Sevgili arkadaşlarım,

XXX’i süt kurumu diye biliyordum ben, çikolatalı süt, kahveli süt vs ürünleri var. Ama ben biraz şok oldum. Süt içtiğimi sanırken üzerini okudum ki, birinde % 1,5 gerçi diğerini attım ama galiba %3 süt varmış.

Bir de üzerinde inek resmi var, süt güğümü resmi var.

Türk insanı uyuyor mu? %1.5 süt içerin ürüne çikolatalı süt denilebilir mi?

Siz ne diyorsunuz?

Not: Bir de üzerinde GERÇEK ÇİKOLATADAN yazıyor. Tövbe tövbe!! Bir de GERÇEK SÜTTEN diye yazabilseydiniz keşke. Hadi sütü bıraktım, süt tozu bari koysaydınız…

Sevgili Funda Hocam,

Sanırım Türk insanı gerçekten uyuyor. Yani uyuyoruzzzz maalesef.

Ahh Hocam ahhh.

Ben kendi adıma çocuklara uzun ömürlü süt içirmemeye çalışıyorum. Süt yerine evde kendimin mayaladığı yoğurt yedirmeye gayret ediyorum. Ama kek yaparken falan bu sütlerden kullanıyorum ben de. Allah uyandırsın her birimizi inşallah. Bu insanları da uyandırsın.

Ama Özlemi arkadaşım uzun ömürlü sütte bir zarar yok diye biliyorum ben. Uzun ömürlü olması sadece mikropları yok ediyor, besin değerine bir zarar vermiyor.

Asıl bir sürü çocuk, yaşlı insan mikroplu sütlerden hastalanıyor, sence de öyle değil mi?

Evet öğretmenim maalesef sütler süt değil. Kutu süt eve hiç almıyorum. Kızım da sütü çok seviyor ve içiyor. Ben de XXXXX’ın pastörize şişe sütleri var ömrü 3-5 günlük, onlardan alıyorum, bulamaz mecbur kalırsam XXX’in ömrü 7 ila 10 gün olan sütlerinden alıyorum. XXXX süt var İzmir sütü. O da pastörize ve şişe. İzmir vb civarında oluyor. Onu da bulmak kolay olmuyor İzmir’den uzaklarda, ama bazen XXXX’ya geliyor. Denk gelirse ve yeni gelmişse alıyorum. Evin önüne getirenler var ama öyle güvendiğim bildiğim inek sahibi de olmadığından onlardan almaya cesaret edemiyorum. Bir de yetişebilirsek sadece sabahları güvenilir bir mandıranın sütünden alabiliyoruz. Ama o da gelir gelmez bittiği için sabah erkenden gitmek gerek.
Allah hepimize yardım etsin. Gıdaların temizlerinden, lezizlerinden, güzellerinden, helal olanlarından bize, ülkemize bol bol nasip etsin inşallah.
Çok çok sevgiler.

Öğretmenim ben yanlış bilmiyorsam, UHT süt diye geçen, hani ömrü çok uzun olan sütlerin sakıncalı olduğunu duymuştum. O yöntem sütlerin yapısını değiştiriyormuş ve sağlığa zararlıymış diye duymuştum. Ama pastörize sütlerin bir zararı yok, onları güvenle tüketebiliriz diye biliyorum.
Çok çok sevgiler.

Sevgili Funda Hocam,

Uzun ömürlü sütlerin de ısıl işleme tabii tutulurken birçok faydalı mikroorganizmalarını kaybettiği de çok yaygın bilgiler arasında. Ben Ankara da XXXXXXX XXXXX XXXXXXXX’nin günlük pastörize sütlerini içirmeye hep gayret ediyorum. Açık aldığımız sütleri de güvendiğimiz gerçekten içine su katmayan kişilerden almaya özeniyorum. Mesela Gölbaşında henüz güvendiğim bir yer bulamadım. Güzelce kaynatıp yoğurdunu yemek bence çok çok sağlıklı Funda Hocam

Biraz daha bu konuyu araştırayım ne dersiniz?

Sevgili arkadaşlarım,

Ateş’e sebep olan Coxiella burnetii adlı bir bakteri var. Sütte ve özellikle de hayvanlarda bulunan ve son derece bulaşıcı bir mikrop.

Ve bu normal pastörize sıcaklıklarına bile dayanıklı bir mikrop.

Ve daha da ilginci, bulaştığı bir yerde 60 gün kalabiliyor.

Ve daha da ilginci, 1 adet, evet sadece 1 adet ile bir insanı öldürmeye yetebiliyor. Tabii kişinin ölüp ölmeyeceği alacağı bakıma kalmış ama mikrobun bu gücü var 1 adet ile.

Ve bu sebeple en tehlikeli biyolojik silahlarda bile bu kullanılıyormuş.

Q-fever denen ateşe sebep oluyormuş. (Q’nun anlamı query imiş yani ‘belirsiz, sorgu’demek. İlk bulunduğunda bu ateşin sebebini bir türlü bulamadıkları için q-fever demişler.)

Süt, doğal olarak, ya da ev ortamında kaynatarak ya da gayri ciddi yerlerde kaynatarak tüketildiğinde, dünyanın en tehlikeli gıdası.

Amerika gibi bir ülkede bile gıda zehirlenmesi ile hastaneye yatışların 1. sebebi süt.

Ve hatta tüm diğer gıdalara 3 kat, evet, ÜÇ KAT fark oluşturarak 1. sebep.

Bu şekilde kullanılan SÜTÜN sebep olduğu hastalıklar: Tüberküloz (Türkçesiyle verem), bruselloz (Türkçesiyle Malta ya da Akdeniz humması) difteri (Türkçesiyle kuşpalazı) kızıl, q-fever (yukarıda anlattığım ateş) salmonella mikrobunun sebep olduğu hastalıklar ve daha bir çok mikrobun sebep oldukları….

Normal pastörize işlemi, 60 derecede 20 dakika ile yapılınıyor, kaynatarak değil. Yani azıcık ısıtıyorlar içindeki mikroplar çoğunluğu kalıyor. Bu peynir yapımında gerektiği için ve az elektrik, enerji harcadığı için bazı üreticilerce tercih edilebiliyor.

Yani demek istediğim eğer süt 60 derece ile pastörize edilmişse ve sadece 3-5 gün dayanacağı bize söylenmişse, bunun anlamı, içi mikrop dolu demek.

İlle de faydalı mikrop istiyorsak, YOĞURT yiyelim diye tavsiye ederim ben.

Hatta şimdi aklıma geldi, acaba hani geçen aylarda Fatma arkadaşımızın bir ateşi mi olmuştu?

O sıralar da mandıradan süt almış mıydın Fatma arkadaşım? Bir soru…

Bir de mandıra veya hatta normal pastörize yapan yerlerde çalışanları, çalışma şartlarını bir düşünün.

Eller temiz mi sizce?

HTST diye bir pastörize yöntemi daha var, o da High Temperature Short Time, yani Yüksek Sıcaklık Kısa Süre pastörizesi.

