Ölüm, Hayat Oyunu ve Savaşımlarımız Üzerine…

Oyun oynamak sadece çocukların sevdiği bir şey değil sevgili arkadaşlarım.

Bizler de (tabii burada biz olarak kastım RUH OLARAK biz) oyun oynamayı seviyoruz.

Enam 32 ve Ankebut 64. ayetlerde bu açıkça söyleniyor, bu dünya bir oyun yeri.

(enam: hayvanlar, davarlar)
(ankebut: örümcek)

Bu, bu dünyanın fazla önemsenmemesi, kalbimizde birinci sıraya koyulmaması gerektiğinin bir uyarısı elbette, fakat aynı zamanda, oyun oynamanın ve bir oyunla vakit geçirmenin bir hayat gerçeği olduğunun ve oynamanın ruhun arayışlarından biri olduğunun da bir ifadesi.

Tabii oyun diyoruz ama oyun var oyun var. Eğiten oyun var, eğlendiren oyalayan oyun var,  hayatın içinde oynanan gizli oyunlar var, ve tabii hayırlı uğraşılar var ki ancak hoş bir benzetme olarak oyun denebilecek.

Eğer uğraşı olarak, dünyayı daha yaşanılır bir yer yapmayı seçerseniz, bu ne kadar da güzel bir uğraşı. Dünyayı adilleştirmek, iyileştirmek, güzelleştirmek, hem insanların, hem hayvanların, hem de tüm varlıkların mutlu olmasını, mutlu yaşamasını istemek ve bu yönde bir uğraşı seçmek, na kadar da güzel bir oyalanma yolu, ne kadar güzel bir oyun. Hatta ahirete dokunduğu için, etkileri ahirete kadar ulaştığı için, oyun olmanın ötesinde gerçek ve kalıcı bir uğraşı değil mi?

Gerçek bir uğraşı ile bir oyunun farkı, uğraşının ne kadar hayali, hatta faydasız, ve hatta boş olduğu ile ilgili, ne kadar ahirete ulaşıp ulaşamadığı ile ilgili.

Diğer taraftan, kimileri de kendisine oyun olarak çevresine alavere, dalavere yapmayı seçiyor.

Başkalarını kandırmayı, kızdırmayı, üzmeyi, onların helal elde ettikleri mal ve mülkleri ve parayı onlardan helal olmayacak şekilde kapmayı kendisine bir oyun edinmiş olabiliyor.

Kimileri de mümkün olduğunca çok kimsenin hayranlığını toplamaca oyunu oynuyor. Tüm meşgalesi, düşüncesi, hareketleri hayranlık, dikkat, beğeni puanları toplamak üzerine. Bu da bir oyun.

Her ruh kendi gönül temizliğine göre, kendi seviyesine göre uğraşılar veya oyunlar istiyor. O uğraşıları veya oyunları oynayabileceği yerlere doğuyor ve o tür insanları kendisine çekiyor.

****************************

Oyun kelimesinin gerçek tanımına, gerçek amacına en yakışan oyun, tecrübe ve bilgi kazanmak için, bir konuda hayali olarak yaşanımlar geçirmek.

Bir çocuğun marangozculuk oynaması, öğretmencilik oynaması, evcilik oynaması, bir öğrencinin deney yapması, bir konuşmacının konuşma öncesi prova yapması, askerlerin savaş oyunları …

Derslerde örnek problem çözmek, deneme sınavlarına girmek… Bunlar da hep çok faydalı oyun çeşitleri.

Ve bunlar gerçekten de, oyun oynamanın gerçek amacına yakışan kullanımları.

Kişi kendini yalan ve hayali bir aktivitede kaybediyor, yoğun bir şekilde ilgisini ona verebiliyor ve orada bir bilgi ve tecrübe birikimine kavuşuyor, uygulama ile. Uygulayarak, yaşayarak.

