25 – Sen Önemlisin! Sen Değerlisin! Sen Özelsin! Sen Sensin!

Sevgili arkadaşlarım,

Dünkü makalemde,

  • yıllar boyunca beni zincirlenmiş gibi çaresiz hissettiren,
  • hayatımın HER PARÇASINDA acılar çekmeme sebep olan,
  • hayatımın her parçasında cahilce doğru bildiğim ve uyguladığım,
  • hatta takip ettiğim,
  • ama beni sürekli ve giderek daha da çok aşağı çeken,

sahte hayallerden, yıllar boyunca, çok çeşitli şekillerde elde edip topladığım, yalanlardan, yanlışlardan, İLK olarak kendimi NASIL kurtardığım hakkında bilgi verdim.

Televizyondan, filmlerden, romanlardan, şarkılardan kurtulmak en başta bana da çok zor gelmişti.

Ben de, belki de sizin şimdi düşündüğünüz gibi, onlarsız bir hayatı düşünemiyordum.

Televizyon bizim de evimizde, seyretsek de seyretmesek de açık duran, orada sürekli bir ses çıkartan, oynayan bir aletti.

Televizyon açık değilse, ev sönük, cansız, sanki insansız, ruhsuz garip bir yer olurdu.

Ancak gece kapatılırdı.

Hatta çok eski zamanlarda, yayın bittiği zaman nokta nokta karlı bir görüntü olurdu.

Onu bile seyretmişliğimiz vardır, sevgili arkadaşlarım. :D :D :D

Hayal meyal hatırladığım ve tanıdıklarıma sora sora kendime hatırlattığıma göre, yayın başlamadan önce de, test şeklinde, yuvarlak bir daire çıkardı, “dııııııııt” diye ses çıkartırdı.

Yayına 10 dakika kadar kala da, bu daire değişir, yerine gökkuşağı renkleri olan başka bir şekil gelirdi, ama onun yanında müzik olurdu, o zaman demin “dıııt” diye ses çıkardığı için kapattığımız televizyonun sesini açılabilirdi artık.

Tam televizyon açılacağı ve program başlayacağı zaman da, özel bir müzik çalardı. Sanki tek parmak piyano gibi özel bir melodisi vardı, o da çok sevilirdi.

Hatta buna okullarda, çocuklar güfteler yapardı.

Kusura bakmayın, duyduklarımı aklıma kaldığı ve hatırladığım kadarıyla yazacağım, ama, Allah affetsin, varsa öyle bir bey, Abdurrahman efendi de affetsin hepimizi:

“Abdurrahman efendi, efendi, kalp krizinden geberdi’ şeklindeydi o güfte.:D

Bir arkadaşımızın semtinde veya okulunda da bu güfte ‘suya düştü ……..’ şeklinde geçiyormuş. Allah hepimizi affetsin. Her kim uydurduysa bu güfteyi, Allah onun da yardımcısı olsun.

Tabii şimdi düşününce, o eski zamanların bu sınırlı yayınları insana biraz iç daraltıcı geliyor, değil mi?

Düşünsenize, bütün gün, akşam saat 19′a kadar yayın yokmuş. Sonra bir gün bu 18′e alınınca bayağı olay olmuş. Tabii ben tam bilmiyorum bu olayı, yakınlarımdan duydum.:D

“Geç açılması iç daraltıcı geliyor.” dedim ama, bazen düşünüyorum da, o zamanlar doğruyu yapıyorlarmış, onlar da isteseler, bütün gün, bütün gece yayın yapıp, reklam paralarını toplayabilirlerdi, tüm bir toplumun, çocukların gençlerin, kadınların erkeklerin, beyinlerine, akıllarına, kalplerine girip istedikleri üzere şekillendirebilirlerdi, aynen şimdi yapıldığı gibi.

Ama sanırım, o zamanlar sahip oldukları bu gücün ya farkında değillermiş, ya da aklen ve kalben masum insanlarmış.

Çocuklar derslerini yapsın, oyunlarını oynasın, aşırı televizyon seyredilmesin diye, koruyucu yaklaşmışlar.

Tam o yıllarda, bir arkadaşım, Amerika’da sabah 5′de “Tatlı Hayalet” çizgi filmini renkli oynattıklarını anlatıyor.

Yani teknoloji o zaman da varmış ve bizim ülkemiz Allah’a çok şükür BİRAZ korunup, kollanmış.

