KARŞILIK VERMEK ve Çekim Yasası
Önemli not: Gözlerimizi kör eden bazı yanlış bilgileri ve bu konular hakkındaki gerçekleri ve doğruları açıklama serimize “KARŞILIK VERME” konusu ile devam ediyoruz. Bu konuyu anlamak demek, çekim yasasını çözmek ve anlamak demek. Doğru ve yanlışları birbirine karıştırmamak için Allah’a sığınalım ve Allah’ın adıyla bu önemli konuyu açalım.*************************************************
Hayatımızın herhangi bir parçası hakkında, maddi veya manevi herhangi değerli bir şeyi,
**eğer karşılıksız vermemiz bizden isteniyorsa veya bekleniyorsa,
** veya karşılıksız vermenin iyiliği, güzelliği, doğruluğu konusu övülüyorsa,
burada asıl sözkonusu olan, bunu bekleyen veya öven o kişinin karşılık vermeye olan KENDİ direnci ve isteksizliği oluyor.
Özellikle anne-baba vs. gibi çok yakınlarının kendilerine verdikleri her şeyi karşılıksız vermeleri gerektiğini savunan insanlar, aslında karşılık verme konusundaki kendi dirençleri sebebi ile bunu yapıyorlar.
Annesine, babasına, sevgi, saygı göstermede, yardım etmede kusur edenler, hem bu kusurlarını örtbas etme çabasıyla, hem de üzerlerine borç olan o sevgiyi, saygıyı, yardımı vermemekte ısrar ettikleri için, “KARŞILIKSIZ VERMENİN” güzelliği, doğallığı veya normal olduğu hakkında ahkam kesebiliyorlar.
Oysa ki, gerçek şu:
Karşılık konusu, hem aklımızda, hem kalbimizde, hem de ruhumuzda, belki de EN TEMEL konulardan.
Bu en temel konunun sarsılması ve içten içe VERMEMİZ gerektiğini çok iyi bildiğimiz, o HAK karşılığı her veremediğimiz an, hem aklımızda, hem kalbimizde, hem de ruhumuzda kendimizi kirlenmiş hissediyoruz.
Ve bu da hem aklımızı, hem kalbimizi hem de ruhumuzu köreltiyor.
Allah vergisi o pırıl pırıl akıl, o pırıl pırıl kalp ve gerçekten o pırıl pırıl olan ruh, sahip olduğu o pırıl pırıl yetenekleri birer birer kapatmaya başlıyor.
Hayatının vazgeçilemez parçalarından birer birer vazgeçmeye başlıyor. Hatta hayatının pek çok parçasında sapıtmaya başlıyor.
Çünkü, karşılık vermek demek SEVMEK demek, SEVGİ VERMEK demek.
Karşılık vermeyen, vermek istemeyen, veremeyen, sevgisizliğini göstermiş, kanıtlamış oluyor.
Karşılıksız verdiğini iddia eden kişi, aslında karşı taraftan hiç bir sevgi, hiç bir saygı beklemediğini anlatmış oluyor. Aslında bu da yine kendisinin sevgisizliğinin göstergesi.
Hiç bir karşılık beklemeden yardım yaptığını iddia eden kimse bile, eğer yardım ettiği kişiden bir teşekkür, bir güler yüz bulamazsa, eninde sonunda o yardımını bir şekilde kesme durumunda kalıyor.
Peygamberler bile, Kuran’da okuduğumuz üzere, hitap ettikleri kimselere,
*************************************************
“Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. benim ödülüm alemlerin Rabbi’ndendir.”
ŞUARA SURESİ 127 (Şuara: Şairler)
*************************************************
diyorlar ama,unutmayalım ki, hitap ettikleri bu kimselerden yine de beklentileri var, sözlerinin dinlenmesini istiyorlar, kendilerine itaat edilmesini istiyorlar:
*************************************************
“Artık Allah’tan korkun da bana itaat edin.“
ŞUARA SURESİ 126 (Şuara: Şairler)
*************************************************
Hatta bizim çok sevgili peygamberimiz de, müslümanlardan tek bir karşılık olarak, yakın akrabasının sevilmesini bekliyor:
*************************************************
“Allah’ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: “Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum.” Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafur’dur, çok affeder; Şekur’dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.“
ŞUARA SURESİ 23(Şuara: Şairler)
*************************************************
Kuran Tercümesi: Sayın Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
*************************************************
Ve ne zaman ki, hitap ettikleri kimselerden bekledikleri itaati, sevgiyi, saygıyı bulamıyorlar, çok şükür Allah onların tüm acılarını siliyor. Çünkü peygamberler yalnız Allah’a dayanan, çok asil ruhlar. Karşılık göremedikleri zaman, son derece asil bir şekilde ve zerafetle, bunu sineye çekip, Allah’a dayanıyorlar. Tabii ki kazanan sonuçta o güzel karşılığı, sevgiyi, saygıyı, yardımı vermeyi başaranlar oluyor.