O da, 72 derece 15 saniye.

Bu da kaynama sıcaklığı değil, ağız yakan kahve sıcaklığı.

Yukarıda anlattığım mikropların en kötüsü, Q-ateşe sebep olan, 70 derecede ölmüyor, ama 72 de ölüyor.

***DİKKAT*** 72 derecede ancak bu mikrop halledilebiliyor, 60′da, 70′de değil!

Yani en azından benim tavsiyem HSTS pastörizeyi seçin. Bu da, 12 ay dayanıklılık süresi veriyor.

UHT denen Ultra High Temparature, yani çok sıcak derece işlemi, 135 derecede 1-2 saniye tutuyor sütü.

Bu sıcaklık yağın cızırdamadan önceki hali. (yağ 170′de hafif cızırdıyor ve kızartma sıcaklığı, 185′de bol cızırtı ve hafif duman çıkarıyor, benim bildiğim)

Ve 135 derece’de sadece 1-2 saniye kalıyor süt. Bu da 12 ay dayanıklılık süresi veriyor.

Ve mikropları garantili öldürüyor. Vitaminler az biraz gidiyor.

İşin acıklı tarafı doğal ortamlarda hazırlanan sütler evde kaynatılıyor mikropları ölsün diye, ve ASIL BU vitaminlerin neredeyse hepsini alıp götürüyor, 10-20 dakika 100 derece sizce de fazla değil mi?

Yani biz evde yapınca oluyor da onlar temiz ortamda el değmeden yapınca mı kötü oluyor?

İşin acıklı tarafı evde ve mandıralarda İNSAN faktörü var, öksürük, ihmal, cahillik, gençlik, yorgunluk, bezginlik, olası sinekler, böcekler…

Yılın 365 günü tüketilen bir üründe, insan faktörüyle bu kadar içiçe olmak emniyetli değil bence. O yüzden Amerika’da da insanlar doğal sütten bütün eğitimlerine kültürlerine rağmen hastalanıp duruyorlar.

Hastaneye gitmeseler bile, karın ağrıları, ateşler, vb vb vb.

Anlatabildim mi EVDE sütü kaynatmak, daha da süte zarar veriyor bence. Kazara altını açık unutmalar vs de cabası.

Hele hele kaynattıktan sonra ocakta bırakıyorsak, mikroplar o sıcacık ılık ortamda, ooh, yine harikulade bir ortam üremek için.

UHT doğrudan açılınca buzdolabına gidiyor benim bildiğim, kaynatsak bile bir bardak ve yap iç, kalan yine buzdolabına.

Bunlar benim bildiklerim, gördüklerim, yaşadıklarım…

Bakalım siz ne diyeceksiniz…

Hepinize sağlıklı, mutlu, huzurlu günler…

Not: Dünyada sağlık için, afiyet için (yani hastalıktan uzaklık için ) enerji tasarrufu için UHT’ye gidiliyor. Şu sıralar %70 gibi. Biz doğal olalım diye ateşe, vereme, mikroplara yenik düşmeyelim, Allah dilerse ve biz de dilersek, diyorum ben. Bizde %50 civarı imiş UHT süt kullanımı. Var mı acaba mikroplardan hastalanıp ölenler, haberimiz bile olmuyor belki sebebin o olduğu hakkında.

Kızıl oldu, difteri oldu vs deyip geçiyorlar belki ama sebebin SÜT olabileceğini kimse ya bilmiyor yani cahil, ya da zalim değildir inşallah.

Özlemi arkadaşım, ah keşke bakacağımız tek şey su katıp katmadıkları olsa… Ama yukarıda anlattım ya bence daha önemli konular var.

Öğretmenim biz mandıra sütü almayalı çok oldu. Bir seneden fazla oldu. Zaten toplamda da 3 yada 4 kere almıştım yoğurt yapmak için.
Bu bilgileri verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Hem bizi hem çocuğumuzu korumamız için çok önemli. Allah korusun. Ben de çok dikkat edeceğim bundan sonra. Ne çocuğumun ne de bizim bu şekilde hastalanmamızı asla istemem. Allah korusun.
Benim rahmetli anneannem eskilerle ilgili hikayeler anlattığında falanca dondurma yedi öldü, şu kişi dondurma yedi öldü diye pek çok hikaye anlatmıştı. Onlar dondurmadan zannediyor ama muhtemelen sütten ölmüşler diye düşünüyorum şimdi.
Şu an elimde XXX’in kutu sütü var. Biraz daha dayanıklı olan süt. Ama üzerinde pastörize yöntemi yazmıyor. Sadece düşük sıcaklıkta pastörize edilmiştir yazıyor. Bir de XXXX marka pastörize süt var. Onun üzerinde de yüksek sıcaklıkta pastörize edilmiştir yazıyor. Bu durumda XXXX süt HSTS mi acaba.
Demek ki UHT süt ile ilgili bilgilerim doğru değilmiş. Tekrar teşekkürler öğretmenim bu bilgiler için. Ben bundan sonra süt konusuna çok dikkat edeceğim ve UHT süt konusundaki yanlış bilgilerimi de değiştiriyorum, asıl bu sütü tüketmekten korkmayacağım. Diğerlerinden uzak duracağım.
Çok çok sevgiler.

Aaaa çok sevindim Fatma arkadaşım faydalanmana.

Ve inşallah sağlığınıza da ÇOK ÇOK faydalı olsun. Allah hepimizi korusun, hepimize sağlıklı, mutlu güzel ömürler versin.

Biz de dikkat edelim. Güzel araştıralım, inceleyelim. Hayret niye daha önce konuşmadık acaba UHT vs. Bir şeyler konuştuk diye hatırlıyorum ama o başka konuydu galiba.

Ne güzel, bugünkü %1,5 süt içeren sütün bize de faydası oldu. iyi ki yazmışım.

Bak anneannen de biliyormuş, gerçi o dondurmadan sanmış ama bence de senin dediğin gibi, sütten ölmüşlerdir, Allah rahmet eylesin.

İnşallah milletçe uyanalım.

Sağ olasın iyi niyetin ve doğru olanı yapma arzun ve hevesin için.

Allah kabul etsin, hayatının her parçasına yardım etsin ve bu niyetlerin HEP gerçek olsun inşallah.

***************

Bu güzel niyetten ve temizlikten sonra, biraz sahipliğimiz azalmış olabilir, sanki doğadan, doğal olandan bir uzaklaşmak ve bir kayıp hissi hissedebiliriz. Onun için negatif sahiplik tamiri yapalım.

İçimize Heidi’nin dağlarını keçilerini süt sağışlarını, Karadenizde sahip olacağımız o güzel yazlık evi çekelim, oradaki inekleri tavukları, koyunları, keçileri içimize çekelim.

Not: Bir de merak ettim, o ateşin sebebi SENCE pastörize veya evde kaynatıp içtiğin süt olmuş olabilir mi?

