Çekim Yasası ve 4 Durum – 4 Farkındalık

Çekim yasası açısından ve dileklerimize kavuşma, onları yaşama açısından,

** gerek kendi hayatımıza,
** gerekse gözlemlediğimiz başka insanların hayatına baktığımızda,

4 durum, bir başka deyişle 4 farkındalık görüyoruz.

İşin ilginç yanı, bu durumlar, bizim elde ettiğimiz sonuçları da aynen belirliyor.

Bu durumlar, hayatı nasıl yaşadığımızı ve hayatta neler bulduğumuzu da belirliyor.

Bu durumlar,

  • düşüncelerimizden,
  • duygularımızdan,
  • içten içe inandığımız, adımız gibi bildiğimiz ve emin olduğumuz şeylerden,
  • kendimizi nasıl gördüğümüzden,
  • hayatı nasıl gördüğümüzden,
  • başımıza gelen olaylara nasıl bir tepki verdiğimizden,
  • nasıl davrandığımızdan,
  • nasıl konuştuğumuzdan,
  • nasıl hareket ettiğimizden oluşuyor.

Ama belki de en önemlilerinden biri içten içe inandığımız şeyler.

Ağzımız, hatta aklımız başka türlü söylese bile, hareketlerimiz başka türlü olsa bile, kalben inandığımız, kalben bildiğimiz şeyler.

Bu 4 durum, bir başka deyişle 4 farkındalık şunlar:

1- Bekleme durumu:

Bu durumdaki kişiler, bir gün bir şey olacağına ve bunun da istedikleri o şeyi veya şeyleri kendilerine getireceğine inanıyorlar.

Bu kişiler bekliyorlar.

Hayatlarında bir şeyin değişmesini, ve sonunda mutlu olacakları o günün gelmesini bekliyorlar.

Beklemede oldukları için oldukça pozitif duygulara ve düşüncelere sahiplermiş gibi görünebiliyorlar.

Ancak unuttukları bir nokta şu ki, “bekleme” durumunda olan bir kimse kendisine yine sadece ve sadece, daha da çok “bekleme” gerektiren olayları, insanları, durumları çekiyor.

Dilekleri konusunda,
** karar verme zorlukları,
** niyet etme zorlukları,
** adım atma zorlukları,

hep bu bekleme durumundayken baş gösteriyor.

Bu durumda insanlar mutlu olmak için hayatlarında bir şeylerin olmasını istiyorlar, onlar için mutluluk içerden değil, dışarıdan gelen bir şey.

Ve bu kişiler mutlu olmak için “o şeyi” beklemekle meşguller.

2- “Çabalama ve Mücadele” Durumu:

Bu durumdaki kişiler de hep koşturan ve bir şeyler yapan insanlar

Çabalama ve mücadele durumundayken de, sanıyoruz ki,

** her yolu denersek,
** her yönteme başvurursak,
** her şeyi denersek,
** ya da henüz denemediğimiz yeni bir şey denersek,

dileklerimize kavuşabiliriz.

Eğer çabalarsak, mücadele edersek, eninde sonunda bir şey olur ve dileğimiz gerçekleşir.

Bu durumda da bir itme, bir zorlama hali söz konusu.

İstediğimiz şeyler kolaylıkla gerçekleşmediği için, bizim tarafımızdan bir itme ve zorlama olması gerektiğine inandığımızda, kendimizi bu durumda buluveriyoruz.

Yine unutmamamız gereken şey şu ki, “çabalama, zorlama, mücadele” durumunda bir kimse kendisine yine sadece ve sadece, daha da çok “çabalama, zorlama, mücadele” gerektiren olayları, insanları, durumları çekiyor.

Bu durumda da insanlar, mutlu olmak için hayatlarında bir şeylerin olmasını istiyor ve bunun için mücadele veriyorlar. Onlar için de mutluluk içerden değil, dışarıdan gelen bir şey.

3- “İsteme – Özleme -Hasret Duyma” Durumu:

Bu durumdayken içimizde hissettiğimiz şeyler bir ihtiyaç hissi, bir umutsuzluk, özlemle isteme, umutsuzca isteme, hatta bazen içerleme, öfke, nefret bile olabiliyor.

Kişi bu durumdayken, dileğine ne kadar kavuşmuş olursa olsun, hep daha da istemek, yetmediğini düşünmek, kişinin hayatına da, düşünce ve duygularına da, sözlerine ve hareketlerine de yansıyor.

Umutsuzluk, ihtiyaç, yokluk hep bu durumda hissediliyor.

Unutmayalım ki, “ihtiyaç” içinde, isteyen, özleyen, hasret duyan kişi, kendisine yine sadece ve sadece, daha da çok “ihtiyaç” içinde, istemesini, özlemesini, hasret duymasını sağlayacak olayları, insanları, durumları çekiyor.

Bu durumda da insanlar mutlu olmak için hayatlarında bir şeylerin olmasını istiyorlar, onlar için de mutluluk içerden değil, dışarıdan gelen bir şey.