************************************************
Sevgili arkadaşlarım,
Çekim yasasının nasıl çalıştığı, hayatımızda nasıl etkili olduğu konusunda yüzü aşkın makale yazdım.
On binlerce kişi sitemden veya e-magazinimden bu makaleleri okudu ve okuyor. Yüzlerce kişi, elde ettikleri başarılarla bana geri döndüler, sağ olsunlar, var olsunlar.
Bu geri dönmeler hep benim enerjimi arttırıyor ve bildiklerimi yepyeni makale ve ürünlerle anlatmak için daha da hevesleniyorum.
Şükürler olsun Allah’a benim yolumu bu arkadaşlarla buluşturduğu için.
Tabii ki bu enerjiyi anlık veya kısa süreli olarak azaltan bazı geri dönüşler de olmuyor değil. Ancak Allah’a çok şükür benim enerjim ve Allah’a olan şükürlerim ÇOK olduğu için, bu azalmalar gerçekten “ANLIK” oluyor ve hemen taptaze bir enerji ve şükürle enerjim daha da güçlü olarak devam edebiliyorum.
Tabii, bu negatif geri dönüşler genelde hep benim yazmaya niyetlenip, ertelediğim veya vazgeçtiğim konular hakkında olduğu için, açılan bu kapıların hakkını verip o ertelediğim veya vazgeçtiğim konuyu okuyucularıma ve öğrencilerime tekrar aktarmaya karar vermek ve aktarmak da üzerime bir borç oluyor.
İşte geçenlerde, siteme aynı bu şekilde bir an beni şaşkınlık içinde bırakmayı başaran bir yorum ve soru geldi.
Bu yorum ve soru, tüm makalelerimde ve ürünlerimde tekrar tekrar anlattığımı düşündüğüm,
** karşılık vermenin önemi,
** çekim yasasının hayata ve hayatın tüm parçalarına verdiğimiz KARŞILIK üzerine çalıştığı,
** çekim yasasının tamamen verdiğimiz bu KARŞILIK ile doğru orantılı olarak çalıştığı,
konularını “Anlatamadım mı acaba?” diye içime bir kuşku düşmesine sebep oldu ve hemen bazı makalelerimi tekrar okudum:
Karşılık vermeden almaya odaklanmak ve Loto hakkında yazdığım yazıda bu konuyu ve sonuçlarını açıkça anlatmıştım.
Parasızlık ve bereketsizlik hakkında yazdığım yazıda da bu konunun önemini anlatmıştım.
Ve tabii Bedavacılık hakkında yazdığım yazıda da bu konuyu anlatmıştım.
Hatta son zamanlarda da bu konuda yazdığım, “Lütufları küçümseyerek, değerini bilmeden, ‘HAKKIM BU BENİM’ şeklinde düşünmek” konusunun özünde de hep bu karşılık vermek meselesi vardı.
Ve bu makaleleri tekrar okuyunca gördüm ki, azimli, kararlı, hayatı sevmeyi ve kucaklamayı isteyen, çalışkan öğrencilerim, anlattığım bu KARŞILIK meselesini, her ne kadar makalenin başlığı KARŞILIK olmasa da çok güzel anlamışlar ve uygulamışlar.
Ve aynı şekilde gördüm ki, çekim yasasını neden uygulayamadıklarını, neden dileklerinin gerçekleşmediğini merak edip hayatlarından şikayet ederek bana yazan tüm arkadaşlar, bu KARŞILIK meselesini anlamamışlar ve konuşmalarında hep bu konuyu anlamadıklarını gösteren, yanlış sözler söyleyip, yanlış bilgiler üzerine hareket ediyorlar.
