30 – Çekim Yasasını Öğretmek ve Öğrenmek Bedava mı Olmalı?

Çekim Yasasını Öğretmek ve Öğrenmek Bedava mı Olmalı?

Sevgili arkadaşlarım,

Bu konuda da hayatınızda çekim yasasının işleyişi hakkında çok güzel çok özel bilgiler var, dikkatle okumanızı tavsiye ederim.

*****************************

Pek çok insanın çekim yasası ile ilgilenme sebeplerinden biri, herhalde, MADDİ REFAH.

Yani, para ve para ile ilgili konular.

Aslında zaten, para, hayatın her parçasında bir KARŞILIK verme şekli olduğu için hayatımızın her parçasını ilgilendiriyor.

Mesela, insanın parası yoksa hacca da gidemiyor.

Gerçekten de, hacca paramız varsa gidebiliyoruz.

Paran yoksa, Allah’a sığınıp isteyeceksin, aklının ve kalbinin hemfikir olduğu şekilde hayatın 8 parçasına faydalı olacak şekilde çalışacaksın, ama “Hacca gidemiyorum” diye isyan da etmeyeceksin, gidebilenlere saygısızlık da etmeyeceksin.

Bir başka örnek olarak, herkes Mercedes araba alamıyor, ama tutup da Mercedes şirketine yazıp, “Bu niye böyle pahalı?” da demiyor.

Eğer kişi Mercedes arabayı beğeniyor ve sahip olmak istiyorsa, “Gücüm yetse de alsam” diye Allah’a sığınmak en güzeli oluyor.

Mercedes’in fiyatına bakıp “Neden pahalı?” diye mektup yazmıyor insanlar ama çekim yasası hakkında bir kurs, bir seminer, bir eğitim almak gerektiğinde, “Buna neden para alıyorsunuz?” veya “Neden bu kadar pahalı?” diyenler olabiliyor.

Hele hele bu hizmeti verenin emeğinin ölçüsüne ve hizmeti alanın elde ettiği faydaya bakılınca, son derece az olan ücretine bile, “Çok pahalı” diyerek o emeği de o faydayı da küçültenler olabiliyor.

Bunun altında sanırım, çekim yasası için bir övgü de var. :D

O da şu:

Çekim yasasına ve çekim yasasını anlatan benim gibi bir öğretmene, bir dost, iyi bir insan olarak bakıyorlar ve bu sebeple, ürün ve hizmetlerime para almam insanlara garip geliyor.

Sanki, sevdiğiniz bir komşuya çay içmeye gitmişsiniz de, o komşu çay için para istiyor gibi görüyorlar olayı.

Beni ve çekim yasasını bu kadar kendilerine yakın bulmaları hoş :D :D

Sağ olsunlar bu yakınlık hisleri için.

Fakat gerçekleri de görmek lazım. Olay bu kadar basit değil, benzetme doğru değil.

Ama tabii ki bu mesajları yazan insanlara dikkatle baktığımız zaman, onların para konusunda sahip oldukları bazı yanlış fikirleri, yanlış inançları ve zaman içerisinde topladıkları olumsuz duyguları görüyoruz.

Birincisi, bu kişiler mal, ürün, hizmet satanlara, dükkanlara, fabrikalara, başka bir türlü, soğukça ve neredeyse düşman gibi bakıyorlar.

Onlara bir çeşit el, bir çeşit rakip, bizden olmayan, bizle sırf çıkar ilişkisine girmiş kimseler olarak bakıyorlar.

Ellerinden gelse, onların hiç bir şeylerini de almazlar ama, işte hayat, yaşanmak ve bir takım ürünler kullanılmak zorunda olduğu için kendilerini zorlayarak alıyorlar, kendilerini zorlayarak alış veriş yapıyorlar.

Bu sebeple de, ürünler, hizmetler, öfkeyle, nefretle, mümkün olduğunca en ucuzu olacak şekilde, mümkünse bedava, ve mümkünse alınmamak üzere, mecburiyetten alınıyor.

Hatta beddua ile alınıyor.

