“ŞÜKÜR VAR, ŞÜKÜR VAR”

Sevgili arkadaşlarım,

İnsan çekim yasasını anlayınca, nasıl işlediğini kavrayınca, şükretmenin önemini de çok iyi anlıyor.

Şükür, iyi-güzel-doğru şeylerin hayatımıza gelmesine yardım eden, pozitif çekim alanımızın olmazsa olmaz bir parçası.

Şükürsüz, pozitif bir çekim alanına sahip olmamıza imkan yok.

Ama şükretmenin önemini anladığını söyleyerek, sitemde bazen yorum yazan, hatta hazırladığım şükür maratonlarına, kurslarıma katılarak şükürlerini yazan bazı arkadaşların şükürlerini görünce, ben ‘Şükür var, Şükür var’ demek zorunda kalıyorum ve o arkadaşlara, yol göstermek ve yaptıkları yanlışlardan vazgeçmelerine yardım etmek için elimden geldiğince tavsiyelerde bulunuyorum.

Sevgili arkadaşlarım,

‘Şükür var, Şükür var’ derken kastım, genelde şükredemeyen, isyanla ağlayan, sızlayan, istedikleri şeyleri İLLE DE isteyen arkadaşların, karşılarına ANİDEN çıkan ve başkalarına ait bir bahtsızlık, bir acı, bir yokluk, bir çaresizlik üzerine, kendilerine gelerek şükretmeye başlamaları ve üstelik bunu marifetmiş gibi anlatmaları olayı.

Tabii ki bu arkadaşların kendilerine gelmeleri çok güzel.

Ancak bu arkadaşlar bu şükürlerini ifade ederken, kalplerindeki bir zayıflık, ‘başkalarının acılarından, bahtsızlıklarından duyulan hafif bir sevinç, gizli bir rahatlama hissi’ maalesef kelimelerine, sözlerine yansıyor ve o anda etrafta bulunan kişiler, dinleyenler, ve hatta kişinin kendisi bile, bu şükürde bir çirkinlik, bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyor.

Tabii ki bu arkadaşlara fazla yüklenmek istemem.

Yanlış fikirler, acılı şiirler, dertli filmler, bahtsızlıklarla dolu kitaplar, romanlar, ve hatta gerçek hayatın dertleri bize, hepimize, yıllardan beri SEYİRLİK, EĞLENCELİK, OKUMALIK, ve hatta HABER olarak bol bol sunulup, biz de bol bol kendimizi onlara bıraktığımız için, bu durum yani, başkasının düşmesinden dolayı yaşanan şok ve ardından da gizli bir rahatlık hissetmek, hatta yaşadığı şoku ve rahatlamayı başkalarına, yaşamaya değer heyecanlı bir olay olarak bol bol anlatmak istemek, her insanın başına gelebiliyor.

Ama genelde böyle bir durum başımıza geldiğinde yani düşmüş veya düşen bir insanı gördüğümüzde, içimizde bir yardım etme hissi, edemezsek de bir utanma, başımızı öne eğme ve o konudan, kendimiz düşmüşcesine rahatsız olmak, sanırım en doğrusu.

Ve tabii ki ortada kişinin şükredecek bir durumu olsa bile karşımızdaki insanın içinde bulunduğu zor durumun aklımızda ve kalbimizde, kendi şükrümüzden daha çok yer tutması, o insana olan sevgimizin bir gereği olmaz mıydı?

Önce o insan ve o insanın dertleri, sonra kendi şükürlerimiz.

Ve işin Allah’la aramızda olan kısmı da, aynı bu noktaya odaklanmamızı gerektirmiyor mu?

Yani karşımızdaki kişiye yardım etmek, edemiyorsak da Allah’tan bir utanma ve bir af dileme.

Ve aslında tüm bu arkadaşlarda gördüğüm ortak nokta, bu olay başlarına gelmeden veya gelirken KENDİ yaptıkları, hayatın 8 parçasından birine veya daha fazlasına verdikleri ZARARIN üzerini kapatmak, onu haklı çıkartmaya çalışmak konusu.