İşte bu sebeple, bu arkadaşlar için, bu konuya özel, şu an okumakta olduğunuz bu “Karşılık Vermek ve Çekim Yasası” adlı makaleyi yazmaya karar verdim.
Siteme gelen o yorumu yapıp, soruyu soran arkadaşın ÇEKİM YASASI VE KARŞILIK VERMEK konusunda, son derece YANLIŞ anladığı o bilgiyi burada yazmadan önce, size doğru bilgiyi tekrar vermek isterim ki ardından yanlış bilgiyi okuduğumuz zaman aklımıza ve kalbimize bir zararı olmasın.
Siz okuyucularım da bu yanlış bilgiyi rahat rahat çöpe atabilesiniz.
İşte “Karşılık Vermek” konusundaki, DOĞRU BİLGİ:
(Okuyan ve içerisinde verdiğim alıştırmaları uygulayan, pek çok arkadaşımdan harikulade başarı hikayeleri aldığım, “Para Bolluk Bereket” adlı elektronik kitabımdan, 2 çok önemli bölümün, yine çok önemli kısımlarını, oradan aynen alıntı yaparak burada yazmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.)
***********************
Para Bolluk Bereket E-Kitap (sayfa 45)
Borçlarımız
Borçlar konusunda bilmemiz gereken ilk şey şu ki, borçlarımız sadece maddi borçlar değil.
Hepimiz varoluşumuzun ilk anlarından itibaren manevi ve maddi borçlarımızı biriktirmeye başlıyoruz.
Doğuruluyoruz.
Besleniyoruz.
Büyütülüyoruz.
Bakılıyoruz.
Taşınılıyoruz.
Giydiriliyoruz.
Gezdiriliyoruz.
Okutuluyoruz.
Öğretiliyoruz.
Seviliyoruz.
Maddi veya manevi, aldığımız her bir şey, eğer ortada bir kandırılma durumumuz yoksa, borç hanemize yazılıyor.
Annesi‐babası tarafından terkedilmiş bir çocuk dahi, sırf hayatta olduğu için bile onlara çok şey borçlu.
“Ben mi gelmek istedim sanki? Doğurmasalardı.” sözleri maalesef gerçeği yansıtmıyor.
Şu an buradayız. Çünkü burada olmaya zamanında karar vermiştik, niyet etmiştik ve bu bizim seçimimiz.
Tüm bu “Bana bakmadılar, onlar iyi insanlar değiller. Benim borcum falan yok.” şeklindeki bahaneler, kişinin borcunu ödeyemeyip, borcun altında ezildiğini ve bu yükü hafifletmek için kusur ve kabahat aradığının göstergesi oluyor.
Sadece ailemize de değil, maddi ve manevi borçlarımız hayatımızın 8 parçasının her birine mevcut:
1 – Kendime
2 – Aileme
3 – Arkadaşlarıma, İşime, Ülkeme
4 – İnsanlığa
5 – Tüm bitki ve hayvanlara
6 – Tüm fiziksel evrene
7 – Ruhlarımıza
8 – Allah’a
Bu sebeple, eğer hayatta para, bolluk, bereket istiyorsak, önce maddi veya manevi TÜM borçlarımızı hakkıyla kabul etmemiz ve ödemeye karar verip, niyet etmemiz gerekiyor.
***********************
Para Bolluk Bereket E-Kitap (Sayfa 56)
Karşılık ve Karşılık Verme Çeşitleri
Hayatta 4 adet karşılık verme çeşidi görüyoruz.
Hepimiz defalarca bu karşılık çeşitlerini yaşadık. Kimi zaman bizim aldığımız karşılık, kimi zaman da bizim verdiğimiz karşılık çeşidi mutlaka bunlardan biriydi.
Haydi şimdi bu dört karşılık verme çeşidini inceleyelim:
1‐ Birinci Karşılık Verme Çeşidi:
Kazık atma, aldatma, kandırma, soyma, dolandırma.
Bu karşılık verme çeşidinde kişi, şirket veya kurum, para veya herhangi başka bir şekildeki maddi veya manevi, değerli bir şeyi, bir mal veya hizmeti alıyor, ama karşılık olarak ya hiç bir şey vermiyor ya da zarar veriyor.
Bu karşılık çeşidini en çok hırsızlarda, soyguncularda, suçlularda, kazık atarak kar etme peşindeki kişi veya şirketlerde ve maalesef bazı resmi görevli ve politikacılarda görüyoruz.
