Sen Güzelsin, Çünkü…
Pek çok kimse, maalesef güzellik-çirkinlik konularında büyük bir karmaşada.
Kendini çirkin bulanlar…
Kendini güzel bulanlar…
Bir yerini güzel, bir yerini çirkin bulanlar…
Kendini güzelleştirmeye kafayı takanlar…
Kalbini kırıp, vücudunun bir özelliğini ömür boyu bir kusur olarak görüp, acısını taşıyanlar…
Başkalarını güzel bulmayıp ezenler, çirkin bulup beğenmeyenler…
Hayatına hayırsız uğursuz olacak veya olan insanları ‘güzel’ bulup baş tacı edenler…
Kendini beğenmeyip, başkasını da hiç beğenmeyenler ve bu dünyayı herkese zehir edenler…
Kendini beğenip, başkalarını beğenmeyen ve hatta yerin dibine geçirip ezmek isteyenler…
Kendini beğenmekle yetinmeyip, bir de utanmadan başkalarıyla bu konuda yarışa girenler…
Ve daha nice çeşit çeşit, kafayı güzellik ve çirkinlik konularına takanlar.
Benim bu makalede seslenmek istediğim kişiler ise,
- Kendini veya bir yerini çirkin bulanlar,
- Kalbini kırıp, vücudunun bir özelliğini ömür boyu kusur olarak görüp acısını taşıyanlar,
- Ve bir takım kendini bilmez insanlar tarafından beğenilmeyerek, incitilenler.
Yani biraz masum ve biraz ezilmiş arkadaşlar.
Bu makalede, sizlerin güzel hem de çok güzel olduğunuzu kanıtlayacağım. Ve bu kanıtlarımı madde madde, aklınızın kalbinizin mahkeme heyetine sunacağım.
Eğer yine de bu gerçeği kabul etmezseniz, size çok ciddi bir uyarım da olacak.
**********************************************
Sen güzelsin, çünkü her insan güzeldir.
Sen güzelsin, çünkü her insan güzeldir.İnsan güzel bir varlık.
Biz insanlar bazen aramızda ayrı-gayrı, şöyle-böyle yapıyoruz ama o farkları her çağda yine insanlar moda yapıp ortaya atıyorlar.
Kimi çağda şöyle, kimi çağda böyle…
Kimi zaman zayıflık moda, kimi zaman toplu olmak.
Kimi zaman uzun boylu olmak, kimi zaman kısa boylu olmak.
Kimi zaman kıvırcık saç, kimi zaman düz saç.
Oysa ki, tüm bunlar aslında kalbi paslı “BİRİLERİNİN” uydurduğu ve lanse ettiği sonra da bir başka kalbi paslı grubun etrafa yaydığı ve benimsettiği ölçüler.
Masum gençler, bu ölçüleri görüp, kendilerine aynada bakıp, varsa mutlu oluyorlar, yoksa üzülüyorlar.
Pek çok insanın kalbi bu sebeple kırılıyor da hatta.
Oysa ki, her çocuk, her genç, her bayan, ve her erkek, başkalarıyla karşılaştırmadan değerlendirilmeli ve ondaki güzellik temiz kalpler tarafından görülmeli.
Her insana hak ettiği hayranlık, sevgi ve beğeni verilmeli. Her insan kendi fiziksel özellikleri hakkında rahat ve mutlu olmalı, olmasına izin verilmeli.Sen güzelsin, çünkü seni beğenmeyen gözler yalana yanlışa bulaşmış.
Sen güzelsin, çünkü seni beğenmeyen gözler yalana yanlışa bulaşmış.Güzellik dediğimizde, bu konunun aslında önem kazanmasının birinci sebebi, ilişkiler konusunda.
Tabii ilişkiler de deyince, kimisi bunu gönül eğlendirme sanıyor. Oysa ki, ilişkilerin amacı aslında gönül eğlendirmek değil, AİLE ve ÇOCUK.
