Hayatımızdaki Kıyaslar

Çekim yasası açısından hayatımıza bakarsak, arzu ettiğimiz o iyi-güzel-doğru şeylerin bol bol hayatımıza girmesini engelleyen şeylerden biri:

“Kendimizi başkalarıyla kıyaslamak.

Maddi, manevi her konuya kıyas yaparak bakmak.

Kendimizi hep başkaları ile karşılaştırarak ölçmek ve mukayese ederek değerlendirmek.

Bu konuyu iyice incelediğimiz zaman şu aşağıdaki alışkanlıkların birini veya daha fazlasını bulabiliyoruz:

1) Kendimizin sahip olduğu maddi veya manevi değerleri başkaları ile karşılaştırıp, eşit veya daha çok, daha iyi, daha güzel olsun diye yarışmak. Ve “bu takıntılı bakış açısı ile”  hep kendimizi ve başkalarını incelemek.

2) Başkalarının sahip olduğu maddi veya manevi şeylere özenmek ve kendi sahip olduğumuz şeyleri küçümsemek.

3) Ne kadar çok şey başarsak dahi hep “Daha iyi yapabilirdim.” “Daha iyi olabilirdim.” şeklinde bir yetersizlik hissetmek ve kendimizi kendimizle yarıştırmak.

4) Başkalarının hakkımızda ne düşündüğüne odaklanmak ve bu bakış açısı ile hareket etmek, kararlar vermek ve hayatımızı yaşamak.

Pek çok yanlışda olduğu gibi, bu “kıyas ve yarış” yanlışının tohumları da yine çocukken atılmaya başlanıyor.

Kardeşlerin doğal olarak hissedebildikleri bu kendini abla, ağabey, kardeş, kuzenlerle karşılaştırma hissi,  anne ve babanın, hatta diğer büyüklerin mukayese eden sözleri ve hareketleri ile hayatımıza bir alışkanlık olarak, sabit bir şekilde yerini alabiliyor.

Okula başlamamızla beraber bu kıyas ve yarış olayı daha da büyüyor.

Öğretmenler, okul arkadaşları, sınavlar, hatta komşular da, bu büyük partinin misafirleri olarak hayatımızda yerlerini almaya başlıyorlar.

Şimdi hayatıma şöyle bir bakıyorum da, Rabbimin bana en büyük lütuflarından biri, lise birinci sınıfa kadar yaşadığım tüm kıyasları ve yarışları ya kazanarak, ya da yaralanmadan atlatmam olmuş.

Lise ile başlayan 10 senelik dönemimde ise bayağı zorlanmışım,

  • okumaya başladığım romantik kitaplar,
  • gazete ve dergilerde takip etmeye başladığım ünlü insanların resimleri, röportajları ve haberleri,
  • gördüğüm bu lüks ve zevk içinde geçen hayatlar,
  • diziler,
  • filmler,
  • ve yine tam lise birinci sınıfa denk gelen, yeni oluşmuş üçlü yakın arkadaş grubum

sayesinde bu dönemde yaşadığım kıyaslardan yaralanmam ise, kaçınılmaz olmuş.

Nasıl olmasın ki?

Kitaplardaki, dizilerdeki, dergilerdeki şatafatlı hayatlar, yanlış arkadaşlarla birleşince insan sudan çıkmış balığa dönüyor. :D

O dönemlerde dış görünüş, zenginlik ve karşı cins konusundaki uyanış günlük konuşmaların özünü oluşturuyor:

“Bu kız ne güzel.”

“Yok şu daha güzel.”

“Şu zengin.”

“Yok bu daha zengin.”

“Bu çocuk ne yakışıklı.”

“Yok öteki daha yakışıklı.”

O yaşların eğlencesi, fakat maalesef çok kötü bir alışkanlık ediniliyor.

İleriki yaşlarda, insan bu oyuna, gizli de olsa devam ediyor. Kalpler kırılıyor. Fakat gizli gizli.

“Onun maaşı şöyle benim maaşım böyle”

“Onun evi şöyle benim evim böyle”

“Onun eşi şöyle benim eşim böyle”

“Onun işi şöyle benim işim böyle” vs. vs.

Kendimizi başkaları ile kıyaslayıp, yarıştırdığımız zaman, aslında en derinde kendimizin olduğumuz gibi kabul edilmeyeceği, sevilmeyeceği düşüncesi var.