Ama bu karşılık çeşidi bazen çok yakınımızda da olabiliyor:
Annesine babasına bir çay vermeyi dahi reddeden bir evlat da aslında ailesinden değerli bir şey almasına rağmen, bir karşılık vermemeyi seçmiş, ister istemez kendini bu pozisyona sokmuş oluyor.
Kopya çekmek, taklit etmek, taklit ettiği kişi, ürün veya hizmete hak ettiği payı vermemek, ortağını dolandırmak da hep bu sınıfa giriyor.
Ve bilmemiz gereken çok önemli bir şey de şu ki, aldığı ufak veya büyük herhangi bir şey için, karşılık olarak bir teşekkür bile vermeyen, aldığı şeyi en doğal hakkı olarak gören bir kişi de, farkında olsun veya olmasın, bu çeşit bir karşılık vermiş oluyor.
Bu sebeple, bir çocuğun en ufak yaşlardan itibaren, “teşekkür” sözünü anne‐babası tarafından bol bol duyması, anne ve babasının gerek aile içinde, gerek çocuğa, gerekse aile dışında karşılaştıkları herkesle, teşekküre dayalı bir ilişki içerisinde olduğuna tanıklık etmesi, ileride kendisinin de bol bol teşekkür eden bir kimse olması için çok önemli.
Ama merak etmeyin, eğer bu tür bir aile ortamında yetişmediyseniz bile, hemen şimdi, burada, geçmişte ne öğrenmiş, neye alışmış olursanız olun, “bol bol teşekkür eden” bir insan olmaya karar vermeniz ve niyet etmeniz yeterli.
Bu karar ve niyetin ertesinde de, azar azar da olsa, her fırsatta teşekkür etmeye odaklanmak, kısa sürede sizin de bu sınıftan yukarı çıkmanıza sebep olacak.
Bu karşılık verme çeşidini gördüğümüz kişiler, kısa vadede bir kazanç sağlamışlar gibi görünseler de, uzun vadede bakılınca, mutlaka ama mutlaka kaybedenlerden oluyorlar.
2‐ İkinci Karşılık Verme Çeşidi:
Bu karşılık verme çeşidinde, kişi, şirket veya kurum, para veya herhangi başka bir şekildeki, maddi veya manevi, değerli bir şeyi, bir mal veya hizmeti alıyor, ama karşılık olarak vermesi gerekeni eksik bir şekilde, sadece birazını, yarısını veya daha değersiz bir çeşidini veriyor.
Buna az karşılık, yarım karşılık, eksik karşılık, veya borçlanma da diyebiliriz.
Bu karşılık verme çeşidi, eğer düzeltilmezse, birinci karşılık verme çeşidine dönüşmeye başlıyor.
3‐ Üçüncü Karşılık Verme Çeşidi:
Bu karşılık verme çeşidinde kişi, şirket veya kurum, para veya herhangi başka bir şekildeki, maddi veya manevi, değerli bir
şeyi, bir mal veya hizmeti alıyor, ve karşılık olarak vermesi gerekenden ne eksik ne fazla, tam olarak vermesi gerekeni, vermesi bekleneni veriyor.
Buna tam karşılık, adil karşılık, kurallara uygun karşılık, düzgün karşılık, doğru karşılık, hak karşılık da diyebiliriz.
Bu karşılık çeşidini, sözünü tutan insanlarda, şirketlerde, kurumlarda görüyoruz. Ürün veya hizmetlerinin özelliklerini, dürüstlükle, art niyetsiz ve olduğu gibi söylüyorlar. Ve biz bu ürün ve hizmetleri alacağımız zaman, alacağımızı düşündüğümüz şey ile sonuçta aldığımız şey aynı oluyor.
4‐ Dördüncü Karşılık Verme Çeşidi:
Bu karşılık verme çeşidinde kişi, şirket veya kurum, para veya herhangi başka bir şekildeki, maddi veya manevi, değerli bir
şeyi, bir mal veya hizmeti alıyor, ve karşılık olarak vermesi gerekenin, beklenenin çok üzerinde bir karşılık veriyor.
Buna bol karşılık, çok karşılık, fazlasıyla karşılık, beklenenin üzerinde karşılık, cömert karşılık, üstün değerli karşılık da diyebiliriz.
