En Büyük Derdin Aslında En büyük Lütuf
Hayatta büyük başarılara imza atmış insanlara baktığımızda görüyoruz ki, Allah onları o yüksek başarıya, bir sıkıntı, bir dert, bir acı vesilesi ile, normalin üzerinde bir çaba göstermelerini sağlayarak yönlendirmiş.
İnsan hayatı dertsiz ve tasasız olduğunda çok tatlı. Çocukluğundan, ergenliğine, orta yaştan ileri yaşlara, eğlenceli bir sahneden bir diğer heyecanlı ve eğlenceli sahneye geçerek, insan tatlı hayatını yaşayıp gidebilir, eğer bir derdi, bir sıkıntısı, bir acısı yoksa.
Ancak bu tasasız hayat, dünya denilen oyunun oynanmış olması ve eğlenilmiş olmasından başka bir sonuca ulaşmamış olur.
Ruhun sonsuzluğu açısından buna, hoşça bir tatil diyebiliriz ancak.
Tabii bu dertsiz tasasız hayatın ruhi açıdan bizim farkedemediğimiz bir tarafı var ki, insan hayatı ne kadar zevkli geçmiş olursa olsun, her zaman ruh için tüketici, yıpratıcı ve köreltici bir hayat.
Çünkü hayatta her elde edişin bir kaybedişi, her buluşmanın bir ayrılığı, her yeniliğin bir eskiyişi, her yeteneğin bir kaybedilişi de mevcut.
İnsan denilen canlının hayatı bu şekilde.
Her başlayışın bir bitişi mutlaka oluyor. Ve sırf bu bile ruh için yıpranmak demek.
Bunun da ötesinde ortalama bir insan günahlarla dolu bir hayat yaşar. Büyük günahları olmasına gerek yok ama, herkesin ufak tefek de olsa, hataları, yanlışları, yaptığı haksızlıklar, ufak tefek bir iki yüz kızartıcı hareketi olabilir.
Bunlar da ruhu körelten şeyler.
Özetle dünya ve insan hayatı, ruh için kazandıran değil, kaybettiren bir hayat.
Ve henüz büyük sıkıntılarla geçen bir hayattan bahsetmiyoruz bile.
Çünkü büyük sıkıntılar dertler de eğer eklenirse, ruh bu dünyada neredeyse cehennemini bulmuş gibi bile olabiliyor.
Bu sebeple de, herkesin bu dünya hayatını ruhen kendini geliştirerek, temizleyerek, acılarını dindirerek geçirmesi, acısı yoksa bile bu yolda bilinçli vakit geçirmesi şart.
Neden? Çünkü hem bu dünyada hem de ahirette yani öteki hayatta ve asıl sonsuzlukta da giderek gelişerek ve yükselerek devam edebilmesi için.
İşte bu sebeple, hayattaki en büyük derdimiz, aslında bize en büyük lütuf.
Çünkü o dert bizi hayat denilen oyundan uyandıran, Allah’ı hatırlatan, daha büyük şeylerin var olduğunu hatırlatan bir itici güç, bir enerji kaynağı, bir umut vesilesi oluyor.
Eğer kişi, sıkıntısını, derdini, ruhen gelişmesine vesile olacak şekilde Allah’a teslim olup değerlendirebilirse, ancak işte o zaman bir derdi dahi hayır için kullanması sebebi ile Allah tarafından ödüllendiriliyor ve Allah’ın yol gösterişlerini elde edebiliyor.
Örneklerimiz çok:
- Yunus peygamberin balığın, büyük bir ihtimalle balinanın karnındaki teslimiyeti ve onun ertesindeki mucizevi kurtuluşu ve gelen güzel günler.
- Süleyman peygamberin zenginliğe, mala olan düşkünlüğünü ve bu konuda yaşadığı ders veren acı olay ve sonrasındaki teslimiyetiyle, bunu Allah’a yakınlaşmakta bir vesileye çevirmesi.