Allah’a sığın ve bir bak bakalım aklın kalbin ne diyor…

Tamam öğretmenim, negatif sahiplik alıştırması yapacağım ilk fırsatta.
Öğretmenim düşünüyorum ama galiba geçtiğimiz aylarda çocuğumun ateşi olmadı diye hatırlıyorum ben. Ama tam da hatırlayamadım, belki olmuştur. Ben güzelce bir düşüneyim. Ama geçen aylarda olmasa bile, ara ara bir iki günlük süren ateşleri oldu birkaç kez. Bu ateşler belki de sütlerden kaynaklanıyordu dediğiniz gibi öğretmenim. Çünkü biz sıklıkla XXX süt ve XXXXX süt aldık hep. Allah korusun çocuğumuzu da hepimizi de. Bundan sonra çok dikkat edeceğim öğretmenim.
Çok çok sevgiler.

Tamam Fatma arkadaşım. Bir de ateş derken SENİN olmuştu diye hatırlıyorum yanlış mı hatırlıyorum.

Kusura bakma yanlış hatırlıyorsam hani sonra öksürük devam etmişti bayağı bir süre???

Not: Bir de sen yazımı okuduktan sonra ben yağ cızırdama sıcaklarını merak edip onlara baktım ve yazdım. Sana da haber vereyim dedim.

Hatırladım öğretmenim. Ben ramazandan önce üst solunum yolu enfeksiyonu olmuştum. Sonrasında hastalık iyileşmiş ama öksürük bir buçuk ay kadar devam etmişti. Ramazan bayramı biter bitmez doktora gitmiştik. Kanımda enfeksiyon çıkmıştı ve antibiyotikle öksürük geçmişti. Ama bu enfeksiyonun sebebi acaba ne mikrobu olabilir bilmiyoruz. Belki de süttendir. Allah bilir.
Teşekkürler öğretmenim, ben de gidip yağ cızırdama sıcaklıklarına bakayım.
Çok çok sevgiler.

Evet evet o. Üst solunum enfeksiyonu derken ateş de olmuş muydu diye merak ettim.

Ateş de olmuştu galiba öğretmenim.
Çok çok sevgiler.

Sevgili Funda Hocam,

Size özel yazmamın sebebi sizin kadar ayrıntılı bilmediğim için arkadaşlarımın da akıllarını karıştırmamaktı

Benim de dinlediğim ve özellikle gıdalarda kanser risklerini inceleyen bir doktor bey var. Özellikle yoğurdumuzu kendimizin mayalaması gerektiğini günlerce dolapta durup bozulmayan gıdalarda kansere neden olabilecek bir sürü katkı maddesi olduğunu söylüyor. Yıllardır bu konu üzerinde çalışmalar da yapmış. Adı şimdi gelmedi ama araştıracağım. UHTli sütlerin de uzun ömürlü olmasının süt özelliklerini yitirmesi anlamına geldiğini söylüyor. Ama bir kez daha araştırmalıyım ve inşallah sayenizde güzel şeyler öğrenmeye devam.

Bilgiler için teşekkür ederim. Çok kıymetliler.

Yine size özel yazacağım çünkü yazdıklarım yine %100 doğru mu bilmiyorum.

Çok çok sevgiler,

Mini not:Köyde anneannemin ineklerinden sağdığı kaynatıp sabah kahvaltısında bizlere ikram ettiği sütleri tüm aile keyifle içerdi.Ben ise fazla kaymaklı ve sıcakken koktuğu için bu sütten pek içmezdim Yine anneannemin yoğurdu da tereyağı da bir ayrı lezzetli olurdu

Fatma arkadaşımızın da ve belki diğer arkadaşlarımızın da bildikleri ve düşündükleri seninkilerden farklı değil gibi geldi bana Özlemi arkadaşım.

İstersen aç ve rahat rahat konuş ve bu önemli konu açığa çıksın temizlensin. Kanserojense de bilmek güzel olur değil mi?

Hangi araştırmaya göre bu söyleniyor? Böyle şeyler duyguyla mı karar verilecek? Yoksa araştırma ile mi? (Yani o doktor için söylüyorum??) Kanser, verem, bunlar bilimsel ve araştırmalık konular değil mi? Duygularımızla mı karar vereceğiz bunlara?

Her şeyin kanserojenlik derecesi araştırılıyor. Silginin bile. Süt gibi önemli bir konuda bunun araştırması yok mu? Bu doktor bu araştırmaları neden gösteremiyor?

Acaba çiğ sütten veya işlemden geçirilmemiş sütten kaç kişi ölüyor, verem, veya soğuk algınlığı, veya şu bu diye? Bu doktor ne düşünüyor anlamadım ben, böyle bir iddia kanıt olmadan söylenebilir mi?

Ama benim asıl anlamadığım biz evde 10-20 hatta 30 dakika 100 derece kaynatıyoruz kanserojen olmuyor da, 72 derecede 15 saniye ya da 135 derecede 1-2 saniye mi kanserojen yapıyor?? Tencerede biz kaynatırken, tencerenin dibi 150′ye kadar çıkar. Tam o kaynattığı yerler.

Dünyada verem geri döndü diye duyuyorum bazen.

Tabii düşünmemiz gereken hesabını yapmamız gereken ben doğal süt içip, aileme içirip, gizli gıda zehirlenmeleri ile ayda veya 2-3 ayda bir ateşlenen çocuklarımı tehlikeye mi atayım, yoksa HSTS veya UHT süt kullanıp bu tehlikeyi sıfıra mı indireceğim?

O doktor da bu süt işlerini bilmiyor mu? 1 numaralı gıda zehirlenmesine sebep olan gıda olduğunu başka gıdaların 3 katı olarak, bunu hiç mi okumamış acaba? Orada burada ateşlenip hastalanıp ölen çocuklar insanlar neden ölüyor acaba diye hiç düşünmedi mi acaba?

Ama asıl HANGİ ARAŞTIRMA ile kanserojeni bulmuş da insanlara duyuruyor acaba?

Yani hem kendi hem de çocuğunuzun sağlığı için ÇİĞ SÜT İLE fazla haşır neşir olmayın derim ben, tehlikeli.

Kanserojense bunun bir belli oranı vardır, araştırmaları vardır, ona göre tüketimi durdurulur. Hiç kimse kanserojen süt içme meraklısı değil.

Evet kahvede yüzlerce kanserojen madde var ama hastalandırma oranı az. Mesela su da kanserojen olabilir, her madde kanserojen. Mesele HASTALANDIRMA ORANI. Yani bazı maddeler milyonda bir olasılık ile yapıyor, bazı maddeler (mesela asbestos) 10 kişide 1 yapıyor.

Yani bunların oranları var. Sütünki neymiş? Niye kanser konusundaki bu iddialar araştırma ile yok? Eğer kahveden fazla ise bu oran, dünyada kıyamet kopar, hiç merak etmeyin ama ben Avrupa’da Amerika’da UHT sütün %90 lara kadar bazı ülkelerde kullanıldığını görüyorum, eğer o doktorun dediği doğru olsaydı, bu ülkelerde yer yerinden oynamaz mıydı?