Ama ilerleyen yıllarda, sanırım, bizi başka şeylerden korumak için, televizyonun kucağına atmışlar.

Hatta ilkokul mu orta okul mu hatırlamıyorum, annemle Cenk Koray’ın Pazar programına seyirci olarak katılmıştık da, beni 3-5 saniye televizyonda gören akraba ve arkadaşlarım, bunu sanki büyük bir olaymış gibi karşılayınca, ben de şaşırmıştım.  :D

İlerleyen yıllarda, çekim yasasını öğrendikten sonra (ama yaptığım temizliklerde, TV ve oradan aldığım yalanlar yanlışlar hakkındaki farkındalıklarıma  henüz ulaşmamış olduğum sıralarda) televizyona çıkmayı marifet gördüğüm sıralarda, Japon televizyonunda Türk yemeklerini anlatmayı, hayattaki en büyük başarılarımdan biri saymıştım.

Gerçekten de, orada, bolluk, zenginlik, şaşaa, bakım, el bebek gül bebek ihtimam görmenin güzelliğini rahatlığını yaşamıştım.

Hatta stüdyodan çıkışta bana özel kocaman limuzin taksi sağlayıp, beni 1.5- 2 saat uzaktaki kaldığım yere bırakmaları, beni çok mutlu etmişti, kendimi “beyaz dizilerde bir an” yaşıyor gibi hissetmiştim.

Sessiz arabada arkada oturup, özel şoförle siyah kocaman bir arabada giderken, özel bir insan olarak davranılmanın mutluluğu ile, camdan dışarı bakarken, “Tamam” demiştim, “İşte hayatta ulaşmak istediğim yer.”

Ve 2-3 ay bu gidiş gelişlerin tadını çıkarttım.:D

Bunu Musa’nın, firavunun yanında geçirdiği o güzel ve rahat yıllara benzetebiliriz. :D

Evet ben de Allah’ın izni ve yardımıyla, firavunların dünyasındaki rahatı biraz tattım. :D

Ama çok şükür bu da Türk yemeklerini tanıtmak içindi, yani güzel bir amaca hizmet ettiğini düşünerek yaptım, çok şükür. :D

Bu olaydan benim çıkarabildiğim bir ders, televizyonun,

  • HEM orada görünüp, seyredilenler için,
  • HEM de seyredenler için,

bağımlılık yapıcı, çok eğlenceli, insanın kendini kaptırıvermesine çok müsait bir şey olması.

Görebildiğim kadarıyla televizyonun bu bağımlılık yapıcı etkisi, sigara, alkol, kumar, uyuşturucuda olan bağımlılık etkisi ile aynı.

Hiç başlamamak, kesip atmak, tedavi görmek, en baştan hayır demek, ve benzeri yaklaşımlarla kendimizi ve çocuklarımızı, sevdiklerimizi korumalıyız.

Ayrıca televizyonu, “insanın kendini koruma kabiliyetini geçen ve seyredenlerin değil, seyrettirenlerin asıl suçlu olduğu, zararlı maddeler” sınıfına layık bulduğumu söylemek isterim.

Yani bir kimseye, “Niye seyrediyorsun, seyretme, çok seyrettin, seyrettiklerine inanma, neden inanıyorsun” gibi suçlayıcı yaklaşmaktansa, asıl suçlunun “onu seyrettirenler ve o çarkı döndürenler” olduğunu anlamamız lazım.

Bazı konularda asıl suçlunun, yapan değil yaptıran olduğu, insan seven kalplerde bilinen bir gerçek.

*************************************************

Benim TÜM bunlardan kendimi temizlemeye başlamam, en başta romanlar, şarkılar, ardından  da televizyon, film ve dizilerden ve onlara olan bağımlılığımdan kurtulmamla oldu.

Eğer hayattaki en büyük başarın ne derseniz, sayabileceğim pek çok yazılarım, temizliklerim, öğrencilerime yardımlarımla beraber, gönül rahatlığı ile, “televizyon ve film seyretmeyi, roman okumayı bırakmak” diyebilirim.

İnanın bunu hayatımdaki en büyük başarılarımdan biri olarak görüyorum.

Diğer TÜM temizliklerim, bunun ardından Allah’ın izni ve yardımıyla ÇIĞ gibi büyüyerek geldi.

Sizlere de en içten tavsiyem, sizin de ne yapıp edip, bu bağımlılıktan kurtulmanız.