Ama bu konu bir başka makale gerektiriyor.

Bugün o konunun detaylarına girmeyeceğim ama TÜM okuyucularımın faydalanması için, bu tür bir şükür etmenin sakıncaları ve Allah’a sığınıp aklımıza kalbimize bakarak bulacağımız yapılması gerekenlerin bir kaç tanesini vermek isterim ki, eğer karşınıza bu tür bir kapı açılırsa ne yapmanız gerektiğini siz de bilebilesiniz.

1- Bir başkasının bahtsızlığı, çaresizliği, içinde bulunduğu zor durum, yaşadığı zarar, ziyan, acı üzerine, şükretmek değil, o kişiye yardım etme arayışlarına girmek gerekiyor.

Maddi olarak yapılabilecek bir yardım eğer elimizden gelmiyorsa, unutmayalım ki, yardım ille de para vermek olmayabilir.

Para dışında da bir insana o kadar çok yardım etme yolları var ki.

Mesela şu an benim aklıma gelenler:
– O insanın halini hatırını sormak, 5-10 dakika o kişiye dertlerini anlatması için bir fırsat vermek.
– O kişiye yalnız olmadığını hissettirmek, selam vermek, selam vererek yanından geçmek.
– Elini tutmak, sarılmak, elini öpmek, ve her türlü sevgi saygı gösterisi.
– Derdinin çaresini biliyorsak, ona söylemek, tavsiyede bulunmak.
– Ona destek çıkmak, onun haklarını diğer çevrelerde, bizim gücümüzün ulaştığı çevrelerde, ortamlarda savunmak.
– O derdi çözebileceğini bildiğimiz bir tanıdığımıza onu aktarmak, onları tanıştırmak.

Ama işte tüm bu çözüm kapıları, en önce sorumluluk almakla başlıyor. Sorumluluk almadan daha bu yöntemler düşünülemiyor bile ve dolayısıyla da yapılamıyor.

2- Eğer hiç bir şekilde bir yardımımızın söz konusu olamadığına veya olamayacağına inanıyorsak, veya hiç bir şey elimizden gelemiyorsa, yine de şükretmek değil, hem yardım edemediğimiz için hem de kendi hayatımızdaki nankörlüklerimiz için Allah’a sığınıp af dilemek gerekiyor.

3- Ağırbaşlılıkla, sorumluluk almış, hatasını anlamış, bu hatasından vazgeçmeye niyetli ve hatta vazgeçmiş bir kimse olarak, karar almak ve niyet etmek gerekiyor.

4- Ve başkalarının yaşadığı bu bahtsızlığı veya acıyı ballandıra balandıra ve özellikle de kendi şükürlerimizden bahsederek çevreye anlatmamak gerekiyor. Ya da en azından, bu konuyu açsak bile, başkasının talihsizliği karşında sevinen, şükreden bir kimse tablosu çizmemeye dikkat etmek gerekiyor.

Eğer siteme şükürlerinizi ve hatta bu şükürlerle beraber tüm okuyanlara şükretme konusundaki öğütlerinizi de vererek bir yorum yapmışsanız ve eğer ben bunu yayınlamamışsam, lütfen bilin ki, sebebi bu.

Kendinize gelmeniz tabii ki çok güzel, ama başkasının bahtsızlığı üzerine şükretmek de ayrıca bir temizlik, sorumluluk alıp, Allah’a sığınıp af dileme gerektiriyor.

Aslında hiç örnek vermek istemesem de, bu konuyu çok iyi anlamanız ve varsa yaptığınız yanlışlardan vazgeçmenize yardımcı olması açısından, bazı arkadaşların sitemde veya kurs ve maratonlarımda yazdıkları bu tür şükürleri, onların verdikleri pek çok detayın, yukarıda anlattığım yanlışı benim de yapmamam hatırına, biraz üzerini örterek, ve örnek ve ibret olması açısından veriyorum:

* Satın almak istediği evin bir afette yıkılması üzerine hatta bu yüzden başkasının canına gelmiş bir zarar üzerine, hatta olasılığı üzerine Allah’a şükretme konusu.
* Kendi iş ve para dertleri içerisinde isyan ederken, vücutça bahtsızlık yaşamış bir vatandaşı görüp, şükretmek konusu.

