10 – Çekim Yasası: Eve Dönelim Kampanyası MİSAK-I AİLE

Hayatta gördüğüm, bildiğim, kalbimi en çok parçalayan, Allah’a en çok sığındığım ve taa çocukluğumdan beri tüm toplum olarak, tüm kadınlar ve hatta erkekler olarak nasıl beynimizin yıkandığını üzülerek seyrettiğim ve artık, kalbimden yanarak çıkan ÇAĞRIMI siz sevgili dostlarıma sunuyorum.

Bugün, Türkiye’de, ülkemizde BİR KAMPANYA başlatıyorum.

Bu kampanyaya desteğinizi yardımınızı istiyorum, rica ediyorum.

Yardımınızı sözle, hareketle, aklen, kalben, zamanla, emekle, parayla, öğütle, tavsiyeyle, sevgiyle, saygıyla, teşekkürle, tebrikle, kutlamayla, düşüncelerinizle, duygularınızla, istediğiniz şekilde ve hatta hepsiyle verebilirsiniz.

Ve verin sevgili arkadaşlarım.

Bu kampanyayı aslında Ağustos’taki seminerimde başlatmak istemiştim ama anladım ki, açılan kapıları bekletmeye gelmiyor.

Açılan kapıları ERTELEMEYE gelmiyor.

Allah’tan açılan kapıların hakkı, gecikmeden, ertelemeden, elimizden geldiğince çabuk verilmeli.

Bu sebeple, kampanyamızı başlatıyorum:

EVE DÖNELİM KAMPANYASI!!!!

Eve dönelim kampanyası, benim kalbimin bir çırpınışıdır.

Lütfen bu şekilde değerlendirin.

Şimdiye kadar bayanlara, eşlere, annelere, nasıl hem anne olunur, hem eş olunur, hem de toplumun çalışan, kendi parasını kazanan bir bireyi olunur, bunun bir formülü verilmedi.

Herkes aşırı bir takım fikirlerle olaya yaklaştı fakat “en güzeli nasıl olur” veya “en doğrusu nasıl olur” “en iyisi nasıl olur” diye nedense hiç konuşulmuyor.

Hangi dergiyi, hangi gazeteyi açsanız özellikle mankenlerle artistlerle, neredeyse ‘Çocuğunu doğurdu ertesi gün işine döndü’ benzeri haberlerle kadınların açıkcası beyinleri yıkanıyor.

Sanki bir rüyada dünyamız, kimse kadınlara “annelik ve eşlik” görevini layık görmüyor, sanki kadının en birinci görevi ‘para kazanmak, çalışmak veya ailenin geçimini sağlamak’.

Halbuki insan olmamızdan kaynaklanan, kadın ve erkek olarak iki cinse ayrılıyoruz.

Hayatın mutlu, huzurlu, yardımlaşarak, gelişerek, büyüyerek, sevgiyle devam edebilmesi için iki cinsin de kendilerine düşen görevi, payı, üstlenmesi gerekiyor.

1950′lerde Demokrat Parti ile birlikte ülkemize gelen küçük Amerika olmak fikirleri, kadını evinden koparmayı amaçlayan politikalar, kadının kadınlığını yaşayamaması ile sonuçlandı.

Bazıları, erkek olmayı çapkınlık zannettiği için, kadın olmayı da çapkınlık ve serbest olmak şeklinde lanse ettiler.

Oysaki erkek olmak çapkın olmak değil.

Pek çok erkek çapkın falan değil.

Eğer erkek neslinde taklit etmek için kadınlar bir şey arıyorlarsa, herhalde bu erkek neslinin kendi içinde dahi utandığı, kusur ve günah saydığı çapkınlık konusu olmamalı.

Ama film, kitap ve şarkı üretenler, kendi içlerinde gerek erkek, gerek kadın çapkınlık yaygın olduğu için bunu sanki topluma aitmiş gibi, filmleri, kitapları, şarkıları ve hayatlarıyla sundukları için onları dinleyen seyreden zavallı çocuklar ve gençler sandılar ki, tüm erkekler çapkın.

Ve bundan da kadınlar da öyle olmalı diye saçma sapan, yalan yanlış bir sonuca varıldı. Eğer kadınlar erkeklerle bir konuda yarışacaklarsa, bu konu çapkınlık ve serbestlik olmamalıydı.