Ki onlar daha meraklı doğal olsun, organik olsun vs çok para harcıyorlar bunlara.

O doktor neye göre konuşuyor bilmiyorum.

************************************

Ama ben size daha ASIL SEBEBİ, yani çiğ sütle, doğal sütle NEDEN oyun oynanmaz, onu daha söylemedim.

Bu ilk konu bir rahatlasın da öyle anlatayım diyordum, ama madem yeri geldi sanki, ASIL SEBEBİ söyleyeyim.

Sütün mikrop taşımaya, hastalık yapmaya bu kadar uygun olmasının sebebi sizce nedir?

1- Süt bebekler için.

Aslında süt, doğal olarak ne çocuklar için, ne de büyükler için, sadece bebekler için.

İnsanların süt içme yeteneği 20.000 yıl önce biraz yapay olarak gelişmiş.

Ondan önce bir insan süt içtiği zaman hastalanıyormuş, midesi bozuluyormuş, ondan hiç bir fayda, besin alamıyormuş. 8 milyon yıldır ayakta yürüyen insan ve benzeri canlılarda bu böyleymiş, yani 20.000 yıl önce insanoğlunun zekasının zorlamasıyla, insanlar süt içmekte ısrar edip, içip de dayanamayanlar ölüp, dayanabilenler sağ kalarak (yani doğal seleksiyon deniyor ) bir kaç bin yıl içerisinde genler değişerek, insanoğlu süt içebilir bir hale gelmiş.

Fakat doğa ile olan bu karşılıklı inatlaşma diyeceğim ben, hala bizim tarafımızdan kazanılmış değil. Çoğu insanın hala karnı ağrır, sütü kaldıramaz, içemez. Biliyorsunuz değil mi, bir fayda alamaz sütten.

YANİ SÜT BEBEKLER İÇİN!

Büyükler içsin, çocuklar içsin diye değilmiş aslında.

2- Ve süt çok çabuk bozulur. Bu da bir tesadüf değil. (Allah onun memeden doğrudan içilmesini istemiş, bunu yapmayanlara engel olmak için zorluk olsun diye, süte çabuk bozulma gibi bir özellik vermiş.)

Ve süt mikroplara çok müsaittir (bu da yine doğadan ve Allah’tan bir tedbir.) İnsanların ve hayvanların bebeklerine ait olan sütün çalınmaması için, büyükler tarafından tüketilmemesi için.

Yani sizin anlayacağınız süt öyle bir madde ki, bebek alıp hemen memeden içerse tamam. Ama bir büyük alıp da sonrada içmeye kalkarsa, hele hele bekletip de içmeye kalkarsa, ağır hastalıklara sebep olan bir zehire dönüşüyor.

Pastörize vs. olayları da aslında biz insanların doğa ile olan bir savaşı.

Doğa diyor, bebeklerin sütüne, ineklerin dahi, bebeklerinin sütüne dokunma!

Biz diyoruz, hayır efendim, ille de alıp içeceğiz.

Ama işte çocukların midesi bozuluyor, hastalanmalar, ateşlenmeler vs vs.

Tabii yanlış anlamayın, benim doğaya bu konuda inanılmaz bir saygım veya ille de doğayı takip edelim gibi bir fikrim yok.

Benim fikrim doğa aslında bir çeşit cehennem ve biz insanlar doğaya hakim olursak, karşı çıkarsak başarılı oluyoruz ve hayatta kalabiliyoruz.

ANCAK, süt konusunda doğanın ‘bebekleri koruma’ çabalarını saygıyla karşılıyorum ve bu arada da zehirlenmek istemiyorum.

Sütü şahsen ben kalsiyum için çok seviyorum ama aslında kalsiyumu başka yollardan da alabileceğimi de biliyorum.

Ama sütü tercih ederken bu amaçla, onun DOĞAL tehlikelerinin ne olduğunun da farkındayım ve kendimi ailemi sevdiklerimi bu beyaz renkli güzel bebek maması ile tehlikeye atmak istemiyorum.

Onun için HSTS bana en uygun görünüyor.

Ama UHTnin hakkında çıkan söylentiler beni ikna edemedi. Kahveye razıysak her gün içmeye, UHT süte neden razı olmayalım, Kİ ÖYLE BİR ARAŞTIRMA BİLE BEN GÖRMEDİM.

3- Bence doğanın asıl amacı anneler yada insanlar bebeklerini meme emme olmadan, anne sütü veya başka bir süt içirmeye kalkmasınlar.

Anlatabiliyor muyum, bu sevgi dolu beslenme yöntemini insanlar kolaylıkla bozamasınlar, değiştiremesinler diye bence süt bu kadar çabuk bozuluyor, tehlikeli bir hale geliyor.

Yani bir toplum eğer biz çocuklarımızı memeden beslemeyeceğiz derlerse, doğa o toplumu ortadan kaldırmaya hem razı hem niyetli.

Yani sütün BÖYLE BİR GIDA olduğunu iyi anlayalım.

Sütün beyazlığındaki o masumiyetin, sevginin, ve iyiliğin, şefkatin hiç korkak olmadığını görmek ve gerektiğinde tüm bir toplumu bile yok edebilecek kadar İYİLİK ve DOĞRULUK ve HAK isteyen bir yapısının olması sizi de şaşkınlığa düşürmüyor mu?

Ne güzel dilemiş Allah aslında değil mi?

Döndük dolaştık, YİNE HER ZAMANKİ konumuza geldik.

Annelik, kadınlık, bebeklik, babalık, aile, sevgi…

Allah sütü memeden başka bir yerden içmemizi istememiş. Allah biberonu bazı istisnalar hariç sevmiyor, istemiyor.

Ben bunu düşünüyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz tüm bu hassas konularda?

Özlemi arkadaşım, sana diye ve özel başladım ama çok şey yazdım en iyisi açalım da rahat rahat konuşalım, değil mi?

Not: Bundan seneler önce diyet kola kanser yapıyor diye bir söylentiler gördüm, daha doğrusu o zamanlar diyet kolada kullanılan aspartam adlı maddenin kanserojen olduğuna dair söylentiler vardı.

Ve ben de ‘bu tür bir söylentiyi ortada belirsiz bırakamam kendim ve ailem için’ diye araştırmaya başlamıştım.

5 gün 5 gece bir tıp öğrencisinin sınavlara hazırlanması gibi, ben de belgeler okudum.

Araştırmalar,incelemeler, iddialar, sohbetler, karşı iddialar, mahkeme kararları, internet siteleri, bu konudan ekmek yiyen doktorlar, ünlü insanlar, ve daha neler neler….

İçim dışım diyet kola, tıp, bilim olmuştu.

Ve sonunda ulaşabildiğim gerçek, gönlümü rahat ettiren gerçek ne olmuştu, merak ediyor musunuz?

Tüm bu araştırmadan ne dersler aldım??