Ben bu karşılık verme çeşidine “Bol bol vermek” de diyorum.
Bu karşılık çeşidini, yine sözünü tutan, dürüst insanlarda, hayat amaçlarına, hayat değerlerine sımsıkı bağlı, kişilerde, şirketlerde, kurumlarda görüyoruz.
Ürün veya hizmetlerinin özelliklerini, sadece dürüstlükle, art niyetsiz ve olduğu gibi söylemiyorlar, üstüne üstlük bizi beklediğimizin ötesinde bir değer katma ile şaşırtıyorlar.
Burada kastedilen, bir indirim yapmak, ücretsiz ek bir şey vermek değil de, verilenin çok üstün değerde olması ve üstelik hızlı bir şekilde, bekletmeden, sevgi, saygı ile verilmesi.
Bu karşılık biçimi maalesef çok yaygın değil. Bulduğumuz zaman çevremize, dostlarımıza, şaşkınlık içinde anlata anlata bitiremiyoruz.
Bu kişi veya şirket veya kurum bizim en sevdiğimiz, en favorimiz haline geliyor.
Tabii burada dikkat etmemiz gereken, bu kişi, şirket veya kurumun gerçekten özü ve sözü bir olup olmadığına dikkat etmek.
*****************************
Sevgili arkadaşlarım, yukarıda okuduğunuz bu “borçlar” ve “karşılık verme çeşitleri” konusunu çok iyi özümsemenizi, anlamanızı yürekten tavsiye ederim.
Çünkü bu konuyu anlamak demek “Çekim Yasası” konusunu özünden anlamak demek.
Şimdi gelelim, geçenlerde siteme yorum yapıp, soru soran arkadaşın yazdıklarına ve “KARŞILIK VERMEK” konusundaki o yanlış bilgiye:
Bu arkadaşın, hayatı hakkında uzun uzun anlattığı negatif şeyleri ben çıkartıp, anlattıklarının en özünü, burada kısaca veriyorum:
******************
“Makalelerinizi neredeyse 1 yıldır takip ediyorum. Çekim yasasının en güzel ilkesi, önce karşılıksız veriyorsunuz. Allah razı olsun, hakkınızı helal edin. Ama hayata geçirmek çok zor oluyor.“
Sonra da devam etmiş, “İki derdim var, birincisi, işimden NEFRET ediyorum, ikincisi, erkek arkadaşımla 1 yıldır sürekli ayrılıp tekrar bir araya geliyoruz, ikimiz için ne zaman desem ki “Ben artık vazgeçiyorum, hayırlısını istiyorum.” içimden bir ses tüm gücüyle “İste.” diyor.”
******************
Sevgili arkadaşlarım,
Yukarıda da verdiğim, “Karşılık Verme Çeşitleri” açısından bakınca, tabii ki, “Vah vah” dedim ilk okuduğumda, TAM 1 senedir makalelerimi okumasına rağmen, benim yazılarımın, “karşılıksız vermek” OLMADIĞINI aksine, “BOL KARŞILIK VERMEK” olduğunu anlamamış tabii bu arkadaş.
“Karşılıksız vermek” ile “Bol karşılık vermek” arasındaki farkı anlayamamış. Eğer sizin için de bu konular muğlak ise, yukarıdaki 4 karşılık çeşidini tekrar tekrar okumanızı tavsiye ederim.
** Hayatımızın tüm parçalarının bizden bir karşılık beklediğini,
** HEPİMİZİN mutlaka ve mutlaka, yukarıdaki 4 karşılık verme çeşidinden birini veya bir kaçını, her an ve her saniye uyguladığımızı,
** ve önemli olanın, bu 4 çeşitten hangisini kendimize adapte ettiğimiz olduğunu,
tam olarak anlamayıp, çekim yasasının en önemli ilkesini ihlal ettiği için, hayatındaki en önemli iki konu ve problemde de (İş ve Evlilik) aynı şekilde ihlaller yaptığının farkında bile olamıyor maalesef.
İş konusunda:
Kalpten bir şükür edemiyor, işini değiştirmek konusunda adım atamıyor, ama en önemlisi, çalıştığı işyerine ve hizmet ettiği insanlara bir fayda getirme amacıyla değil, sırf “para alma” amacıyla iş yaptığı için, yani karşılık konusunda, yukarıdaki birinci veya ikinci çeşitte dolaşıp durduğu için, içindeki nefret ne kadar çabalarsa çabalasın, ne kadar şükre odaklanırsa odaklansın, gitmiyor aksine büyüdükçe büyüyor.