Bu “çapkınlık ve serbestlik” meselesi, en ileri noktasında, artık kadının “kendi parasını kazanma”, “erkeğe muhtaç olmama” konuları ve kararlarıyla AİLEYE verilebilecek en büyük darbe haline geldi.

Kadınlar, eşine, babasına maddi olarak “muhtaç olmama” sloganı ile kandırıldı, kışkırtıldı.

Oysaki evlilik ve aile, birisinin birisine muhtaç olması veya olmaması üzerine değil,

“Beraber nasıl daha güzel yaşanır, nasıl daha mutlu olunur?”

“Birliktelikten nasıl güç doğar?”

“Nasıl herkes kendi üzerine düşeni yaparak, kadınlığın ve erkekliğin Allah vergisi tüm nimetleri ve lütufları nasıl birbirimizin ve ailemizin faydasına olacak şekilde kullanılarak harikulade bir birliktelik oluşturulabilir?”

üzerine kurulu olmalı idi.

Eğer bir ailede, gerek baba ve çocuklar arasına, gerekse eşler arasında ‘Aman babana muhtaç olma’, veya ‘Aman eşine muhtaç olma’ şeklinde bir kışkırtma, ara bozma varsa, bu o aileyi en temelinden sarsmak demek.

Diyelim ki, kadına kendi parasını kazanma, çocuğunu büyükanne, bakıcı, yuva, kreşlere bırakıp, çabucak işine dönmesi gerektiğini öğretenlerin dediği doğru.

Diyelim ki, koca evin geçimini sağlıyor, kadın ev ve çocuklardan sorumlu, ama para konularında sadece kocanın sözü geçiyor. Ve diyelim ki kadın eşinin eline bakıyor ve bu konuda oldukça sıkıntıda.

Bu durumda, bu konu aile içinde, iletişimle, gerekirse büyükler araya sokularak, gerekirse küserek kavga ederek, en son aşamada da gerekirse boşanarak halledilebilecekken, NEDEN sanki bu durum her ailede mevcutmuş ve tek çözüm tüm kadınların çalışmasıymış diyerekten çocukların, gençlerin, kadınların, erkeklerin beyinleri yıkanıyor?

Aile kurumunda, kadın ve erkek arasında görülebilen bir çok probleme, neden çözüm hep ‘Kadın işe gitsin, çalışsın’ oluyor?

Neden?

Aslında her şey bahane, amaç kadına kadınlığını, anneliğini tattırmamak.

Çocuklara bir annenin sevgisini tattırmamak.

Kocalara bir kadının katıksız aşkını tattırmamak.

Kadınların iş hayatına fazla itilmesinde, fazla yönlendirilmesinde, ben açıkçası kötü kalpli insanların parmak izlerini görüyorum.

Birinci ipucu, aile kurumununa ve eş olmaya, anne olmaya ilk saldıranlar, ilk feministler, 1900lerde, kül yüzlü, hayalet yüzlü kadınlardı. Sanki hortlak gibiydiler. Bir şeyler yanlıştı.

İkinci adım, dünyayı kasıp savuran mini etek fırtınasıydı.

Erkekler o yıllarda kadınlara olan saygılarını kaybettiler ve asla da geri gelmedi o saygı. Artık o yıllardan sonra kadının bir kutsallığı kalmamıştı erkeklerin kalbinde. Bir erkeğin ‘Biricik karıcığım, uğruna herşey yaparım’ demesi mümkün olamayacaktı.

Sonraki adım, aşırı televizyon, gazete, dergi, şarkı, türkü içeren 1970-1980 ve 90′lar.

Ufak kızlara o kadar çok yakışıklı çekici erkek gösterildi ki, artık ortalama bir erkeği beğenmeleri mümkün olmadı.

Kim ne yapsın taa ilkokuldan arkadaşı, hafif kilolu huysuz Mehmeti? O artistler şarkıcılar dururken.

Tabii evlilik yaşı ilerledi, bir çok kız 30′una 40′ına kadar evlenmedi.

Hayallerindeki o artist gerçek hayatta karşılarına çıkmadı.

Ve onlar da ‘Gönlüme göre biri olmadı, ben  ne yapayım?’ dediler. Gönlündeki kriteri en baştan, artistlerle, şarkıcılarla belirleyince, tabii ki, insanın canı başka kimseyi beğenmiyor.

