Bolluk, Mutluluk ve Çekim Yasası
Sevgili arkadaşlarım,
Önce bolluğun tanımını yaparak makalemize başlayalım mı?
Bolluk, bizim için değerli olan bir şeye miktarla sınırlı OLMADAN sahip olmak demek.
Bu tanım, para için de, sevgi için de, zaman için de, her şey için de geçerli.
Ben hayatımda bolluğu en güzel, çocukken babamla da beraber ailece tatile gittiğimizde yaşardım.
Gittiğimiz o kasabada ekmek fırınından alınan sıcak sıcak ekmeklerin kokusu ve sıcaklığı bana bolluk hissini en çok tattıran şeydi.
Özellikle babamın bu tür tatillerde sevgili annemden alışık olmadığımız şekilde, daha bir bonkör olması, beni çok etkiler ve mutlu ederdi.
Adamcağız haklıydı tabii, bütün yıl çalışıp, çocuklarıyla bir tatile çıkmış, her şeyin en iyisini bol bol almak istiyordu.
Allah razı olsun tüm babalardan, bizlere ellerinden geldiğince yaşattıkları TÜM bu bolluk anları, anıları için.
Yıllar sonra ben üniversitede staj yaparken bir ekmek fabrikasında çalışıp, oradan bir ekmekle eve döndüğümde, babamın gözlerinin yaşarıp, “Kızım eve ekmek getirdi, artık başım gözüm ağrımaz.” diye ağlamaklı oluşunun nedenini o an tam olarak anlayamamıştım.
Ama sonradan benim bu BOLLUK HİSSİMİN, babamın bize tatilde aldığı o sıcak fırın ekmekleri olduğunu anlayınca, babamın o gözyaşlarının sebebini de anlamış oldum. Babam için de eve alınmış, hediye gelmiş bir ekmekle hissettiği o his, sanırım BOLLUK HİSSİ idi.
Bu iki olaya bugün bakınca, aynı güzel duyguları tadıyorum ama söylemeden geçemeyeceğim bir farkındalığım da var:
Hayatta bolluk diye bir şey var, ama birisinin gidip bunu alması gerekiyor, ya da birisinin alıp getirmesi gerekiyor veya birilerinin bir şey yapması gerekiyor.
Dünyada belki de kadınlar arasında EN TEMİZ, EN KUTSAL bir bayan olan, İsa peygamberin annesi Meryem hakkında da, Kuran’da bakın onun sahip olduğu bolluk hakkında ne yazıyor?
**************************************************
ALİ IMRAN SURESİ
35. Hani, İmran’ın karısı şöyle demişti: “Rabbim, karnımdakini özgür bir biçimde sana adadım; onu benden kabul et. Kuşkusuz sen, evet sen, herşeyi duyan, herşeyi bilensin.”
36. Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde- şöyle dedi: “Rabbim, onu kız olarak doğurdum ve erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum.”
37. Allah, onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi besleyip büyüttü. Onu, Zekeriyya’nın korumasına verdi. Zekeriyya, mihrapta onun yanına her girdiğinde, orada bir rızık bulur ve sorardı: “Meryem, bu sana nereden?” Meryem de “Bu, Allah katındandır; çünkü Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır.” derdi.
Ali İmran: İmran ailesi
Kuran Türkçe Çevirisi: Sayın Prof. Yaşar Nuri Öztürk
**************************************************
Sevgili arkadaşlarım,
Bu vesile ile, Kuran’da bolluğun tanımını da görüyoruz, şükürler olsun Allah’a.
Bu durumda bolluğun tanımı, Allah’ın dilediğini HESAPSIZCA rızıklandırması oluyor.
Ve bolluk konusunda tarih bilgimizden de bir minicik ders alalım mı?
Eski çağlarda, Avrupa’da toprak bazı bölgelerde çok sert ve köklü olduğu için, ekim yapılabilen bölgeler çok sınırlıymış.
O zamanlar, toprağı ekime hazırlamak için, tek öküzle kullanılan, kocaman ve tek parça bir ağaç parçasından oluşan bir saban kullanılırmış.Aslında bu basit saban daha sıcak iklimin olduğu Akdeniz taraflarından gelmiş ve oradaki verimli ve yumuşak topraklar için bu saban yeterliyken, Avrupa’nın sert toprağında etkili olamamış.
Ama yine de kullanılmış fakat, verim az olduğu için, tahıl az, yemek az, herkesin yaptığı anca kendine yetiyormuş hatta aç kalanlar da çokmuş.
