İçtenlik, Samimiyet ve Çekim Yasası

Bazı insanlar karar vermeye korkuyorlar.

‘Neden korkuyorsun?’ dediğimde de cevap şu:

Yanlış karar vermekten, sonra pişman olmaktan korkuyorum.

———————————————————–

Bu minicik konuşmada aslında dünyalarca bilgi mevcut.

Daha önceki verilmiş bazı kararlardan pişmanlık da var ki bu tür bir korku gelişmiş, değil mi?

Ancak bundan da ötesi var, sadece eski yanlış kararlar da değil mesele.

Aslında o kararlar sırasında ve öncesinde unutulup kalmış bazı samimiyetsizlikler, içtenlikten uzaklık, hatta İHANET mevcut, maalesef.

Bu ihanet, kişinin kendisine de olabilir, hayatının herhangi bir parçasına da.

Ama olduğu kesin.

Bu ihanet ve ikiyüzlülükle karar alındığında, o karardan eninde sonunda, er veya geç pişman olmak kaçınılmaz, sevgili arkadaşlarım.

Bu sebeple bizim ÖNCE eski veya şu sıralardaki samimiyetsizliklerimizi, ihanetlerimizi temizlememiz lazım ki, temiz bir yeni başlangıç yapabilelim.

Eğer biz bu konuda sorumluluk almazsak, temizliği yapmazsak, aklımızı kalbimizi tekrar İÇTENLİK, SAMİMİYET, Allah’a güven ve teslimiyet ile doldurmazsak, maalesef alacağımız her yeni karar da kirli ve yanlış alınmış bir karar oluyor.

———————————————————–

İhanet basamağı çok sinsi bir basamak.

Kişi büyük ve yalan ve yanlış hayallerle hem kendisini hem de başkalarını kandırıyor.

Hem kendi gözünü boyuyor hem de başkalarının gözünü boyuyor ve en inanılmaz günahları, en inanılmaz zararları, en inanılmaz yanlışları büyük bir rahatlıkla yapabiliyor.

Çünkü hepsi çok güzel kılıfların içine alınmış. ADALET, HAK, CEZA, İYİLİK, DOĞRULUK, DÜRÜSTLÜK, EŞİTLİK maalesef, ihanet basamağındaki insanlar için tamamen çarpıtılmış, abartılmış, uygun OLMAYAN yerlerde kullanıma geçirilmiş havalı sözler ve zararlı hareketlerden ibaret oluyor.

Mesela, kadın-erkek eşitliğinin, kadınları erkek gibi çalıştırmak için, ailenin temelini sarsıp hatta yok edip, çocukları öksüz yetim, kreşlerde yetiştirmek için bahane olarak kullanılması gibi.

Yüce ve yüksek prensipler uğruna hayatların kaydırılması, zarar verilmesi, iyilikten uzaklık.

Mesela güzel söz söylemek de güzel bir prensip. Ama güzel söz söyleyeceğim diye suskun kalmak da bazen kötülüğün ta kendisi oluveriyor. Hele hele, bu prensibe takılıp, hatta tapıp, genelde suskun kalan, içini açamayan, ya da açmaktan korkan insanlar, susup susup sonra patavatsız ve en alakasız şeyleri de söyleyiveriyorlar, o da işte işin biraz komik tarafı oluyor, tabii canı yanan biz değilsek o patavatsızlıkla.

Veya dürüstlüğün, insanlara yanlış, zararlı ve eleştirel şeyleri söylemek için bir bahane, bir kılıf, bir prensip olarak kullanılması. Ama nedense, iyi, faydalı ve doğru şeyler söylemek söz konusu olduğunda dürüstlük unutuluyor ve nedense dürüstlüğün amacının İYİLİK ve FAYDA olması gerektiği konusu da hep bilmezden geliniyor.

————————————————————-

Mesela, çok sevgili bir maraton arkadaşımın bize anlattığı, Atatürk’ün 2. Dünya Savaşı öncesi, bir kaç hoş telgraf ile Hitler’i Türkiye’ye karşı tehditkar olmayan bir yaklaşımda tutması olayı.

Bunu ‘dürüst’ bulmayan insanlara bu hareket ters geliyor ve orada Atatürk’ün kurtardığı belki milyonlarca can gözardı ediliyor, görülemiyor. Ki buna çocuk-çoluk, kadın-erkek, genç-yaşlı herkes dahil olacaktı, eğer Almanya bize saldırganca yaklaşsaydı ve Avrupa şehirlerine düzenlediği saldırıları bizim şehirlerimize de uygulasaydı.

