Büyücüler Falcılar ve Şifacılar Ermişler
Bazen bazı arkadaşlardan sorular geliyor.
“Çok meşhur filanca hocaya gittim, filanca ünlü şarkıcı da oradaydı. Bana şöyle şöyle dedi. İnanmak istemiyorum ama aklım takılıyor. Ne öneriyorsunuz?”
Bu arkadaşlara her zamanki tavsiyem şu oluyor:
Allah’ın yardımını, “hocaların” yardımına tercih et. Ne istiyorsan Allah’tan iste.
Duanı et, affını dile, tövbe et, namaz kıl, şükret. Bu şekilde elde edeceğin güzellikler, hocadan alabileceğinden kat kat fazla olacaktır.
Üstelik hocadan medet umunca, günaha da giriliyor. Üstüne üstlük elde edilen şeylerin sonu hayırsız da çıkabilir.
Oysaki, Allah’tan gelecek şeyler, gelmedikleri zaman bile hayır sebebiyle gelmez.
Yol gösterici olarak Kuran’ı al.
Ve Kuran’ı anlayarak, düşünerek, yavaş yavaş oku. Okurken elde ettiğin anlayış ve keşiflere dikkat et. Onlara değer ver, ve hayatta onlarla uyum içinde olacak şekilde adımlar at.
***********************************************
Bugün bu konuyla da ilgili olarak, büyücüler, falcılar, hocalar hakkında bildiklerimi bir kaç kelime ile söylemek isterim.
Yanlış olan noktalarda Allah beni affetsin.
Büyücülük ve falcılık gibi konuların temel güç kaynağı, biziz, yani ruhumuz.
Ruhumuzun bize Allah’tan geçen bir takım güçleri var.
Az veya çok olarak, hepimizde, bildiğini var edebilme yani kişinin inandığı şeyin gerçek olması yeteneği var. Zaten çekim yasası buna dayanıyor. Neye yürekten inanırsak, o oluyor.
Bir diğer yeteneğimiz de, geleceği görmek veya olacağı görmek benzeri bir şey. Yani ne olacağını bazılarımız biraz görebiliyor. Ve gelecek bizim beklentilerimize, inançlarımıza göre değişebiliyor.
Tarih boyunca, bir çok dini kurum ve sistem, bu güçlerle ilişkiye girivermiş. Yani ister taşa tapsınlar, ister çok tanrılı dinlere, ister tek bir tanrıya yani Allah’a, hemen bu güçleri olan insanlar o dinin önemli pozisyonlarına çekiliveriyorlar. Eski Romada ve Yunanda, bu olağanüstü güçler açısından şanslı insanlar, tapınaklarda baş rahip vs. pozisyonlarına geliveriyorlarmış. Gelecek onlardan soruluyor, tanrıların ne istediği onlardan soruluyormuş.
Bazen tapınağın baş rahibi, geleceği gerçekten görerek insanlara yardımı ederken, hemen ondan sonra atananlar maalesef şarlatanlıkla işi götürüyorlar, kendilerine gelecek hakkında soru sorulduğunda, bin değişik anlama çekilebilecek bilmece gibi cevaplarla işi kurtarmaya çalışıyorlar.
Tabii bu kişilerden faydalanma yöntemi, bizim dinimizde de, dinin değil ama halkın talebi ile, kullanılıyor. Kim ki biraz gücü var, derviş, tarikat lideri gibi pozisyonlara ittiriliveriyor, ve onlar da oralarda, kendi iyi niyetleri veya kötü niyetleri çerçevesinde birşeyler yapıyorlar.
Falcılar ve büyücüler ise, yine bu özel yeteneklerini kullanarak karşımıza çıkıyorlar. Fakat, aynı eski Romada olduğu gibi, bu kişilerin çoğunda yetenek falan yok. Senden benden az yetenekleri var, ve işi yalanla dolanla götürüyorlar. Demek istediğim, bu olağanüstü güçler piyasasında, çoğunluk dolandırıcılardan oluşuyor. Tarih boyunca ve her zaman.
Bir başka örnek, bugünlerde bazen duyduğumuz kaşık bükenler. Birkaç tanesi gerçekten yapıyor bunu. Tabii, bu yeteneklerinin yanında başka yetenekleri de var ve derhal büyük şirketler tarafından petrol bulmak vs. amaçlarla danışman olarak işe alınıyorlar. Fakat bu kişiler azınlık. Kaşık bükenlerin çoğunluğu göz boyama ile bunu yapıyorlar. Maalesef bu işler böyle. Benim hislerim ve gözlemlerim, 1 gerçeğe binlerce, hatta milyonlarca sahtekar gibi bir oranda.
