Vermek ve Almak

Vermek:

  • Başkaları için özveride bulunmak,
  • İçtenlikle aklınızdan ve kalbinizden geçen bir iltifatı, güzel sözü söylemek,
  • Hediye vermek,
  • Paranızı, zamanınızı, yardımınızı vermek.

sizin için kolay mı?

Peki ya almak?

  • Başkalarından bir iltifatı, bir güzel sözü,
  • Bir hediyeyi,
  • Başkalarının zamanını, yardımını, parasını almak.

sizin için kolay mı?

*****************************************

Bunlar eşit mi sizin için?

Yoksa vermek mi kolay?

Yoksa almak mı kolay?

“İstisnalar kaideyi bozmaz.” diyerek, özellikle biz bayanlar için vermek oldukça kolay diyebiliriz. :D

Bazen, sanki almak utanılacak bir şeymiş gibi hissedebiliyoruz.

Almak daha bir rahatsızlık içeriyor sanki.

Tabii vermenin de kendine göre zorlukları var.

Üstelik “vermek ve almak” sadece başkaları ile alakalı bir konu da değil.

Aslında hayatımızın 8 parçasının HER BİRİNDE DE “vermek ve almak” konusunda adil olmak, dengeyi bulmak en iyisi, en güzeli, en doğrusu oluyor.

Vermeyi ve almayı, nefes alış ve verişimize benzetelim.

Kendimizi ille de “Vereceğim, vereceğim, vereceğim” diye zorlarsak, kesin bir kaç dakikaya kalmaz nefessiz kalıyoruz.

Aynı şekilde kendimizi sırf ille de “Alacağım, alacağım, alacağım” diye zorlarsak, maalesef vücudumuzda hava biriktirmek gibi bir sistem olmadığı için, böyle bir şey de mümkün olmuyor. :D

Mutlaka aldığımız o nefesin ardından, nefesimizi de vermek zorunda kalıyoruz.

Veya almayı ve vermeyi bir balonun veya topun iki tarafı olarak düşünürsek:

Birinde yaşadığımız bir zorluk, balonun veya topun o tarafının sönmüş, inmiş, patlamış olmasına benziyor.

********************************************

Aslında bu hayatımızın her parçasında da hatırlamamız gereken, uygulamamız gereken bir şey.

Hediye, iltifat, zaman, sevgi, saygı, güven, emek, yardım, ilgi, para, mutluluk, huzur…

Her konuda, vermek konusunda da, almak konusunda da dengeyi bulmamız gerekiyor.

Nefes alırken, bu durum oldukça bizim kontrolümüz dışında diyebiliriz. (Aslında bu bile tam doğru değil, kişi nefesini bile sığ alıp, sığ verebiliyor. Derin derin değil, kesik kesik, yarım yarım.)

Demek ki, tüm bu “vermek ve almak” konuları BİZİM KONTROLÜMÜZDE.

Sorumluluk kişinin kendisinde.

****************************

Ama itiraf edeyim, vermek benim için de hep daha kolay olmuştur.

Yetiştirilişimiz, ve nesilden nesile geçen pek çok yalan yanlış bilgi, kişiye almanın kötülüğünü veya vermenin kötülüğünü  anlatabiliyor.

Ancak, hayatın 8 parçasının yararı, faydası üzerine baktığımız zaman, kişi doğrularla yanlışları hayatın 8 parçasına bakarak irdelediği zaman doğruyu bulabiliyor.

Gerçek şu ki,
ALMAKTA DA VERMEKTE DE BİR KÖTÜLÜK YOK.

Önemli olan bunların arasındaki dengeyi bulabilmek.

Ben de almayı da vermeyi de, zerafet içerisinde yapmayı sonradan öğrenmek zorunda kaldım.:D

Eğer sizin de bu konuda çektiğiniz bir zorluk varsa, ilk etapta bir iltifat, bir hediye aldığınız zaman, çeşit çeşit itirazlar edip reddetmek yerine, içtenlikle  “teşekkür ederim” demenizi tavsiye ederim.

O itirazları bırakıp, aldığınız bu güzelliği içinizde hissedin ve bunun için teşekkür edin.

*****************************

Tabii vermek derken hayatımızın 8 parçasından biri olan kendimizi de unutmamalıyız.

Kendinize de vermeyi unutmayın.:D

Sevgi, ilgi, yardım, zaman, emek, para, güven, huzur, mutluluk…

Aklınıza gelebilecek her türlü, iyi, güzel, doğru şeyi, başkalarından esirgemediğiniz gibi, kendinizden de esirgemeyin.

Ve şunu da unutmayın, kendisine sevgi, ilgi, yardım, zaman, emek, para, güven, huzur, mutluluk vermeyen, veremeyen, vermek istemeyen, hatta bunları haketmediğini düşünen bir kişi, ZATEN başkalarına da hayatının diğer parçalarına da vermekte zorluk çekiyor.

Ve aslında ne kadar ısrar ederse etsin, ve ne kadar sızlanırsa sızlansın “Ben hep veriyorum, kendimi hiç düşünmüyorum.” diye, eninde sonunda hayatının her parçasında işler geri tepiyor.

Bu kişinin ailesi ile veya arkadaşları arasında, eninde sonunda, ufak veya büyük kıyametler kopuyor. Ve sonra da bu kişi “Bana şu oldu, bana bu oldu, bana şunu yaptılar, bana bunu yaptılar.” diye yakınmaya başlıyor.

Aslında farkındaysanız, en başta hep “veren” taraf olduğunu iddia ettiği zaman da yakınıyordu.

Uzun lafın kısası, hayatın her hangi bir parçasında “almak ve vermek” arasında denge bozulduğu zaman, mutlaka ama mutlaka işler sarpasarıyor.

