Nazar Çeşitleri ve Çekim Yasası
Nazar sadece çekim yasası ile ilgilenen bizlerin değil, neredeyse herkesin çok ilgisini çeken bir konu.
Bunun da inananları var, inanmayanları var.
Allah’a şükürler olsun, Çekim Yasası Öğretmeni olarak benim de çok güzel gözlemlerim ve tecrübelerim oldu, nazar konusunda.
Ve sahip olduğum bu bilgi birikimini siz sevgili arkadaşlarımla da paylaşmayı isterim, hatta belki bir iki ilginç örnek olay da vermeye çalışarak.
Nazar, kelime olarak BAKIŞ, GÖRÜŞ, GÖZLE BAKMAK demek.
Kendi başına, kötü bir şeye sebep olma gibi bir anlamı yok.
Fakat nazar’ın, yani bakma olayının bazı durumlarda kötü sonuçlar doğurabileceği bilgisini de çaresini de, Kuran’da görüyoruz. Ve bundan da öte hepimiz şahsen pek çok olay yaşadık, değil mi?
İşte Kuran’da bize öğretilen çare:
NAZAR DUASI
************************************
Felak Suresi Felak: Tan yeri, yarılma, açılma
1- De ki: “Yarılan karanlıktan çıkan sabahın Rabbine/yarılışlardan fışkıran oluşun Rabbine sığınırım!
2- Yarattıklarının şerrinden,
3- Çöktüğü zaman karanlığın/gelip çattığı zaman göz perdelenmesinin/tutulduğu zaman Ay’ın/battığı zaman Güneş’in/taştığı zaman şehvetin/soktuğu zaman yılanın/ümit kırdığı zaman musibetin şerrinden!
4- Düğümlere üfleyip tüküren üfürükçülerin şerrinden!
5- Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden…”
Kuran Türkçe Çevirisi: Sayın Prof. Yaşar Nuri Öztürk
************************************
Görüyoruz ki, çare, Allah’a sığınmak.
Ve bakma olayının bazı durumlarda kötü sonuçlar doğurabileceği konusu, görüldüğü gibi nazar adı verilerek anlatılmıyor ancak, ayetin gelişinden özel bir şeyden bahsedildiğini anlıyoruz ve tecrübelerimizle de bunu yaşadığımız için, ayetin anlamı açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
*****************************
Ve nazar konusunda benim kendi tecrübelerim ve öğrencilerimin tecrübeleri ile öğrendiğim konulara gelince, nazar’ın gerçekleşmesinin belli başlı 5 çeşidi olduğunu gördüm.
Tabii bu kadardır demiyorum, daha başka çeşitler de olabilir, şimdilik görebildiğim 5 çeşit.
1. Nazar – Beğenenin Nazarı:
Güzel bir şey görüp de maşallah demeyen veya benzeri bir şekilde bakışını temiz tutmayan kimselerin nazarı.
Toplumumuzda bu nazar çeşidi genellikle engelleniyor çok şükür, çünkü neredeyse herkes maşallah demesini biliyor.
Bu nazar değmesinde benim gözlemim şu ki, beğenen kimsenin nazarının değmesi için, art niyetli veya kötü niyetli olması GEREKMİYOR.
Son derece masum ve iyi niyetli insanlar dahi, bir şeye beğenerek baktıklarında, bu tür nazar değmesi gerçekleşebiliyor.
Burada tek yapmak gereken, Allah’a sığınarak beğenmek.
Ya da kişi bunu yapmamışsa bile, beğenilen şeye sahip kişinin Allah’a sığınması yeterli oluyor.
Nazar boncuğu dediğimiz şey, sadece ve sadece insanlara maşallah demeyi ve Allah’a sığınmayı hatırlattığı, veya bakan kişinin beğenisini daha da bir dikkatli yapmasına sebep olduğu ölçüde etkili oluyor.
Yani bu sebeplerle, çok da etkili ve başarılı oluyor, nazarı engellemekte.
2. Nazar – Kıskananın Nazarı:
Burada da güzel bir şey görüp, art niyetli duygularla karşı tarafın zararını isteyerek, neredeyse saldırgan duygularla bakan ve neredeyse gözleriyle o güzel şeye zarar vermek isteyenlerin nazarı söz konusu.
Aslında yukarıda da verdiğim Felak suresinde de anlatılan çeşit, bu çeşit. Mesela güzel bir ev görüp, kıskanıp, o ev sahipleri için ve ev için lanetler edenler mesela.
Bu tür insanlardan kendimizi korumak için, sahip olduğumuz güzel şeyleri fazla göstermemek, hatta onların yanında sahip olduğumuz şeylerden yakınmak, onları kötülemek bile iyi olabiliyor.
Söylemesi bile çok acı ama, bu insanların önünde dertlerimizden tasalarımızdan bahsetmek, daha uygun oluyor, hiç olmazsa onların keyfi biraz yerine geliyor, hem de bize düşman olmuyorlar, ve üstelik nazarlarından da korunmuş oluruz.
