UYAN ARTIK
Sevgili arkadaşlarım,
Bugün, harikulade öğrencilerimde değil ama benimle okuyucu olarak iletişime giren, beni seven, hayatta da bir yerlere, bir şeylere ulaşmaya çalışan, bayan arkadaşlarımda gördüğüm ortak bir problemden ve onun çözümünden bahsetmek istiyorum.
Bu probleme TEK BİR AD vermek istemedim, çünkü pek çok şeyin biraraya gelmesinden oluşan bir olgu.
Şu aşağıda yazdıklarıma bakınca hemen tanıyacaksınız ne olduğunu:
** Enerjisizlik,
** Geciktirmek,
** Ertelemek,
** Son ana bırakmak,
** Cesaret edememek.
** Kötü bir şey olur diye gizli bir ürkeklik duyarak harekete geçememek.
** Hayatıma sahip çıkarsam başıma kötü şeyler gelir diye bir vesveseye sahip olmak.
** Bir türlü başlayamamak,
** Başlamak için en uygun anı kollamak ama o anın bir türlü gelmemesi.
** Gerekli bir şeyi yapmamaktan zevk almak ve bunu “özgürlük” olarak kabul etmek, gerekli bir şeyi yapmayı bir çeşit kölelik olarak görmek.
** “Nasıl olsa hiç bir işe yaramaz, hiç başlamayayım daha iyi” demek.
** Aman boş ver,aldırma demek.
** Sana mı kaldı? demek.
** Sana ne? Bana ne? Ona ne? demek.
Sanırım bu geciktirme duygusunun temel sebebi, okul ve çalışma hayatı.
Okurken ve çalışma hayatında o kadar çok şeyi istemeden yapmak durumunda kalıyoruz ki, bu zorlamanın dışına çıktığımızda, kendi başımıza ve özgür kaldığımızda, bir çeşit, isyan, bir çeşit intikam alıyoruz.
Senelerin birikimi, biz özgür kalınca, dışa vuruyor ve “zaten yapmak istememiştim, şimdi artık özgürüm, yapmayacağım işte canımın istemediği hiç bir şeyi, oh canıma değsin bu da benim intikamım” gibi bir şeyler ortaya çıkıyor. Derinlerdeki bu duygular kendini gösteriyor.
Tabii bu, benim bu işin temelinde olduğunu düşündüğüm bir teorim.
Bu konuyu güçlendiren ek bir etken de şu:
Hayatta o kadar çok minik veya büyük, başarısızlıklar yaşıyoruz ki, bunlar birikiyor birikiyor ve sonunda kişi, “Aman her şey boş”a kadar düşüyor.
Başka bir deyişle, kişi başarısızlıklar ve kayıplar yaşadıkça, ŞEVK, NEŞE, YOĞUN İLGİ denilen o harikulade duyguları kaybediyor.
Ki, bu duygular bizi HAREKETE geçiren, YAŞAM ENERJİLERİMİZ.
İnsan HEVESİNİ kaybettiği zaman, harekete geçmesi neredeyse imkansız oluyor.
Tabii ki, insan KORKU ve ACI ile de harekete geçebilir.
Ama, bize, hayatımıza, hayatın 8 parçasına güzellikler getirecek konular, KORKU ve ACI duyguları oluşturmuyorlar haliyle.
Aksine, mutluluklar, kazanımlar, hevesler içeriyor bu tür olumlu konular.
VE biz o mutluluğu, o umudu, o hevesi hissedemiyorsak, o umut o heves kalbimize ulaşamıyorsa, o güzel konularda harekete geçmek de tabii ki imkansız oluyor.
***********************************
Sevgili arkadaşlarım,
Bu konudaki birinci bilmemiz gereken şey:
** Harekete geçmek ve gerekeni yapmak konusundaki vesveselerimizin ve korkularımızın abartılı olduğu.
Eğer siz hayatınıza sahip çıkarsanız, yapmak istediğiniz şeyi, yapılması gereken saatte yaparsanız, hayatınızla ilgili pozitif adımlar atarsanız, bunun gizemli bir şekilde başınıza olumsuz bir şeyler getirebileceği korkusu yersiz ve üstelik abartılı.