Para verilirken, kızgınlıkla veriliniyor.

Ve bu sebeple de, çekim yasası ile uğraşan kişileri kendilerinden biri olarak gördükleri için, eğer bu kişiler ürün ve hizmetler karşılığında bir para, bir karşılık isterlerse, kalplerinde bir şaşkınlık ve bir duraksama oluşuyor.

“Madem sen bizi bu kadar seviyorsun, neden bizden para, bir karşılık istiyorsun?”

Sevgili arkadaşlarım,

Tabii bu soruya bir kaç cevap var.

Cevap tek değil, birçok. Çünkü cevap verirken aslında, para konusunda, hem kişi olarak ve hem de toplum olarak birikmiş katmer katmer yanlış fikirleri ve duygusal kirleri temizliyoruz.

Her cevabımız, biriktirilmiş bir duygusal kire, bir akıl karmaşasına açıklık getiriyor.

İşte bu cevaplardan bir kaç tanesi:

1- Para almak kötü bir şey değil. Önce bunu bir anlayalım. Ortada bir haksızlık yoksa, para almak demek, kişinin emeğinin karşılığını alması demek ve adalet, kalp, akıl bunu gerektiriyor.

Çekim yasasını öğretmek, bu amaçla kurslar düzenlemek, komşunun evinde çay içmekle aynı şey değil.

Eğer bir kişi mahallede herkese hergün çay sunmak durumunda kalıyorsa, elbette onun altına girdiği maddi ve manevi külfeti, çay içmeye gelenler de anlar ve aklı ve kalbi temiz insanlar, bir karşılık vermek için çaba gösterir, veya o komşuyu bir karşılık almak için ikna etmeye çalışır.

Eğer bir komşumuz, “Ben bayanlara bir çay evi açıyorum” demişse, artık onun çay evine gidip, “Hani niye bana bedava çay vermiyorsun?” demek ayıp olur. Hele hele gittiğimiz o komşunun çay evinde, ücretsiz tadımlık tonlarca çay gözümüzün önünde açıkça duruyorsa. (Ben de burada makalelerimi ve ücretsiz raporumu kastediyorum :D )

Hatta kalbi temiz insanlar, böyle bir teşebbüs karşısında, o komşuya sırf destek olmak için gelir ve ihtiyaçları olmasa bile çay alırlar. İhtiyaçları varsa da, teşekkürle, bir ihtiyaçları karşılandığı için Allah’a şükürle çaylarını alırlar.

Sevgili arkadaşlarım,

Herkes nasıl çalışıp, emeğinin karşılığını almak durumunda ise, çekim yasası öğretmenleri de eğer saatler, aylar, yıllar boyu bir emek harcıyorlarsa, onlar da emeklerinin karşılığını almak durumundalar.

2- Ürün, hizmet sunup bir karşılık alan insanlar, dükkanlar, iş yerleri, fabrikalar, şirketler sizin düşmanınız değiller.

Sizden para almalarının sebebi, sizi sevmedikleri için değil, onlar da sizden aldıkları paranın büyük bir çoğunluğunu çalışanlarına, masraflarına harcıyorlar.

Size o ürünü, o hizmeti sunabilmek için, büyük yatırımlar yapıp, borçlara giriyorlar, batmayı, rezil olmayı göze alıyorlar ve hatta battıkları da çok oluyor.

İşte bu sebeple aslında cesaretle size o ürünü ve hizmeti sunmaları, SİZE OLAN SEVGİLERİ sebebi ile.

Olaylara müşteri gözüyle bakınca insan işyerlerinin, dükkanların değerini kıymetini bilemeyebiliyor.

O yerlere, parasını almaya çalışan yerler, kimseler olarak bakabiliyor.

Fakat toplum ve hayatın 3. parçasında sorumluluk alarak bakınca, o işyerlerinin o bölgeye, o mahalleye, medeniyet getiren, hayat getiren yerler olduğunu idrak etmeye başlıyor insan.