Evlilik konusunda:
“İlle de istemek” konusunu anlattığım makale bu durumu çok güzel anlatıyor.
Yazılarımı TAM 1 senedir okumasına rağmen neden bir düzelme veya gelişme yok?
Tam 56 e-magazin, 56 makale göndermişim bu arkadaşa.
Neden kimi arkadaşlar, BİR tavsiyemi uygulayıp 10 dakika içerisinde mucizeler yaşıyorlar?
Neden kimi arkadaş, 100 küsur makale okumasına rağmen, hala içindeki nefreti temizleyemiyor?
Çünkü, “Karşılık” meselesini reddediyor, benim “Bol bol karşılık vermemi” “karşılıksız vermek” olduğunu sanma hatasına düşüyor.
Aynı hatayı hayatının tüm parçalarında da yaptığı için, senelerce boşa kürek çekip, olduğu yerde, dönüp duruyor.
Oysa ki, benim “karşılıksız” değil, “bol ve cömert karşılık” verdiğimi anlayan, çekim yasasının bu EN ÖZ konusunu çok iyi kavrayan arkadaşlar,
** hayatlarının sorumluluğunu alıp,
** “bol karşılık verme” konusuna odaklanıp,
** şükür ve mutlulukla hayatlarının her parçasına bol karşılık vermeye KARAR ve NİYET edince,
hayatlarındaki ÇEŞİT ÇEŞİT her alanda, iş, evlilik, sağlık, arkadaşlar, aile, ruhen yaşadıkları mutluluklar, ve en güzeli de, Allah’a olan yakınlıkları, hayatlarının tüm parçalarında iyilik- güzelliklerle bana mutluluk içinde dönüyorlar.
Bana mutsuzluk, ağlama, ile yazan TÜM ama TÜM arkadaşlardaki 2 ortak nokta şu:
1- Benim onlara “karşılıksız” verdiğimi söylemeleri ve hakkımı helal etmemi istemeleri,
2- Arkasından da hayatlarının bir veya daha fazla alanında, işlerin nasıl berbat, kötü olduğu hakkında yakınmalarla devam edip yardım istemeleri.
Sevgili arkadaşlarım, bu makalede yazdıklarımı anlayıp, kavradığınız anda ve bu yönde hayatınızı yaşamaya, KARAR verip, NİYET ettiğiniz ANDA, sizin için hayat değişecek, yukarı çıkış başlayacak, hatta aniden “BASAMAK ATLAYACAKSINIZ.”
************************************
Not:
Sevgili arkadaşlarım, Ocak ayında başlayıp, geçenlerde biten, son “Harikulade Dilekler Maratonu” sırasında yaptığım bir temizlik ertesinde, Allah bana çok güzel bir kapı daha açmıştı. Şükürler olsun. Ancak o kapının hakkını nasıl vereceğimi bilemiyordum.
Tam bu sırada, bu makaleyi yazmam, harikulade bir yol gösterdi bana.
Kapımın hakkını nasıl vereceğimi, bu makaleyi yazarken çözdüm.
Çekim yasası konusunda, basamak atlamanızı sağlayamak üzere, yepyeni bir proje hazırlamak üzere bugün, kolları sıvıyorum.
(YAŞASIN!!!!)
Yine BOL BOL vermeye karar verip, niyet ediyorum.
Hayatınızı ve hayata olan bakış açınızı TAMAMEN değiştirecek olan bu proje için, güzel dileklerinizi, pozitif enerjinizi göndermek, sanırım makalelerimden elde ettiğiniz tüm faydalar için harikulade bir karşılık olurdu.
Gördüğünüz gibi, hepimiz hayatımızın her parçasından bir karşılık bekliyoruz. Hiç bir şey olmasa bile, bir teşekkür, bir sevgi, bir gülümseme, bir güzel söz de harikulade bir karşılıktır.Yazımı bitirirken, şu konudan da bahsetmeden edemeyeceğim:
“Karşılık vermek” meselesinde hayatımızın her parçasını kapsayan, her parçasında bize yardım eden Allah bizden ne karşılık bekliyor, hiç düşündünüz mü?
