Hayatının Dolunayı…
Sevgili arkadaşım,
Sen de taa çocukluktan beri ay’a karşı çok özel bir merak hisseder miydin?
Sürekli değişen, önce, incecik bir çizgi, “hilal” ile başlayıp, giderek büyüyen, bazen gündüz vakti masmavi gökyüzünde bulutlar arasında gördüğümüz, bazen de yıldızlar arasında parıl parıl parlayan o ışık.
Hele hele dolunay…
Tostoparlak, yusyuvarlak, pırıl pırıl, parıl parıl, kocaman bir top gibi.
Ayın da güneş gibi battığını ve doğduğunu çocuklukta da bilirdim ama, hayatta sadece bir kez görebildiğim, “denizde ayın batışı” da, hayattaki harikulade mucizelerden biri olarak aklıma ve kalbime yazılmış.
Denizde güneş batışını izlemek ne kadar güzeldir, değil mi?
Ay da aynen güneş gibi batıyor, sevgili arkadaşlarım, tek fark, gökyüzü yıldızlarla dolu.
Dilerim, hem benim için hem de siz sevgili arkadaşlarım için, görmek yine, tekrar, nasip olur.
Ayın doğup batmasından da öte, asıl o, incecik bir çizgi halinde başlaması, sonra her gün biraz daha, biraz daha büyüyüp gelişmesi, ve tam bir doluluğa ulaşması, hatta bazen bu doluluk ve tamlıkla 2-3 gün geçirmesi ve ardından da, yine belli belirsiz, azar azar, azalması, küçülmesi ve sonunda yok olması, sonra tekrar incecik bir çizgi halinde başlaması, bize de hayat hakkında, hayatımız hakkında pek çok farkındalıklar sunuyor.
İşte bunlardan bazıları:
İçinde bulunduğumuz fiziksel evrenin en temel 3 aşaması:
Biz insanlar da, hayata minik bir bebek olarak gelip, büyüyoruz, gelişiyoruz, öğreniyoruz, sonra en verimli, en faydalı, en ışık saçan çağımıza gelip, biz de çevremize topladığımız ve Allah vergisi yanımızda getirdiğimiz kadar ışık saçıp, elimizden gelen bir yardımı yapıp, sonra zamanla tekrar küçülüyoruz ve tekrar yeni bir doğuşa ve oluşa hazır hale geliyoruz.
Hayat sürekli YENİ BİR OLUŞUM içerisinde.
Hayatın her parçasında,
** BAŞLAMA,
** DEVAM ETTİRME,
** BİTİRME,
diyebileceğimiz, bu temel düzeni görüyoruz.
Tabii hayatın 7. parçası ruh ve 8. parçası, ki her şeyi kapsayan Allah, bu düzenin üzerinde. Hayatın birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı parçaları ise, bu 3 aşamaya sabit bir şekilde bağlılar.
Bir ruh, hayatın içerisinde kendini kaybettiği derecede, kendisini unuttuğu ve uyuduğu müddetçe, “başlama-devam ettirme-bitirme” dediğimiz bu düzenin içinde kayboluyor, kendini güçsüz hissediyor.
Ve aslında ruh ölümsüz olduğu için, ve bu sebeple aslında yaratılışında birşeye başlamak, devam ettirmek, bitirmek gibi sınırlamaları olmadığı için, istediğini sonsuza dek devam ettirebildiği için, bu evrendeki bitirmek, sonlandırmak, dediğimiz olay onun kalbini çok kırabiliyor ve ona çok ters gelebiliyor.
Ve tabii ki, Allah, BAŞLAMA-DEVAM ETTİRME-BİTİRME düzeninin tamamen üzerinde ve aslında TEK sahibi.
İnsanlar ise, hem ruh hem maddeden oluşuyor.
Ve ruh ölümsüz olmasına rağmen, içiçe yaşadığı madde ve doğadaki canlılar ölümlü olduğu için, ruh etrafında gerçekleşen bitişlerden, vücutların ölmesinden rahatsız olup, çok etkilenip, çok üzülebiliyor.
Bu ona çok ters geliyor, çünkü o aslında her şeyin istediği kadar devam etmesine alışmış.
Bu olmayınca, kızıyor, ağlıyor, isyan ediyor, ve daha da önemlisi kendini sevgiye kapatabiliyor.
Oysa ki, ruh olarak bilmemiz ve anlamamız gereken, bir şeyin sonlandırılması, yaşadığımız, içinde bulunduğumuz bu fiziksel evrenin doğal bir parçası.