Geç yaşında evlenmeyi başaranlar da, ancak kendilerinden genç bir erkeği beğenebildiler.

Tabii en büyük darbe, kadınların okul eğitimi sırasında, sanki erkekler gibi, hayatlarının geri kalanını erkekler gibi çalışarak geçirmeleri gerekiyormuşcasına, eğitilmeleri.

Elbette kadınlar da eğitimli olmalı, fakat bir erkek gibi eğitilmiş bir bayan, tabii ki bu eğitimi bir erkek gibi kullanmak istiyor ve kullanıyor.

Hayatının geri kalanında, annelik, eşlik, ev yönetimi, ev ekonomisi konularını hiç kimse açmıyor.

Hatta yüksek eğitim camiasında bir kadının anne olmasına, eş olmasına, çocuk doğurmasına küçümsenerek bakılıyor, aşağılanıyor, alay ediliyor ve hatta gerekirse tehdit ediliyorlar. “Evleneceksen, doktora eğitimine devam edemezsin.” gibi yaklaşımlar kadınları, anne olmaktan, eş olmaktan ya utandırıyor ya da bunu gizli saklı yapma durumunda kalıyorlar.

Ve aileye vurulan darbelerin benim şu an görebildiğim en sonuncusu da, toplumsal olarak hatalı matematik yapılması ve bu konuya bu şekilde son noktanın konması:

Kadın = Erkek.

Bu matematiksel ifade de insanlara çok hoş geldi.

Hayatta edindiğimiz tüm yalan ve yanlışların toplandığı bankanın en önemli özelliği biliyorsunuz, her şeyi eşit kabul etmek.

Aradaki farkı görememek, farkedememek. Bu konuda detaylı bilgi için A=A=A DEĞİL makaleme bakınız.

Sevgili arkadaşlarım,

Bir kadın için erkeğe eşit olmaya çalışmak bir aşağılık duygusunun eseri.

Neden eşit olmaya çalışacakmışız?

BİZ BİZİZ.

BİZ KENDİMİZE ÖZGÜ, KENDİMİZE NAZIR, ÇOK DEĞERLİ VARLIKLARIZ.

Eğer ideal bir varlık tanımı yapmak istersek, Allah’ın kadınlara lütfettiği karakter özellikleri insanoğlunun hayalindeki iyi ve ideal bireyin tanımına bir erkekten ÇOK ÇOK DAHA yakın:

Seven, koruyan, kollayan, yardım eden, bakan, büyüten, geliştiren, besleyen, eğiten, öğreten…

İşte bunlar kadını üstün yapan özellikleri.

Allah’ın o güzel isimlerine de bakınca, orada Allah’ın kadınlara, annelere LÜTFETTİĞİ kendinden gelen o güzel özellikleri hemen görüyoruz, şükürler olsun.

Kadın erkeklerle eşit olma sevdasına, arayışına düşünce, maalesef daha aşağı bir seviyeye inmiş oluyor.

Erkek gibi, evinden çıkıp, geçim derdi için, para kazanmak için, isteyerek veya istemeyerek, bir erkek gibi yaşamak zorunda kalan bayanlar, maalesef içlerindeki o kadınlığı, merhameti, sevgiyi, güzelliği, zamanla kaybettiklerini hissediyorlar.

Bunun üzerine, çocuğunu daha bebekken bakıcıya hatta büyükanneye bırakmak durumunda kalan anneler daha da, daha da, kalben daralıyorlar, hayat acılı ve zor bir hale geliyor.

******************************

Şimdi biraz da istatistiklere bakalım. Bu sayede gerçekleri görmeye çalışalım.

“Kadınlar erkekler gibi çalışsınlar” şeklindeki fikir, aile kurumunun problemlerini çözemiyor, insanları, kadınları daha mutlu yapmıyor.

Batı ülkelerinde, ortalama evlilik adedi, bir ömürde 3 defa.

Bir evliliğin hayat boyu sürme şansı %25. Toplumun %65′i evlilik dışı doğmuş.

İşte size ‘kadınlar çalışmalı’ fikrinin aileye etkisi.

İşte size kadınları iş hayatına atan, erkeklerle yarıştıran, ve bu şekilde ‘aşk (!) evliliği’ yapan özgür kadın ve erkeklerden oluşan mutlu(!) ve serbest toplum.

İster misiniz?

Ben istemiyorum.

