Çekim Yasası ve En Büyük 5 Hata:
Bugünkü konumuz, sevgili arkadaşlarım:
Çekim yasasının hayatımızda ters, negatif, olumsuz, istemediğimiz şekilde ve verimsiz çalışmasına sebep olan en büyük 5 Hata…
Şu bir gerçek ki, hayatımızı düşüncelerimizle şekillendirebileceğimiz fikri, istediğimiz şeyleri hayatımıza çekebilmemiz için sahip olduğumuz Allah vergisi yeteneklerimiz, ilk anladığımızda insanı çok heyecanlandırıyor.
Harikulade bir hayat, para, aşk, evlilik, mutluluk hatta çoğu insan için gez-toz-eğlen mentalitesi….
Düşüncesi bile hoş.
Ama görüyoruz ki, pek çok insan da havluyu çabucak atıveriyor.
Hayat tüm olumsuzluğu ile devam ederken, olumlu düşünmeye ‘çalışmak’ insana hem zor geliyor hem de sabrını yıkıp geçiyor.
Ya da çoğu insan zannediyor ki, biraz hayal kurayım, biraz olumlu düşüneyim, ama istediğim şey HEMEN olsun.
Eğer hemen olmuyorsa, demek ki çekim yasası da yalan, dolan, uydurma.
Hatta, ‘Dua ettim olmadı’ diye dua etmekten soğuyanları, Allah’ı yıllar boyu unutanları ve ben ‘tekrar başla dua etmeye’ deyince, ‘içimden gelmiyor’ diye cevap verenleri görünce, ben de şaşkınlıkla farkediyorum ki, her şeyin olduğu gibi, aslında çekim yasası da bir sınav.
Allah her şeyle olduğu gibi, bu yolla da sınava sokuyor insanları.
Ve madem bu sınav konusu açıldı, öncelikle Allah’ın sınavından KESİNLİKLE kalmakta olanların en büyük 2 hatalarını vereyim, sonra çekim yasasını öğrenip, Allah’tan uzaklaşmayanların hatalarına geçeyim mi?
Allah’tan uzaklaşarak çekim yasasını uygulayanların en büyük 2 hatası:
1- Allah’ı yok farzetmek ve bir evren de evren diye tutturmak. Sanki evren karar veriyor kime ne gidecek, nasıl gidecek, ne kadar gidecek, ne zaman gidecek.
İşin ilginç tarafı evrenin kendisinin iyi niyetli ve zeki bir oluşum olduğuna dair ne bir kanıt var, ne elle tutulur bir inanış var ne de bir din var. Tam aksine içinde yaşadığımız fiziksel evrenin ne kadar zalim ve soğuk olduğuna dair kanıtlar, kitaplarla dolu etrafımız. Üstelik Allah da cennetten çıktığımızı ve zorlu bir yerde bir öğrenme ve kalma süresi içinde olduğumuzu tekrar tekrar hatırlatmışken, yaşadığımız bu evreni baştacı etmek gerçekten hoş olmuyor.
Fiziksel evrenin bir takım gizemlerini kullanarak zenginlik, mutluluk elde edilebileceği konusu yeni uydurulmuş, doğru dürüst geçmişi ve dayanağı da olmayan hoş ve ilginç, kulağa tatlı gelen bir yalan.
Çekim yasası, ruh’un kuralları, ruh’un bazı şeyleri çekebilmesi ve itebilmesi, ruhlar alemi ile ilgili bir konu.
Bu konuyu alıp ruh’u ve Allah’ı bırakıp, yok farz edip evren’i baştacı etmek, camide Allah’a değil, caminin taş duvarına tapmaya ve duvardan medet ummaya benziyor.
O taşı oraya koyan insanlarla, o taşı oraya koyan ruhumuzla, o taşı oraya koyan Allah ile ilgilenmemiz gerekirken, taşdan medet ummak gerçekten çok büyük bir hata.
Evrenden bir şeyler istemek, özelikle de gizemle ilgilenen insanlar için gerçekten çok büyük bir hata.
Tam aksine bolluk, bereket, mutluluk, fiziksel evrenin kalbimizde küçülmesi, neredeyse yere geçirilmesi ile alakalı. Ancak ve ancak bunu yapabilen büyük ruhlar, dervişler, filozoflar evrenin üzerinde hakimiyet kurarak evrene boyun eğdirebiliyorlar.