Tabii o zamanın insanı bunu hayatın bir gerçeği zannediyormuş.
Nesiller gelmiş geçmiş, hayatın darlık ve yoklukla yaşanması gerektiğine, hayatın darlık ve yokluk üzerine kurulu olduğuna inanarak.
Oysa ki, tarihte olan bitene bakalım mı sevgili arkadaşlarım, neler olmuş ve biz bolluk ve mutluluk hakkında ne ders çıkartabilirz, hayatımızdaki darlıklar ve yokluklar hakkında?
Bir gün, bir yerde, birisi, o tek parçalı sabanı, iki parçadan oluşan, biraz daha gelişmiş bir hale getirmiş.
Tek bir odun yerine, önde bir demir, arkada da biraz daha büyük ve yan duran bir demir…Bunu saban olarak kullanınca, en sert ve en köklü toprağı dahi açmak, çevirmek, ekime hazırlamak mümkün olmuş.
Bu sayede ekilebilen toprak alanı katlanmış, insanların eline yiyebileceklerinden fazla ürün geçmeye başlamış.
Ve bunu takas yöntemi ile, pazar yerlerinde sunabilmeye başlamışlar.
Ve bundan sonra da meydana gelen zincirleme olaylarla, eskilerin darlık ve yoklukla olduğunu zannettikleri dünya aniden, bolluk ve ürün ile doluvermiş.
*******************************
Tabii önce nasıl DARLIĞA odaklı yaşandığını ve sonra da aniden bir basit buluşla BOLLUĞA ulaşıldığını görüp, bundan bizim de ÇOK CİDDİ bir çekim yasası dersi çıkartmamız lazım:
DARLIĞA TAPMAYALIM.
Sevgili arkadaşlarım,
Darlığa hayran kalmayalım, hatta darlıkta Allah’ı bulmaya kalkmayalım, sonra enayi durumuna düşüyoruz. Üstelik de Allah’a iftira etmiş oluyoruz.
Darlığı kutsal görmeyin.
Allah kendisine dönene “hesapsız” bolluk veriyor.
Tarihten aldığımız bu ders gibi, yüzyıllarca DARLIK DARLIK DARLIK diye yana yakıla yaşayan binlerce, yüz binlerce insan, bir sürü ülke, sonra birisi, bir kişi, Allah vergisi aklını ve kalbini kullanıp, kullanmaya karar verip, tek parçalı sabanı iki parçalı yapınca o darlık aniden, BOLLUĞA dönüveriyor.
Hayatın vazgeçilemez bir parçası sanılan darlık, aniden ortadan kalkıveriyor.
**********************************
Tabii bolluğa ulaşmanın koşulları var.
Birisinin Allah’a isyanla ağlamayı, Allah’a bakıp “Bana niye vermedi?” demeyi kesip, “Allah’ım sen çok cömertsin, lütfen bolluğundan bana da ver.” demesi gerekiyor.
Ve Allah’tan maldan önce akıl istemesi gerekiyor.
Birilerinin Allah vergisi aklını ve kalbini kullanması gerekiyor.
Birilerinin o anda yaşıyor olabileceği darlıktan başını kaldırıp, hemen yanıbaşında bolluğun mutluluğun ve ferahlığın onun için hazır olduğuna ve oracıkta bekliyor olduğu gerçeğine aklını ve kalbini açması gerekiyor.
Bu günümüzde belki saban değil ama Funda Teyze’nin e-kursları olabilir, veya bilmiyorum artık, herkes kendisi için, kendisi bulmalı o bolluğun kaynağını, sebebini ve bunun için gerekli olan aklı, yol gösterişi ve yardımı.
Ve benim için çekim yasasını EN GÜZEL bir şekilde anlatan, şu ayetle bolluk, mutluluk ve çekim yasası üzerine bu yazımı bitirmek isterim:
*********************************************
“Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.“ Yunus Suresi 100
Kuran Türkçe Çevirisi: Sayın Prof. Yaşar Nuri Öztürk
*********************************************
Allah hepimize akıl fikir ve ayrıca da Allah’tan günlük ve geçici para ve maldan önce akıl isteyecek basireti ve geniş görüşü versin.
NOT:
Konumuzla çok alakalı olarak, dilimizde yaygın olarak kullanılan ama gerçek anlamını az çok tahmin ederek bildiğimiz çok önemli bir kelimenin de anlamını vermek isterim.