İnanın hayatınızda kötü ve yanlış giden pek çok şeyi, oradan öğrenip, kendinize adapte ederek, tüm o olumsuzlukları bu sebeple kendinize çekmiş/çekiyor olabilirsiniz.

Kurs öğrencilerim aslında, dünkü ve bugünkü bu bilgi ve tavsiyelere şaşırmadılar. :D

Çünkü kurslarıma yazılır yazılmaz, daha en başta  “Hoşgeldin” mesajımdaki konulardan birisi bu:

“Televizyon, dizi vs. en azından kurs boyunca seyretmeyin, romanlar ve yalan yanlış öğretiler okumayın, kurstan elde edeceğiniz faydayı ya azaltır ya da yok eder” diye.

Ama hiç uzun uzun bir cevap vermemiştim bu konuda, madem bu konulara geldik, biraz daha açmak isterim:

Sevgili arkadaşlarım,

Diyeceksiniz ki ne zarar oluyor seyredince?

Elimden geldiğince, dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım:

  • Hem ruhumuz hem de insan vücudu, seyretme yeteneği ile yaratılmış. Seyrederek öğrenildiği için, seyretmek zevkli yaratılmış ki seyrederken sıkılmayalım, öğrenirken sıkılmayalım.Fakat bu seyretme yeteneğinin ve zevkinin kötüye kullanılmaması lazım. Aşırı miktarda seyretmek, aynı aşırı miktarda yemek yemek gibi, sistemimizi bozuyor. Hem ruhumuzun sistemini bozuyor hem de vücudun sistemini bozuyor.Buna hayal alemimizde aşırı şişmanlık da diyebiliriz.
  • Bir de seyredilen bu filmlerin, okunan romanların ve dinlenen şarkıların, seyredilen hayatların, AŞIRI miktarda olmasının yanında, YANLIŞ MESAJLAR içermesi problemi de var.Yanlış bilgi, yanlış öğreti, yanlış eğitim. Bir başka deyişle aşırı beslenmenin yanına yanlış ve kötü beslenme de gelmiş oluyor.
  • Televizyonun ve yayın araçlarının içerdiği yanlış ve zararlı mesajları, teker teker saymak ve teker teker temizlemek neredeyse imkansız.Gerek makale gerekse kurslarımda ben, yakaladıklarımı size söylüyorum ama unutmayın ki ben en az 10 yıldır, artık seyretmediğim için yalan ve yanlışları toplamayı bıraktım.Ama ESKİ topladıklarımı hala silmek, ve temizlemekle meşgul olduğumu söylersem, bunun ne kadar emek, çaba ve zaman aldığını sanırım siz de tahmin edebilirsiniz.O yüzden benim tavsiyem, tüm bunlara kesin bir son vermeniz. Ben elimden geldiğince size yakaladığım yanlışları gösterebiliyorum ama çocuklarınızın seyrettikleri, eşinizin seyrettikleri hakkında elbette fazla bir yardımım olamıyor.Bu sebeple kesin bir çözüm bulmanız, yeni yanlışlar öğrenmeden yaşayıp, hayatınızı ESKİ öğrendiklerinizi temizlemekle geçirmeniz inanın sizin için ve hayatınızın her parçası için çok daha hayırlı olur.
  • İnsan vücudunun ve insan yaratılışının bu kadar seyretmeyi kaldıramayacağı kesin zaten kanıtlarını da bazı ülkelerde görüyoruz.
  • Doğanın gelişimine bakınca, insan ve insan benzeri varlıkların, yeryüzünde takriben 6 milyon yıldır var olduğunu görüyoruz. Yani 6 milyon yıllık bir hayat ve hayatta kalma tecrübesi bizim genlerimizde saklı.Fakat orada televizyon seyretmek ve televizyon seyrederek hayatta kalmak bilgisi yok. Sistemimizi fazla zorluyoruz, bunun bedeli insan olarak, toplum olarak, mutluluk olarak çok ağır olabilir.
  • Fazla televizyon vs seyredip, fazla miktarda, yakışıklı, güzel, başarılı insanlar görünce, insan haliyle normal güzelliği, normal başarıyı, normal çekiciliği yadsımaya başlıyor. O kadar beğenmiyor artık.Normal insanlara olan beğenimiz, artık biraz acıyarak oluyor. Özellikle karşı cins ve eş seçimi söz konusu olduğunda, insanlar KENDİ EŞDEĞERİNİ beğenmez hale geliyor.Bunun sonucu da BİR TOPLUM dolusu dengesiz evlilikler, mutsuz insanlar, mutsuz evlilikler.