İşyerlerine, ürün satıp hizmet sunanlara düşmanca bakmanın yanlış bir şey olduğunu, insan toplumda yükselince, sorumluluk alıp yüksek bir pozisyona çıkınca anlıyor.

Hayata, hayatın 8 parçasına fayda üzerine bir ürün, bir hizmet sunan herkes ve her işyeri, ulaştığı insanlara, mutluluk, medeniyet, umut getiren kimseler ve kurumlar oluyor.

Onlar düşman değil, aslında dost. Ve para istemeleri veya almaları da onları düşman yapmıyor.

3- Bir ürün, bir hizmet sunan bir kimse, eğer buna gününün büyük bir kısmını ayırıyor ve bu yönde emek harcıyorsa, o insanın günlük hayatını sürdürebilmesi için de, bir ücret, bir karşılık alması şart.

İnsanın buna kalbi şaşırabilir, ve “Neden böyle manevi ve iyi bir iş için bizden para isteniyor, para alınıyor?” şeklinde bir kuşkuya düşülebilir.

Ancak genelde, kalbi temiz, aklı temiz bir insan benim burada verdiğim bu sebepleri kendi aklında ve kalbinde kendisi ulaşabiliyor.

ANCAK ve ANCAK, bu temizliğe, akıl kalp doğruluğuna ulaşmamış insanlar, şımarık, sorumsuz ve terbiyesizce, hayatın 8 parçasına zararlı pek çok ürün için, bayıla bayıla, körü körüne para harcarken, hatta bunlar için borca girip, kredi kartlarını sonuna kadar kullanıp, borca batarken, KENDİLERİNİ BU ZARARLARDAN KURTARACAK bir konuda, ve Funda Teyze gibi bir öğretmene, yazıp, neden para aldığını sorgulama garipliğini, tuhaflığını gösterebiliyorlar.

Para’nın kötü bir şey olmadığını bu kimselerin anlaması gerekiyor önce.

Ama bunun için de önce paralarını temiz ve güzel harcamayı öğrenmeleri gerekiyor.

Kendileri parayı kötü amaçlı kullandıkları, hayatlarına zarar verdikleri için, parayı da kötü zannediyorlar.

Parayı hayırlı bir şey için kullanmaya başlayabilseler, paranın iyi bir şey olduğunu da anlayacaklar, para almanın kötü ve utanılacak bir şey olmadığını da.

4- Biz bir ürün veya hizmete para vermeye çekiniyorsak, bize gelen paraya da çekince koymuş oluyoruz.

Başkasının hayırlı uğurlu hizmetleri karşılığı para almasını yanlış olarak gördükçe, bizim de kendi hizmetlerimiz karşılığı alacağımız para da yanlış oluyor, ya da biz de hayırsız uğursuz işlere bulaşmak durumunda kalıyoruz.

Verilen paranın etrafındaki olumsuz duygular, alınan paraya da yansıyor.

Zor para veren, zor para alıyor.

Para vermek istemeyen, içten içe para almak da istemiyor.

Parayı kirli bir detay olarak görünce, kişi farkında olmadan kendisine verilen paraya da kirli demiş ve parayı itmiş oluyor.

Parayı hayatın kirli tarafı olarak kabul etme şımarıklığını gösteren kişi, helal kazanılan paralara, karşılığı verilerek kazanılan paralara haksızlık etmiş oluyor, ve ister istemez toplumla ve iyi insanlarla düşman durumuna düşüyor.

Duygusal olarak, çekim alanı olarak kendisine acılarla dolu hayali bir dünya oluşturmuş oluyor.

Halbuki, hayırlı bir iş üretmek ne güzel, karşılığında helal bir ücret almak daha da güzel!

Hayırlı bir ürün veya hizmet için verilen para, saygı ve sevgi gibi duygularla verilmeli. Gönülden verilmeli.

5- Ürün ve hizmetler arasında, hayırlı ve hayırsız diye ayırım yapmıyorsak, buna gerek duymadan hepsine ‘satılan bir şey’ diye bakıyorsak, bize gelen paranın büyük kısmı maalesef hayırsız işlere ürünlere harcanıyor demektir bu.

