Gerçeklerle Yüzleşmek, Yüzleşebilmek
Çekim yasasını lehimize kullanmak ve hayatımıza iyi, güzel, doğru şeyleri çekmek, dileklerimize kavuşmak için, “Burada ve Şimdi Mutlu Olmak” konusunun önemini anlatmıştım.
Bu konu üzerinde biraz daha detaya inmek istediğimizde çok önemli bir konuyla daha karşılaşıyoruz.
Eğer içinde bulunduğumuz durum iyi, güzel veya doğru değilse, ya da biz öyle hissediyorsak, içimizde nasıl mutluluk hissedeceğiz?
Bu konuyu tam anlamadığımız zaman, burada anlattığım konuyu, bazı arkadaşlar, “hayallere dalmak, gerçeklerden uzaklaşmak” sanma hatasına düşebiliyor.
(Ya da daha doğrusu, aslında benim tahminim, bu arkadaşların, çekim yasasını başka kaynaklardan öğrenip, bu karışıklığa düştükleri ve bu karışıklığı bana sorarak açıklığa kavuşturmak istemeleri ama neyse…)
Bu sebeple, “gerçeklerle yüzleşmenin, yüzleşebilmenin önemi” hakkında bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.
Çünkü burada ve şimdi mutlu olabilmenin ilk adımı gerçeklerle yüzleşmek, yüzleşebilmek.
************************
Kesin olarak bilmenizi istediğim şey şu ki, biz şükrederken veya dileklerimizi olmuş gibi düşünüp dileklerimizin olmuş halinin hislerini hissetmeye çalışırken, gerçeklerden kaçma gibi bir şey ASLA yapmıyoruz.
Gerçeklerden kaçmak, benim önemle öğrettiğim en önemli bazı çekim yasası konularına TEMELDEN aykırı.
Biliyorsunuz ki, çekim yasası önce “sorumluluk” almamız üzerine işliyor.
Geçmiş için, bugün için, gelecek için, kendi düşünce, his, söz ve hareketlerimiz için sorumluluk alıyoruz.
Ve tekrar önemle hatırlatayım: Sorumluluk almak suçlamak demek DEĞİL.
Sorumluluk aldığımız zaman gerçekleri de yüzleşmiş oluyoruz, ve onları değiştirebilme gücünü de tekrar elimize almış oluyoruz.
Çekim yasasının nasıl işlediğini anlamak istiyorsanız, şunu da çok iyi bilmenizi isterim:
Yaşadığımız tüm mucizeler, ancak ve ancak biz “Burada ve Şu an” kendimizi bildiğimiz, farkında olduğumuz ve bilinçli bir şekilde dikkatimizi belli bir karar ve niyete odakladığımız zaman gerçekleşiyor.
Burada hassas nokta: “Şu an”
Yok, o an geçti: “Şimdi”
Yok o da geçti: “Şimdi”
Bir oyun gibi ama, her bir anı, aynen bu şekilde bilerek ve bilinçli bir şekilde farketmek mümkün.
Biz “BİR AN”ı yakalayıp, o ana bilinçli bir şekilde bakıp, arzu ettiğimiz bir şeye odaklandığımız zaman, “O AN” değişiyor.
Aniden kapılar açılıyor. Evet gerçekten ANİDEN oluyor.
Her seferinde beni de şaşkınlığa uğratıyor bu tatlı mucizeler. (Şükürler olsun Allah’a, bize bu güzellikleri tattırdığı için bize, istisnasız hepimize, bu gücü, bu anı değiştirebilme gücünü verdiği için.)
Sizin de aklınıza şu soru geliyor mu?
Peki madem “BU AN”ı yaşamak ve hissetmek, farketmek, farkında olmak bu kadar önemli, televizyon ve sinemalardaki filmler, diziler, hatta demet demet romanlar, şarkılar, türküler, bizi içinde bulunduğumuz “an”dan kopartıp, kendi sahte dünyalarına çekiveren o diziler, hatta bilgisayar oyunları vs. ne olacak?
Çocuklarımızın, “şu an”ı, gelecek anları, gelecekleri nasıl etkileniyor bunlardan?
“Şu an”dan bu derece uzaklaşmış gençler kendilerine neler çekecekler?
Çocukken bol bol çizgi film seyretmiş, gençliğinde bol bol romanlar okumuş hatta zamanın pembe dizilerine de çok takılıp kalmış birisi olarak ben birinci elden tecrübeli olarak söyleyeyim:
Hoş şeyler çekmiyorlar kendilerine.
(Tabii ki sorumluluğun hepsini, dizilere romanlara vermek yanlış olur, çevremizde gördüğümüz, yaşadığımız olaylarla birleşince etkili olabiliyorlar onlar ancak. Mutlu bir ailede mutlu bir çevrede yetişmiş çocukların, zaten aşırı dizilere, oyunlara takılacaklarına da, takılsalar bile, kuvvetli bir şekilde etkileneceklerine de pek inanmıyorum. Onların etkisi bence, çocuğun hayatında da şahsen acılı bir olay varsa, çok oluyor. Ama tabii bu durumda da şu soru aklıma geliyor, şahsen acılı bir olay yaşamamış kaç kişi, kaç çocuk var ki hayatta? Ama kusura bakmayın, biraz konunun dışına çıkıyorum. :D)
Evet kendi tecrübemden biliyorum ki, o pembe diziler, beyaz diziler, oyunlar vs. beni yaşadığım “o an”dan uzaklaştırdılar ve beni, düşüncelerimi, duygularımı, hatta söz ve hareketlerimi de içlerine çekip aldılar.