Hayatın her parçasında vermeye ve almaya olan gönüllülüğümüz, hayatın diğer parçalarında da kendisini gösteriyor.

Birinde olan bir dengesizlik, hepsine yayılıyor.

Aynı şekilde birinde olan bir denge de yine herbirine yayılıyor.

*******************************

Özellikle kendisini hep gözardı ettiğini söyleyen arkadaşlarıma bir kaç ek tavsiyem de şunlar olabilir.

1- Vermek ve almak arasındaki dengeyi önce kendinizde kurmak için çaba gösterin.

2- Bugün kendinize, hoşunuza giden bir güzel hareketiniz için iltifatta bulunun.

3- Bugün ufacık da olsa kendinize bir hediye verin, hiç olmazsa, derin bir nefes alın ve “Bu kendimden bana bir hediye.” deyin. 5-10 hatta 3-5 dakika ayaklarınızı rahat ettirin, “Bu kendimden bana bir hediye.” deyin.

4- Kendinize kendiniz hakkında çok sevdiğiniz 3 şeyi söyleyin ve bu konularda kendinize iltifat edin, tebrik edin.

5- Hem kendinizi, hem de hayatınızın her parçasıyla olan ilişkilerinizi geliştirmek için “BASAMAK ATLAMAK” e-kursuma yazılın ve kendiniz için, hayatınız için önemli, değerli, faydalı, yararlı bir şey yapmanın, bu amaçla zamanınızı, emeğinizi, paranızı harcamanın gururunu hissedin. “Kendimi seviyorum. Bu da benim kendime ve hayatımın her parçasına verdiğim bir hediye.” deyin. :D

ÖNEMLİ NOT:

“Kendinize bir hediye verin” dediğimde bazı arkadaşlar, yine bu işin bir dengesi olması gerektiğini unutup, pahalı, gereksiz şeylere para harcamaları gerektiğini zannedebiliyorlar maalesef.

Hatta,

  • bilgilerini arttırmak,
  • yeteneklerini geliştirmek,
  • hayatlarının her parçasında kendilerine yardım edecek

bir kursa yazılmayı ellerinin tersiyle itip, hiç düşünmeden onun kat kat fazlasını takılara, mücevherlere, kıyafetlere, lüks aletlere, eşyalara harcayabiliyorlar.

Sevgili arkadaşlarım,

Takılarda, mücevherlerde, kıyafetlerde hatta lüks aletlerde bir kötülük yok.

Ama elinizin tersiyle ittiğiniz bir kursu, hele hele içinizden sessiz ve sakin bir ses, aklınız ve kalbiniz, “Bu kursta bir hayır var. Bu bilgileri öğrenmekte bir hayır var.” diyorsa, o sesi dinlememek yine o kişinin sorumluluğu oluyor.

Benden naçizane bir hatırlatma.

Görevini yapmış bir öğretmenin iç huzurunu yaşamak için bu yazımı da yazmak boynumun borcuydu. :D

Selam olsun, hevesle 11-11-11′i bekleyen tüm öğrencilerime. :D

Umarım siz de aklınızı ve kalbinizi dinlemenin huzurunu benim gibi hissediyorsunuzdur. :D

Hepinize çok çok sevgiler.

********************************

Bir Minik Not:

Sevgili arkadaşlarım biliyorsunuz ki, okuduğumuz ve öğrendiğimiz konularda, hayatta her konuda, okuduğumuz ve kullandığımız kelimeleri anlamak çok önemli.

Siz de biliyorsunuz ki, ben anlattığım konuları rahatlıkla anlaşılır ve rahatlıkla okunabilir olması için hepimizin bildiği kelimeler kullanmaya, anlaşılır olmaya çok büyük bir özen gösteriyorum.

Anlamını bilmediğimiz Arapça veya herhangi bir başka dilde yabancı kelimelerle konuşmanın hem dilimize hem de anlamaya çalıştığımız konulara zarar verdiğini düşünüyorum. Hatta bu sebeple, Kuran’ı, eğer Arapçayı anadiliniz gibi bilmiyorsanız, Türkçe anlaya anlaya, düşüne düşüne okumanızı her fırsatta tavsiye ediyorum.

Kelimeleri doğru ve yerinde kullanmak benim için çok önemli. Ancak bu şekilde kendimi “doğru ve düzgün ifade edebiliyor” hissedebiliyorum.

Yukarıdaki makalemde,

“Ben de almayı da vermeyi de, zerafet içerisinde yapmayı sonradan öğrenmek zorunda kaldım.”

derken uzun uzun düşünmek zorunda kaldım. Türkçe sözlük “zerafet diye bir kelime yok” diyor. Doğrusu zarafet imiş. Ama söyleyiş ve okuyuş açısından, anlam, düşünce ve his olarak baktığımda, anlatmak istediğim duyguyu zarafet değil, zerafet sözünde hissedebiliyorum.

Hangi tanıdığıma sorduysam da, onlar da aynı hissettiklerini söylediler.

Sanırım, “zarafet” sözü aslından değişerek, ülkemizde halk arasında “zerafet” haline gelmiş.

Benim için kendimi siz arkadaşlarıma en iyi, en içten, en derinden, en kalpten ifade edebilmek çok önemli.

Bu sebeple, affınıza sığınarak ben de aklımı ve kalbimi en iyi ifade edebileceğime inandığım şekilde kullandım.

Türk Dil Kurumu’nun da bu sözü yanlış olsa dahi anlam olarak dilimize dahil olmuş kelimeler arasına alması dileği ile.

Tekrar çok çok sevgiler.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (0)

Henüz yorum yok.

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...