1- Bu tür bir söylenti ortaya yayılmaya başladığı zaman, maalesef o konu eninde sonunda haksız yere kurban gidiyor o söylentiye. Mesela XXXX XXXX şirketi o maddeyi kullanmayı kesti ama kanserojen olduğundan DEĞİL, millete dert anlatmaktan bıktığından.

2- Bu iddialardan ekmek yiyenler, doktorlar, internet siteleri, yazarlar var. Onlara gittiğiniz zaman onların BİR ÇOK ŞEYE haksız olarak saldırdıklarını gördüm.

Tabii herhangi bir insan bir sitede yazıyorsa, onu boşvermek, aldırmamak kolay. AMA DOKTOR adıyla, bilim insanı adıyla bu iddiaları yapınca bazıları, insanlar hemen reddedemiyor, o doktorun bu konuda ekmek kazandığını, bu iddiaları yapmakta bir çıkarı olduğunu bilsek dahi, o söylenenleri kaldırıp atamıyoruz, çünkü o bir doktor, ya doğruysa diye içimizde HEP bir şüphe kalıyor.

3- Bazen olumsuz iddiaların kaynağı olan araştırmaları bulmak mümkün oluyor. Eğer o iddiacı insanlar KAYNAK, ARAŞTIRMA vermişlerse.

4- İşin ilginç yanı aspartam konusunda verilen o araştırmalar, benzeri başka bir madde ile ilgili idi ve AŞIRI DOZDA kullanımı ile ilgili idi. Mesela insan günde 1 kilo tatlandırıcı tüketse, ya da 200 kilo kola tüketse, bunu deney hayvanları üzerinde oranlama yapıp inceleyip, oradan kanserojen veya hastalık yapar şeklinde yorumlar yapıyorlar.

Yani madde başka.
Kullanım tüketim oranı başka.
ve aşırı dozda.

******************

O zaman keşfettiğim, öğrendiğim bir bilgi var, size de sık sık söylemişimdir her halde.

SU bile günde 25 litre içilirse insanı öldürüyor.

Yani araştırma sonuçlarının da BİLGECE değerlendirilmesi gerekiyor.

Yoksa yediğimiz HER ŞEY, içtiğimiz HER ŞEY bize zarar verme potansiyeline sahip, eğer doğru miktarda, doğru oranda ve doğru şekilde tüketilmezse.

O araştırmamdan aldığım bir başka ders de,

insanoğlunun bu yapay tatlandırıcıları, ve benzeri yiyecek ürünlerini karalayabilmek için ÇOK BÜYÜK para ve çaba harcadığı idi.

Nedense bir antisempati mi desem, bir şey var ve karalayıp duruyor.

Mesela aspartam, 100 den fazla üniversitede, ayrı ayrı araştırmada, 10 binlerce kişi veya denek üzerinde, kötü olduğunu ispatlamak için deneyler yapmışlar, yapmışlar, yapmışlar AMA HİÇ BİR ŞEY BULAMAMAMIŞLAR. Ama buna rağmen XXXX XXXX şirketi kaldırmak zorunda kaldı, ve prensip edindi, 3-5 senede bir tatlandırıcı değiştiriyor ki, kimse kafayı takmasın, karalama kampanyaları ile ürün zarar görmesin.

Halbuki şahsen benim fikrim, yapay tatlandırıcı, şeker hastaları için bir nimet, kilolu insanlar için bir nimet. Şekerden de erken ölmek diye bir şey var. Aşırı kilodan ve onun bağlantılı hastalıklarından da ölmek sağlığımıza son derece zararlı ve iyi bir şey değil. Sizce de öyle değil mi?

Yani yapay tatlandırıcı insan oğlunun ömrünü uzatan maddelerden biri bence.

*********************

Bir de vitaminlere ve özellikle C vitaminine saldırma var, onu zaten çok konuştuk.

*******************

Ama bir minik hikaye daha anlatayım. benim üniversitede bir arkadaşımın tez konusu olarak, hocamız gıdalarda kullanılan bir maddenin, zararlı bir katkı maddesi olduğunu araştırmasını ve ispatlamasını istemişti.

Tabii deneylerle değil de, dünyadaki diğer araştırma sonuçlarını vs inceleyip.

Arkadaşım da doğrucu bir kişi olarak araştırıp, bir zarar bulunamamıştır diye tezini hazırlamıştı.

Ama hocamız bunu HİÇ AMA HİÇ BEĞENMEMİŞTİ.

Kıl payı, istemeye istemeye geçer not verdiğini hatırlıyorum Yani 50 mi geçer not öyle bir şey.

Hiç unutmam arkadaşım da bana dert yanıyordu. ‘Bir zarar bulamadım, ben ne yapayım.’ diye.

NOT: Diyet kola-aspartam araştırmamda ulaştığım kararımı söyledim mi acaba yukarıda, galiba söylemedim. İşte ulaştığım karar (TABİİ SİZ BANA GÜVENMEYİN, KENDİ ARAŞTIRMANIZI KENDİNİZ YAPIN, KENDİ KARARINIZI KENDİNİZ VERİN, YA DA BU KONUDA DA GÜVENDİĞİNİZ DOKTORLARI DİNLEYİN) Ama işte benim bulduğum şu:

Normal bir insan günde 2-3 litre diyet kola, daha doğrusu ona karşılık gelecek tatlanırıcı alabilir, en kötü araştırma sonuçlarının EN KÖTÜ şekilde yorumlanması da dahil.

Ve sonuç aslında bunlardan fazlası zarar verir şeklinde değil de, bunların 5 katı zararsız olduğu ispatlanmış miktar.

Resmi ifadesi ile, bir ömür boyu kullanılsa bir insana zarar vermeyecek miktarı buluyorlar ve onu 5 gibi bir rakama bölüyorlar. Yani o zararsız miktarı 5′e bölüp, tavsiye olarak sunuyorlar. (Yani araştırmalara göre 25 litreye karşılık gelecek tatlandırıcının zarar vermediğini bulmuşlar ve bunu 5′e bölüp 5 litrede zarar yok demişler, bir ömür boyu her gün olacak şekilde.)

Yani Amerika’da FDA (Gıda kurumu) 5 katı zararsız şeklinde ve 5 katı emniyet payı veriyor.

Yani aslında FDA 5 litre emniyetli diyor AMA ben daha da tedbirli davranıp, onu da yarıya indirdim.

Yani zararsız olanın 5′de birinin yarısını rahat rahat kullanabilirim şeklinde karar aldım.

Ama ben size söyleyeyim, 5 gün 5 gece o araştırmayı (yüzlerce tıp terimini öğrenerek) normal bir insanın yapması pek mümkün değil.

Ben de işin içinden çıkamayacak gibiydim ki, karara varmamı sağlayan tek değerli sebep, Kaliforniya’da yerel yönetim bazı çevrelerden gelen baskıyla bu konuyu açıklığa kavuşturmak için kafayı takmışlar ‘hamileler içebilir mi içemez mi, İÇMESİNLER’ diye.