Çağımızda paramızı bizden alıp bize ürün vermek için herkes reklamlarla, tanıtımlarla vs. yarış içerisinde. Bu yarışta, iyi  ve hayırlı ürünlere bizim bir tüketici olarak arka çıkmamız gerekiyor.

Bir bakıma buna alışverişte sorumlu yaklaşım da diyebiliriz.

Bu yapılmadığında, kişi alışverişlerinde neredeyse tüm kredi kartını hayırsız ürünlerle doldurup, sonra da yardıma ihtiyacı olduğunda hayırlı kimselere verecek parası kalmıyor.

Paramızı harcarken, nereye harcayacağımıza karar verirken, karışık bir kafa ile hareket etmek, iyi kötü ayırım yapmamak, sonuçta kişiyi ‘hayırsız işleri destekler’ bir para harcama alışkanlığına itiyor.

Tabii acıklı olan, bu kişilerin parasız kalınca, neden böyle olduğuna bakmadan, topluma, paraya, ürün satanlara, hizmet sunanlara toptan bir düşmanlık beslemesi.

Hatta bu davranış en had safhasında, hayırlıya hayırsız, hayırsıza hayırlı diyecek kadar insanın akıl ve kalp karışıklığına düşmesine sebep oluyor.

Örnek olarak, tüm gençlik yıllarında CD’lere, sigaraya, sinemaya, makyaj ve kıyafette çeşit çeşit aşırılıklara eğlenerek ve hiçbir duygusal çekince duymadan para harcamış bir bayan, çekim yasasında bazı hizmetlere ücret istendiğini görünce inanılmaz bir rahatsızlık hissedebiliyor.

Hiç aklına gelmiyor kendisini geliştirecek, iyiye güzele yönlendirecek bir konuda kendisine iyilik için yatırım yapmak.

Tabii bu kimselerin hayırsız şeylere paralarını güle oynaya serbestçe verirken, hayırlı bir şey için aniden cimri kesilmesi ve hatta bir ürün için para alınmasına düşman kesilmesi insanı şaşırtıyor.

Ancak Allah’a çok şükür ki, hayattaki basamakları, hayatın 8 parçasına hayır ve uğur konularını ve çekim yasasını çok iyi anlamış ve bilen Funda Teyze ve öğrencileri için bu konuda hiç bir karışıklık, kuşku Allah’ın yardımıyla olmuyor, olamıyor.

Biliyoruz ki, hayırlı bir ürün ve hizmete para vermeye çekinen, bununla beraber kolkola gezen, hayırsız ürün ve hizmetlere gözü kapalı para da veriyor, ve dolayısıyla da kendine gelen hayırlı uğurlu paraya da ÇEKİNCE koymuş oluyor.

Kişi gelen hayırlı uğurlu paraya çekince koyunca, doğal olarak ya parasız kalıyor ya da hayırsız uğursuz paranın kendine gelmesine sebep oluyor.

Biz de  zaten hayırsız uğursuz parayı istemiyoruz. :D

**********************************

Sevgili arkadaşlarım,

Hani yukarıda bahsettiğimiz o, kişiyi kendine yakın görünce onun para almasını yadsımak konusuna daha bir dikkatle bakarsak, insanların çekim yasasını öğretmek ve öğrenmek konusunun bedava olması gerektiği şeklindeki inançlarının, aslında sadece konuyu ve kişiyi kendilerine yakın ve dost olarak görmelerinden kaynaklanmadığını da anlıyoruz.

Hayatta okul, hastane, cami, kütüphane gibi hayır için yapılmış hizmetler gibi de düşünüyorlar, çekim yasasını.

Aslında bu konuda doğru bir taraf da var.

Çekim yasası çok faydalı bir konu olduğu için, hayırlı işler, hayır için yapılan işler sınıfına girmeye çok uygun.

Ancak unutmayalım ki, hayır için yapılan işlerin bedava olmasını sağlamak, yıllar süren çabalar ve organizasyonlar sonucunda gerçekleşiyor.