Bu kelime basiret.
Ve işte bu kelime hakkında anlayışınızı arttıracak bazı tanımlar:
Basire: görme duyusu
Basiret: Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağgörü, vizyon. Kalbiyle hissedip anlama, kuvvetli sezgi.
Basireti bağlanmak: İyi düşünemez, gerçeği göremez bir duruma düşmek
Hepinize bol bol anlayışlar, keşifler dilerim.
Bu yazıdan elde edeceğiniz anlayışları ve keşifler duymak hepimizi çok mutlu eder.
**************************************
(29 TEMMUZ PAZAR GÜNÜ BİR EKLEME)
Darlığa tapmayalım derken, bir kaç örnekle konuyu açmak isterim:
- Parasızlık ve borç içinde yaşamayı, hayatın kaçınılmaz, sabit, böyle gelmiş böyle gider bir parçası olarak görmeyelim. Para sıkıntısı çekmeyi, değişmez kaderimiz, sabit alın yazımız olarak görmeyelim. Ya sizin kaderiniz zengin olmaksa? Ancak Allah bilir onu. Her şey mümkün.
- Ailevi konularda veya evlilikle ilgili bir sıkıntımız, bir problemimiz varsa, onu hep böyle gelmiş böyle gidecek olarak görmeyelim. Bir bakarsınız, her şey çok güzel oluvermiş. Durumun düzelmesi için çaba göstermemiz, olumlu olmamız, Allah’a sığınmamız, her şeyi bir anda değiştirebilir.
- Çalıştığımız işle ilgili dertlerimiz varsa, bunların her an ortadan kalkabileceğini, harika bir çalışma ortamına her an ulaşabileceğimizi bilelim. İşimizle ilgili sıkıntılarımıza ve şikayetlerimize, yerinden kalkmaz koca bir taşa bakar gibi bakmayalım. O sıkıntıları, Allah rüzgardaki tüy gibi bir anda uçuverir. En değişmez dertler, bir anda yok oluverir. Yeter ki biz hayata olumlu yaklaşalım, daha iyisini Allah’tan isteyelim.
- Hayatımızda yolunda gitmeyen hiçbir şeyi, arabesk, acıklı ve değişmez bir hikaye haline getirip içinde kaybolmayalım. Darlığa bakıp donup kalmayalım, uyanalım, üzerine çıkalım, geniş bakalım, yanımıza Allah’ı alıp bolluğa kavuşalım.
Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
01:24, 29 Temmuz 2012
Funda Hocam,
Allah insanlara akılla birlikte nimetlerini de bol bol veriyor şükürler olsun. Ancak insan aklını kullanmaz ve kullanmamakta direnirse darlığa düşmesi kaçınılmaz oluyor. O yüzden çok haklısınız Allah öncelikle tüm kullarına ve bize de akıl versin, fikir versin inşallah buna daha çok ihtiyacımız var şüphesiz. Çünkü insan ancak aklının ve kalbinin sesini dinleyerek ve Allah’a sığınarak doğru adım atabiliyor.
Bir de nasıl isteyeceğini bilmek de önemli bu konuda da çok güzel bir örnek vermişsiniz. İstemek ve sabırla, umudunu yitirmeden beklemekten ziyade isyan etmek, ağlamak en çok yaptığımız ve bize kolay geleni galiba.
İnşallah makaleniz bizi bu yanlışlardan alıkoyar. Bu harikulade makaleniz için çok çok teşekkürler, yine ufkumuzu açtınız ve benim için çok çok faydalı olacağına inanıyorum.
Çok çok sevgiler…
14:57, 29 Temmuz 2012
Çok çok sağ olasın Nurten arkadaşım yorumun için.
Bu tür karşılıklı fikir alışverişleri de Allah vergisi aklımızı ve kalbimizi en güzel bir şekilde değerlendirmenin EN GÜZEL yollarından.
İletişimin mucizevi bir etkisi var. Karşılıklı birbirimize iyi dilekler dilemenin mucizevi bir etkisi var.
Ben de sana çok çok teşekkür ediyorum ve güzel dileklerine aynen katılıyorum.
Allah hepimize akıl fikir versin ve verdiği tüm akıl ve fikirler, kalp, anlayış ve keşifler için sonsuz şükürler olsun.
NOT: Bugün makaleye yeni bazı eklemeler de yaptım, bazı önemli konuları daha da açmak için.
Tekrar sağ olasın değerli yorumun için.
