Yok Yok Yoook …
Çoğumuz için hayat yokluklarla dolu.
Çocukluktan başlıyoruz öğrenmeye…
Annelerimizden veya babalarımızdan veya diğer yakınlarımızdan duyuyoruz önce, sonra arkadaşlar, okul, kitaplar, haberler, TV, filmler vs. vs.
Hepsi bize bir şeylerin yokluğunu öğretiyor.
Ve bir gün biz de kabul edebiliyoruz. Evet, hayatımızda bir şeyler yok yok yok.
Kimimiz için bu para.→ → ”Yeterince param yok.”
Kimimiz için zaman. → → ”Yeterince zamanım yok.”
Kimimiz için sevgi. → → “Beni seven kimse yok.”
Kimimiz için saygı. → → “Beni takan yok.”
Kimimiz için arkadaş. → → “Hiç dostum yok.”
Kimimiz için çare. → → “Sıkıntım çok büyük, çaresi yok.”
Kimimiz için iş. → → “İş yok veya iş bulamıyorum.”
Kimimiz için müşteri.→ → “Ekonomi çok kötü, müşteri yok.”
Kimimiz için eleman.→ → “Düzgün eleman yok.”
Kimimiz için satış.→ → “Satış yok. Kimse satın almıyor.”
Kimimiz için anlayış. → → “Beni anlayan yok veya ben bunları anlamıyorum.”
Kimimiz için ev.→ → “Güzel bir evim yok.”
Kimimiz için araba.→ → “Arabam yok.”
Kimimiz için imkan.→ → “İmkanım yok.”
Kimimiz için sağlık.→ → “Sağlığım bozuk, şifa yok.”
Kimimiz için amaç.→ → “Hayatımın bir amacı yok.”
Kimimiz için umut.→ → “Umudum yok.”
…
Ve bu liste böyle uzayıp devam edip gidiyor.
************************************************************************************
Oysa ki yine aynı bu dünyada, bu sahip olamadığımız şeylere bol bol sahip olanlar var.
Ya da birimiz için YOK olan şey, bir diğerimiz için çantada keklik VAR olup, onun için YOK olan şey bizim için hiç de problem olmayabiliyor. Sanki kendimiz çevremize YOKlardan örülmüş bir duvar inşa ediyoruz ve kendimizi içine hapsediyoruz.
Peki ya sen? Hayatında olmadığını düşündüğün, hissettiğin veya inandığın neler var?Daha doğrusu hayatında ne yok ve neyin eksikliğini yürekten hissediyorsun?
İşin gerçeği şu ki, biz bir şeyin YOK olduğunu düşündüğümüz için, onun YOK olduğunu hissettiğimiz ve YOK olduğuna inandığımız için, o şey hayatımızda YOK.
Bizim YOK diye düşündüğümüz bir şeyi, bir başkası VAR diye düşünüp, bu şekilde onu hayatına çekip, minnet ve şükran dolu bir hayat sürebiliyor. Tabii bu çekim yasası, Allah’a inanmayanlar için de geçerli olduğu için, Allah’tan uzak pek çok insanın da, sırf bu yokluğa değil varlığa inanmaları sebebi ile bizde olmayan pek çok şeye sahip olarak yaşadıklarını görmek mümkün.
Yani bir şeyin hayatımızda VAR olduğunu veya YOK olduğunu düşünmek bizim seçimimiz. Biz öyle olduğuna karar veriyoruz o da öyle oluyor.
Madem, hepimiz seçtiğimiz şekilde bir hayat yaşıyoruz. Peki, neden YOKLUK içinde yaşamayı seçiyoruz?
Çünkü aslında gözümüzü açıp çevremize dikkatle bakmıyoruz. Çevremizdeki bollukları görmeye değil, yokluğa odaklanıyoruz. Yokluk görmek için bakıyoruz. Hep duyduğumuz o “yarı dolu” su bardağına bakıp, “yarım bardak suyum var” demek yerine, “bardağın yarısı boş” demeyi tercih ediyoruz ve bardak dolup sular taşmadan da “bardak dolu” deyip şükretmek istemiyoruz.