Sırf Kuran’ı ve mesela Yusuf suresini anlayarak okumak bile bize bu konuyu çok güzel öğretiyor. Çünkü Yusuf peygamber evreni, yıldızları rüyasında kendisine secde ederken görerek hayatının en büyük macerasına başlıyor ve sonuçta peygamberliğe ulaşıyor. Bu da bize çok güzel bir öğüt aslında Kuran’dan, fiziksel evreni baştacı etmeyin diye.
2- Allah’tan ve Allah’ın KENDİLERİNE verdiği kuvvetten uzaklaşıp, başkalarından medet ummak.
Özellikle meleklerden medet umanlar, ah Kuran’ı Türkçe okusalardı da görselerdi. Hele hele, melekleri KADINIMSI düşünmelerine ve onlardan medet ummalarına Kuran çok kızıyor.
Ara ara facebook’ta benim yazılarıma saçma sapan yorumlar yazanların sayfalarına onları tanımak için bazen bakıyorum da bakmamla çıkmam bir oluyor. Ama o bir anda göreceğimi görüyorum zaten, kadın şeklinde resimlenmiş son derece artistik, estetik, melekler, melekler, melekler. Ve daha da melekler, melekler, melekler…
Kuran’ı anlayarak okuyunca görüyoruz ki, Allah melekleri kadın olarak düşünenlere çok kızıyor.
Bu arkadaşlara yıllar içerisinde öğüt vermeye çok çalıştım ama hiç bir işe yaramadığını defalarca gördükten sonra artık öğütle de zaman harcamıyorum, çünkü ortada Allah’ın çok kızdığı bir durum varsa, iş bana düşmüyor.
İş artık bu kişilerle Allah arasında. Araya girmek ne bir işe yarıyor, ne de bir fayda getiriyor.
1- Yorumu siliyorum ki, sevgili öğrencilerim ve okuyucularım yalan yanlış şeyler öğrenmesinler. Daha doğrusu yalan yanlış bir öğretiye BEN ve SAYFAM aracı olmayalım.
2- O kişiyide sayfamdan çıkartıyorum, çünkü maalesef inatla yazmak ve içinde bulundukları yanlışı hem bana hem de herkese kabul ettirmek istiyorlar. Ve çok şükür, buna engel olabiliyoruz en azından KENDİ sayfamızda.
Şahsen ben MELEKLERDEN bahseden, onları çağırıp duran, HELE HELE kadınımsı melek resimleri dolu kitaplardan, sitelerden, sayfalardan, hatta facebook’ta bunlarla ilgili ‘masum’ resimler paylaşan insanlardan dahi köşe bucak kaçıyorum. Sana da aynı şeyi tavsiye ederim, sevgili arkadaşım, eğer beni dinlersen.
Peki, hadi benim tavsiyemi boşverelim, :D Allah Kuran’da NASIL kızıyor onlara? Hiç merak ettin mi?
İşte bu konuda bir kaç ayet:
*********************************
Necm suresi (necm: yıldız)
27: O ahirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.
28: Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.
29: Bizim zikrimizden/Kur’an’ımızdan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.
30: Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.
Saffat suresi (saffat: saf bağlayanlar)
150: Yoksa biz, melekleri, bunların tanıklık ettikleri bir sırada, dişiler olarak mı yarattık?
Zuhruf suresi (zuhruf: süs-püs)
19: Rahman’ın kulları olan melekleri, dişiler saydılar. Onların yaratılışına tanık mıydılar? Tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekilecekler.
Ankebut suresi (ankebut: dişi örümcek)
41: Allah’ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!
42: Allah, onların, kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını / kulluk ettiklerini bilir. O’dur Aziz, O’dur Hakim.
Nisa suresi (nisa: kadınlar)
116: Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah’a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir.
117: Allah’ın berisindekilere davet/dua edenler sadece dişilere/dişileşmiş halde davet/dua ederler. Ve onlar inatçı bir şeytandan başkasına çağırıp yakarmıyorlar.
(şirk: Allah’a ortak koşmak)
**********************************
Ve gelelim, Allah’ı seven, Allah’ın hoşnutluğunu isteyen sevgili arkadaşlarımın, çekim yasası hakkında yaptıkları hatalara, yanlışlara…
Tabii bu hatalara gelmeden önce, DİLEKLERİMİZİN HAYIRLI, UĞURLU, ALLAH’IN DA HOŞNUTLUĞUNU ALAN, HAYATIMIZIN 8 PARÇASINA FAYDALI DİLEKLER olması en temel, en önemli, en elzem konu.