Bunlar ve tüm benzeri, bir başkasının acısı, zararı, ziyanı üzerine edilen şükürler, başlı başına TEMİZLİK gerektiren şeyler.

Bunlar şükürden önce hatta şükürden ziyade AF DİLEME, SORUMLULUK ALMA gerektiren konular.

*******************************

Çekim yasasını CİDDİ olarak öğrenme ve uygulama yoluna girmiş arkadaşlarıma ise bir ÖZEL TAVSİYE:

Özellikle bu tür örnekleri, başka öğretmenlere atıfta bulunarak siteme, maraton ve kurslarıma getiren arkadaşlarıma benim bir ek tavsiyem de şu ki:

1- Öğrettikleri şükretme konusunu anlatırken, başkalarının bahtsızlıklarından bahsederek sizi ikna etmeye çalışan öğretmenlerden de kendinizi korumanız.

2- Ve benimle beraber aynı anda başka öğretmenleri de takip etme hatasından vazgeçmeniz.

Tabii ki bu vazgeçiş, benden vazgeçip diğer öğretmenleri seçmek de olabilir.

Ve inanın ben de sizin için hep her şeyin en hayırlısını dilerim.

Ve eğer kararınız benden ve benim öğrettiklerimden yana değilse, kararınıza saygım da sonsuz.

Her ne kadar ben iyi bir öğretmen olmaya çalışıyor ve iyi bir öğretmen olduğuma inanıyorsam da, eğer siz başka bir öğretmeni takip etmeye karar vermişseniz, ben sevgi ve saygıyla bu durumu kabul etmek durumundayım.

Allah’ın size de, sizin için en hayırlı öğretmeni nasip edeceğine hiç şüphemin olmadığını da bilmenizi isterim.

Ama kabul edemediğim şey, aynı anda benimle beraber başka öğretmenleri de takip ediyor olmanız ve hatta oralarda öğrendiğiniz benim anlattğım konularla uyuşmayan, hatta yanlış olduğunu anlattığım şeyleri bana ve benim siteme ve diğer öğrencilerime taşımanız.

Bu tür, ciddi uğraşlarda öğretmen-öğrenci ilişkisinin bağını anlatmak için, örnek olarak  evlilik konusunu verirsem, unutmayın ki:

Karşımızdaki kişi bizimle evlenebilir, veya başkası ile de evlenebilir ama ikimizle aynı anda olamaz. :D

Bu tür ciddi bir beraberlikte bu kabul edilemez.

Böyle bir durumu kabul ettiğini söyleyenlerden ise hiç bir hayır gelmez.

Bir örnek daha isterseniz, aynı anda iki tavşan kovalanmaz. :D

Eğer bir örnek daha vermemi isterseniz, bir kuyuya düşmüşsek ve bize 2 ayrı kişi, kuyunun 2 ayrı ve uzak noktasından, 2 ayrı ip uzatmışsa, bir ona çıkıp, sonra öbürüne atlayıp, hatta her ikisine de tutunup çıkmaya çalışırsanız, hem siz çıkmayı başaramazsınız hem de o size ip tutanlar, sıkılıp veya ‘bu ne böyle, çıkmaya niyeti yok’ deyip, ip tutmayı da bırakıp gidebilirler.

Özgürlük ve seçme özgürlüğü, bizim için hayırlı olanı seçebilmemiz ve onu uygulayabilmemiz için vardır. Bütün ömrümüzü arayarak ve seçerek geçirmek için değil.

Bir ipe tutunup, çıkmaya karar verdikten sonra, lütfen başka iplere bakıp onu mu çıksam diye düşünmeden, tutunun ve çıkın.

