Hayat Oyunu

Oyun oynamak ne kadar da tatlıdır, değil mi?

Kendimizi oyunun heyecanında kaybetmek, engelleri aşmak, puan almak veya kötülerle savaşmak ya da tavla, iskambil kağıdı vs oyunlarında olduğu gibi, taş toplamak veya kağıt atmak…

İlk bilgisayar oyunlarının çıktığı zamanları o kadar iyi hatırlıyorum ki…

Yazlıkta, bakkalın önüne koymuşlardı 3-4 makina.

“Atari” deniyordu o zamanlar. :)

Çiu, çiu diye ateş eden uzay araçları ile düşman gemilerini patlatmak ve puan toplamak…

Bakkalın kızları arkadaşımızdı ve bize jeton atmadan oyuna tekrar başlamanın yolunu öğretmişlerdi. Bu da, hakkımız yani canımız bitse de tekrar tekrar doyasıya oynamamızı sağlamıştı.

Aman Allahım, ne kadar da kaptırmıştık kendimizi, tüm arkadaşlarla!!!

Yine bir aralar, ağabeyimin kağıttan keserek yaptığı ve bana oynamasını öğrettiği tavlaya takmıştım kafayı.

Ve o kadar usta olmuştum ki, sitedeki herkes benimle tekrar tekrar tavla oynamak istiyor ama her defasında ben onları yeniyordum.

Çok zevkliydi gerçekten de.

Ama bir yaz, kulağıma su kaçıp da bir gece korkunç ağrılar içinde uykuyla uyanık arası kabuslar içindeyken, rüyamda önümde tavla, ve ben zarları ata ata ve her taşı oynaya oynaya, sayıları saya saya, korkunç bir gece geçirince, bu oyuna olan bu merakım konusunda uyanır gibi olmuştum.

Yıllar geçse de o kabus hala aklımdadır: Ağrılar içinde, oynamayı bırakmak istememe rağmen bırakamadan oynamak.

O gece sabaha kadar annem ve ablam başımda beklemişler. Bir ara çaresizlikten, bir yerden duydukları komik bir çareyi bile denemişler. Gazeteyi borazan şeklinde kıvırıp, üst ucunu yakarak alttan kulağıma duman verip beni iyileştirmeye çalışmışlar. :D (Ya Rabbim, neler görüyoruz hayatta…)

Sanrılar içinde geçen o gecede, karanlıklar içinde saatler boyu tekrar tekrar yaptığım tavla hamleleri benim, “bir oyunu bu kadar takıntılı oynamak, pek o kadar da iyi bir şey değil galiba” diye karar vermeme sebep olmuştu.

Şimdiki aklımla baktığım zaman, hem o tecrübemle Rabbimin bana öğrettiği şeyler için şükrediyorum, hem de o korkunç kabuslu gecenin de Rabbimden bana bir armağan olduğunu görüyorum.

Kimbilir, eğer ben o oyunu aynı hevesle oynamaya devam etseydim, şimdi bu makaleyi yazıyor olmak yerine kimbilir ne yapıyor olurdum?

Kim bilir?

Belki de, “Dünya Tavla Şampiyonası”nda yarışmak hayalleri kuruyor olurdum. Yanlış anlamayın, tavla şampiyonu olma hayalleri kötü bir şey demiyorum, hatta harika bir hayal olabilir diye düşünüyorum. Ve gerçekten de şampiyon olanları veya olmak isteyenleri canıgönülden kutlarım.

Tek söylemek istediğim şey şu ki, ben şu anki hayallerimden o kadar memnun ve heyecanlıyım ki, beni bu diğer başka hayallerimden mucizevi bir şekilde alıkoyan Rabbime gerçekten de minnettarım.

Ve bu edindiğim tecrübelerle, şimdi bakıyorum da, çekim yasasının adını dahi bilmeden, bire bir uygulamasını öğrendiğim zamanlarmış o zamanlar:

  • Bilgi,
  • “egzersizle gelen tecrübe”
  • ve bunların getirdiği “kazanma inanç ve beklentisi” ile hep şansı da yanıma alarak herkesi tekrar tekrar yeniyormuşum bu oyunlarda.