Gerçek bir uğraşı ile bir oyun kavram olarak çok benzer. Sadece gerçeğe olan mesafeleri farklı. Mehmetçik askeri tatbikata katılıyor, bu savaş oyunu yardımıyla tecrübe birikimi ediniyor. Ve tabii her gün spor denilen oyunla, yine vatan savunmasına kendini hazır tutuyor, formunu koruyor. Ve sonra bir gün görev zamanı geliyor, vatanı uğruna savaşıyor, kahramanlıklar sergiliyor. İşte bu gerçek. Daha sonra da yaşadıklarını eş dost toplantılarında yaşarmışcasına oynayarak herkesi hem eğlendiriyor, hem de eğitiyor. Ve hatta olur ki, bir gün onun yaşadıkları gerçek bir tiyatro oununa dönüşüyor. Ve bu oyunu seyreden bir çocuk da, aldığı ilhamla arkadaşlarıyla askercilik oynuyor. Tüm oyunlar, gerçek bir uğraşının etrafında, ona bağlı.

Eğer, hayat bir okuldur, yaşadığım her an bana bir şeyler öğretir diyorsanız, hayat sizin için güzel bir oyun oluyor, eğiten geliştiren bir oyun. Bir oyun ki kişiyi geliştiren, temizleyen, asıl sonsuz ahiret hayatına hazırlayan.

Demek istediğim, çocukların oyun oynaması vakit geçirmek için, çocuk oyalansın diye değil, her oyun, çok önemli bir tecrübe ve bilgi donanım kaynağı çocuklar için.

Tabii insanoğlunun her iyi şeyi kötüye kullanabilme yeteneği ve alışkanlığı bu konuda da kendini gösteriyor ve bir oyunun kişiye hissettirdiği,

  • hayatın gerçeklerinden kopuş,
  • zevkle bir hayal aleminde kendini kaybetme,
  • yalan dahi olsa bir hedefin peşinde coşkuyla koşma,
  • hayali rakiplerle hayali savaşlar yaşama,
  • sanki gerçek başarılar elde ediyormuşcasına coşkun duygular hissetme,

işte tüm bu duyguları, insanoğlu yalan oyunlar üreterek tatmaya çalışıyor.

Sadece seyirlik sporlarda, bilgisayar oyunlarında, şans oyunlarında değil, asıl hayatın içinde yalan oyunlar oynuyor insanoğlu.

Entrikalar yaparak, hatta emelinin çok üstün bir emel olduğuna herkesi de ikna ederek, çeşit çeşit heyecanlarda, kavgalarda kendini kaybediyor.

Kendine düşmanlar buluyor, hatta kendine düşmanlar yaratıyor ki onlarla savaşabilsin, aslında yalan olan yapay olan bu savaşlarını, oyun oynamanın heyecanı ile karıştırarak hiç gocunmadan yaşayabilsin.

Halbuki hayatta yeteri kadar gerçek düşman var:

  • Cahillik,
  • İşsizlik,
  • Fakirlik,
  • Eğitimsizlik,
  • Hastalık,
  • Adaletsizlik,
  • Kanunsuzluk,
  • Geri kalmışlık,
  • Dinsizlik,
  • Azgınlık,
  • Zalimlik,

İşte asıl bunlarla savaşmak ve gerçek bir kahraman olmak en güzeli değil mi yalan oyunlar ve düşmancılıklar oynamak yerine?

Kendimize yalancıktan düşmanlar seçmek, bulmak, yaratmak ve dünyayı bir düşmancılık oynama yeri haline getirmektense, insanlığın gerçek düşmanlarını yenmek daha güzel bir uğraşı değil mi?

****************************

Tüm bunları, ülkemizde dededen başlayarak, eğitimsizliğe, cahilliğe, işsizliğe, fakirliğe, hastalığa, geri kalmışlığa karşı büyük savaş vermiş ve ülkemize ARTI değer katmış Koç ailesinden, Mustafa Vehbi Koç’un Allah’ın sevgi ve merhametine kavuştuğu haberi üzerine düşündüm.