Sevgili arkadaşlarım bu sebeplerden BİR TEKİ BİLE aslında yeterli, seyretmeyi, takip etmeyi bırakmak için.

Ama inan hepsi de geçerli ve doğru.

Allah yardımcımız olsun.

Diyebilirsiniz ki, “Ben eğleniyorum, seviyorum bu yalan hayal dünyasını.”

Benim de size cevabım şu:

“Ay deli misin, hayat seni bekliyor. Hayat çok güzel. Kariyer yapmak istiyorsan, git kariyer yap. Evlenmek istiyorsan, işte sana eş adayları, git evlen.”

Ne istiyorsan hayatta elde edebilirsin, AMA önce yaşadığın yalanlardan uyan. İnan bana hem hayal aleminde seyirci olarak kalıp, hem de gerçek hayatta mutlu olma şansın, bir bağımlının hayatta mutlu olma şansı kadar.

UYAN, HAYATINA SAHİP ÇIK.

Teşvik hediyelerin Allah’tan.

************************************************
Sevgili arkadaşım,

Dünkü makalemde film, dizi, roman hatta şarkılar, şarkıcılar, şiirler vs aracılığı ile, gazete dergilerde poz poz havalı resimleriyle karşımıza çıkan o sahte hayatların, o sahteliğe, yapaylığa, gösterişe, hava atmaya meraklı insanların,

  • vücutlarını,
  • mallarını, evlerini, paralarını,
  • hatta ve hatta sahip olduğu koca (veya eş, sevgili) ile,
  • kocasının yakışıklılığı, zenginliği (eşinin güzelliği zenginliği)
  • ve hatta ve hatta sahip olduğu çocuğu veya çocukları,

GÖSTERİŞ YAPARAK sergileyenlerin,

  • çocuklar, gençler, anneler, babalar, eşler, üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını,
  • gerçek hayata, ailemize, yakınlarımıza karşı olan sevgimizi nasıl körelttiğini,
  • nasıl insanın gözünde ister istemez, bilinçli veya bilinçsiz, bilerek veya bilmeyerek, bir karşılaştırma yaratıp insanı kendi hayatından soğuttuğunu gördük.

(Aslında bunu sadece gazete, dergi, televizyonda değil, face vs. benzeri sitelerde de görebiliyoruz.)

Sevgili arkadaşım,

Peki ama sanıyor musun ki bu karşılaştırma sadece yakınlarımıza karşı, annelerimize, babalarımıza, eşlerimize karşı yapılıyor?

Ah canım kardeşim, ah canım kardeşim benim,

O rekabete, o karşılaştırmaya, o yarışa tabii tutulan ve dolayısıyla da, kaybetmeye mahkum olan en birinci kişi:

“SEYREDENİN KENDİSİ” oluyor.

Evet sensin en başta karşılaştırılan.

Seyrettiğimiz, okuduğumuz o sahte hayatlar EN BAŞTA bizi kendi gözümüzde düşürüyor.

Bizi daha değersiz, daha önemsiz yapıyor.

Hem de kendi gözümüzde.

Sanırım bir insana yapılabilecek, en gizli, en hain, en farkettirmeden yapılan kötülük bu.

Kişiyi kendi gözünde küçültmek.

Ve bunu filmlerdeki sahte hayatları, “Seni eğlendiriyoruz” “Sana hayatı gösteriyoruz” “Sana hayatı öğretiyoruz.” “Seyret oyalan” “Seyret de gör”  diye yapmak.

İnsana, yalan ve sahte hayatları, güzel, yakışıklı, rol yapma yetenekleri olan kimseleri seyrettirerek gerçek hayatından, kendinden vücudundan, yeteneklerinden, ailesinden, arkadaşlarından, ülkesinden, insanlıktan, doğadan, maneviyattan, ruhlarımızdan ve Allahtan soğutmak.

Canım kardeşim,

BİL Kİ,

Sen önemlisin!

Sen değerlisin!

Sen özelsin!

Sen sensin!

***************************************

Ailen önemli!

Ailen değerli!

Ailen özel!

Senin ailen, senin ailen!

***************************************

Arkadaşların, ülken önemli!

Arkadaşların, ülken değerli!

Arkadaşların, ülken özel!

Arkadaşların ve ülken senin arkadaşların ve senin ülken!