İlişkilerin amacı aslında gönül eğlendirmek değil, AİLE ve ÇOCUK.Tabii benim sözüm burada gönül eğlendirmek isteyenlere değil. Onlar güzellik konusunu da yuva, aile, çocuk konularını da çarpıtarak, kendilerine gönül eğlendirme aracı olarak kullanmaya devam ediyorlar hatta daldan dala da konarak. Ve başkalarına dokunmasalar aslında ‘zararları kendilerine’ deyip, geçebilirdik. Ama…
Ama, maalesef tüm bu yanlış hareketler, gazete, dergi, televizyon, sinema gibi toplu eğlence araçları aracılığı ile tüm topluma sunulduğu ve yayıldığı için, maalesef herkes de bu ölçüt ve kıyaslamaları gerçek ve doğru sanıyor.
Tabii olan, temiz kalpli, gönül eğlendirmek değil, aile ve yuva kurmak isteyen genç kızlara ve oğlanlara oluyor.
Onlar da, hayatlarını maalesef bu yalan ve yanlış ölçülere göre yaşayıp, hem kendilerine hem de başkalarına, dış görünüş konusunu bir mutsuzluk, umutsuzluk, çaresizlik ve acı kaynağı haline getiriyorlar.
Dilerim tüm bu yalan ve yanlış ölçülerden onlar da kendilerini kurtarırlar.
Ve kendilerini beğenmemelerinin sebebinin yalana yanlışa bulaşmış gözler ve paslanmış kalpler olduğunu farkederler.
Sen güzelsin, çünkü seni güzel gören gözler var.
Sen güzelsin, çünkü seni güzel gören gözler var.Allah her insana onu çok çok beğenecek, onu sevecek, onu her şeyin üzerinde tutacak, koruyacak, kollayacak, onunla beraberken mutlu olacak birisini vermiştir.
Herkesi beğenecek ve ciddi anlamda onunla ciddi yuva kurmak isteyecek birileri var şu dünyada.
Eğer kalpler temizse, ve bu sebeple beğeniler de dengeli ise, birbirini güzel görecek, beğenecek insanlar mutlaka birbirlerini bulacaklardır.
Ancak kalpler bu konuda temiz değilse, yani yalana yanlışa bulaşmışsa, kişi dengi olan, kendisi ile güzel ve hayırlı uğurlu bir yuva kurmak isteyen o kişi veya kişileri beğenmiyor, maalesef.
Allah’ın bize verdiği temiz kalbi, yalana yanlışa bulaştırmadan, temiz tutabilirsek, bu dünyada beğenilmeyi, güzel olmak hissini bol bol tadabiliriz bizi güzel gören ve bizim de güzel gördüğümüz o kişi ile. Ve harikulade bir yuva kurabiliriz.
Sen güzelsin, çünkü, o konu o kadar önemli değil.
Sen güzelsin, çünkü, o konu o kadar önemli değil.
Hangi konu mu?
Hani kendini güzel görmene engel olan o konu var ya, taa çocukluktan beri ya birileri tarafından duyduğun, ya da kendini başkalarıyla karşılaştırarak, farklı olduğuna karar verdiğin ve kendini beğenmemene sebep olan o konu.
Aslında biliyorum, sen o kadar önem vermiyordun en başta ama sonra birileri bir şey söyledi, ya da sen bir yerlerde okudun ve birden o konu ÇOK ÖNEMLİ olmaya başladı.
Ve sonra kendi kendine vesveseler yaptın, kanıtlar aradın, baktın, ölçtün, biçtin ve karar verdin. “Ben bunu beğenmiyorum, zaten başkaları da beğenmiyor” dedin “Bu güzel değil” dedin ve sen de bu zalimliğe katıldın, eşlik ettin.
Oysa ki, duyduğun, dinlediğin o kimseler, zalimdi.