Kararsız kalmanız, bir oraya bir buraya gitmeniz, özellikle facebook ve internet ortamlarında, hatta kitap, film, şarkı ortamlarında gördüğüm, her bilgiyi, her sözü, “kim söylemiş, ne söylemiş, neden söylemiş” bakmadan almanız, aynı anda bir kaç öğretmeni takip etmeniz sebebiyle aklınızda ve kalbinizde yaşayacağınız karmaşa, SİZİN İÇİN HİÇ AMA HİÇ HAYIRLI OLMADIĞINDAN asla ve de asla tavsiye etmem.

KARMAŞA hayatta düşebileceğimiz EN ALLTAKİ basamak.

O basamakta yaşananları, o basamakta hayatımıza çektiğimiz, çekeceğimiz olayları yaşamanızı gerçekten de HİÇ istemem.

VE birden çok öğretiyi, birden çok öğretmeni takip etmek maalesef sizi kolaylıkla ve hızla karmaşaya düşüreceği için, ve sırf karar verip niyet ederek, bu durumdan kurtulabileceğiniz için, ben de size bunu önemle tavsiye ediyorum.

Karmaşadan çıkmak bu kadar kolayken, neden çıkmaya karar vermeyelim ki? :D :D

**********************************

Unutmayalım ki, karar vermek, niyet etmek, bir konuyu öğrenmenin de en temelini oluşturuyor.

Kararsızlıklarda bocalayan, aynı anda bir kaç öğretmeni takip edip, bir konuyu öğrenmeye çalışan kimseler, Süleyman peygamber hakkında anlatılan bir hikayeyi bana hatırlatıyor.

Süleyman peygambere iki kadın gelmiş. İkisi de bebeğin kendisine ait olduğunu, diğer kadının yalan söylediğini söylüyormuş.

Çare olarak, Süleyman peygamber, tamam demiş, çocuğu bölüp, yarısını birine diğer yarısını da öbürüne verin.

Sahte anne, ‘Tamam’ demiş.

Gerçek anne ise, ‘Yok demiş, ben çocuğumdan vazgeçmeye razıyım, ona verin. Yeter ki, çocuğum bölünmesin, sağlam kalsın.’

Sevgili arkadaşlarım, birbirine zıt öğretmenler arasında kalan, gidip gelen arkadaşlar da bana o bebeği hatırlatıyor.

Neden derseniz, zıt şeyler arasında aklınızda ve kalbinizde yaşayacağınız o karmaşa, inanın size çok büyük bir zarar veriyor.

Ben razıyım sizi bırakmaya. yeter ki bu bölünmeyi, bu karmaşayı yaşamayın. :D

Sizleri uğurlarken, sevgiyle ve dualarımla uğurladığımı da bilmenizi isterim.

VE sizin için en büyük dileğim, ne öğrenecekseniz onu iyi öğrenmeniz ve o konuda gurur duyabileceğiniz bir ustalığa erişmeniz.

Ve eğer o konuda hayatın 8 parçasına bir zarar varsa bile sizin Allah’a sığınıp aklınızı ve kalbinizi dinleyerek, o konuyu da hayra ve iyiliğe çevirmeniz.

Mesela hatırlarsanız, geçenlerde duyurduğum yeni projemde hediye edeceğim o çekim yasasının İLK kursunu hediye ederken, ben size bu kursu olduğu gibi ama hem hayatın 8 parçasını kucaklayarak, hem de bu iyiliği-güzelliği-doğruluğu kollayarak MİNİK YORUMLARIMLA size sunuyorum.

Aynı şekilde makale, kurs ve ürünlerimde, hizmetlerimde, çekim yasasını size hayatın 8 parçasını kucaklayarak sunuyorum, öğretiyorum.