***************************************

Senin insanlığa katkın önemli!

Sen insanlık için değerlisin!

Sen insanlık için özelsin!

İnsanlık seni seviyor ve sen insansın!

***************************************

Bitkilerin ve hayvanların önemli!

Bitkilerin ve hayvanların değerli!

Bitkilerin ve hayvanların özel!

Senin bitkilerin ve hayvanların onlar. Ve sen bitkilerin ve hayvanlarınla berabersin!

***************************************

Senin sahip olduğun maddi her şey önemli!

Senin sahip olduğun maddi her şey değerli!

Senin sahip olduğun maddi her şey özel!

Senin sahip olduğun maddi her şey senin ve onlar sana helal!

***************************************

Senin ruhun önemli!

Senin ruhun değerli!

Senin ruhun özel!

Senin ruhun sensin, ve biz seni sen olduğun için seviyoruz!

***************************************

Sen Allah için önemlisin!

Sen Allah için değerlisin!

Sen Allah için özelsin!

Sen Sensin! ve Sen Allah’ın sevdiği, çok sevgili ve biricik, kulusun!

***************************************

Sevgili arkadaşlarım,

İnsan özellikle çocukken sünger gibi.

Ne bilgi verilirse, ne görürse alıyor kendine ve hayatını o bilgi çerçevesinde yaşıyor.

Eğer yanlış şeyler öğrenmişse, o kişiye yapılabilecek EN BÜYÜK YARDIM, doğruları anlatmak, göstermek ve özellikle de, kendini o yalan ve yanlışlardan NASIL temizleyeceğini öğretmek, göstermek hatta bizzat temizlenmesine yardım etmek oluyor.

Ve daha da büyük bir yardım da, ürün ve hizmet olarak, ona onu temizleyecek ürünler ve hizmetler sunmak. Hayatta kendimize İŞ olarak, bu tür TEMİZLİK yapmayı ve yaptırmayı sağlayan bir iş seçmek, seçtirmek.

Sevgili arkadaşlarım,

İnsanın içine işlemiş o yalanlar ve yanlışlar, BİR kararla, BİR niyetle temizlenmiyor.

UZUN YILLAR BOYUNCA BİRİKMİŞ HEPSİ.

Karar, niyet, iletişim, sevgi, yardım, destek, çaba, emek…

Sahip olduğumuz HER ŞEYİ bu yolda kullanmamız gerekiyor.

İnanın Allah bizden, hayatımızın 8 parçası da bizden, BUNU bekliyor.

Sınav bu.

İmtihan bu.

YALANLARI YAŞAMAYA DEVAM MI EDECEĞİZ?

KENDİMİZİ ONLARDAN TEMİZLEMEK İÇİN, GELEN YOL GÖSTERİŞLERİ DİNLEYİP, TAKİP EDİP HAYATIMIZA VE GERÇEKLERE SAHİP Mİ ÇIKACAĞIZ?

Hayattaki belki de TEK imtihan bu.

Bu seçim ve ardından da seçtiğimiz yolda ilerlemek.

Merak etmeyin, yol eğlenceli, ve yol boyunca her tarafa armağanlar serpiştirilmiş.

Allah kendisine yaklaşmaya çalışanlara çok cömert.

Fakat sizin de içtenlikle bu yola adım atmanız gerekiyor.

Benim tavsiyem, hazırladığım kurslarıma ve ilk etapta Basamak Atlamak e-kursuma gelmeniz.

Ağustos’ta vereceğim seminere MUTLAKA katılmanız.

Zaten e-kursumun ilk 21 dersi eğer seminere kayıt yaptırırsanız, hediye.

Bu güzel temizlik fırsatını kaçırmamanızı tavsiye ederim.


Sevgili arkadaşım,

Bu yazıyı yazarken benim de şahsen pek çok farkındalıklarım oldu:

1- Musa peygamberin firavundan köleleri alıp özgür olmak üzere çağırması, bizim durumumuza uyarlanınca, beni size TV ve sahte hayatlar seyretmeyi ve hayatın 8 parçasına ZARAR üzerine para kazananları desteklemeyi, onlara yardım edip, köle olmayı bırakmanızı tavsiye etmeme benziyor.

2- Japonya’da da o insanlara yardım etmek isteği ile kalbim yanardı.

Önce, büyük emek harcanan, mantı gibi, Türk yemeklerini onlara tanıtıp, onların yemek kültür ve alışkanlıklarına yardım edebileceğimi sandım.

