Değerli Bir Temizlik Çeşidi…
Seni Küçültmeye Çalışanlar Küçültmeye Devam mı Ediyor?
Funda Teyze’nin meşhur makalesini okudun. Harika!
Anladın. Çok güzel!
İçin rahatladı. Süper!
Aradan bir süre geçti, işte yine birisi küçültmeye çalıştı.
Evet, olabilir, bir makale okuyunca her şey TAMAMEN düzelseydi, herhalde dünya bu halde olmazdı.
Tekrar, okudun, tekrar rahatladın. Hatta Funda Teyze En Temel Temizlik falan bir şeyler diyor, o hediyeyi de aldın, onu da uyguladın. Rahatladın. İşler biraz düzeldi. Seni küçültmeye çalışanlar ya kendi dertlerine ya da başkalarını küçültmeye daldılar gittiler. Bu da harika.
Ama aradan zaman geçti, haydaa işte yine bir küçültme operasyonu. Tövbe tövbe. Tekrar temizlik, tekrar temizlik, tekrar temizlik.
Hatta Temizlik Saati‘ne katıldın. Funda Teyze ile bire bir konuştun, kursuna katıldın, yeni bazı temizlikler öğrendin. Onları da yaptın. Tamam işler yine düzeldi.
Ama zaman geçti, haydi yeni bir küçültme.
İçinden isyan etmek geliyor ama Allah’a sığınıyorsun. Çok güzel.
Ama bazı arkadaşların gibi sen de şüpheye düşmeye başladın. ‘Bu temizlikler nereye kadar devam edecek, niye bir türlü TAMAMEN düzelmiyor ve neden ben bu insanları kendime çekiyorum?’ diyorsun.
Eğer sen de bu temizlik kapılarının yıllar boyunca tekrar tekrar açılmalarına şaşıranlardan isen sevgili arkadaşım, hiç merak etme. İşte Funda Teyze’den sana yepyeni bir makale. Dilerim çok güzel anlar ve çok güzel kullanırsın.
Tabii aynı şey benim için de geçerli. Dilerim ben de çok iyi anlar çok iyi kullanırım. Neden?
Çünkü o meşhur makalemi ve pek çok (neredeyse tüm :D) makalelerimi ben en başta KENDİM İÇİN yazdım, sevgili arkadaşım.
Kendi aklımı kalbimi temizlemek için. Allah izin verir de kendi aklımı kalbimi tertemiz temizlerken, siz sevgili okuyucularıma, öğrencilerime BİR ÖRNEK olabilirsem, ne mutlu bana.
Çünkü arada beni de küçültmeye çalışanlar olmuyor mu? Oluyor. Hem de belli aralıklarla hayatıma tekrar tekrar girmiyorlar mı? Giriyorlar.
Mesela beni küçültmeye çalışan zalimler, en başta ADIMDAN başlarlar.
Sen gerçek misin? Sen bayan mısın? Niye ‘teyze’? Niye soyadını kullanmıyorsun? Niye kendini göstermiyorsun?
İLK vurdukları nokta hep budur.
Onlar için, ben onlara, size, okuyucularıma aklımı kalbimi açmışım, en içten en samimi örnekler vermişim, dilim döndüğünce en faydalı öğütleri vermişim, hiç bir önemi yok.
Önce ‘teyze’den ve/veya ‘soyad’tan vurmaya başlarlar.
Hatta benimle yazışırken, ilk ismini bırakıp kendini soyadı ile tanıtanlara ve benden kendilerine soy isimleri ile hitap etmemi isteyenlerle bile karşılaştım.
Sanki ben yapılan bu imayı anlamayacağım, sanki tek soyadı kullanmak çok doğal bir şey ve ben buna susup göz yumacağım ve yapılan imayı ve küçültmeyi sineye çekeceğim! Hah!
Tabii yaptıkları zalimliğin hiç bir zaman farkında değilmiş gibi de davranırlar ve her zaman HAKLILAR maalesef sevgili arkadaşlarım. HEP HAKLILAR. HEP HAKLILAR. HEP HAKLILAR.