Ve diyoruz ki kendimize:“Önce hayatımda o şeyin varlığını, bolluğunu göreyim, ondan sonra YOK demeyi bırakır, VAR deyip şükrederim.”
Anlamamız gereken şey, istemenin hayatta 2 seviyesi var:
1- Madde aleminde istemek
2- Kalp aleminde istemek
Madde aleminde istemek, bir bebeğin süt için ağlaması gibi bir şey. Evet ağlamadan bebeğe süt verilmiyor. Bebek ağlıyor, anne onun süt istediğini anlıyor ve veriyor. Bu bir iletişim yöntemi ve bunu küçümsemeye veya yanlış demeye gerek yok. Bebek henüz konuşamadığı için, bu şekilde iletişim kurması onun için harikulade bir şey. Büyük bir başarı.
Hatta bu ağlama meselesi kalp aleminde istemenin de ilk adımı. Bir çok insan sırf bu sebeple Allah’a yaklaşıyor ve Allah da merhameti ile çaresizlikten gelen bu ağlayışları, yakarışları kabul ediyor.
Ancak, Allah’ın düzeninde bir yöntem daha var. Bu yöntem, çekim yasası ve kalp aleminde bilinmesi gereken bir yöntem.
Bu yöntemde, her ağladığında sütü ağzına gelmiş bir bebeğin artık kendini güvende hissedip annesine teşekkür olarak gülücükler, agucuklar göndermesi gibi, bizim de Rabbimize teşekkürler, sevgiler, saygılar göstermemiz daha iyi, daha doğru, daha güzel oluyor.
İşte bu sebeple çekim yasası gereği, ÖNCE bizim hayatımızda VAR olan şeyleri görmemiz, onlara odaklanmamız lazım ki bolluk hayatımıza girebilsin.
Bir şeyin YOKluğuna odaklanıp, onu istemektense, VARlığına odaklanıp şükretmek, o şeyi hayatımıza hızla getirecektir.
*****************************************************************
Yukarıda yok dediğimiz her şeye tekrar bakalım.
Aslında hepsi de hayatımızda az veya çok VAR değil mi?
Güzel bir evim yoksa dahi başımın üzerinde bir çatı var, değil mi? İşte o bile bir VAR.
Bu VARa sarılmamız ve Allah’a şükretmemiz lazım.
Ev ödevi, alıştırma, egzersiz yapmayı seven arkadaşlar için bugünkü egzersiz şu:
1- Hayatınızda YOK olduğuna inandığınız her şeyi bir kağıda yazın.
2-Teker teker her birini, o konuda VARlar bulmak için inceleyin ve yazın.
3- Ve bu VARlar için şükretmeye odaklanın.