Burada maalesef, bir insanın ahlak gözünün, kalp gözünün nasıl bir takım prensiplerin şaşaası ve şatafatı ile, havası-civası ile köreltildiğini ve o insanın iyilikten-kötülükten, faydadan-zarardan anlamayan, insan hayatına dahi değer vermeyen, sorumsuz, tuhaf bir estetik ve kalite düşkününe dönüştüğünü görüyoruz.

Bu insanların gözünde, her yerde ve her zaman ‘dürüst’ olmak zorundasın. Eğer olmazsan hiç şık olmaz, yeter ki sen dürüst ol, milyonlarca kişi ölse dahi, ne önemi var, şık ve gururlu olmak her şeyden daha değerli.

Yani prensiplerdeki ve yüce fikirlerdeki estetiğe, güzelliğe körü körüne inanmak ve bunlara koşulsuz şartsız uymaya çalışmak, estetik budalası olmaktan başka bir şey değil.

Üstün insan olmak, görünüşte olsa dahi, içi boş olsa dahi, aslında en büyük çirkinlik olan kötülüğe hizmet etse dahi, şeklen görünüşte üstün insan olmak.

İşte bu ihanet basamağının en büyük işareti.

Bu insanların prensip düşkünlüğünün arkasında , tabii ki korku ve korkaklık var.

‘Ya ben yanlış bir şey yaparsam ve herkes benimle alay ederse, ya ben küçük düşersem, ya beni eleştirirlerse’ türünden ahlakla en ufak bir alakası dahi olmayan, TAMAMEN BENCİLCE sebepler, korkular, cesaretsizlikler ve zayıflıklar.

Ne mutlu Atatürk’e ki, ülkesi için, insanı için, Hitler’e hoş telgraflar gönderecek kadar cesur, ahlaklı, sorumluluk sahibi, ve ‘hakkımda ne düşünürler’ diye korkmadan DOĞRU OLANI daha doğrusu İYİ OLANI yapmış.

Ki o Atatürk, erdemleriyle, prensipleriyle de ünlü bir insan.

Gerektiğinde prensiplerini dahi DOĞRU YERE koymayı ve onlara da haddini bildirmeyi biliyor.

Allah razı olsun diyorum ondan ve tüm sorumluluk sahibi insanlardan.

————————————————————-

Üstelik hata yapmak normal bir şey.

Ancak ihanet basamağına düşen kişi, hatasını kabul dahi etmiyor onu süsleyip-püsleyip yapmaya devam etmek istiyor.

Mesela bir genç, dindar ve günahkar iken tövbe yolunu seçmek yerine, günahına devam edebilmek için ‘ben özgürlükçü bir insanım’ gibi, teorik, politik, felsefi bir hoş kimliğe bürünüyor. Ve hayatına kendisini, özünü reddetmiş, sahte bir kimliğe bürünmüş havalı bir kimse olarak devam ediyor.

İşin acı tarafı, günahlarına daha da sarılıyor. Fakat artık kimlik değiştirdiği için günahlarını utanarak değil, neredeyse gururla ve rahatlıkla yapabilecek bir konuma geliyor.

Oysa ki tek yapması gereken İYİLİKTEN YANA OLMAKTI.

Hata yaptım, diyebilmekti.

Ve bu ÖZÜNE DÖNMEK olacaktı.

Halbuki o kendisine ihanet etmeyi, kendisini yok etmeyi, sosyal olarak, kişilik ve karakter olarak ortadan kaldırmayı, YENİ ve O KÖTÜLÜKLERE RAZI bir kişilikle yeniden yeni bir başlangıç yapmayı tercih etti. Kendisiz bir hayat yaşamaya karar verdi. (Kendisiz kelimesinden kastım, kendisini unutarak, özünü, kim olduğunu bırakarak.)

Bu yeni başlama, basamaklarda daha yukarıdaki yeni başlama değil.

Çünkü yukarıdaki yeni başlama, temizlik, arınma, özüne dönme, gerçeği bulma, hatalarını anlama ve vazgeçme, hayatına bir çeki düzen verme, arkadaşlarını İYİ insanlardan seçme, ve bu iyi insanlara da, hayatının 8 parçasına da külfet olduğu için hem af dileme hem de elinden geldiğince kendini affettirme  gibi güzel yöntem ve hareketlerle beraber geliyor.

Oysa ki, ihanet basamağına yapışıp kalmış bir kişi, kötülerin, günahların tarafına geçerek, hatalarını kabul etmeyerek, üstelik geçmişi ve hataları temizlemek yerine, üzerine bir de sünger çekip, kendini rengarenk şatafatlı şeylerde kaybederek, yeniden hayat gücü bulmaya çalışıyor.