Zaten zalimlerin hayat amacı bu sanki, haklı olmak.
Zalimlikleri yap yap yap ve sonra hep haklı olmaya çalış, hep haklı olmaya çalış, hep haklı olmaya çalış ve hep haklı ol, hep haklı ol, hep haklı ol.
Ne biçim bir iş, nasıl bir hayat değil mi?
Allah’ım korusun bizi zalim olmaktan.
Neyse lafı daha uzatmadan, KONUMUZA döneyim.
Çekim yasasını anladık. Allah’a sığınıyoruz. Temizlik yapıyoruz. Sorumluluk alıyoruz. Güzel kararlar, niyetler alıyoruz, güzel adımlar atmaya güzel sözler söylemeye çalışıyoruz ve elimizden geleni yapıyoruz. Ve bunu çok şükür düzenli ve istikrarlı bir şekilde uzun yıllar boyunca yapabiliyoruz. (Aferin bize. Bunu yapabilmek bile o kadar harikulade bir başarı ki!!! Ne güzel dilemiş Allah!)
Peki ama buna rağmen NEDEN hala bu olumsuzlukları hayatımıza çekiyoruz?
1- NEDEN?
2- ÇARE NE?
Ve işte cevabım:
1- NEDEN?
Çünkü sen bugünün, bu yılın, bu son yılların ötesinde, çok uzun süreleri söz konusu olabilen bir varlıksın.
Sen bir ruhsun. Etten ibaret değilsin. Yani bazı şeyler senin için uzun geçmişlere dayanıyor.
Bazı konularda, geçmişin çok büyük kararları, olayları, senin bugününü de etkileyebiliyor.
Bir bakıma, o konularda rakibin kendin, dünkü sen, belki milyon yıl, belki trilyon yıl önceki sen. VE bazen o dünkü seni ‘ikna’ etmek, senin fikrini değiştirmek çok zor olabiliyor, sevgili arkadaşım.
Bu gizemli bir şey değil, günlük hayatın her saniyesinde görebildiğimiz, yaşayabildiğimiz, gözlemleyebildiğimiz bir şey.
Mesela Zeynep Hanım, zayıflamak istiyorum diyor ama bir taraftan da yemekleri şapur şupur yiyor.
Yani Zeynep Hanım’ın zayıflamak istiyorum diyen bugünkü kendisi, onun daha uzun süreli kendisi karşısında zayıf ve yüzeysel kalıyor.
İçinden yemek geliyor ve Zeynep Hanım bu konunun sorumluluğunu almıyor, temizlik yapmıyor ve kalbinin derinlerine inmiyor.
Örnekler daha da artabilir. En bildikler yemek, para, hayatta başarılı olmak, değişmek istediğini söylemek, sağlık, mutluluk, mutlu bir evlilik yapmak, evlat sahibi olmak vs vs.
Mesela para.
Kim para konusunda sıkıntı sahibi olmayı ister?
Sorsak herkes ‘istemiyorum’ der.
Ama içerideki gerçek ruhun uzun zamanlardan gelen asıl derdi başka.
İÇERDEKİ RUH SIKINTIYA AÇ.
Acıklı duygulara aç.
Dertlere aç.
Acıklı acıklı duygulanmaya, bir şeyleri kafaya takmaya, düşün-düşün kurmaya aç.
İçerideki ruh yemek yemeye aç.
Kendini dağıtmaya aç.
Abuk subuk problemlerle dolu ilişkiler yaşamaya aç.
Ve istiyor.
Şimdi diyeceksiniz ki neden istiyor?
Bir rivayete göre, ruhun ömrü o kadar uzunmuş ki, ve hayat o kadar uzunmuş ki, yaşanacak her şeyi yaşayıp, günahları da işleyip, sonra bir de sıkılıp, ‘ay yeter yaşayayım da ne olursa olsun, sıkılmayayım da, ilginç olsun da, ne yaşayabileceksem yaşayayım’ diyecek kadar, uzunmuş.