Ben hala aşka inanıyorum, sevgiye, sadakate, aile mutluluğuna inanıyorum.

%25 başarı oranıyla, üstüne üstlük kadının işi ve evi arasında koşturarak yaşadığı bir evlilik yapmak bana güzel gelmiyor.

**************************************

Peki çözüm ne?

Sevgili arkadaşlarım,

Haydi bu sefer çözümü elimizden geldiğince, iyi kalpli olmaya çalışan, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya çalışan, bizler bulalım.

Kötü kalpli işverenlerin, politikacıların, film, şarkı, roman dünyasının ön ve arka planında harıl harıl çalışan insanların çözümünü dinledim, seyrettim, gözlemledim, uyguladım, yaşadım, ve sonucu HİÇ AMA HİÇ beğenmedim ben.

Funda Teyze’nin yardımlarını alan arkadaşlarla olan yoğun iletişimimizden edindiğim bilgiler ve izlenimlerle de, bazı çözüm fikirleri bir zamandır aklımdaydı.

Bugünlerde ise oldukça olgunlaştı bu fikirler.

İşte size benim ilk etapta bulduğum çözüm önerileri:

NOT: Buna MİSAK-I AİLE diyorum, sevgili arkadaşlarım. :D

Biliyorsunuz, Misak-ı Milli, Atatürk’ün ülkemiz için kurtuluş savaşını başlatırken ilan ettiği, ve alakalı herkese, içeride ve dışarıda, ülkemiz hakkında söz, yetki, emel, sahibi HERKESE duyurduğu, ülkemizin sınırlarını ve yaşama koşullarını belirten bir SÖZ, bir YEMİN, bir DUYURU idi.

Ülkemizin kurtulmasının ve güzel günlerin habercisiydi o yemin.

Ben de burada MİSAK-I AİLE, yani AİLE YEMİNİMİZİ duyurmaktan mutlu ve gururluyum. :D

Ailesini, eşini, çocuklarını seven, TÜM ARKADAŞLARIM, lütfen bu yemini destekleyin.

İnanın kazanan siz olacaksınız, çocuklarınız olacak, eşleriniz olacak.

Hayatınızdan pek çok sıkıntı, pek çok acı, pek çok eziyet, pek çok suçluluk duygusu, bu yemine sadık kalıp, bu yemin çerçevesinde yaşamaya kararlı olduğunuzda ve bu konuda uğraştığınızda, Allah’ın da yardımı ile yok olup gidecek.

AİLE YEMİNİ (Misak-ı Aile):

  • Kadınlar, çocuklarının doğumundan takriben 9-12 yaşına kadar evde kalsınlar, çocuklarıyla, eşleriyle, evleriyle ilgilensinler.
    Bu yıllar, hem çocukların bir anneye en çok ihtiyaç duyduğu yıllar, hem de bir kadının evde, evinde geçireceği en tatlı zamanlar bunlar.
  • Çocuklar henüz bebekken veya ilkokula giderken, eğer kadının İLLE DE çalışması gerekiyorsa, bu çalışma evden yapılabilen bir çalışma olsun. İnternetin de sağladığı fırsatlarla, öğretmenlik, kurs verme vb. işler. Kadınlar hayat amaçları doğrultusunda ve istedikleri alanda, evden ve internet aracılığı ile istiyorlarsa ülkelerine hizmet edebilsinler.
    Veya evden yapılabilecek, internetten iş yapan şirketlere, internet aracılığı ile yardım vs. şeklinde işler yapabilsin. Veya akademik çalışmalar bile belki internet aracılığı ile evden devam ettirilebilsin.
  • Kadın ev ekonomisinden, eşinin de desteği ile sorumlu olsun. Yani evin geliri eş tarafından olduğu gibi kadına teslim edilsin.Bunu yapmayan erkekler, eşini, iş hayatına itmiş, kışkırtmış, ona hayatı zorlaştırarak çalışmak zorunda bırakmış kabul edilsin.
    (İşin gerçeği bu zaten. Bu devirde, bir erkeğin, eşine, parasını harçlık gibi veya rica ile, istete istete vermesi, ve hatta onu para konusunda rencide etmesi, kadını çalışmaya iten en büyük sebeplerden.)
  • Kadının evden başlattığı, evden yaptığı her türlü iş girişimleri vergi ve evrak doldurma açısından devlet tarafından bir koruma ve muafiyetler çerçevesinde bakılsın. Bir çocuk büyütmek en az 10 yıl sürüyorsa, en az 10 yıl, evden yapılan işler her türlü vergi ve evrak doldurma vs açısından muaf tutulsun. Buna “Ailenin Korunması Muafiyeti” denilsin. Elbette bunun maliyeti sonuç olarak hepimizin cebinden çıkacak fakat aileyi korumak istiyorsak ve hayat mutluluğunu herkese yaşatmak istiyorsak, bu bedeli seve seve ödeyeceğiz.
  • Kadınlar ev ağırlıklı bir hayat yaşasınlar.
  • Kadınlar çocukları büyüdükten sonra, isterlerse iş hayatına geri dönebilsinler. O kadar sene evde kaldıktan sonra tekrar iş bulmak zor olabileceği için, bu sebeple iş verenler ve devlet kurumları, çocuklarına ve eşlerine bu kadar sene sevgiyle bakmış kadınlara ÖNCELİK tanısınlar.
    (Ben sitemde, işverenlere bu konuda seslenen bir takım ilanlar yayınlamak istiyorum. ‘Evine sadık kalmış bayanlara ÖNCELİK verin’ gibi. Bu kampanyayı destekleyen herkes de ellerinden geldiğince, sitelerinde, face sayfalarında vs bunu işverenlere duyursunlar.)
  • Ve işe dönmüş veya dönmek zorunda kalmış bayanlar, 10 senelik hizmetle emekli olma hakkını elde edebilsinler. Bunlar, yazlıklarda geçirilecek tatlı yıllar, çocuklar evlenmiş, hayatın en güzel yılları…