Ve kendisine o kadar şatafatlı, havalı, eğlenceli şeyler buluyor ki, bunların yanlış olduğunu ispat etmek bir ömür sürer. Ve bu sebeple ne onun kendi kalbi, ne de başkaları tek söz edemiyorlar.

Kuran’ın deyimi ile, yanlışı kendine güzel gösterilenlerden olmayı, çok uğraşarak elde etmiş oluyor.

Ne kadar yazık, değil mi?

İnsan acıyor ama Allah’a sığınalım biz.

——————————————–

Ne mutlu o insana ki…

  • yaptığı hatalardan ders alarak kendini TANIYARAK, hayatı bir okul gibi değerlendiriyor ve olgunlaşma basamaklarını kararlı adımlarla fakat gittikçe artan bir alçakgönüllülük, samimiyet, içtenlik, iyilik ve heves ile çıkıyor.

Ne mutlu o insana ki…

  • günahları dahi sanki Allah’tan ona bir yardım, bir eğitim, bir terbiye ve bir yol gösteriş.

Ne mutlu o insana ki…

  • gönül gözü, kalp gözü yaşadıklarıyla kapanmıyor, gittikçe açılıyor. Gerçekler ve hayat ona daha da berrak bir şekilde, onun anlayışını ve sevgisini arttırarak gözüküyor.

Ne mutlu o insana ki…

  • seçtiği yol onun samimiyetini, iyiliğini, yardımlaşmasını arttırıyor ve Allah’ın da ona olan samimiyeti, iyiliği, yardımları artıyor. O temizlendikçe Allah onu daha da temizlemek ve aklen, kalben, ruhen onu daha da yükseltmek istiyor.

Ne mutlu o insana ki…

  •  hayat bir temizlenme, arınma, olgunlaşma, yardımlaşma yoluna ve mekanına dönüşmüş.

Allah’tan diliyorum, lütfen bize, tüm sevdiklerime ve beni sevenlere, yardımımı sevgiyle kabul edip, bana da sevgiyle yardım edenlere böyle bir hayat nasip etsin.

Diliyorum Allah’ım.
Diliyorum Allah’ım.
Diliyorum Allah’ım.

Not 1:

Kuran’da İHLAS bu sebeple çok önemli bir konu. İhlas, içtenlik demek. Samimiyet demek.

Özü sözü bir olmak, özü sözü İYİ olmak demek.

Ve içtenlik, samimiyet o kadar önemli ki sevgili arkadaşlarım.

İçtenlik ve samimiyet bizi hem bu hayatta hem de öteki hayatta DÜŞÜŞ’ten kurtaran şey.

O sebeple Kuran içten olmayanlara, iki yüzlülere çok kızıyor. Neden kızıyor? Çünkü bizi kurtarmak istiyor. Bizi düşüşten kurtarmak ve yükseltmek istiyor.

Bizi sarsmak, uyandırmak, kendimize getirmek ve kendimizi bilmemizi, kendimize ihanet etmememizi istiyor.

Ve bu da sadece içtenlikle, samimiyetle, ihlas ile olabilecek bir şey. Kuran’da defalarca görüyoruz ki, Allah bizden samimiyet bekliyor, içtenlik bekliyor, ÖNCE samimiyetimize, kalbimize bakıyor.

Not 2:

İçtenlik, samimiyet, ihlas olmayınca, kararlarımızdan eninde sonunda pişman oluyoruz demiştim en başta.

Tabii ki Allah’ın yol ve yönteminde asla bir değişme bulamıyoruz.

——————————————————-
Yaratan 43 (Fatır: Yaratan)

Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgahladılar. Oysaki tezgahlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah’ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!

Kuran tercümesi: Sayın Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk

——————————————————-

Evet, Allah’ın yol ve yönteminde asla bir değişme bulamıyoruz.

Ve taa ki hüküm verilene kadar, çekim yasası ile kişinin karşısına hep tekrar seçim yapması için, tekrar doğruyu bulması için, tekrar KENDİNE GELMESİ için fırsatlar çıkıyor.

Heyhat! İçtenlik yoksa, bu fırsatlar da hiç bir zaman değerlendirilemiyor ve aklen, kalben, ruhen hep aşağı, hep aşağı iniş devam ediyor.

Ve kişinin sınavı da gittikçe ağırlaştığı için, maddi alemde rahatlığı, ferahlığı da artıyor ki, gerçeği, ÖZÜNÜ, KENDİNİ bulması daha da zorlaşsın.

Allah’ım koru bizi bu tür bir yola girmekten.