Kalplerindeki ve akıllarındaki pası, kiri kapatmak için, başkalarını veya başkalarının sahip oldukları şeyleri küçülterek, kendilerini iyi hissetmeye, hatta üstün hissetmeye çalışıyorlardı.
Sen onları dinleyip, önemsediğinde, zalimlere katılıp, KENDİNE de zalimlik etmiş oldun.
Oysa ki, sen onlar tarafından beğenilmek zorunda değilsin.Onlar tarafından beğenilmek ihtiyacında da değilsin.
Kİ;
Onlar tarafından beğenilmek aslında ne kadar da büyük bir hakaret olurdu.
Allah korusun bizi zalimlerin beğenisinden, onların istediği gibi olmaktan. Allah korusun bizi zalimlerin beğendiği gibi olmaktan.Sen güzelsin, çünkü, biz Allah’ın beğendiğini beğenenlerdeniz.
Sen güzelsin, çünkü, biz Allah’ın beğendiğini beğenenlerdeniz.Biz, Allah’ın izniyle iyilik peşinde koşan ve iyi olmak isteyen insanlar, biz seni seven insanlar, ve biz gerçekleri az çok görebilen insanlar, diyoruz ki, Allah seni beğeniyor, Allah seni yaratmış, Allah seni güzel yaratmış ve biz de seni beğeniyoruz ve çok güzel buluyoruz.
Sen güzelsin, çünkü, güzelliğin GERÇEK tanımına göre sen güzelsin.
Sen güzelsin, çünkü, güzelliğin GERÇEK tanımına göre sen güzelsin. Güzelliğin GERÇEK tanımı senin güzel olduğunu söylüyor.Güzelliğin GERÇEK tanımı ne, biliyor musun?
Bir varlığın veya cismin, veya kavramın, kendisinin aslının, yapısının, hayatın en iyi, hoş, en faydalı, en hayırlı unsurlarını, özelliklerini içinde bulundurması.
Bir başka ifade ile,
Eğer bir insan, bir varlık, onu insan yapan, onu varlık yapan, onu KENDİSİ yapan, ona kimliğini veren ASIL konuda, yani işin özünde, belli bir uyumu ve belli bir seviyeyi, belli bir kaliteyi yakalamışsa, o varlık veya o insan GÜZELDİR.
Bu güzelliğin GERÇEK tanımı.
Eğer bir insan, iyi kalpliyse, hayatının 8 parçasında iyi ve doğru olmak için çaba harcıyor, emek sarf ediyorsa, ona işi düşenler için bir iyilik ve fayda kaynağı ise, ve kendisine güvenilebilirse, yardım ediyor, katkıda bulunuyor, hizmet ediyorsa, o insan insan olmanın özünü, güzellik kavramını da yakalayarak gerçekleştiriyor demektir ve o insan güzel insandır.
VE bu güzelliğin evrensel tanımı.
Hangi gezegene gidersek gidelim, o gezegende de GERÇEK güzellik bu şekilde ölçülür.
Bu dünyada bir takım kalbi paslı, aklı eğitimsiz insanın geliştirdiği ve lanse ettiği, yalan ve yanlış güzellik tanımı, şu boyda, burun şöyle, ağız böyle, şu ölçüler vs. vs. tanımı, o tanımı yapan kimselerin kalplerinin çirkinliğinden başka hiç bir şeyi tanımlamaz.
Bu da maalesef dünya’nın gelişmemiş uygarlık, akıl ve kalp paslanma seviyesinin bir sonucu.
Kainat güzeli seçenler, aslında bir kainat çirkinliği sergileyip, dünya aleme ve tüm kainata ve pek tabii Allah’a, insanlık adına bizi rezil ediyorlar, insanlığımızdan utandırıyorlar.
Lütfen bu geri kalmışlığa uymayın, yüz vermeyin, itibar etmeyin, ne kendi güzelliğinizi, ne de başkalarının güzelliğini değerlendirirken.