Bu konuda bir hata OLMADIĞINI farzederek, başka hatalara geçiyorum.
İşte, çekim yasasının hayatımızda ters, negatif, olumsuz, istemediğimiz şekilde ve verimsiz çalışmasına sebep olan en büyük 5 Hata:
1- Ya yeterince ve düzenli dua etmemek ve olmasını istediği şeyi için düzenli hayal kurmamak. Ya da çok fazla dua etmek, hayal kurmak ve dolayısıyla da adım atmaktan kaçınmak.
Bu hatanın bir ucunda, dua etmekten özellikle Türkçe dua etmekten kaçınmak veya çekinmek de var. Sanki Türkçe dua etmek, duadan sayılmıyor gibi hisler oluyor.
Ben de bu arkadaşlara, Kuran’daki TÜM peygamberlerin dualarından bahsediyorum.
Tüm o peygamberler, Arap değillerdi, sevgili arkadaşım. Arapça bilmiyorlardı.
Kuran’da bahsedilen ve onların ettikleri tüm o duaları KENDİ DİLLERİNDE ediyorlardı.
Allah her dili anlar ama en çok niyetlere bakar.
Allah SENİN NE İSTEDİĞİNE bakar.
Önemli olan, SEN NE SÖYLEDİĞİNİ, ne istediğini biliyor musun?
Ne söylediğini bilmemek, ağzından çıkan kelimelerin anlamını bilmemek demek. Peki o zaman niyetin ve sözlerin nasıl bir olacak?
Allah, Kuran’da okuduğumuz o dualarla bizi EĞİTMEK, bize bir şeyler ÖĞRETMEK için uğraşırken, biz onu anlamamakta inat edersek, bu sınavı nasıl geçebiliriz?
Kuran’da Allah’a övgüler ve bize Allah’ın dersleri, emirleri, uyarıları var.
Eğer biz bunları anlamadan okursak, kalbimizden geçen anlam, ‘Allah’ım sen çok yücesin’ ifadesinden ibaret kalıyor.
Halbuki Allah ÇEŞİT ÇEŞİT şekillerde övülmek, ve ÇEŞİT ÇEŞİT dersleri bize vermek istiyor.
Tekrar tekrar söylediği bir şey de şu ki,
‘İşte biz aklınızı kullanabilesiniz diye, böyle detaylı yaptık Kuran’ı’
diyor. E, biz o detayları anlamaz, Kuran’ı ‘Allah’ım sen çok yücesin’ anlamında duygulardan ibaret sayarsak, doğru dua etmiş ve Allah’a O’nun istediği gibi mi dua etmiş oluyoruz?
Bu konuda kalıplara takılıp kaldığımızda, sonunda dileklerimizi, isteklerimizi, ihtiyaçlarımızı Allah’a iletmemek, iletememek veya iletmekten çekinmek hatasına da düşebiliyoruz.
Hatta dileklerimiz hakkında hayal kurmaktan da çekinebiliyoruz.
Ve bu konunun bir diğer uç noktasında da, sürekli dua, sürekli dua ama ADIM yok, hareket yok.
Oysa ki dua kadar, adım atmak da önemli.
Elimizden geleni yapmaya çalışmak.
Aklımızı kalbimizi hemfikir olduğu o hayırlı uğurlu, iyi, güzel, doğru adımları atmak, çok önemli.
2- Kendi başarılarını veya başarısızlıklarını, sahip olduklarını veya sahip olamadıklarını HEP başkalarıyla karşılaştırmak.
Bu hatada, kişi, kendisini başka hiç kimsenin bilmediği bir çekişme içerisinde buluyor. Neredeyse etrafındaki herkesle arasında, gizli bir takım alınganlıklar, olumsuz duygular, soğukluklar duvarı oluşmaya başlıyor.
Ama işin ilginç yanı, bu duvardan, bu alınganlıklardan, bu üzüntülerden hiç kimsenin haberi yok.
Böyle yaptığımızda hayatımız gittikçe yalnızlaşan, hatta belki de yüzümüzde bir gülümseme maskesiyle yaşadığımız, üzüntülü bir romana dönüşüyor.
Bu hatayı uzun yıllar yaşamış ve artık yaşlanmış insanlarda gördüğüm ise şu:
Belli bir yaşta, yaşadığı tüm alınganlıklara rağmen, yine de insanlarla iyi geçinmesi gerektiğine karar verdikleri için, hayat bir beyaz yalanlar ve minik iğnelemeler, her şeye rağmen ister istemez ağızdan kaçıveren minik nefretler, kalp kırmalar yağmuruna dönüşüyor.