Ve çok uğraşmışlar kötü olduğunu ispatlamak için.

AMA ONLAR BİLE yarım litrenin zararlı olmadığını kabul etmek zorunda kalmış, ben de bu sebeple onu rahat rahat kabul edebildim, çok şükür.

Allah bizi korusun asılsız iddialardan, bilimsel gıybetten (gıybet arkasından ispatsız ve gizli gizli kötüleyerek konuşmak biliyorsunuz, Kuran’da)

** Sağlığımızı bozan yiyeceklerimizi koruyanlardan,
** Sağlığımızı koruyan yiyecekleri karalayanlardan,
** ve bunlardan para kazanan çevrelerden.

Çok teşekkürler

Yazdıklarınızı okudum ama daha rahat bir şekilde tekrar okumaya anlmaya niyet ediyorum.

Tamam Özlemi arkadaşım, bu hassas ve önemli konuyu şöyle güzelce bir açalım bence de.

Gerçekten de çok hassas konular bunlar. Bizim bildiklerimiz de maalesef ya tv ye çıkmış konuşan bir uzman, ya bir gazete haberi vb yerler. Yani bir bilimsel kaynaktan öğrenmiyoruz da bu tarz yerlerden öğreniyoruz, ben doktorum diyen bir kişiden öğreniyoruz kaynağı belli olmayan haberleri. Ben bundan sonra duyduklarıma, gördüklerime mutlaka Allah’a sığınıp aklımı kalbimi dinleyerek bakacağım. Allah sizden razı olsun, büyük bir emek vererek araştırmışsınız ne güzel maşallah. Ne güzel dilemiş Allah. Benim de bu okuduklarımdan sonra içim rahatladı şükürler olsun. Ayrıca bilimsel gıybet tabirine de çok güldüm. Allah bizi bilimsel gıybetten de korusun. O da bir karalama, onda da bir zarar, kötülük var.
Süt konusundaki hassas dengeyi de anladım. Sütün bu kadar çabuk bozulabilir bir madde olmasına hiç bu bakış açısıyla bakmamıştım. Kendi süt sağdığım günler geldi aklıma. Kızımın memeyi tutamaması ve benim sağarak verdiğim günler. Önce çok üzülmüştüm memeyi tutamıyor diye. Emzirme hayalleri kurarken böyle bir şey yaşamak benim için çok üzücü olmuştu. Emememesi demek kızımın toz mama içmesi demekti. Böyle olunca da emzirmenin verdiği yakınlaşmadan mahrum kalmak, anne sütünün faydalarından çocuğumun mahrum kalması ihtimalleri beni çok üzmüştü. Ama sonra Allah’a sığınıp bu durum için ne yapabilirim diye bakmıştım ve sağarak süt vermeye karar vermiştim. Sağma sürecini de aynı emzirme gibi yapmaya özen göstermiştim. Her iki buçuk saatte bir sağmış, onun acıktığı saati bilip o acıkmadan 20 dakika önce kalkıp sağmış ve sütü verirken de emzirme hissini yaşatacak bir yakınlık ve sevgiyle tutmuştum. Sağma gereçlerimi de her seferinde biberon sterilizasyon makinesi ile sterilize ediyordum. Bunu yapmak için çok disiplinli olmak gerekiyordu. Şükürler olsun ki Allah bize yardım etti ve o disiplini, gücü ve isteği nasip etti. Tüm o araç gereçleri bana veren Rabbime sonsuz şükürler olsun. Eğer başka bir çocuğum daha olursa inşallah rahatça emebilir. Bu şekilde bir problem yaşamış bir arkadaşım daha var, onun 2. çocuğu oldu. O da ilk çocuğunu sağarak büyütmüş. O sağmalarda meme ucu meydana çıkmış. Bir daha kaybolmamış. Bu yüzden ikinci çocuğunu problemsiz bir şekilde emzirebiliyor ve son konuştuğumda çok mutluydu. Ben de bu sağmaların faydasını gördüm galiba. İnşallah benim için de aynı şey geçerli olur ve tekrar bir çocuğumuz olursa inşallah rahatça emzirebilirim. Bana da bu konuları düşündürdü öğretmenim. Sizlerle paylaşayım dedim.
Allah sizden razı olsun öğretmenim tüm bu bilgiler için. İnşallah teleseminerimizde de bir araya gelince konuşmamız nasip olur.
Çok çok sevgiler.

Sütün aslında emilmek amacıyla yapıldığını yazarken, benim de aklıma sen geldin Fatma arkadaşım.

Allah razı olsun sen büyük emeklerle kızının emme, sevgi, güven ve ihtiyaç duyduğu besinleri alabilme açısından elinden geleni yaptın.

Allah tekrar razı olsun ve inşallah başka çocuğun olursa o sağışlardan faydalanmış olur ve rahat emebilir.

Aslında ben de sütün bebekler tarafından emilmek için yapıldığını, çocuklar ve büyükler için olmadığını anlatırken sözlerimi daha da bir dikkatli seçmeye çalıştım. Çünkü aslında senin durumun bir istisna ve PEK ÇOK BAYAN bebeği sütten çabucak kesmek için ya da bilmiyorum hiç emzirmemek ne kadar moda, inşallah değildir diyorum ama Allah bilir.

Bir de yukarıdaki yazımı yazdıktan sonra biraz daha baktım süt konusuna, aslında o kadar ilginç ki, dün de kardeşimle bir konuda konuşuyorduk, ona Amerika’da bir girişimci şirketin 2013 yılında YAPAY ET üretmek için girişimci desteği 1 milyar dolar aldığını anlatmıştım.

1 milyar dolar az para değil. Allah yardımcısı olsun diye dua ediyorum ben neredeyse her gün, her gün olmasa da sık sık.

Neden? Çünkü artık bence insan oğlu ulaştığı teknoloji, medeniyetle yapay et üretmeyi de başarabilecek bir hale geldi.

Mesela süt konusuna bugün de bakarken öğrendim ki, süt üretebilmek için hayvanları sürekli hamile tutmaya çalışıyorlarmış, yani doğursun da sütü olsun diye, sonra da yavruları ya kesiyorlar, tabii dişi ise büyütüyorlar süt alabilmek için. Erkek yavruları da hemen kesiyorlarmış.

Yani artık zalimlik noktasını geçtik sanki.

Hatta yumurta üretiminde bir civcivi erkek olduğunu anlar anlamaz yem makinesine canlı canlı attıklarını falan duyuyorum.

Allah’ım bize akıl fikir versin.

Oysa ki bunlar zalimlik. Allah bize evet Kuran’da et yemeyi, süt içmeyi helal kıldı ama bu zalimlik yapma hakkı vermez bize.

Zaten ‘siz dayanamazsınız diye acıdığım için helal kıldım’ anlamında bir şey de diyor değil mi?

Yani mesele dayanamamak ve ihtiyacımızın olması idi, zalimlik yapmak değil.