Çekim yasasını öğrenince, neden o oyunda o kadar çok kazandığımı da anlamıştım tabii:

Eğer,

  • Hedefine odaklanırsan, (taşları kendi köşene getirmek ve  sonra da en kısa zamanda toplamak)
  • İnanç ve beklentin, rahat bir şekilde ve güvenle “amacına uygun, en iyi zarların gelmesi ve eninde sonunda kazanmak” ise,
  • Gelen zar her ne ise, gözünü açık tutup, “en iyi nasıl oynanır bu gelenle?” sorusuna odaklanıp, bulduğun doğru cevabı korkusuz bir şekilde oynarsan,

tavla şampiyonu olmak, işten bile değil.

**********************************************************

Şu bir gerçek ki, oyun oynamanın hayatımızda çok önemli bir yeri var.

Özellikle çocuklukta oynadığımız her oyun, aslında bizi hayatta yaşayacağımız o asıl olaylara hazırlıyor ve bize hayatı öğretiyor.

Çocuk için oyun, hayatın sınavdan önce yapılan egzersizi gibi bir şey.

Öğrenciler, öğretmenler, ana-babalar bilir, sınavdan önce ne kadar çok egzersiz, örnek problem çözerse çocuk veya öğrenci, o kadar başarılı olacaktır sınavda.

İşte çocuklukta oynadığımız oyunların hayatımıza faydası bu.

Yoksa anne, baba veya öğretmen vs. bir şeyle uğraşırken, “çocuk oyalansın da rahatsız etmesin” diye değil. (Anne-babalara, öğretmenlere tavsiyem, çocuklarının oyunlarına büyük  önem vermeleri ve hep çocuğun gelişimine, öğrenimine uygun oyunlar seçmelerine ve oynamalarına yardım etmeleri.)

Ve bir gerçek daha var oyunlar hakkında bilmemiz gereken:

Bir süre sonra bu oyunları oynama amacımız ÖĞRENMEKten, can sıkıntısı geçirme, zaman öldürme, sevmediğimiz şeylerden kaçma, dertleri unutma gibi amaçlarla oynamaya dönüşüyor.

Bu sanırım, artık çocukluktan çıkmaya, hayatı, üniversite sınavlarını veya üniversiteyi, iş hayatını vs. yaşamaya başlayınca gerçekleşiyor.

Bu aşamaya gelmiş bir kişi için artık o çocukluktaki “iyi-güzel-doğru” şeyi yapıyor olma hissi, “öğreniyor, başarıyor, kazanıyor” olma hissi, yerini “oynamamam lazım ama dur son bir kez daha oynayayım, sonra bırakacağım” hislerine veya bir basamak daha düşüp, “ben, hayatı (veya sınavları veya okulu veya işi) sevmiyorum, bana ne,  oyun oynayacağım ben.” nefret hislerine bırakabiliyor.

Hatta kişi, hayatını tamamen bir kenara bırakıp, sabah kalkar kalkmaz oyunun başına geçip, gece yarılarına kadar bu oyunları oynayarak vaktini geçirebiliyor.

Ve artık oyunlar da o kadar gelişti ki, uzay gemilerinden, çiftçiliğe, balıkçılığa hayatın her alanını bunlarda bulup, kendimizi onların içinde kaybetmemiz, gözümüzü, aklımızı, kalbimizi sonuna kadar açmazsak, işten bile değil.

İnsanoğlu, insanoğlunun bütün meraklarını, zevklerini, zayıflıklarını üç kuruş para için sömürmek amacıyla tarih boyunca binbir çeşit yol buldu.

Bugünlerde de bilgisayar oyunları, diziler, filmler, bazı şarkılar, merak, zevk ve zayıflıklarımızı sonuna kadar kullanıyorlar.

Bir gün gelecek, insanlarda sigara ve çevre konusunda olduğu gibi bu konularda da bir bilinç oluşacak. Ama o gün gelene kadar sizin de kendinizi korumak göreviniz.