Ve Allah’a şükür bu şekilde öğrencilerimin başarısı KAT KAT fazla oluyor. :D

************************************

BENİM ÖĞRETTİĞİM KONULARA ZIT ŞEYLER ÖĞRETENLER DERKEN KASTIMI BİRAZ DAHA AÇAYIM Kİ BU KONUYU SİZ DE NET BİR ŞEKİLDE GÖREBİLİN:

(Hem kim bilir, belki Süleyman peygamber gibi, bebeğinin gidişine razı olan annenin aslında doğru söylediğini siz de idrak edebilirsiniz. :D)

1- Şükür konusunda BAŞKALARININ bahtsızlığından, acılarından, kayıplarından dem vurmak ve bunlara istinaden şükür tavsiye etmek.
2- Hayatın 8 parçasından birine veya daha fazlasına zararlı şeyleri, konuları desteklemek.
3- Hayatın 8 parçasından birine veya daha fazlasına yararlı şeyleri, konuları ezmek, desteklememek.
4- Hayatın 8 parçasından birini veya daha fazlasını YOK farzetmek.
5- Estetik, ağdalı, ağır bir dil kullanmak.
6- Normal bir vatandaşın anlamını bilmediği, anlayamayacağı çok eskimiş eski Arapça kelimeleri kullanmak, ve anlamlarını nadiren açıklamak.
7- Yine kimsenin bilmediği, anlayamayacağı çok çok yeni Türkçe kelimeler kullanmak.
8- Teknik ve sadece o işin uzmanlarının bilebileceği yabancı veya ağır, o konuya ait kelimeler kullanarak konuşmak, yazmak, anlatmak.

Tüm bunlar aslında sevgili arkadaşlarım, maalesef bir sevgisizlik göstergesi.

Ya zarar veren, ya da faydasız şeyleri anlatmak, arada bir gelebilecek doğru bilginin arasına da kimse anlamasın diye bilinmeyen, anlaşılmayan kelimeler serpiştirip, sırf ‘Ben anlattım’ demek hatırına anlatmak.

Hani saatini doldurmak için çocukların anlamayacağını bile bile, hızlı hızlı ve ağır bir dille dersi anlatan bir öğretmen gibi.

‘Ama çocuklar anlamadı.’ desek, diyor ki: ‘Bana ne, ben anlattım.’

Allah bizi, herkesi ve özellikle de çocukları ve gençleri bu tür öğretmenlerden korusun.

Bu makaleye ‘Şükür var, şükür var’ diye başlamıştım, bitirirken de ‘Öğretmen var, öğretmen var’ diye bitiyorum. :D

Hepinize iyi, güzel, doğru, akıl ve kalp muhasebeleri dilerim.

Ve ‘Duyduk duymadık demeyin’ diyerek, çekim yasası ile harikulade bir hayat adlı yeni projeme çağrı ve davetimi, bugünün en hesaplı, en indirimli kayıt için son gün olduğunu da hatırlatarak, tekrar ederim.

Sizleri daha yakından tanımak ve çekim yasasını en kolay ve en güzel bir şekilde öğrenmeniz ve uygulamanız konusunda size daha da yakından, birebir de yardım etmek beni çok mutlu edecek.

Çok çok sevgiler.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (2)
  1. Nevin
    09:36, 24 Nisan 2013

    Çok sevgili ve saygıdeğer Funda Öğretmenim,
    Sizin bir öğrenciniz olarak, şükretmenin güzelliğine ve derin anlamına varmak, harikulade bir şey.
    Her gün dilimizde, defalarca kullandığımız şükrü, sayenizde, farkındalıkla ve anlamının hassasiyetiyle yapmanın mucizelerini yaşayan biriyim.
    Allah sizden razı Olsun.
    Sonsuz Teşekkürlerimle… 6k

  2. Funda Teyzen
    15:31, 25 Nisan 2013

    Harika Nevin arkadaşım. :D

    Gerçekten de şükrü dilden düşürmemekle, farkında olarak, içtenlikle, kalpte hissederek yapmak arasında dünya kadar fark var, değil mi? :D

    Sağ olasın tüm düşünce ve duyguların için ve bu güzel yorumlarını paylaştığın, ilettiğin için.

    Daha nice farkındalıklar, keşifler ve başarılar dilerim sana.

    Çok çok sevgiler.

    2k

    Çok çok sevgiler

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...