Ruhun hayatı derdi tasayı, eğlence görecek kadar ‘ŞUNU DA TADAYIM’ diyecek kadar uzunmuş.
Hani çocukken başımıza gelmiş de olabilir, başka bir çocukda gözlemlemiş de olabiliriz. Hani yaramazlık yapıp yapıp azarlandıkça, dövüldükçe sanki hiç umurunda değil, sanki neredeyse zevk alırcasına tekrar edip, yaramazlıktan vazgeçmemek vardır.
Orada bir cesaret, bir hayatı takmayış, hayata, cezaya aldırmayış vardır.
İşte ruhumuzda bu ÇOK var.
Dert, tasa, sıkıntı, ceza, döv, öldür.
İçeride uyumakta olan bir ruh kendisini lunapark’ta eğleniyormuş gibi hissedebiliyor.
Bunları anlamak benim için yıllar aldı, sevgili arkadaşım. Sen de hemen anlayamayabilirsin. Ama senden ricam, sıkıntı, dert, ya da seni küçültmeye çalışanlar tekrar başına üşüştüğü bir anda, KENDİNİ GÖZLEMLE.
Nasıl canlanıverdiğini, nasıl tüm vücudunun aniden enerji ile dolduğunu, bütün dikkatinin nasıl yoğunlaştığını, o konuyu bir şeker emer gibi, büyük bir zevkle nasıl kafanda döndürdüğünü gözlemle ve bu yazımı hatırla.
Ve ‘Aaaa gerçekten ben dertten sıkıntıdan hoşlanıyorum, başıma gelince, şeker gibi emiyorum, dersen, ola ki ruhunda bir değişim bir uyanış fırsatı yakalayabilirsin.
2- ÇARE
İşte ilk çareyi aslında yukarıda verdim. FARKINA VARMAK.
‘AAA, ben bunu içten içe istiyorum.’
‘Ben bunu gizliden gizliye yaşamayı seviyorum ve bundan hayat buluyorum, enerji topluyorum, canlanıyorum.’
diyebilmek.
Tabii bunu diyebilmek için, kendimize karşı ÇOK DÜRÜST ve temiz kalpli olabilmemiz lazım. Ama daha da önemlisi, böbürlenme, kendimizi kusursuz görme ve başkalarını çok sık eleştirme gibi alışkanlıklarımızın olmaması lazım.
Başkasına zalim davranan kendisine de zalim oluyor. Bu sebeple de kusurlarını görmek dahi istemiyor, bilmek dahi istemiyor.
Ama buraya kadar okuyan sevgili okuyucu ve öğrencilerim, sizlerin temiz kalbiniz ve dürüstlüğe olan ilginiz, yakınlığınız, merakınız, çok şükür kendinizdeki her türlü zayıflığı da ezmeden, yok saymadan dürüstçe görmenizi sağlayacaktır.
Ve bu sebeple çarenin İKİNCİ kısmına geçiyorum.
Bu durumu farkettik. Çok güzel.
Peki şimdi çare ne?
Kendimizi bir sıkıntıyı kafaya takmış yakaladık.
Kendimizi bir derdin içinde hüzünlü hüzünü otururken yakaladık.
Kendimizi AYNI problemi 120. defa yaşarken yakaladık.
Hemen şu çaremizi uyguluyoruz:
1- Vaay, sen buna açsın, sen buna meraklısın demek ki. Şeker emer gibi emiyorsun ve çok da enerjiyle dolup, bu konuyla hayat buluyorsun, için coşuyor. ANLADIM SENİ. FARKETTİM BU DURUMU. İLGİNÇ. OLUR BÖYLE ŞEYLER. RUHUZ SONUÇTA. ANLIYORUM SENİ HİÇ SAKLAMAYA GEREK YOK.
diyoruz.