Ulaştığımız bu teknoloji ile artık İNŞALLAH Allah’ım o girişimci adam başarılı olsun. Et lobisi ona zarar veremesin ve bu iş olsun.

Hatırlar mısınız benim ‘Hayatının Gerçek Amacı’ Özel Raporumda bu konuyu konuşmuştum, 2008 de falan yazdım galiba ya da 2009, bir gün teknoloji gelişirse et yemeyi bırakmamız lazım diye.

O zamanlar bunun 2013′de yani 4 sene sonra olabileceği hiç aklıma gelmemişti ama kimbilir, belki Allah’ın bana bir mucizesidir bu ve dualarım kabul olmuştur. (YAŞASIN!! )

Bir yanda hayvanları seviyoruz, koruyoruz, ben her gün 2 kere kuşuma elde banyo yaptırıyorum. Ama bir diğer tarafta hayvanlara bu zalimliklerin olması ve benim de süt içerek, et yiyerek buna destek veriyor olmam beni her gün olmasa da sık sık düşündürüyor.

Ama İNŞALLAH bu yapay et işi başarıyla gerçekleşir de bizim HİÇ BİR BAHANEMİZ kalmaz hayvanlara bu zalimlikleri yapmamız için.

Tabii insanları ve özellikle müslümanları da ÇOK BÜYÜK bir sınav bekliyor.

Teknoloji ve sağlık açısından o günler geldiğinde, onlar sahip oldukları zenginliği, rahatlığı, mutluluğu acaba hem başkalarıyla hem de hayvanlarla paylaşabilecekler mi?

Ama tabii sınav.

Bakalım hepimiz bu zorlu sınavı nasıl vereceğiz.

Ben Allah’tan bizi kolay sınavdan geçirmesini rica ediyorum ve yapay eti de dualarla bekliyorum açıkçası.

Kurban eti bence ZOR durumdaki insanlar için. Zenginliği paylaşmak için.

Eğer yapay et gelirse, sağlık ilerlerse, refah gelirse şartlar çok değişik olur ve sınav değişir.

Bakalım, hayat nasıl ilerleyecek, nerelere gideceğiz.

Değil mi?

Allah hayvanlara da sabır versin, yardım etsin. Biz de yardım edelim inşallah.

Tabii Aden arkadaşım da aklıma geldi. Onun da annesi doğumdan sonra rahatsızlandığı için emzirmek mümkün olmamış, değil mi Aden arkadaşım?

Benim çevremde sizler gibi 2 arkadaşımın olması tabii bana da Allah’tan bir lütuf. Eğer ben sizlerin yaşadıklarınızı bilmeseydim, emzirmeyen annelere, öhöm öhöm daha doğrusu onların arasından bazı masum insanlara haksızlık yapabilirdim.

Zaten yazımı yazarken sizlerden öğrendiklerimi de düşünerek, emzirmeyen anneler hakkında genelleme yapmadım, onlar hakkında sert konuşmamaya çalıştım.

Tabii ki her konuda istisnalar her zaman oluyor, sizce de öyle değil mi? Ama istisnaların olması da aslında genelde o konuda yapılan haksızlıkları daha da ortaya çıkartıyor sanki, değil mi?

Ben de süt, yumurta vb üretimlerde hayvanların bu tür zalimliklere maruz kaldığını duymuştum. Hatta veganlar bu yüzden hiç bir hayvansal gıda tüketmiyorlar, hayvandan üretilen giysi giymiyorlar diye biliyorum. Bu durum beni de zaman zaman düşündürüyor öğretmenim. Allah hayvanları bizim emrimize vermiş ancak bu bizim onlara zalimlik edeceğimiz anlamına gelmez. Ben de bu yapay et girişimini merakla Allah’a sığınarak bekliyorum. İnşallah hayırlısıyla başarılı olur ve inşallah hem Müslüman alemi hem de tüm insanlık sınavlarımızın hakkını kolayca rahatça verebiliriz.
Çok çok sevgiler.

Allah’ın yardımıyla başaralım. Senin de şimdiden bu konuya hazır olman çok güzel Fatma arkadaşım.

Ben dün akşam ve bu sabah da düşündüm de, özel raporumu yazdıktan 4 sene sonra bu konuların ciddi ve güzel bir şekilde başlamasının ne kadar büyük bir mucize olduğunu düşünüp daha da bir sevindim.

Yazarken en az 10-15 20-30 hatta 50 senesi vardır diye düşünüyordum açıkcası. Yani 10-15 senede fikirler gelişir, denemeler başlar gibi.

4 sene gerçekten bir mucize. Hücrelerin kendi kendine büyümesini sağlıyormuş ve gerçek et oluşturuyormuş. Ne kadar inanılmaz, değil mi?

Sevgili arkadaşlarım,

Ve özellikle Aden, Sevgin, Serpil arkadaşlarım, Bu konu sizin için hiç bir şey ifade etmedi mi? Bu konuda sizin yaşadıklarınız, inandığınız, uyguladığınız şeyler neler?

Bu yazıyı bir makale yapıp annelere bu mesajı ulaştırmak istemiştim 2 hafta önce ama sonra bir şeyler oldu, kapımı boşladım.

Ve dün de Yasemin arkadaşımızdan bir mesaj geldi, geçen Pazartesi kızının sürekli ateşlenmesi sebebi ile hastaneye yatmışlar ve Cuma’ya kadar kalmışlar galiba. Tabi ki sebebinin süt olup olmadığını bilmemekle birlikte, içimden bir ses onların da bu süt konusunda UHT kötü, pastörize iyi vs şeklinde bir fikri olabilir diye düşünüyorum. O kadar yaygın ki bu inanış.

Uzun lafın kısası, Allah benim kapımı tekrar açtı gibi görünüyor, yani eğer bu makaleyi yazmazsam zalimlerden olurum ve bildiğim halde susmuş olurum gibi hissediyorum. Yani iyiyi, güzeli, doğruyu, hayırlıyı, çocuklara, annelere, insanlara faydalı olanı bilmeme rağmen susmak. (Allah korusun bizi bu konularda susmaktan. Zaten çok susmadık mı sevgili arkadaşlarım, Allah’ın izniyle iyiyi, güzeli, doğruyu, hak ve adil olanı cesaretle konuşabilenlerden olalım, Allah dilerse, biz de dilersek. )

Aden, Sevgin, Serpil arkadaşlarımdan gelecekleri de beklemekle beraber, sizce ilk isimlerinizi vererek (tabii rumuz da kullanabilirsiniz, isterseniz) bu konuşmalarımızı yayınlayabilir miyim?

Çok çok sevgiler

Funda öğretmenim,
Ben pastörize edilme sürecinde daha az protein kaybı olduğu için pastörize sütlerin daha iyi olduğunu düşünüyordum. Ancak saklaması daha kolay olduğu için UHT sütü daha çok tüketiyoruz.
Sizin yazdıklarınızı okuduğumda, belki sıkıntı çeken vardır nedeni bilinmeyen ateşten diye bu bilgiyi etrafımla paylaştım. Yine dediğiniz gibi pastörize süt iyi UHT kötü anlayışı çok yaygın benim etrafımda da, hatta kutu süt tüketmemeye çalışıyor insanlar.

