Mutluluk Senin için Ne Demek?
Mutluluk güzel bir duygu, bir his, bir heyecan.
Ancak, kimi insan mutluluk dendiğinde his kısmına, heyecan kısmına, zevk kısmına yapışıyor. Dikkatini oradan alamıyor. Mutluluğu tadılacak, tadı çıkarılacak bir haz, bir zevk çeşidi, bir duygulanma çeşidi olarak kabul ediyor.
Halbuki duygularımıza tapmazsak göreceğiz ki, mutluluk, doğru olanı, iyi olanı yaparken, buna EŞLİK eden bir his.
MUTLULUK—->
İyiliğe, güzele, doğruya giderken hissedilen bir haz.
Hayatı güzel ve doğru yaşarken, bunun duygu olarak ifadesi.
Amaç mutluluk duygusu tatmak DEĞİL, hayatı güzel ve istediğimiz gibi yaşamak.
Mutluluk bunun bir sinyali, bir işareti sadece.
Mutluluk, içimizden gelen, tüm benliğimizden gelen ve yapmakta olduğumuz şeye destek veren bir his.
O bize destek oluyor. ‘Daha çok yap bunu’ diyor.
Ancak, eğer biz yaşamayı değil de mutluluğu tatmayı hedef almışsak, haliyle o isteğimize ulaşırız ve yüzeysel, geçici, yalan, sahte, sonu kötü bitecek, bedeli ağır olacak hareketlerle mutluluk hissini tadabiliriz, kendimizi kandırarak, mutluluk hazzına ulaşabiliriz.
Bunun en basit örneği kumar, çapkınlık, hırsızlık, yalan dolan, ticarette hırsızlık, aşırı yemek yemek, yalan yanlış gizemli işlerle uğraşarak heyecanlar içinde yaşamak.
Tüm bunlarda kişi aslında bir hazzı tatmaya çalışıyor.
Gerçeğini istemiyor.
Gerçeğinden vazgeçmiş, hatta belki ümidi kesmiş.
Bunları tek tek biraz açarsak, mesela, kumarda kişi zengin olmak için gerekenleri yapmıyor da, para kazanmamın heyecanını kumar oynayarak tatmaya, o zevki o hazzı bir saniyeliğine de olsa tatmaya çalışıyor.
Kişi çapkınlık yaparak, sanki gerçek bir aşk yaşıyormuş gibi, yuva kuruyormuş, sonsuza dek sürecek bir beraberliğe başlıyormuş gibi, mutluluklar tatmanın uzmanı olmuş, ortada böyle bir şey olmamasına rağmen bu hisleri sürekli yaşıyor, tabii hep yenisi hep yenisi ile, ortada aslı, gerçeği olmadığı için.
Hırsızlıkta da kişi KENDİSİNİN üretmesinin, elde etmesinin artık imkansız olduğuna kanaat getirmiş ve yine de elde etmek için, başkasının sahip olduğu veya ürettiği şeyi alıyor.
Tabii hırsızlık 2 çeşit olabilir. 1, gerçek bir ihtiyaçtan veya hayatta kalmak için yanlış yola sapmaktan yapılanı, diğeri de benim burada asıl bahsetmek istediğim, belli bir zevki tatmak amacıyla yapılanı.
Kendini zengin hissetmek için, para sahip olmanın zevkini tatmak için, arkadaşlarına hava atmak için, yani hep his his his ve haz haz haz ama ortada gerçek bir başarı yok, iyilik yok, güzellik yok.
Ticarette hırsızlık da yine çaresizlikle hayatta kalmak için yapılanları kastetmiyorum.
Burada da kastım, kişinin yine bir hazzı tatmak için, sahte dahi olsa, ona ulaşmak için hırsızlık yapması.
Kişinin güzel giden bir işi, bir dükkanı olabilir, fakat ihtiyacı olmadığı halde malına mal katıp, kendini daha iyi ve üstün hissedebilmek için, kendini başarılı görebilmek için, eline fırsat geçirdiği her yerde, akrabalarına, müşterilerine, çevresine kazık atması durumu.
Bu şekilde elde ettiği başarı tabii ki onu üstün bir tüccar yapmıyor, ama o çok parası olmasının, maddi olarak başkalarından üstün olmanın zevkini yalan-yanlış tadabilmiş oluyor.
Eğer gerçekten iyi bir tüccar olmak isteseydi, herkesle kurduğu iyi ilişkiler, yaptığı yardımlarla, belki peygamber seviyesinde sevilecek bir insan olacaktı, lanet edilen bir insan olmak yerine.
————————————————————-
Aşırı yemek yemek de yine sahte hazların, haz odaklı yaşanımların en bilineni.
Hepimizin belki de en çok yaptığı.
** O yemekleri yiyoruz ve yerken vücut da bize ‘aman ne güzel yaptın, hayata ne güzel enerji ile atılacağız, ne güzel şeyler yapacağız bu enerjilerle, üstelik hayat da ne güzel, her şey bol, yiyecek de bol’ deyip duruyor bize hislerimizle.