Biliyorum, biz bayanlar olarak hissediyoruz, bu bilgisayar ve oyunlar aleminde bir şeyler yanlış. İçgüdülerimiz bize bunu fısıldıyor. Hayatta sevdiğimiz şeylerden, ailemizden, arkadaşlarımızdan, birlikte gidilecek yerlerden, misafirliklerden, sohbetlerden bizi alıkoyduğunu hissediyoruz.

Biliyoruz bir şeyler yanlış.

Haklıyız da. Çünkü, bu teknolojik ürünleri keşfedenler, bize daha önce de topu, tüfeği, atom bombasını sunmuştu.

İzin vermeyin bu çağımızın sanal, duygusal ve sosyal atom bombalarının sizin ve çevrenizin hayatını darmadağan etmesine.

Belki de hayatımın en büyük dönüm noktalarından biri, “büyüdükten sonra, hayata atıldıktan sonra oynadığım bütün bu bilgisayar, online, kağıt, taş vs. oyunlarının, aslında bir tür kaçış ve saklanış olduğunu” anladığım ve keşfettiğim andır.

Benzer bir anlayışı da beyaz diziler, pembe diziler ve ülkemizde çevrilen ve “alışkanlık” yapan dizi filmleri seyretmemin de aslında bir “kaçış ve saklanma” olduğunu keşfettiğim zaman yaşamıştım.  (Bakınız: Beyaz dizi ve Başrol)

Evet, çocuklukta oynadığımız her oyun çok önemli ve bizi büyüyüp hayata atıldığımız zaman için hazırlıyor.

Aynen egzersiz çözmek  gibi bir şey. Ne kadar çok ve çeşitli oyun oynarsa bir çocuk, hayatta da o kadar yaratıcı, problem çözücü, kendine güvenli oluyor.

Ama büyüdüğümüz zaman – sanırım lise ve üniversite çağlarından itibaren- artık gerçek “HAYAT OYUNU” başlıyor ve eğer bu sıralarda kendimizi hayat oyununu oynamaya ve onun heyecanına vermezsek, ya da bu oyunun bilmemiz gereken kurallarını henüz öğrenmemişsek, korkuyla, bir takım roman, dizi, şarkı, oyun vs.lere saklanarak, hayat oyunumuzu geciktirmeye çalışabiliyoruz.

Ya da özellikle üniversitede bazılarının başına geldiği gibi, hayat oyununu oynamaya, henüz kuralları tam bilmeden, kendilerini kaptırıp, düzen değiştirmeye kalkıp, eylem yapmaya vs başlayanlar, hayat değerlerini keşfetmeden bir takım arkadaşlık veya ilişkilere girip, büyük acılar çekenler de olabiliyor.

Tabii ki bu bahsettiklerim iki uç noktalar.

Saklananlar ve henüz olgunlaşmadan hayata ateşle saldıranlar.

HAYAT OYUNU, hepimizin, şöyle veya böyle kesinlikle oynadığı, kuralları olan, esneklikleri olan, özgürlükleri ve kısıtlamaları olan, hedefleri, sonuçları, kazananları, kaybedenleri olan bir oyun.

HAYAT OYUNU, yaşamak için, oynamak için dünyaya geldiğimiz oyun.

Burada hem bilgisayar, kağıt, taş vs ile oynanan oyunlarda saklanan, hem de çekim yasası ile hayatlarına bolluk, mutluluk, başarı çekmek isteyen arkadaşlara sesleniyorum.

Sizi çok iyi anlıyorum ve sizi çok seviyorum ama, şu noktaları çok iyi anlamanızı istiyorum:

  • Çekim yasası, bizim hayat oyununu, kurallarını bilerek oynamamıza yardım ediyor.
  • Kazananlardan olmak istiyorsak, önce içinde saklandığımız yalan oyunları bırakarak, gözümüzü dört açmamız lazım.
  • Bildiğimiz hiçbir oyun, gözü kapalı, yarım gönülle, sadece dileyerek, sadece umut ederek oynanmıyor.
  • Bir oyun ancak bir şey öğretiyorsa, oynanmaya değerdir.
  • Öğrenilecek şeyi öğrenilmişse artık o oyunu oynamaya devam etmek kendimize ve hayata haksızlık ve zalimlik olur.
  • Her oyunun kuralları, her oyunun bilenleri, her oyunun öğretenleri, her oyunun hedefleri, her oyunun atılması gereken adımları, her oyunun değerlendirilmesi gereken fırsatları, her oyunun hataları, her oyunun çekilecek acıları, her oyunun çıkarılacak dersleri, her oyunun ödülleri var.
  • Sonuçta odaklanmamız gereken tek oyun “Hayat Oyunu”dur.