********************************

Sevgili arkadaşlarım,

Hayat yaşanmaya değer olmalı.

AİLE, EVLİLİK hem kadınların, hem erkeklerin, hem de çocukların, başının tacı omalı.

Güzel zamanlar yaşamalı herkes.

Sevgi dolu, besleyen, büyüten, bakan, koruyan anneler, yazlıkta börekli çay sohbetleri, üreten, kazanan, cömert, sevgi dolu, baba gibi babalar olmalı HER AİLEDE.

Güzel anlar, mutluluk dolu hayatlar.

Temelinde sevgi saygı olan, bir yudum su gibi yaşanan mutlu yıllar.

Sevgili arkadaşlarım,

Şu an toplumun bir kesimi bu tür hayatlar yaşamakta ve hallerinden de çok çok memnunlar.

Politikacılar, patronlar, gazetelerde poz poz resimlerini gördükleriniz.

Ama onların bu lüksleri, toplumun büyük kesiminin cahil kalmasına ve kadınların çalışmasına bağlı.

Sevgili politikacılar, patronlar, bir taraftan kendi eşlerini evlerinde, minik saraylarında, yazlıklarında lüks içinde kraliçeler gibi yaşatırken, bir taraftan, siz bayanların kendileri için ailenizi, eşinizi, çocuklarınızı ihmal ederek, köle gibi çalışmanıza “Aman çaktırmayalım.” diye bakıyorlar.

************************************

Sevgili arkadaşlarım,

Misak-ı aile, Aile Yeminimizle elde edilecek faydalar,

  • Erkeklere bir kadının aşkı,
  • Kadınlara romantik bir evliliğin, aşkın ve eş olmanın mutluluğu,
  • Çocuklara bir annenin sevgisi,
  • Kadınlara anneliğin zevki ve mutluluğu,
  • Kadınlara da maddi özgürlük,
  • Erkeklere hakettikleri o kahramanlık, babalık hisleri,
  • Tüm topluma maddi ve manevi mutluluk,
  • Gerçek aşka dayalı, uzun süren evlilikler

İşte bu benim bir hayalim.

İşte bu benim dileğim.

Ve bu hayali, bu armağanı, bu mutlulukları mümkün olduğu kadar çok kadına, erkeğe, çocuğa vermek, yaşatmak istiyorum.

Allah’ın izni ve yardımıyla tabii.

Benden yardım almak ve bana yardım vermek için gelen arkadaşlarımdan başlayarak, Allahın izniyle, bu kampanya, bu proje sayesinde, hepimize, nice kadınlara, erkeklere, çocuklara, nice mutlu yıllar sevgili arkadaşlarım.