O kadar çok yalan söyleniyor ki, kişi artık beyaz yalanlarına kendisi de inanmaya başlıyor.
Tüm o karşılaştırma ve alınganlıklar aynen devam etmesine rağmen, hepsi beyaz yalanlarla örtüldüğü için, kişi İKİ AYRI KİŞİLİKLE yaşamak zorunda kalıyor.
Bir tarafta herkese sinir olan, hiç kimsenin sevilemeyeceğine inanan, hiç kimsenin iyi olmadığına inanan bir kişi…
Diğer tarafta da, herkese yalandan göstermelik tatlılıklar yapan ama artık yalan olduğu da belli olduğu için kimsenin muhatap olmak istemediği bir kişi…
Tabii bu iki kişiliği, uzak mesafedeki insanlar hatta komşular bile anlayamayabiliyor. Tatlılık, incelik, kibarlık olarak görüyorlar. ANCAK, kişinin YAKIN olduğu kimseler, aile bireyleri, eşi, çocukları bu ikiliğin farkında oluyorlar ve dayanamıyorlar.
Ara ara geliveren o iğneler, o tırmalamalar, laf sokuşturmalar, ani patavatsızlıklar, kalp kırışlar onları önce mutsuz ediyor, hatta çok çabuk veya kolay hastalanmalarına sebep oluyor ve ilk fırsatta da kaçıp gidiyorlar.
Çünkü bu insana söz anlatmak imkansız oluyor. O kendisini HER ZAMAN haklı görüyor. Beyaz yalanlarına KENDİSİ dahi inandığı için, insanların kendisine nispet yaptıklarına yürekten inandığı için, kendisine yapılan en minik bir eleştiriyi dahi, bir haklı haksız rekabeti, haklı haksız yarışı haline getirdiği için, kendisine verilen en ufak iyi-güzel-doğru bir tavsiyeyi bile büyük bir hakaretmişcesine ya reddediyor ya da ‘HAYIR HAYIR HAYIR’ diye inanılmaz bir tepki veriyor.
Bizim de yol yakınken, bu BAŞKALARIYLA KENDİMİZİ KARŞILAŞTIRMA ve ÜSTÜNLÜK yarışından kendimizi çıkartmamız çok elzem ve önemli.
Bu tür bir tavır aslında çirkin olduğu için, yani Allah önünde başkalarıyla üstünlük yarışına girmek hoş olmadığı hatta çirkin olduğu için, kişi Allah’ın bol yardımlarını, Allah tarafından korunmayı da kaybediyor, kişi mallarını mülklerini, aile bireylerinin sevgi ve saygısını hatta onları da kaybedebiliyor.
Kalbimizin derinliklerinde de, aklımızda da, sözlerimizle de, hareketlerimizle de, bu tür tehlikeli oyunlardan kaçınmamız şart.
İnsan, kendi karakterinin zaman içerisinde şekillendiğini bilmeli ve ağaç yaşken, kendimizdeki bu eğilimlerin farkına varmamız lazım ki, Allah’a sığınıp düzeltebilelim.
Eğer yaşlanmışsak ve olan olmuş karakterimiz biraz kesinleşmiş gibiyse de, eğer bu karşılaştırma ve üstünlük illetini farkedersek, ALLAH’A SIĞINALIM. O’nun en yaşlı ağaçlara da şekil verebileceğini bilelim ve umudumuzu kaybetmeyelim.
***********************
Bu konu aslında sadece karşılaştırma konusunda değil, başka konularda da ve insanoğlunun sahip olduğu tüm zayıflıklarda da geçerli.
Kıskançlık, karşı cinse düşkünlük, yemek yemeye düşkünlük, mala mülke paraya düşkünlük, süse-püse düşkünlük, üstün olmaya düşkünlük.
Tüm bu zayıflıklar bizi 2 kişilikli bir hale getirebilir, eğer zayıflıklarımızla yüzleşmez, kimseye bunlardan bahsetmez, onları kalbimizde kimseye söylemeden beslersek, tutarsak ve büyütürsek.
Özü sözü bir olmak, içi dışı bir olmak aslında bu demek.
Madem dışarıdan ‘seni kıskanıyorum’ diyemiyoruz bir kişiye, demek ki, içimizde de o kıskançlığı büyütmemekte, beslememekte, hatta üzerine bir maske geçirip kolaya kaçmamakta büyük fayda var.