4- “Bilmenin Mutluluğu” Durumu:

Bu durumdaki bir kişi için, dilediği şey, hiç de aşırı kafayı takacak, hatta düşünülecek bir şey bile değil.

Dilediği şey için kalpten biliyor ki, Allah bu dilediği şeyi çoktan dilemiş ve doğru zamanda, doğru yerde, o dilek zaten onun olacak.

Ben buna “bilmenin mutluluğu” durumu diyorum.

Çünkü, mutlu olmak için, “O ANIN” gelmesini beklemeye gerek yok.

Mutluluk kişinin içinden gelir, dışarıdaki durumlardan değil.

Hatta kişi yine bilir ki, içinden gelen mutluluk, zaten dışarıdaki durumları en güzel bir şekilde belirleyecek hatta iyiden-güzelden-doğrudan yana değiştirecektir.

Bilmenin mutluluğu durumu, bir sakinlik, bir güven ve bir iman ile birlikte geliyor.

**********************

Hayatımızın her parçasında, hangi durumda olduğumuza bakmak ve içinde bulunduğumuz durumun farkında olmak, en önemli konu sevgili arkadaşlarım.

İkinci önemli konu da:

Eğer, “bekleme, çabalama, isteme” durumlarında isek, nasıl kendimizi “bilmenin mutluluğu” durumuna getireceğiz?

Cevap:

Aklımızda, kalbimizde, düşünce, duygu, söz ve hareketlerimizde temizlikler yaparak.

Bizi bekleme, çabalama, isteme durumlarına düşüren şeylerden, kişilerden, yalan yanlış öğretilerden kendimizi koruyarak ve gerekirse hayatımızı bunlardan temizleyerek.

Ve pek tabii unutmadan söyleyeyim:

Bu farkındalığa ulaşmanın en hızlı, en rahat, en kolay yolu:

Harikulade Dilekler Maratonu :D

Kesinlikle, kesinlikle tavsiye ederim. :D

Ancak ve ancak farkında isek, kendimizi içinde olduğumuz bir durumdan çıkartabiliyor veya eğer “bilmenin mutluluğu” durumunda isek de, yine mutluluk ve farkındalıkla o durumumuzda ilerlemeye devam edebiliyoruz.

**********************

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (2)
  1. İlkay
    16:19, 25 Temmuz 2011

    Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun inşallah.
    Siteniz yazılarız çok güzel, sessiz takipçilerinizdenim.
    Yaptıgınız işe ve emeğinize saygım sonsuz.
    Size sormak istediğim, henüz maddi olarak ürünlerinizi almaya veya maratona katılmaya durumu müsait olmayan biz takipçilerinize nerden başlamamız gerektiğini ve nasıl bir yol izlememiz gerektiğini gösterecek bir tavsiyede bulunabilirmisiniz? Sevgiyle kalın

  2. Funda Teyze
    16:26, 25 Temmuz 2011

    İlkay kardeşim,

    Güzel sözlerin için çok çok teşekkürler.

    Ancak sorduğun soru bende şöyle bir düşünce uyandırdı.

    Acaba dedim, İlkay arkadaşım, yazılarımı gerçekten okuyor mu?

    Ben zaten her yazımda bir tavsiye veriyorum. Eğer her okuduğunda oradaki tavsiyemi dinlemiş ve uygulamış olsaydın, bence maratona da katılabilecek bir duruma gelmiş olurdun, diye düşünüyorum.

    Aslında yukarıdaki yazımda bile, durumunu çözecek bir tavsiye verdim:

    Beklemekten, çabalamaktan, hasretle istemekten çıkıp, “bilmenin mutluluğunu” hisset.

    Lütfen yazımı gerekirse tekrar tekrar oku. Anlayana ve uygulayana kadar oku.

    Eğer uygulayamıyorsan, soru da sorup yardım alman mümkün, buradan.

    Ama inan,

    Her yazımda verdiğim TEK bir tavsiyeyi bile alıp uygulasan, hem çok güzel bir başlangıç yapmış olursun, hem de DEV bir adım atmış olursun.

    Anahtar kelime, okuduğun yazımdaki tavsiyeyi UYGULAMAK.

    Ben de zaten uygulayan ve başarı elde eden arkadaşları maratona davet ediyorum.

    Lütfen benim maraton davetime takılıp, “ben katılamam ki, ne yapacağım?” diye düşünmekten vazgeçip, yazıdaki tavsiyeyi uygulamaya odaklan.

    Bunu yapınca zaten maratona da “şükür” için katılmış olacaksın. Zaten maratondaki amacımız da bu: şükretmek, teşekkür etmek.

    Yazımdaki tavsiyeyi uygula.

    Uygulayan arkadaşların kimisine anında, kimisine 10 dakika içinde, kimisine 3-5 gün içinde mutlaka Allah’tan bir kapı açıldı. Tabii ki ben bunun sözünü veremem, ama benim tavsiyem, bu tavsiyemi uygulaman. :D

    İnan bana kazanan sen olacaksın. :D

    Kolay gelsin,

    Çok çok sevgiler,

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...