(Yani bütün bu sözlerin ifade ettiği yaklaşımla yaklaşıyoruz kendimize.)
2- AL SANA O İSTEDİĞİNİN DAHA DA İYİSİ, DAHA DA ZEVKLİSİ diyoruz ve hayalimizde, odanın içinde o olayın bir veya bir kaç kişiden veya cisimden oluşan bir sahnesini yaratıyoruz. Ve bunu içimize, ruhumuza, aklımıza, kalbimize çekiyoruz ve orada tutuyoruz 3-5 saniye ve onu doyuruyoruz, istediği o heyecanı, sıkıntıyı, tasayı, üzüntüyü ona veriyoruz bu sahne ile.
3- Taa ki rahatlayana kadar, bunu tekrar tekrar yapıyoruz. Aynı sahne veya değişik sahnelerle.
Odanın değişik köşelerinden ve değişik açılardan tekrar tekrar oluşturup, içimize çekiyoruz. Sonra sokaklardan, uzaklardan da yapıyoruz, tanıdığımız tanımadığımız yerlerden, kişilerden. İhtiyaca göre sahne büyüyebilir, insanlar daha havalı olabilir, veya daha acıklı olabilir, tekrar tekrar bu içimize çekmeyi ve ruhumuzu o gizli açlığına doyurmayı yapıyoruz.
4- Arada sırada kendimize ‘BAK BUNU AL BU DAHA GÜZEL’ diyerek ASIL kafayı taktığımız o sıkıntıdan ruhu kurtarmaya çalışıyoruz.
Amacımız ruhumuzun rahatlaması.
Sıkıntılara olan o gizli açlığını giderip, BEN SIKINTIYA DOYDUM, ŞU AN SIKINTI ARAMIYORUM diyecek kadar dikkatinin serbest kalması.
——————
BİR ÖRNEK
Diyelim kafayı taktığımız, bize dert olan konu dünyada giderek artan diktatörler, nükleer bombalarla oynayan yöneticiler, haksızlık yapan krallar, başkanlar vs vs…
Üzülüyoruz.
Dünya nereye gidiyor diyoruz.
Gelecekten endişe ediyoruz.
Ve baktık ki, bu konuyu şeker emer gibi kuruyoruz, duygulanıyoruz, pür dikkatimizi bu konuya veriyoruz.
Bu konuda konuşmak, düşünmek, düşünmek, düşünmek, belki de ağlamak, bağırmak, çağırmak istiyoruz.
İşte bu da içine çekme temizliğini uygulamak için ne güzel bir fırsat.
1- Aaaa bütün bu zorba diktatörleri ben mi çekiyorum hayatıma? Olabilir valla! Sonuçta ruhum ben. Haydi bu konuda sorumluluk alıp bir temizlik yapayım hem dünya rahat etsin hem ben rahat edeyim.
(Sonuçta Allah büyük yapacağımız şahsi bir temizlikle bakarsınız dünyanın gidişatı değişebilir. Nasıl mı? Sonuçta onlar da insan bizim gibi. Sen bir şey düşünürsün onlar hisseder. Bir ilham gelir, bir huzur, bir uyanış gelir, ve her şey yoluna girebilir. Ki olmasa da en azından SEN rahatlamış olursun. :D)
2- Ve hayalimizde hem o kişiyi hem de onun daha beterlerini oluşturup içimize çekiyoruz. Al bakalım beğendin mi? diyoruz tatlılıkla ve gerekirse daha kötüsünü yaparak taa ki içimiz rahatlayana kadar, gülene kadar devam ediyoruz.
Günümüzdeki Kuzey Kore Lideri nükleer tehditler savurup, füzeler atıyorsa, biz hayalimizde hem onu hem de daha beterlerini, artık tarihten de kopya çekebiliriz, günümüzdeki başka ülkelerden de, Hitler’iydi, Kazıklı Voyvoda’sıydı artık beterin beteri ne bulursak hayalimizde canlandırıp, içimize çekip o açlığı gideriyoruz.