Güvenilir bir insandan yardım istemek, bu konuda iletişime açık olmak, bu konuda hem başkalarını dinlemek hem de başkalarına anlatmak çok faydalı.
Şahsen benim de zamanında kıskançlıklarım oldu.
Ama çok şükür, kurslarımı hatta bazı makalelerimi okuyanlar bilirler, o kıskançlıklarımı açtım, ortaya döktüm, anlattım, ve Allah’a çok şükür üstelerinden geldim, veya Allah’ın yardımıyla hala üstelerinden gelmeye çalışıyorum.
3- O büyük kurtuluş için, o büyük mucize için, o büyük an için beklemek de beklemek.
Evet, mucizeler olur.
Ama hayatta genelde irili ufaklı başarıların ve başarısızlıkların birleşmesi ile o büyük başarıya veya başarısızlığa ulaşıyoruz.
Aniden gelecek o büyük loto ikramiyesi olmamalı istediğimiz, beklediğimiz.
Minik başarılarla başlayıp, gelişe gelişe Allah’ın izniyle üstelik de helal bir şekilde o loto ikramiyesinden ÇOK DAHA büyük bir mucizeye ulaşmak mümkün.
Ama eğer o minik başarıları ve yol gösterişleri görmeden, önemsemeden, kulaklarımızı, gözlerimizi, aklımızı, kalbimizi onlara kapatıp, İLLE DE O büyük ikramiyeyi ve mucizeyi beklersek, hayalkırıklıkları o ikramiyeyi kazansak da kazanmasak da yakamızı bırakmayacaktır.
O büyük mucizeyi beklemekte olup da diğer her şeye ve özellikle o MİNİK mucize ve yolgösterişlere aldırmayanlar, gözlerine at gözlüğü takmış gibiler maalesef. Ve o gözlüğü çıkartmadan çekim yasasını iyi-güzel-doğru bir şekilde kullanabilmeleri çok zor.
4- Hayal dünyasında, sahte bir dünya da yaşamak.
‘Sen düşün, iste, o olsun’
Peki ya düşündüğün, istediğin şey hayırsızsa ve sen henüz farkında değilsen?
Ve peki ya Allah seni seviyor ve senin hayırsız bir şey istemene rağmen senin için hayırlı, uğurlu güzel planları varsa?
Özellikle DİZİ seyretmeyi seven arkadaşlarda bu hatayı görüyorum. Aşkı şarkılardan, filmlerden öğrenmiş hatta aileleri de bu şarkı ve filmleri çok seven ve dolayısıyla çocukluktan beri filmlerin, dizilerin sahte hayatlarına alışmış ve onları izlemeyi seven, o dizilerde dertlerini, sıkıntılarını unutan ve hatta kendi dileklerini de onlardan öğrendiği kriterler çerçevesinde belirlemiş arkadaşlarımda.
(Öhöm,öhöm, ben de bu hatayı bir zamanlar çok yaptım maalesef. Tabii Allah’ı da her zaman çok sevdim ve güvendim. Ama istediğim şeyler NEDEN bir türlü gerçek olmuyordu, şaşar kalırdım. Nereden bilirdim, meğer Allah beni de çok severmiş ve beni koruyormuş. Övgüler olsun Allah’a. :D)
5- Hayatındaki olumsuzluklara kafayı çok takmak.
Olumlu olmak hayatımızda hiç bir olumsuzluk olmayacak demek değil, sevgili arkadaşlarım.
Önce bu konuyu iyice anlayalım.
Olumlu olmak, hayatımızdaki olumsuzluklara RAĞMEN hissetmemiz gereken bir şey.
Hatta daha da öte, olumsuzluklar, bizim Allah’a sığınışımızı, olumlu oluşumuzu, içimizdeki HUZURU arttırmalı.
Bu konuda en sevdiğim ayet şu:
****************************
Ali İmran suresi (Ali İmran: İmran Ailesi)
173: O müminler ki, insanlar kendilerine, “Halk size karşı bir araya gelmiş, korkun onlardan!” dediklerinde, bu onların imanını artırdı da şöyle söylediler: “Allah bize yeter. Ne güzel Vekil’dir O!”
****************************
Sevgili arkadaşım, halkın size karşı bir araya gelmiş olması ve sizi yakalamaya gelmeleri ne demek?
Hayatta bundan daha büyük bir olumsuzluk olabilir mi? Yakalasalar kim bilir ne yapacaklar? İşkence mi, öldürecekler mi?