Ama tabii bu insanlarla fazla içli dışlı olmamak en hayırlısı oluyor.
3. Nazar – Kıskandıranın Nazarı:
Burada da, güzel bir şeye sahip olan ama bunu başkalarına nispet yaparak onları kıskandırmaya çalışarak, nispet yaparak sergileyen kimselerin sebep olduğu nazar var.
Bu kimseler sahip oldukları şeyleri karşılarındaki kişiyi kıskandırmak amacıyla, o kadar abartılı bir şekilde sergiliyorlar ki, karşılarındaki kişi çok iyi niyetli, çok masum da olsa, sonuçta kalbi kırılarak, kötü şeyler hissederek hasetçi insan durumuna itilmeye çalışılıyor.
Burada iyi niyetli bir kişi, durduk yerde, kıskanç insan durumuna getirilmeye çalışılınıyor.
Ve tabii nazar değebiliyor.
Ama unutmayalım, bu tür nazar, yukarıdaki nazardan farklı.
Ve burada nazarın günahı kıskananda değil, kıskandıranda. Aslında en baştan da hep onun frekansı, onun çekim alanı işliyor.
Ve arada iyi niyetli bir insan da harcanıyor.
O kişi de hem kıskandığı için, hem bin bir duygu fırtınası içerisinde çalkalandığı için eziliyor.
Laf aramızda, kıskandıran kişi konumunda olanlar, benim öğrencim veya okuyucum olarak fazla tutunamadıkları için, ama asıl, ister istemez, iyi niyetlerine rağmen kıskanan kişi durumuna düşürülmüş arkadaşlarım iyi kalpleri sebebi ile sitemin de müdavimleri haline geldikleri için, burada benim siz sevgili arkadaşlarıma özel bir tavsiyem olacak:
Kendinizi, ve çocuklarınızı, ailenizi, size gösteriş yapan, sahip olduğu şeyleri, nispet yaparak, başkalarını KISKANMA durumuna düşürmeye çalışan insanlardan koruyun.
Eğer bir kişi sizi kıskandırmaya çalışıyorsa, hemen Allah’a sığının.
Ve bu gösteriş ve kıskandırma yağmurunda, daha doğrusu fırtınasında, kalbinizin gücüyle dimdik durun ve kırılmayın.
Sonra da, üzerine ayı saldırmış bir avcının yaptığı gibi, başınıza gelen bu kötü olayı, ileride başka kurbanlar olmaması açısından, çevrenize anlatın ki, hem siz rahatlayın, hem de diğer olası kurbanlar aynı tuzağa düşmesin.
Allah hepinizi bu insanlardan korusun. Ve siz de uyanık olun.
Tabii diğer taraftan, sevdiklerinizi de hem kazara veya heyecanla veya cahillikle bu duruma, yani kıskandıran, nispet yapan kişi durumuna düşmelerinden koruyun.
Kalbinde iyilik olan insanlar, BİR TATLI UYARI ile iyiye, güzele, doğruya dönebiliyorlar çok şükür.
Hata yapsalar bile bir minik uyarı onları iyi, güzel, doğru harekete döndürüveriyor.
Zaten bunu hayatta bir kere yaşayıp, dersini alan bir kişi, kalbinde iyilik varsa, gösteriş yapmaktan da, nispet yapmaktan da uzak durmaya büyük özen gösteriyor.
Ama ders almayıp, nispet yapmayı marifetmişcesine devam ettirenler, ayakkabısından tutun, kıyafetlerine, evinden tutun, kahvaltı sofrasına, çocuğundan tutun eşine kadar, nispet yapabileceği, gösterebileceği ne varsa, döküyor ortalığa.
Gerek gazeteler, dergiler, gerek televizyon, hatta internet bile, artık gösteriş ve nispet yapanlarla dolu.
Konu, komşu, okul, arkadaşlar, hatta bazen akrabalar arasında olabilecek bazı kimseler, ve çevredeki insanlar da cabası.
Hem kendinizi hem sevdiklerinizi koruyun sevgili arkadaşlarım.
Hem kendiniz uyanın nispet yapan insanlar konusunda, hem de sevdiklerinizi uyandırın.
4. Nazar – Kendi Kendine Nazar:
Burada kişi, kendi başarılarını, yaptığı güzel bir şeyi, sahip olduğu güzel şeyleri, Allah’a sığınmadan beğenip, sonra da o güzel şeye aniden bir leke veya bir kusur geldiğini görebiliyor.
Yani kişi o güzel şeyi kendi nazarına uğratıyor.
Sık olmuyor ama olduğu zaman gerçekten dikkatimizi çekiyor.
Buna da örnek verirsek, mesela bir kıyafetinizi çok seviyor ve beğeniyorsunuz, ertesi gün yemek yerken üzerine yemeğin sosu dökülüveriyor.
Veya diyelim eşiniz hakkında güzel bir şeyler düşünüyorsunuz, onun ne kadar iyi olduğunu düşünüyorsunuz, o akşam bir tartışma kopuveriyor.