Bizi EN BAŞTA, aklen, kalben, ruhen yükselebileceğimiz bir yola ilet. Bu bize yeter.  Eğer üzerine maddi yükseliş de verirsen, o da senin lütfundur ama biz, asla ve de asla maddi yükseliş ve zenginliği, manevi yükseliş ve zenginliğe tercih etmiyoruz.

Sen şahit olarak da yetersin Allah’ım.

Bizleri ne kendimize, ne sana, ne de hayatımızın 8 parçasına ihanet etmeyen, unutmayan kullarından eyle.

Teşekkür ederiz bu dileği dileyebildiğimiz için de.

Anlayabildiğimiz için de.

Teşekkür ederiz.
Teşekkür ederiz.
Teşekkür ederiz.

1kparlakl

Follow Me on Pinterest Pinterest'te Takip Et!
 
Yorumlar (20)
  1. Funda Teyze
    09:22, 16 Şubat 2017

    Aaaaa o kadar derin bir konu ki, yazıya başlarken ASIL söylemek istediğimi söyleyebildim mi emin olamadım.

    Durum şu ki, kararsızlık, karar verememek evet derin mi derin bir konu.

    Kişi bazen YILLAR, evet YILLAR BOYU karar veremiyor ve şüphe içerisinde yaşayıp gidiyor.

    Ve içtenlik, samimiyetten uzak olduğu için, verdiği karar ya yanlış oluyor ya da eninde sonunda pişman ouyor.

    Biz biz olalım, samimi olalım.

    Allah’tan bizi DOSDOĞRU giden yola iletmesi için yardım isteyelim.

    Kim olduğumuzu unutmadığımız bir hayat yaşayalım.

    Hayat enerjimizi, yaşama gücümüzü, hevesimizi İÇİMİZDE, KENDİMİZDE bulalım.

    Kim olduğunu bilen, hayatın 8 parçasını bilen, İYİ insanlarla yakınlaşalım, yardımlaşalım.

    Ben Allah’a sığınıyor ve diliyorum.

    Ve benimle aynı dileklere sahip, SAMİMİ okuyucu ve arkadaşlarımı beraber çalışmak ve yardımlaşmak üzere kurslarıma, teleseminerlerime ve TEMİZLİK YAPMAYA davet ediyorum. :D

  2. Alev
    14:12, 16 Şubat 2017

    Çok güzel bir makale olmuş, ne güzel dilemiş Allah. Ne kadar açık, net, dürüst ve güzel bir şekilde ifade etmişsiniz. işte gerçekten de dürüst, samimi ve içten şekilde doğrunun ve hayırlının ifade edilişi bu. :D Allah razı olsun sizden. Şükürler olsun Allah’a. :D
    Allah Atatürk’ten razı olsun. Milleti uğruna aldığı kararlar, sorumluluklar, ahlaktan, iyiden, güzelden ve doğrudan yana attığı tüm adımlar için çok teşekkür ediyorum ve dilerim ki Allah ona ödüllerin en güzelini versin.

    Ben de bir arkadaşımı hatırladım. Sınıfındaki kızların dış görünüşleriyle ilgili yorumları açık açık yapar, mesela derdi ki, (isimler gerçek değil) Fatma’nın burnu şöyle, Ayşe’nin bacakları şöyle, sonra da derdi ki ama öyle napiyim. İşte orada da sizin bahsettiğiniz bu ihanet örneği varmış. Yani ben çok dürüstüm, ne yapayım, işte dürüst dürüst bunu söyleyebiliyorum, hatta yüzüne de söylüyorum senin burnun böyle bacağın şöyle. Ben dobra, dürüst, içi dışı bir insanım, böyle çekinmeden gerçekleri söylerim. Bu yalana inanıp kendini dürüst ve doğru sanan bir insan. Oysa ki insanları kırıyor, üzüyor, hiç kimseye faydası olmayan şeyleri söylüyor, aslında kırmak, acı vermek, kötülük yapmak istiyor da, bunu göğsünü gere gere yapabilmek için DÜRÜSTLÜK, İÇTENLİK gibi konuyla hiç alakasız şeylerle süslüyor. Kendini de böyle kandırıyor, ben dürüstüm bu iyi bir şey diye. Allah’a sığınırım böyle insanlardan.
    Makale sonundaki dileklerinize de içtenlikle katılıyorum.
    Çok çok sevgiler. :D
    2kxl

  3. Funda Teyze
    14:33, 16 Şubat 2017

    Gerçekten de çare Allah’a sığınmak, Alev arkadaşım. Ve elimizden geldiğince verdikleri zararları azaltmak, temizlemek.

    Allah dilerse, onlar da dilerse uyansınlar, kendilerine gelsinler, ben de dilerim.