Allah’ın sevdiği bir kul olarak, bana bu dünya da, nasıl bir görev verdiğini merak ederek, günlerimi yıllarımı Kuran’ı Türkçe okuyup, anlayarak geçirdim.

Kuran’ı okuyarak, peygamberlerden ilham alıp, onlardan ibret ve ders almaya çalışırken, acaba ben de İbrahim peygamber gibi, onların taptıkları putları mı kırmalıyım? diye düşünüp,

“Allah’ım n’olursun, bana böyle bir görev verme, zaten ben kırsam bunları, derler bu tarihi eser, niye kırdın?” dediğim bile oldu.

Ama kıracağım putun, “modern put” çağımızın putu olabileceği HİÇ AKLIMA GELMEMİŞTİ.

İşte bugün ve dünkü makalelerimle, artık, ders ve ibret aldığım, izlerinde, yol gösterişlerinde yürümek istediğim, o peygamberleri takip ederek ulaştığım BU NOKTADA artık biliyorum ki,

Benim kırmam gereken putlar,

  • BİZİM BEYNİMİZİ YIKAYAN, bizi hayal dünyasında seyirci olarak hapseden, televizyonlar, diziler, filmler, şarkılar, şiirler.. ve benzeri her şey.

Benim kurtarmam gerek köleler,

  • Beyinleri,  televizyon, film, şarkı vs ile yıkanmış, hayal dünyasında yaşarken, aynı zamanda da eşinden, çocuğundan koparılıp, iş dünyasında köle gibi kullanılan tüm modern bayan köleler.

Benim karşısında olduğum firavunlar:

  • Tüm bu TV, film, şarkı vs ile “beyin yıkama” artı “köle çalıştırma” düzeninden ekmek yiyen tüm modern firavunlar.

3- ve sevgili arkadaşlarım,

Bir farkındalığım daha oldu bu yazımda, o da, tüm ülkece, farkettim ki, biz Abdurrahman efendinin ahını almışız. Ve Allah’ın yardımından kendimizi biraz uzaklaştırmışız.

Çareyi biliyorsunuz…

TEMİZLİK YAPMAK.

Allah’a sığınalım, af dileyelim, Abdurrahman bey de bizi affetsin.

Çocuktuk, cahillik ettik.

Allah’ım affet bizi bu şımarıklığımız için.

Ama biz hatamızdan vazgeçtik.

Sana sığındık, sana güvendik.

Senin affediciliğini kendimize örnek alarak biz de kendimizi affediyoruz ve seviyoruz.

Allah’ım senin hoşnutluğunu kazanacak bir iş yapmaya niyet ediyor ve karar veriyoruz.

Allah’ım teşekkür ederiz, sevgili Muhammed peygamberimiz aracılığı ile bize Kuran’ı nasip ettin.

Bize Atatürk’ü nasip ettin, ülkemizi kurtarmak için bize bir lider nasip ettin.

Onun vasiyeti ile ve ülkemize getirdiği, bilim, medeniyet, bilgi sevgisi ile aramızdan Sayın Yaşar Nuri Öztürk gibi dehalar çıktı.

Sayın Yaşar Nuri Profesörümüz sayesinde Kuran’ı anlayarak okuyabildik.

Hem Muhammed peygamberimizin hem de diğer peygamberlerin hayatlarından ibret aldık.

Onların yol gösterişlerine uyduk. Onların izlerinde yürümek için karar verdik, niyet ettik, hatta yemin ettik.

Affet bizi Allah’ım.

Çabalarımızı, emeklerimizi, temizliklerimizi kabul et.

Allah’ım,

Biz biliyoruz ki,

Biz, ülkemiz, senin gözünde çok özel, çok değerli, çok önemli bir ülkeyiz.

Allah’ım,

Biz biliyoruz ki,

Biz, her birimiz, senin gözünde çok özel, çok değerli, çok önemli bireyleriz.

Sen bizi çok seviyorsun.

VE biz sana minnettarız.

Bize verdiğin hayırlı uğurlu, hayatın 8 parçasına faydalı, görevleri yapmak için, senin hoşnutluğun için, hayatımızın 8 parçasına olan sevgimiz sebebi ile, canla başla çalışcağız.

Yardımını rica ediyoruz Allah’ım.

Sana sığınan hiç kimseyi boş göndermediğini biliyoruz Allah’ım.

Bize de işimizi kolayla.