Tabii yanlış anlaşılmasın bu devamlı olan bir şey değil, nadiren oluyor, olduğu zaman da, olmaması için de, çare hep Allah’a sığınmak.
Tüm o beğendiğimiz zamanlarda veya ne kadar iyi, ne kadar güzel dediğimiz zamanlarda da çare, “şükürler olsun Allah’a” veya “maşallah”demek.
Ki, maşallah, ‘Allah dilemiş de olmuş’ demek.
Yani maşallah demek de, Allah’a sığınmak demek.
Tabii Kuran’da bu konuda çok güzel bir örnek var. Eğer böbürlenme derecesinde beğenirsek kendimizi veya sahip olduğumuz bir şeyi, işte o zaman bu nazar kuvvetli bir şekilde kendini gösteriveriyor.
Çare, böbürlenmeden Allah’a sığınarak, sahip olduklarımız için şükretmek.
********************************
Kehf Suresi Kehf: mağara
32- Onlara örnek olarak şu iki adamı ver: Bunlardan birine, üzümlerden oluşan iki bağlık vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, aralarına da ekinler serpiştirmiştik.
33- İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.
34- Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: “Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum.”
35- Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: “Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.”
36- “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim.”
*******************************
Görüyoruz ki burada bir böbürlenme var.
Arkadaşı da kendisine öğüt veriyor:
******************************
Kehf Suresi
39- “Bağına girdiğinde, ‘Mâşallah, kuvvet yalnız Allah’tandır!’ desen olmaz mıydı? Gerçi sen beni, malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama,
40- Olabilir ki, Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir; seninkinin üzerine de gökten bir âfet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir.”
41- Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile.”
******************************
Ve sonra bu böbürlenen kişinin sahip olduklarına bir zarar dokunuveriyor:
******************************
Kehf Suresi
42- Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak avuçlarını ovuşturuyor ve şöyle diyordu: “Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!”
43- Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.
44- İşte böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah’tandır. O, karşılık verme bakımından da hayırlıdır, iş sonuçlandırma bakımından da hayırlıdır.
******************************
VE aslında sevgili arkadaşlarım, ne kadar ilginç, kendi başarılarımıza kendi nazarımızın değmesine en güzel çare de yine bu surede verilmiş:
******************************
Kehf Suresi
23- Hiçbir şey için, “Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım.” deme.
24- “Allah dilerse” şeklinde söyleyebilirsin. Unuttuğunda, Rabbini an. Ve de: “Umarım ki Rabbim beni, bundan daha yakın bir zamanda başarıya/aydınlığa ulaştırır.”
Kuran Türkçe Çevirisi: Sayın Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
******************************
Sanırım bu bilgiler, bu dördüncü çeşit nazardan da kendimizi korumak için harikuladeler, değil mi?
Şükürler olsun Allah’a bu bilgilere bizi ulaştırdığı ve anlamamızı sağladığı için.
Bu bilgilerin bize ulaşmasına vesile olanlardan da Allah razı olsun.
5. Nazar – En Tehlikeli Nazar: Emerek Bakanın Nazarı
Sevgili arkadaşlarım,
Burada bir kimsenin çok beğendiği bir şeyi kuvvetli, devamlı hatta neredeyse çirkin, takıntılı ve düşkün bir şekilde, doyasıya su içer gibi, şeker emer gibi emmesinden, aşırı hayranlık duymasından bahsediyoruz.
Mesela çok sevdiğimiz, hayran olduğumuz, ve özellikle de dış görünüşünü çok beğendiğimiz bir akrabamızı, düşkünlüğe kaçacak şekilde hayran hayran kalbimizde taşımak.
Burada hassas nokta, işin içinde, dış görünüşü, boyu posu, kaşı gözü beğenmek gibi, manevi alemi kirletebilen bir taraf olması.
Bu beğeni hakkında konuşulduğunda, biraz abartı ve biraz cahillik, hemen hissediliyor.
Bu o kadar tehlikeli bir nazar çeşidi ki, emilen kimsenin sağlığına, canına zararlı olabiliyor, sevgili arkadaşlarım.
Hayatta benim buna örnek olarak gördüğüm örneklerden bahsetmek gerekirse, mesela tarihten ilk aklıma gelen örnek, İsa peygambere bu tür bir emme derecesinde hayranlık ve o öyle bir iddiada bulunmamasına rağmen, “ben de sizin gibi bir insanım” demesine rağmen, onu Tanrı’nın oğlu pozisyonuna çıkaran insanlar ve İsa peygamberin başına gelenler.
Tabii ki aslında, Kuran’dan öğreniyoruz ki, o başına gelenler hakkında Allah aslında onu korumuş ve aslında o başına geldiği sanılan şey, başına gelmemiş.
Ama bunu sadece biz Kuran okuyanlar biliyoruz.