    Sağ olasın var olasın okuduğun için, düşündüğün ve iyiye, güzele doğruya destek verdiğin için ve pek tabii bu yorumu YAZDIĞIN için. :D :D

    Çok çok sevgiler
    :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

  4. ozlemi
    15:01, 16 Şubat 2017

    Yine çok güzel bir makale gerçekten de ellerinize aklınıza emeğinize sağlık. Ben de kararsızlıktan, anlayamamaktan, uyanamamaktan, ihanetten, düşmanlıktan Allah’a sığınırım.
    :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

  5. Funda Teyze
    15:09, 16 Şubat 2017

    Sağ olasın var olasın okuduğun için ve benim de TEKRAR Allah’a sığınmama vesile olan yorumun için, Özlemi arkadaşım.

    Allah’a sığınıyorum.
    Allah’a sığınıyorum.
    Allah’a sığınıyorum.

    2k

  6. Funda Teyze
    11:54, 17 Şubat 2017

    Övgüler olsun Allah’a, harikulade bir farkındalığım oldu bu makaleyi ben de tekrar okurken.

    Prensip düşkünlüğünün matematiksel olarak da yanlış olduğunu, kendi içinde de çelişkili olduğunu farkettim.

    Bu yolda ilerlemek isteyenlerin, ya da şöyle söyleyeyim, bu yolda ilerlemek istediğimizde, ÇELİŞKİLER içeren bir bataklığa saplanacağımızı ve kurtulmanın ancak ve ancak AHLAK ve İYİLİĞE geri dönerek sağlanabileceğini farkettim.

    Şöyle ki,

    Prensipler de beyaz ışığın tüm renkleri içermesi gibi, birden fazla çeşit çeşit ve rengarenk. Bunların hepsi ancak dengeli bir şekilde bir araya gelmesi ile BEYAZ IŞIK oluşuyor.

    Eğer bunların hiç birisi olmazsa, SİYAH renk oluşuyor.

    Yani prensiplerin renk renk olması derken kastım, hepsinin hayatın ayrı bir parçasını, ayrı bir özelliğini ele alması ve o konuda bize tavsiyede bulunarak bizi doğru yola, başarıya iletmeye çalışması.

    Fakat hayatın çeşitliliğinde ve geniş kapsamında, elbette bu çeşit çeşit konular birbirleriyle çelişebiliyorlar. O anda bizim yapmamız gereken, bunları ASIL temel kriter olan İYİLİĞE ve AHLAKA göre doğru dozlarda birbirine karıştırmamız.

    Örnek olarak, Alev arkadaşımızın verdiği örnekteki kişi gibi, dürüstlük ve şefkat birbiriyle çelişen prensipler.

    Aynı şekilde sadakat prensibi de özgürlük ile çelişiyor.

    Aynı şekilde adalet prensibi de merhamet ile çelişiyor.

    Sabır prensibi, işbitiricilik ile çelişiyor.

    Çalışkanlık prensibi, hepimiz rahat yaşayalım prensibi ile çelişiyor.

    E, bu durumda ne yapacağız?

    Bunların sabit kural olmadığını, bize doğru yol konusunda tavsiyelerde bulunan ama at gözlüğü ile veya sınırlı bakış açısıyla sadece birine yapışıp kalmamamız gereken çeşit çeşit yardımcı amaçlar olduğunu anlamamız lazım.

    Eğer bunların herhangi birine yapışıp kalırsak, (ki bu estetik bir yapışma) hayatın o beyaz ışığını yakalayamamış ve sabit bir renkle yanıla yanıla, hatalar yapa yapa, iyilikten uzaklaşa uzaklaşa ahlaktan uzak bir çılgına dönüşeceğimizi anlamamız lazım.

    Peki prensipler NEDEN bu kadar estetik geliyor insana?

    Çünkü yaratılışımızda, prensiplere hayran olmak da var. Çünkü prensipler değerli.

    Allah bizi prensip gördüğümüzde onu beğenmemiz ve ona hayran olmamız şeklinde yaratmış. Neden çünkü bu prensipler faydalı ve bize YOL GÖSTERİYOR.

    Ama bunlar araç, amaç değil.

    Amaç, iyilik.

    Ahlak!

    Hayatın 8 parçasının mutluluğu, başarısı.

    Bu amacı gözden kaçırmamamız gerekiyor. Hayatın güzel renklerinde, güzel prensiplerinde kaybolmayı bir oyun, ya da bir saklanma ve hayattan kaçış yöntemi olarak kullanmamamız gerekiyor.

