Kalp ve Çekim Yasası
Hayatta “İstiyorum” dediğimiz şeylere şöyle bir bakalım mı?Sağlık, mutluluk, insanlarla sevgi dolu ilişkiler, maddi bolluk vs. vs.
Tabii bunlar biraz genel oldu ama detaylı bir şekilde de bakmak mümkün:
Bir arkadaşın bahsettiği gibi, “Vitrinde gördüğüm o beyaz, harikulade arabayı istiyorum” da diyebilirsiniz, veya “Evlenip, sevgi dolu bir aile kurmak istiyorum” veya “Sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşamak istiyorum.” veya “İyi maaşlı şu şu şu işe girmek için şu şu şu sınavı geçmek istiyorum.” veya ” O harikulade evde yaşamak istiyorum.” veya “Dükkana bol müşteri istiyorum.” veya “Borçlardan kurtulmak için bol para istiyorum.” da diyebilirsiniz.
İstemekte bir sakınca yok. Hatta çekim yasasının olmazsa olmaz birinci şartı bir şeyi istemek.
Ama çekim yasası, maalesef yüzeyde görünen bu isteklerimiz üzerine değil, daha derinde olup, o kadar kolay kendini göstermeyen, gerçek düşünce, duygu, beklenti ve inançlarımız ve bunların bir sonucu olan o söz ve hareketlerimiz üzerine çalışıyor.
Kalbimizin en derininde hangi inançlar, hangi duygular var?
Yüzeyde evet “O evi istiyorum.” desek bile, çoğumuz içimizde “Yeterince param yok” düşünce, duygu ve inancı üzerine günlük hayatını yaşayıp, bu düşünce, duygu ve inanç ile konuşup, hareket ediyor.
Yüzeyde görünenler ile derindeki gerçek duygu ve inançların farkını öğrenene kadar, eskiden ben de “İstiyorum ama neden olmuyor?” “Uğraşıp duruyorum neden bir türlü ulaşamıyorum?” soruları ile şaşırıp kalırdım.
Taa ki bir gün, markette ürünleri sırf fiyatlarına bakarak ve ucuz olanı almaya odaklanarak seçtiğimi farkedene kadar.
Oysa ki, ürün ve hizmetleri isteyip istememeye, “Hangisi ucuz?” “Hangisi hesaplı?” şeklinde bakarak değil, o ürünü kalpten isteyip istemediğimize, hayatımıza getireceği iyilik ve güzelliğe bakarak karar vermemiz gerekiyor.
Evet, fiyatına bakarak değil, hayatımıza getireceği faydaya veya zarara bakarak satın almayı istemeye veya istememeye karar vermemiz gerekiyor.
Bir ürünü satın almaya yetecek paramız olmasa dahi, onun fiyatına bakıp “Ne kadar da pahalı.” deyip kalbimizi ondan soğutmaya çalışmaktan veya soğutamazsak bile, “Yeterince param yok.” deyip sızlanmaktansa, Allah’a sığınıp, o ürünü veya hizmeti kalpten istediğimizi, ondan bize gelecek olan fayda ve güzelliklerle beraber düşünüp, Allah’a teslim olduktan sonra gözümüz iyice açarsak, Allah, -eğer o ürün veya hizmet bizim için hayırlı ise- mutlaka ama mutlaka bir kapı açacaktır.
“Oysa ki daha bu aşamaya bile gelemeden, “Yeterince param yok.” düşüncesi ve inancında takılıp, sızlanmaya, şikayete odaklanınca insan, maalesef bu, hayatımıza daha fazla parasızlık, azlık ve yokluk çekmekten başka hiçbir işe yaramıyor.
Özellikle biz bayanlar,
- indirim olsun,
- bir şeyi ucuza almak olsun,
- nerede en hesaplısı var gidip onu almak olsun,
- ev harcamalarından, ve yemek, elektrik-su-gaz vs. için tasarruf etmek olsun,
gerçekten çok yetenekliyiz.
Ama tasarrufun doğru olduğu yerler ve durumlar var, bir de tasarrufun yanlış olduğu yerler ve durumlar var.
İnsanların ihtiyaçları var, bir de istekleri var. Kişinin sağlığı için süt içmesi bir ihtiyaç iken, dondurma yemesi bir istek sonucu oluyor.
Önce ihtiyaçlarımızın ve isteklerimizin neler olduğunu çok iyi bilmemiz lazım.
Hangi ihtiyaçlarımızda ve ne zaman tasarruf etmeliyiz? Hangi isteklerimizde ve ne zaman tasarruf etmeliyiz?
Bu konular çok hassas ve önemli konular. Çünkü bazı durumlarda bir ihtiyacımızdan tasarruf etmek zararlı olurken, bir başka durumda bir isteğimizden tasarruf etmek zararlı olabiliyor.