Maalesef onu takip edenler, hala İsa peygamberin başına gelen o kötülüklerin, onun başına geldiğini sanıyorlar.
Tabii bu konu bize biraz uzak ve alakasız, sevgili arkadaşlarım.
Asıl bize daha yakın ve en güzel örneklerden biri, ülkemizde, Cumhuriyetimizin kurucusu, sevgili önderimiz Atatürk’ün 57 yaşında erken denebilecek bir yaşta aramızdan ayrılması olayı.
Eğer Atatürk’ü sevdiğini söyleyen pek çok insana bakarsanız, onun düşmanlarla savaşından, eserlerinden değil, onun mavi gözlerinden, adının güzelliğinden, saçlarının rengi, gençlik resimlerindeki yakışıklılığı gibi unsurlardan bahsediyorlar ve bunlara ağırlık veriyorlar.
Ve bu unsurlara aşırı hayranlık ve beğeni, zararlı frekanslara sebep oluyor.
Bunu EMME ile birleştirdiğinizde, tüm o zararlı frekanslar, Atatürk’ün üzerine yönlendirilmiş oluyor.
Allah rahmet eylesin.
Allah bizi, milletimizi affetsin.
Tabii ona karşı olumsuz ve kıskançlıkla bakanlar da oldu.
Yani yukarıda bahsettiğim, ikinci çeşit nazar da çok çok oldu ve hala da olmakta.
Ama dediğim gibi erken yaşta ölüme kıskançlık nazarı değil, EMME, EMEREK BAKANIN NAZARI sebep oluyor.
Bu nazar gerçekten de en tehlikeli nazar.
Ve bu nazara, asıl günümüzden bir örnek daha var ki, o da Sayın Prof. Dr Yaşar Nuri Öztürk.
Kendisi de şu sıralar bir hastalıktan ciddi bir ameliyatla, yani TIP sayesinde kurtuldu.
Ancak, asıl bu EMME problemine bir çare bulması gerekiyor eğer, gerçekten kurtulmak istiyorsa.
Atatürk’ü emen pek çok insanın ona da emerek baktığını, havasına, zekasına, aklına, hatta dış görünüşüne, hayranlık duyarak baktıklarını anlaması ve buna izin vermemesi gerekiyor.
Kendisini emen bakışlardan, emen insanlardan kurtarması gerekiyor.
Ancak, görebildiğim kadarıyla, TV’de yaptığı programla, maalesef yine O TÜR İNSANLARA yani EMEN, dış görünüşe aşırı hayranlık duyan insanlara hitap ediyor. Kendini onlara sunuyor.
Oysa ki kendisini oradan çekip çıkarması, onu eserleriyle, ürünleriyle, fikirleri ile seven, aşırı hayranlık duymadan, HAKKINI veren, ve dış görünüşe değil, akla ve kalbe dikkat eden insanlara yönelmesi gerekiyor.
Allah yardımcısı olsun.
Biz de duamızı ediyoruz kendisi için.
*******************************
Ve nazar konusunu çareleriyle beraber şöyle bir toparlamak amacıyla, tekrar dönersek sevgili arkadaşlarım, nazardan korunmanın gördüğümüz gibi çareleri hep aynı ve çok basit:
NAZARDAN KORUNMANIN ÇARELERİ
1- Allah’a sığınmak.
2- Maşallah, yani Allah dilemiş de olmuş, ‘Ne güzel dilemiş Allah’ diyerek beğenmek ve nazarımızın değmemesine niyet ederek beğenmek.
3- Böbürlenmemek. İnşallah, yani Allah dilerse demek.
4- Aşırı beğenme, aşırı beğenilme gibi durumlardan uzak durmak için uyanık olmak.
*******************************
Ve sevgili arkadaşlarım, siz de bu çareleri bol bol kullanın.
Ama özellikle, aşırı beğenme ve aşırı beğenilme konularına dikkat edin.
Ne kimseyi aşırı beğenin, ne de insanların sizi aşırı beğenmesine izin verin.
Aşırı beğenme ve aşırı beğenilme durumlarına sebep olacak söz ve hareketlerde bulunmamaya büyük özen gösterin.
Yani manevi alemde de maddi alemde de, kimseyi emmeyin, kendinizi de emdirmeyin.
Tabii kıskanan insanlara da dikkat edin.
Ve daha da önemlisi kıskanmalarına vesile olacak hareketlerde bulunmamaya dikkat edin.
Ve her halükarda, siz hayatın 8 parçasını koruyacak şekilde Allah’a sığınıp, aklınız, kalbiniz hemfikir olarak söz ve hareketlerde bulunduğunuzda, sizin kontrolünüz dışında sizi kıskanan veya emen insanlardan da korunacağınızı bilin, yeter ki siz onlara meyletmeyin.
Hepimize kolay gelsin.