Ve unutmayalım ki, o bedava gibi görünen okul, hastane, cami, kütüphane aslında bedava değil, birileri veya herkes onların parasını veriyor.

Okul yaptırmak, hayır için yapılıyor olsa da, para ile yapılınıyor.

Sonuçta o okulun, projesi çizilecek, mimarın emeği para gerektiriyor.

O mimar o okul için BAĞIŞ amacıyla O PROJEYİ ücret almadan yapabilir. Ama bu O PROJE İÇİN geçerli. O mimar HER OKUL projesinde ücret almazsa, hayatını nasıl idame ettirecek?

Okul inşaatında çalışanların ücretleri de verilmeli, oradaki işçilere siz bunu hayır için bedava yapın diyemiyoruz, ayıp oluyor, onların da ev geçindirmesi gerekiyor.

O okulda çalışan öğretmenlere de, siz hayır için bedava çalışın diyemiyoruz.

Herkesin yaptığı bağış, kendi hayatını geçindirebildikten sonra, kendi gücü çerçevesinde yapabildiği, yaptığı bağış olmalı.

Kimse kimseye  “Sen bunu neden HEP bağış olarak yapmıyorsun?” diyemiyor, dememeli.

Herkesin kendi gönlüne göre bağış yapması en güzeli oluyor.

Ve biz insanlar, ulaştığımız medeniyet çerçevesinde, bir çok şeyi, devletin yapmasını sağladık.

Devlet, halktan aldığı parayla, okul ve benzeri şeyleri ortaya çıkarıyor ve ücretsiz olarak sunuyor.

Tabii bazen insanlar, ufak yaşta, okul gibi şeyler ücretsiz olduğu için, ‘İyi şeyler bedava olmalı’ diye bir fikir sahibi olabiliyorlar.

Halbuki, o iyi şeyler bedava değil, parasını herkes veriyor.

Eğer bir gün Çekim Yasası da okullar gibi devlet tarafından desteklenirse, çekim yasası da kullananlarına ücretsiz olabilirdi.

Fakat unutmayalım ki, o zaman da yine çekim yasası aslında ücretsiz olmuyor, sadece parasını herkes ortak vermiş oluyor.

*******************

Sevgili arkadaşlarım,

İşte bunlar para ve ücret alınması konularında kişisel ve hatta toplum olarak sahip olunan karmaşalardan, duygusal karışıklıklardan bir kaçı.

Maalesef bu olumsuzluklar halledilmedikçe, bu konularda derin temizlikler yapılmadıkça kişi para gibi hem maddi görünen hem de manevi olarak kişinin hayatının her parçasını kaplayan bir konuda düşmanca, haince, karmaşa içerisinde, şüphe, külfet ve hatta tehlike içerisinde bir hayat geçirebiliyor.

TEK ÇARE: ALLAH’A SIĞINIP TEMİZLİK YAPMAK.

Ağustos seminerimde de biz de bunu yapacağız.

İçinde paraya düşmanca ve hatta nefretle bakan arkadaşlarım bile EĞER SAMİMİYETLE TEMİZLİK YAPABİLECEKLERSE, bu seminerden çok büyük faydalar elde edeceklerdir.

Ama o düşmanlığa ve nefrete sımsıkı sarılıyorsa bir kişi, ve bırakmak istemiyorsa, ve temizlik yapmaya da niyeti yoksa, onu değil benim seminerim, Allah’tan başka hiç kimse ne temizleyebilir ne de yardım edebilir.

Bu sebeple sevgili arkadaşım, eğer içinde paraya karşı bir olumsuzluk bir düşmanlık bir nefret varsa, eğer samimiyetle bunlardan kurtulmak istiyorsan gel.

Senin de bu konularda temizlenmen, parayı hayatının her parçasında hayır ve fayda için harcayıp, hayır ve fayda üreterek kazanman, parayı da sevip Allah’a onun için de içtenlikle şükretmen, paranı mutlulukla kazanıp mutlulukla harcaman beni çok mutlu eder.

Bu konuda sana da yardım etmek isterim. :D

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (0)

Henüz yorum yok.

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...