    İnsanlar HAKLI olmak için, kendilerini haklı hissedebilmek için, kendilerini güzel insan gibi hissedebilmek için, eleştirilerden kaçabilmek için, eleştirilere cevap verebilmek için, maalesef prensiplerin estetik dünyasına saklanabiliyorlar.

    Dilerim uyansınlar, Allah dilerse ve kendileri de dilerse.

    Son saydığımda 85 tane prensip saydım.

    Herbirinin de bir anti-prensibi yani karşı prensibi var.

    Yani bu 85 prensip sürekli içiçe birbiri ile çelişki halinde.

    Bunlardan herhangi birisine veya birilerine aşırı yönelmek, bizi çelişkiler ve yanlışlıklar içerisinde bırakıyor.

    O prensipleri kullanmayan insanlara düşman oluyoruz gereksiz yere.

    Zaten o düşmanlıkla da hemen altındaki ihanet basamağı oracıkta.

    İşte bir insanın ihanete düşüşü, sevgili arkadaşlarım.

    Övgüler olsun farkettiren Allah’a.

  7. Funda Teyze
    12:08, 17 Şubat 2017

    Farkındalıklar gelmeye devam ediyor, çok şükür.

    Farkettim ki, TEK BİR PRENSİPLE hayatta iyiliği, doğruluğu, Allah’tan hoşnutluğu, herkesin mutluluğunu yakalamaya çalıştığımızda, işin içinden bir türlü çıkılamıyor.
    İnsan prensiplerin çelişkisi içinde, ‘Öyle mi yapayım, şöyle mi yapayım?’ diye doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor dolmuyor.

    Ve kendini BAZI PRENSİPLERE sıkı sıkıya bağlı hatta yapışmış bulan sevgili arkadaşlarıma ben bir yardım daha edeyim buradan:

    Çoğunlukla çocuklukta veya gençlikte yaşanan ACILI bir olay veya aileden, arkadaşlardan edinilen bir kültürel olgu sebebi ile insan prensiplere yapışıp kalabiliyor.

    Prensiplerle yaşadığımız çelişkilerin çözümü ne?

    1- Prensipleri yarıştırdığımızı farketmek.
    2- Bu yarışı hiç bir prensibin kazanamayacağını farketmek, çünkü bütün prensipler güzel ve hepsinin yeri var, hepsinin faydası var.
    3- Asıl hedef olan başarıyı, iyiliği, mutluluğu ELDE EDECEK sonucun, bizim aklımızı kalbimizi kullanarak vereceğimiz kararla elde edileceğini, prensipleri körükörüne takip ederek bunu elde edemeyeceğimizi bilmek. Yani DOĞRU karar için, prensiplerde de doğru bir karışım yapmamız gerektiğini, hiçbirini körükörüne uygulamanın bizi mutlu sonuca ulaştırmayacağını anlamak ve bilmek.

    Ki bu doğru karar ve doğru karışım, ŞÜPHE basamağının ANAHTAR noktası.

    Allah’ım bizi koru prensiplere de yapışıp kalmaktan ve hep hep hep yanlış kararlar vermekten. Pişmanlıklarla dolu bir hayat yaşamaktan.

    Özellikle de O GÜN geldiğinde pişmanlık yaşamaktan. Koru bizi Allah’ım. Koru bizi Allah’ım. Koru bizi Allah’ım.

  8. Funda Teyze
    12:15, 17 Şubat 2017

    Şüpheyi doğru ölçüp biçmeyen, düşmana, düşmana düşmüşken, özüne geri dönüp kendisi ile yüzleşmeyi reddeden ihanete, ihanete düşmüşken, son bir çaba ile hayattaki amaç ve görevlerine sarılmayı reddeden, artık sabit olarak karmaşaya düşüyor.

    Böylece basamakların bu kısımlarına NASIL düşülüyor, NASIL çıkabiliriz çok çok daha açıklık kazandı, çok şükür.

    Her şeyin aşırısı zarar olduğu gibi, PRENSİPLERİN DE aşırısı iyi değil, maalesef.

  9. Funda Teyze
    12:18, 17 Şubat 2017

    Peki size hayatın ve bu dünyanın en büyük sırlarından birisini vereceğim. :D

    Sizce prensipler mi güzeldir, estetiktir, yoksa estetik ve güzellik mi prensiplerden oluşur?

    Doğru cevap ikincisi.