Harikulade Sizlerin, (ne güzel dilemiş Allah) Harikulade Dileklerinin (ne güzel dilemiş Allah) Funda Teyze’sinden, yine,
Çok çok sevgiler
(Hepimiz için de ne güzel dilemiş Allah. :D)
Sizlerin de beni çok sevdiğinizi biliyorum ancak çok çok rica ediyorum, bana da düşkünlük seviyesinde bir hayranlıkla yaklaşmayın. Ben de insanım, benim de kusurlarım var. Eğer benim de çok sevdiğiniz, çok beğendiğiniz bir tarafım olursa, lütfen “Ne güzel dilemiş Allah” deyin.
Hem söz ve hareket aleminde hem de düşünce ve duygu aleminde, aşırı sevgi ve aşırı saygı belirtilerinden hep uzak durun. Bu konuda göstereceğiniz dikkat ve özen için de şimdiden çok çok teşekkür ederim.
Ben de sizleri çok çok seviyorum, ama hep “ne güzel dilemiş Allah” diye diye.
*******************************
Bir minik not:
Sevgili arkadaşlarım,
Bilin bakalım benim kuşum kendini nazardan nasıl koruyor?
Elbette ki bir nazar boncuğu yok.
Tabii ki, Kuran’daki Felak suresini biliyor da olabilirler, ne de olsa Davud peygamberle beraber şakırlarmış, Süleyman peygamber de onlarla konuşurmuş ve hatta Allah’I bilemeyen bir ülkeden, Süleyman peygambere haber veren de bir kuşmuş.
Ve belki de aynı sebeple, maşallah (ne güzel dilemiş Allah) demesini de biliyor olabilirler ama benim bu konularda bir bilgim yok.
Ama yine de bariz bir şekilde nazara karşı kullandıkları bir korunma yöntemleri olduğunu görebiliyorum.
Sevgili arkadaşlarım,
Eğer bir kuşa nazarınız değecek şekilde çok beğenerek bakarsınız, kuvvetli bir şekilde başını silkeliyor, sanki siz nazarınızı onun kafasına şapka gibi geçirmişsiniz de o da onu silkeleyip atıyor gibi.
Bu yöntem de bana oldukça işe yarar gibi görünüyor, çünkü kuş bu şekilde başını salladığında insanın bakışı ve dikkati de hemen dağılıveriyor.
Kuşların 300 milyon yıldır dünyada hayatta kalmalarına ve bilgi birikimlerine de saygı göstermek lazım.
Ne de olsa biz sadece 50 bin yıldır dünyada olan bir varlığız.
Tabii ben size bunu tavsiyeden ziyade, bir örnek olarak veriyorum, sevgili arkadaşlarım.
Ama bir ders çıkartmak gerekirse, biz de eğer nazara sebep olacak bir bakışa maruz kalırsak, o bakışı silkeleyip atmaktan çekinmeyelim.
Silkelemek.
Atmak.
Çekip çıkarmak.
Çöpe atmak.
Bunlar hep temizlik yöntemleri.
Pinterest'te Takip Et!Yorum Yaz
Funda Teyze'nin öğrencileri kimler?:
Funda Teyze'nin öğrencileri:
** Akıl ve kalp merkezli,
** Hayatın 8 parçasını seven, sevmek isteyen,
** Hayatının her parçasında başarı isteyen,
** Hayatının her parçasını takdir etmeyi, teşekkür etmeyi bilen ve seven,
** Bir hatasını, yanlışını farkedince, bunun üzerinde ısrar etmeden azim ve kararlılıkla vazgeçmeye, hep iyiden, güzelden, doğrudan yana olmaya kararlı ve niyetli,
** Ve en önemlisi de, öğrenmeyi çok ama çok seven,
** doğru öğretmeni bulduktan sonra, hayatının her parçasında da olduğu gibi öğretmenine de sadakat gösterebilen,
** Allah'ı seven,
** Allah'ın da onu ve herkesi çok sevdiğini bilen,
** Anne veya anne olmak isteyen,
** Mutlu ve huzurlu bir aile kurmak isteyen,
** Mutlu, huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir hayat isteyen,
** Hayatının 8 parçasında hayırlı uğurlu işler yapmak isteyen,
** Türk hanımları.
Hayatımızın 8 parçası derken, hemen hatırlatayım, hayatın vazgeçilemez 8 parçası şunlar:
1- Kişinin kendisi,
2- Ailesi,
3- Arkadaşları, ülkesi,
4- Tüm insanlık,
5- Tüm canlılar,
6- Tüm fiziksel evren,
7- Ruhlarımız,
8- Allah.
Beyler ve öğrenci olmaya niyeti olmayan bayanlar da tabii ki okumak isterlerse okuyabilirler ancak yorum ve sorularınızı kabul edemeyeceğimiz ve cevap veremeyeceğimiz için lütfen kusura bakmayın.
31 Aralık 2011 tarihi itibariyle artık, rumuzlu yorumları kabul edemiyoruz.
Harikulade yorumlarınız bizim için çok değerli. Bu sebeple, hayatın her hangi bir parçası için sevgisiz, saygısız, iyiden, güzelden, doğrudan yana olmayan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Aynı şekilde özel cevap isteklerini de karşılamam artık mümkün olamıyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Lütfen yorumunuzda, okuyanlara ve güzelim Türkçemize olan sevgi ve saygınızı da, imla kurallarına elinizden geldiği kadar dikkat ederek gösterin.
