Allah’ın Bize Emaneti Ne?
Kuran’daki şu ayeti çok severim, her okuduğumda da üzerinde uzun uzun düşünürüm:“Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.” Ahzab suresi 72 (Ahzab: Hizipler, yani gruplar, topluluklar, kabileler)
Sanırım, bu ayet üzerinde son 10-15 yıldır düşünerek geçirdiğim tüm o saatler artık meyvesini veriyor.
Çünkü bugün bu emanet üzerinde ve edindiğim bazı anlayış ve keşifler hakkında yazmak istiyorum.
****************************************
Allah’ın bize emaneti ne?
Önce emanet kelimesi ne demek, ona bakalım.
Emanet, bir kimsenin bir başkasına, koruması, kollaması, tutması için, sonradan geri alınmak üzere verdiği şey demek.
Bir başka verebileceğimiz tanım olarak da, bir emanet kadar iyi bakılması gereken, aslında bize ait olmayan ama bize verilmiş olan şey de diyebiliriz.
Bu tanımlardaki ortak özellik, o şeyin bize ait olmaması ve iyi bakmamız gereken bir şey olması.
Allah’tan bize emanet olan, doğru kullanmamız, ihanet etmememiz gereken sahip olduğumuz o şey ne?
İşte benim cevabım:
“Düşündüğümüz, inandığımız şeylerin gerçek olması” gücü.
Hayatta başımıza gelen her şeyi, tüm yaşadıklarımızı, kendi düşünce ve duygularımızla, inançlarımızla yaratma gücü.
Dünyaya baktığımız zaman, çevremize baktığımız zaman, içinde bulunduğumuz duruma, tecrübelerimize, yaşadıklarımıza baktığımız zaman, beğenmediğimiz her şey, aslında bizim eserimiz.
Allah’ın bize verdiği o gücü nasıl kullandığımızı gösteriyor bu gördüklerimiz, yaşadıklarımız.
Kuran’dan şu ayeti hiç unutmayalım ki:
“İyilik ve güzellikten sana ne ererse Allah’tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir. “ Nisa suresi 79 (Nisa: kadınlar)
Mutlu bir dünyada yaşamak istiyor ama her baktığımız yerde mutsuzluk ve acı görüyorsak, bu aslında kendi eserimiz, kendi kararımız, kendi inancımız.
Mutlu bir evlilik istiyor ama yıllar yalnızlıkla veya yanlış insanlarla birlikte acılarla, birbirini hızla kovalayıp gidiyorsa, bu yine kendi eserimiz, kendi kararımız, kendi inancımız.
Para, bolluk, bereket içerisinde, mutlu yaşamak istiyor ama borç içinde, ayın sonunu getiremeden, aydan aya, yıldan yıla, borçları büyüterek geçiriyorsak, bu da yine, kendi eserimiz, kendi kararımız, kendi inancımız.
Birisi bize bir kötülük yapmışsa veya yapıyorsa, bu da aynı şekilde, bizim o kişi hakkındaki, başımıza geleceğini düşündüğümüz şeyler hakkındaki, kendi kararımız sayesinde gerçekleşiyor.
Biz o kararı almasaydık, o insan düzgün mü davranacaktı?
Evet, düzgün davranacaktı veya karşımıza hiç çıkmayacaktı.
Çünkü, biz “Bu böyle.” “Bu budur.” diyoruz. O da öyle oluyor.
Bu emaneti hakkını vererek kullanmak demek, tabii ki düşüncelerimizi, duygularımızı, beklenti, inanç ve hareketlerimizi iyi-güzel-doğru şeyler için kullanmak demek.
Hayat hakkında, hayatımız hakkında,
- iyi, güzel, doğru şeyler düşünmek,
- iyi, güzel, doğru şeyler hissetmek,
- iyiden, güzelden, doğrudan yana seçimler yapmak,
- iyiden, güzelden, doğrudan yana beklentilere sahip olmak,
- iyiye, güzele, doğruya inanmak,
- iyiden, güzelden, doğrudan yana adımlar atmak, hareket etmek demek.
Bu demek oluyor ki, dileklerimiz hakkında ne kadar çok ince ince detaylar düşünebilirsek, onlar için duygularımızı, beklenti, inanç ve hareketlerimizi ne kadar iyi-güzel-doğru yapabilirsek, o derecede onlara hızlı ve tam istediğimiz şekilde kavuşacağız.
Dileklerimizi ne kadar, belli belirsiz düşünürsek, duygu, beklenti, inanç ve hareketlerimizi ne kadar onlarla zıt tutarsak, o derece de de onlardan uzaklaşacağız.
Peki bize emanet edilmiş, bu derece önemli ve değerli emaneti neden düzgün kullanamıyoruz?