Ama bu büyük olumsuzluğa rağmen, Allah’a gerçekten inananlar bakın ne diyor, ne hissediyor?
Kalplerinde huzur var, akıllarında hiç bir olumsuzluk yok, korku yok, umutsuzluk yok.
Allah bize yeter, ne güzel Vekil’dir O’ diyorlar ve olumsuzluktan HİÇBİR ESER yok hareketlerinde, sözlerinde, düşüncelerinde, duygularında.
İşte bunu kastediyorum. Bizlerin de olumsuzluklardan kaçmamamız, onları büyütmememiz, aklımızda ve kalbimizde, olumlu, şükür dolu ve huzurlu olmaya devam etmemiz gerekiyor.
En ufacık bir olumsuzlukta yıkılan, hayatı kararan, aklı kalbi üzüntü veya karamsarlıkla dolan arkadaşlarımın bu ayeti ÇOK İYİ anlamaları gerek. Bu hatayı ÇOK İYİ anlamaları ve bu hatadan vazgeçmeleri gerek.
*************************************
İşte bunlar çekim yasasının hayatımızda ters, negatif, olumsuz, istemediğimiz şekilde ve verimsiz çalışmasına sebep olan en büyük 5 hata, sevgili arkadaşlarım.
Peki hataların hepsi bunlar mı?
Hayır.
Maalesef daha var.
Ama hem sizin benim siteme olan ilginizi, bağlılığınızı görmek, hem sizin için bir niyet ve karar tazeleme olması, hem de adım atma konusunda pratik yapmanız için, ikinci 5 hatayı da siteme üye olarak alabileceğiniz bir HEDİYE olarak hazırlamaya karar verdim.
Hem makalelerimi kim içtenlikle okuyor, kim anlamaya gayret ediyor, kim uyguluyor, kim faydalanıyor, görmek güzel bir şey.
Bu sebeple İKİNCİ GRUP 5 Hatayı okumak için lütfen siteme olan üyeliğinizi tazeleyin, ya da henüz üye olmadınızsa üye olun.
Faydalanacağına inandığınız 3 bayan arkadaşınıza bu hediyeden bahsederek, bu hediyemi ücretsiz alabilirsiniz.
Yok eğer, ‘şu an arkadaşlarıma tavsiye etmek istemiyorum.’ diyorsanız, sitemin tanıtımına 15 lira katkıda bulunarak da bu hediyemi alabilirsiniz.
Dilerim BİRİNCİ GRUP 5 Hata çok faydalı olmuştur.
Eğer faydalı olmuşsa, eminim İKİNCİ GRUP 5 Hata da çok faydalı olacaktır.
*************************************
İkinci Grup 5 Hata’yı anlattığım makaleyi, 3 bayan arkadaşınıza bu hediyeden haber vererek, ücretsiz alabilirsin.
|
|
Sevdiğiniz, saydığınız, güvendiğiniz 3 bayan arkadaşınıza göndereceğiniz e-posta da şunlar yazacak:
Sevgili arkadaşım, Hayatımıza olumsuzluklar, terslikler çekmemize sebep olan 5 hatayı anlatan bir hediye makale buldum. 3 arkadaşıma bu hediyenin haberini e-posta ile göndererek ücretsiz alabiliyorum bu hediyeyi. İlk aklıma sen geldin. Senin de bu hediyeyi almanı çok isterim. Eğer sen de bu hediye ile ilgilenirsen, üye olma adresi şu: http://cekimyasasi.net/makaleler/2015/07/19/cekim-yasasi-ve-en-buyuk-5-hata/#content Çok çok öpüyorum. Çok çok sevgiler. İsim |
Yok haber vermek istemiyorum dersen, sitemin tanıtımına 15 liralık bir katkıda bulunarak bu dökümanı alabilirsin. 5.14 € (Yaklaşık 15 TL)
|
Pinterest'te Takip Et!
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
16:26, 27 Temmuz 2015
Bu harikulade makale için çok teşekkür ederim öğretmenim. Maşallah maşallah maşallah.Gerçekten de çok aydınlatıcı oldu. Diğer 5 maddeyi de merakla, sabırla, Allah’a sığınarak bekliyorum.
Çok çok sevgiler.
14:38, 31 Temmuz 2015
Çok çok teşekkürler Alev arkadaşım.
Diğer 5 madde de inşallah faydalı olur. Veeeee hem arkadaşlarına haber vermişsin hem de sitemin tanıtımına katkıda bulunmuşsun, Allah razı olsun.
Çok çok sevgiler