Çok çok teşekkürler, çok çok sevgiler,
=======================
Çekim Yasası Öğretmeni
Ve Harikulade Dileklerin Funda Teyzesi
=======================
Not:
Harikulade dilekler derken kastettiğimiz hayatın 8 parçası için hayırlı, uğurlu, faydalı, güzel dilekler. Hayatın 8 parçasından birini veya daha çoğunu yok farzetmeyen, zarar vermeyen, iyi, güzel, doğru dilekler.
Hepimize kolay gelsin. :D
No trackbacks yet.
16:25, 27 Temmuz 2013
Maşallah maşallah maşallah
Harikulade yazılmış bir makalenizi daha okumak çok güzeldi
21:16, 27 Temmuz 2013
Çok sevgili Funda Hocam Merhaba,
Tam ben nazar konusunda düşünürken bu makalenizi okumak çok iyi geldi.
Çünkü son günlerde başkalarının ya da kendimin nazarına geldiğim olaylar yaşadım. Ve neden böyle oluyor diye şikayetlendim. Çok şükür makaleniz hızır gibi yetişti.
Sizi seviyorum. Emeğinize sağlık. Allah sizden razı olsun.
Çok çok sevgiler…
10:14, 28 Temmuz 2013
Funda Hocam yorumumu yazarken maşallah yazmayı unutmuşum. Sonra farkettim.
Maşallah, maşallah,maşallah….
16:29, 28 Temmuz 2013
Çok çok sağ olasın Özlemi arkadaşım.
Dilerim faydalı olmuştur.
Çok çok sevgiler
16:39, 28 Temmuz 2013
Çok çok teşekkürler Nurten arkadaşım.
Dilerim sana da faydalı olmuştur.
Gerçi özelden bir okuyucum daha yazmış, ya kendisinin ya da başkalarının çok nazarının değdiğini düşündüğünü, ve Allah’a sığınmasına dualar okumasına rağmen bir fayda göremediğine dair.
Kendisine özelden verdiğim cevabı buraya da getiriyorum ki, yukarıda verdiğim çarelerin işe yaramadığını düşünen başka okuyucularım olursa, onlar da o cevaptan faydalanabilsin.
İşte ismini vermeden, o arkadaşa yazdığım mesaj:
*****************************************
Sevgili arkadaşım,
Sağ olasın mesajın için, güzel dileklerini ben de aynen senin için diliyorum.
Sorunu bir kaç kere okuyup anlamaya çalıştım.
Ve gördüm ki, sen madem besmele ile yapıyorsun yaptıklarını, duaları da okuyorsun, bu demektir ki,
** ya daha çok besmele ve dua gerekiyor, (Sonradan ekleme: DAHA ÇOK veya DAHA HİSSEDEREK)
** ya da, senin daha çok dinlenmeye, daha çok huzurlu vakit geçirmeye odaklanman lazım.
TV vs seyrediyorsan, seyretme, seni üzen çevre ve insanlardan uzak dur, uykuna gıdana dikkat et, düzenli, programlı bir hayat yaşa.
Kendini sevdiğin meşgalelerle meşgul et, ne boş otur, ne de kendine aşırı yüklen, tam bir denge noktasında hayatını yaşamaya çalış.
Herhalükarda daha çok dua, daha çok besmele ile ALLAH’A sığınmanın mutluluğunu yaşa. Tekrar ediyorum, Allah’a sığınmanın MUTLULUĞUNU YAŞA.
Başına gelen her şeyin ille de nazar olması gerekmez, bazı şeyler herkesin başına gelebilen olumsuzluklar da olabilir, yani kendini ‘gene nazar değdi’ diye şartlandırma, olumsuz bir havaya girme, ‘olabilir’, diye bak ve kendini üzme. Bazen olumsuzluklara ‘olur böyle şeyler’ diye gerçekleri görerek, kendimizi paralamadan, kendimize yüklenmeden, olumlu bakmak gerekiyor.
Kolay gelsin.
Çok çok sevgiler
***********************************************
Kısacası sevgili arkadaşlarım, her konuda olduğu gibi nazar konusunu da olumsuzluklara odaklanmak için bahane yapmamamız lazım.
Eğer dua etmek işe yaramıyorsa, aslında o arkadaşa yazarken, daha çok besmele ve dua demişim ama aslında kastım, DAHA HİSSEDEREK, daha çok huzurla Allah’a sığınarak ve güvenerek, demek istedim.
Ve ayrıca, bu arkadaşımıza bahsettiğim noktalarda, kendini olumsuzluklara itip, paralama durumu söz konusu olabilir.
Bu durumda mutlaka UYKUMUZA, SAĞLIĞIMIZA dikkat etmek, huzurlu bir hayat yaşamaya odaklanmak gerekiyor bence.