Örnek vermek gerekirse, hayatta gördüğüm en mutlu bayanlar, hayatına %100 sahip çıkan, disiplinle hayata sarılan, yapması gereken işi yapılması gerektiği anda ve geciktirmeden yapan, tuttuğunu koparan ve bununla gurur duyan bayanlar.
Ve hayatta gördüğüm en mutsuz bayanlar da, canının istemediği hiç bir şeyi yapmayan, tamamen keyfi olarak yaşayan, planlı olmaktan kaçan, ve vesveselerine itaat eden bayanlar.
Duygusal ve fiziksel olarak, bu kimselerin yaşadıkları acıyı size anlatamam.
Bilmiyorum neden insanoğlu kendini saldığı zaman bu kadar mutsuz oluyor ve kendine sahip çıktığı zaman da o kadar mutlu oluyor.
Boşvermenin, geciktirmenin, keyfi olarak yaşamanın, sonunda bizi götürdüğü nokta “özgürlük ve huzur” DEĞİL, “mutsuzluk ve hiç bir şeyden mutlu olamama” durumu maalesef.
Planlı programlı yaşamanın, “Şu saatte başlayacağım” deyip başlamanın ve “Şu saatte bitireceğim” deyip bitirmenin dünyası, mutluluk ve umutla dolu bir dünya.
Fakat o dünyaya girebilmek için, önce o vesveselerimizi temizlemek, biraz cesaret göstermek gerekiyor.
Maalesef bir çok insan bu cesareti göstermiyor ve ancak, hayatta başlarına gelen kötü bir olaydan sonra “Yeter Artık” deyip uyanıyor ve hayatına sahip çıkıyor.
Tabii bu da çok güzel bir olay, daha doğrusu hiç yoktan iyidir. Benim de şahsen, bu tür olumsuz bir olayla, uyanıp, kendime geldiğim ve hayata daha da sarıldığım çok oldu.
Gözlemlediğim o ki, eğer kişi normal bir şekilde uyanmıyorsa, ve Allah’tan bir yardım istemişse, Allah önce kişiye tatlı bir sözle, kendine gelmesine yardım edecek şekilde bir uyarı, bir yardım yine de gönderiyor.
Ama kişi, bu tür, tatlı bir sözle, tatlı bir uyarı ile uyanacak gibi değilse, onu SARSACAK ve UYANMASINI SAĞLAYACAK bir olay mutlaka gerçekleşiyor.
*************************************
Harekete geçmenin, gerekeni yapmanın zorluğu konusunda kendimden minik bir örnek vermek isterim:
Harikulade adlı kuşumun kafesindeki su kaplarından bir tanesini (bir kaç tane su kabı var :D), içine yemler düştüğü ve su kirlendiği için her gün tazelemem gerekiyor.
Bu tazeleme sırasında, bazı günler, kabı yıkamadan suyu değiştiresim geliyor.
Bu durum, kendimi anlamak için hoş bir gözlem fırsatı oluşturdu ve kendi duygularıma, neler hissettiğime baktım.
Farkettim ki,
** Eğer o gün mutlu ve başarılarla dolu bir gün geçirmişsem, su kabının suyunu değiştiriyorum hem de su kabını çok güzel yıkıyorum ve bunu güle oynaya, evdekilerle sohbet ederek yapıyorum.
** Eğer keyfim o kadar yerinde değilse, ki bu, fiziksel bir yorgunluk veya halsizlik hatta hastalık olabilir, veya o günkü işlerimde yaşadığım bir zorluk veya olumsuzluk olabilir, su kabındaki suyu ya değiştirmek istemiyorum ve hatta “Aman yarına kalsın” deyiveriyorum, ya da suyu değiştirsem de, kabı yıkamadan değiştirmek istiyorum ve hatta gerçekten de bazen yıkamadan değiştiriyorum.