Mesela olur ki, biz o manyaklara değil de gazetede kötü haberlere aç olduğumuzu, onları heyecanla nefesimizi tutup okuduğumuzu, üzüldüğümüzü farkediyoruz. O zaman o açlığı gidermek için kilo kilo kötü haber dolu gazeteler içimize çekebiliriz hayalimizde.
Veya NE HİSSEDİYORSAK İÇERİDE, NEYİN ARAYIŞI VARSA, NEYİ ŞEKER GİBİ EMDİĞİMİZİ KAFAMIZDA, AKLIMIZDA KALBİMİZDE DÖNDÜRDÜĞÜMÜZÜ FARKEDİYORSAK, onu hayalimizde canlandırıp, içimize çekmek son derece etkili ve UZUN VADELİ kalıcı bir temizlik.
Seni küçültmeye çalışan birisi mi karşına çıktı gene?
Hayalinde hem o kişiyi ve seni küçültmesini, hem de geçmişte seni küçültmeye çalışanları, hem de hayalinde canlandandıracağın beterin beterini içine çekmek, UZUN VADELİ KALICI TEMİZLİK YAPMAK, sevgili arkadaşım.
İçindeki o açlığı doyur ki, bir ömür boyu o derdi GERÇEK HAYATTA çekmeyesin.
Ha gayret.
Hepimize kolay gelsin!
Bu temizliği yapmanın şartları:
1- Bu bir temizlik ve temizlik niyeti ile yapıyoruz.
2- Hayalini alıp gerçeğini bırakıyorum diye bir bilinç ve hisle yapıyoruz.
3- O sıkıntıyı bıraktığımızı hissedene kadar yapıyoruz yani bir bırakmış olma hissi ile bitiriyoruz.
Ve bir not:
Dizi, film, roman vs ile bu hayalleri içe çekmek maalesef temizlik olmuyor aksine bizi daha da şeker emer gibi o sıkıntılara bağımlı yapıyor sevgili arkadaşlarım. Aradaki farkı dilerim görebilenlerden olun.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
16:23, 6 Eylül 2017
Çok çok teşekkür ederim bu harikulade temizlik yöntemi için. Allah’a sığınıp bu temizliklere başlamaya niyet ettim.
15:57, 7 Eylül 2017
Tam 6 gün sonra makaleyi farketmek benim için kayıp olmuş gibi olsa da çok şükür bugün hevesle anlaya anlaya okuyabildim.Çok çok güzel anlaşılır dilinizle anlattığınız harikulade makaleniz için çok teşekkürler.
Anladım anladım anladım
Gerektiğinde de uygulamaya niyet ediyorum.Bayram hediyeniz yine harika imiş sevgiyle aldım kabul ettim
10:33, 16 Eylül 2017
Harika, Alev arkadaşım. Sen de hayatının 8 parçası için sorumluluk alıyorsun ne güzel.
Dünya için de yapıyoruz, ne güzel.
Allah kabul etsin.
10:34, 16 Eylül 2017
Övgüler Allah’a!
Sağ olasın var olasın Özlemi arkadaşım.
17:36, 19 Temmuz 2018
Arkadaşlar, bu temizlik tahminimden daha kuvvetliymiş. Yukarıda örnek olarak Kuzey Kore liderini vermiştim. Nasıl söylesem, Kuzey Kore lideri doğru yola geldi, hırçınlığını bıraktı, ve ülkesindeki nükleer silahlar hakkında olumlu adımlar atmaya başladı.
Merak ediyorsanız bir bağlantı:
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44447523
Elbette gelgitli bir süreç, ama ortada bir anlaşma var, beraber pozlar veriliyor, son derece olumlu bir değişim var.
Hepimiz için inanılmaz bir başarı olduğunu düşünüyorum. Sizce de öyle değil mi?
22:42, 19 Temmuz 2018
Ne güzel dilemiş Allah şahit olmak da çok güzel
20:18, 20 Temmuz 2018
Çok şükür!