Lütfen GERÇEK GÜZELLİK tanımını uygulayın ve yayın çevrenize.
Çünkü o tanım, mutluluk getirecek ve evrensel gerçeklere dayanan bir tanım.
Sen güzelsin, çünkü sen sensin.
Sen güzelsin, çünkü sen sensin.Çünkü sen, Allah’ın yarattığı bir ruhsun.
Ve sen, sırf sen olduğun için, sırf var olduğun için, güzelsin. Sen, güzellik ile yaratılmış, özü güzel, kalbi güzel, amaçları güzel bir varlıksın. Ve sen varoluşun, evrenin, senin kalbindeki bir numaralı, bir tanecik, değerli varlığısın.Bunu sakın unutma.
Sen hiç bir zaman ikinci, beşinci, onuncu değilsin. Sen ilksin, teksin, bir tanesin.Ve çok önemli bir uyarı :
Sen güzelsin, merak etme ama, güzellik konusuna fazla önem verme, çünkü sonra zalimlerden olursun.Çünkü güzelliğe fazla önem vermekte bir çirkinlik var.
Unutma ki, Allah’ın gözünde, insanı insan yapan, insanı GÜZEL yapan aslında TEK BİR TEMEL KONU var.
O da:
- O insanın aklını, kalbini, nefsini, ruhunu temizleme yolunda olması veya olmaması.
- Kendisine verilen bir öğütten ders alması veya almaması.
- Hatasından vazgeçmesi veya vazgeçmemesi.
- İyilik ve doğruluk yolunda olmaya çalışması veya çalışmaması.
VE, ne ilginç ki, Allah’ın insandan ne beklediğini bize çok iyi anlatan ve sevgili peygamberimizin aslında eminim, BİZLERİN bir hatamızı düzeltmemiz için tatlılıkla aracı olduğu bir olayın anlatıldığı bir sure var, ki bu sure, benim için, tam da bu dış görünüş, ve dolayısıyla güzellik-çirkinlik konularında hem Allah’ın ne düşündüğünü hem de bizden NE BEKLEDİĞİNİ çok çok iyi anlatan, çok sevdiğim bir sure.
Onu da bu makale ile sizlerle tekrar paylaşmak isterim.
Hep beraber düşünelim ve inşallah öğüt alalım.
********************************
Abese Suresi (1-12) (Abese: yüzünü ekşitti)
Yüzünü ekşitti ve öteye döndü;
Yanına kör adam geldi diye.
Nereden bilirsin, belki de o arınıp temizlenecek.
Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak.
O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince,
Ki sen ona yöneliyorsun;
Sana ne onun arınmasından!
O, koşarak sana gelen var ya;
Odur içine ürperti düşen.
Sen ona aldırmazlık ediyorsun.
Hayır, hiç de öyle değil! O, bir düşündürücüdür.
Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
*************************************
Çok Hassas Bir Konu ve İşin Aslı…
Sevgili arkadaşım,
Şu bir gerçek ki:
Aslında kişi, bir eksiği veya bir kusuru, birisi ona söylemedikçe farketmiyor bile.
O konu onun için gerçekten önemli değil aslında.
Ama ne zaman az veya çok hain (ihanet basamağına düşmüş bir kişi) ve geveze veya az veya çok yalana yanlışa bulaşmış bir kişi, gereksiz ve zalim bir söz söylüyor, kişi işte o andan itibaren, o konuda kendini eksik, ezik, çirkin, yetersiz zannediyor.
Yani işin aslı, esası, ve sebebi, o geveze ve az veya çok zalim kalp ve diller.
Bu konuda gerçi güzellik-çirkinlik konusu ile alakasız gibi görünse de, İŞİN ESASI açısından bu konuyla da çok çok alakalı bir farkındalık yaşadı bir öğrencim dün ve ne ilginç ki, tam da bu konuları konuşurken gelen bu farkındalık, bence kendini herhangi bir konuda, çirkin, eksik, yetersiz, beceriksiz hisseden HERKESE harikulade bir örnek olacak.