TERTEMİZ BİR TÜRKİYE İÇİN BİZE YARDIM ET.

**************************************

Sevgili arkadaşım,

Bunlar benim bu yazıyı yazarkenki farkındalıklarım.

Senin de farkındalıklarını duymak için sabırsızlanıyorum. (Pardon, Allah’a sığınıp, sabırla ve heyecanla bekliyorum. :D)

Unutma ki,

SEN ÖNEMLİSİN!

SEN DEĞERLİSİN!

SEN ÖZELSİN!

SEN SENSİN!

Sevgili Atatürk’ümüzün çok güzel dediği gibi,

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.

Ve Funda Teyze’den bir ek olarak:

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET,

  • Damarlarındaki asil kanda,
  • Kutsal aile ocağında,
  • Can dostlarında,
  • İnsanlık sevginde,
  • Doğa ile bütünlüğünde,
  • Maddi gücünde,
  • Manevi yaratılışında,
    ve
  • Allah’a sığınmanda,

MEVCUTTUR.

Atatürk gibi, sen de ÖZEL olduğunu, DEĞERLİ olduğunu, ÖNEMLİ olduğunu, SEN olduğunu bil.

Allah’a sığın, hayatının 8 parçasında hayır ve uğur için iş yapmaya odaklan.

“Ne yapacağımı bilmiyorum” diyorsan kurslarıma katıl.

Özellikle Ağustos’taki seminerime gel. :D

Sen hayat amacın yolunda adım attıkça, o Allah tarafından yavaş yavaş senin önüne açılıyor.

Hayat amacımız, 2 dakikada bulunmuyor. Hazine arar gibi arıyoruz.

Gömülü hazineyi ipuçlarına baka baka arayıp çıkartırcasına buluyoruz.

Ben bu işte kurslarımla sana yardım etmeye hazırım. :D

Hepimize kolay gelsin,

Çok çok sevgiler.

Funda Teyze,
Çekim Yasası Öğretmeni
Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
Misak-ı Aile Savunucusu
Televizyon Putlarının Kırıcısı
Sevmedikleri İşlerde Çalışan Anne Kölelerin Kurtarıcısı
Mutlu bir Bugün, Dün ve Yarınlar için Kendi Yükünü Gururla Taşıyan Allah’ın Minik Karıncası

Yok mu, çekim yasasını öğrenmek isteyen, harikulade dilekleri olan, Misak-ı Aileyi isteyen, putlardan bıkmış, onların zararını anlamış, sevmediği işte çocuğundan uzakta çalışan anneler, ve mutlu yarınlar için kendi yükünü taşımaya HAZIR çok sevgili ve çok değerli karınca arkadaşlarım?

Sizlerle Ağustos’ta buluşacak olmaktan çok mutlu ve heyecanlıyım.

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (7)
  1. Funda Teyze
    15:53, 7 Haziran 2012

    Rumuzlu arkadaşlarım,

    Çok özür dileyerek, harikulade yorumlarınızı hem silmek durumunda kaldım hem de cevap veremedim.

    Yorum yazma kurallarımızı lütfen dikkatle okuyun.

    Artık, isimsiz yorumları, harikulade de olsalar kabul edemiyorum.

    Çok çok sevgiler

  2. Gamze
    09:45, 29 Ocak 2013

    Çok sevgili, çok değerli Funda öğretmenim,
    Haziran ayında bu makaleyi ilk yazdığınızdan beri çok temizlik yaptım. her temizlikle daha da uyandım. bu makalede yazdıklarınızı daha iyi anladım. dizilere olan bağımlılığımdan kurtuldum. hayat şimdi bambaşka, sanki yaşamaya başladım gibi bir his. Hayat aydınlık, huzurlu. önceki hayatım sanki sisli, karanlık, uykuda, acılı ve bir kabus gibi. Allah razı olsun tüm emekleriniz için. İyi ki varsınız. Sizi çok seviyorum. şükürler olsun sizi buldum, sayenizde uyandım.

  3. Gamze
    09:55, 29 Ocak 2013

    Asıl yazmak istediğim şeyi unutmuşum, tekrar yazıyorum.

    Funda Teyze,
    Siz çok önemlisiniz,
    Çok değerlisiniz,
    Çok özelsiniz.
    Bize Allah’ın bir lütfusunuz.
    Allah razı olsun.

  4. Funda Teyze
    12:51, 29 Ocak 2013

    Çok sevindim Gamze arkadaşım.