Benim bu noktada gözlemlediğim:
Su kabının her gün yıkanmasının kesinlikle gerekli bir şey olmadığı ama faydalı, iyi bir şey olduğu.
Ne de olsa, o kabın temizliği, kuşlarımın sağlığı ile alakalı ve her gün temizlenmesi en ideali.
Ama, 2 günde bir temizlense de olur.
Burada, şöyle bir derecelendirme oluşuyor:
- Eğer ben mutluysam, her şeyin en idealini, en iyisini yapacak isteğim, enerjim, çabam oluyor.
- Ama o kadar mutlu olmadığım zamanlarda sadece “gerektiği kadarıyla” yapmaya bir eğilimim oluyor.
- Ve eğer gerçekten çok mutsuzsam, bir konuda “gerekeni de” yapmadığım zamanları da gayet iyi hatırlıyorum.
- Ve en büyük mutsuzluklarda da, gerekeni, doğru olanı değil, tam aksini, yani yanlış ve zararlı olanı yapmak çok yaygın.
********************************************
Bu örnek de bana gösteriyor ki, bir kişinin ENERJİSİ o kişinin hayattaki genel MUTLULUĞU ile doğrudan bağlantılı.
Bu işin daha da detayına girersek, kişi hayatta mutluysa, yaptığı, yapacağı veya yapması gereken işlerdeki, faydayı, avantajı, iyiliği, o işlerin onun hayatının 8 parçasına getireceği mutluluğu görebiliyor, anlayabiliyor ve duygularıyla bunu yaşayabiliyor.
Çünkü FAYDA kavramının duygusal tercümesi, HEVES, İLGİ, COŞKU, HEYECAN demek.
Eğer kişi faydalı bir şeyi gördüğünde, bu güzel duyguları hissedemiyorsa, duygusal aleminde bir tutukluk, tıkanıklık var demek oluyor bu.
Aklın gördüğünü, duygu hissedemiyorsa, ve hatta gerçekleri akıl da, duygu da göremiyorsa, bu da bir yerlerde bir yanlışın olduğunu gösteriyor.
Kişinin hayırlı bir işe neden tutukluk gösterdiğini, arayıp bulması gerekiyor.
Herkesin sebepleri farklı olabilir.
Hatta bu sebepler katmer katmer olabilir. Siz buldukça yenileri çıkabilir.
Benim tavsiyem, önemli bir konuda her tutukluk hissettiğinizde, harekete geçemeseniz dahi, aklınızda ve kalbinizde ne olup bittiğine bir bakmanız.
Gerekirse tekrar tekrar bakıp, aklınızda ve kalbinizde temizlik yapmanız.
Ve en önemlisi de kelimelere dökmeniz ve birilerine anlatmanız.
***********************
Tabii burada bir not düşmekte de fayda var.
Enerjisizlik isteksizlik, sağlıkla ilgili bir konudan da kaynaklanabilir. Bu durumda bir doktora gitmek, bir doktora görünmek, hatta beraberinde bir beslenme uzmanına görünmek, en doğru çare oluyor.
**********************
Kişinin en temel konulardan,
- düzgün beslenmek,
- banyo yapmak,
- diş fırçalamak vs. gibi EN TEMEL konulardan başlayıp,
gerekirse doktora da giderek, bu konularda gördüğü sebepleri en temelden birer birer halletmeye başlaması lazım.
Ama bu temel konular tamamsa ve kişi, bir iş girişiminde, önemli bir mektubun yazılmasında, hatta evcil hayvanının su kabının yıkanması konusunda bir isteksizlik hissediyorsa, öncelikle hayatına sahip çıkmaya KARAR VERMELİ.
Ve hayatına SAHİP ÇIKMALI.
Yaptığı işte hayata olan O FAYDAYI bulmalı veya bunu bulabilecek şekilde hevesini arttırmalı.
Zaten her ayın 2. Cumartesi günü saat 18′de teleseminer aracılığı ile buluşup, gerçekleştirdiğimiz TEMİZLİK SAATİ‘mizde de biz bunu yapmaya çalışıyoruz.