Çünkü o çirkinliğin, eksikliğin, yetersizliğin ve beceriksizliğin, farkında bile değil kişi, geveze ve hain bir söz ona ulaşana kadar.
Sevgili öğrencimin bu farkındalığını hep beraber, ibretle okuyalım mı?
Bu makalede anlatmak istediğim şeyleri ne kadar da güzel anlatıyor.
Çok sevgili bir öğrencimin farkındalığı: Uzun zamandır zaman zaman aklıma gelen ama bir türlü temizlemediğim bir durum var. Aslında çok basit bir konuşma anı ama içinde benim kendimi yıllarca bu konuda yeteneksiz hissetmeme neden olan bir konuşma maalesef. İşte bu anlayışımı da sizinle paylaşmak istedim. Yıllar önce üniversiteye ilk gittiğimiz günlerde hemen samimi olup çok iyi anlaştığım bir kız arkadaşım vardı. O Ankara da ablası ile yaşardı. Ablası ile oturdukları eve bir gün beni de davet etmişti de birlikte de kısır yapmaya karar vermiştik. Onların mutfağındayız tabii yabancı ortam benim için. Taze soğan ve maydanozları yıkadım da küçük küçük doğrayıp içine koyacaktım. Benim annem çok hızlı idi ve pek de bize iş yaptırmazdı. Sanırım bu benim de hep kolayıma gelmiş pek mutfakta iş yapmamışım. Neyse ben arkadaşıma nasıl doğranacak dedim çok mu ufak ben çok ufak yapabilir miyim bilmiyorum? O da doğradıklarımı görünce “daha ufak daha ufak yada çekil çekil ben yapıvereyim” demişti.Yapmıştı da Ben ondan sonra her zaman maydanoz, dereotu ve naneyi küçük küçük doğrayamayacağıma bu konuda beceriksiz olduğuma inandım. Çünkü arkadaşım da her fırsatta bunu bana hatırlatmaya da devam etti. Bazen hala maydanozu doğrayacağım zaman bir irkilirim yapabilecek miyim diye Hemen o arkadaşımın dedikleri geliveririr aklıma. Geçenlerde yine oldu. Bu sefer maydanozları küçük doğradığımı fark edip, “aslında beceriksiz değilmişim” diye düşündüm çok şükür. ”Seni küçültmeye çalışanların ne düşündüğü ne söylediği seni ilgilendirmesin ” Funda teyze, 22 mart 2009, makale Yıllarca yalan bir aynaya inandığımı biliyorum artık. İlk kez maydanoz doğrayan bir 18 yaşındaki kız için gayet de iyi doğramıştım. Çok şükür ondan beri de her zaman dikkat ederim küçük doğranması gereken yerlerde de yeterince küçük doğrayabiliyorum. Şükürler olsun. çok şükür. |
Funda Teyze’nin Cevabı: Oooo maşallah çok sevgili arkadaşım, Yazdıklarını ben de ilgiyle ve sevgiyle okudum. Ve çok sevindim, senin de ne kadar güzel maydanoz, dereotu doğrayabildiğini farketmene. Bir minik konu ama, insanı nasıl da etkiliyor yıllarca değil mi, insan şaşıyor. Temizliğini de okudum, ona da maşallah. Ve tabii acaba var mı bizim de böyle “aman çekil çekil ben yapayım, ne o öyle senin yaptığın” dediğimiz bir kişi veya kişiler diye düşündüm. Kesin vardır değil mi? İnşallah Allah bize yardım eder de o temizlik kapısı da hayırlı uğurlu bir şekilde açılır. Tekrar maşallah, Çok çok sevgiler |
Ve gerçekten de dilerim, bu temizlik kapılarımız, acısız, rahat, kolay bir şekilde açılır, ve O GÜN yani hesap günü gelmeden, hardal tanesi kadar da olsa ne varsa yaptığımız ettiğimiz, az veya çok zalimlikler, Allah’ın izniyle kolaylıkla temizleriz.