    Hayata tekrar hoş geldin. :D

    Yaşamaya tekrar hoşgeldin. :D

    Darısı diğer uyuyanların başına. :D

    İçten, kalpten yorumun için çok çok teşekkürler. Allah senden de razı olsun.

    Kurslarımda ve maratonlarımda buluşmak dileği ile.

    Çok çok sevgiler.

  5. Funda Teyze
    11:48, 30 Ocak 2013

    Bu vesileyle bu makalemi ben de ilgiyle tekrar okudum. :D :D

    Ne kadar da inanılmaz.

    Şükürler ettim Allah’a, beni de eskiden içinde bulunduğum o yalan hayaller kabusundan uyandırdığı için.

    Bu okuyuşumda en büyük farkındalığım, makalenin şu kısmında oldu:

    ‘ben en az 10 yıldır, artık seyretmediğim için yalan ve yanlışları toplamayı bıraktım.Ama ESKİ topladıklarımı hala silmek, ve temizlemekle meşgul olduğumu söylersem, bunun ne kadar emek, çaba ve zaman aldığını sanırım siz de tahmin edebilirsiniz.’

    Gerçekten de daha dün, yıllar öncesinden aklımda kalmış bir film sahnesini aklımda ve kalbimde temizledim, Allah’ın yardımıyla. :D

    Allah yardımcısı olsun herkesin.

    Yaşar Nuri Öztürk profesörümüzün çevirisiyle Kuran’dan öğrendiğimiz gibi:

    Allah DİLEYENİ/DİLEDİĞİNİ doğru yola kılavuzluyor.

    Allah’ım şahit olarak sen yetersin.

    İşte ben uyandırma mesajımı hiç bir ücret dahi talep etmeden burada açık ve net bir şekilde verdim.

    Benim çabam, ve senin izninle bu mesajı okuyanlar arasından da kimin uyanacağını, kimin aynen uyumaya ve kabus görmeye devam edeceğini sen bilirsin.

    Senin dilediğin ve/veya senden dileyen uyanır.

    Uyananlara yardım et Allah’ım kurslarıma da gelebilsinler. Hem onlar bana yardım etsin, hem de ben onlara yardım edeyim.

    Uyanmayanlara da iyi uyanmalar, uyanana kadar da iyi uykular dileyeyim. :D

  6. Funda Teyze
    07:27, 2 Şubat 2013

    Nevin arkadaşım,

    Değerli yorumunda, nedendir tam bilmiyorum ama internetle ilgili teknik bir sebepten dolayı, harfler karışmış ve Türkçe harfler okunamaz olmuş.

    Ben biraz çözmeye çalıştım ve biraz anlayabildim ama kusura bakma siteye koyamadım.

    Senin de Yaşar Nuri Öztürk profesörümüzün Kuran tercümesi ile ilgili yaşadığın farkındalıklar ve anlayışlar, hem benim hem de pek çok arkadaşımın yaşadıklarıyla birebir aynı, çok şükür.

    Allah ondan razı olsun.

    Bizim görevimiz, artık bu anlayış ve keşifleri ciddi bir şekilde aklımızda ve kalbimizde temizlik yapmak için kullanmak ve elimizden geldiğince, bu konuda başkalarına da yardım etmek.

    Allah Atatürk’ten de razı olsun, Kuran’ı Türkçe okuyup anlayabilmemiz için gösterdiği tüm çabalar için ve ülkemizde hayırlı uğurlu profesörlerin yetişmesine vesile olduğu için.

    Değerli ve harikulade yorumun için çok çok teşekkürler.

    Dilerim o harflerin karışması konusu gelecekteki yorumlarında olmaz.

    Kullandığın programı veya bilgisayarı veya tarayıcıyı bir kontrol edersen, çok sevinirim.

    Tekrar çok çok teşekkürler.

    Çok çok sevgiler

  7. Funda Teyze
    21:35, 4 Ocak 2018

    2018′in ilk günlerinde yine harikulade temizlikler lütfetti, lütfediyor Allah.

    Okuduğum beyaz dizi ve romanların son kırıntılarından da kurtuldum ÇOK ŞÜKÜR. ÇOK ŞÜKÜR. ÇOK ŞÜKÜR.

    Övgüler temizlik ve uyanış lütfeden Allah’a!

    Övgüler Allah’a!
    Övgüler Allah’a!
    Övgüler Allah’a!

    2k

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...