Hayata olan hevesimizi arttırmak, sadece ve sadece temizlikle gerçekleşiyor, sevgili arkadaşlarım.
Yalanlardan, yanlışlardan, irili ufaklı hatalardan vazgeçerek ve Allah’a sığınarak yapılan bir temizlik, insanın hevesini de coşkusunu da, yaşam enerjisini de arttırıyor.
Güçlü bir karar, güçlü bir niyet de çok güzel bir temizlik.
Uyanmaya karar vermek de çok güzel bir temizlik.
*************************************************************
Ve, bu yazımı da sevgili arkadaşlarım, siz de tatlı bir uyarı, tatlı bir tavsiye olarak alın ve UYANIN.
** Geciktirdiğiniz,
** Direndiğiniz,
** Yapmak isteyip de yapamadığınız,
NELER VAR?
Önce BEBEK ADIMLARIYLA başlayın.
Evle ilgili, yapılması gerektiğini bildiğiniz, keşke yapsam dediğiniz ama bir türlü yapmadığınız BİR ŞEYİ yapmaya başlayın.
Mesela, yerler mi süpürülecek de siz direniyorsunuz?
Veya, musluk mu akıtıyor da tamir ettirtmek gerekiyor?
Ayna mı lekeli ve kirli?
Yerine kaldırılması gereken bir şey 1 haftadır masada mı duruyor?
HER GÜN BİR ŞEY.
Bu bebek adımları size enerji, heves, istek, neşe de verecek.
Kendinize olan güveninizi de arttıracak.
Bunları kutlamayı da unutmayın.
*************************
Aynı şekilde kendinizle ilgili, saç taramak olsun, düzgün bir şey giyinmek olsun, diş fırçalamak olsun, neler var geciktirdiğiniz, direndiğiniz?
Aynı BEBEK ADIMI yöntemi ile bu konuda da her gün adım atın.
Her konuda, hayatınızın HER PARÇASINDA, ne var, geciktirdiğiniz, başlamaya cesaret edemediğiniz, uzak durduğunuz ama aslında yapmak istediğiniz?
HEP BEBEK ADIMI…
HEP BEBEK ADIMI ile başlayın.
BİRER BİRER.
TEKER TEKER.
***************************
UYAN ARTIK, SEVGİLİ ARKADAŞIM.
HAYATINA SAHİP ÇIK.
KORKMA.
MUTLU GÜNLER SENİ BEKLİYOR.
YETER Kİ, SEN HAREKETE GEÇ.
BEBEK ADIMINI AT.
BEBEK KOLLARINI UZAT HAYATA.
VE TUT O MİNİK ELLERİNLE HAYATI.
BİR ADIM, SONRA BİR ADIM DAHA.
SONRA BİR ADIM DAHA.
BİR ADIM DAHA.
BİR DE BAKMIŞSIN, YÜRÜYORSUN.
BİR DE BAKMIŞSIN KOŞUYORSUN.
YOLUN AÇIK OLSUN.
HAYATININ 8 PARÇASINDA HAYIR, UĞUR, MUTLULUK SENİNLE OLSUN.
HAYATININ 8 PARÇASININ HAYRI ÜZERİNE HAREKET EDEN SEN.
SEN MUTLU OLMAYACAKSIN DA, KİM OLACAK?
SEN İYİLİK GÜZELLİK YAŞAMAYACAKSIN DA, KİM YAŞAYACAK?
ALLAH, HEM BU HAYATTA, HEM DE SONRASINDA,
HAYIR ÜZERİNE İŞ YAPANLARDAN HOŞNUT OLACAK.
SEN DE HAYATININ 8 PARÇASINDA HAYIR ÜZERİNE İYİLİK ÜZERİNE HAREKET ET.
VE GÜVEN.
SEVGİLİ ATATÜRK’ÜN DE DEDİĞİ GİBİ,
ÖĞÜN, ÇALIŞ, GÜVEN.
Hayatının 8 parçasını bil, anla, ÖĞÜN.