Ben düşündüm, Allah bizden ÇOK şey bekliyor. Allah bizden ÇOK karşılık bekliyor.
Kısaca belirtmem gerekirse,
** kendisine sevgi, saygı göstermemizi hatta tapmamızı,
** hiç bir şeyi O’nun üzerinde veya O’na eşit olarak görmememizi,
** sadece malımızı değil gerekirse, canımızı bile onun yolunda vermekten çekinmememizi istiyor.
Allah’ım biz BOL BOL karşılık verenlerden olmaya karar verdik, niyet ettik.
Senin bize olan lütufların o kadar çok ki.
Kabul et karşılıklarımızı, kabul et teşekkürlerimizi.
Kabul et şükürlerimizi.
Kabul et işlerimizi, ürünlerimizi, hayata olan katkılarımızı, elimizden geldiğince yaptığımız iyi-güzel-doğru tüm çabalarımızı.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
19:19, 28 Şubat 2011
Funda Teyzeciğim teşekkür ederim.
20:44, 28 Şubat 2011
09:03, 1 Mart 2011
Merhaba sevgili Funda teyze…Yazılarınızı severek, ilgiyle ve özellikle anlamaya çalışarak okuyorum. Gerçekten kendi adıma birçok yanlışlarım varmış. Allah sizden razı olsun…
Kusuruma bakmayın fakat aklıma takılan bazı konular var çekim yasası hakkında, beni aydınlatırsanız sevinirim…
Hep güzel düşünmek, iyi niyetler kurmak, pozitif olmak,hayatımızın 8 parçasıyla uyumlu olmak…
Acaba diyorum peygamberlerde durum nasıldı. Hz. Yusufun kuyuya ve sonra hapse atılması, Hz. Eyüp’ün hastalığı, Hz. Yakupun kör olması, hatta Hz. Muhammed’in de başına gelen bazı olaylar gibi. Bunları kendime açıklayamıyorum. Anlayamadığım konu ne burda benim? Şimdiden teşekkürler.
11:33, 3 Mart 2011
Çok güzel bir makale. Ellerinize, gönlünüze, ruhunuza sağlık.
13:48, 3 Mart 2011
16:04, 11 Mart 2011
Yazılarınızı çok beğeniyorum ve bir süredir takip etmeye çalsıyorum. Verdiğiniz bilgiler ve öneriler çok güzel ve bende sizin gibi olumlu olayları hayatıma çekebildiğim zaman cok mutlu ve dengeli oluyorum ama sanırım benim çözemediğim bir şeyler var ki kendi hayatıma olumlu olayları çekerken bir tıkanma yaşıyorum.
İstediğim dileklerimi ilk başta cok imkansız gözükse bile hayatıma cekiyorum fakat sonra hersey güzel devam ederken bir anda olumsuzluklar başlıyor ve sonra isteklerim maalesef olumsuz sonuçlanıyor. Bu döngü özel hayatımda da iş hayatımda da bir süredir devam ediyor. Şükür ederek bunu yıkmaya çalısıyorum ama sanırım sebeplerin farkında olsam da kabullenememek gibi bir takıntı oluşturdum hayatımda. İleride benim için daha hayırlısının olacağını bilsem bile bu üzüntüye tutanarak, kabullenmeyi başaramıyorum. Bu konu da bir yazı yazarsanız cok sevinirim.
06:55, 4 Mayıs 2011
Pelin arkadaşım,
Öncelikle yazılarım hakkındaki güzel sözlerin için çok çok teşekkürler.
“Sebeplerin farkında olsam da kabullenememek” şeklinde anlattığın konu, bu sebepleri akıl ve mantık olarak kabul ettiğinin fakat, kalben kabul edemediğinin göstergesi.
Benim de bir zamanlar başıma çok gelen bir konu. Bu konunun tek çaresi temizlik yapmak. E-kitabımı aldığını, okuduğunu gördüm. Orada da temizlik konusunu detaylarıyla anlatmıştım.
Ancak, sana asıl tavsiyem, arkadaşlarla beraber yapacağımız ilk maratona katılman. O maratonlara aynı dertle katılıp, bu konuyu kesin bir şekilde anlayıp uygulayabilen arkadaşların başarı hikayelerini e-magazinimde hep paylaşıyorum. Sanırım okumuşsundur.
Senin de bence tek ihtiyacın, biraz uygalama, biraz pratik yapmak.