******************************************************************
İşte Kuran’dan dua konusunda çok sevdiğim bazı ayetler:
”Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.” BAKARA 186
”Ürpererek ve ümit ederek dua edin O’na. Hiç kuşkusuz, Allah’ın rahmeti, güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.” A’RAF 56
”Gerçek dua yalnız O’na/hak davet yalnız O’nun için yapılır. O’nun dışında yalvarıp davet ettikleri ise onlara hiçbir şekilde cevap veremezler. Onlar, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru açan ama suya ulaşamayan birinden başkasına benzemiyorlar. Küfre sapanların dua ve davetleri, şaşkınlığa dalmaktan başka bir işe yaramaz.” RA’D 14
”En güzel isimler Allah’ındır; O’na onlarla dua edin. O’nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.” A’RAF 180
”Dua edin bana, cevap vereyim size!” MÜ’MİN 60
”De ki: Duanız/davetiniz yoksa, Rabbim sizi ne yapsın?” FURKÂN 77
”Diyelim, gemidesiniz: Gemiler, içindekileri latîf bir rüzgârla götürüyorlar. İçerdekiler ferah ve sevinç duymaktalar. Birden korkunç bir kasırga geliverdi. Her taraftan dalgalar üzerlerine çullandı. Çepeçevre kuşatıldıklarını düşünüp dini yalnız Allah’a özgüleyerek duaya koyuldular: “Eğer bizi şu durumdan kurtarırsan, yemin olsun, sana şükredenlerden olacağız.” Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit geçirmeden yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar.” YÛNUS 22-23
”Benim Rabbim, duayı gerçekten çok iyi duyar” İBRÂHİM 39
”İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor/insan, hayra duasıyla şerri davet ediyor. İnsan çok acelecidir.” İSR 11
”İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O’na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O’na yalvarmakta olduğunu unutur, O’nun yolundan saptırmak için Allah’a eşler, ortaklar isnat eder.” ZÜMER 8
”Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O’na özgüleyerek, Allah’a dua edin!” MÜ’MİN 14
”İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duaya koyulur.” FUSSİLET 51
”İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanların dualarını O cevaplıyor, lütfundan onlara fazlasını O veriyor.” ŞÛR 26
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
03:01, 13 Ocak 2010
Çok doğru, her şey nasıl inandığına ve ne şekilde istediğine bağlı… İnsanlar nasıl hayat istiyorlarsa öyle yaşıyorlar. Şöyle bir söz hatırladım birden, ne kadar bağlantılı bilmiyorum: hayat sen ne verdiysen odur.
Nasıl görüyorsak ve kabul ediyorsak öyle oluyor gerçekten…
17:48, 5 Ocak 2011
Çok şükür Allah’a gerçekten de hayatımızda hepsi var.
Yok yok.
12:09, 25 Kasım 2016
Bu harika makale için çok teşekkürler Funda öğretmenim.
Ben de yokluk bilinci içinde büyüyenlerden ve bu bilinç ile bugünlere gelenlerdenim. Örneğin orta halli bir aile olsak bile hep para yok denirdi Sonraları benim için de hep “para yok, iş yok, satış yok, müşteri yok, çevre yok … böyle devam etti. Bunların yokluğuna odaklanarak hayatıma da varlık yerine yokluklar çektim. Bugün bunların, bu yokluk bilincinin ne büyük bir hata olduğunu anlıyorum çok şükür Allah’a.
Artık ben de gözümü açıp çevreme dikkatle bakmaya ve çevremdeki bollukları, iyilikleri ve güzellikleri görmeye, bunlara odaklanmaya, hayatımı bolluk ve bereketle, iyiliklerle ve güzelliklerle doldurmaya karar verdim, niyet ettim.
Çok şükür, çok şükür, çok şükür.
17:27, 25 Kasım 2016
Çok teşekkürler yorumun için Türkan arkadaşım.
Sayende ben de bu makaleyi tekrar okudum.
Karar ve niyetin çok güzel, aferin, çok çok tebrikler.
Bir de aradan geçen yaklaşık 7 yılın da etkisi ve hatırına, yukarıda anlattığım şeyleri daha iyi ifade etmeye çalışayım.
Hani yukarıda demişim ya,
istemenin hayatta 2 seviyesi var:
1- Madde aleminde istemek
2- Kalp aleminde istemek
Aynı şekilde sahip olmanın da hayatta 2 seviyesi var:
1- Madde aleminde sahip olmak.
2- Kalp aleminde sahip olmak.
Kalp aleminde sahip olmadan madde aleminde sahip OLAMIYORUZ, sahip olsak bile kaybediyoruz maalesef.
O sebeple, tavsiyem, evet, çevrene bak, çevrendeki iyilik, güzellik, doğruluk ve bollukları görmeye, şükretmeye odaklan ANCAK ÖNCE ÖNCE ÖNCE, Allah’a sığın, Allah’a sığın, Allah’a sığın ve içindeki güzellikleri, içindeki bollukları, içindeki iyilikleri, içindeki doğrulukları farket, şükret.