Ağustos’taki seminerde, sizlerden bu konuda Allah’a sığınıp, aklınıza ve kalbinize bakarak, harikulade fikirler alıp vererek birbirinize destek, yardım vermenizi de isteyeceğim.

Ama en başta Funda Teyze’nin bu projeyi HAYATININ PROJESİ olarak gördüğünü bilin.

Şimdiye kadar pek çok arkadaşıma, bu konuda yardım ettim ve ediyorum zaten.

Ağustos’taki Para Bolluk Zenginlik Temizlik seminerimde de biz kadınların, yukarıda verdiğim MİSAK-I AİLE, Aile Yeminimiz çerçevesinde, temizlik yapacağız.

Allah’tan yardım isteyeceğiz.

Kadınlara kadınlıklarını, erkeklere erkekliklerini, çocuklara çocukluklarını yaşamaları için, yaptığımız TÜM hatalardan af dileyerek, Allah’ın affediciliğini de kendimize örnek alarak, hem kendimizi hem de beynimizi yıkayanları affederek ama o eski hatalara ASLA ve ASLA geri dönmemeye söz vererek, kendimizi de, herkesi de affedeceğiz ve çok seveceğiz.

Ve ardından da HARİKULADE BİR HAYAT İÇİN, HARİKULADE BİR GELECEK için seferber olacağız.

Funda Teyze’den öğrendiğimiz şekilde temizliklerimize devam edeceğiz.

Açılan kapılarımıza dikkat edip, aklımızı ve kalbimizi dinleyip o kapıların haklarını vereceğiz.

Ve bir gün sevgili arkadaşlarım,

Allah’ın yardımı ve izniyle bu dileğimize kavuşacağız.

VE Allah’ın önüne AİLEYİ, EVLİLİĞİ, KADIN HAKLARINI, ERKEK HAKLARINI, ÇOCUK HAKLARINI korumuş, kollamış olarak yüzümüz ak çıkacağız.

AİLEYİ, hayatımızın vazgeçilemez 2. parçasını korumuş, kollamış, yardım etmiş olacağız.

VE ödüllerini Allah’ın izniyle hem bu hayattan sonra hem de bu hayatta alacağız sevgili arkadaşlarım.

Mutlu, huzurlu kadınlar, anneler.

Mutlu, huzurlu erkekler, babalar.

Mutlu, huzurlu çocuklar, gençler.

Ağustos 2012′de Ankara’da, biz de, ülkemizi kurtarmak için Sivas’ta ve ardından Erzurum’da kongre yapan atalarımız gibi, AİLEMİZİ, AİLELERİMİZİ kurtarmak için buluşalım mı? :D

Hayatımıza Para Bolluk Zenginliği, AİLEMİZİ kollayarak, Allah’ın izniyle, mutlulukla huzurla getirelim.

EVE DÖNELİM kampanyamıza desteğinizi seminere gelerek lütfen gösterin.

Hepinize ailelerinizle beraber ve hayatınızın 8 parçasını da kucaklayarak, harikulade bir hayat diliyorum.

Çok çok sevgiler.

Funda Teyze

Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi

21 Mayıs 2012
14:45

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (5)
  1. Alev
    10:35, 31 Mayıs 2012

    Sevgili Funda Teyze,
    Hayat amacınız içerisinde şekillenen bu yepyeni ve harikulade plan bana da büyük mutluluk ve heyecan verdi. :D Misak-ı aile yeminimize içtenlikle katılıyorum. Destek veriyorum. Ağustos’ta Ankara’da Allah’ın izni ile hayırlısı ile buluşmak ve bu konuda beraberce çalışmak dileğiyle.
    Çok çok sevgiler.

  2. Funda Teyze
    16:02, 7 Haziran 2012

    Alev arkadaşım,

    Seninle de şimdiye kadar yaptığımız TÜm temizlikleri daha da derinleştirmekten ben de çok çok mutlu olacağım. :D

    Allah’a Aile Yeminimizi edebildiğimiz için şükrediyorum. :D

    Senin de bu yeminden mutluluk ve heyecan duyman, aileni, eşini, çocuğunu, kendini koruman, kollaman beni de çok mutlu ediyor.