  10. ozlemi
    12:55, 17 Şubat 2017

    Sevgili Funda Hocam,
    Ben de farkındalıklarınızı okudum ve bu yaşıma kadar sıkı sıkıya bağlı olduğum prensiplerimin olmadığını ama prensibi olan insanlara daha önceleri prensiplerinden ödün vermeyen kişilere özendiğimi farkettim.Şimdi anladım ki o kadar da sıkı sıkıya prensiplere bağlı kalmak kişinin kendisine bile zarar olabiliyorumuş.
    :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

  11. Funda Teyze
    13:36, 17 Şubat 2017

    Doğru söylüyorsun Özlemi arkadaşım, zarar en başta kişinin kendisine maalesef.

    Allah yardımcımız olsun. Sağ olasın yorumun için. :D
    2k

  12. Funda Teyze
    13:27, 18 Şubat 2017

    Prensipler konusundaki tüm bu anlayış ve farkındalıklardan sonra, temizlendiğini düşündüğüm iç alemimde, prensiplere karşı o çocukluğumdan tanıdığım, sevgi, ilgi, hayranlık TEKRAR canlandı, ne güzel.

    Bizleri prensiplerden soğutanların ne yaptıklarını farkedip, anladıktan sonra, bu temizlik sayesinde prensipleri doğal haliyle, tekrar sevebilmeye başladım.

    Meğer dürüstlük bahanesi ile ince ince kötülükler yapanlar bizleri dürüstlükten soğutmuş.

    Çalışkanlık ve özveri erdemini aşırı ve abartılı ve çirkin şekilde kullananlar yüzünden, çalışkanlığın o inanılmaz güzel mutluluğundan uzaklaşmışız.

    Çalışkanlığı sevgiyle değil, nefretle ve zorla yapanlar, başkalarıyla hatta bizimle yarışmak ve bizi yenmek için yapanlar, birilerine bir şeyleri ispat etmek için yapanlar, bizi çalışkanlıktan soğutmuş. Halbuki çalışkanlık ne kadar güzel bir şey sevgiyle yapıldığında.

    İnsanın bütün ömrünü yoğun bir şekilde çalışarak dünyanın bütün dertlerini çözesi geliyor, bu heves bize geri gelince çok şükür.

    Dürüstlük konusunda da insanın ne kadar zorda kalırsa kalsın, cesaretle doğruyu söyleyesi, sevgiyle ama gerçeklerden kaçmadan, İYİLİK İÇİN dürüst olası geliyor.

    Bir de insanı sevgiden soğutanlar var.

    Abartılı ve yanlış hatta kalbi kararmış kimselere yönelttikleri aşırı sevgiyle, bizi sevgiden de soğutuyorlar.

    Halbuki kim istemez herkesi sevmeyi? Sevgiyi iyiliğin en güzel işareti olarak yaşamayı?

    Ancak, iyi kalplilerden kısılan sevgiyi kalbi kararmışlara yönelten ve bunu abartılı ve çirkin bir şekilde yapanlar, maalesef bizleri sevgiden de soğutuyorlar.

    Çok şükür bu makale benim için çok güzel, çok büyük farkındalıklara ve temizliklere sebep oldu. Dilerim her okuyan da en az benim kadar faydalansın. :)
    2k

  13. ozlemi
    16:45, 20 Şubat 2017

    Bu son yrumlarınız bana eskiden çalıştığım yerde sıkça yaşadığım bir şeyi de hatırlattı.Sabah erken işe gelince herkese günaydın diye diye odamıza doğru yürürdüm patronumuz çok sıklıkla günaydın demezdi ama samimi konuştuğum iş arkadaşlarımdan da sabahları günaydın demesem demeyen yada dediğimde almayanlar olurdu .Ben de çok samimi olduklarıma bunu sorardım neden günaydın demiyorsun diye aldığım cevap beni tatmin etmezdi.Ya canları sıkkın olurmuş o sabah yada her gün demek zorunda mıyız gibi bir cevapta alırdım da anlayamazdım.Bazen de selamım alınmadığında ben de bir daha vermeyeyim derdim sonra da yok ya bu güzel bir alışkanlık neden onlar yüzünden bu güzel alışkanlığımdan vazgeçeyim derdim. Ben ilk günaydın diyen olmaya da devam ettim .Şimdi son farkındalığınızı okuyunca benim de bunlar aklıma geldi.
    :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

  14. Funda Teyze
    13:49, 21 Şubat 2017

    Evet, Özlemi arkadaşım, güzel iletişimler, maalesef bazılarının bizi İLK soğutmak istedikleri şey, çünkü güzel iletişimler hayatta pek çok başka güzelliğin kaynağı. Sevgiyi arttıran şey en başta. :derin bir nefes:

    Biz Allah’a sığınalım bizi Allah’ın harikulade lütuflarından uzaklaştırmak ve soğutmak isteyenlerden.
    2k

  15. Funda Teyze
    19:58, 24 Şubat 2017

    İbret alarak (yani ders alarak :D) tekrar okudum da bu makaleyi ve yorumlarımızı, Özlemi arkadaım, senin günaydın konusundaki yorumun bana Japon milletinin artık prensip değil de adet olmuş bir özelliğini hatırlattı. :D

    Japonlar MUTLAKA ama MUTLAKA günaydın derler, teşekkür ederler, veda ederken, yemeğe başlarken yemek bitince hep güzel şeyler söylerler. Gerçi bizde de var ama maalesef iş yeri gibi herkesin sevgi, saygı içerisinde bu güzellikleri uygulaması gereken yerlerde, insanların ‘canı istemediği’ için bırakması enteresan, değil mi?