Sadece ben de değil, sabırla ve azimle kurslarımda ilerleyen öğrencilerimin arasında da, filmlerin, dizilerin, hayatımıza kimin yazdığını, ne amaçla yazdığını, o zamanlar bilmediğimiz o binbir türlü senaryolardaki, çeşit çeşit acıklı, ağdalı, ağlamalı film sahnelerinin, hayatlarına ya serpiştirildiğini, ya da (yaptıkları temizlik alıştırmaları sonucunda) neredeyse hayatlarının tamamına bunların hakim olduğunu görenler, farkedenler var.
Hatta bir sevgili arkadaşımız bu konuda bir farkındalığını, “Şarkını-Şiirini Değiştir Hayatın Değişsin” adlı makaleme yorum olarak çok güzel yazmış.
Alışkanlık haline gelmiş dizi, film, romanlardan, çeşit çeşit ağdalı, acıklı, duygularla dolu şarkılardan, şiirlerden, kendimizi kurtarmanın ne kadar zor olduğunu ben de biliyorum.
Ama Allah’a çok şükür imkansız değil.
Dikkat gerekiyor, önce biraz zor gibi geliyor ama zamanla giderek kolaylaşıyor.
Ve bir gün bir de bakmışız kendimizi onlardan kurtarmışız ve gerek düşüncelerimizde gerekse duygu, söz ve hareketlerimizde, kendimizi tekrar bulmuşuz ve tüm bunların etkisinden kurtulup, tertemiz olmuşuz.
Eğer hayatı arabesk bir film gibi yaşayanınız varsa, veya hala bu roman, dizi vs.den kendisini kurtaramayan hatta kurtarmak istemeyecek kadar takılıp kalmış yakınları olanınız varsa, tavsiyem şu:
En azından okurken veya seyrederken, kendinizi sihirli bir şekilde kitabın veya dizinin “içinde” hissetmeyin.
Kendinize sık sık hatırlatın: “Şu an koltukta oturuyorum.” “Şu an ben bir film seyrediyorum.” “Şu an ben bir kitap okuyorum.” “Ben bu filmin/kitabın içinde değilim.” “Ben buradayım, şu andayım.” “Kitap elimde.” “Televizyon karşımda.”
Hatta çevrenize de bakın. Çevrenizin farkına varın.
Acıklı şarkılar dinlerken de aynı şekilde.
Kendinizi o acılı hislere, düşüncelere kaptırıp, bırakmayın.
“Ben şu an bir şarkı dinliyorum.” diye hatırlatın. “Şarkı orada çalıyor, ben buradayım ve kulağımla duyuyorum. Bu hisleri yaşamıyorum, ben sadece şarkıyı duyuyorum.”
Kendinizi kaptırıp bırakmayın.
Kendinizi hep “burada ve şu anda” olmaya davet edin.
(Laf aramızda, bence hiç seyretmemek, dinlememek en güzeli ama en azından çekim yasasını lehinize kullanmak amacıyla, ilk aşama olarak, ilk adım olarak bu yukarıdaki yöntemi kullanabilirsiniz.)
Tabii aynı şeyleri hayatınızda olumsuz şeylerle karşılaştığınızda da uygulayın:
“Hmmm, şu an, şu şu şu oldu, oluyor. Çok şükür ben sakinim ve bu olayı görebiliyorum. Olayın olumsuzluğuna kendimi kaptırmadan, yapabileceğim en doğru şey ne olurdu bu durumda?” şeklinde bakmaya gayret edin. Aklınızın ve kalbinizin hemfikir olacağı ve hayatınızın her parçasına faydalı olacak şekilde de yapacağınız şeye karar verin.
Bir de şu bakışa bakalım mı?
“Eyvah, şu başıma gelene bak. Mahvoldum. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ben mahvoldum, bittim.”
Bu iki bakış açısının farkını görebiliyorsunuzdur eminim.
Birinci bakış açısı, çekim yasası gereği hayatımıza çeşit çeşit hoş olasılıklar, güzellikler getiriyor.
İkinci bakış açısı da yine çekim yasası gereği, çeşit çeşit olumsuzlukları, beterin beteri durumları.
Hangisini tercih edeceğimiz bize bağlı.
Unutmayalım ki, olmasını istediğimiz HER ŞEY, evet, HER ŞEY, sadece ve sadece “ŞU AN”da olabilir.
Geçmişi düşünüp hayıflanınca “şu an”dan uzaklaşıyoruz.
Geleceği düşünüp, olup olmayacağını düşünüp korktuğumuz zaman da yine, “şu an”dan uzaklaşıyoruz.
Dileğimizi olmuş gibi düşünüp hissettiğimiz zaman bu, gelecekteki bir anı düşünüp orada kaybolmak değil.
“Burada ve Şimdi” mutlu olarak dileğimizi düşündüğümüzde, yine “bu an”dayız.
Ancak ve ancak, “burada ve şimdi” mutlu olmadan dileğimizi düşündüğümüzde, “bu an”dan uzaklaşmış oluyoruz.
Eğer bu konunun da alıştırmalarını bizzat benimle yapmak isterseniz ve dilekleriniz konusunda karalı ve niyetliyseniz, e-magazinime üye olun ve yakında beşincisi başlayacak olan “Harikulade Dilekler Maratonu”nda hem beraber şükredelim hem de vereceğim gerek temizlik, gerekse “burada ve şimdi”, ve gerekse diğer tüm alıştırmaları beraber yapalım.
Kolay gelsin,
Hepinize çok çok sevgiler.
Pinterest'te Takip Et!Henüz yorum yok.
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.