Size bir şey öğrettiğine, sizi geliştirdiğine inanmadığınız her oyunu oynamayı reddetmenizi canı gönülden hem diliyorum hem de rica ediyorum.

HAYDİ, HEP BERABER, bırakalım tüm yalan oyunları ve gerçek oyunumuzu “hayat oyunumuzu” oynamaya başlayalım.

Bu oyun öyle bir oyun ki, ben kazanırsam siz de kazanıyorsunuz, siz kazanırsanız ben de kazanıyorum.

Birbirimize karşı değil, beraber oynanan bir oyun.

Kuran, çekim yasası bize oyunun kurallarını açık seçik öğretiyor.

***************************************************************

Peki bu oyun hakkında bilmemiz gereken en temel şeyler neler?

  • Amacımızın ne olduğunu bulmak ve ona ulaşmayı hedef edinmek (herkes için farklı ve özel olabilir. Örnek: Hayata veya hayatlara değer katmak, iyiye-güzel-doğruya eriş veya bu konuda başkalarına yardım etmek, hayat kurtarmak, hizmet etmek, yardım etmek vs.)
  • Hayatın 8 parçasının hepsinde başarıya ulaşıp kazananlardan olmak.,
  • Kendini ve tüm hayatı anlamak ve sevmek.

***************************************************************

Haydi hep beraber oynayalım ve kazanalım.

Kendimiz için,

Ailemiz için,

Arkadaşlarımız  ve Türkiye için,

Tüm insanlık için,

Dünya için,

Evren için,

Ruhlarımızın iyiliği için,

ve Allah için…

***************************************************************

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (2)
  1. figen
    08:08, 8 Şubat 2010

    Size çok teşekkür ederim.
    Her makalenizi okuyuşumda hem kendimden birşeyler buluyorum, hem de aklıma takılan birşeyler varsa o konu hakkında kafamda şimşekler çakıyor. İyi ki size rastlamışım.
    Her gece 1 makaleyi mutlaka okuyorum.
    1 ocak itibariyle şükür defteri tutuyorum. Çok şükür ki hayatımı sevdiklerimle mutlu bir şekilde çalışarak, sağlıklı bir şekilde geçiriyorum. Çekim yasası ile ilgili bir çok kitap okudum ve okumaya devam ediyorum. Sizi facebookta görerek tanışmış olmak beni çok mutlu etti.
    Harika yazılarınız ve düşünceleriniz için gerçekten çok teşekkür ederim.
    Bir çıkış kapısı arayan tüm arkadaşlarıma bu siteyi tavsiye ediyorum.
    Umuyorum onlar da benim aydınlandığım kadar fayda görebilirler.
    Başarılarınızın devamını diliyorum.

  2. Sevgili Figen arkadaşım,

    Ben de senin burada olmandan büyük mutluluk duyuyorum.

    Öncelikle yazılarımı okuduğun için, sonra da iyi niyetle okuyup kendinden bir şeyler bulduğun için, bunu bizimle paylaştığın için ve arkadaşlarına tavsiye ettiğin için sonsuz teşekkürler.

    Şükür defterin için çok çok tebrik ederim. (Sana getireceği güzel şeylerin haberlerini duymak beni çok mutlu eder.)

    Madem facebook’ta tanıştık, orada her gün oynadığımız çekim yasası oyunlarımızı kaçırmıyorsundur inşallah. (facebook)

    Başarı dileklerin için de çok çok teşekkürler, ben de aynı şekilde, hayatının tümünde (8 parçasında da) sana ardıarkası kesilmeyen başarılar dilerim. :D

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...