- Yusuf peygamberin yaşadığı tüm acılar, kardeş ihanetleri, köle olmak, iftiraya uğramak, hapse atılmak ve hepsini Allah’a sığınmak için vesile olarak kullanması ve ardından gelen mucizeler ve ödüller.
Bunlar hep Kuran’da bize verilen örnekler.
Bizim de kendi çapımızda bir sıkıntımız olabilir.
Yıllar boyunca istediğimiz ama ulaşamadığımız şeyler olabilir.
Dertleri, acıları, sıkıntıları, eğer Allah’a sığınırsak ve ruhen gelişmek için bir vesile haline getirebilirsek, biz de hayat denilen bu oyunda hem başarıya hem mutluluğa ulaşabiliriz.
O sıkıntı, o dert aslında bize hayat içinde kaybolup gitmememiz için Allah’tan harikulade bir fırsat, bir lütuf.
Eğer biz o sıkıntı ve derdi çözme çabamızda, o sıkıntı ve dertten kurtulma çabamızda, hayırlı kaynaklara gidersek, hayırlı bilgileri toplarsak, hayırlı insanlarla yardımlaşırsak, elde edeceğimiz ruhi kazanımlar sıkıntımızın kat kat fazlası ve telafisi ile sonuçlanabilir.
Elbette, keşke insan hiç bir sıkıntısı yokken Allah’a yönelebilen bir varlık olsaydı.
Heyhat!
Yaşanan gerçekler ortada, yaşanan hayatlar ortada.
İşin matematiği, istatistiği, yadsınamayacak bir şekilde ortada.
Sıkıntı olmadan Allah’a yönelmiyoruz, en azından yeteri kadar yönelmiyoruz.
Sıkıntı olmadan güzel kaynaklar, güzel bilgiler, güzel arayışlar bize mesafeli kalıyor.
Tabii anahtar nokta sıkıntıya çözüm aramadan önce Allah’a sığınmak.
Çünkü bunu yapmazsak, çözümü gerçek ve doğru çözümlerde değil, günlük, haftalık eğlencelerde arama ya da kendimizi kaybedip, uyuşturma hatasına düşebiliyoruz.
Sevgili bir öğrencimin bana anlattığı gibi, ahlak, aile, gerçek aşk, sevgi, Allah sevgisi ve korkusu da dahil, kendine saygı, kendine sevgi, hayata fayda gibi, pek çok iyi ve güzel şeylere darbe vuran, ‘evlilik dışı çocuk doğurma’, ‘para karşılığı aşk veya evlilik hatta nişanlılık’ gibi ilişkilerde sapmışlığın, azgınlığın reklamını yapan dizi filmlere, dertlerimizi unutmak ve kendimizi eğlendirmek için kapılabiliyoruz.
Ve bunu yaparken, ‘kime ne, ben böyle mutlu oluyorum’ da dersek, sahip olduğumuz en değerli şeyi, yani kendimizi ruhi çürüme ve yıpranmaya, ahlaken kendimize olan saygımızı yitirmeye mahkum ediyoruz.
Ve yine aynı öğrencimin yorumunda bahsettiği gibi, o seyredilen ve kendimizi eğlendirdiğimiz ahlaken çökmüş dizilerde biz eğleniyor ve dertlerimizi unutuyor olabiliriz ama, çocuklar için onlar bir ideal hayat planı.
Çocuklar o dizilerden mutlu olmanın yollarını aldıklarını sanıyorlar.
Çocuklar o dizilerin gerçeği yansıttığını, özgürlüğün böyle olması gerektiğini sanıyorlar.
Güzel ve doğru olanın, o dizilerdeki gibi havalı olması gerektiğini zannediyorlar.
Oysa ki, o yolun sonunun ne kadar acı ve çirkin olduğunu ah birileri söylese, anlatsa onlara.