    Çok çok sağ olasın. :D

    Sabırla bekliyorum seminerimizi. :D

    Çok çok sevgiler

  3. Özlem
    16:35, 3 Mart 2014

    Öncelikle bu güzel yazıyı düşünüp yazdığınız ve bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederim.Yazdıklarınızın büyük çoğunluğuna katılıyorum fakat çocuklarımız 9-12 yaşlarına gelen kadar bayanların evde kalmaları biraz uzun bir süre değil mi? Aile kurmak , çocuk sahibi olmak onlarla ilgilenmek bu dünyadaki en güzel seylerden ama ben bunların yanında hem de mesleğimle insanlara yardımcı olmak istiyorum ve bunu sadece evde kalarak gerçekleştiremem.Çözüm, sadece bu kadar sene meslek sahibi olmak için gösterdigimiz çabayı , emeği bi kenara atmakla mı sağlanabilir?İkisi de aynı anda yürütülemez mi ? Tekrar teşekkürler ve sevgilerle.

  4. Funda Teyzen
    16:23, 5 Mart 2014

    Sevgili Özlem,

    Eğer bana sorarsan, 9-12 aslında az bile. İnsan kaç yaşına gelirse gelsin, annesine ihtiyacı oluyor. Buna ben de şahsen şahitim.

    Ki sonra hayatta öyle bir zaman geliyor ki bu kez annemizin de bize ihtiyacı oluyor.

    Şöyle demişsin:

    “Aile kurmak, çocuk sahibi olmak onlarla ilgilenmek bu dünyadaki en güzel seylerden ama…”

    Aslında bu yazıda benim bahsettiğim sadece dünyadaki en güzel şeylerden birini yapmak değil.

    Şu dünya hayatında en başta İYİ ve DOĞRU OLANI YAPMAK.

    İyi ve doğru olanı yapmak isterken, AMA olamıyor arkasında. Yani “ama” diyemiyoruz arkasından.

    Çünkü “ama” dediğimiz zaman o iyi ve doğrudan da uzaklaşmaya zaten niyet etmiş oluyoruz.

    Ne ilginç ki, iyi ve doğru olan zaten Allah’ın izniyle güzel de oluveriyor, çok şükür. İşte bunlar senin yazdıklarını okuyunca Allah’a sığınıp, aklımı ve kalbimi dinleyince ilk söylemek istediklerim.

    Senin soruna gelince,

    ** madem mesleğinle insanlara yardımcı olmak istiyorsun ve bunu evinden yapman imkansız diye düşünüyorsun, lütfen buyur ol.

    ** madem meslek sahibi olmak için çok çaba gösterdin, ve anne olup çocuğunu kendin büyütünce bu çabayı boşa harcamış gibi hissedeceksin ve bunu da istemiyorsun, lütfen bildiğin gibi yap.

    ** madem hem eve, hem işe, hem patrona veya müdüre, hem çocuğa, hem eşine, hem de yardım etmek istediğin insanlara yetişmek istiyorsun ve hepsini birarada yürütebileceğine de inanıyorsun, buyur bildiğin gibi yap.

    Seni durdurmak gibi bir niyetimiz yok.

    Ama senden ricam bu konulara BAYRAK olma bari.

    Madem kendini hatta belki hayatının bazı diğer parçalarını da bu şekilde feda etmek istiyorsun, bari bunun sorumluluğunu al ve “ben yapmak istiyorum” veya “ben yapmaya karar verdim” de ve yap.

    Ama başkalarına bu konu ve durumları süslü gösterip onları da hayatlarının 8 parçasından birini veya daha çoğunu feda etmelerine vesile olma.

    Ve unutmadan, madem kararını bu şekilde verdin, lütfen bir gün gelip de kendini feda etmiş veya feda olmuş hissedip de onu-bunu, hatta belki eşini, çocuğunu veya patronunu/müdürünü, veya bu konulara bayrak olmuş pek çok insanı suçlayıp, “niye böyle oldu, kimse bana söylemedi” deme lütfen.

    Funda Teyze makalesini yazdı ve sen de okudun. Yani birisi sana söyledi.

    Funda Teyze sana söyledi ve senin bu yorumun da bunu duyduğunu kanıtlıyor.

    Ama ben sana asıl Kuran’ı Türkçe okumanı tavsiye ederim. Bu konuda asıl Allah ne diyor diye öğrenmek istersek, Kuran bizim yol gösterenimiz, değil mi?

    Önemli not: Bu konularda konuşurken yanlış anlamanı istemem. Ben senin çalışmaya ihtiyacın yok da, keyfinden veya sırf “insanlara hizmet ve yardım” için çalıştığını varsayıyor değilim.