Funda Teyze ile çalışmak da zaten işte,
- hem bu temizlik gerektiren hardal tanelerini,
- hem de ödüllük hardal tanelerini,
ortaya çıkarmak, toplamak ve inşallah O GÜN geldiğinde, terazinin, iyilik, doğruluk, DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMA, ve TEMİZLİK‘ten yana ağır basmasını sağlamak.
Hepimize kolay gelsin, Funda Teyze ve öğrencilerine de daha nice temizlikler, farkındalıklar, anlayışlar ve keşifler dilerim.
Çok çok sevgiler
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
14:01, 8 Nisan 2014
”Allah korusun bizi zalimlerin beğenisinden, onların istediği gibi olmaktan, zalimlerin beğendiği gibi olmaktan.”
Allah’a şükürler olsun bu çok hassas ama o kadar da önemli, değerli konuyla ilgili de bizi aydınlattınız Çok çok teşekkürler,
Harikulade harikulade harikulade
14:19, 10 Nisan 2014
Çok çok teşekkürler Özlemi arkadaşım güzel yorumun için.
Gerçekten de,
”Allah korusun bizi zalimlerin beğenisinden, onların istediği gibi olmaktan, zalimlerin beğendiği gibi olmaktan.”
Çok çok sevgiler
14:29, 11 Nisan 2014
Merhaba Sevgili Öğretmenim,
Harikulade bir makale olmuş. Pek çok konuda aydınlandım. Özellikle güzelliğin gerçek tanımını öğrenmem, gerçekte güzelliğin ne olduğunu anlamam benim için harikulade bir kapı oldu.
“Bir varlığın veya cismin, veya kavramın, kendisinin aslının, yapısının, hayatın en iyi, hoş, en faydalı, en hayırlı unsurlarını, özelliklerini içinde bulundurması.
Bir başka ifade ile,
Eğer bir insan, bir varlık, onu insan yapan, onu varlık yapan, onu KENDİSİ yapan, ona kimliğini veren ASIL konuda, yani işin özünde, belli bir uyumu ve belli bir seviyeyi, belli bir kaliteyi yakalamışsa, o varlık veya o insan GÜZELDİR.
Bu güzelliğin GERÇEK tanımı.”
Çok çok teşekkür ederim bu harikulade bilgi için. Bu harikulade makale için.
Ayrıca makalenin içindeki twitter kuşları da bizler için çok güzel bir kolaylık olmuş. Biz de sevgiyle ve mutlulukla kolayca paylaşabiliriz. Bunun için de çok çok teşekkürler.
Emek vererek hazırladığınız bu makaleniz ve tüm çalışmalarınız için de çok çok teşekkürler. Allah emeklerinizi kabul etsin. Şükürler olsun sizin vesilenizle, çaba ve emeklerinizle harikulade bir şekilde temizleniyoruz, aklımız kalbimiz açılıyor, yanlışa yanlış doğruya doğru diyebiliyor ve Allah’a sığınıp iyi, güzel ve doğrudan yana olabiliyoruz.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun.
Çok çok sevgiler.
16:39, 11 Nisan 2014
Çok çok teşekkürler Alev arkadaşım,
Çok çok sevindim faydalanmana ve güzelliğin GERÇEK tanımını beğenmene.
Hayırlı uğurlu olsun.
Ve twitter’da da paylaşacağın için çok çok teşekkürler.
VE Allah senin de niyetlerini kararlarını ve bu içten ve güzel yorum da dahil, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmak için attığın irili ufaklı HER ADIMI kavul etsin.
Allah razı olsun.