———————————–
Uzun lafın kısası, eğer hayatta bir arayışa bir çabaya gireceksek, bunun ruhi ve sonsuzlukla bağlantılı bir tarafı olmalı. Allah ile alakası olmalı Kİ kazananlardan olabilelim, güzel bir yerlere varabilelim.
VE bizi bu yola iten o sıkıntımız, derdimiz ne ise onun için de Allah’a BOL BOL şükredebilelim ki, ‘O dert sayesinde biz bu yola ulaştık ve Allah gerçekten de her yaptığını meğer ne güzel yaparmış’ diyerek şükür ve övgü ile Allah’a yönelebilelim.
Yunus Emre de bir yokluk, bir açlık sebebi ile Hacı Bektaş-ı Veli’ye gidip buğday istedi.
Eli boş gitmemek için yolda alıç toplayıp onları götürdü hediye olarak. Ondan buğday istiyordu, ekebilmek için, ekmek yapabilmek için. Yani ekecek buğdayı yoktu. Fakat Hacı Bektaş-ı Veli ona bu sıkıntı bahanesiyle düştüğü yolu bir ruhi gelişme yoluna çevirmeyi teklif etti. Ve sana nefes vereyim dedi.
Her ne kadar Yunus Emre ilk teklifle bunun önemini ve değerini anlayamadıysa da, buğdayı alıp köyüne dönme yolunda asıl hayırlı olanın ruhi gelişim olduğunu farkederek, geri döndü ve bizim tanıdığımız o büyük ruh Yunus Emre olma yolunda ilerleme karar vererek İLK ADIMINI atmış oldu.
Dilerim hepimiz de hayatın doğal sıkıntılarını birer lütuf olarak görüp, bu sıkıntıları sonsuzluğa hazırlanmak, ruhen gelişmek için bir aracı olarak kullanabilecek ve bizi uyuşturan, eğlendiren, uyutan ahlaken ve ruhen çökerten eğlencelere sırt çevirecek kalbi, iyiliği, öngörüyü sergileyebilelim.
Allah’ın bunu bizim için dilediğine hiç şüphem yok.
Yeter ki biz de içtenlikle dileyebilelim.
Ben inanıyorum ki, bir kul, ‘Allah bana bu sıkıntıyı hayırlı bir amaç için gönderdi.’ derse, Allah o kulun o beklentisini asla boşa çıkartmaz.
Ben inanıyorum ki, bir insan sahip olduğu bir sıkıntıyı, ya da derdi ruhi ve dini gelişme aracı olarak kabul ederse, Allah onu kendi kudret eline alır ve onu özel olarak eğitir, onun özel öğretmeni olur.
Ah öyle güzel bir öğretmendir ki Allah.
Övgüler olsun.
Övgüler olsun.
Övgüler olsun.
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
14:27, 16 Mart 2016
ne güzel dilemiş Allah ve ne güzel bilgileri aktarmşsınız bize.Ellerinize sağlık ve çok çok teşekkürler
15:41, 16 Mart 2016
Okuduğun için ve güzel dileklerini yazdığın için ben de teşekkür ederim, Özlemi arkadaşım.
Senin de ellerine sağlık, çok çok teşekkürler.
18:09, 16 Mart 2016
Sevgili Öğretmenim,
Bu yeni ve güzel makale için teşekkür ederim
Her okuduğumda yeni bir farkındalık edindim, benim için farkındalıklarla dolu oldu
Bir farkındalığım, Allah bizden teslimiyet istiyor ve çeşitli dertlerle ruhen bu teslimeyete yönlendiriyor. Kuranda peygamber hikayeleri de hep teslimiyeti anlatıyor.
İnsanın ise küçük sorunlarda da büyük sorunlarda da neyi seçeceği imtihanı oluyor.