Hayatının 8 parçasında hayır ve fayda üzerine adım at, hareket et, ÇALIŞ.
Hayatının 8 parçasına GÜVEN.
AMA ÖNCE,
AMA ÖNCE,
UYAN ARTIK.
SİLKELE KENDİNİ, ÜSTÜNÜ BAŞINI.
VE HAYATINA SAHİP ÇIK.
*********************************
ÖNEMLİ NOT:
Allah’a çok şükür, hayatın 8 parçasına fayda, hayır, uğur, uyum, iyilik, güzellik üzerine hareket edin dediğimde, pek çok arkadaşım, HEMEN anlıyor, HEMEN uyanıyor.
Varsa hayatlarında herhangi bir uyumsuzluk, hayırsızlık, HEMEN kendilerine geliyorlar, varsa yaptıkları bir cahillik, hatta belki de zalimlik HEMEN vazgeçiyorlar.
Sitemde yorum yazma kuralları da bana e-posta gönderme ve soru sorma kuralları da hep bu çerçevede çalışıyor, sevgili arkadaşlarım.
Bu uyanma meselesine bir örnek olması açısından da şunu söyleyeyim:
Mesela:
Evli olup da, gözü dışarıda olan, veya bekar olup da evli insanlar hakkında “Bir gün evlenme” hayalleri kuran ve benim sitemden yararlanmak isteyen veya çekim yasasını bu yönde çalıştırmak isteyenler:
Bu yazımı SİZİN de Allah’tan size gelmiş, TATLI bir uyarı olarak almanızı dilerim ama sorularınıza yorumlarınıza doğrudan cevap vermediğim için kusura bakmayın.
Dilerim, yalan hayallerden, yanlış hayallerden, hayatın 8 parçasına faydadan, iyilikten, güzellikten uzak, HER TÜRLÜ dilekten de, hayalden de, amaçtan da vazgeçersiniz.
Çünkü, eğer hayatın 8 parçasına bir hayırsızlık, bir zarar, söz konuysa, bu Allah’tan gelen veya Allah’ın onayladığı bir dilek veya amaç DEĞİL. Allah sizin bu yalan ve yanlışlara HAYIR demenizi istiyor.
Hayatınızın 8 parçasına sahip çıkmanızı, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmanızı istiyor. Zaten imtihan da bu.
Allah vergisi aklınızı ve kalbinizi kullanın.
Hayatın 8 parçasına bir zarar mı var, bir fayda mı var diye dikkatle bakın. Bir zarar varsa, o konuda ısrar etmek ayıp oluyor, yanlış oluyor.
Bu yanlışlarda ısrar edersek, sonuçta tatlı bir uyanma mesajından da beter, sarsıcı olaylarla insan kendine mutlaka geliyor. Ama bu sarsıcı olay, 5 yıl sonra mı, 20 yıl sonra mı olur artık, o Allah’la olan yakınlığımızla da bağlantılı.
Ben derim ki, siz hem tatlı uyarılarla uyananlardan olun, hem de erken uyananlardan olun.
Kolay ve çabuk uyananlardan olmakla gurur duyun.
ÇOK ŞÜKÜR UYANDIM DEYİN.
Bana da yazacaksanız, aklınızın kalbinizin size defalarca söylediği ama sizin bir türlü dinlemediğiniz yalan ve yanlış amaç, hedef, dilek ve hayaller konusunda onay almak için değil, bunlardan nasıl çabucak vazgeçtiğinizin MUTLU HABERİNİ vermek için yazın.
Hepinize, hepimize kolay gelsin.
Hepimiz hayatımıza sahip çıkalım.
Bu yazım ve bu mesajım da benim bu sahip çıkışım.
Yalan ve yanlışlar içerisinde, acılı bir hayat yaşamanıza göz yumamam.
Bir tatlı uyarı ile “uyan artık” demek isterim.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
15:52, 17 Eylül 2012
Sevgili arkadaşlarım,
Sabah bu yazımı yazdıktan sonra, sevgili Atatürk’ümüzün harikulade güzel sözü, tavsiyesi hakkında “öğün müydü, övün müydü?” diye bir tereddüt yaşadım ve önce Türk Dil Kurumu sözlüğüne baktım.