Çok çok sevgiler
21:24, 11 Nisan 2014
Çok güzel bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Peki size bir sorum olacaktı dış görünüşümüz ile dalga geçen bir insana karşı düşüncelerimiz ve davranışlarımız nasıl olmalıdır? Şahsen ben kırgınlık ve kızgınlık duyuyorum böyle durumlar karşısında. Her ne kadar bir süre sonra affetsem de o kişi ya da kişilerin kötü kalpli insanlar olduğu düşüncesini aklıma yerlestirmiş oluyorum. Sizce doğru olan davranış ne olmalıdır?
Sevgiler.
15:01, 12 Nisan 2014
Teşekkürler, Meltem arkadaşım. Dilerim faydalı olmuştur senin için de.
Soruna gelince, üzerine yüzlerce makale yazabilirim.
Neden?
Çünkü, mesela ben öğrencilerimle bu tür konuları değerlendirirken ve incelerken, her bir olayı, kişiyi, ince ince tartıyoruz, kim o bahsedilen kişi, nerede, nasıl, ne zaman söyledi? Niye söyledi? Bizim durumumuz neydi, onun durumu neydi? Ve daha pek çok hassas noktaya Allah’a sığınıp dikkatle bakıp, aklımızı kalbimizi dinleyerek buluyoruz doğru cevabı.
Ama bu soruya TEK BİR CEVAP bulmak ve her durumda kullanmak istiyorsan, o cevap şimdiye kadar neredeyse HER MAKALEMDE öğrettiğim konu:
Allah’a sığın ve aklını kalbini dinle, onların HEMFİKİR olduğu ve hayatın 8 parçasına hayırlı, uğurlu, faydalı ve adil olacak şekilde davran.
Neden? Çünkü her bir olay farklı.
Biz kendimiz de her gün gelişiyoruz, yeni şeyler öğreniyoruz ve inşallah olgunlaşıyoruz. Yani 3 sene önceki biz şimdiki bizle aynı değil. Dünkü biz bugünkü bizle aynı değil.
Tabii sanırım en önmeli şeylerden birisi, kim o söyleyen?
Arkadaş mı, kardeş mi, ablamız mı? Komşu mu? Yani yüzlerce ayrı, ve kesinlikle aynı olmayan bir durum.
Kimi zaman susmak daha hayırlı, kimi zaman konuşmak, kimi zaman kızmak, kimi zaman ağlamak, kimi zaman gülüp geçmek, vs vs.
Allah’ın ilk yaratışı ile HER KALP İYİ aslında. Dikkat ettiysen, ben yazımda “kötü kalpli” DEMEDİM. Yalana yanlışa bulaşmış dedim, paslı dedim, paslanmış dedim. Bunlar Kuran’dan öğrendiğimiz sözler.
Sen de Kuran’ı Türkçe okumaya özen göster.
VE tekrar ediyorum, bence doğru olan davranış:
HER DURUMU Allah’a sığınıp, dikkatle değerlendirip, aklımızı kalbimizi dikkatle dinleyip, onların HEMFİKİR olduğu yani çelişmediği ve ikisinin de HUZUR bulduğu o, hayırlı uğurlu davranış.
Her durum kendine özel olduğu için, her birinde en doğru ve en hayırlı davranışı bulmak, önemli.
Ama kesinlikle söyleyebilirim ki, ve bu makalede anlatmak istediğim asıl şey de şu ki, ASLA KALBİMİZİN KIRILMASINA İZİN VERMEMEMİZ GEREKİYOR.
Kolay gelsin,
Çok çok sevgiler
Tüm okurlarıma bir not: Dilerim, Allah da dilerse ve siz de dilerseniz, bu inceleme ve değerlendirmeleri inşalah kurslarımda beraber yaparız.
Doğru davranışı bulmak gerçekten de harikulade ve kendi başına hem bir sınav hem de bir kendimizi tanıma, insanları tanıma tecrübesi.
Hep söylediğim gibi, hayat bir okul. Hem de harikulade bir okul.