Kendimize anlayışlı ve sevgi dolu olmak bu konuda da anahtar.
Hepimize kolay gelsin.
Nurten arkadaşım, dilerim sen de yukarıda yazdıklarımdan, kendine de anlayışlı olacak şekilde bir sonuç çıkartmışsındır.
Çok çok sevgiler
22:13, 28 Temmuz 2013
Funda Öğretmen’im,
Nazar gerçekten hepimizin başına gelen bir durum. Bu konuya da bizler için böyle güzel bir açıklık getirdiğiniz için çok teşekkür etmek istedim.
Ellerinize sağlık ve maşallah, maşallah, maşallah.
Çok çok sevgiler
23:54, 28 Temmuz 2013
Çok güzel bir makale ve tam ihtiyaç anında çok teşekkür ederim. Allah sizi nazarlardan korusun
15:25, 29 Temmuz 2013
Maşallah çok faydalı, çok aydınlatıcı bir makale oldu hocam. Elinize, emeğinize sağlık. Size maşallah. Hepimize maşallah. Allah’a sığınmak nazardan korunmanın çaresi bunu çok iyi anladım.
Çok çok teşekkürler.
Çok çok sevgiler.
15:47, 29 Temmuz 2013
Çok çok teşekkürler Sanem arkadaşım.
Dilerim senin için de hayırlı uğurlu olur.
Sağ olasın.
Çok çok sevgiler
15:49, 29 Temmuz 2013
Hepimizi, diyerek ben dileğine katılıyorum, Müjgan arkadaşım.
Çok çok teşekkürler mesajın için.
Dilerim senin için de hayırlı uğurlu olur.
Çok çok sevgiler
15:51, 29 Temmuz 2013
Harika, Alev arkadaşım. Çok çok sevindim faydalanmana.
Dilerim senin için de hayırlı uğurlu olur.
Dilerim hayatta pek çok nazardan korunmana vesile olur.
Maşallah.
Çok çok sevgiler
00:53, 10 Aralık 2015
Merhaba. Güzel bir yazı, teşekkürler. Ancak nispet yapanın/kıskandıranın nazarı kısmını 2 kez okuduğum halde anlamadım. Bu durumda nazar kime değiyor? Nispet yapana ve onun bir eşyasına mı yoksa kıskanana mı? Nazara uğraması gereken bana göre nispet yapan kişi ama sanki yazınızda kurban kişi durumunda olan kıskanan kişiymiş gibi bir anlam çıkıyor… nedir anlatılmak istenen? teşekkürler.
11:14, 10 Aralık 2015
Sema arkadaşım,
Aslında çok doğru anlamışsın. Çünkü nispet yapıp kıskandırmaya çalışanlar eninde sonunda mutlaka zarar görüyorlar. Hatta bir sonraki maddede Kuran’dan verdiğim örnekte de o kişi arkadaşına nispet yapmıştı ve zarar gördü, değil mi?
Tabii hayatta bazen bu zarar uzun vadede gerçekleşebiliyor. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste diye bir söz var. (mazlum: haksızlığa uğramış, zalimliğe uğramış kişi demek. Aheste de yavaş.)
Veya uzun vade olmasa bile, nispet yapan kişinin, hem o anda hem sonrasında hayatının mutsuzluklarla dolu olması da ayrı bir zarar. Her ne kadar bu kişiler ‘mutluymuş’ gibi kendilerini göstermeye çalışsalar da aslında çok ama çok mutsuzlar. Zaten mutlu olsa nispet yapma ihtiyacı duymazdı, değil mi?
Ancak, senin de farkettiğin gibi aslında o maddede anlatmak istediğim sadece bu değil.
Kıskanan kişinin gördüğü zarara da, ben bir öğretmen olarak ÇOK şahit oldum.
Hem kendi temizliklerimden hem de öğrencilerimin yaptığı, onlarca hatta yüzü çoktan geçmiş de olabilir, bu konudaki temizliklerden biliyorum ki, nispet yapılan kişi ‘EĞER ALLAH’A SIĞINMAZSA’ yıllar süren bir eziklik, acı, kendini veya sahip olduklarını beğenmeyiş, veya kendisine nispet yapılan o konunun peşinden yıllar süren bir acılı, zorlu koşuşturma yaşayabiliyor.
Tabii mantıkla bunları konuşmak ayrı, Allah’a sığınıp, aklımıza kalbimize bakıp temizlik yapmak ayrı.
Nispet yapılan o konuda temizlik yapmadan uğradığımız zararın farkında bile olmuyoruz, çoğunlukla.
Yani sonuçta iki tarafa da zararı olan bir konu bu.
Dilerim şimdi daha da açıktır.