Şaşkınlıkla ÖĞÜNMEK diye bir söz bulamadım, çıkartmışlar sanırım.
Bari internetten arayayım derken, bu konuda harikulade güzel bir bilgiye ulaştım ki, çekim yasası makalelerimde, sizlere belki binlerce kere söylediğim o ÖNCE AKLINIZI ve KALBİNİZİ dinleme meselesine çok uyan bir şekilde, bir profesörün, bu söz hakkındaki açıklamalarını buldum.
Dediğine göre, Atatürk’ün kastettiği, GURUR DUY anlamında ÖĞÜN değil de, AKLINI ÇALIŞTIR anlamında bir sözmüş ki,
ÖĞ, Öz Türkçede, AKIL, FİKİR demekmiş.
Öğretmen…
Öğrenci…
Öğüt…
hep bu kökten gelen kelimelermiş ve ÖĞÜN de, AKLINI KULLAN, DÜŞÜN TAŞIN demekmiş.
BU tanım, benim için harikulade bir temizlik oldu.
“Öğün, Çalış, Güven” şu anlama geliyormuş:
“Önce düşün, kafanı çalıştır, sonra kolunla, bedeninle çalış ve üret; işte o zaman geleceğe güvenle bakabilirsin”
Bu konuda, bulduğum bilgi şu adreste var:
Öğünmek Ne Demek?
Yazarı,Prof. Dr. Ali Ercan
11:44, 14 Haziran 2013
Çok sevgili ve saygıdeğer Funda Öğretmenin,
Hayatıma sizinle birlikte attığım ilk adımla, bilerek yürümenin anlamı, gelişen anlayışların, keşiflerin güzelliğini; hayatıma sahip çıkmanın başarısıyla, dolu dolu yaşatıyor.
UYANMAK HARİKULADE BİR ŞEY.
Hayatıma sahip çıkmak için, sizinle uyanmak Allah’ımın bir lütfu.
Sonsuz Teşekkürlerimle…
11:54, 6 Temmuz 2013
Uyanmak, hem de Allah’ın sevgi ve anlayışına uyanmak gerçekten de harikulade.
Allah bizi tekrar yalanlar ve yanlışlar içinde uyumaktan korusun, Nevin arkadaşım.
Güzel yorumların için çok çok teşekkürler.
23:55, 17 Ağustos 2013
Sevgili Funda Teyze,
işte yine kalbim kabardı ve içim içime sığmayarak, gözlerim doldu. Sizi neden böyle sevdiğimi yine anladım işte:) Sizi çok seviyorum
14:14, 20 Ağustos 2013
Pınar arkadaşım,
Uyan Artık benim de en sevdiğim yazılarımdan, senin de çok sevmene çok sevindim. Bunu sevdiysen, Uyan Dostum günlük e-postalarımı da seveceğini düşünüyorum. Sitenin en tepesindeki ÜYELİK formunu doldurarak, Uyan Dostum mesajlarımı da e-posta ile alabilirsin.
Sağ olasın güzel, sevgi dolu mesajın için.
Minik not: Nazar makalesindeki yorumun için, bir yanlış anlama olmuş diye sana mesaj yazmıştım, eline geçmedi mi acaba? O konuda senden tekrar duymadım.
Çok çok sevgiler
14:33, 27 Ağustos 2013
Harikulade makalenizi okumaya doyamıyorum. Bir kez daha okudum çok çok teşekkürler
Uyandım, inşallah tüm ailem, sevdiklerim ve de tüm anneler de uyanır
14:48, 28 Ağustos 2013
Özlemi arkadaşım,
Sağ olasın harikulade mesajın için.
Allah razı olsun, aklındaki ve kalbindeki iyi, güzel, doğru iletişimi paylaştığın ve benim de hevesimi ve enerjimi desteklediğin için.
Çok çok sevgiler.