Türkiye’nin belki de en başarılı iş adamını bir çırpıda kaybediverdik. Kendisini, insan olarak da, Türkiye’mizin çok büyük bir değeri olarak da kaybettiğimiz için üzgünüz.

Kendisi hem bir ticari kurumun 1 numaralı yöneticisi olarak, hem de Türkiye’nin yurtdışında bir temsilcisi olarak, Türkiye’nin meseleleri ile yakından ilgilenen aktif bir örnek kişi idi.

Daha önceden de zaten çok büyük bir kurum olan Koç Holding’i, yöneticisi olarak 4-5 kat büyütmeyi başaran çok özel bir insan. Bu çok büyük bir başarı. Zaten BÜYÜK bir kurumu, 4-5 kat DAHA büyütmek, gerçekten takdire değer bir başarı.

Kendisine, sorumlusu olduğu ticari kurumda binlerce kişiye iyi şartlarda yaşayabilecekleri, bir ömür geçirebilecekleri, aile sahibi olup, bolluk bereket içerisinde çocuk yetiştirebilecekleri bir iş ve fırsat ortamı yarattığı için, milletimiz adına ben teşekkür ediyorum.

Mutlu aileleri, mutlu çocukları, mutlu yuvaları yaratabilmek için belki de birinci şart, eve ekmek getirebilmek.

İkinci şartı da iyi, güzel, doğru bir eğitim.

Ayrıca eğitim vakıfları, verdikleri burslar, ve en önemlisi de KOÇ AİLESİ olarak, tüm ülkemize AİLE OLMANIN düzgün ve istikrarlı bir hayat yaşamanın örneği olmaktan HİÇ VAZGEÇMEDİKLERİ için de teşekkür ediyorum.

Bilmiyoruz, görmedik, duymadık, yok olduğuna da neredeyse şahidiz ama, olduysa ufak tefek hataları, kusurları, sürçmeleri GANİ GANİ helal olsun bizden ona.

Ailesinin ona sunduğu TÜM zenginlik, ve rahat yaşama, keyif sürme, hayatın tadını çıkarma, eğlenme imkanı VARKEN, ülkesine, çalışanlarına hizmet etmeyi seçtiği için de onu ayrıca çok çok takdir ediyoruz. Allah da ondan çok çok razı olsun.

O şimdi yeni oyunlara, yeni faydalara, yeni hizmetlere gitti.

Yolu açık olsun.

Ülkesine, milletine hizmetin yorgunluklarında ve stresinde öldüğü için, gönül isterki Allah onu şehit yazsın. (şehit: şahit olan) Şahsen ben de şahitim. Ama zaten şahit olarak Allah yeter.

Çalmadı, çırpmadı, kimsenin ayağını kaydırmaya, kazık atmaya çalışmadı, ruhen ve bedenen tüm varlığını ortaya koydu ve ülkesine hizmet için seferber etti.

*************************************

Enam suresi 32. ayet,

Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. Sakınıp korunanlar için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. Hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz?

Ankebut 64. ayet,

Şu iğreti dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka şey değil. Âhiret yurduna gelince, asıl hayat işte odur. Ah, bilebilselerdi!

Sayın Mustafa Koç, hayat oyununu EN HAYIRLI şekilde, hizmet ederek ve gerçek düşmanlarla savaşarak oynadı. İşsizlikle, eğitimsizlikle, fakirlikle, geri kalmışlıkla mücadele etti.

Enbiya 16. ayette de,

Biz, gökleri de yeri de bunlar arasındakileri de eğlenip eğlendirelim diye yaratmadık.

Allah’ım biz şahitiz, Mustafa Koç, imkanları fazla fazla olmasına rağmen, hayatını eğlenerek değil, senin kullarına hizmet ederek yaşadı. Bu dünyada gittikçe yıpratılan aile kurumuna, olumlu bir örnek olmaya da her zaman çaba gösterdi.

Minettarız kendisine.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (0)

Henüz yorum yok.

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...