    2k

  16. Funda Teyze
    11:07, 3 Mart 2017

    Samimiyetten, içtenlikten uzak insanlar, ‘dürüstlük dürüstlük’ diye bol bol ahkam keserken, kendilerini ‘dürüst’ ilan ederken, diğer taraftan, samimiyetsizliğin, sinsiliğin, içten pazarlıklılığın en büyük işaretlerinden biri olan, başkaları hakkında gizli gizli incelemeler, araştırmalar yapmaktan, ince ince süzmekten, onların iyi niyetle açıklamak istemedikleri şeyleri, kötü niyetle araştırmaktan çekinmiyorlar. Bu nasıl bir dürüstlük taslama ile samimiyetsizliğin karışımı, değil mi?

    Bu samimiyetsizliği farketmek insanı üzüyor ama öğüt de işe yaramıyorsa bize başka yapacak bir şey düşmüyor.

    Tabii şükür de etmek lazım, çünkü Allah bize ipuçlarını hep veriyor.

    VE ASIL BU KONULARIN EN ÖNEMLİ KISMI:

    Bu insanların yaptıkları en büyük kötülük bu samimiyetsizlik değil, bunu unutmayalım. Bu sadece gösterge.

    Asıl kötülük, bütün hainleirn en çok yaptıkları kötülük olan, bizi ruhi olarak aşağı çekmek.

    Bizi de kendileri gibi kara kara düşündürmek, olumsuz şahsi oyunların içine çekmek.

    Biz onları yukarı çekmeye çalışsak da onlar maalesef hem çıkmak istemiyorlar hem de bizi aşağı çekmek istiyorlar.

  17. Funda Teyze
    11:14, 3 Mart 2017

    Ve şimdi büyük bir rahatlama ile farkettim ki, ‘ben dürüstüm’ ‘ben dürüstüm’ de aslında göz boyama imiş. Yani yalan.

    Oh çok şükür. Biz de bu yalana inanıp, yaşadığımız can acısını geçirmek için konuşuyoruz da konuşuyoruz.

    Övgüler olsun uyandıran, farkettiren Allah’a.

  18. Funda Teyze
    11:39, 3 Mart 2017

    Bir farkındalık daha….

    Meğer prensiplerin yanlış ve kötü kullanımını atalarımız da farketmiş ve bu duruma isimler takıp mücadele etmeye çalışmışlar.

    Mesela, dürüstlüğü yanlış ve abartılı kullananlara patavatsız, düşüncesiz, onun ağzında bakla ıslanmaz türünden isimlerle yakalamaya çalışmışlar bu durumun yanlışlığını ve kötülüğünü göstermek için.

    Ancak konunun özüne dokunulmadığı için bu eleştiri sözleri de pek işe yaramıyor sanki.

    Bu konudan müzdarip insanlar da, kendilerine yapılan bu olumsuz nitelemelerin fazlasıyla farkında oldukları için, yine konunun özüne inmek yerine, üstten bir çare bulmaya çalışıp, mesela patavatsız, ağzında bakla ıslanmayanlardan olmamak için susmayı tercih eder olmuşlar.

    Ya da düşüncesiz denmesini istemedikleri için fazla düşünmeyi sever olmuşlar. (Tabii bu düşünme, ince düşüncelilik değil, boş ve fazla ve olumsuz düşünmek şeklinde başgöstermiş.)

  19. Ozlemi
    23:45, 4 Mart 2017

    Hassas konular.Bol bol içtenlinkle ve samimiyetle Allah’a sığınmak da şart
    :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp: :kalp:

  20. Funda Teyze
    14:10, 9 Mart 2017

    2k

Yorum Yaz

Bu site, çok sevgili ve değerli ÖĞRENCİLERİM ve öğrencim olmak isteyen bayanlar için hazırlanmıştır.

Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:

Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.

Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.

Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.

31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.

Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.

Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.

Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,

=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================

Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D

No trackbacks yet.

Mesaj gönder!
Loading...