Çok çok sevgiler
20:39, 10 Aralık 2015
çok teşekkürler, sevgiler…
17:00, 25 Temmuz 2016
Benim farkettigim bazı insanlar bir şeyi beğenince beğendiği kişide olan özelliğe maşallah ne kadar güzel demek yerine sende var bak bizde yok … şeklinde yaklaşıyor bu durumdan içim fazlasıyla rahatsız oluyor sanırım bu emme yapan kişiler. Nasıl? silkeleyip atacağız kızacak mıyız MAŞALLAH De diye:)
13:05, 11 Ağustos 2016
Hmm bence ‘sende var bizde yok’ şeklinde bakanlar emme yapanlar değil, Hilal arkadaşım. Emme dediğim şey bir çeşit hayranlık. Büyük bir hayranlık.
Senin dediğini yapanlar, kıskançlık hissedenler. Benim tavsiyem onlara iyi davranıp, ‘Allah sana daha da güzelini versin’ türünden iyi bir sözle onların o negatifliklerinden çıkıp, onları da çıkarmak.
Silkeleyip atmak dediğim şey, KENDİ içimizde yapacağımız bir şey.
Eğer bu insanlara kızarsak, silkeleyip atmış değil, aksine daha da içine girip yapışmış oluyoruz, bilmem ki anlatabiliyor muyum?
10:37, 25 Ağustos 2016
Teşekkürler:) Çok güzel bir yazı tekrar okudum.
14:50, 1 Eylül 2016
Teşekkürler okuduğu için de mesajın için de Hilal arkadaşım.
15:37, 14 Şubat 2017
Funda hocam bu nazar konusunda çok büyük bir hata yaptığımı yeni fark ettim ,bu yazınızla beraber. Bende kendi kendime nazar ettiğim düşüncesi oluştu. Eşim ve oğlumla çok mutluyuz diye iç geçirdiğim anda bir gerginlik mutlaka yaşıyoruz. Fark ettiğim anda Allahıma sığınıyorum ama iş işten geçmiş oluyor. Oğlum konusunda yardımınıza ihtiyacım var hocam, şu an 15 yaşında, ilkokul ve ortaokul zamanlarında çok başarılı bir çocuktu ve ben her zaman oğlumun başarılarından bahsederdim nisbet olsun diye değil, gayet iyi niyetle, örnek olsun diye düşünüyordum. Şu an durumuna bakınca okuldan nefret eden ,asi, insanlardan uzaklaşmış, sanki kalbi ve aklı kilitlenmiş gibi çok üzülüyorum. Geç kalmış bile olsam bu durumu değiştirebilir miyim sizce… Bu farkındalığı bana yaşattığınız için çok teşekkür ederim. Kutluyorum sizi …MAŞALLAH. MAŞALLAH. MAŞALLAH
14:21, 15 Şubat 2017
Tabii ki düzelebilir diye düşünüyorum ben Ayla arkadaşım. Allah’a sığın, elinden geleni yap ve umudu kesme, derim ben.
Unutma ki, bu çağ da geçecek. Fazla üzülmeyin. Bana sorarsan, size düşen 2 şey var:
Bir, çocuğun bu çağdaki davranışları sizin eleştirilerinizle veya arkadaş etkisi ile yerleşmesin, kalıcı olmasın. Yani sürekli eleştirmek yerine, azıcık görmezden gelmek yardım edebilir, diye düşünüyorum ben.
Biz kalıcı gibi düşünüp, bu davranışları ona çıkmaz bir şekilde yapıştırmayalım. Unutma ki, sen bile, o bile hatırlamayacak sonraki yıllarda..
İkinci konu ise, hırpalanmasın. Ergenlik çağı geçer ama bu çag dolayısı ile çocuğa yaşatılan acılar maalesef kalıcı olarak etkili olabiliyor.
Her çocuk fırtınalar yaşar bu dönemde. Kendi ergenlik dönemini hatırlamakta da fayda var. Bence insanın en ihtiyaç duyduğu şey anlaşılmak, özellikle bu dönemde daha da çok, daha da çok.
Ve çekim yasası açısından, BİZİM KENDİ DÜŞÜNCE ve DUYGULARIMIZ, kendi söz ve hareketlerimiz, KENDİ yaşadıklarımızın da en birinci sorumlusu, öyle değil mi?
Yani diyeceğim o ki, en ufak bir asilikte eğer biz, bunu düşünce ve duygularımızla, abartmışsak, ya da abartıyorsak, o asiliği de körüklemiş oluyoruz.
Bizim en başta KENDİ düşünce, duygu, söz ve hareletlerimizin, kararlarımızın, niyetlerimizin, inançlarımızın sorumluluğunu almamız, iyiden, güzelden, doğrudan yana temizlik yapmamız, HEP jet hızıyla sonuç veriyor, diye düşünüyorum ben, tecübelerime de dayanarak.
Ardından da ona can katmak, çok faydalı.
Ha gayret, Ayla arkadaşım. Allah’a sığın, aklını kalbini dinle.
Ben de ailene sana, çocuğuna, huzur, mutluluk, sevgi, saygı, güven dolu bir hayat diliyorum.
Çok çok sevgiler