Falcılar ve büyücüler durumunda ise, ortada bir de kötülük var. Kötüye kullanma var.
Hepimizde olan bir gücün bu şekilde kötüye kullanılması, ara açmak, insanı eşinden soğutmak gibi amaçlarla kullanılması korkunç bir şey.
“İnandığımız şeyin gerçek olması” yeteneğimizi sonuna kadar kullanmak için, bir takım törenlerle, birşeyleri karıştırarak, yakarak, hem kendilerini hem de bizi bu konuya konstantre olmaya ve inanmaya ikna ediyorlar. Sanırım insan törenlerle ve ürkütücü şeylerle ikna edilebiliyor.
Peki, büyüler iyiye kullanılmıyor mu? Bazen iyiye kullandıklarını zannederek büyü bozmak için büyücüye gidiyor insanlar. Fakat o büyücüye verilen para, sonuçta yine başka garibanlara, başka kurbanlara karşı kullanılıyor. İnsanlara zarar veren, yuvaları ayıran bir kurum desteklenmiş oluyor. İyi amaçla dahi, büyü işiyle ilgilenince insan, aynı kapıdan pek çok kişiye kötülük saçılıyor. Desteklenmemesi gereken, etrafa ballandıra ballandıra anlatarak reklamı yapılmaması gereken bir kurum bu.
Tabii, bu gerçekten birşeyler yapabilen o nadir büyücüler, geleceği görebilen ender falcılar için. Çoğunluğun kandırmaca ve umut tacirliği olduğunu hatırlamak lazım. Sanırım en zararsız falcılar, sahte olduğunu belli eden ve her iki tarafında sahte olduğunu bildiği falcılar, hiç olmazsa olay bir çeşit iç dökme, dert anlatma ve psikolojik danışmanlık olarak kalıyor. Mesela evde kahve falı bakanlar, panayırlarda fal bakan çingeneler gibi.
Bir de işin acıklı bir tarafı da var. Büyücülük yapacağım diye bu işlere bulaşanlar, bir takım cinlerle meleklerle ruhlarla konuşacağız diye, bazı akıl hastalıklarını zorla canlandırabiliyorlar. Akıl hastalarında, cinlerle, meleklerle, ruhlarla konuşmak çok yaygın. Yani bilinmeyen aleme dalmak isteyenlerin, yanlışlıkla kendi akıllarının karanlıklarına dalması olayı çok oluyor.
İnsanların kendilerini güven içinde hissetmesi, ailelerinin eşlerinin emniyette olduğunu bilmesi, mutlu bir varoluşun temeli.
Güven ve emniyet tüm güzel duyguların temeli.
Bu güveni ve emniyet duygusunu derinden sarsan bir şey büyücülük kurumu.
Çiçeklerle süslenmiş dünyamızı, karanlık ve ürkütücü bir hale çeviren bir kurum.
Büyücülük kurumunu desteklemeyelim, iyi amaçlarla olsa dahi etrafa yaymayalım, unutmayalım ki bir iyi büyü teşebbüsü, yüzlerce kötü büyü ve binlerce de kandırılan insanla beraber bir paket.
Dinimizin bu konudaki sert tutumu son derece yerinde.
Ne güzel bir dinimiz var, Allah’a şükürler olsun.
*****************************************
BAKARA 102
Süleyman’ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil’de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, “Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah’ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhirette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi…
FELAK 1-5
De ki: “Yarılan karanlıktan çıkan sabahın Rabbine/yarılışlardan fışkıran oluşun Rabbine sığınırım!
Yarattıklarının şerrinden,
Çöktüğü zaman karanlığın/gelip çattığı zaman göz perdelenmesinin/tutulduğu zaman Ay’ın/battığı zaman Güneş’in/taştığı zaman şehvetin/soktuğu zaman yılanın/ümit kırdığı zaman musibetin şerrinden!
Düğümlere üfleyip tüküren üfürükçülerin şerrinden!
Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden…”
*****************************************
Kuran Tercümesi
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
Kendisi, tercümeyi yaparken, birden çok anlamı olan kelimelerin tüm anlamlarını bölü işareti ile ayırarak vermiş ve hiç parantez kullanmamış, yani ayet hakkındaki şahsi yorumunu bize parantez içerisinde vermemiş. Kendisine gösterdiği bu bilimsel sorumluluktan dolayı teşekkürü bir borç biliriz.
Bakara: İnek
Felak: Tan yeri, yarılma, açılma
Ahiret: Ölümden sonraki hayat
Musibet: İnsanın başına gelen acı verici olay
Haset: Çekememe, kıskanma
Henüz yorum yok.
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.