

    :D :D :D

    Çok çok sağ olasın Sevgin arkadaşım. :D

    Allah senden de razı olsun.

    VE gerçekten de yardımıcımız olsun. Hem uyanmamız için hem de uyandırışlarımız kolay olsun. :D

    Çok çok teşekkürler harikulade güzel düşünce ve duygularını paylaştığın için.

    Çok çok sevgiler
    2k

  7. Özlemi
    09:49, 12 Mart 2014

    Allah’a sığınarak bir kez daha okudum bu sabah harikulade makalenizi.Her satırında ince ince anlamam gereken ,fark etmem gerekenleri fark ediyor olmak beni sevindiriyor.

    Ben de bir anne olarak taşın altına elimi sokmaya hazırım inşallah.İlk adımım da kendi düşüncelerimde,doğru sandıklarımda temizlik çalışmaları yapmak ve yanlışlara önce bayrak olmayı bırakmak inşallah :D :D

    Çok teşekkürler 2k 2k

  8. Funda Teyzen
    14:03, 31 Mart 2014

    Maşallah ve çok çok tebrikler Özlemi arkadaşım. :D

    Allah yardımcımız olsun.

    VE kolay gelsin hepimize. :D :D

    Çok çok teşekkürler ve çok çok sevgiler
    2k

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...