Dışarıdan önce, önce içinde sahip ol.
Dilerim daha iyi anlatabilmişimdir.
Ha gayret hepimize.
Bol şükür dolu bir hayat diliyorum sana da hepimize de herkese de.
Çok çok sevgiler
17:52, 25 Kasım 2016
Bu arada bunları yazdıktan sonra benim de bir farkındalığım oldu, onu da yazayım:
Hepimizin ruhen Allah’tan gelen bir sahip olma ve sevme depomuz var.
Hayatı yaşadığımız süre boyunca bu depodan tükete tükete, (acılarla, hatalarla, günahlarla) kendimizi yıpratarak, depomuzu bitirerek sahip olma yeteneğimizi yok olma noktasına bile getirebiliyoruz.
Kimi insan deposunu hızlı bir şekilde tüketmekle meşgul. Allah’ın ona verdiği sevgiyi, zekayı, çarçur etmekle meşgul.
Kimi insan da görüyoruz, Allah’ın ona verdiği sevgiyi, saygıyı tekrar bir araya getirmeye, tekrar inşa etmeye çalışıyor. (Yani bizi kastediyorum. :D)
Allah hepimizi temizlenen, sevgi depolarını tekrar dolduran, yaratılışındaki o sonsuz güzelliklere tekrar kavuşanlardan eylesin.
Övgüler olsun Allah’a.
Yaratılışımızda böyle bir güzellik olduğu için ve bize cömertçe bu fırsat tekrar verildiği için.
22:49, 26 Kasım 2016
Bu makaleyi yeni yorumlarınızla tekrar okudum, Allah razı olsun Funda Hocam ve vesile olan Türkan arkadaşımızdan da
Sahip olma ve sevme depomuzu anladım, çok şükür bu Allah’ın bir lütfu
Allah hepimizi temizlenenlerden ve depolarını dolduranlardan eylesin inşallah.
17:56, 27 Kasım 2016
Ben de dileğine katılıyorum, Sevgin arkadaşım.
Sağ olasın okuduğun ve paylaştığın için.
Çok çok sevgiler
12:44, 29 Kasım 2016
Yazıya yapmış olduğunu ekleme beni düşündürdü. Çok haklısınız Funda öğretmenim. Evet ben bugüne dek dışarıdaki iyilik, bolluk ve güzelliklere gözlerime kapayıp yokluklara odaklandığım gibi içimdeki güzellikleri, iyilik ve doğrulukları da hep gözden kaçırdım. Yaptığım hatalarla kendimi suçladığım, affetmediğim, bu nedenle kendimi sevmediğim oldu. Hatalarımı görmeme vesile olup, düzeltmeme yardımcı olmanız bana Allah’ın bir lütfu. Şükürler olsun Allah’a. Size de çok teşekkür ederim. Allah sizden de razı olsun.
Ettiğiniz dileğe ben de içten katılıyorum.
“Allah hepimizi temizlenen, sevgi depolarını tekrar dolduran, yaratılışındaki o sonsuz güzelliklere tekrar kavuşanlardan eylesin.
Övgüler olsun Allah’a.
Yaratılışımızda böyle bir güzellik olduğu için ve bize cömertçe bu fırsat tekrar verildiği için.”
16:37, 30 Kasım 2016
Harika, Türkan arkadaşım. Önce içimizdeki o şükür, ve Allah’a övgü ile gelen, İÇİMİZDEKİ GÜZELLİKLERİ görelim. Dışarısı da zaten takip edecek, ki etmese bile, İÇİMİZDEKİ asla bozulmamalı.
Şükretmenin mutluluğu HEP içimizde olsun.
Her şeye ve herkese rağmen.
Zaten bu da mucizeleri hayatımıza getiren şey değil mi?
Ha gayret!
Allah senden de razı olsun!