Bu konu bu kadar hassas iken, biz bu hassaslığa boşverip, bir alışkanlık olarak “tasarruf moduna” girip, tüm hayatımızda tasarruf, indirim, ucuzluk üzerine yaşamaya başlayınca, bunun çok önemli bazı zararları da hayatımıza hakim olmaya başlıyor:
1- Hayatta hep bir eksiklik, yokluk, azlık enerjisi ile dolaşıp duruyoruz, bu da çekim yasası gereği, daha çok eksiklik, yokluk, azlık olarak hayatımıza geri dönüyor.
2- Önümüze çıkan bazı önemli ve anahtar rolü oynayacak yatırımları veya eğitim olanaklarını da, “Yeterince param yok” diyerek reddediyoruz ve açılan kapılarımızı kapatıyoruz.
Eğer hayatınıza iyi-güzel-doğru şeyleri çekmekte bir tıkanıklığınız varsa, 3-5 gün boyunca bazı söz ve hareketlerinizi dikkatle takip etmenizi tavsiye ederim:
- Markette alışveriş yaparken, hangi yoğurdu veya hangi sebzeyi alacağınıza karar verirken, sırf azıcık bir fark olduğu için ucuz olanına mı gidiyorsunuz?
- Herhangi bir ürünü veya hizmeti almak istemenize rağmen, Allah’a sığınıp, eğer hayırlı ise Allah’ın mutlaka önünüze bir kapı açacağına inanmak yerine, “Çok pahalı.” “Yeterince param yok.” diyerek şikayete odaklanıp, Allah vergisi ile çok güçlü olduğunuz, çekim yasası yeteneklerinizin önünü mü kapatıyorsunuz?
Bu alışkanlıklara ve onların altındaki, kalbinizin en derinlerindeki bu yanlış inançlara bir son vermeniz gerekiyor.
Ama bu, kesinlikle, markette, “Ne kadar pahalı ürün varsa, bütçemizi mahvedecek şekilde satın almamız lazım.” demek değil.
Savurganlık, çekim yasasının yine aleyhimize çalışmasına sebep olan bir illet.
Bu, sadece alışverişlerimizde bilinçlenmemiz ve hayatımıza zarar veren bir alışkanlık konusunda bir farkındalığa ulaşmaya odaklanmamız demek.
Bu, hayatta iyi-güzel-doğru şeyleri istemek ama bunlara ulaşmak için, Allah’a sığınıp, Allah’a güvenerek, sabretmeyi bilmek demek.
Bu, kalbimizi temiz tutmak, maddi veya manevi tüm isteklerimiz için Allah’a güvenmek demek.
Bu, kalbimizi yakından tanıyıp, onu hep sağlam tutmaya ve kırılmasına hiç izin vermemek demek.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
20:30, 17 Ekim 2010
Yazınızı büyük bir zevkle okudum, elinize saglık.
Ve çok dogru. Çoğunu da yapıyorum fakat bu sıralar nedense mutsuzluk peşimi bırakmıyor.
Bir ayrılık yaşadım ve feci maddi sorunlarım var. Bana ne yapmam gerektigini, söylemeniz mümkün mü acaba, sevgili dostum. Düşünemiyorum artık….Beynim durdu. Siz bu gibi deneyimlerin yaşanmışlıgını tahmin edebilirsiniz…
Sevgilerimi yolluyorum….
01:55, 31 Ekim 2010
Güler arkadaşım,
Yorumun için teşekkürler.
Makalemden kendine hisseler almana çok sevindim.
Demişsin ki,
“düşünemiyorum artık….beynim durdu.”
Bu düşünce ve hisler hayatımızın bir veya daha çok parçasında karmaşaya ve çaresizliğe düştüğümüzün göstergesi.
Bu durumla ilgili bir makale yazdım. Lütfen o makaleyi dikkatle oku. Yardımcı olmasını, bu kafa karışıklığından tez zamanda çıkmanı canıgönülden dilerim.
http://cekimyasasi.net/makaleler/2010/10/24/karmasa-ve-cekim-yasasi/
Allah’a sığın. Allah bizim tüm sorun ve dertlerden çıkmamıza harikulade bir şekilde yardım eder, hep etti, hep ediyor, çok şükür.
Sen de Allah’a sığın ve bahsettiğim makaleyi de oku. Dilerim yardımcı olur.
Çok çok sevgiler…
00:14, 21 Mayıs 2014
Sevgili Funda Öğretmenim,
Yine tekrar tekrar ve anlaya anlaya okudum makalenizi.
Çok güzel farkındalıklar yakaladım.
Ne zaman aklıma bir soru takılsa ve sayfanıza baksam cevaplar sanki hazır beni bekliyor. Bu çok güzel ve muhteşem birşey
Allah başarılarınızı daim etsin.
Çok çok sevgilerimle
14:10, 23 Mayıs 2014
Maşallah,
Hayırlı uğurlu olsun farkındalıkların Sevda arkadaşım.
Çok çok sevgiler