Çok çok sevgiler
15:44, 29 Temmuz 2012
Sevgili Funda Hocam,
Sizinle iletişim kurmak beni öylesine mutlu ediyor ki. En kötü anında insana yol gösteriyor, Hızır gibi yetişiyorsunuz Allah sizden razı olsun.
Daha geniş ve farklı açıdan olaylara bakmamızı, hep Allah’a yönelmemizi sağlıyorsunuz. Ne mutlu bize yol gösteren bir yıldızımız var çok şükür…
Bu yüzden ben çok çok teşekkür ediyorum.
Çok çok sevgiler…
10:30, 30 Temmuz 2012
13:15, 30 Temmuz 2012
Sevgili Funda Hocam,
Bu harikulade makaleniz için teşekkür ediyorum. Ben de makalenizle beraber çok güzel birşey yapmış olduğumu farkettim ve şükrediyorum bunun için de Hep Allah’tan kendim için de çevremdekiler içinde Allah akıl fikir versin diye dua ederdim. Şimdi makalenizle daha da farkındayım Allah’a sığınmanın ve akıl fikir istemenin güzelliğini Teşekkürler.
14:05, 30 Temmuz 2012
Özlem arkadaşım,
Güzel bir şey yapmış olduğunu farketmen harikulade ancak, bir konuya dikkatini çekmek isterim.
Ağzımızdan çıkan sözle, o sözün arkasındaki niyetimiz çok farklı şeyler olabiliyor bazen biliyorsun.
Hani ülkemizde sık sık duyduğumuz o “Allah akıl fikir versin” sözü aslında iyi güzel ama, benim gördüğüm kadarıyla, kullanım itibarıyla, arkasındaki niyet çoğunlukla “bir hareketi onaylamama” anlamında ve hatta alakalı kişiler hakkında oldukça olumsuz duygu ve düşünceler içerebiliyor.
Benim yukarıdaki yazımda kastettiğim tabii ki, hem söz hem de o sözün arkasındaki niyet olarak, Allah’tan akıl istemek. Yani alakalı kişiler hakkında olumsuz duygu ve düşünceler yok.
Senin sık sık kullandığın hangisi?
Çok çok sevgiler
15:35, 31 Temmuz 2012
Sevgili Funda Hocam,
Bu konuda çok çok haklısınız. Sizin öğrenciniz olmadan evvel muhakkak daha çok bir hareketi onaylamamak anlamındaydı
Ancak öğrendiklerimle beraber, bu sözleri canı yürekten kendim için de yakınlarım için de, gerçekten akıl istiyorum.
Ama buna şimdi daha da dikkat edeceğim Belki de bu konuda güzel bir temizlik çalışması yapsam hiç de fena olmaz
Çok çok sevgiler
17:44, 31 Temmuz 2012
Özlem arkadaşım,
Bu makale benim için de aynı sana açılan o temizlik kapısını açmıştı.
Ve hatta bu temizlikten sonra, artık hem kendim hem de başkaları için, “Allah’ım akıl fikir ver” dememeye, onun yerine “Allah’ım akıl ver.” demeye karar verdim.
Neden dersen, “akıl fikir ver” konusu artık ülkemizde hakarete varan derecelere varmış maalesef.
“Allah’ım akıl ver” “Allah’ım akıl rica ediyorum.” hatta “Allah’ım yardım et” demek, benim yukarıda kastettiğim o temiz dileğe çok çok daha uygun.
Bu konuda da içtenlik ve dürüstlükle temizlik kapını farkettiğin için çok çok tebrik ederim, Özlem arkadaşım.
Çok çok sevgiler,
10:47, 1 Ağustos 2012
Sevgili Funda Hocam,
Temizlik fırsatımı çok şükür ki değerlendirdim.Ve hatta ben de sadece Allah’tan akıl dilemenin çok daha güzel olduğunu hissettim.
Çok çok teşekkür ederim
18:28, 2 Ağustos 2012
14:20, 3 Ağustos 2012
İçtenlikle ve kalpten “Allah’ım akıl ver” deyince sanki bir an zaman durmuş gibi buraya ve şu ana geldiğimi, her şeyin daha bir netleştiğini farkettim.
Bu altın, pırlanta, tonlarca inci değerindeki bilgi için çok teşekkür ederim.
Harikulade bir makale yine, dileklerimizin sevgili Funda Teyzesi.
Allah razı olsun.
18:27, 6 Ağustos 2012