Bu evrende, bu alemde, bu doğada, başlamak ne kadar doğal ve gerekliyse, bitirmek de o kadar doğal ve gerekli.
Ruh olarak, bu dünyayı ve bu evreni iyilikten yana değiştirebildiğimiz kadar değiştirmek, ama gücümüzün yetmediği, sınırlara ulaştığımız noktada da, bizi üzen konuların bize zarar vermesine engel olacak şekilde hayatımızı yaşamamız şart.
Ne bu dünyaya fazla bağlanıp bitişlerle yıkılmak, ne de bu dünyaya hiç aldırmayıp, ne hali varsa görsün demek, bize yakışmıyor.
Başlamada da, devam ettirmede de, bitirmede de,
** Allah’a sığınıp aklımızı ve kalbimizi dinleyelim,
** ve onlarının hemfikir ve uyum içerisinde oldukları adımları atalım,
** Ne başlamaya, ne devam ettirmeye, ne de bitirmeye AŞIRI takılıp kalmadan, hepsini gerektiği zaman ve gerektiği kadar yapabilmeye odaklanalım.
Hayatı bir satranç tahtası olarak düşünürsek, BAŞLAMAK, DEVAM ETTİRMEK ve BİTİRMEK, bu satrancın 3 değişik taşı.
Ve kazanmak istiyorsak bu 3 hamleyi doğru zamanda, doğru yerde, doğru şekilde yapmak gerekiyor.
Ama sanırım, en önemlisi, başlamaktan da, devam ettirmekten de, bitirmekten de, bıkıp, hareketsiz bir hale gelmemek.
Sürekli bir hareket ve oluş içerisinde olmak.
İşte bu konuda bize Kuran’dan harikulade bir öğüt:
**********************************
İNŞİRAH SURESİ (inşirah: gönül ferahlığı, iç açılması)
6. Zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var!
7. O halde, boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul!
Kuran Türkçe Çevirisi: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
**********************************
Ve bugünkü dolunay’ın düşündürdükleri:
Evet, bugün de ay dolunay.
Ay neden parıl parıl ve tamamen dolu olarak parlıyor?
Çünkü şu an yüzünü güneşe yani ışık kaynağına TAM olarak dönmüş durumda.
Dünya ise tam arada kalıyor. Yani dünya ay ile güneşin arasında.
Ve tepemizde gördüğümüz bu yusyuvarlak dolunay bize hatırlatıyor ki:
Biz de hayatımız boyunca topladığımız bilgiyi ve ışığı kullanalım, çevremizi aydınlatalım. Yüzümüzü pırıl pırıl parlayarak, Allah’a çevirelim ve şükredelim.
Ayın dolu olması ne demek?
Dolu ne demek?
** Tam demek.
** Ulaşabileceği tam doluluğa ulaştı demek.
** En yüksek seviyeye,en yüksek dereceye geldi demek.
** Yokluktan da yoksunluktan da uzak demek.
** Zengin ve zenginliğini yayıyor demek.
Biz de, burada ve şimdi, bu anda, bu dünyada, bu oluşta, bir noktadayız.
Her insan hayatında aynı dolunay gibi, en parlak ve en faydalı, en verimli olduğu bir dönemi yaşıyor.
Evet, aylar büyüyor, küçülüyor ama çok şükür, bu artış ve azalışta, dolunaylar hep ama hep gerçekleşiyor. Bu büyüme ve küçülme arasında dolunaydan kaçış yok.
Ve tüm bunlar hep, şükür konusu.
Bir an durma ve kutlama konusu.
Aynı zamanda, Allah’a sığınıp, ışığımızın artması ve çevremize daha da ışık ve mutluluk saçmamız için dilekte bulunma fırsatı.
Kimi insan, hayatında yaşadığı o dolunayları farketmeden yaşayıp gidebiliyor.
Çevresine vereceği/verebileceği pek bir şey yok sanabiliyor.
Oysa ki, hepimizin ve herkesin, çevresine verebileceği çok şey var.
İşte bu dolunay, sevgili arkadaşlarım, bizim için bir fırsat olsun.
Hayatının en olgun, en verimli, en faydalı döneminde, dolunay gibi parıl parıl parlayarak çevrene bol bol ışık saçacağın/saçtığın konuyu düşün, hisset, şükret, gerekirse hayal et.