Sanki daha iyi olmazsak, bizi sevmeyecekler veya kabul etmeyecekler diye düşünüyoruz.

Çünkü zaten çocukluktan beri bu öğretildi bize: Uslu olursak, seviliyoruz. Uslu olmazsak sevilmiyoruz.

Sevilmemiz sevilmememiz koşullara bağlanmış.

Bu sebeple, başkalarının hakkımızdaki düşüncelerine odaklanmayı öğreniyoruz. Nasıl öğrenmeyelim ki? Sonuçta hayatımız onlara bağlı.

Onlar sayesinde biz varız.

Peki ama çare ne?

Çare,

1- Kendimizi bilmek, kendimizi sevmek, kendimiz hakkında kendimizi iyi hissetmek.

2- Kendi hayat amacımıza, hayat değerlerimize, hayatımızın vazgeçilemez 8 parçasına sarılmak.

3- Bunları başkalarınınkilerle kıyaslamaktan, yarıştırmaktan uzak durmak. Bu alışkanlığı kırmak.

4- Enerjimizi kendimizi başkaları ile kıyaslamak ve yarıştırmaktan alıp,

  • hayatımıza,
  • hayat amacımıza,
  • hayat değerlerimize,
  • ve hayatımızın vazgeçilemez 8 parçasına güzellikler vermeye çevirmek.

5- Belki de en önemlisi, bu konuyu iyice azdıran özel cins bir insan grubundan uzak durmak.

Bunlar, genellikle bizden biraz daha iyi durumda oluyorlar ve aynı zamanda da negatifler. Sahip oldukları şeyleri sahip olmayanlara açık veya gizli şekilde üstünlük taslamak ve onları küçültmek için kullanıyorlar. Nispet yapıyorlar. Onların yanında olmak, anında bizi kıyaslama yarışının parçası yapıyor. Bu sebeple onlardan uzak durmamız en faydalı şey oluyor. (Bakınız: Seni küçültenler)

************************************************************

Tabii ki başkalarının hakkımızdaki iyi düşünceleri önemli,  ama buna odaklanmak ve bu takıntılı bakış açısı ile kendimizi hep daha iyi, daha iyi olmak için zorlamak yanlış.

Her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir denge var.

Maddi veya manevi olsun, daha yukarıdaki bir kimseyi kendimize örnek veya öğretmen olarak almakta ve kendimizi geliştirmek amacı ile adımlar atmakta bir sakınca yok.

Bir başkasından öğrenmek başka, kendimizi onunla kıyaslayıp yarıştırmak başka.

Yeter ki bu bizim kendimizi veya sahip olduğumuz maddi ve manevi değerleri küçümsememize ve yetersiz hissetmemize sebep olmasın.

NOT:

Uslu olursa çocuğa sevgi vermek, yaramaz olunca sevgiyi kısmak, sanırım bir anne veya baba olarak yapılabileceğimiz en büyük hatalardan.

Yaramazlık yapan çocuğa,

“Seni koşulsuz bir şekilde, her zaman seviyorum ama şu, şu şu hareketin beni üzdü, veya kızdırdı veya rahatsız etti” şeklinde çocuğun özgüven-özsaygı-özsevgisini zedelemeden, yaptığı o harekete dikkatini çekerek, o hareketin bize hissettirdikleri hakkında çocuğu bilgilendirmek, varsa bir hatası düzeltmesi için fırsat vermek, o çocuğa yapabileceğimiz en güzel davranışlardan biri oluyor.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (1)
  1. Ayşa
    19:36, 17 Mayıs 2010

    Sevgili Funda Hanım,

    Daha önce sizden yardım rica etmiştim ve benim işe başlamam için Özgüven, Özsaygı ve Özsevgi konularına ağırlık vermemi önermiştiniz.
    Size ne kadar teşekkür etsem az çünki anladım ki ben bunların tam olarak ne anlama geldiğini özümseyememişim. Hemen araştırıp konuyu irdeledim ve ne demek istediğinizi çok iyi anladım.
    Ayrıca minik bir çocuk annesi olarak onun da bu değerlerle yetişmesinin önemini öğrendim.
    Kıymetli paylaşımlarınız için teşekkürler,

    Sevgiler,

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...