Bir diğer farkındalığım, biz ne zaman o teslimiyete kavuşursak Allah tarafından ödüllendirilenlerden, sevindirilenlerden oluyoruz. Teslimiyet ise şimdi, şu anda, ertelemeden olmalı ki bu da şikayeti bırakıp temizliklerle, af dileyişlerle, Allah’a sığınmakla, hayırsızı uğursuzu terk etmekle, hayatın 8 parçasına her an faydalı olmakla, Allah ile hemfikir olmakla kazanılıyor.
Üçüncü farkındalığım ise çekim yasasıyla ilgili.
Çekim yasasını sizden ilk öğrenirken onaylamadığımız, olmasını istemediğimiz bir çok işi oluşu yaptıklarımızla yada yapmadıklarımızla, sözlerimizle yada sessizliğimizle, okuduklarımızla, izlediklerimizle, hayırsız bir ortamda olmamızla, kıyafetimizle, tercihlerimizle vs. onay verip çekim alanımıza dahil ettiğimizi anlatmaya çalışmıştınız. Konu neydi şimdi hatırlamıyorum ama ilk anlattığınızda anlamamıştım, nasıl olur diye düşünüp anlamaya çalışmıştım. Yıllar içinde temizlik saatleriyle, sohbetlerle, temizliklerle, maratondaki paylaşımlarla, kurslarla, makalelerle bunu çok iyi bir şekilde anlamış olduğumu hatırladım makaleyi okurken. Ve bizim farkında olarak yada olmadan onay verdiğimiz her şey düşüncelerimiz, duygularımız, adımlarımız ve çekim yasamız oluyor
Ve Allah’a binlerce kez şükürler olsun bizi iyiye, hayırlıya, güzele çeken siz Öğretmenimiz için.
Ellerinize sağlık, tekrar teşekkür ederim
Çok çok sevgilerimle.
19:39, 16 Mart 2016
Ne güzel farkındalıklar Sevgin arkadaşım, zaman ayırıp paylaştığın için çok çok teşekkürler.
Teslimiyet, teslimiyetin ertelenmeden şu andan olması ve nasıl teslim olunabileceğinin detayları özellikle çok hoşuma gitti.
VE tabii ki, ilk anlatışımda o konuyu anlamamış olmanı anladım ama ne güzel buna rağmen sabretmiş ve anlamaya çalışmışsın ve pek tabii asıl anlamana sebep olan şey de, Allah’a sığınış, teslimiyet ve temizlikler, değil mi?
Anlamayışların temizlikler yapılarak yok oluşunu ben de çok iyi biliyorum.
Ne mutlu bize, bol bol Allah’a sığıp temizlikler yapıyoruz ve anlayışlarımız da giderek artıyor, çok şükür.
Tekrar teşekkürler, senin de ellerine sağlık.
23:34, 16 Mart 2016
Allah’a sığınmak çok güzel bir lütuf.
Söylediğiniz gibi, ne mutlu bize bol bol Allah’a sığıp temizlikler yapıyoruz ve anlayışlarımız da giderek artıyor, şükürler olsun Allah’a.
19:22, 29 Mayıs 2016
Funda Öğretmenim, Ne güzel anlatmışsınız.
Ben inanıyorum ki, bir kul, ‘Allah bana bu sıkıntıyı hayırlı bir amaç için gönderdi.’ derse, Allah o kulun o beklentisini asla boşa çıkartmaz” Sözü bana o kadar şey anlatmaya yetti ki bilemezsiniz. Beni kendime getirdi . Allah’ımın bana, bu hayattaki vermek istediği mesajlarını fark ettim. Sizin de bu hayatta ki gerçek amacınızı keşfettim Funda Öğretmenim. Hayata bakış açım değişti. Bu farkındalığımı bana yaşattığınız için …
Çok ,Çok teşekkür ederim.
İyi ki sizin gibi insanlar var.
13:52, 5 Haziran 2016
Ne güzel dilemiş Allah! Çok teşekkürler paylaştığın için Ayla arkadaşım. Hayırlı uğurlu olsun.