Benim buna bulabildiğim en büyük sebeplerden biri, her şeyin olabilecek en kötüsünü düşünme huyumuz.
Neden böyle bir alışkanlık geliştirmişiz?
Sanırım, çünkü aslında, beklediğimiz şeyin olmama olasılığından ve hayal kırıklığına uğramaktan korkuyoruz.
“Eğer en kötüsünü düşünürsem, canım yanmaz, üzülmem.” gibi bir şey bu.
Sanki “Bizim istediğimiz şey, Allah’ın istediği şey değil ve bu sebeple de isteğimize kavuşamayacağız. Onun için kendimizi önceden hazırlasak iyi olur.” gibi bir şey bu düşünce ve duygular.
Oysa ki, bir düşünün…
Ya Allah bize gerçekten de, bu kocaman, dev gibi emaneti verdiyse…
Ya bize gerçekten bu gücü emanet ettiyse…
Ya yaşadığımız her şeyden, gerçekten de biz sorumluysak ve kontrol tamamen bizdeyse…
Ya hayatımızın 8 parçasını da kucaklayan TÜM dileklerimiz, Allah’ın da bizim için istediği, onun bizim sahip olmamızı istediğimiz şeyler ise…
Ya Allah bizim iyi-güzel-doğru, mutlu, huzurlu, bolluk bereket içerisinde, sevdiklerimizle ve bizi sevenlerle, birbirimize destek olarak, yardım ederek, mutluluk vererek, harikulade bir şekilde yaşamamızı istiyorsa…
Ya bu sadece ve sadece bizim seçimimize, bizim kararımıza bağlıysa…
Hem de neyi seçme ve neye karar verme?
Sadece ve sadece, “doğru düşünceleri ve doğru duyguları” seçme ve karar verme.
*************************************************************
Bir dahaki sefere “En kötüsü ne olabilir?” veya “En kötü olasılık ne?” veya “En kötü senaryo ne?” diye kendi kendinize sorduğunuz zaman hemen Allah’ın size olan emanetini hatırlayın.
Ve kendinize sorun:
“Eğer Allah’ın bana bu emanetinin hakkını düzgün bir şekilde versem, hayatımızın 8 parçasını da kucaklayacak onlara bir fayda getirecek şekilde, ne olmasını isterdim? Neyin gerçekleşmesini isterdim?”
Ve bu soruya, mutluluk içerisinde, dileklerinizin en harikulade özelliklerini ortaya çıkartarak, “Şunu, şunu isterdim.” diyerek açık ve net bir şekilde, olabilecek şeylerin EN GÜZELİNİ düşünün.
Bu soruyu kendinize sorup, cevap vererek, hemen kendinizi o “en kötüsünü düşünmek” tuzağından çıkartın.
Çünkü, hayatınızın 8 parçasını da kucaklayan, onlara harikulade güzellikler, iyilikler getiren o “Harikulade Dilekler” Allah’ın da bizim için istediği şeyler.
Eğer şüpheye düşersek, korkuya düşersek, ve bu şüphe ve korkuyla, emaneti kötüye kullanıp, en kötüsünü düşünürsek, bu sadece bizi o harikulade dileklerimizden uzaklaştırmaya yarayacak.
Allah’ın bize olan emaneti:
“Geleceğimizi belirleme gücü”, “hayatımızı şekillendirme gücü.”
Bu emaneti madem yüklendik, hakkını verelim.
1 saniye sonrasını, bir gün sonrasını, 1 hafta sonrasını, 1 ay sonrasını,1 yıl sonrasını, 10 yıl sonrasını, 100 yıl sonrasını, 1000 yıl sonrasını, tüm sonsuzluğumuzu iyi-güzel-doğrulardan yana, hayatımızın 8 parçasına iyilikler, güzellikler getirecek şekilde düşünelim, hissedelim, bekleyelim, inanalım.
Kuran’da da belirtildiği gibi, madem zalimlik ve cahillik edip bu yükü yüklendik, bari emanetin hakkını verelim.
Emanete ihanet etmeyelim.
Kolay gelsin hepimize.
Hepimiz için Allah’tan her şeyin EN GÜZELİNİ diliyorum, bekliyorum, seçiyorum, niyet ediyorum, karar veriyorum, inanıyorum, biliyorum, görüyorum, duyuyorum, hissediyorum.
Şükürler olsun Allah’a.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
08:22, 5 Temmuz 2011
çok mükemmel. Harika, dörtdörtlük. Ellerinize yüreginize sağlık.
08:24, 5 Temmuz 2011
İnsan ancak bu kadar aydınlanabilir, yüregimizi açtınız, sonsuz teşekkürler.