Funda Öğretmen’im,

Benimde bildiğim süt ürünlerinden ateş, terleme, baş ağrıları gibi gribe benzer birçok belirtilere sebep olabilen brucella gibi birçok bakterinin, mikroorganizmanın bulaşabildiği…

Bildiğiniz gibi süt içmeyi ve süt ürünlerini de çok seven biri olarak ben her zaman UHT süt tüketme taraftarı oldum.
Bence bu şekilde de faydası görülebiliyor ve önemli olan sağlıklı ve güvenilir süt tüketimi ve ne kadar tükettiğimiz, yani vücudumuzun ihtiyacı kadar günlük süt ve süt ürünlerini tüketebiliyor muyuz ve bunu sağlıklı bir şekilde mi alıyoruz, eğer yeterince tüketiliyorsa UHT süt içerek en azından hastalıklara sebep olan mikroorganizmalardan korunmuş oluruz.

Sevgili Öğretmenim,
Yazdıklarınızı baştan sona iyice okudum, çok değerli bilgiler.
Araştırdığınız ve paylaştığınız için teşekkür ederim.
Ben süt ürünlerinde genelde yoğurt tüketmeyi seviyorum, bazen evde kendim mayalamak için açık süt alıyordum. Sütte zararlı mikroorganizmalar olduğunu biliyordum o yüzden güvendiğim yer diye gönül rahatlığıyla alıyordum.
Yazdıklarınızdan sonra süt konusunun ne kadar ince ve önemli olduğunu düşündüm. Açık süt almak çok da doğru bir karar değilmiş.
Markette de pastörize sütü tercih etmeye çalışıyordum ama bundan sonra UHT tercih edeceğim
Çok çok sevgilerimle

Ne güzel, sevgili arkadaşlarım, sizlere de veya çevrenizdeki insanlara da bir faydası olduysa ne mutlu bana, Yasemin arkadaşımızdan da bir cevap bekliyorum, bakalım onun kızının ateşlenme sebebi bu olabilir mi diye sordum.

Ama ondan gelecek cevap ne olursa olsun bu kez bu yazıyı yayınlayayım da kapımın hakkını vereyim, kurtulayım diye düşünüyorum.

Allah hepimize sağlıklı, mutlu günler nasip etsin.

Çok çok sevgiler

İşte beklediğim, tahmin ettiğim ama umarım değildir dediğim ipucu da geldi Yasemin arkadaşımızdan.

Sizlerle de paylaşayım mı yazdıklarımızı?

Funda teyze bizde pazartesi günü hastaneye yattık kızım sürekli ateşleniyodu dün çıktık şimdi biraz daha iyi çok şükür

Aaa çok çok geçmiş olsun Yasemin arkadaşım.

Bu arada benim bu ateşlenme vs ilgili bir kapım açılmıştı 2 hafta önce, bir makale yazmak istemiştim.

Şimdi sen hastaneye yattık deyince ateşten, sanki o kapı tekrar açılmış gibi oldu benim için ve yazmaya karar verdim. Ama önce sana da bir sorayım.

Süt içiyor musunuz? Kızın süt içiyor mu?

Hangi sütü nereden alıyorsunuz?

Bu konularda bana neler söyleyebilirsin?

Çok çok sevgiler

doktor bize XXXXXX diye süt yazmıştı hatta rapor çıkarttı 6 ay boyunca günde 1 tane ondan içiyordu tam içmiyordu tabi yarısına kadar zorla içiriyordum. Ekim ayının 15 kadar içti bitti doktora zorla içiriyorum tiksindi artık dedim o da biraz ara verelim o zaman dedi sonrada rahatsızlıklar boğaz enfeksiyonu ateş başladı antibiyotik kullanırken ateşimiz 39-40 oldu

Peki 15 ekimden sonra hiç süt içmedi mi, siz içmediniz mi Yasemin arkadaşım?

Süt içti XXXXXXXXX markanın çileklisinden, birgün arkadaşım köyden gelen birisinden almış kaynattık ondan içti
Ben içmedim yatarken yoğurt yemeye çalışıyorum ama hastanede yatarken 2 sefer kahvaltıyı XXXXXXXXX marka sade sütle yapmıştım

Hmm çok iyi anladım Yasemin arkadaşım.

O bahsettiğim yazı biraz uzun, sana buradan vermek yerine makale olarak hazırlayayım, sen de oradan oku, ve dilerim faydalı olsun.

Bana sorarsan, köyden gelen o sütteki ateşe sebep olan bir bakteriden kaynaklanmış olabilir bu ateş.

Sen de bir oku bakalım, farkındalıkların olacak mı?

Yayınlar yayınlamaz sana da haber vereceğim.

Tekrar çok çok geçmiş olsun.

Seninle olan bu konuşmalarımızı da (istersen rumuz bir isimle) yayınlayabilir miyim? Çünkü diğer yazacaklarım da aslında seninle olduğu gibi arkadaşlarımızla olan konuşmalar ve seninkini de eklemek isterim, hepimize ibret, yani ders olsun diye. Sence bir sakıncası var mı?

Markaları da vermeden yayınlayacağım.

Çok çok sevgiler

Benim ipucum, Yasemin arkadaşımızın bir arkadaşının getirdiği ve köyden gelen birisinden aldığı ve kaynattıkları süt.

Ama XXXXXXXXX markayı bilmiyorum, siz biliyor musunuz? O da pastörize sütlerden mi acaba?

Ama pastörize o kadar tehlikeli olmayabilir ama risk var tabii daha önce anlattığım sıcaklık derecelerinden dolayı.

Ama 4 gün hastanede yatmasına sebep olacak derecede ateş bence kesin köyden gelen sütteki Coxiella burnetii olabilir gibi geliyor bana, sizce??

Allah korusun tüm çocukları, yaşlıları, insanları. Bu iş ciddi, şakası yok. Bir çocuğun 4 gün hastanede kalmasına sebep olan ateş hiç iyi değil, bana sorarsanız günümüz sağlık ve gıda teknolojisi açısından hiç normal de değil.

Acaba kaç çocuk böyle hastanelik oluyor her gün? Ya da hastanelik olmasa bile ateşleniyor? Dilerim anneler bu konuda da bilinçlensin. Sağlıklı mutlu hayatlar sürsün çocuklar, gençler, herkes.

Funda Öğretmen’im,

Dediğiniz gibi Yasemin arkadaşımızın çocuğunun hastalanması gerçekten kaynamış sütten galiba, Allah annelere yardım etsin, bu konuda da bilinçlensinler inşallah ve herkese sağlıklı, mutlu yaşamlar nasip etsin.

Bizleri uyardığınız ve bilinçlendirdiğiniz için çok çok teşekkür ederim.

Çok çok sevgiler.