** Ya da hissettiğimiz bir acıyı, hıncımızı yemekten alıp, sanki yemeği dövercesine, çiğnercesine rahatlamaya çalışıyor da olabiliriz.
Halbuki o sırada yemeği dövmüş, yenmiş, çiğnemiş olsak da problemleri yenmiş olmuyoruz.
** Pek çok kimse de yemeği, çocukken ailesi ile yaşadığı mutluluk hislerini tekrar tadıp, bu dünyadan kopup, o hisleri tadabilmek için yiyor.
Elbette biz çok yemek yediğimizde vücut bize ‘doydum’ sinyalleri de veriyor.
Ama biz o hazzı istediğimiz için, o sinyali duymamazlığa geliyoruz ve yemeye devam ediyoruz.
Hele hele bu yemek yerken haz almanın en heyecanlı olanlarından birisi de heyecanlı bir film eşliğinde yemek yemek.
Vücudun ‘doydum’ sinyalleri iyice kayboluyor, gürültüde hiç duyulamıyor ve kişi daha çok haz, daha çok haz diyerek bir güzel eğlenmiş ve bir güzel şişmanlamış oluyor.
————————————————————
Gelelim gizemde mutluluk ve haz arama durumuna.
Hayatı hakkıyla elde edemeyeceğine inanınca bir kişi, artık gizemde arıyor başarıyı, elde etmek istediği şeyleri.
Gizemde olmak zaten zor bir durum. Çünkü hayat hakkında olumlu, yapıcı düşüncelerimizi tamamen kaybetmiş olmamız lazım. Bu zor duruma ek olarak bir de kişi, hayatın aslını değil, zevklerini tatmaya odaklanmışsa, bu kişi gizemi dahi kullanamıyor, gizemi dahi yüzüne gözüne bulaştırıyor, bir tek eğlendiği ile kalıyor, kurduğu hayalleri hayal ettiği ile kalıyor.
Mesela eğer kişi, eş bulmak istiyor ve gizemde ise ama duygularına tapmıyorsa, bu kişi, günahıyla sevabıyla binbir yöntem deniyor gizemli bilgilerle eş bulabilmek için.
Ağırlıklı olarak gizemle ilgili kitaplar okuyor, büyü kitapları, muskalar, bilmem kim hocanın mezarının ziyaret edilmesi. Yani kişi umudunu dinimizin kabul etmediği derecede bilinmeyene, bilinmeyen güçlere bağlamış. Bundan bir sonuç elde eder veya etmez o ayrı. Çünkü insan kafayı bir şeye takmışsa, hangi yoldan giderse gitsin elde edebilir, hayat olasılıklarla dolu ve insan yaratılış gereği istediğini elde edebilen bir varlık.
Fakat eğer bu gizemdeki şahıs, bu zayıflığının üzerine bir de zevke tapar hale gelmişse, yani ‘zevk önce hayat sonra’ demişse, ’Ben mutluluğu tadayım da ne yaparsam yapayım’ demişse…
O zaman da aradığını bulacaktır, istediği hazları, mutlulukları tadacaktır, ama bunların hepsi sahte, geçici, şeklen, yani şekilden ibaret, göstermelik, tiyatro gibi yaşanımlar olacaktır.
Bu kişi için ilişkiler, nedense hep geçici, nedense çok fazla hayal kurmayı içeren, aşırı dozda TV tüketimi, şarkılar, romanlar, filmler ağırlıklı, her hafta yeni başlangıçlarla dolu, yani hani hep yeni bir insana aşık olunur ya, ya da yeni bir insanla tanışılınır, yeni bir olasılık, işte böyle hazlarla dolu, ama şöyle katıksız, yalansız, dürüst ve kaliteli bir mutluluğun aslında hiç tadılamadığı ve yaşanamadığı eğlenceli günlerden ibaret olacaktır.
—————————
Uzun lafın kısası, sevgili arkadaşım…
Mutluluk senin için bir his mi, bir amaç mı, yoksa iyi, güzel, doğru yaşamanın bir ödülü mü?
Sana sorulduğunda ‘mutluluk ne demek?’ diye, baktığın yer hislerin mi?
Yoksa atacağın iyi ve doğru adımlar ve yapacağın işler mi?
Mutluluğu, bir his olarak görüp, onun peşinde koşmaktan ben Allah’a sığınıyorum.
Ya sen?
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
14:38, 8 Eylül 2016
Mutluluğu, bir his olarak görüp, onun peşinde koşmaktan ben Allah’a sığınıyorum. demiş ve sormuşsunuz ya ” YA SEN” diye.
Ben de ben de diye cevap veriyorum.
Ben DE mutluluğu,bir his olarak görüp,onun peşinde koşmaktan Allah’a sığınıyorum.
17:30, 8 Eylül 2016
Allah razı olsun Özlemi arkadaşım.