    Pek çok insan gibi senin de, bizim de çalışmamız gerekebilir.

    Ama o zaman da ‘ÇALIŞMAK ZORUNDAYIM’ veya ‘ÇALIŞMAK DURUMUNDAYIM’ diyerek çalışıp, çocuğumuzu başkalarına emanet edersek, inan daha iyi olur, sırf ‘asil bir amaç uğruna’ evimizi çocuğumuzu bırakıp dışarıda çalıştığımızı düşünüp kendimizi kandırmaktansa.

    Kendimize dürüst olmak, Allah’a dürüst olmak anahtar iyiye güzele doğruya ulaşabilmek için.

    Eğer bu şekilde GERÇEK sebebe ulaşmayı başarabilirsek, işte o zaman Allah’a sığınıp adil, hak ve düzgün bir çıkış yolu istersek, adil hak ve düzgün bir olasılık açılıverecektir önümüzde.

    Çünkü Allah’ın mucizelerinden hiç ümidi kesmemek lazım. Yeter ki, yalanlara yanlışlara sapmayalım.

    Ancak ve ancak yalanlara yanlışlara sapınca insan Allah’tan ümidi kesiveriyor.

    Dilerim bu cevabım faydalı olur.

    Herhalükarda Allah’a sığınmak, doğruları bulmamıza yardım edecektir.

    Kolay gelsin.

    Çok çok sevgiler. :D
    *****************************************
    *****************************************
    *****************************************

  5. Funda Teyzen
    17:35, 14 Mart 2014

    Yukarıdaki cevabımda önemli bir noktayı açık olarak yazmadığımı farkettim.

    Soruyu soran sevgili arkadaşımıza cevap verirken,

    ** madem mesleğinle insanlara yardımcı olmak istiyorsun ve bunu evinden yapman imkansız diye düşünüyorsun, lütfen buyur ol.

    demiştim.

    Ve ayrıca,

    çalışmaya ihtiyacımız olduğu için çalışıyorsak,

    ‘asil bir amaç uğruna’ evimizi çocuğumuzu bırakıp dışarıda çalıştığımızı düşünüp kendimizi kandırmaktansa, eğer gerçekten özellikle maddi olarak çalışmaya ihtiyacımız varsa, ‘ÇALIŞMAK ZORUNDAYIM’ veya ‘ÇALIŞMAK DURUMUNDAYIM’ diyerek çalışıp, çocuğumuzu başkalarına emanet edersek, inan daha iyi olur.

    Kendimize dürüst olmak, Allah’a dürüst olmak anahtar iyiye güzele doğruya ulaşabilmek için.

    Eğer bu şekilde GERÇEK sebebe ulaşmayı başarabilirsek, işte o zaman Allah’a sığınıp adil, hak ve düzgün bir çıkış yolu istersek, adil hak ve düzgün bir olasılık açılıverecektir önümüzde.

    demiştim.

    Burada kastettiğim, eğer biz kendimizi kandırarak değil, kendimize ve Allah’a dürüst olarak yaparsak yaptığımız her şeyi,

    ** eğer onlarda bir hayır yoksa bile hayra dönecektir,
    ** ve ayrıca Allah bize, mesela yapmak istediğimiz yardımın belki benzerini veya aynısını hatta belki de daha fazlasını, evimizden yapmamız için bir kapı da açacaktır.

    İşte bu sebeple hem herçek sebebi bulmak, hem de Allah’ın hayırlı uğurlu ve harikulade pek çok olasılığına aklımızı kalbimizi, gözümüzü kulağımızı açmak çok önemli.

    Eğer biz, ‘insanlara yapacağım yardımı evimden ve ailemle, çocuklarımla da ilgilenerek yapmam imkansız’ diye düşünürsek, Allah’ın bize bu konuda açabileceği kapıları da ya göremeyiz, ya da o kapıları cahillikle veya zalimlikle kapatıveririz.

    Uzun lafın kısası,

    1- Allah’a sığınalım.
    2- Hayırlı uğurlu her olasılığa açık olalım.
    3- Hayatımızın 8 parçasını da sevelim, kucaklayalım, birini veya daha çoğunu bir diğeri için feda etme oyunlarına pek girmeyelim.

    Hepimize kolay gelsin.

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...