Harikulade hayatın, aynı ay gibi, hilal olarak başlayıp, nasıl gelişiyor?
Hayatının dolunayını yaşamak nasıl bir his?
Sırf bu hissi hissetmekle, hayatının dolunayını da hayata getirdiğinin farkında mısın?
Farkındaysan, gel beraber şükredelim.
Şükürler olsun Allah’a bize dolunaylar yaşattığı için.
Bize bu farkındalıkları lütfettiği için.
Şükürler olsun dolunaylar için.
Şükürler olsun bugünkü dolunay için.
Şükürler olsun bilgisini ve ışığını bizlerle cömertçe paylaştığı için.
Allah dilediğine dilediği şekilde yardım ediyor.
**********************************
Bakara Suresi (bakara: inek)
255. İnsanlar O’nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar.
Kuran Türkçe Çevirisi: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
**********************************
Şükürler olsun Allah’a bize bilgisinden lütfettikleri için.
Tüm anlayışlarımız ve keşiflerimiz için.
Şükürler olsun tüm şükürlerimiz için.
Şükürler olsun Allah’tan aldığımız ışığı biz de bizi sevenlere tutabildiğimiz, yardım edebildiğimiz, yol gösterip aydınlatabildiğimiz için.
Şükürler olsun hayatımızın dolunaylarını yaşayabildiğimiz ve farkedebildiğimiz için.
Ve ay hakkında hem sizin için hem de çocuklarınıza anlatmanız için hoş ve faydalı bazı bilgiler:
1- Ay neden sürekli şekil değiştiriyor?
2- Ayda da güneş doğup batıyor mu?
3- 1 ay günü ne kadar sürüyor?
Ve sonradan aklıma gelen bir soru ve onun cevabı olarak da sevgili arkadaşlarım,
4- Aydan dünya nasıl görünüyor?
Aydan dünya HEP sabit ve aynı yerde görünüyor. Güneş, yıldızlar, hep dolaşıp duruyor ama dünya aynı yerde kalıyor. Bu sebeple ayın arka tarafından da hiç görünmüyor.
Aydan dünya kocaman görünüyor.
Dünyanın da hilal, yeni dünya, dolu dünya vs gibi evreleri var. Ve bu evreler de ay gibi 30 gün civarında tamamlanıyor.
Ve çok ilginç bir nokta da şu:
Aydan bakıldığında, dünyanın,
** kendi 24 saatlik günü de,
** dünyanın kendi çevresinde döndüğü de,
** dünyanın bir tabak gibi düz değil, bir top gibi küre olduğu da,
** uzayda havada durduğu da,
görülüyor ve hissediliyor.
Oysa ki, dünyadan bakıldığında ayın hep tek tarafı görüldüğünden, ay küre gibi değil, tabak gibi bir his veriyor insana.
Bu sebeple dünyada bilim ve teleskoplar gelişene kadar, insanlar yüzyıllar, hatta binlerce yıl boyunca, uzayı anlayamadılar, hissedemediler. Pek çok insan, gökyüzünü boyanmış bir resim gibi gördüler.
Ve işte Aralık 1968′de ayın yörüngesinden çekilen bir dünya resmi:
5- Ay ve dünyanın büyüklüklerinin karşılaştırılması:
6- Ay ve dünyanın büyüklüklerinin Jüpiter ile karşılaştırılması:
Jüpiter çok çok büyük görünüyor, değil mi? Ama dünya gibi karalar ve denizlerden oluşmuyor. Aslında her yer bir hidrojen denizi.
Ve biz bu denizin üzerindeki renkli bulutları görüyoruz.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
13:54, 18 Mart 2014
Bu harikulade makaleyi şimdi okuduğum da çok daha iyi anladım.Şükürler olsun.
Funda Hocam ne güzel anlatmışsınız,ellerinize,aklınıza,kalbinize ve ruhunuza sağlık.
Teşekkür ederim.Ve ben de dolunay halimi hayal ettiğimde yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi.Ve şükürler olsun ki huzurlu olduğumu hissettim.Öğrenmek,anlamak,fark etmek,bilmek,ilerlemek ve hala öğrenmeye devam etmek harikulade imiş.Sağ olun var olun
13:30, 31 Mart 2014
Maşallah Özlemi arkadaşım.
Gerçekten de öğrenmek ve öğrenmeye devam etmek gibisi yok, değil mi?
Çok çok teşekkürler bu güzel yorumun için.
Çok çok sevgiler