Bazen bir konuda teoriyi çok iyi anlasak bile, ancak pratik yapınca o konuya tam olarak hakim olabiliyoruz.
Gelecekteki maratonlarda seni de görmek dileği ile.
Çok çok sevgiler.
16:18, 15 Mayıs 2011
Hatice arkadaşım,
Emin ol ki peygamberler, güzel düşünmek, iyi niyetler kurmak, pozitif olmak, hayatımızın 8 parçasıyla uyumlu olmak konularında da, diğer tüm meziyetler konusunda da son derece yüksek seviyede insanlardı.
Zaten bu yüksek seviye onlara peygamberlik gibi insanlar arasında en yüce görevin verilmesini sağladı.
Çekim yasası onlara Allah’tan bir hoşnutluk, Allah’tan bir özel görev gelmesini sağladı. Sonsuzluk, cennet, güzel her şey onların.
Umarım bunda bir kuşkun yoktur.
Bir insan için hayatta bundan daha güzel kendisine çekebileceği şey olabilir mi?
Bahsettiğin o olaylardan Sevgili Eyüp, Yusuf ve Yakup peygamberler hakkında olanlar Kuran’da anlatılıyor ve içlerinde bizim için, senin için, benim için çok büyük öğütler var.
Bu öğütleri dikkatle, anlaya anlaya okumanı tavsiye ederim. Hatta “Harikulade Dilekler Maratonu”muza katılıp da mezun olursan, tüm bu sevgili peygamberlerimizden aldığımız öğütleri içeren mezuniyet hediyelerimi de okuyabilirsin.
Diğer bahsettiğin Sevgili Muhammed peygamberimiz hakkındaki olayları ise bilmiyorum, bu sebeple kusura bakma, yorumundan da çıkarttım.
Ancak şunu söylemek isterim ki, Allah’tan gelen bir müjdeyi ve bir uyarıyı tebliğ etmekle görevli peygambere savaş açmış insanlara karşılık verirken, başına bir takım basit olaylar gelmişse, veya dediğin gibi az bir hurma ile idare etmişse, bunun ne önemi var, sevgili arkadaşım?
Kimbilir, belki de Allah’a inanmayanlara, bir imtihandır bunlar. Bunları görünce iyice inanmayacakları için.
Enam suresi 158. ayete dikkatini çekmek isterim:
Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki: “Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz.”
Bir de İsra 90-95. ayetleri lütfen dikkatle oku:
Dediler ki: “Bizim için yerden bir pınar fışkırtmadığın sürece sana asla inanmayacağız!”
“Yahut senin, hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olmalı. Onların aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın.”
“Yahut iddia ettiğin gibi göğü, parçalar halinde üzerimize düşürmelisin, yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza dikmelisin.”
“Yahut altından bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin. Ancak senin göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin zamana kadar, asla inanmayız!” De ki: “Rabbimin şanı yücedir. Ben, insan bir resulden başka neyim ki?”
Kendilerine hak kılavuzcusu geldiğinde, insanların iman etmelerine, şöyle demelerinden başka bir şey engel olmadı: “Allah, bir insan mı resul gönderdi?”
De ki: “Eğer yeryüzünde doygunluğa ulaşmış melekler dolaşır olsaydı, elbette gökten onlara bir melek resul gönderirdik.”
Kısacası sevgili arkadaşım, peygamberlerin harikulade bir hayat yaşayıp, tüm insanlığa bir umut, bir yardım, bir müjde, bir uyarı getirdiklerine ve başlarına gelen her olayda asıl bizim için bir tavsiye, bir öğüt, bir müjde, bir uyarı, bir yol gösteriş olduğuna emin ol.
Onlar her açıdan yüksek meziyetlere sahip insanlardı, yoksa Allah onları seçmezdi.
Onlar, güzel düşünmek, iyi niyetler kurmak, pozitif olmak, hayatımızın 8 parçasıyla uyumlu olmak konularında da diğer tüm meziyetler konusunda da son derece yüksek seviyede insanlardı.
Ve bu da onlara ödüllerin en büyüğünü verdi.
Umarım bu konu, bu yazdıklarımla, senin gönlünde de açığa kavuşur ve anlamadığın, kendine açıklayamadığın bu konularda, tüm kuşkularından kurtulursun.
Kolay gelsin,
Çok çok sevgiler.